-Dünya, esrarla dolu bir is- tikbal karşıSındadır.. Tel vasıtasile nakliyat ve duyma imkânı buluna- cah mı? O takdirde bu harikulâde keşiflerin insan ruhuna saçacakları felâket ve meraret ne olabilir Başı Gıncı sahifede daliyete: bakarak, — yarın - vaka- — bulacak korkunç kimya ve hava harblerini tasavvur etmek müm- kündür. Onlar buna (fennin te- rakkisı) diyorlar. Biz bu öldü- rücü terakkiyi durduralım! Fa- kat mümkün mü? Gökteki sey- — yarelerin hareketini durdurmağa teşebbüs etmek kadar beyhude — bir şey değil midir bu? Dünya akademileri, insanın kendi icad ettiği vesitalarla kendisini öldür- mesine, istedikleri kadar (terak- kil) manası versinler, bence, muhterem akademi azalarının bu kelimeye verdikleri en doğ- ru tefsir manası budur. — Bu sözlerime bakarak, benim fen ve terakki düşmanı olduğum zannedilmesin! Bilâkis ben, her- kesten fazla bu iki kelimenin takdirkârıyım. Fakat, bir az derin düşününce, fennin, ergeç, yer yüzündeki insan ırklarının mah- vına sebebiyet vereceği ve dün- yanın mezarını kazacağı netice- sine varıyorum. Fenni, harikulâde muhteşem bir saraya benzetmek mümkün- dür. Siz, ruhunuz cezbeye gö- mülü olarak, onun içinde yürür- ken, arkada bıraktığınız her şey, karanlıktaki insan kütlelerini sü- rükliyerek yıkılır. Etrafınızı saran manzaraların neşesile yolunuza devam edersiniz ve tepeye vasıl olunca, bü haşmetli hayaller, toz halinde sapır sapır dökülürler. Üşte, fen>in inhitat ve izmihlâlil Bununia beraber, fen, son sö- zünü söylemiş bulunmaktan he- müz çök uzaktır. Önümüzde hâlâ keşfolünücük ve zahire çıkarı- lacak meçhüllerle dolu bir niha- yetsizlik var, Bu günün femni bilgileri, bü meçhüllere kıyasen bir göldüki suyun bir katrası mesabesindedirler. Mongolifier kardeşlerin tecrübelerinden ve tayyarenin icadından önce dün- ya, insanın havada kuşlar gibi uçabileceğinden şüphe ediyordu. Bu gün ise artık hava yolu, hemen hemen hemen deniz ve kara yollarından daha emin bir nakil vâsitası haline gelmiştir. İnsanın sesii uzak — mesafelere işittirebilmesi, vaktile ilmi gaybe aid bir şey sayılırdı. Halbuki, bu gün Radyo, odamız - içinde bize dünyanın en üzak köşele- rindeki sesleri dinlettiriyor. Şüphesiz (televizyon) da, çok geçmeden, en büyük tiyatro ar tistlerini görmemize ve meselâ bize hitab eden (Atatürk) ü doya doya seyretmemize veya hata- retle nutuk söyliyen Mussolini, yahud Rossevet gibi meşbhur adamların, bütün jestlerini göz- lerimizle takib eylememize mü- said bir şekil alacaktır. K % ezcümle diyör ki: — a taâhhüdlerinin Ha y Türklüğünü kendi yurdunda uyvı hükim kilmak demek “olan ruh ve manasının yerine getirilmediğini gören Türkiye, vazife ve mestliyetlerinin getek- tirdiği yeni bir hareket tarzı - seçmek serbestliğini elde eder. Buna sebeb olmak, ne Fransaya, ne Suriyeye ve ne de sulha / hizme eder.. ——— . * -a— ——— — (Tel vasıtasile duymanın - sensation) un keşfi imkânı hasıl olduğu gün tebarüz edecektir. Daha şimdiden bu meselenin mütefenninler arasında — müna- kaşa edilmeğe başlandığını ha- ber alıyoruz. Bu mevzu etrafında salâhiyettar alimler, az çok ya- kın bir ist kbalde, meselâ Okya- nusta seyahat eden bir dostun, fersahlarca uzak mesafelerden elini sıkmak mümkün olabilece- ğini bize temin ediyorlar: İşte fennin kusvası budur. Aramızda kimbilir kaç kişi, yerinden kuml- danmaksızın, meselâ (Boenos-Ay- res) te bulunan bir akrabasını kucaklamağı hatırından geçire« cek, Gene meselâ ne kadar zevceler, uzak denizlerde seya- hat eden kocalarının kendilerine nevaziş göstermemelerinden mü- teessir olacaklardır. Bunlar, ha- kikâten hayrete değer keş fler- dir. Fakat her şeyi alt üst ede- cek olân bu harikulâde keşiflerin, ayni zamanda saçacakları mera- ret ve felâketler insanlardaki hayret iptilâsının sukutuna sebe- biyet vermiyecek midir? Gerçi bu icatlar sayesinde ye- rimizden kımıldanmak ihtiyacı artık ortadan kalkacak, gerçi iş adâmları artık doğrudan doğ- ruya karşı karşıya gelebilmek ve ticâret piyasalarını kendi yazıha- nelerinden idare etmek imkân- larını bulacaktardır. Bu keşillere (hava telile nakliyat - Telecape- dition) u da ilâve” edelim. Bu sayede konturatolarda âkidlar arasında doğrudan doğruya teali edilecek, belki de saniyede 300 bin kilometre mesafe ksteden ziya huzmeleri gibi yıldırım sür- atine malik hava dalgalarile ve havai vagonlarla dünyanın bir köşesinden diğer köşesine nak- Tiyat yapılabilecektir. — Hasılı, met'i ve maddi dünyamız için- de derhal yetişemiyeceğimiz bir tek menzil bulunmıyacak, dola- yısile —mesafelerin de hiç bir hükmü kalmıyacaktır; ezcümle Trans atlantiklerin, — trenlerin, hattâ tayyarelerin hikmeti vü- cudü ortadan kalkacak, posta daireleri de kapılarını kapamak mecbüriyetinde — kalacaklardır. Gene milyonlarla, yüz milyonlarla, işsz insan peyda olacaktır. Elektriğin şimdiye kadar yüp- tıği hizmetler sayılamıyacak de- recede çoktur. Bunurla beraber ilim —adamlarının — iddiala ma göte, elektrik fenni henüğ meb- deinde bulunmaktâdır. Onlarca (menşei ve cevher esasisi henüz meçhul) olan elektrik bizim ileki- mitin seyrini kökünden değişti- recektir. Bu unsur, bizi, kâindtin het şeye kadir bir hâkimi yapa- caktır. Âcaba bu adamlar ne demek istiyorlar? Gelecek insan Hesillerinin, seyyaremizin harc- keli devraniyesi üzerinde tesir itra etmeğe muktedir. olacakla- mna ve yıldızlar arasında muhar betelerde bulunabileceklerine bi- zi İnandırmak mı istiyorlar? Ame- rikalı bazı alimler insan kalasın- dan elektrikli zekâ duzları çıka- rabileceklerini iddia edivorlar; rivayete göre, bu elektrikli kar da, en cür'etkârane keşilleri hakikat yapmak ve en mevhum plânları tatbik sahâsına koymâk hassati bulünücükmiş!... Peki, o takdirde, fenn n dai- rei şümulünde bulunan o meşum tehlikeleri maalesef çok geç an lıyacak - olan — işsiz ve hesapsız halk küteleri ne yapacaklardır? Nemi ya, elbette elek- triklenmiş mücidlerin — üzerine hiddetle çullanacaklar, kanlı bir gürük hilinde, geçtikleri yerleri hâk ile yekgan — edeceklerdir. Fen onların hakkından gelebile- cek mi? Şüphesiz evetl. Acayiıp reni zler taşıyarı bir tâkım ö'dü: Ürücü şualar elbette bu asileri tamamile mâhvetmeğe — kâdt ve bunlariın mucid hütüfeleri hakikatlendirmek için keşiflerine ve tecrüibelerine sükünetle de- vam edebileceklerdir. Bu bir kaç fevkalbeşer insan, yalnız başlarına kâinatta hüküm süre- cekler, tabiât