14 Şubat 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

14 Şubat 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'Mevlüde davet Şehit tayyareci teymen Salâhiddin'in ruhuna ithaf edilmek üzere Şubatın 14 üncü Pazar günü öğle na- mazından sonra saat önüçte Hisar camiinde Ömer Sesli tarafından mevlüd okuna- cağından ar' odaşları ile bil- cümle vatardaşların gelme-- lerini rica ederim. Salâhiddin'in eşi” Nezihe Canhten Yapraklar ı Düşman içinde Buyurun er meydanına genç Türk casusları..! pinarlı Mehmed Pehlivan, ansızın bi Türk casusu, şimdi Avüs- turya ordusunun içinde idiler. —-—6 Bursa'dan İzmir'e geldı —— ere——— — - Dinarlı, Tekirdağlı Hüseyin Pehlivandan teklif y O akşam Aliz, dayısından daze haberler almıştı. Gene #rtesi gün ormanda aşkın ikinci faslını yaptıktan sonra bu ha- berleri verdi: — General, İmparatora yar- — dım edemiyeceğini bildirmiş. F — Sebep? — Korkuyor. O takdirde — Osmanlı kuvvetlerinin, bu sa- hayı tamamen veya çarçabuk işgal edeceklerini bildirmiş. Bundan başka, İmparatorun ordusuna yaklaşabilmek - için müteaddid yerlerde Türk'lerle çarpışmak lâzım imiş. Galiba, t İmpırılor, otuz bin süvari ile gelmesini bildirmiş. General de diyormuş ki: — Hem burası boşta kala- cak, hem de otuz bin süvari- nin üçte ikisi yollarda düşman tarafından kırlacak ve oraya ancak on bin süvari ile vara- bileceğim. Bundan çıkacak fayda nedir? — Pmin misin Âlz, gene ral bu haberi gönderdi mi? — Evet, dayım iyi malümat almış.. Bu haber, çok mühimdi. — Hattâ kendileri orduda iken bazi esirler, böyle bir yardım- © dan bâhsetmişlerdi. Demek ki, ordunun kısmı küllisi şimdi İmparator üzerine daha kat'i — ve seri olarak harekâta geçe- — koğmuş olacaksın.. bilirdi.. Düşüncesini, Aliz'e hiç belli etmedi: Ya kendisinin, yâhud Veli- — nin orduya kadar giderek bu- nu haber vermesi lâzımdı. — Ne düşünüyorsun Ah- medi! — Veli'yi yarın vazifesinden uzaklaştır. — Anlamadım! Seh güya onu bu sebeple Anladın ya, Veli derhal buradan ha- reket etmelidir. — Peki Ahmed.. Sen git- — Miyorsun ya? — Onun için de yarına kadar düşünmekliğim lâzım.. — — Ahmed, biz nasıil ayrı- hrız? Ahmed, gözlerini, ağaçlık- — ların arasından süzülen ışık- |lara dikti. Hafif bir sesle; — Vazife -Dedi- vazifel.. Ben Türk'üm Aliz. Hem de — askerim.. Sağ kalirsam, Alla- — him ve Peygamberim namına yemin ediyorum, geleceğim. Dağlar, diyarlar aşarak gelip “seni alacağım... » Âliz hıçkırdi: — — Demek ki sen de gidi- — yörsün! ş— Belli değil! Arkadaşımla ldnuşîııktın sotra — kararımı vtm:eğırn Haydi — sevgilim, haydi rühüm; Mmüsterih ol, mesale ve zaman bizi ayıra- maz. Dur, güzel gözlerini du- daklarımla sileyim.. Ağlama!.. Bu gözlere ağlamak hiç ya- kışmıyor. Her yaş, bir. inci tanesi kadar. parıltılı.. Haydi ağlama, yazık olmasın incilere. Bu son söz, Aliz'i güldür- dü. Fakat genç kız, biraz sonra ayağa kalkarken, f şün.. “Dedi- ne yapıp yapıp tekrar gelmelisin.. — Geleceğim inşaallah.. Biz, inşaallah deriz.. Haydi sen sıkılma, çünkü benim de iti- dalim ve asabım bozulur. İki genç - biribirini kucakladılar. Aliz sür'atle uzaklaştı, gitti. Ahmet'le Veli o akşam kat'i karatlminı verinişlerdi. Veli orduya