X$ Künunusani KARA K ORğANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan Aşktan —i « başka - kuvvele baş eğmiyen deniz - kızının maceraları.. Karasakal kasasını,meçhul ormanın bir köşesine gömerken sırrını saklamak için adamlarının hepsini de zehirledi!. Kaptan Tiç çok asabi ve cid- di idi; bunun için hiç bir kimse Oona bir şey söylemeğe cesaret edemiyordu. Karasakal, en sadık ve be- ğgendiği korsanlardan ikisini seç- ti, bunlar iri, yarı ve güçlü, kuvvetli adamlardı. Karasakal bunlar vasıtasile kamarasından ağır bir. kasayı güverteye çı- karttı. Büu kasa, kaptanın emrile bü- yük bir sandala indirildi. Karasakal sandala binerken Meriye: — İngiliz delikanlı, sen de benimle beraber gel, dedi. Meri, böyle 'bir fırsat bekli- yormuş gibi kapta: Tiçin bu teklifini. hemen kabul etti ve sandala atladı. Sandalın dümenini Karasakal eline aldı ve sahile yanaştı; mü- sâit, yahut kendisince tamamile malüm ' bir kenara sandalı ya- naştırdı. Güçlü ve kuvvetli haydudlar kasayı kumsal üzerine çıkardr lar. Karasakal da Meriye: — İngiliz delikanlı.. Sen san- dalda kal, Ben bir az sonra döneceğim. İstersen vakit ge- çirmek için burada avlanahiliy. sin. — Buraların - balıkları - çok lezzetlidir. hem de çabuk ve kolay tutulurlar. Meri, hiç bir şey söylemedi, Karasakal ve haydudlar, kasayı »d beraber alarak. sahilin, içle, rine daoğru ilerlediler. Meçhul bir yerde olmalarına rağmen Karasakal, dah le doğru giderken belindek. hançer ve tabancadan başka bir silâh almağa lüzum görmedi. Ba, Me- ribin nazarı dikkatinden uzak kalmadı. Şu halde burada hiç bir teh- like yök demekti. Meri, alâkasız görünmeğe mu- vaflak olmakla beraber, Kara- sakal ve adamlarını gözlerile dikkatle takib ettti. Bunlar ev- velâ, tedricen ve hafif bir meyil ile yükselen arazide yürüdüler. Biraz sonra da orman içine daldılar. Meri, bu mülrezenin bir az sonra tekrar görünece- ğine kani idi ve hakikaten de böyle oldu. Müfreze küçük bir tepenin ucundan ve gene ağaç- lar arasından göründü. Dilimize çeviren: Şükrü Kaya 31 Bana doğru gelmeğe — başla- yınca beni korku ile karışık bir tiksinme tuttuğunu bilmem söy- lemeğe hacet var mı? Maamafih kemali metanetle bekledim, tam önüme geldi durdu. Bağ çubuğu gibi kuru ve eğri büğcü parmağını karnımın en yüksek kısmına — dayayarak başını salladı, içini çekti ve: — Eefendi beni böyle görü- yorsunuz ya vaktile ben sizden daha şişman bir adamdım. Dedi. Bunun üzerine lâstik gibi ya- . Karasakal, ormanın en sık #ğaçlı bir yerini seçti ve- orada yeri bir az kazdı. Kazılan yerden demir bir ka- pak açıldı. baydudlar, çok yo- rulmuş veziyette idiler, Kara- sakal bunlara matrasından birer kadeh 'rom verdi ve kendisi için de bir kadeh doldurdu. Toprak kazanlar ve ağır kasa- yı taşıyanlar bu romu memnuni- yetle kabul ettiler ve içtiler; Meri Karasakalın kendi kade- bindeki. romu — içmediğini de açık şekilde gördü. Romdan sönra korsanlar ka- sayı yeraltı mahzenine indirdi- ler; kapak üstünü toprakla ka- pattılar. Müfreze bu işi bitirdikten sonra geldiği yoldan. döndü. Fakat... Bir müddet sonra sandalın olduğu yere — yalnız Karasakal döndü, diğer korsan- lar yoktu. Bunlar, Karasakalın verdiği zehirli rom ile orman yolunda birer, birer düşüp: ölmüşlerdi! Karasakal, gayri tabit hiç bir şey olmamış gibi Meriye: lryıbıld.ııı mi? bire vaziyetini değmıre- rek ilâve etti: — Ne olacaksa artık oldu. Edvar! dedi. Bu sır sır ise inu- hakkak surette faş edilmeme- lidir. Bunun için sırrımı bilen- leri temizlemekte mazurum! Sar na gelince, senin merd bir de- likalı olduğunu — ve hiç bir kim- seye sır vermiyeceğini -biliyo- rum. Bunun için seni de yanıma beraber aldım! Meri, Karasakalın hakikaten çok sevdiği bir korsandı. Kara- sakalın Merinin Edvar ismi'al- tında gizlenmiş bir kadin oldu- gunu belki bilmiyordu. — Fakat Meri şimdiye kadar hiç bir kor- sana göstermediği Tmuhabbet ve-teveccühü — göstermekte idi. Bu sayede, Meri, Karasakalın hazinelerinin gizlendiği yeri tar mamen öğrendiği halde zebirli romdan yakasını ve hayatını kurtarmış idi, Fransa, general Frankoy protesto etti İhtilâalcilere mensub tayyareler, Fransız topraklarına bomba attılar Paris, 24 (Radyo) — Kata- Tonyâhih' bombardımanında ihtir Tüc. tayyareler tarafından Fran- 82 topraklarına atılan bomba- lardan dolayı Fransada fena bir tesir hasıl olmuştur. Fransa Hariciye Nezareti, Ge- nercil Frankoya bir nota vermiş ve bu hâdisenin, beynelmilel uhadatı ihlâl ettiğini bildire:ek protestoda bulunmuştur. Son haberlere göre, Fransa Harbiye Nezareti, hudud — mu- hafızlarına şiddetli bir emir ver- miş ve bundan sonra Fransız hududlarını geçmek - istiyecek İspanya , tayyarelerine — derhal ateş edilmesini bildirmiştir. Paris, 24 (Radyo) — İspanyı- Fransa hudutlarındaki şehir ve kasabalarda iht lâlcilerin tayya- relerle bomba attıkları ve şim- dye kadar görülmemiş derece- de şiddetli tahribat yap'ıkları söyleniyor. Bu bombardımanda Yazan: Hanri Bero açıldı yqı'liııhık üç diş görün- dü, çıkrık sesine pek benziyen bir gülme işitildi. Hayretle: — Daha şişmanmı; diye- bildim. — Evet efendim sizden daha şişman. Vaktile yeleğimi — bir şarab fıçısına geçirerek ilikliye- ceğimi bahsetmiş ve kazanmış- tım. Öyle bir karnım vardı ki insan o mereti iki tarafına sak lanmadan Ve davulcular g bi arkaya eğilmeden taşıyamazdı. Prova yaparken meşin yanton- Fransız topraklarına da on bir bomba atıldığı: ve fakat bir za* rar olmadığı söyleniyor. Yara- Hlarla ölüler çoktur. İtalya Almanyada konsolos- laklar ihdas ediyor Berlin, 24 (Radyo) — İtab yanın Almanyada yeni konso- losluklar hdas edeceği bildirik mektedir. Münih ve Hamburgda büyük konsoloslar bulunacaktır. T D, . Halkevi köşesi ÖBT KA PTT SADA Fikirler - derg.mizde gençliğe bir sayfa açtık. Maksadımız bu günün kapasiteleri; vetli bir şekilde Yazı vermek istiyen gençler ya- zılarını (Halkevinde Fuat Edip) adresine yollamalarını bildiririzz. sini bir taafıma iğneler öbür ucunu - tutmak için etrafımda dolab beygiri gibi koşardı. Bir de şimdi bakınız, ne hale geldim, o eski şişmanlığın bir izini bulabilir misinız! Dikkatle baktım — hâkikaten bu adamın azıcık olsun bir et parçasina bile malik olmuş bu- lunmaması gayri — kabil gibi görünüyordu. Ne kasırga, ne hastalık, ne açlık, ne de Rus yemekleri bir adamı bu kadar harab edemezdi. Fazla olarak boşboğazlığı ve ilk gördüğü adama böyle derdini dökmesi beni hayretlere' düşürüyordu. Hatırıma gelen şeyleri anladı, mezardan geliyormuş gibi bir sesle: — Sözlerimden belki de ak- lumdan şübheleniyorsunuz, hak- kınız “var efendim. Bazan ben bile kendi kendimden şübheye ları bile çtır çıtır yırtardım, terzi| düşüyorum. Yüz - kiloluk — bir ölçümü almak için ssatimetre- adam ol sonra dA İlaylek gibi 3 Kahraman alayımızâ me- rasimle sancakları verıldı Sonu 7 inci sahifede akıtarak — mmohafara — edeceğinizden eminim. amrlarca, Büyük — tarihimizde mandanları sancaklarını aldılar. Ge- meralin Önünde şöylece and içtiler: “Büyük milletimizin, Ulu Önderimizin — alaylarımızr 28, 233, 176 1ncı Alay Kamutanları sancaklarını aldıktan sonra kalıtamanlıklarla dolü zaferler yara. tan Türk ordusunün çanlı alayları! Maziden daha üslün ve — mutlu, cumburiyete —elyak ve hamasetle Türk zaferlerini ebedileştirmek için düstaranuz ve en mukaddes borcü muz bu sancakların allında ya mu- zaffer olmak veya ölmek olacaktır. Sizletden ba alaylara gitecek “olam. lar ve bu cumhuriyet tında onun muhafszası çak olanlar da bu mükaı azla unulmuyacaklardır. Alay komutanları! Sancaklarınızı alınız, oalara milletin en büyük mu. yaffekıyetlerini kasandırınız, caların Üzerine milletin ea büyük kahra. manlıklarla dolu tarihlerini yazınız.> Örgenerslin autka wkük ve şid. emanet et- tiği bu mu- kaddes san- cağı Büyük K urtarıcı- mız namına değerli eli- nizden al- makla bah- tiyarız. San- cağı, mil- letin, ordu- nun şerefi gibi muha- faza edeceğimize alay na- mına andiçiyorur., Alay kumandanları, bunu müte. akıb sancaklarile —alaylarının başına | gikiler, Orada, kendi subay ve q | 28 inci Topçu kıtaatı sancağını aldıktan sonra kal; bu feiâket dünyada kaç kişinin başına gelmiştir. Ben böyle garib bir felâkete uğt- yanların şübhesiz - birincisiyim. Bu hal beni çok meyus ediyor. Kansız san alnını sildi ve yanıma oturmak için müsaade istedi, buyurun dedim, orak gibi eğri bacaklarını kemali ihtiyatla büktü. Redingotunu çözdü ve cebinden bir cüzdan çıkardı ve cüzdandan bıyıkları mızrakucu gibi sivri, gözleri yanaklarının etine gömülmüş, tombul yanaklı Bir adamin fotoğrafını çıkardı. — İşte bu adam bendim, dedi. — Çok zaman oldu mu? Diye sordum. Başını salladı, dalgın bir tarz da başını kaşıdı, bir kelime bile — söylemiyerek ayak ayak üstüne attı. Ben fotoğralı tet- kike ü'lıdım Bu fotoğraf ba- kıyuı yanımda kıvranan bu adamın rtesmi mydi? Bribirle- rine — benziyorlar miydi? - Hiç baston balkabağına benzer mi? O da bana bakıyordu. — Nasıl olmuş da böyle ol- muşsunuz? Ne oldu - size? De- dim, — Efendim ne tedavi; ne de hastalık.... Ne bileyim? Zayıfla- dim işte o kadar. Dedi -ve kulağıma kindar bir sesle: — Bilir misiniz ki — tabiatin ruhu tezat ve aksilikle dolur dur? (Sinirli sinirli. kolumdan tuttu) gitmeyiniz! Size — bunu aklım başımda olarak söylüyo- rum. Tabiatin anunları mahlü- katın arzularile daima zıd gider. Sarışın - olmağı - istemiyen - bir esmer, siyah saçlara gıbta et- miyen bir sarışın? Tenoru, kis- kanmıyan bir alim, dansa heves etmiyen bir riyari, çerkide yar şâmak istemiyan bir İmparator; tanıyor musunuz? Bununla be!t eğilerek ber dünyaya bir defa müstesna | 12,20 de merar | lerine hitabede bulandular: “Böyük Türk — milleti alüyrmezd şa mükaddes sancağı cindkel Ba gerefli emancti Örgeneralimizdöü tedlimm — alirkes, her e pahasıtl oluru olsun onu koruyacağımına, oğu alayın önünde, daima — şerefle, zaferle dalgalandırmak — için Hiç hir fodaklırlıktan — çekinmiyeceğinize *ö vetdim, Alay! öde Sancağımım canla, başla mahatsı za edecek, mubarebenin gn - arkışıki zamanlarında sapcağımızı batırlıyacak, millete karşı olan vazilelerimizi ye pacağız. Saacağımızın müdalaan için Kanımızı son damlasina kadâr ah Yacağız. Alayda tek Vir kişi ” bile' sağ kalsa, onu düşmüama bırakmıyacağız. Milletin bu mukaddes emianetini her zaman için ye ber me pabdmma olursa olsun, Büyük — Başbuğumuz Atatürkün Son cp seme evel bize hedef gösterdiği Akdenia kıyılarında dalma muzaffer mdıracağlmıza etle “ayln ayfı Bundan sonra geçid Tenmi yar pild. Alaylar, — yeni — kavuştuklatı sancakları ile, alkışlar atanada Ot genorali selümliyarak geçtiler. Bir müfrete — jandarma, — polks, Tneiliin Çalışlar izcileri teftişte kaz litesi, erkek Hecsi, ticeret Liseni, talebesi, lise iscilhti şilrak — ettiler.- Sast ve mihayet verildi. Örduevinle ziyafot Öğleyin, - orduevinde — Ötgemerel İszeddim Çalışlar — yerefime bir ziya: Set vezilmiş, ziyafette vali, beledije reiti, kumasadanlar bulunmuşlur. Misafir Orgeneralimiz şerefime, akşam da İzmirpalasta belediye tara, fından yüz elli kişilik bir - ziyefet gerilmiştir. İ Askerlerimiz sinemada Tayyare, Elhemta ve Lüle sine maları sahibleri, dün yüksek hir ha- miyet göstererek sinemalarımda ordu mentublarına Tilmler göstermişlerdir. Generallerimiz ve Mehmedtikler bu filmleri seyretmişlerdir. l ziraat mekteh geçid resmiu Bu gün Seferihisarda' bulunan alaya törenle sancak vörileceklir. Ba tören için Seferihisarlılar büyük ha. zıklıklar yapmışlardır. Yarın da Foça' alayına gene tö- renle sancak - vesilecektir. olarak kendi halinden memnun , bir adam gelmişti. O da döşe- meleri çıtır. çıtır çıtırdarttığı za- manlarda, kulunuzdu efendim. Halimden memnuniyetim &n yüzsüz müstehzileri bile şaşır- tırdı. Şen ve şatır. tabiatim rengimin tazeliği bulunduğum cemiyeti teshir - ederdi. Memle- kette benim parmağım olıııım ne bir ziyafet ve ne bircemiyet vardı. Bana “Bolos., diye bir lâkab takmışlardı. Bu kelimenin manası yoktur. Fakal kulaklara pek höş gelirdi. *“Bolos,, memnun — ve ııııııd bahçelerde dolaşırdı ve fazla olarak uburluktaki — salâhiyeti gittikçe yükselmekte idi; şöhreti Vilâyetinin hududlarını bile geç. meğe bile başlamiştı. Parisin boğazdan hiç bir şey anlamıyan uburlar cem:yeti — ziyafetlerine beni davet ederlerdi. Meşhut olmuştum. Gazeteciler benimle — Sonu var 55