kanünlarında ken- di mântâlitelerine üygün esasli değişiklikler yapacaklar, ya hâlk ederek hâyatı istedikleri şekilde uzatdâk, yahüd dâ mahvederek diledikleri şekilde kısaltmak ça- relerini bulacaklardır. Buü âli kudrete sahip mahlüklatcâ şüp- hesiz Allah mefhumunun da bir manası kalmıyacaktr. Onlar & ibadetleri elbette, daima yükse- lecek ölan fen ve terakkiye, yani dünüyanin mMmahviüni hazırlı- yatak oan uümdelere münbasır kalacaktır. Bu mü'âhazaları daha ziyade detinleştirmeyi faydasız buluyo- rum, Çünkü insan esrarla dolu olan (yarın )» dişündükçe şa- şırtıcı faraz yeer karşınsında ka- hyor. Zaten hakki ( yarın ) a ne olacağını anlamak iça cilt- lerle kitaplât yazmak bile mak- sada kâhı gelemez... Makalem ze sön verirken, bu gür yaşadığımız devre henüz Çrefah ve gaadet devzi-) adını koşabileceğim z. düşünüyoruz. Çünkü şımdilk bizim leziz gıdalarımız ve içecek temiz su- larimız vardır, kırların sâf hava- sıni istediğimiz gibi teneflüs edebiliyor, sükün ve huzur için de yaşamak imkânlarına sahip bulunuyoruz. Bununla — beraber vakit vakit istikbale aid düşün- celer keyfimizi kaçırmaktan gene hali kelmıyor ve bizdeti sonta gelbceklerin — istikbalini düşün: dükçe bu suali tekrarlamaktan ksndimtizi —alamıyoruz: — Yarıtki düüyamü; buü acayip, anlaşılmaz düüyanın hali ne olacak ve nes reye varacak?.. Çevren: M. Önad Melek ve Şeytan figürlerini yıpıycıydıı. Aşık değiş her seans İşte büdur yaşamak; Yaşasın şeytan olmâl Müzik, sıkışıp sıkışıp birden boşalmış gibi coştu. Trampet; davul ve zil gesleri- arasıhda şarkı bitti, Kızıl şeytan masadan atla 1 Çılgınca yapılan alkışlar ara- sında müşte ânlıyarak ağır ağır yü üdü. Bu seser benim K ANADOLU Londra müzakereleri bitti —— —— AA AA ae Ingiliz ve Fransız devlet adamları mutabıkkalmış Büâşi 7 inci snlnjede Fransz sefarethanesine gitmiş- letdir. Hariciye Nazırı B. Delbos, neştedilecak olân resmi - tebliği hazirlemak üzere B. Edetle bi İkte çalışmıştır. Loudra, 30 (Radyo) — Bugün #âat 15,30 da çıkatı resmi teb- İğde; Fransz Baş ve Diş Ba: kanları B. Şotan ve Delbos ile İngiltere Baş ve Dış Bakanları B. Çemmberlayn, Eden ve — bün- lara iltihak eden Lord Halifaks #tasında cereyan eden — siyasi Müzakerelerin sona erdiği — bil- dirilmekte ve şunlar kaydolun- maktadır: “Dün ve bu gün Başvekâ- let dairesinde Fransız Baş ve Dışbakanları ile Ingiliz Baş ve Dış Bakanları arasın- da devam eden müzakereler- de, Lörd Halifaks, Berlin seyahati etrafında izahat ver- miştir. Bâ izahattan sönra, iki devlet ricalinin, umümi bir silâhsızlanma için ayni kahnaatle bulundukları tahak- kuk etmiştiştir. Frâhâiz ve İngiliz ricâli, nüs- temlekeler meselesini muhtelif şekillerde tetkik ötinişler ve başka devletlerin de alâkadar bulunması hasebile bu meseles nin, ileride ve daha şümullü bir şekilde tetkiki lâzımgeldiği ka- naatine varmışlardır. İngiliz baş ve diş Bakünları, Fraosız diş bâkânı B. Delbosun, yakındâ Merkezi Avtupâdâ ya- Pacağı seyahâte muttâli olmuş: lâar ve bu seyahatin, sulhperve- rane bir ıvyıtb vıkılııhu&ıııı emniyet hasıl eylem'şlerdir İspanya meselesinin tetkikin: deh anlaşılmıştır. ki, devletlerin #midiye kadar sadakatle ademi müdahale prensibine riayet et- deleri, ihtiâfın, Avrupaya sira- yet etmesine mani olmuş — ve neticede, bu prensipten inhiraf edilmemesi İüzumunda — karar kılinmiıştır. ÜUzak Şark meselesi; ehemmi- yeti Mühsüsa ile tetkik edilihiş We dünyatın bü parçasında cötes| — yan öden mükim hâdiseler göz: önüne getitiliiştir. İki devlet rical; Uzak Şarkta diğer devletlerle Birlikte men faatlörini koruflağa ve şimdiye kadar aktedilmiş olan uhudat dairesinde hâteket etmeğe karat vetm şlerdir. İki devlet ricali, &n nihayet bütün beynelmilel sahadaki mes- eleleri de tetkik etmişler, her devletle serbest müzakerelerle ve sulhperverane -bir - metodla anlaşmak imkânmı derpiş eyle- mişlerde. , Londra, 30 (Radyb)— Fratisiz Başbakanı B. Şotan, İngiliz maât- buât mümessillerini kabul etmiş, resmi tebliğden başka söyliyecek tek lâfı ölmadığıni, sözü, İngiliz başbakanı B. Çemberi kettiğih- beyan eylemiştir. Yağah: Kadircan Kaflı Mmasanın önünden geçiyordu. Onu alkışlamiyâar yalnız ben- dirm. Bunun sebebi beğenmediğim- deh değil, şaşırdığım içindi. Herkes gibi benim tatafıma da baktı; baâşını eğdi. Fakat bir- dehbire yüzü durgun aştı. Göz- lerinin parilt sı söndü. Kirpikleri sk sk biribirine açld. Kaş'arı çalıldı, bir kaç saniye öylece baktı. girdi ve B. Şotan, Londrada gördük- leri hüsaü kabulden dölayı ar- kadâşı B. Delbosla soü derece medihün öldüklarini, Krâl v& Kraliçe taraflarından haklarında gösterilen nozaketten fevkalâde mütehassis bulunduklarını ilâve eylemiştir. Londra, 30 (Radyo) — Avam karharası, bugün öğleden soüra toplanmış ve Başbakan B. Nevil Çemberlaynı dinlemiştir. B. Çemberlayn, Fransiz Baş Dş Bakanlarının. Loüdrayı z>üre nden seyan edeâ & vüzakerelerden bahe lerek ize- hât vermiş ve « 3 « rebliği oku- duktan sonra şunları söylemiştir: — Fransız ricalile konüşmüa- mızdan maksat, bugünkü vaziyeti umumi ve esaslı bir sürette sâ- lâhü isal etmektir. Muhalif parti lideti Attle, Ftansızlarlâ olduğu gibi diğet devletlerle de müzakereler açi hp açılmıyacağını sormuş ve B. Çemberlaya, bu suale: — Buna lüzum vâardır. Fakat henüz verilmiş bir karar yok- tür. Cevabını vermiştir. Londra, 30 (Râdyo) —Fraüsız Baş ve Diş bakâsi B. Şötâan ve Delbos, bugün saât 16,30 da Buradan Parise — mütevecsihen hareket etmişlerdir. İngiliz Başbakamı B. Çember: layn, Diş Bakanı B. Eden, Sir Robert Van Sitar istasyonund ge Yerek Fransiz ricalini — teşyi mişlerdir. Halk, Fraüsiz ric sevgile uğurlamıştır. Londra, 30 (Radyo)— lbiziliz ıı_nlıı_ı'b. lawdıı' W ve son derece memnuniyet göster- mekte ve Fransız t calini alkış- lamaktadır. Paris, 30 (Radyo) — Fransiz siyasal mahâfli, Loidra miza: kerelerinden çok menmün gö- tünmektedir. Roma, 30 (Radyo — Roma siyasal mehafik, Londra müza: ketelerini son derece ihtiyatkâ rane karşılamaktâ — ve mâlbi tâyin edilmiştir. / Bodrumda Baâşı G intı sahifede karken bütün köy halkı haykr rıyordu: — Sağol, sağol.. .. Bötün Bödrüm köylüleri ya- pılan irşadlardan sonra iki M& bhaliünde iki büyük kredi ve istihsal kooperatili — yapmağâ müttefkan karâr vermişlerdir. Birine kooperatif 937 sene- sinde — Karaova mintâkasında Mumcular köyünde kuruldu. İkin- ci kööperatif