13 Teşrinisani Büyük röportaj 11 — —- —— —— —— ——— —— ANADOLU AUAT Yırtıcı hayvanlar avcısının çok heyecanlı hatıraları m—er ee Nuhun gemisi oturdu, Kurtulurken su almağa başladı. Vaziyet gittikçe Nuhun gemisinde korkul Aslanı serbest birakmak im- kânsızdı. Herkes bu aslanın me- deni bir aslan olduğunu bilir mi?. Şaka yapacrğ m diye bir tayfa veya misafirin üzerine -ba- na yaptığı gihi- atıldığı anda, felâket muhakkaktı. Yahudiyi korkutmak nasıl ki canını almak demekse aslanın da bu şakası da öyledir. Esasen gemiye, hayvanlara bakmak için kuvvetli ve iş bilir | bir adam almağı unutmuş idik. İlk iskelede Kepi isminde biri- sini bulduk. Bu adam, küvvetli hipopotam kadar kuvvetli bir adamdı. Bunu ben aslanın mai- yetine verdim. Fakat ne olursa olsun, bizim aslan vaziyetinden, kapalı ka- feste kalmaktan memnun değildi. Bu sebeble aslanı zincirlerle bağlı olarak arasıra serbest gez- dirmeğe karar verdik Geminin misafirler; <zaifm ya çoktur. Misafirlerimizin en ağır başlısı yılanlardır. Bir az güneş | gösterirsek bunların hemen va- ziyetleri değişecektir. En kor- kunç mahlüklar — olacaklardır. Sırtlanlarımız, mevcud hayvan- ların en ahmağıdır. Panter, gizli sıtma gibi, fenalıklarını perde arkasında hazırlar. Bir felâket Bir sabah, genç hipopotamı ölü olarak bulduk.” Hatbüki sak- şamdan hiç bir şeyi yoktu. Doğ- rusu, bu ilk felâket, benim için bir matem oldu. Gemimizde şimdiye kadar karşılaştığımız en büyük bâdiselerden birisidir. .. Gıdamız arasında en başta yer alan horozlarımız, sabahı haber vermek üzere öterlerken gemimizde müthiş bir sademe duyduk. Ben hamaktan fırladım, Patron da bir anda dimdik aya- ğa kalktı. Gemi dürür gibi oldü; yara lanmış bir mahlüka benziyordu. Henüz ortalık ağarmamıştı. ptaa sondaj âletini suya sal- ! ve: —Dipte bir şeye çarptık! Bel- Hide evelce batmış bir gemi #tkazınal Dedi. — Şimdi nerede bulunuyoruz? -B Riyo Kossinidir; ve Esneyen Hipopotamın ağzı ve dişleri Ambardaki su, Panteri heye- cana düşürdü ileride-de Tristao âdası” van Ambara baktım, henüz gemi su yapmamıştı. Fakat fenerin zayıf ışığı altında Panterin asa: bileşmiş olduğunu fark ettim; bu sırada rüzgâr bir az şiddet- lendi ve yelkenlerimiz bizi otur- duğumuz yerden çekip götürdü. Fakat, -ambarda su göründü- tulumbaların faaliyetine rağmen su gittikçe yükseliyordu. Am- barda, bir sürü hayvan vardı. Bilhassa yabani öküz, mezbaha- dan kaçmış boğayı andırıyordu., Hayvanı öldürmek istediler. Benim için bir hayvan çok kıy- metli idi. Tehlike adam akıllı tahakkuk etmedikce ben — her hangi bir hayvanın öldürülme- sine taraftar olamam. Suyun ambarda artması, dört ayaklı ve kalesten hariç bağı hayvanlar arasında müthiş bir panik ve asabiyet uyandırdı. Şimdi her şeyden evel yaban Z abila(-H«— Romanı-i Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzvelt Çeviren: Faik Şemseddin Benlioğlu 'tı.ı,r'mh Numarası; — 13 'Ul etmiş bulunuyordu. İlkaya: — Hemen şimdi Bostona gi- ğim; oradan da Sarramak h"jmdın bir otomobil alırım, lşti. g_f;m. BastiMarjalir ba'ökşam irijinyada — bir şampiyon- we Püzakeresinde bulunacağını Yecerlesi sabahtan evel dönemi- Bini biliyordu. MakM erkenden gara geldiği nh:- kabiliyet ve iradesini bir Yepi' Yokladı, yani bir şoför gibi MA Sesi ile görüştü, yani Earl ı.,i:;l Bibi konuştu. Muvaffakı- '€n artık tamamen emindi ve telefon köşküne girerek kendi numarasını istedi. Telefonun beri ucunda, kan- sının sesini tanıdı. — Alo, alol İlkal! -dedi- yani Earl Marşal sesile ve Aman sıfa- tile karısına hitap etti. Bayan Jim Blak, Amanın se- sini duyunca birden canlanır gibi oldu: — Ne? Sen misin seygilim Eari? Diye sordu. — Evet, benim. - Şimdi geli yorum. — Na talib, ne talıhl. Zaten seni mutlaka görmek ihtiyacında nazik ve feci bir şekil alıyordu öküzünü öldürmek lâzıma. Na: sıl? Bu sırada aklıma bir hile geldi: Hemen mutbağa koştum; mutbak tarafından bir — tuzak hazırladım ve Aateş vasıtasile artık iyice »zmış olan öküzü mutbakla ambar arasındaki met- hale çektim. Hayvan — buraya atıldığı sırada, kendini tutama- h ve tuzağa düştü. Fakat boy- puna ilmiği adam akıllı geçir- » k mümkün olamadı. Hayvan yeriden saldırdı; bu defa Pante- “in kafesine çarptı, bu darbe Fanteri ve benim mahud me- deni aslanı kuşkulandırdı. - Devam edecek - AMAY TMTET VaR XCa M aKNT Üzüm satışları Ç. Alıcı KA KS 365 Albayrak 12 25 17 281 Esnaf Ban. 13125 15 50 229 Jiro ve şü. 13625 15 25 108 İnhisar ida. 12 13 25) 85 Fesçi o. Ab. 15 15 50 58 Ş. Remzi 1175 15 75 62 M. İzmir 8 14 21 Paterson 13 50 14 125 13 Alyoti bira. 14 25 14 25 12 J. Taranto 15 75 15 75 12 Vitel 4 14 10 N. Çolak 16 16 4 A, Maydo 12 — 12 75 1260 132828,5 1134088,5 l İncir satışları Ç A KS Ka 39 A. Muhtar 9 9 10 J. Tar. Ma. 10 50 10 50 Zeytinyağı satışları Kilo — Alıca K.S. K.S. 20000 S. Ergin — 29 — 29 Zahire satışları Ç. Cinsi Kü 6 Vag. Buğday 155 Azpa » d 19 Nohut 28 Fasulya 60 Ton Bakla 1241 Ken. Pala. 360 510 457 B. Pamuk 34 25 42 Piyasa fiatleri No :7 1250 » 8 1350 ü 9. 1400 10 15 75 K. S. 6 625 4 25 528 525 8 4 0625 13 00 13 75 14 50 16 25 idim. Hemen gelecek misin? — Fakat vakit biraz geç de- gil midir? — Belki. Sevgilim, sen gele- cek değilsin. Senin yanına ben geleceğim, apartmanında mısın? — Hayır, İlka, sevgilim, şimdi garda bulunuyorum. Bu akşam Vaşingtona dönmek mecburiye- tindeyim! — Yarına kadar tehir edemez misin? Bizimki gitti. “Güzel ve rahat bir gece geçirecektik, — Ne felâket! Fakat müm- kün değil kalamam. — Bu kadar mühim bir iş mi var? — Ben sana daha mühim bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bil- diğin projeden, biliyorsun ya? — Yeni bir şey mi var yoksa? — Feykalâde bir fırsat! Jim, hayretler içinde kalmakla beraber, kendisine hâkim kaldı. Böylece hiç ummadığı bir şekil. de en mühim bir işe mi vaz'ıyed Tarih kâim ve Tarih YAHUT Tevfik Fikret ve Tarih Yazan: M tat Oksancak Erkek ve Kültür Liseleri tarih öğretmeni Türkçede tarih aleyhinde en güzel ve kuvvetli yazı, manzum bir şiir halinde Tevfik Fikretin kaleminden çıkmıştır. “Tarihi ka: dim, adını taşıyan bu nefis hicvi bizim neslin meraklıları ezberle- miş, okumuş veya duymuşlardır. Yazıldığı yıldan senelerce sonra da mevzuundan serbestçe bah- sedilemiyen bu Manzumeyi bu musahabeye mievzu yapıyoruz. Cumhuriyet devrinin düşünce ve yazı serbestliğine getirilecek de- Kilerden biri budur. Abdülhamit devrinde şöyle dursun, meşruti- yet yıllarında da alenen neşir ve münakaşa edilememesinin sebebi şudur: Manzüme tarih aleyhinde olduğu kadar, taçların, tahtların, hükümdarların, serdarların, din- lerin ve Tanrının da serapa aleyhindedir. Gençlik bu vesile ile, Edebiyatı cedide devrinin gizli kalmış, şöhretli bir şiir par- çasını da “Cumhuriyete minnettar olarak- tanısın.. Tevfik Fikret “Tarihi kadim, den başka, “S s,, “Doksan beşe doğru., “Rubabın cevabı,, “Ha- ni yağma,, gibi, bu neviden ateşli bir kaç hicviye daha yazdı ve şöhretinin, sempatisinin mühim bir kısmını muhakkak ki, bu parçalarla temin etti. Bir fazilet, bir hak kahramanı, mükeddar bir namus güneşi, sayıldı. Bu parça'ar şaire muhitin verdiği teessürlerin, acıların mahsulüdür. Bu teessürlere, bu acılara karşı çok bedbin ve bozuk sinirle ya- pılmiş mukabeleler: İsyanlar, ga- yızlar, infiallerdir. Fikret bu par- çalarında çok samimidir. Hâlâ bu samimiyet üzerlerinden akar, teessürleri duyan- ından kopan ayni is- yan hislerinin makesi saydıklari için bu parçaları o vakit pek beğendiler, bellediler, söylediler. Şu halde bu parçalar otuz sene evelin acılarını, hislerini, zihniyetleri, ölçüleri, kıymet te- lâkkilerini bize gösterdiği için tamamen içtimai, yarı yarıya da siyasidir. Bu bakımdan tarih ile, bilhassa yakın zaman Osmanlı tarihi ile alâkadardır. Tarih her şeyden evel, her şeyden ziyade bitaraflığı düstur edecekti, yoksa kaçacaklar mı idi. Talak mı istiyecekti? — Bunları bana telefonla söy- lemez misiniz? — Bu ihtiyata muvafık mıdır? — Biliyorsun ya.. Ben burada bir gar telefon köşkündeyim. Kim olduğumu bilen yoktur, sen isim vermedikten sonra hiç bir tehlike yoktur. — Yarın hemen dönecek mi- sin?. — Belki., Şimdi tafsilâta ge- lelim. — Hayır, çok tehlikelidir. Bizi dinliyen olabilir. — Fakat, ben, benden ne is- ted ğini hemen öğrenmek istiyo- rum.. — Kâfi derecede - görüştük, içtin mi? — Bir az. — Oldu mu ya? Bugünlerde kendine her zamandan ziyade sahip olman İâzımdır. — Alfet, arkadaşlar böyledir- edinmiştir. Bir ayna, bir fotoğ af objektifi. olabilmek ve bir dev- rzenin hayatını olduğu gibi kav- rayabilmek için başka bir çare de yoktur. Tarih, Fikretin tarihi kadimini, yani kendi aleyhindeki hicviyesini de tam kendisine ya- kışır bir bitaraflık, bir olgunluk ile karşılar ve asla sinirlenmez. O, bir san'at vesikasıdır. O, bir tarih ves kasıdır. Manzümede derin bir bedbin- lik, bırçınlık ve coşkun bir asa- biyet görülür. Fakat bu kırçn- lık ta, bu coşkunluk ta, bunu doğuran tufana benzer, hissi mantıkta bir insicam vardır. Bir necabet, bir uluviyet vardır. Tarih bunu da kaydeder. Tarih san'atkârın mazeretini, hatta ru- hunda kopâan isyanın menşelerini dahi bilir, tanır, anlar. Hatta tarih onun, sonradan yaptığı rü- cuları da kaydetmiştir. Bu se- beple kendisinin pek çok sevdiği diğer büyük bir Türk şairinin bu vadide hatıra geleb lecek şu mısramnı bile, bir nevi “lâhavle,, kabilinden iraddan çekinir; Aldanma ki şair sözü elbette yalandır. Manzumenin — yazılış — tarihi, bendeki kaydına nazaran, 15 Nisan 1321 veya 28 Nisan 1905 tüir. Bir rivayete göre, Fik- ret ilhamını bir kurban bayramı arefesinde kesilmek için götü- rülen koyunları görerek almış ve hatta o ilk intibala şu beyti yazmış: Din şehid ister, asöman kurban.. Her zaman, her tarafta kan, kan, ka: Bugün dahi bir çok beyitleri, taptaze yaşıyan tarihi kadim 109 beyittir. O gece, ilhamı o kadar coşkunmuş ki bu 109 kusursuz beyti sabaha kadar tamamlamış... Halbuki — Fikret, kendi file sabittir ki o kadar kolay yazmazdı. Bayram sabahı gelen dostlarına, Amerikalı genç- lere -ah bu dostlar! - manzumeyi okumuş, yazmışlar ve şiir elden ele, tabil bazı mısraları sakatla- narak, bozularak, — dolaşmağa başlam ş.. Meşrutiyet devrinde bu man- ler. Rasgeldim mi, içmemek kabil olmuyor. Ne ise, yarın.. Beklediğin yere.. — Âlâl, — Biliyorsun ya, o kalabalıkta bana sıkı skı ” sarı'mıştin. Az daha ikimizde uçuruma düşecek idik. İkimiz de sarhoş ve.. — Evet, evet. — Ötesini sen de bilirsin. — Tabü, fakat.. — Earl, Earli. Yarın gene sarhoş olursan, işimiz berbatl.: Bugünlerdeki fırsatlar bir daha ele geçmiyecektir. Sen, bana, beni hayatından fazla sevdiğini söylemedin mi? Sahte Earl Marşal ile güldü. Bir takım başlamak - üzere iken susturdu. — Sevgilim, dikkat et.- İhti- yatlı ol, eğer beni seviyorsan, hakikaten seviyorsan, dönüşün- de bana: kahkaha şakalara İlka onu edecek — İİBUĞAN GWe vi n — dd l eee Di c adati a li Şair B. Tevfik Fikret zümeyi Beyazıddaki matbaacı veya kitapçılardan biri - çünkü üzerinde ismi, basın yeri yoktur - ufak, başlıksız bir risale halinde bastırmıştı, bittabi birçok tertip yanlış arile ben, bazı parçalarını © vakte kadar, görmüş ve hatta ezberlemiş olduğum, bu meşhur hicv yeyi tamam olarak işte bu risaleden defterime geçirdim. Buraya, bittabi 109 beyitlik bu uzun parçayı aynen yazmı- yacağız. Esasen Jlisan eskimiş olduğu için aynen yazılsa oku- yan gençler, ekser beyitleri an. hyamazlar. Şair “tarihe, karşı kuvvetli bir hamle yaparak başlar: Beşerin köhne sergüzeştinden Bize efsaneler — terennüm eden Bizi âbai bi vücudumuzun, Cevfini mazide bir siyah ve uzun Gece teşkil eden hayatından Ninniler ihtira edip avutan Bize en doğru, enm güzel örnek Diye evvel zamanı göstererek Gelecek — günlerin, geçen geceden hükmü — yok zehabı veren Tarih, Fikrete nazaran, başı maziye, ayağı âtiye dayanmış bir kadid heykeldir. Ara sıra, karşısına alp ana hatıralarını soruyor: O, nisyan — mezarlarını yoklıyarak, boğuk, paslanmış bir i tle devirleri anlatıyor: Hep felâket, hep elem yığın- tıları! No zaman, bir şan ve şeref mevkibi peyda olsa kan saçan bir bulut da ortalığı karartıyor. Kanlı bir taç, silâhlar, kuman- danlar sonra alay alay esirler!. Mutlaka bir muzaffer, on mağlüb çiğnenen mayub Doğruluk dilde yok; du- daklarda Hayır ayaklarda, şer ku- caklarda Hak, kavinin, demek şeri- rindir En celi, hikmet; ezmeyen ezilir! Tarih böylece söylüyor, — inli- yor, sayıklıyor; ve şair: Görürüm kanların köpürdü. günü.. Diyor.. Bu, kanlardan sıkılan şair bir iki beyit sonra tarihe emrediyor: Sönsün artık bu âteşin fitne! İsteriz biz sabah; o uzun Geceler naimine hayır ol. sunl.. Kim böyle bir sabah istemez; tarih, fecir halinde geçen, sa. bahı umduran aydınlıkları bile, nasıl inşirah ile yazar? Fakat o hâlâ gelmedi ve geleceğe de *Cemiyeti akvam, lara rağmen bir türlü benzemiyor.. Onu ge lecek diye beklemeğe - başlıyar rak işleri gevşek tutanların vay haline!.. * Sonu 10 uncu sahifede - — y | #ehaş Farkı yok, Çiğniyen — haklı,