I Künunuevel —— —0 ... aamm— — G pr'e Yazan: Aleksandı Dümü M. dö Trevilin konağımda her zamanki gibi dolu bulunan| şilâhşorlar da arkadaş'arının yardımına koşmuşlardı adıth fa- Dartanyan hemen bit geriliyerek kılıd'ni kaldırdı; kat Betnaju bir şey olmadı diye bağıtâtâk körükörüne Dartan- yanın Üdetine saldırdiği ada vücudü onun kılıcına saplan- Mıştı, Bununla beraber, yere düşme« miş ve kendisini mağlüp — say- mamiş fakat, M. dö Tremü: yun öteline döğrü gerilemişti; çünkü, orada bir akrabası var- dı; hasnının almış olduğu yara: nin şiddetini bilmiyen Dartam yan, önü dahâ şiddetle - sıkış- tırdığı ve üçüncü bir dârbe ile iş'ni bitirmek üzere bulunduğu tırada sökakta hasıl olan şamata tenis yerinden işitilmiş olduğun- dah müuhaâlızın ricatini gören iki dostu Dartanyan ile bir iki lâ- kırdı atıştıktan sonra - kılıçlarını çekerek — galip üzerine saldır mışlardı. İşte tam bu sırada, Atos, Portos ve Aramis biribitinin Peşinden ortaya atılarâk genç arkadaşlarına saldırmakta — ölan iki muhafızı geriye sürdüler. Bu aralık Bernajü yere yu- varlanmış — ve — muhafızlar da dörde karşı yalnız iki kişi kal- Miş oldukları için bağırmağa başladılar: O — İmdatl Ötel dö Tremüy, İmdat!... Mab feryat üzerine otelde bur Süların - hepsi birden dişa- TYa fıtlıyarak Gdört arkadaş üze- Tine- de allENe l alelandn eltfen —a ladat! Sitzlşarlar, imdat! Diye bağrıştılar. Bu feryada herkes koşap Auştu; çünkü silâhşorların kar- nale düşman oldukları her esçe malüm olduğu için bun n dolayı herkesçe sevilirlerdi. Bunun üzerine Aramisin Ke- Z Doka namını verdiği kard- dal muhafızlarından başka fir lara Mmensup bulunan d ğer Muhafızlar da Kral silâhşorları Tafını iltizam etmek sureti'e Vvgaya karıştılar. aralık oradan geçmekte bülünün M. Dessessart bölüğüne silâhşordan — ikisi dört arkâdaşın imdadına koş: toğu g bi biri de M. dö Trevi- lin konüğha dofru dey rterek: — İmdat! Silâhşorlar, imda I. Diye bağırıyordu. M. dö Tsevilin konağında her zamanki gibi dölü bülünar — si- lâhşorlar da arkadaşla hh yar: dimina — köştüklarında 1 — kavğa ümümi bir şekil alm şsa da her hâlde kuüvvet silâhşorlar târâfın: daydi; artık Kardinal muhafiğlari ile M. dö la Tremüy maiyeti ötele kacarak silâhşorların — içes tiye dalmalarına meydan — ver meden köpısıni kapattılar. Yaralı adama gelince, © da bu esnada içerye âahamış ve Vaziyetinin çok vahim © duğunu mensup Üç söylemişti. Sildhşorlar ile müttefiklerinin hiddetleri son derte yi bulmuş ve hatta silâhşorlâra karşı - hü: cüm küstâhliğina cüret gös eri miş buunan M. dö la Tremüy maiyetini — cez lahdıtmak — içn otele âteş verinek husüsünü bile müzakereye başlatmışlardı. Yâapılân Dü teklf haröretle kabul edililiş olmakla beraber, o aralık saâtin ön biri çalması bu işi geri birakmıştı;. Dartaü- yan ile aikadaşları huzura çıka- caklarinı hâtıtlamış ve bü bü- yük teşebbüsüh kendileri bu: Tünmadah yapılinasını arid et memiş b heyecamı teskine nuvaltak muşlardı. Bunu: erine oradaki helk; otelin çok — süğtam-olankapı- sına kaldırım - taşları atmakla iktila etmek'e dağıldı; bundah başka, bu işte elebaşı sayılâ- câklarını tahmin edea dört si- lâhşor M. dö Trevil konâğı yo- lünu tutmuş ve orâya vardıklari zâman yeni — kargaşalığı - habet almış bulunan M dö Trevili kendilerini beklemekte - bulimuş- lardı. — Çabuk, Lüvr Barayına, bir sâniye kaybetme Luvra; kâr- dnal tarafından doldurulmadan öl- kralı görmeliyz, bu işi dün! nün mabadi göstererek - ikisi Birde, âtlâtabiliriz.. Dedi. Dört delikanlıyı beraberine âan M. dö Trevil, Luvr sarayı Yolunu tütmüştü; orayâ — geldik: leri zamânı krâalin Sent Jermen drmanına göyik avinâ gitmiş bulunduğunu haber alan silâh: şorların kumandanı şaşaladı. M. dö Trevil bu haberi iki kere tekrâr ettirmiş ve her de- fâsında yüzünün renkten tenge gird gini yanınd kiler görmüştü. — Şevketli efendimiz bu âv meselesini dünden kararlaştır: miş mıyd .? Diye sötdü. — Hayit efendimiz, bü sabah avcıbaşı geldi ve bir geyik ç.* virdiğini söyledi. Kral Hazrel: l&i evvelâ gitmemek — istedi amnma av merakihi dâ yeneme- diği için yemekten sonra ç- kp gitti. Dye hizmetçi cevap verdi. — Ktal Kardınali gördü mü? Diye M. dö Trevil tekrât sördi. — Ihtimaldir, efendim; çünkü bü sabah kardinalin arabrsına atlarıtı köşüldüş ölduğunu gör- müştüm —ve Hereye gideceğini söründa Sent Jermene gidece- gini söylediler. Diye hizmetçi öevap verdi. M. dö Tretvil Aâhşörlara döndüz S — © birzdeü evel davraninış, efendiler, bt bu akşam kralı fakât size gelince, etmenizi tavsiye görürütü; buna Cesüret edemem. Dedi. Bi nasihat çok doğru idi; bündan başka, kralın tabiatini çâk İğb Bilmn dr İçinar beeluk. dân söylendiği için dört del- kânlının itiraz edemiyecekleri ilk züpbasmadi M. dö Trevil, onların her bi- rihe evlerine gidip kendisinden gelecek haberi — beklemelerini söyledi. — Sonu var — Inkılâb hatıralarından No. 25 Tefrika Silâh alfına alınan taburlardan Selâniğe ilk önce gelen Aydın redif taburu idi. khm,,.eı. elli altmş kadar si- li Arnavut dahi almıştı. Si paşanın eh ziyade gü îıd&ıa bir nizamiye taburu var" Bu taburun efradının çoğu t'dın burâdan sürülmüş va: t efrattan ibaretti. Şemsi Ya gözbebeği olan bu tabu- da yanına aldıktan — sonra iyireca Selâniğ» inmişti. Br .':ı vakti Selâniğe gelen Şemsi tabür ile Arnavudları is- da biraktıktan sonra döğ- Müşiriyet dairesine gelmiş: ir miktar merkez kumanda- leyman paşa ile görüşlü “:mn Müş'r paşanın yanına 'ak bir müddet kaldı. ür İbrahim paşa ile bir: ümuüm müfettiş. Hüseyin Ve * paşanın dairesine gittiler. Orada mülettişliğe aid tel- henin makinesi — başını mlç saat mabeyn ile görü- Şemsi paşanın böyle bir kaç saat Selânikte kalması çok gü- zel işe yâaramıştı. Cemiyete ihen” süb