10 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

10 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şah, bağırıyordu: Tüh kalıbınıza!, ANADOLU Ii Ne babasını, )) Ca ne kızını, ne de evlâdlarını yakalıyabilirsiniz? Alâüddevle; İran ordusunun şiddetli tazyikındâan kürtulamıya- cağını anlayınca, soh kuvvetle- rini kendi haline bıraktı. Onlar, perişan bir halde dağılırlarken, kendisi de bir kaç kişilik maiyeti ile korkunç, ıssız, sarp ve dik dağlara doğru kaçtı.. Şah çileden çıkıyordu. Ordu- gühında tepiniyor, bağırıyor: — Bu ne iştir? Tüh kalıbı- nıza| Ne babasını, ne kızını, nedel evlâtlarını yakalıyabildiniz? Ça- buk, yeni müfrezeler çıkarılsın!. Şahın kumandasında kwk beş bin kişilik bir kuvvet vardı. Bu- nun on beş bini, kahraman ve tecrübeli süvarilerden — mürek- kebti. Bunlar, İran hududundan baş- hyarak Maraş ilerisine kadar uzayan araziyi tarıyor, köyleri yakıyor ve Zülkadriye hâkimi ile kızını, oğullarını arıyorlardı. Alâüddevle ise, dağlarda ka- ranlık bir mağaranın içinde in- liyor, titriyordu. Tacü tahtından olmuştu. Kızını kaçırmıştı, diğer evlâdü ayali kâmilen dağilmış- lardı, servetj gitmişti, mülk ve milleti perişan olup çökmüştü; bütün bunlardan başka, nerede ise şahın askerlerini, dağa tır- manırken, belki de bir kaç da- kika sonra mağaranın ağzında .görecekti. Bu ne elim bir aki- betti?. Maiyetinden biri, ara sıra d- şarıya çıkıyor, etrafı “tetkik edi- yor, sonra tekrar mağaraya dö- nüyor: — Müsterih olun - sultanım, birşey yok; kimseler görnmüyor. Diye malümat veriyordu. * .. Akşam olmuş, karanlık iyiden iyiye basmıştı. Harput civarında müthiş bir kalabalık gözüküyor idi. Odunlar — çatılmış, yalınlar gecenin ziliriliğine doğru duman- la karışık yükseliyordu. Bu alev- ler, ordugâhın etrafını saran ça- dırları göstermekle beraber etra- fin aydınlanmasına da - yardım ediğordü; Burası Şah İsmailin karargâhı idi. Mağrur ve muzaffer Şah, hâlâ #raştırmaya — devam ettiriyor, asabi bir çehre ile geleni, ge* çeni haşlıyordu. Çadırların ara: sında öbek, öbek oturan Şii ne- ferler şarkı söylüyor, bazan fazla içerek sendeliye sendeliye kal- karak odun — ve insan yığınının arasında — raksediyorlardı. Ara sıra havada galiz külürler - ve müteakıben boğuk kahkabalar uçuşuyordu. Kolay değil, Şahın muzaffer ordusu — eğleniyordu. Asker, sarhoşluk yükünü epeyce ANADOLU Günlük siyasal — gazete Ve Başanı Haydar Rüşdü ÖKTEM Umuml neşriyat ve yazı işleri müdü. rüz Hamdi Nüzhet ÇANÇAR mcre İDAREHANESİ Temir İkinci Beyler sokağı C. Halk Partisi binası içinde Telgeaf: İşmir — ANADOLU Telefon: 2716 - Bosta kutusu: 405 Abone şeruili Yıllığı 1400, alta aylığı 800, üş aylığı 600 kurugtur Yabancı memleketler için — şenelik abone ücreti 27 Kiredır Halbuki Kız Ve babası sultan, bir mağaraya saklanmıştı Yazan; M. AYHAN ll almıştı. Bu sırada ileriden bir görültü koptu. Süratle koşan gölgeler göründü. Gelenler kâ- milen süvari idiler. Atların nal- larından kıvılcımlar fışkırıyor ve gö ge er gittikçe büyüyordu. Birkaç dakika sonra şahın ça- dirinin kapısından içeriye bir süvari girmişti. Şah hâlâ uyuma- mıştı. Yumuşak postuna oturmuş, son şarap kadehlerini yuvarlı yordu. Yanında da birkaç ku- mandan vardı. Şah içeriye g'ren AAA MA ERETÜPRPI LNŞ L ARAL süvariye baktı: — Ne haber? — Şahım emirlerinizi kısnen yerine getirdik. Şah solraya — bir tekme vurdu. Kamçısını kaparak sıçradı. ve süyariyi yakasından tuttu: — Çabuk söyle, kızı buldu- nuz mu? Süvari şaşırdı, gözlerini yere dikti: — Maalesef şahım, onu değil. — Ya kimi?. Babasını m? Söylene be aptal, katır gibi ne duruyorsun? — Hayır şahım, onu da değil, oğlu ile hafitlerini yaka ad k... Ş h sukutu hayale uğrar gibi oldu. Fakat bulanık gözleri der hal canlandı. — Sonu var — önündeki SAĞLIK BAHİLERİ Kabızlık ve helâların vaziyeti Yazan: Dr. M. Şevki UĞUR Bir de kelâların - şekilleri meselesini — ehemmiyetle göz- önüne getirmek lâzımdır. Hali hazır helâların oturma - şekilleri hepsinde de yüksektir. Böy'e yüksek oturma helâlarda, karın kasıkları bağırsağın tahliyesi için lânmgelen tabii tazy ki yapamı- yor. Yapmayınca da bağırsak tam boşalmamiz olur, Yalaz tabii çömelme vaziyeti bağırsak tahliyesini tamam olarak, daha iyi bir şekilde icra etmiş olur. Yüksek oturma helâları olan memleketlerde kabızlık daha çok görülür. Ve bunun #eticesi olan kanser hastalığına çok tesadüf edilir. Onun için helâların — oturma vaziyetleri kadın kasığının bar- sağa tesir ve tenbihini ko- laylaştıracak — bir şekilde ol- malıdıdır. Bu da oturulan yerin ayak basacak yerleri mümkün mertebe yüksek yapılmakla ka- bildir. Bu suretle fiz/yolojik çö- melme vaziyeti için kâfi gelmiş olabilir. Kabız meselesinde birinci de- recede en mühim rolü oynıyan nebati sebzelerdir. Çüönkü seb- zelerde selloz denilen bir madde vardır. Bu madde nebati hücre- lerde bulunur. Bu nebati madde, bağırsak çalışmasında kuvvetli bir münebbih ve tesiri olduğu için bağırsak hareketleri âdeta bir bağırsak jimnasliğini temin eder. Görülüyor ki medeni insan- ların gıdalarının bir çoğu selloz- dan âridir. Meselâ (Et, yumurta, süt, be- yaz unlar...) — vesair gıdalarda | bu mühim madde yoktur. Sebze ve meyvalarda bulunan — selloz | kaynatılmak ve pişmekle yumu- şuyor ve yumuşama — hâdisesile | kendisinin bağırsaklara olan mü- ıne Bugün: Tayyarede: Saray Kongseri Marta Egert Lâlede: Ateş taburu - Şovbot Miki » Jürnal Elhamrada: İki karılı koca - Nina Pe- trevanın yalanı Karşıyaka Sümerde; nebbih tesirini kaybediyor. Demek oluyoar ki pişmiş ne- bati yemklerde selloz maddesi de diğer mayiler gibi - vücude olan tesiri kalmamaktadır. 10 Terrinleynt CĞ Karışık : İDoktorumuz ir dava Sünnet düğününden sonra çalgıcılar biribirlerine girmişler ! Dün İkinai Sushceza mahke- mesinde çapraşık bir yaralama hâdişesinin duruşmasına başlan- mıştır. Vak'a hakika'en calibi dikkattir. Kısaca onlatalım: Elhamra sinemasının arkasında Lenger ai evinde oturan - Lütfi adında birisi, çocuğunu sünnet ettirdiği gün bir de eğlenti ter- tip etmiş, ilar çalınınağa, rakılar içilmeğ: başlamış.. Fakat asıl işin garip olan ci- heti, düğün sahibi kendi kom- şularından başka kimseyi davet etmediği halde, hiç tanımadığı br sürü adamların evi döldür- muş olmasıdır.. Br müddet sonra, çalgılar paydos olmuş ve çalgı- cılar, toplanan bahşişieri arala- rnda taksim ederlerken, müna- kâşa çıkmış, içlerinden Ferit | edında birisi: — Ah yandm! Diye bir feryad basmıştır. Filhakika Ferid bacağından yaralanarak — yere yuvarlanmış derhal yetişen zabıta memurları Abdullah adında birisini yaka- lamış ve yerden de kanlı bıçağı alarak tahkikat evrakile birlikte mahkemeye yollamıştır. Asıl mesele, muhakeme safha- sındadır. Müşteki Ferid, kend- Tavuk hırsızı Alinin duruş- . Masına başlandı Ali, bir ipin ücuna ekmek bağlıyor, tavuk- ları gık dedirtmeden çekiyormuş —— hâkimi Naci