——— Meri: — Niçin, niçin? Diye sordu? — Temizlenmek; kalsfat yap- mak için! Gemilerin yosunları arasıra temizlenmelidir. Böyle yapılmazsa, gem'ler yollarından çok kaybederler. Korsan gemi- leri çok seri olmak mecburiye- tndedirler; böyle olmazlarsa, yakayı çabuk ele verirler. Kor: sanlığın en büyük kuvveti, sü- rattirl Bu sırada kaptan sert sesi duyuldu: — Hey.. Grey silâhları kim temizi yecek? Ben mi? Grey, kaptan Rakamın bu hitabı üzerine yerinden fırladı, fakat yerinden kalkarken ho- murdanıyordu. Cünkü Meri ile tatlı tatlı ko- nusmasını kesmişti, Meri de kız- mişti. ve: — Neden Rakam silâhlarını kedisi temizlemiyor?. S lâhlarını herkes kendisi temizlemelidir. Dedi. Rakam; Merinin bu sözlerini duydü. ve: — Evet, herkes kendi silâ- hini temzlemeğe — mecburdur, fakat kaptanlar bundan müstes- hadır, dedi. — İyi amma sen henüz kap- tan değilsin, şef seni buraya Muvakkat olarak tayin etti. —Sumdi. sana kaptan miyün, değil miyim gösteririm. — Seni dinlemeğe meeburi- Yetim yoktur. Senin salâhiyet ve kudretini şeften, Karasakaldan Yormak isterim.. Karasakalın, Edvar Fiçin adı tkan suları durduracak kadar Müessirdi. Bunun için Karasa- lin vekili kaptan Rakam Me- Hinin bu sözüne cevab vermedi, hakat Greye: — Grey.. Haydi gel şuraya.. Silâbları al.. Temizlemeğe başla.. 'edi.. Rakam çekilib gittikten sonra, Mtı'i arkadaşına: — Fakat. Bu adam sana teden böyle yapıyor? — Diye SOrdu. Grey bu sual karşısında bir için şaşırmış gibi oldu, sonra tadisini toplıyarak: — Bunu sana bir gün gele- Sk izah edeceğim. Bu adamın iatininde bunları anlatmak müm- ün değildir! Dedi. Rakamın KARA KORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan Aşktan başka kuvvete başeğmiyen deniz kızının maceraları... Naktli: Faik Şemseddin BENLİOĞLU e dÜ li — Sen beni dinlersen bu herifin silâhlarını temizleme. Bu işi kendisi de - yapabilir. Ben onu gezmeğe gönderirim. — Haklısın amma.. yapmak lâzımdır. Sarışın ve genç haydud Ra-> kamın yanına doğru giderken Meriyi güverte üzerinde yalnız bıraktı. Bu işi .. Seyahatin devamı müddetince, Meri yeni korsanlık arkadaşı Corc Grey ile başbaşa konüş: mak imkânını bulamadı. Kaptan Rakam kendilerini bir an için olsun gözden uzak tutmuyordu. Bunun sebebini de Meri bir türlü anlıyamıyordu. Yeni Providans haydud ve korsanların kurduğu nevi cinsine munhasır hükümetin merkezi idi. Senelerdenberi görülmemiş bir vahşet ve şiddetle denizleri vö Amerika sahillerini kasıb kavu- ran korsanların harb ihtiyaçları bu adadan temin ediliyordu. Limanda bir sürü gemi vardı. Bunlardan bir kısmı ta diğer bir kısmı da bağlı gemilerin bir kısmı yolda gasp ve zaptedilmiş, bir kısmı — da harbe mahsus - idi. Limanda ayni zamanda za- manın maruf — korsanlarından Çals Bonun, Layifin, — Vinter Ösepin, Moraşın ye “takımlarının gemileri de | nuyordu Fakat bunların içinde en ma ruf korsan, (Güzel talih)in - ku- mandanı ve Hacı — Harnigold, (Kasandra)nın hacı Tiglad idi. Korsan — arkadaşları korsan âlem'nin bu malarını gösterdiler. Meriye meşhur si- Meri, bu yeni simaları dik- katle tetkik ediyor, hepsine de cesaret ve - şecaatleri hasebile büyük bir kıymet veriyor fakat bir kısmını kaba ve haşia bulu- yordu. Sonra, kendi kendine: — Ben de ne kadar budala: yım. Bu adamlar hayatlarını de- nizlerde, fırtınalar ve harbler arasında geçriyorlar, tabiidir ki, bunları bu hale sokan bu ha- yat şeklidir. Kabadayı insanlar in de bunlar yeterl. Burada bir sürü lord bulacak değildim yar. Dedi. Meri, erkeklik - soyadı *kısmı olan “Rid, adını bu muhitte Cumkurrelsi M Rüusvelt | »- Çeviren: Faik Şemseddin Benlioğlu Tefrika Numarası; 28 BH'YIYİ. Ruhunda hiç bir de- delik olmamıştı. İlkanın hiya- _:—-k hele Şarlotun kendisinden l.,,,__lııııı.îl olması kalbini bur » sızlatıyordu. biş pamafih, Şarlot gibi güzel bi k"dlıı fade kendisi gibi iğiptdam için mümkün değil mi y Fransis Karter, sevda- Vahi Temnu mu idi? Fakat, bu hayj İk olunan Karter, Şarlotu Rörey Sörmemişti. Belki de hiç J:'m.m Halbukil.. » Pa kliniğe döndüğü vakit t doktorun ve muavinle- teslim eti “Soğük bir günde, 'odasının şöminesin- deki ateşin karşısında sigarasını içiyorken doktor Grimhav içeri girdi ve kapıyı dikkatle kapat- tıktan sonra: — Bay Karter -dedi- müşkül bir vaziyet hasıl oldu. Aşağıda genç bir kız var. — Ne?, Genç bir kız mı? — Bu kız, Jim Blak isminde birisini aramakta olduğunu söy- lüyor. Böyle bir isim duydunuz mu siz, bay Karter?. — Blak mı?. Jim, bir dakikalık bir sükük » n ;l;!l(l: bi Provindans adası, Okyanus haydud ve korsan- larının merkezi olan bir yerdi dillere destan kılmak istiyordu. Bunun için de muhitteki — şahıs- ları ve bilhassa şeflerini sıkı bir şekilde tetkik ediyordu. Meri, bunlar içinde, çok sert olmakla beraber en ziyade na- | zarı dikkati celbedeni Karasa- | kal, yani Edvar Tiç idi. — Sonu va — İzmir-Tire İzmir - Tire yolunda Taşçeş- me mevkinde şoför Buldanlı Emin ile muavini Aliyi tabanca kurşunile öldürenler, Tire adliye ve zabıtısının — giriştiği esaslı tetkikat ve tahkikat neticesinde tamamen meydana çıkarılmış ve yakalanmıştır. Katillerin eleba- şısının Ödemişli şoför Osman | adında biri olduğu anlaşılmış ve yakalanmıştır. Osmanın teşvikile cinayeti iş- liyenlerin, şoför Osmanın mua- vini Refik ve arkadaş'arı şoför Celâl, şoför Mehmed ve muavi- ni Ali oldukları anlaşılmıştır, Bunlardan Mehmed, şoför Os- mana aid ikinci kamyonda şo- för olarak vazife görmekte idi, Ali de şoför Mehmedin mua- vinidir. Tahkikata göre cinayetin se- bebi şoför Osmanla öldürülen Buldanlı şoför Emin ve muavini Ali arasında Tütünlerin ucuz fiatle nakli meselesinden çıkan ıhtilâftır. Vak'adan bir iki gün evel Osmanın, kamyonlarına tü- tün yükliyen Buldanlı şoförler: — Siz çok oluyorsunuz. Bi- zim işimizi elimizden alıyor ve çok ucuza nakliyat yapıyorsunuz. Dediği, münakaşanın büyü- düğü, fakat bazı kimselerin araya girmesile kavganın önüne geçil- diği anlaşılmıştır. Ondan sonra aralarında ve- rilen karar üzerine Osmanın toşvikile şoför Refik, Ali ve Celâl, bir kamyonla Taşçeşme mevkiine giderek Tireden İz- mire götürmec üzere Di Ame- rikan kumpanyasının tülünlerini yükleyen şoför Buldanlı Emin ve arkadaşı - Alinin kamyanları- nin geçmesini — beklemişlerdr. ANADOLU 3 ayîık/ar Bu akşama kadar tamam:ın verilmiş bulunacak Birinci ve ikinci Kânunlarla Şubat aylarına ait tekaüt, yetim ve dul maaşlarının verilmesine iki gündenberi devam edilmek- tedir. Bayram üzeri maaş sahip- lerinin maaş almiş olmaları bü- yük memnuniyet uyandırmıştır. Deftardarlık muhasebe müdür- lüğü, bütün maaş - sahiplerine tekaüt, yetim ve 'dul maaşlarını süratle verebilmek için lâzımge len tedbirleri almış'ır. Bu akşa- ma kadar bütün maaş sahiple: rine aylıkları tevz - edilmiş ola- tır. yolundaki müdhiş cinayet.. landı. Cinayetin sebebi anlaşıldı Taşçeşme mevkünde bir iniş vardır. Onun için buradan ge- Ççen otomobiller süratini azalt- mağa mecburdurlar. İnişten son- ra da bir viraj vardır. Cinayet işte bu virsjda olmuştur. Ali, Refik ve Celâl, ellerinde tabancalar olduğu halde kam- yonun çamurluklarına atlıyarak şoför Emin ve Aliyi öldürmüş- ler ve sonra cesedlerini kam- yondan çıkarıp şose üzerine uzatarak kendi — kamyonlarına binmişler, Tireye, bir kısmı da Ödemişe gitmişlerdir. Refiğin Ödemişteki evinde tırmada — vak'a esna. ömlek bulunmuştur. Henüz yı- mmış ve kurumak - üzere ipe asılmış olan bu. gömlek! i kan | gî:ü ğmızı0 mAjı?—t?ğ nunda da kan İlekeleri - bulun- muştur. Celâl de Ödemişte evel. ki gece tutulmuştur. Hâdise fa- illerini kısa bir zamanda mey- dana çıkaran jandarma teşkilâ- tımızı takdir ederiz. Hâdise tah- kikatına devam olunmaktadır. Zeytin hırsızları Foça kazasında zeytin hırsız- lığı yapan Niyazi oğlu Celâl ve Rüstem oğlu Halil, jandarmalar tarafından yakalanarak adliyeye verilmiştir. Bunların suç ortağı Yakup oğlu İsmail aranıyor. Tirede kız kaçırmak Tirede Kadir oğlu Veli Kara- soyun 14 yaşındaki kızı Gani- meyi Alacalı köyünden Mehmed oğlu Ahmed Çıtak zorla kaçır- miş ve zabıtaca tutulmuştur. Taşla yaralamak Tirede Paşa — mahallesinde Tekke sokağında 13 numaralı evde oturan Amir oğlu Ahmed; Şerif Ali Katır tarafından atılan taşla başından yaralanmıştır. Çincene nesli b;iuiuya ! Büyük çalgıcılar ye- tiştiren çingeneler Yavağ ıvgfş—gîlîir!ileşi_yorlar!n Çingene kralının tacı vardır. Fa- kat hükmü yürümez.. Eski çingene kabilelerinden biri ve bir çingene tipi Bana bu mevzuu ilham eden bizim muharrir Faik Şemseddin oldu. Bahsimiz çingenelere aid- di. İstanbulun eski — günlerini hususi bir görüş zaviyesi ile tetkik etmiş olan Faik Şemsed- din, maruf Sulukule çingeneleri ile Ayvansaray çingenelerini bize uzun uzadıya anlattı ve dedi ki: — Bu iki çingene kabilesi arasında morfoloji itibarile epey- ce fark vardır. Meselâ Sulukule çingeneleri, Anadolunun — her tarafında — rasgeldiğimiz siyah saçlı, ekseriyeti esmer, uzun kirpikli,siyah gözlü çingelerden değildir. Aralarında beyaz, hem de çok beyaz ve mavi gözlüleri pek çoktur. Sanatkâr cepheleri de fazladır. Onlar hayatı hem keman. klârnet sesleri içinde severler, hem de onların saye- sinde karzanırlar. Meselâ kıyafet itibarile düşkün bir çingenenin sandığında gümüş taslar, ipek havlılar vardır. Düğünleri de kendilerine aid hususiyetler ta- şır. Kız veerkeğin bütün eşyası sokağa çıkarılır. Damad ortada yeni elbiselerle oturur ve ber ber, onu traş etmeğe başlar. Bu traş, beş altı saat, şarkılar, rakslar ve muttarid tempolar arasında devam eder. Meselâ berber usturasını bavaya doğru kaldırır: — Heeeyl.. Damadın bir kılı daha gidiyor, Allah âşıkına kuv. vet versinl. Diye bağırır.. Kız koşar, ber- bere bahşiş verir ve berber, o gün beş, on İira para alır.. On- lar, yerleştikleri evlerin pencere ( T ERCEN DAĞT TUNDDST Y GG C T S DA — İyi amma.. Ba kız dola- yısile bana niçin müracaat edi- yorsunuz? Diye sordu. Doktor: — Her halde sizin işlerinizle iştigale vaktim olmadığına emin siniz. Fakat bu genç kız. Nev- yorktan gelmiş ve adı da Şar- lot Hopdur. Dedi. Blak derin bir hayretle âdeta yerinden sıçrıyacak oldu. De- mek ki Şarlot ta buralara