zabitan nefer ve çavuş ek bis-lerile stasyora giderek pa: | şanm götdesi ölan tabur efra: dile sazşıta dölüş olarak kötuş mağa başlamışlard.. Bun'ar Ma: nastırin gâvur elinde olduğunu söy ediler. Bunun yalan ve üy: durma olduğu diğer taraftan ikaa edldi ve n hiyet bu iş'erin böyle yürümiveceği anlatılarak bu işleri düzel'mek işin Minas tırdan bir taburun kâmilen dağa çekildiğini ve bun'arın takibine gidildiği an atıldı. Mzselenin ar- tik gizl kapaklı yeri kalmamıştı. Bütün efrad koyunlarında taşır dıkları küçük kuranlar meydana çıkarılarak manga manga tahlif edildi. Böylece Şımsi paşanın güvendiği tabur da âmali mil: liyeye hadim bir vaziyete - gir miş oldu. Yazâan: M: Döğan Aydın fırkasile beraber mer: kezleri hat güzergâhınâ yakın Borsa 30-11-1937 Üzüm satışları Ç. Alıa K. S. 253 Üzüm Kuru, 12 244 M. ). Taran, 14 75 198 Jiro 175 Albayrak 108 K. Taner S0 Esnaf Ban. 45 Ş. Rzâ 36,5 Vitel 24 Paterson 12 D. Arditi ti A, Fekçi 4 M. Ârditi 1160,5 157732,5 Eski satişlâr 158893 — Yektia İncir satışları Ç. Alhcı K. S& 16 P. Paci 6 115094 Eski satışlar 115110 Yekün Piyasa Hiatleri Dünkü üzüm satışlarında fi- âtler şöyle idi: No. K. &. 7 13 8 13 B 0l 10 16 ı 18 9 29 Zahire satışları Ç. Cinsi K3 240 Buğday 5 3715 24 Börüce 100 Susam 310 B. Pamuk — 32 Bu haftaki lik maçları Lik idare heyeti dün gece toplanarak, gelek hafta yapıla- cak Maçların hakemlerini tesbit gimişlir. Buna göre: Birinci takımlar saat 11 de Demirspor « Ateşspor, hakem Üçoktan Müstafa Şenkal, saat 13 de Alsancak - Yamanlar, ha kâm Üçoktan büyük Mustafa, saat 15 de Üçok - Doğansı hakem Yımııılçııdın B(îğEııF;." İkinci takımlar saat 10 da Alsancak « Yamanlar, hakem Üçoktan Fehmi, saat 12 de Üçok - Doğanspor, hakemi Ah- met Özgirgin, saat 14 de De- Mmirspor - Ateşspor, hakem Yas mânlardan Şevket. Güzelyalıda Elekirikler geç yanıyor Bir karüimizden aldığımız mek» tuba göre, her semtin elektrik: leti akşam erken yandığı halde, Güzelyâli — mıntakası — bundân Mmüahrumdur. Bu semtteki &lek- trikler hava göz yözü görmiye- cek kadâr katatdıktan üzün zas mân sönra yanmaktadir. Bele: diyenin nazarı dikkâtini — celbe- bâzı taburlar da silâh altına alme| deriz. mişlardı. Bunları İzmir limanın: dân alıb Selâniğe götürmek üzere Şam-ve Haleb adında iki vapur tahsi'a kılınmıştı. Cemiye» tin İzmir merkezi de derhâl fas: liyete geçmişti. İzmirden binecek taburların zabitan ve eftadını tahhif etmekle — üğraşıyorlardı. İzmitde vapar hazır bulunduğu zamanlar İzmire gelen kitaat döğrüca vâpura bindiklerinden lâyıkile mesele açılamadığı için bu gibi taburların - mevcudiyeti hâlinde takarrür eden — işaret veçhile haberdar edilen Selânik hemen - vazfeye başlar. Gelen taburlar tahlif edilir. Manastıra yollanırdı. Nakliye vapurlarının süvarisinden €n sonuna kadar işe yarıyanlar ele alınmış tah- lifler yapılmıştı. Silâh altına alınan