Erel, günlük dosyalarından biri- sini seçti. Üzer ndeki adreslere göz gezdrdi. Bı da bir tavuk bursızlığıdır, — diyerek — taratları çağ rttı. Bayan Süreyya müşteki tara- fına, suçlu ve mevkuf Ali de maznün — sandâlyesine — oturtul: dular. Okunan - kâğıtlardan an- laşıldığına göre Bn. Süreyya Karantina taraflarında oturuyor; beslediği bir çok tavuklardan her gün bir kaç tanesinin nok- sanlaştığını görünce; mahallede bir tavak hirszima — türediğini anliyarak, bu hırsızı yakalatmak üzere tertibat alıyor. günü, bir şahsın evinin önünde dolaştığını ve bir kenarda otu- rarak elindeki uzun bir ipi yere bıraktığını ve dolaşan tavukların bu ipin ucuna iliştirilmiş ekmek Tokmasını yuttuğu zaman, bu şahsın denizden balık çeker gibi, ipi çektiğini ve lokma tavuğun karnına iple birlikte gittiği için tavuğun (gık!) demeden çekilen iple birlikte yürüdüğünü görüyor. Bundan sonrası malüm.. Tavuk harsızının eline düşüyor ve ora- dan kayboluyor. İşte bu da ta- vuk hırsızlığının modern bir usu- lü.., İkinci Sulhceza « *.. Şuçlu Ali, henüz yirmi yaşını ikmal etmiyen mütenddit sabı- kalı bir. haneberduştur. Hâkim kendisine sordu: — Yirmi yaşına bile girme- diğin halde, yirmi iki mahkümi- yetin var. Bu nasıl iş? — Bunların bepsi de iftiral — Bu bayanın tavuklarını çalmışsın? — Ben © tarihte hapishanede idim, İş gene çatallaştı. Çünkü ceza evinden bir türlü kurtulamıyan .— '._' ba) -— tavuklarını çalar kanaati belirdi. Suçlu şunu söyledi: — Bayım, Allah her insanı Çift yaratmıştır, adam adama benzer.. Bu bayan da beni ben- zeliyor. Suçlunun — hâdise — tarihinde mevkuf olup olmadığının ve mev-| cut sabıkalarının infatedilip edil mediğinin sorulmasın » karar ve- rilerek duruşma bir hafıa sonra: ya talik edildi, Taşhih Fehmi Makasçı isminde biri- nin Taflan gazınosunda sarhoş- Tuk - saikasile saçmaladığından ve tecavüzatta — bulunduğundan dolayı cürmü meşhud - halinde mahkemeye sevkedildiğini dünkü nüshamızda yazmıştık. Hâdise Taflan gazinosunda değ , Tur- kuvaz basında olmuştur. Tashih ederiz. Kızını Tenekeci Hilmi Öz kızını kirletmekle maznun tenekeci Hilmi hakkındaki tah- kikata devam edilmektedir. Hil- mi, kendisile görüşen bir mu- harririmize, hâdiseyi anlatmış, iftiraya uğradığını, böyle bir ha- rekette bulunamıyacağını söyle- miştir. Halbuki devam eden tah- kikat bu ifade ve iddianın ta- mamen aksini meydana koy- sının Abdullah tarafından yara- landığını iddia ettiği halde, suç- lu Abdullah bu iddiayı inkâr etmektedir. Dinlenen altı şahid, çalgıcılar arasında bir münakaşa olduğunu ve Feridin yaralandığını görmüş- lerse de, kimin tarafından yara- landığını farkedemediklerini bil- dirmişlerdir. * .. Hâkim Naci Erel düğün sahi- bine so du: — Düğün evi kalabalık mıydı? — Mahşer gibi dolu idi.. Fa- kat ben kimseyi davet etmedi- ğim halde, bu kadar kalabalı- gn nereden geld ğine şaştım, kaldım.. Haydi geldiler, yidiler içtiler, bari şu vukuatı çıkarma- salardı.. Bir sünnet düğünü yap- tim: Burnumdan geldi.. Keşki yapmasaydım da bu iş olma- saydı... — Sen'n kanaatin nedir? — Hiç'bir-şey diyemem.. Hâkim bu dela da müştekiye sordu; — Bu suçlu ile aranızda gel- miş, geçmiş var mı? — Hayır.. — O halde ne diye seni ya- ralasın? — Vallahi ma İm.., Hâkim düşündü: Dinlenen şahitlerin tarzı şe- hadetine göre suçlunun - gayri mevkulf olarak muhakemesinin devamına ve gelmiyen iki şahi- din zorla getirilmelerine, Mani- saya giden bir şahid için