kadar gelmişti. Heyecanını doktora göstermemek için — pencereye doğru bir kaç adım attı ve mümkün mertebe tabit görün- meğe çalışarak: — Size tekrar ediyorum: Bu Şarlot Hop denilen kızdan ba- na ne diye bahsediyorsun? Di- ye sordu. — BSebebini mi istiyorsunuz? İşte söylüyorum: Bu genç “kız, patronu olan Jim Blakın - kay- bolduğunu. sövlüvor. Kendisinin: de patronuna şahşen merbut olduğunu iddia ediyor. Dahası da var: Kaybolon patronunu bulmak üzere olduğunu da ilâve ediyor. Patronunun çekmecesin: de bir mektup, daha doğrusu adressz bir zarf bulmuş, fakat bunda benim ismim yazılı imiş. Bu sebeple kalkıp buraya — gel- miştir, Yani sizi burada görmek ümidile gelmiştir. Ne d yorsunuz? — Henüz bir şey ânlamış de- gilim ki.. Bir fikir beyan ede- bileyim! — Fakat.. - Anlamanız lâzım- dır. Nevyorkla hiç bir muhabe- rem yoktur. Nevyorkta — yalnız sizinle muhabere ettim. Öyle sanıyorum ki mektuplarımızdar birisini bir tarafa atmışsınız.. bu kıza ben ne diye bilirim?, Kendisini bir masalla sava- hım mı? Jim Blak kendisini toplamış idi. Bunun içi — Evet.. Bir masalla bu kızı savınız rica ederim, dedi. Doktor, tam bir iş adamı gibi hareket ederek kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Elini kapının tok- mağına değdireceği sırada Jim Blak hissedilecek kadar aşikâr telâşla: — Durunuz rica ederim! Dedi. Farzediniz. ki, ben Matmazel Şarlot Hopun aradığı Jim Bla- kıml. — Evet, böyle sonra?. — Siz beni tanınmıyacak de- recede değiştirdiniz, değil mi? — Gözlerinize gözlük taktı- ğınız zaman hiçbir veçhile tanın- miyacağınıza eminim! — Şu halde, matmazel Şar- lot Hopi ben görebilirim, ken- disine ben bir masal uydurayım bari. Bu suretle ben de ne ka- dar değişmiş olduğumu anlamış olurum, farzedim, kapaklarını ve camlarını da der- hal kırarlar.. Çünkü bunlar, ahış- tıkları hürriyeti ve onların geniş rüiyet dairelerini tahdid eder.. Arkadaşımız. bunları - anlatır- ken ben de, Anadoludaki son çingeneler vaziyetini düşünüyor- dum. Ovalardan ovalara, mev- sim mevsim ta; göçebe çin- geneler artık gözükmez oldu. Medeniyet, cemiyet ve hayat, onları da kendi içine aldı. Ge , bol işıklı ve sonsuz kubbe: Zurna, davul çalıyorlar nin altında, bu gün buraya, ya- rın oraya dikilen siyah kıldan mamul çingene çadırlarını, yeni nesil hiç de görmiyecek... Öne ların - kemanlarını, kilârnet ve zurnalarını şimdi yakınlarımızda işitiyoruz. Sokaklarda — radika, — maşa, mangal, sele, sepet satanların mühim bir kısmı — onlardandır. Ve kadınları arasında bilhassa genç olanlar, sokaklarda, - kapı eşiklerinde bizi yakalarlar: — Falına bakayım güzel göz- lüm, üç karın, beş kocan, doe- kuz çocuğun olacakl. Kara kaş- hı, kara gözlü bir kız var, senin için çıra gibi yanıyor. İyi amma, uzun boylu, saz benizli biri var; aranızı bozmak ister. Koy beş kuruş daha, başkasını da ” vereyim' Diyerek bizi atlatmağa — çalı: şırlar. Avrupada da, matbusta akı- eden meşhur çingevteler bayram. larına, kral ve krâl intihablarına rağmen, balis, sütbesüt, kan- bekân çingene nesli mahvolmak üzeredir. Yani göçebe çingene azaltıştır. Meşhur Bohemya çin- geneleri bile köy ve şehirlere sokulmuşlardır. Son senelik kral intihabı, aralarında epeyce pa- tırtılı olmuştur. Bu bildiğimiz gibi, kral; ya » Üiş, $ .4 n kralların, i hüküm D JÜŞKT aat SĞi a ai ae lli aei S e el BŞi eei eli Bd N DiDül ee —— — — l