dönecekti. Ah- med de Avusturya ordusünün içine dalacaktı. Ahmed sordu: — Pekı. Veli, ben bu or- ü nasıl dalacağım? — Aliz'in yardımı ile.. Sa- na bir hayvan bulsun. Öte-be- ri alırsın, Avusturya askerleri- nin arasında satarsın.. — Olur, seyyar meyhaneci olurum bel, Hah, tamam!.. rakı, şarap satarsın.. Fakat ertesi sabah Aliz, bir fırsat bularak değirmene gel- miş ve Ahmed'e kısaca; — Veli gitmesin. Çünkü hududu geçemiyecektir. Demişti. Bu suretle Veli'nin hareketi akim kalmıştı. Aliz, © gün onlara nihayet her iki- sinin de İslatina nehri civan- na gelen Avusturya ordusunun içinde daha müsaid çalışabi- leceklerini söyledi.. Genç kız, çok muztarip ve teselliye muhtaçtı. Fakat mu- kavemete, gülmemeğe çalışı- yordu. Başına gelebilecek her felâkete şimdiden boyun eğ- miş görünüyordu. — Tanrı ne isterse © ola- cak, Ahmed, Allaha ısmarla- dık! — Bize iki hayvan verebi- lecek misin? — Bu gece, kendim hazır- hyacağım, — Çok güzel olduğun ka- dar çok ta iyisin! Aliz, tatlı tatlı güldü: — Sabahleyin karanlık sö- kerken şu aşağı tepenin di- bindeki kuyunun önünde iki hayvan bulacaksınız. — Fakat bunu sen başaracaksın?, — Kolayını bulacağım elbet: haydi helâllaşalım Ahmed.. Genç kız, bu son cümleyi söyler söylemez, derin hıçkı- rıklarla sarsılmağa — başladı. Ahmed, onu kollarının arasına almış, öpüyor, kucaklıyor ve kendisini ağlamamak için zor- lakla tutabiliyordu. Genç kız, kendini topladı, Ahmed'in kollarının ârasından sıyrıldı, arkasma bakmadalı uzaklaştı. Varillerle nasıl .. Şimdi, Avusturya ordusunun içindeydiler.. Avusturya gö- nüllüleri, bir başıbozuk ordu- sunun intizamsızlığı ve karga- şalığı içinde, palavralarla, ho- ra tepmeklerle, İstanbul'a gir- mek - hülyalarile, sarhoşlukla vakit geçiriyorlardı. İşte, tâ uzakta, sarhoş gönüllüler, nâ- ra ata, ata oynıyorlardı. İmparatorun — karargâhı da birkaç kilametre ötedeydi, ya- par-yalnızdılar. Hayvanlarının sırtındaki içki varillerini indir- mişlerdi. — E, kazar verelim Ahmed.. beklediğini söylemiş ve “Büyükler küçüklere değil, küçükler büyüklere meydan okur,, demiştir Geçenlerde İzmir'e gelen Türkiye yağlı ve serbest gü- reş şampiyonu Tekirdağ'lı Hü- seyin pehlivan, idarehanemize gelerek Dinarlı Mehmet peh- livana meydan okuduğunu bil- dirmiş ve battâ İstanbul'da Dinarlı Mehmet'le güreş günü tesbit edileceği sırada Dinarlı- nın ansızın ortadan kayboldu- gunu söylemişti. Hüseyin peh- livan: — Dinarlı benden neden kaçıyor. Eğer bu defa güreş | teklifimi kabul etmezse ben- den korkuyor demektir. Demişti. Hüseyin pehlivanın bu sözlerinden sonra Dinarlı Mehmed'in cevabı alâka ve merakla bekleniyordu. Bu ce- vabın (Evet mi, hayır mı) ola- cağı düşüncesi herkesi heye- canlandınyordu. Nihayet Di- narlı Mehmet pehlivan ceva- bimi verdi, hem öyle bir ce- vap ki, yazı ile, sözle değil, doğrudan doğruya Bursa'dan İzmir'e gelmek suretile... Dün bir muharririmiz, Di- nar'lı Mehmed pehlivanı gör- müş ve Tekirdağ'lı Hüseyin'in, kendisini er meydanına davet etmesine karşı ne diyeceğini sormuştur. Dinar'lı Mehmed, çok! mütevazi ve kibar tavırlı bir pehlivandır. Samimi duy- gülüu bir Türk genci olan Di- nar'lı, bu güreşten çekinecek hiçbir vaziyeti