taburlardan Selâniğe ilk önce gelen Aydın yedif taburu idi. Bu tabur kâmi« leh tahlif edilmişti. Selâniği ve Manastırı Bülgârlar aldı denile- rek yari çıplak bir. halde silâh altına âlihân Bu tabur Selâniğe gelir gelmez cemiyetin teşvikile: — Biz çiplağız, &lbise isteriz. diye ayak — dirediler. Rıhtima gelen müşir İbrahim püşa bün- lata sör geçiremiyeceğini ânla. yıhca bizzarür ikmali növakıs et tirilinceye kadar kâydile Aydın taburunu ve bu tabare müteakıb ikinci olarak gelen Nazilli redif taburunu Selânikte bırakmağa mecbur kâldı. Bu iki tubur muş: rütiyet ilânına kadar — Selânikte kâlmışlar ve meşrutiyetten sonrü memleketlerine güle oynaya git- mişlerdir. — Sonu var « Sahifs * Perdemizde Akisler Perdedeki vaziyete göre; gene mahkeme heyeti teşekkül etmiş: tir. Mübaşirlik vazitesini kemma- fissabik Hacıdiğla Sadıkla Ketnal Kâmil görmektedirler, Reis Ka ragöz, azülüâr dâ Hacivâdla Ve lespit Hocd.. Kapı vurulur. ve içeriye Ragıppaşa öteli —imüste: cifi Bay Hasâü Baâsri girer. Ve- leâpit Hota, onu görür görmlez; mahkeme kürsüsünün arkasına saklanmağa kalkar. Karagöz — Ne oluyorsun Bay azal. Mahkeme heyetine daâhil olan bir zat, böyle... (Hasan Basri, keser:) — O imâansız herif yok mu ağaml. Benim ötelin daimi seke- nesindendir. Zaten — kulunuz da onu dâvâya gelmiştim. “Anana söz atan kadırdı, davayı kime edersin, derler ammsa, benim size itimadım vardr. Bu adaöi yok mu, bu adam... — Yokl.. — Var deyiver, ağam, deyiver.. — Dur, evvelâ Ben sorayım, ötdâan sonra da sen söyle.. — Büyürünl. — Sen şu mübarek sesi ne- rede büyüttün? — Anlamadım. — Ağlamadin m?. Seni kirk akillyi otlatan çoban senil. Sen anlamazsın hâ?. Şu davül gibi sesi, nerelerde yetiştirdin diyo- rüm sanal. — Allah vermiş ağam.. — İyil... Ya o meşhur çeneyi kim verdi?. — Onu da Allah verdil... — Peki, bir insan söz söyler: ken, hemen atıl da sesini kes, diye kim öğretti?. — Vallahi ağam, palavra ku: Tübünden bulaşmış bir illet.. Çe- nemi tutamıyorum.. — Sen burasını bü sandın öyle mi?. (Karagöz, Hacıoğluna — işaret eder) — Bak, sâlonda polis, jan: darma, bekçi kim varsa çağır.. İçeriye, bu memurlardan yedi kişi giret. — Yatırin Şşu zâtı. aşağıyal.. Fâkat evvelâ ağzını — bağlayını. Çünkü mübârek; ortalığı ayâğa kaldirir. Duyat düymiyân, Ra: gıbpaşa öteli yikiliyor. sahtr. Hasan Basriyi bir hütnlede yakâlayıp yere devirirler ve ağı zını bağlarlar. Kârâgöz — Yüz söpâ vürun! Sopalar başlârken — Velespit Hoca, iahkene gerisinde doğ- rulur: — Seni zındik seni... Görü- yon uü davâyı? Ağrına çeşme tıhadı vürâlar inşallah... Karagör — Bana bak Bay aza.. Mahalle karısı veya çöp- lükte meydanı boş bulmuş ihti- yar, yo'unmuş hörfoz gibi ne diye ötüyorsun?.. — Aha şuğa dirim, şuga gü- letim,.. Tâm bu da içeriye avukat Mustafa Münür girer, Velespit höcü onu yörünce heyecandan oüa doğru koşar: — Gözünün nutül Sen gek din?, Ve Müstâfâ — Münir sallar ve reise döner: — Hasân Busri kühmüz, bet- denizit müekkil mdir. Ketdisine reva görülen bt işkehce.. Kürâgöz — Duüür, mugaleta yâpma, birl. Bü bükmü tatbik reisin sözünü var palavra ku- başımir ettiren. eski polis, vestire değildir, iki. Mustala Münir, bir az ök- sürür, Çaritâsıni düzeltir ve tam söze başlıyacağı sırada Kara- gör, tekrar başlar: — Anlaşıldı, her halde vafir miktarda şeyler söylemeğe hazır Tanıyorsun. Fakat dikkat eti Şüurada, yemyeşil, terü tase so- palar duruyor. Belediye mel ne girersin; bir otobüs hikâyesi çıkar, Herkes otobüslerin aley- hinde olduğu halde sen başlar: sın söylemeğe... Ve; arkasından öyle bir getirirsin ki, sanki hiç itiraz olmamış gibi, meclisin 6 90 istemediği şey, pek âlâ yapılır. Na sihirdir, ne keramet amma, bu nedendir, onu söyle evvelâ bana? » — Vâllahi ağam, bendenizin mücizesi değil, bizim meclisin harikasıdır. bul. Münakaşaya, tenkide, söz söylemeğe ve li zum var değil mi ya?.. — Bak, şu zârifane buluşa bayıldım döğrusü. Haydi, affet- tim seni.. Belediye reisi “geçen mecl'ste paçayı sayende kölay» hıkla kürtarmış. Ona söyle ki, püçalatı bu defa da benim elimde. . — Hakkındaki — teveccühleri- nize çok teşekkür ederim Kara- göz ağal. Bendeniz, müekkilim böyle dayak yerken. Kâragöz — İmreniyorsan sana dâ elli tâne attırayım. Seni bo- yünün - fıkaralığı aklının içind uzamış senil. — Aman elendim, merhamet büyurun. Mustafa Münir, derhal topar- lanır ve kaçar. Bu sırada dayak fasli bitmiştir. Hasan Basriyi kaldırırlar. Karagöz — Haydi bakalım, şildi söylel, Hasan Basri gayet derin in- ecelmiş bir sesle, ayni zamanda Velespid Hocayı göstererek ce- vâb verir: — Bu bisiklet Hoca mıdır; motosiklet Hoca mıdır?. — Velöspid Hoca derler onâ. — Evet ağam, işte şu Allahın kâpıb koyuverdiği dinsiz, iman sız adam yok tnu; ötelde kanar- yaların bulunduğu odaya girmiş. Kiş vaktinde vantilâtörü de ç- miş. Bir şey değil, varitilâtörü olduğu gibi birakmış, çıkmış, yatmış.. Düşünün zavallı kaşların ğgirdiği hali.. Karâgöz — Haklısın.. Sen ol saydın zarar yoktu amma zavallı küşlar epeyte titremişlerdir.. Velespit Hoca âtılır: — N& der bu zındıh?. Karagöz — Ne mi der?.. Bak ben sana kanaryaları vantilâtör kârşısında tütmağı gösteririm?.. (Hacıoğluna işaret eder).. — Mahkeme heyeti Velespit Hocayı vazifesinden uzaklaştır- mağa karar vermiştir. Bay Ha- san Basrinin iddia mevzuuna esasen daha evelden vak İlık.. Vicdani kanaat tah etmiş buülundüğündan, keüdisinin - ka- nâryalara yaptiği serinletme ce- zası olarâk- mezbâha büz depo- sunda bir gece hâpsine karar verilmiştir. Alın, götürün. ( Velespit Höca — ağlamağa bâşlar:) —Bağa bunü mu reva goördü- nöz, ben kü... Karâğöz — Sus, anlatma fa- ziletini bilirim, bu memlekette sâna kimise iltifât etmez. Sehi — Lütfen çeviriniz — jandarma Pa e Duma meareznei Ü