4 14/2/931 Iî eni kanunlar EazırlanırEen..l. BARE A e ae e ae S Teşkilâtla- rın'vazifesi Emniyet, itfaiye — ve h sıhhiye teş- kılıllın Hava korunması ci- bhetinden hususi talim görmüş olmakla beraber gene tama- men esas vazifelerine bağlı kalırlar. Diğer kıtalar isc yeni teşkil ve talim terbiyo edil- mek lâzımdır. Bu teşekküller mensublarında birer mavi kol bağı ve üzerinde yardımcı teşkilâtlara aid işaretler bu- lunur. Gaz arama ve temizleme kıtaları: Taarruzdan sonra ka- lan gazları temizler. Gaz bom- balarının büyük bir kısmı ek- seriya sarı haç grubuna (İler: de fıhıediln:eklir) aid mayi- den ibarettir, uzun müddet yerde kalır, ve pek yavaş te- bâhura (Uçmıya) başlar ki, te- mizleninceye kadar yerde dai- mi bir tehlike teşkil eder. Bu neviden olan zehirli maddeler cildde, dokunduğu yerde yara açar. Bu sebeble gaz arayı- cılar hususi gaz elbisesi giy- miş olarak ya kimyevi vasıta- larla, yahud gaz birikintileri- nin çıkaracağı kokudan gazın cinsini anlıyarak bulaşık yerin hududüunu küçük filamalarla belli ederler. Buraya kimse girmez, arkadan gelen temiz- leyici takım yerdeki zehirli maddeleri temizler. Bu temiz- leme işi, bol su ile yıkama ve kireç kaymağı serpme suretile olur. Su ile kloru karıştırıp bulaşık bulaşık yerleri fırça- larla silmek ve süpürmek lâ- zımdır. F Fenni ve hususi kıtalar: Tek- nik zararların bertaraf edilmesi Ve yıkılmaya yüz tutmuş evle- rin zararsız. hale konulması suretile caddeleri serbest bu- lundurmayı temin ederler. Tay- yare taarruzu — bittikten ve (Tehlike kalmadı!) işareti ve- rildikten sonra yukarda yazılı kıtalar vazifeye başlarlar. Gaz- lar temizlenir, yıkılma tehlike- lerinin önüne geçilir, sonra halkın sokağa çıkmasına mü- saade ediılir. Uzun müddet dürücu gazlar, ancak fenni şekilde ve hususi kıtalar tara- findan temizlenirler. Her çalışılan müessesede şahsi korunma tedbirleri alı- nır, Alarm işaretile tayyarenin gelmesi arasında okadar az zaman geçer ki bu müddet içinde, başka yerde çalışan birisinin kendi evine varma- sına vakit bulunamaz. Bu se- beple herkes, bulunduğu yerde şahsi korunma imkânı bulabil- melidir. Tıpkı bir ev halkının, kendi evinde korunması gibi, bir ticarethane müstahdemleri de ayni ticarethanede korunur- lar. Keza oradaki müşteriler dahi ayni yerde korunurlar. Sinemalar, fabrikalar, mektep- ler, memurlar, nakliye vasıta- ları içinde ve caddelerde bu- lunanlar sığınaklara girebilme- | lidirler, Müşterisi çok olan müesse- selerde bir de (intizam kıtası) olmalıdır. Esasen büyük en- düstrinin kendi yangın ve sıh- hiye teşkilâtı vardır. Bunu ha- va korunma sahasına da teş- mil ederek, intizamı muhafaza kıtası, gaz arama ve temizle- me hizmeti, tahliye ve tamir takımları; — yangın, bekçi ve kurtarma kıtaları yapılmalıdır. Şu halde büyük müesseseler- deki insanları da evlerde ol- duğu gibi (pasif ve aktif) kı- sımlarına ayırmak — lâzımdır. Büyük