bulunmadığını söylemiş ve demiştir ki: — Ben profesyonel bir gü- reşçiyim. Binaenaleyh herşey- den evel menfantimi de dü- şünürüm. Baş pehlivan Tekir- dağ'lı Hüseyin ile güreşmek Dinarlı Mehmed Pehlivan için henüz bana teklifte bulunulmamıştır. Böyle bir teklifi kabul edeceğim tabiidir. Ancak bir şartla: yapılacak teklifi muvafık bulursam kabul ederim. Şunu da ilâve ediniz. ki baş pehlivanlık için güreşler yapılırken ben Türkiye'de de- ğgil, Yünanistan'da bulunuyor- dum. İstanbul'da böyle birşey yaptılar. O vakit, ailevi bir rahatsızlık yüzünden İstanbul- dan ayrılmağa mecbur - kal- mıştun. Hattâ şimdi bile an- nemi ve kardeşimi hasta halde yatakta bırakarak Bursa'dan geldim. Çünkü bana meydan okunduğunu haber aldım. Yal- nız çok acaip ibulduğum — bir nokta var. Bu da, spor — âle- minde büyüklerin küçüklere meydan okuyuşudur. Bu mey- dan okuyuş şeklini hayretle Bugünkü maglar Bugün Altınordu takımı İzmir- İYağmur olursa maçlar, halk sahasında olacak.. spor'la karşılaşacaktır - Bugün Alsancak sahasında senenin ve şampiyonanın en heyecanlı — karşılaşmalarından biri olan Altınordu-İzmirspor mâçını seyredecek — heriki ta- kım için mühim olan bu mü- sabakadan evvel takımların puvan üzerindeki durumlarını gözden geçirelim. Altınordu takımı şimdiye kadar yaptığı 6 müsabakadan Leşini kazan- dı. Göztepe'ye karşı bir mağ- lübiyeti oldu, İzmirspor Al- tay'a ve K.S.K. fa — mağlüb olmak suretile yaptığı S mü- sabakadan — ikisini kaybetti. Şu vaziyete göre Altınordu takımı bugünkü maçı kaybet- tiği takdirde — fena vaziyete düşeceği gibi milli küme için beslediği ümidler de suya dü- şecektir. Binaenaleyh Altınor- du takımı vaziyetini kurtarmak için bu maçı kazanmıya ça- | geride kalan ve Altınordu-De- mirspor'la olan maçlarını ka- zanmıya muvaffak olursa puan- tajda ileri giden Altınordu ve || Göztepe ile puan puana gele- cek ve bu suretle milli kümeye gidecek ikinci takımın tesbiti için yapılacak olan tasnifte mevki almış olacaktır. Binae- naleyh bugün Altinordu ile İzmirspor tukımları arasında yapılacak olan bu mühim kar- şılaşma her iki takım için ayni ehemmiyeti haiz bir maç ol- duğundan sahada ender gör- düğümüz heyecanlı ve alâkalı müsabakalardan birine şahit olacağız. Bu maçtan evel K. S. K, - Egespor takımları şam- piyona maçlarını yapacaktır. Ayni kulüplerin B. takımları sabahleyin Halk sahasında karşılaşacaktır. Hava yağmurlu geçtiği taktirde bülün maçlar karşılamamak mümkün değil- dir. Ne de olsa Hüseyin peh- livan, Türkiye başpehlivanıdır. Benim bildiğim şudur ki, kür | çük, büyüğe meydan okur ve | işte bekliyorum. söylüyorum: - Tekliflerini | Konuşan kıtapv — Başı 3 üncü sahifede — meye verir... Bunların haz sızlığını ve betaetini gördüğü zaman, gene oraya koşmakta tereddüd etmez.. Kitap elde, kitap masada, fakat kitap her halde gözönün- de durmalıdır. Kitabın muhte- viyatının kulaktan nakli, ne kadar teknik bir keyfiyet olur- sa olsun, muhakkak ki, anor- mallerin tedris ve terbiyesinde kullanılan, ayni zamanda “Kül- tür, dediğimiz nesnenin ha- kiki intişar kudret ve şartla- rıni dejenere etmeğe çıkan bir nevi zıpçıktılıktır ki, buna karşı yer yüzünde hiçbir muharrir, müellif, mütefekkir ve münev- verin reyini alabilmeğe imkân olmyacaktır.. Bir Sinemadaki sesli filmden istiladeye kalkan Fransız mü- hendisi, sinemada gözün sey- rettiği kısımları çıkararak; sa- dece muzik ve mükâlemeyi esas tutmüş — olsaydı, hakiki ilim ve insan psikolojisi nok- tasından bu makine şarlatan- hğinin fikir ve beşer hayatı için güzel birşey değil, ancak asri ve teknik bir züppelik olduğunu anlardı. Ancak şu var ki, her şeye rağmen okumamakta devam eden kafalar, kitaba karşı göz- lerini yummakta ısrar göster- dikçe, hastaya gidanın iğne ile verilmesi gibi, kulak yolün- | dan kitabı onun kafasına sok- maktan başka çare yoktur. Okunmadan, yaprakları açıl- madan kaldırımlara düşen bi- çare kitap namına, bir müd- det olsun, (Saltanatlar devi- ren) kalemimizi, hizaya çeke- biliriz. Ne yapalım, bu da bizim insanlık yığını hesabına bir fedakârlığımız daha olsun. Orhan Rahmi Gökçe Her türlü ve her lisandan Yeni v Eski Kitap satın alınır ve satılır, Birinci kordon No. 130 da Kitapçı İ. Koloköças Yıldırım Yangın söndürme makinesi almak - istiyenlerin Milli mü- dafaa vekâleti tarafından tec- rübesi yapılmış ve muvaffa- kıyeti tasdik kılınmış olan Yıl- dırım yangın söndürme maki- nesinin İzmir acentası Balcı- larda Büyük Arap hanında bay Şakir Nüzhet mağazasına müracaatları kendi menlaal- Üzüm satışları Çu. Alıcı M 5. 428 İnhisar ida. 10 50 231 M. J. Taran, 12 25 115 Esnaf banka. 14 25 50 K. Taner 13 50 41 Âlyoti bira. 13 36 H. Alyoti 15 50 21 Beşikçi o. 11 50 15 Ş. Rıza halef.14 15 Vitel 10 50 952 411858 412810 Zahire satışları Çu. Ginsi K. S. 372 Buğday 6 375 18 Fasulya 390 K. darı F y SGuü 2 Mercimek 43 M. darı 16 Ton p. çekir. 5 259 B. pamuk 46 0 d 6 240 Kepek 3 9 5 3 50 Su u UA D 88 & Müstemlekeişi Avrupa mes'elelerinden büsbütün ayrı bir mes'ele.. Berlin, 13 ( Radyo) — Ha- lifaks - Ribentrop mülâkatları üzerine Alman gazeteleri ol- dükça şiddetli neşriyat yap- makta ve: “Müstemleke talebiAlmanya için pazarlık mevzua olmıya- caktır. Müstemleke talebi, Av- rupa mes'elelerinden büsbü- tün ayrıdır. Almanya'nın Lon- dra sefiri, müstemleke işinin hallinden evel hiçbir. mes'ele üzerinde durulamıyacağını söy- lemiştir, demektedirler. Bir ihtilâl daha Malaga, 12 (A.A) — Hon- duras'da ihtilâl çıkmıştır. Men- doza ve Almendaros - isimle- rindeki âsi generallerle siyasi liderlerden birkaç kişi Tezaci- galpa'da tevkif edilmişlerdir. Bunların tayyare meydanı ile hükümet merkezinin kışlalarını tahrib etmek için hazırladık- ları harb malzemesi vaktile meydana çıkarılarak müsadere edilmiştir. Atlantik sahilinde âsi general Jose D Avila hücuma geçerek Pregrese civa- rında bir treni yoldan çıkar: mıştır. Vak'a mahalline gön- derilen hükümet — kuvvetleri âsileri hezimete uğratmışlardır. General Jose D Avila dağlara iltica etmiye mecbur kalmıştır. Maraş Kurtuluş bayramını kutladı Maraş 12 (A.A) — Maraş kurtuluşunun 18 inci yıldönü- münü büyük bir sevinç ve coş: kunlukla kutladı. Birinci Sınıf Mutahassıs Dr. Demir Ali? Kamçı oğlu (Cilt ve Tenasül hastalık- ları ve elektrik tedavisi İzmir - Birinci beyler sokağı Elhamra Sineması ı_fhıındı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: