19 Kâmunusani Bir san'atktırla ba;b;ışa O Y TEMe eee BRAZ SA G CA K ee lll MNlacar Tevfik Eserlerimi Halkevine ver- mek istiyorum, diyor San'ctkâr, annesi Kontes Alficriden ve ha. tıralarından da hasretle bahsediyor Röpe “oje yapan: Z. Halüktanju Bir eseri tedkik için İstanbul | — konservaturuna gitmiştim. Sey- | feddin Asal ve Ferdi von Şta- ker geleceğimi duyanca, üstadı, Mecar Tevfiği hararetle med- hetmişlerdi. Şimdi artık onunla ka'şı kar- şiyayız. Yüzünde, uzun yılların | ifadelerini taşıyan çizgler, zen- | gn bir maziyi anlatırlar. Bu kır saçlara kimbilir. ne kadar baş eğildi, diye düşünüyorum.. Sesinde hakki bir titreme, söz- lerinde belli bir çekinme vâr.. Sanki hayata hââ alışmamış gibi 95 yılının ne tez geçtiğin- den müşteki... — Üstad; -dedim: maziden, kendi mazinizden bir az ko- nuşsak! Gözlerinden, ihtiyarlığın te- essürile daima dökülen - yaşları kudretsiz parmaklarile — silmeğe çalışarak başladı.. Maziyi konuş- mak, mazinin yapraklarını çevir- mek, ona başka bir heyecan vermiş gibiydi: —Annem Kontes Alfieri -dedi- hemen hemen muhitinde tanın- miş, iyi müzisyendi.. Yedi, se- kiz yaşlarında Tonnaştan ders almağa başladım. Ara sıra an- nem piyano istidad ve kabili- yetimi kontrol eder, beni iyi biri kompozitör olarak hazırlamağa çalışırdı. Bilmem; bu fırsatı kaçırmadığımı zannediyorum. Üstad, haflfçe içini çekti. Dumanlı gözlerinden dökülen yaşları tekrar sildi. -Anlıyor- dum ki, o, şimdi, uzun bir ma- zinin batıratile seyahat ed.yordu. — Evimiz her gece munta- zaman en büyük musikişinaslar- la dolardı. Lizst, Wagner, Kal- “ bert daimi misalirimiz gibiydi. Salonlarımızda sabahlara kadar Flarmonigüe orkestra kurulur ve büyük bestekârlar — kendi eserlerini çok defa kendileri di- rije ederlerdi. Ben artık konserler vermeğe başladım. Hiç unutmam; bir gece Pa- riste konser veriyordum. Bitir- dikten sonra davetliler arasın- dan Kontes Dö Markiz geldi, beni kucakladı, öptü, öptü. Çocuktum, — muvalffakıyetin ne olduğunu — bilmiyordum. — O beni teşvik — edebilmek — için eserlerimi bastırdı. Yavaş ya- vaş tanınmağa — başlıyordum. İçimde büyük bir heves vardı ve bu gün işte görüyorsunuz ya.. Üstad parmaklarile uzun kır saçlarını okşuyor ve gözlerinde derin bir istiflhamı maddeleşti- rircesine: — Güçlük çekiyoruz... Dedi ve ilâve ett: — Biz altı ay Viyanada, altı ayda Venedikte oturduk. Bir yaz Bükreşe gitmiştim. Kraliçe Marya beni bırakmamıştı. 'ti sene sarayda hocalık ettim, kon serler, operalar dirije ettim, ta- lebe yetiştirdim... Bunların için- de bu gün büyük şöhret sahib- leri vardır. Bona ve Bartelemi gibi... — İzmire ne zaman geldiniz üstad... — Evecet... İzmir. Dedi ve durdu. Hafızasır'daki mazi, kısa parıltılar ve gölge- lerle, gözlerinin içinden geçer San'atkâr Macar Tevfik — Hobart paşanın yaveri idim. Girit dönüşü İzmire uğramıştık. Güzel bir klârmonik . orkestra ile karşılaştık. Alsancakta, bü- yük salonda bir gece Chopin concerko çalınacaktı. Gittik. Piya: nist madmazel hastalanmış, gel- memiş. Bana Kuzineri rica etti. Kabul ettikten sonra 40 altın aylıkla orada çalışmaga başla- dım. Deniz orkestrasında da çok emeklerim var benim. — Lütfen eserleriniz hakkında bazı şeyler söyler misiniz.. — Eserlerim.... Evet, şöyle böyle, 200 kadar eserim var. Fakat en çok sevdiğim Nicolodi Cappsi ismindeki — operamdır. Venedikte Mestrede de oynan- mışti. Kompozisyonlarımın hepsi basılmıştır. Avusturya, Macaris- tan, Fransa ve — Almanyada epeyce dağılmışlardır ve halen editeur!-rimi yeniden tabetmek- tedirler, Memleket mize bilbassa getirtmiyorum. Onları kültürün mabedi olarak tanıdığım Halk- evimize vermek — isterim. Onun firması altında ismimin geçerek basılması ve memleketime da- gılması ihtiyarlığımda içimi tit- reten bir emeldir. Bu şekilde vatanıma bir yârdım yapabilir- sem ne mutla bana... Gözkapakları, dudakları - tit- riyor, gözlerinden akmayı itiyad edinen yaşlar hiç eksilmiyordu. Mevzuda bir değişiklik yapmak istedim ve sordum: — Bu günkü müzk hakkında ne düşünüyorsunuz üstad. — Kontra punta için çok kuvvetlidir. Büsbütün başka... Şimdi ufak bir melodiye bü- tün hisleri dolduruyorlar. İde çok karışık. Çalmak için çok güzel, iyi bir ajilite yaratıyor, fakat anlamak — güçtür. Çünkü herkesin bu ekolü anlıyabilmesi için o nisbette yüksek müzik terbiyesi alması iktiza eder. Halbuki, bu gün müziğin baş enstrümanı olan piyanoya ma- liyet fiatinden fazla gümrük ko- nuyor. Üstad, sözünün mecrasını bir- denbire değiştirdi: —Dünya hep harb için çalışı- yor. -Dedi. Bu gün kendi fik- rimce; sanayi harb için bin se- ne ileri gitmişse ar ©o kadar geri kalıyor. Maahaza, her ta- raftan kalkınan yurdumuzun bu ithamdan uzaklaştığını görmekle bahtiyar oluyorum. Fakat... Burada üstadın yüz çizgilerinin birdenbire terle dolduğunu gör- düm. İfadesi o kadar acı idı ki, —Fakat, buyurdunuz üstadım. — Evet, fakat... Gözlerimi ve ANADOLU Sevgi ni Sulhceza mahkemelerinde dünden fitiharen faaliyete ge- çildi. İkinci Sulhceza: | teresan bir dava ile | Davacı, oldukça genç bir ba: | yandi. Âşıkının - kendisine külf- rettiği, sokak ortasında dayak attığı iddiası ile mahkemeye gelmişti. Hâkim B. Naci Erol davscının hüviyetini tesbit et- tikten sonra kendisine şöylece htab ett: — Hayatın'zdan bir az bah- seder misiniz? — Benim hayatım mandır. — Mümkün mertebe kısa ola- rakl. — Neresinden başlıyayım bil- rem ki? ro: Hâkim 8. Naci Erel — Evli misiniz? — Dulum.. Kocam zengindi, gözümün önünde bana ihanet etti; boşandım. Şimdi pişman oldum amma, o, ayrı mesele.. Çünkü zengin bir adamdı. Ben de parayı severim. Kocamdan boşandığıma — yanmayorum da cüzdanından ayrıldığıma mah- zunum,, Müşteki bayan daha söylemek istiyordu. Hâkim kısaca: — İşi uzatmıyalım, esasına girelim, dedi. Müşteki: — Boşandıktan sonra hayata atıldım -dedi- âşıklarım çoğaldı. Kara talihimin kurbanı oldum. Hayatımda âşıklarımdan beni çok sevenlere rastladım. — Buraları da bizi alâkadar etmez. — Hayır bayım; emin olunuz ki alâkadar edecektir.. Çünkü işin içinde bir rekabet vardır. Âşıklarımdan birisi mirasyedi idi; korkaktı.. Korkaktı amma, güzel bir gençti de.. Medhetti- ğime göre onu seviyor muyum, hayır! Görüştüğüm erkeklerden hiç birisini sevmem. Paraya ta- pınan kadınlarda, ikinci bir şeye tapınmak istidadı pek azdır. — Şu hikâyeleri kesin de esasa girelim.. — Doğru,. Bir diğeri pek sarsaktı, kılıksız ve bedbahttı. Fakat bana âşıktı. Benimle yüz- lerce defa evlenmek istedi. Red- dettim. — Üçüncüsü? — Ahl. İşte, asıl âşık ona derler.. Çünkü beni döver. Şaka Ş değil.. Bir külhanbey, bir ma- davanın tiğimi hissettikçe.... Öyle bir. yutkunuş du ki.... Artık daha fazla üzmemeği düşünerek büyük san'atkârdan müsaade istedim ve onu, dü: yutkun- eressan bir dava ak ortasında dövmüş! Genç bayan mahkemede hayatını anlatir- ken: “Kecamın paralarından ayrılmak bşnı' çok mahzun etti,, dedi. halle çapkını, büyük bir horoz daha küçüğünü ve haysiyetli bir adam; birsiz. beslemesini nasıl döverse; bu âşıkım da beni in- safsızca döver. — Gelecek duruşmada - sizi daha fazla dinleriz. Bu suçlu size ne yaptı? — Sevmek istedi. Halbuki ben sevmedim.. Kıskandı. — Ne yaptı? — Sokak ortasında küfretti ve üstelik bir de dayak attı! Hâkim suçluya sordu: — Son söze cevap veriniz? — Bu bayan saksağan kuşuna benzer,. kuyruk kaldırır, durur. Belki başkasından bir küfür ve da- yak yiyecektir. Fakat benden as- lal Çünkü terbiyem — müsait de- gildir. İki saat süren bu dava, alâka ile dinlendi. Mevcut on iki şa- hidin celplerine kârar verilerek duruşma başka bir güne bıra- kıldı. Kasımpaşalı Şükrü sahnede Bu defa da saf bir köylüyü çarpmış!, Siyah - gözleri kestane gibi, giş, şiş, beyaz kısımları ödeta hiç yok.. Büyük bir burun; kaş« ların ortasından fırlamış, yolda oldukça geniş bir kavis çizerek ağza doğru uzanmış, uzadıkça uç kısmı kivrnlmış, şimşir gibi keskin, parlak, âdeta hançere benziyen bir kemik parçası.. Etsiz yanaklarında, sivri elma- cık kemikleri fırlıyacak gibi yer almış.. Ufacık bir ağız, geniş omuzlar, uzun bir boy.. Asa- biyetten dudakları daima diş- lerinin arasında eziliyor. İşte meşhur Kasımpaşalı Şük- rü budur! Bazan üzerinde resmi elbise mahallelerde su saatlerini mua- yene ederek - safdilleri dolan- dırdığı, bazan da Abbasağa, Uzunyol taraflarında meharetle evlere girerek eşya aşırdığı için zabıtaca çok tanınan Şükrü; bu defa şık bir kostümle sahneye çıkmış.. Piyasada dolaşan bir köylüyü de hemen dolandırmış. Dün mahkemeye getirilen bu suçluya hâkim sordu: — Kaç adın var? — Kasımpaşah Şükrü, Geve- ze Hidayet, bazan Lekelihum- ma da derler! — Lekelihumma, kadar varsın yal — Ne yapalım bayım, geçin- me dünyası bu.. Suçlunun dört fişteki sabıka: hların mercilerinden sorulmasına karar verildi. " Nihayet müsaade etmişler! Küdüs, 18 (A.A.) — Arap rızı:t:l:rinin bildirdiğine * göre, skenderun sancağı idaresi, Türk terim olduğundan dolayı mene- dilmiş bulunan Hatay kelimesi- nin sancağı ifade etmek — üzere kullanılmasına müsaade etmiştir. — Dövmek Seferihisar kazasının Türkmen köyünde Mehmed Ali OğluMah- muüd Türkmen, ayni köyden dedikleri Ali oğlu Ali Köral ile — karısı | eee Parisi döven Alman topları. nın adı neredın alınmıştır? Almanyada günün mese lesi olan nişanlanma! hidi, bizzat Madmazel Bertha Krupp Almanyanın en zengin varisi, İrmgard Von Bohlen - Halbaş, yaâni meşhur Krup ailesinin kızı nişanlanmıştır. Bu hâdiseyi kızın babası Von Bohlen - Holbaş, Essendeki muazzam malikâne- sinde son verdiği çok büyük bir ziyafette resmen ilân etmiş ve Adolf Hitlerin de kızının şahidi olacağını bildirmiştir. Buna hiç bir kimse şaşma- mıştır; çünkü, Krup ailesi Alman harpculuğunun bir - timselidir, bunun için de bu kızın annesi- nin nikâhında şahit olarak o zamanki Almanyanın diktatörü ikinci Vilhelm bulunuyordu. Bu gün de kendisinin şahidi Hitler oluyor! RURPN SADAY * | rsa 18-1.938 Uzüm - satışları Ç. Alıcı K. S. 305 Esnaf Ban. 13 25 273 İnhisar ida. 12 45 A, R. Üzüm. 13 199 Jiro ve şüre. 13 136 M. Beşikçi — 13 89 Paterson 13 43 D. Aaditi — 14 60,5 Y. İ. Talât 32 S. Laroç 31 Vitel 20 1 Rasih A. 15 J. Taranto 11 N. Elbirlik 10 J. Kohen 1469,5 Yekün 06906,5 Eski satış 376 Umum yekün İncir satışları K S bt6rise 4 37S Hurda 611 Yekün 125398 Eski satış 126009 Umum yekün Piyasa fiatleri 18-1.938 çekirdeksiz üzüm or: ta fiatleri: No 7 82 Ken. Pal. Demir diktatörünün kızının şa M. Hitlerdir Kruap ailesi, Almanyada bi asırdanberi hükümdar ve dik tatörlerle boy ölçüşen bir aile dir, Hitlercilerin inkılâbı ve resi kâra geçmesi, bu ailenin parlal vaziyetini zerrece değiştirme miştir. Arzın eu büyük top ve ölün tacirlerizin Almanyada — mevki lerinin k olmasına imkâı var mıdir? Bu son varisin nişanlanmas münasebetile bütün Alman ga zete ve mecmualarında Krup ailesinin tarihinden bâhis yazı lar ve resimler neşredilmektedir Bundan iki asır evel Krup ailesi basit demircilerden mürekkepti, Fakat bir asırdanberi en hakiki bir “demircilik saltanatı, sür mektedir. Krupların bu bir asrı, muazzan bir “demir ve çelik destanı,dır, Altı batınlık bir mevcudiyet bu aileye Almanyanın ve belki de bütün cihanın en büyük servet- lerinden birisini temin etmiştir, Fakat asıl muvaffakıyet, yedinci batını teşkil —eden — Frederik Kruptadır. Bu adam yeni ke şiflerle top ve çelik sanayiine büyük bir inkişaf vermiştir. Fa: kat Frederik kırk yaşında öldür ğü zaman, Essendeki muazzam müesseseleri müdürlüğü 14 ya şındaki oğluna kalmıştır. Bundan sonra, Krup mücs- seseleri, Almanyanın — milli bir, davası olmuş; ©o kadarki bu aile efradının evlenmesi bile devletin mühim umurundan bi- risi telâkki edilmiştir. Bu hafta nişanlanan Krup kızı İzmgardın annesi mahud Bertadır. “Büyük Berta, adı, harbde Parisi çok uzaklardan döven mahud topun adıdır.| ve bu topa adını vermiş ola: Berta Krupun evlenmesinde im: parator ikinci Vilhelm şahidliki etmişti. Bu Bertanın kızı İrmga rd, Almanyanın sade en zengin varisi değil, fakat en güzel bi kızıdır da! Renk ve vücud te- nasübü ile Almanlara hiç be zemez. |OT. Odası azaları Ticaret Odası Meclisi azası. nın yeni yapılacak - seçimleri için müntehiblerin listeleri od salonuna ve koridorlarına ası mıştır. Bu listelerin talik müd deti 6 şubatta bitecek ve şubat tarihinde seçim yapıla caktır. İktisad — Vekâleti, O meclisi azası seçiminin 7 şubal tarihinde ve bir günde yapılma: sını ve neticelendirilmesini mu vafık görmüştür. Günlük - siyasal Sahbib ve B arrırı Haydar Rüşdü ÖKTEM Ümumi neşriyat Ve yazı işleri müdi vü: Hamdi Nüzhet ÇANÇAR —- İDAREHANESİ İamir İkinci Beyler sokağı CHalk Partisi binası içinde Telgraf: İsmir — ANADOLU Telefon: 2716 - Bosta kutusu: 405 Abone şeraiti Yallağa 2400, altı aylığı 800 karuştur. gazete Yabancı —memleketler için — seneli abone ücreti 27 liradır. ANADOLU MATBAASINDA DA Ce vavcarın