ticarethanelerde intizam yangın ve sıhhiye kıtaları yap- makla iktifa olunur. Bu kabil müesseselerde mükemmel tay- yare gözetleme ve sada kes- tirme teşkilâtı ve alarm mer- kezi, sığınaklara giden yolla- rin açıkça — işaretlenmesi ve iyi havalandırma — tedbirleri, postaların kuvvetlenmesi, en yakın yardım yerlerile sağlam irtibat ve kudretli bir idare gibi hususlara fazla ehemmi- yet vermek lâzımdır. Caddeler Caddelerde ve nakliye va- sıatlarında bulunanlar — için toplanma sığınakları yapılmak ve yollar sarih surette — işaret ve tarif edilmek lâzımdır. Bu sığınaklar da tıpkı husüsi sı- ginaklar gibi 20-30 kişi alacak hacmi geçmemeli ve buna mukabil adetleri fazla olma- hdır, — Devam edecek — Fırtına Ali Eüylli Korsan Romanı - 78 n Kandil yanıyordu. Dökülen Hitrek aşıkların altında biri Vardı. Onu derhal tanıdı: —A- dedi - sen misin Mustafa? — Benim Sultanım, ben.. Mustafa, hiç bir telâş, he- Yecan eseri veya gayri tabiilik :::'ı:nnıyoıdu Gene, safiyet 'skesini takınmıştı: Zeliha'ya doğru bir iki ıdıîn attı: ? — Benim ya, benim yal. ra, baş parmağını du- Caklarına götürdü.. (Sus) işa- Yazan: M. ueıı han, Faik emııddııı — Burada ne yapıyorsun?. Petro, omuzlarını - hafifce silkti: — Hiç bir şey sultanım, hiç bir şey.. Ben sizin kulunuz, uşağınız değil miyim! — Öyle amma, burası se- lâmlık değil ki... — İyi ya, harem dairesi işte.. Ağa izin vermişti. Sen bizim oğlumuzsun, demişti.. Geçerken, baş kalfaya da ha- ber verdim. Ben köylüyüm değil mi ni ya, böyle harem da- nışlıın. Hıni. ö le eT ANADOLU a n SöYİA $ —. MAHKEMELERDE Kadri ve Remzi'yi öldü- renlerin muhakemesi İnce Mehmed bir deli gibi bağırı- yor ve işaretler yapıyordu Puşkin ve karısı.. Puşkin'e rahmet, karısına lânet! Puşkin, meşhur bir Rus şâ- ir ve edibidir, beynelmilel bir kıymettir. Yüz sene evvel öl- müştü. Ölümü de bir kadın, hem de kendi karısı yüzün- den vukubulmuştu. Kendi yüksek ve san'atkâr hüviyeti içinde ruhi ve bedii âlemler doğuran büyük san'at- kâr, kos-koca bir dünyanın, küçücük bir kandilin kuyru- ğuna takılışı gibi, sevdiği ka- dınin ardı-sıra gitmiş, onunla evlenmiş ve onun uğrunda, hem de onun yidiği nanele- rin izzetincfse ve erkek hay- siyetine düşen — yumruklarının isyanı içinde düello ettiği bir rakibinin elile ölmüştü. Şimdi, o büyük san'atkârın asırlık yıldönümünü kutlular ve onun büyük şahsiyeti önün- de eğilirken, ayni yıllarda me- zara gömülmüş olan bir boş, bir kokmuş, toprak olmuş in- san hüviyetini de — tükürüğe boğmak lâzımdır ve bu hüvi- yet de, malümdur: Karısı! Puşkin, yirminci asırda, ce- binden bir hamlede — beşon bin dolar çıkaran yeni zen- ginden, yılda — birkaç kerre Avrupa şehirlerini - dolaşarak karısına türlü, türlü kürkler, tuvaletler geliren mirasyedi kocadan, sırtını bir müesse- seye dayayıb sağmal inek gi- bi herşeyi yiyib karısının ku- cağına sağan insanlardan çok yüksekti, fakat, karısı, onun kıiymetini bilmedi. Kanadının üstünde göklere çıktığı yetiş- miyormuş gibi, bu kanadlar- dan, karşıda görünen yıldız- larla sevişmiye kalktı. Puşkin buna lâyık değildi. Tıpkı, her namuslu, her karısını seven ve karısına uygun düşen erke- ğin buna lâyık olmayışı gibi... Fakat, hiçolmazsa her yüz yılın başında, insan oğulları- nın, insan kızlarının kulakları- nın dibine gelerek, korkunç bir hakikati anlatması hase- bile, — Koesanızı seviniz, onlara hürmet eciniz, onlar sevgiye lâyıktır; Diyebilen bir hâdise olma- sı itibarile, Puşkin'in gördüğü ağır. hiyanet, faydalı bir hâ- dise veyahud da başkalarının saadeti için kendi saadetini feda etmek kılıklı birşey ol: muştur. Zeliha, bu cevabları tatmin- kâr bulmadı. Şüphelenmemişli. amma, Mustafa'nın bu hare- keti, her halde saygısızlıktan daha öteye bir şeydi.. Zeliha'nın korktuğu diğer bir nokta vardı: Mustafa'yı bu oda da ken- disi ile konuşurken görürlerse ne demezlerdi? — Mustafa - dedi - bu yap- | tığının doğru olmadığını bil- melisin . Anlaşılıyor ki, kona- ğın âdetlerine karşı hâlâ ace- misin. Birçok şeyler var ki öğ- renmemişsin. Babam sana, şöyle veya böyle bir şey demiş olabilir. Fakat bu saatta, ha- rem dairesine gir, kızımın oda:- sına kadar çık, mi dedi. Ohun sözü ile bu hareket arasında lııçh m ıınıubu yok. Denız- Eşrefpaşa'da kahveci Kadri ve Remzi'yi öldürmekle maz- nun- İnce Mehmed'le — suç ortakları kahveci Hüseyin, kasab Ahmed, bölük emini Ali, Arab Rauf, berber Ah- med, Hasna ve Ayşe'nin mu- hakemelerine dün şehrimiz ağırceza mahkemesinde devam edilmiştir. Bu celsede bütün suçlular mahkeme salonunda ve suçlu. "mevkimda -bulunü- yorlardı. İnce Mehmed çıplâk ve yalımayak, üstübaşı perişan bir halde idi. Sakalı uzamıştı. Ara:sıra sakalını okşıyor, maz- nun sandalyasında bağdaş ku- rub oturuyor, tekrar kalkıyor, parmaklarile ayak parmakla- rının arasını karıştırıyor, din- leyicilere ve muhakeme he- yetine bakarak gülüyordu. Bir aralık müdafaa vekili avukat Halid Natık'ın söz söylediği sırada: — Bu adam da kim oluyor, söz söylemesine kim müsaade ediyor. Diye söylenmeğe başlamış- tır. Yanında ” bulunan — gardi- yan ve jandarma onu teskine çalışıyorlardı. Çok perişan bir vaziyette bulunan İnce Meh: med için gösterilen müdafaa şahidi doktor Faik. Muhiddin, dünkü celsede dinlenmiş ve demiştir. ki: — Maznun İnçe Mehmed, İzmir memleket hastanesinde müşahbede altına alınmıştı. O vakit, hastanenin asabiye ve akliye mütahassısı müşavere için beni de çağırmıştı. Ken- disini orada gördüm, fakat söyledikleri gibi yedi, sekiz sene evel delilik yüzünden kendisini muayene ve tedavi edip etmediğimi hatırlıyamı- yorum, sekiz senelik bir mes- elenin hatırlanmasına da im- kân göremiyorum, bunu ancak protokol defterinin tetkiki gös- terebilir, fakat bunun için de tedavi müddetinin tayini lâ- zımdır. Maznunun - vekili bu müd- Dün gece, Puşkin'in bir ya- zısını okürken, kendi-kendime şöyle mırıldandım: — Ey kadınlar!... Puşkin'in karısının sim-siyah hatırasını, temizleyiniz. Temizleyiriz, çün- kü en aşağı yüz yılda' bir, yü- zünüze bir gölge uzanmıya ça- hışacaktır. Çimdik yuvarlana - yuvarlana, evlerin âdetini unutmuşsun. Konağı da hiç görmemişsin.. İyi düşün!. Aklın başındadır. elbet: Seni, mazaallah burada biri görse.. Mustafa, sanki bunda hiç bir şey yokmüş gibi omuzla- nni silkti: — E, he olur? — Ne mi olur?. Buna ne mâna vermezler?. Vallahi ba- bam duysa veya görse, her ikimizi kolumuzdan tutup so- kağa değil, ölmüş kedi gibi denize hrlatır.. Mustafa, şimdi korkmuş gibi görünüyordu: — Ya, demek benim yap- tığım şey fena öyle mi? — Tabü, tabiil.. Sen ne toy şey ımışsın boylel Hıç huem bir g detin tayin edileceğini söyledi, daha sonra hapishane baş gardiyanı İsmail Hakkı din- lendi. İki defa hastanede müşahe- de altına alınan İnce Meh- med'in, hapishanede gayri ta- bit birçok hal ve hareketleri arkadaşlarının bağazla- görüldüğünü, üzerine saldırdığını, rını sıktığını, elbiselerini par- çaladığını, yemek yimediğini, bu yüzden münferide alındı: laştığını söyledi, İzzet adında biri ile hapishane gardiyanla: rından birinin daha dinlenmesi için muhakeme başka güne bırakıldı. Maznun, mahkeme- den çıktıktan sonra - ellerini havaya kaldırarak oynamıya, zıplamı)a başladı ve jandar- malar tarafından götürüldü. Urla'daki clnıyıt Urla kazasının iskele şösesi üzerinde bir otomobil içinde sarhoşlukla arkadaşı Mehmed Kâmil'i tabanca kurşunile ya- ralıyarak öldüren Ali hakkın- da Urla müstantikliği tarafın- dan tanzim edilen tahkikat evrakı şehrimiz Ağırceza mah- kemesine gelmiştir. Katil Ali- nin, Türk ceza kanununun 448 maddesi mucibince Ağır- ceza mahkemesinde muhake- me edilmesi ıstenınıştır Fi ınlandıya /Kabinesi istifa ediyor.. Helsiski, 13 (Radyo) — Fin- lândiya hariciye bakanının Mos- kova seyahati hakkında resmi bir tebliğ çıkmadan yalnız ka- bine bu hafta istifa edecek ve yeni bir kabine teşkil edi- cektir. Belçika Dahili istikraz aktedecek.. Brüksel, 13 (Radyo) — çika hükümeti dahili bir istik- raz akdine karar vermiştir. Bu istikraz 3,5 faizli bir mil- yar 150,000,000 franklıktır. Kızılay Maske sergileri açıyor Ankara, 13 (Hususi) — Kı- zılay kurumu, gerek burada ve gerekse İstanbul'da - birer maske sergisi açmağa karar vermiş ve hazırlıklara başla- mıştır. kızın, ağanın kızının - odasına girilir mi hiç?, Sahte Mustafa, boynunu içi- ne çekti, gözlerini önüne eğdi, kaşlarını kaldırdı: — Ne bileyim yal... Öyle ise gideyim ben sultanım. Bir hatadır işledim işte... Ayaklarının ucuna basa-basa, dişârıya çıktı: Fakat - gözleri fırıl-frıl etrafı tedkik ediyordu. Zeliha, Mustafa'nın arkasın- dan seslendi: — Sakın, bir daha buralarda gözükme, kendin için de çok fena olur! Kapıyı kapadı ve gayri ih- tiyari gülümsedi: — Amma saflık hal. Sanki kendi odasında imiş gibi ko- nuşuyor. Buraya girince birşey luımgelmeımış. enkzt ver- ğım ve orada daha çok fena- | Fransa'nın menfaati Müstemleke mes' olnsınqg Almanya ile anlaşmaktı Paris, 13 (Radyo) — Güs- tav Herve Viktuar gazetesinde — | neşrettiği bir makalede: “Fransa'nın en büyük men: faati #müstemlekeler mes'eles sinde Almanya ile anlaşmaktır, Bu dostane hareketi yaparsak, Kameron iade edilirse Avrupa — mes'elelerinde Almanya'nın yapı İ dımı- temin edilecektir. Alman müstemlekelerinin en iyi kısımlarını İngiltere almış- tır. Fransa'da bu hakikatı göre —| mek istemiyenlerin bulunması çok fecidir.,, Demektedir, Japonya büdçesi Tokyo, 12 (A.A) — Kabine | büdçede yüzde 90 nisbetinde tenzili hakkındaki maliye Na« zırının teklifini kabul etmiştir. Bu suretle yeni büdçe 2,765,000,000 — olarak !e.ıblt edilecektir. İ Bundan evelki Hirota kabi- — | nesinin büdçesi 3 milyar 938 milyon idi. Ordu büdçesinde hafif tâdilât yapılmıştır. Bu büdçe umumi büdçenin takri- ben yüzde ellisidir. Kabine havayici zaruriye vergilerinin — indirilmesine ve fiatlerin yük- selmesine mani olmak için de — bazı tedbirler ittihaz edilme- — sine karar vermiştir. İ Diyet meclisi ğubabn 15inde | toplanacaktır. Siyasi mahafil büdçede yapılan tenzilât saye- sinde hükümetle muhtelif par- — tiler arasında bir anlaşma im-» kânı hasıl olduğu kanaatini izhar etmektedirler. Ayni ma- — hafile göre partiler müşkülât — çıkardığı takdirde hükümet diyet meclisini feshedecektir. Kral hasta değil Londra, 12 (A.A) — Hü- — kümet mahafili Kralın hasta olduğuna dair ecnebi memle- — ketlerde ortaya çıkmış c'n — şayiaları kat'i surette tekzib etmektedirler. Bu mahafil dok- torların tâç giyme merasimin — den evvel ve sonra bu mera- — simin yorgunluğuna tahammül — edebilmek için istirahat tavsi: yesinde bulunmuş olduklarını — ilâve ediyorlar. ş Malüm olduğu üzere Kra- — lm nahif olan bünyesi çocıılı:— luğunda kendisine pek ııyıde Ğ tayakkuz ile bakılmasınmı za- ruri kılmıştir. Cevalcade mecmuası |hükü- — met tarafından — toplanılmış — olan bugünkü nüshasında şöye le diyordu: Esham borsasında muhlelif_ mehafilde ve hattâ parlamen- to mehafilinde hükümdarın yeniden sar,a nöbetleri geçir- — miş olduğuna dair bir -şayia dolaşıştır. Fakat bu şayia — kralın etrafındakiler tarafından — tekzip edilmiştir. Fakat bu kadar garib, bu ka- — dar tecrübesiz genç, yer yü- * zünde az bulunur.. Zeliha, bu mevzu üzerinde fazla düşünmedi: M Onun için asıl mes'ele, Fır- , tına Ali'nin vaziyeti idi.. Ba- bası bugün akşama kadar dü şünceli, düşünceli dolaşmıştı. Babasının endişesi, yüzünı den aşikâr bir şekilde gözü- küyordu. Karısı, her zaman yaptığı gibi, ona hiç bir 'e’» sormamıştı. Erkek işine karışmamak ll- zamdı. Erkek kararını verir işini yapar, kadın da onu takibeder- di. Zeliha'nın anasının, izdi- vaçtanberi düşüncesi böyleydi. Osman reis, bazan ona da bir şey sorunca, kadın; — Sen bilirsin ağam! Benim saçım uzun, aklım kısadır!