Sıraliova mıntaka- sında Miskebi köyünde kurula- caktır. Köyleri biret birer gezen ve köylünün her işile meşgül olân vali Güreli köylülere kooperatif hakkinda mufassal izahat ver- mektedir. Bu izahâtı can kulâ: gile dinliyen bütün Bodrüm köylüleri istisnasız olarak koöo- peratife girmeğe karar vermiş: lerdir. — Fâaizciler bizi boğmazsa, tohüm parası, çift parası bülürs sak bizim arkâmz yere gelmez artık! D'yörlür. Hetkös seviniyor ve bütün köy hâlki can ve gönük den Cümhüriyete, Atâtürke düâ ediyor. — Hele Bir kooperatif kuruk sün, bakın artiık, hiç bir derdi: miz kâlır mı? Söntrü valiye dönerek söz ves Fiyorlar — Çalışacağız bâyim, töp rak bizim, kooperatil bizim, köy bizim, hükümet bizim, mem- leket b zim değil m ? Hiçmerak etineyâa bâyim, ça işâcağız ve mutlaka kendimizi kurtaracağız, Youmüzü yapkcağız, mekteble Fimkizi yapâtağız, evlerim zi dü- Zelteceğiz, ağaçlarımızı budaya- câğıt Ve düağlarda kadâr debei - Heytin — kwlmrŞ tSE EPYE aşılıyacağız. Hökümet arkamızda olursa biz. her şeyi bâşahitiz. M. Reşad Türgüâğ İkinci Hakuk başkaâtibliği İkinei Hukük ütühkemesi baş- kâ'ibliğine âyai mâhkehik Zabıt bâliblerinden Bay Ahmet Rızâ ne sünnümütmlüle HMütalca —dermeyan - etmekten Çekinerek, yalnız müzakerelerin tafsilâlını vermekle iktila — eyle- mektedirler. Parti Grubunda Hariciye Veki- limiz izahat verdi Ankara, 30 (AA.) — C.H. Partisi Kamutay grubu bugün (30/ 11/93T) Antalya tmebusü Dr. Cemal Tuncanın re sl:ğinde toplandı.. 1 — Göeçen haftaki parti grubüu içtimamnda Manisa mebusu Refik İncenin memleketim #kültür işleri hakkinda sorduğu süual ere bu günkü toplantıda Maarif Vekili Safiet Arıkân cevaplarını verdi. Ba üövzüdü bit İailğ dâlia Böz eldiğindan ve Hariciyo Veklik grüba dahâ müslacel maruzattâ bülünmak teklifinde bulunduğuü- dan Maar f işleri hakkındaki konuşmaları olundu. gelocek içtiman taiik 2 — Bundan sonra söz alarak kürsüye gelen Hariciye Vekili Dr: Tevfik Rüştü Aras Hatay hakkında Cemiyeti akvam katârinin tatbik safhalarına dâir uzün izahat verdi. Bü hususta söz aian bazı hütipler grübun hassasiyetine terceman öldü. Bundan sonra kürsüye gelen Celal Bayar bu mevzü üzerindeki — kükâmetin noktai nazarını ve hükâmetin al&cağı tedbirli i izah etti. Bâaşvekilin ve Hariciye Vekilinin izahâtı sürekli alkışlarla karşi* lanarak hükümetin Hatây hâkkındâ takib ittifakla tasvib olundu. Ben de ona bakıyordum. Arlık şüphem kalmâmıştı. O gözlerin derinliğine indikteü sohrâ nâsil şüphe edebilirdim. Evet, bu, Zekhtânin ta kendi- siydi.. Gözleri yavaş, yavaş yehğiden parladı. Zorla gülümsemek istedi, fakat yapamadı. Selâm için eğilen başıni kaldırtnadı. Başka tafafa çevirdi. Bir türlü gülmiyen ve eski halıni almıyan bir yüzü vatdı. Hızl hizli uzaklaştı. Sah- netde müşterilere zorak: bir selâm verdi; bana doğru ku u bit bâsüş atlı; ko islerin azasında ettiği hareket tarzi kayboldu. Alkişlar dürüüş — ve başlâr bana dönmüştü: — Kimdir bu adam?.. — Büfada ilk ölarak götür yorum. — Ne söyledi? — Ne oldu? — Alkışlâmadığı — için kızdi sahırım. — Meral böyle şeylere ki” mâz, Bış:ı bir şey var.. — O halde ne olabilir?. Garsonlar, barın sah rakla bana bakıyorlardı. —Sonu bütün , Kh0