de talimatname yazılmasına ve suç- lunun - sabıkasının - sorulmasına karar verdi. Bu karışık ve karanlık dava- nin muhakemesine gelecek ayın ©n dokuzunda devam edilecektir. Katil Mehmet hapishanede ben de anlıya- Katil Mehmet Urlada arkadaşı Kara Meh- medi bıçakla öldürmek ve cese- dini yakmakla maznun İsmail oğlu Mehmedin muhakemesine yakında — başlanacaktır. — Katil Mehmet İzmir bapishanesine ge- tirilmiştir. TAKVİM | Rumi - 1353 | Arabi - 1356 28 Ramazan 6 Teşrinisani 1 1 9 9 3 3 7 7 diyor ki.. Çocuk bakım evleri Dr. A. Agâh Dinel Kadının hayat mücadelesint atılmas.nın çocuğun zararına dxıîmu. çocuğu ana südündefi mahrum ettiğini ve bu yüzdefi çocuk ölümünün mıştık. Büyük sanayi mem'eketlerinde bu hal (içtimet ve milli) bit tehlike teşkil etmiş ve çocuk ölümü korkunç yekünlara baliğ olmuştu. Tehlikenin büyüklüğü o memleketleri devlet ve milletçt çareler aramağa sevketmişti. Bu çareler idari, iktısadi, sınâi ve adli sahalarda gebe kadıni ve çocuğu şeklinde tecelli etti. Ameli sahada gebe kadınlarıfi ve çocukların bakımını — temifi eden müesseseler vücude geldi. | Memleketimizde evelce neşroli” nan hıfzıssıhhai umumiye kanunu ve bu günlerde tatbikine başlar mlan (İş kanunu) gebe kadınlafi ve çocukları koruyucu, çok ye” rinde maddeleri, hükümleri bör vidir. Mesele bunların bihakkıf | tatbikindedir. Gebe kadınları ve çocuklı arltığını yaz” korumağa ve bakmağa mahsuf |$; koruyan — kanunlarf Bi bbel müesseselere gelince, bunlarıt ) p, nevilerini ve cinslerini birer biref tadad ve izah edeceğiz. / Fakir, gebe kadınların haftadi bir defa muayenesine mahsuf |) dispanser, fakir gebe kadınlafii,. iaşeye mahsus aşhaneler ve do“ ğum evleri.. Bir amele şehri olan İzmirde| " iki bu müesseselerin kurulması, te| 5 menniye çok şayandır. Çocuklı mahsus müesseselere gelince € başta kimsesiz veyahud evd bakımı imkânsız çocuklara m sus Fransızların (Crecbe- Çor yuyası) — dedikleri * mrüosseselefi Dgelir. Karşıyakada ihtiyaca pek güfl lükle tekabül eden bir” Çoceli yuvamız mevcuttur. Fakat İzmir gibi amelesi çof| olan bir şehrin en çok muht olduğu (gündüz. çocuk — yuvalı rıdır) Çalışmak mecburiyetind olan ana sabahleyin çocuğ bu müesseseye getirir. Bu mf essesede çocuk — bakılır, b nir, banyosu verilir, temiz - tuti lur. İzmirin bu tarzda akalli # müesseseye ihtiyacı vardır. Bir de çocuklarını münhsf ran muayeneye, bakım ve b leme tarzlarını takibe — mah$fli çocuk bakım evleri vardır burada çocuklar kalmaz. Yall muayene o'lunur. - Avrupada ! valide çocuğunu hiç olmazsa P| tada bir defa kaydolduğu çoğfl) bakım evine getirmekle mük leftir. Bu bakımevleri bu cuklara çok ucuz bir. fiat kabilinde takim edilmiş süt © Avrupalıların (şafi gıdalar) dikleri muâddel — sütleri ederler. Bir çocuk bakımevi yapamadımı, vücudü ile vücudü müsavidir. Avrupada bu — müecssest yalnız hükümet vücude getil husust idareler, belediyeler: y yır cemiyetleri zenginler, »| müesseselerden mühim bir D mının tesis ve idaresini ederler. Kanaatimizce İzmirde d* suşi idare, belediye, çocuk ğ geme derneği ve amele ” leri teşriki mesai etmeli V* | mirde en aşağı: 1 —Üç gündüz çocok bü” t evi, çEkt 2 — Muayene için gelti | cuklara halis ve takim * süt ve şafi gıdalar temin lecek bir çocuk bakımevt yf 3 — Münhasıran gebew' W ların muayene ve nezares'” — kellef bir dispanser, f 4 — Fıl':lı:“ıebo kadi y mahsus bir aşevi vücudt ye ittihaz

Bu sayıdan diğer sayfalar: