San'at ve ideolo ji Andak, — ideolojisine uygun ir esere Trastlandığı zaman Mmünekkitliği harekete gelen bir muharrir, temayülü san âtta: yalnız realiteye kıymet ve ehemmiyet vermekten iba- ret olan bir arkadaşımın hi- kaye kitabını, yayılmasını is- tediği ideoloji uğrunda ve sırf bu maksatla yazılmış sa- narak övüyör ve yazısını şu satırlalla bitiriyor: “Şu kanaate geldim ki ide- olojisini ayni istikamette inki- kişaf ettirdiği, derinleştirtiği tagdirde çok zaman geçmiye- cek, o Türk edebiyatının en iyi bikâyecilerinden biri ola- caktır.,, £ Bir ödebiyatçıya' verilebile cek bundan daha zararlı bir öğüd - tasarlayamıyorum. Bu hükme göre, san'atı san'at yapan, yüksekten vasıflar teke iniyor: İdeolojiye hizmet, Am- Ma yalnız bir ideolojiye hizmet! Y:ııırı uslübunu ihmal ede- ilir, grameri ve sentaksı hiçe Sayabilir, bayağılık içinde yü- ;rbilir, bin kere söylenmiş imajları gene - tekrarlamaktan başka birşey yapmıyabilir. Bü- tün bunlar tâli ve ehem- miyetsiz şeylerdir, elverir ki ideolojiye hizmet ets'n, Fakat böyle bir ideoloji Manisinc tutulmuş olanlar, an- Tamıyorum, nasıl - takdir ede- miyorlar ki, ideolojilerine hiz- met maksadile yazılmış bir eserde, ancak başka vasıflarla teşekkül eden san'at kiymet ve küdretinin büyüklüğü nis- betinde faydalı olacaktır. Şu halde kendi davalarını güden edebiyatçılara değil midirler ki: “İdeoloji besleyici bir gıda gibidir. Fakat yavan yutulmaz. Onu san'atın koküsüu ve ta- diyle örtünüz ki - sizi okuyup faydalanacakların sayısı daha kabarık ve eserinizin hâfıza- larda bırakacağı izler daha derin olsun. Unutmayın ki vü- cuda getirdiğiniz eser, davaya, san'atın yüksekliği nisbetinde hizmet edecektir.,, San'atta ideoloji taraftarla- rının büyük bir ekseriyeti -ki bunlar makul düşünenleri teş- kil etmektedir- bu fikrin doğ- rulüğunu anlamış, ve bir za- manki aşkınlık hatalarından tam zamanında dönmesini bil- dirmişlerdir. Davalarına hizmet edenden başka edebiyatın her neyi te- zahürünü vaktile san'at addet- meyi reddetmiş olanlar bile düşüncelerinin baş döndürücü hatasını görüp geri dönmüş- lerken, böyle bir görüş hata- $ina düşmemiş olan bir mem- lekette, neticesi Sözlerimizin önünde duran bir tecrübeden sonra, halâ bu şekilde bir demagojiye kapılacakların bu- lunması ne kadar hayretle karşılansa yeridir. ç Bu neviden mütalealar, re- alist ve cemiyetçi bir edebi- yaâta taraftar olanların bile üzerinde maküs bir tesir ya- pacak kadar aşırı ve hatalı bir görüşün mahsulü addedil- melidir. Gerçi, bizim gibi, asırlarca müddet edebiyatı en mutlak bir. ferdcilik ve süs telâkkisi içinde hapsedilecek havasız- lıktan boğulmuş olan bir mik- lete, açık havaya çıkmak, pen- Çereleri geniş açmak ihtiyacı aşikârdır. Onun içindir. ki memleketimizin bütün makul ıdüşünenleri, cemiyete ve onu anlatacak olan realiteye ede- demeli ŞEHİR HABERLERİ Busene mahsulle- rimiz çok iyidir. Zeytin taneleri de irileşmeğe baş- ladı, bilhassa pamuk çok iyidir.. Bu sene, muhtelif ma lerimizin — istihsal — vaziyel çok iyi görülüyor. Üzüm mahsulü, fevk: sıcak devam eden havalardan ' sür'atle kemale gelmekte ve sergilere konmaktadır. Üzüm | mıntakalarında sergilerde mü- him miktarda üzüm vardır. | Bu sene üzümlerin, evvelce | havaların yağışlı devamından dolayı iri taneli olacakları an- aktadır. İncir mahsulüde . İncir mıntakalarından l gelen haberlere göre fevkal- âde sıcaklar yi l bağçelerinde ballı basrah hastalığından eser | kalmamıştır. İncirler, havaların sıcaklığı sebebile çok - ballı ve nelis olarak yetişmektedir. Buğday mahsulüne gelince, bu yıl ovalarda istihsal edilen buğdaylar fazla samanlı küçük danelidir. mukabil Alaşehi: devama başlıyan yayla kis- mında ve bütün orta Anadolu yaylasında yetişen buğdayları, iri taneli ve çok iyidir. Ve yayla kısımlarda yetişen buğ- daylar, 'daha çoktur. Zeytin mehsulü, bu sene zeytin mıntakalarında az gö- rünmektedir. Sıcak havaların zeytin mahsulüne de faydası dokunmuştur. Bilhassa Mene- men havalisinde zeytin tane- leri birdenbire irileşmiştir. Di- #er zeytin mıntakalarında bu iyi vaziyet beklenmektedir. Bu sene Ege mıntakasında ekilmesine en çok ehemmiyet verilen mahsul pamuktur. Bü- yük nehirlerin suladığı ovalar- da geniş pamuk tarlaları var- dır. ve müstahsiller, pamuk bakımı çok iyi öğrenmişler- dir. Geçen hafta devam eden poyrarz - rüzgârının bazı yer- lerde pamuk çiçeklerini dök- tüğü söyleniyor. ünden evvelce incir görülen ve at buna | ) itibaren biyatçılarımızın herşeyden faz- la kiymet vermelerini candan isterler. | Hem, geçmiş asırların bize miras bıraktığı yığınlarla hi- roman cildleri ara- | sı üze- kâye sında, insanlık mace rinde en derin düşünebilmiş, içinde yaşadığı cemiyeti bü- tün şümulile en iyi anlatma: sını bilmiş üstadlara aid olan- ların en yüksek kıymeti taşı- dıklarını görmemek - için göz” lerimizi hakikate karşı sım-sıkı kapamamız icap eder. Estetik kıymeti ne - olursa olsun, ancak cemiyet - içinde en sivrilebilmiş ferdlere hitab eden ve onlar üzerinde de uyuşturucu bir tesir yapmak- tan geri kalmıyan şark san'- atının dar ve - hatalı gi den kurtulmaya muhtacız. F kat bu ihtiyaç, edebiyatımızı bir tek ideolojiye esir etmek zaruretini ifade etmez. Bir aş- kınlığın kötü tesirlerinden ken- dini daha yeni kurtarmaya çalışan san'at dünyamızı yeni bir aşkınlığın zincirleri arasına atıp doğmadan öldürmek hak- kına malik değiliz. ve Fakat zarar olsa bile pek azdır. Pamuk mahsulü, İkinci | in ayında piyasaya çıka- aktır ve iyi Pamuk yetiş- tiren müstahsillere vilâyet büd- çelerinden ikramiye verilecek- tir. Ege mıntakasında yetişen pamuklar, bu sene yerli sa- rıl | nayi fabrikalarımızı. mühim bir ihtiyacını karşılayacak de- recededir, Tepecik'te karısı Hamide'yi | öldürmekle maznun Mehmed'in muhakemesine dün ağırcezada devam — edilmiştir. Maznun Mehmed, bu celsede de mu- hakeme safhasının gazetelere yazılmamasını, mahkeme he-, yetinden istemiş ve: — Beni canavar gösteriyorlar. şeklinde Mahsullerimizin ihraçla- rındaki zorluklar.. Buna dair ticaret odası bir müta-| lea hazırladı alâkadarlara bildirdi Dahili ticaret eşyamızın bir ndan diğer gümrükçe Ti limana nak- linde yapılmakta olan muam-le ile tüccara ver- diği m sarfedilen zaman ve paranın iyice bilinmesi, dahili eşya- mızın daha sür'at ve suhuletle ticaret depo ve mağazalarına konması ve daha kolay usul- ler tatbik edilebilmesi için ait olduğu makamla bildirilmek üzere Aalâkadar makamlarca Ticaret Odasından mütalea istonmişti. Ticaret Odası, so- rulan suallere, yaptığı tetkikat neticesinde Şşu suretle cevap vermiştir : 1 — Dabhili ticaret eşyası bir limandan diğer limana naklinde mahrec gümrüklerine girmeden gider, girdiği liman gümrüklerinde ise " eşyanın gümrük ambarına gir- meden ve diğer bir kısım eşyanın da her halde gümrük ambarına girmek suretile mu- amele yapılması gümrük tali- matnamesi ahkâmındandır.Tüc- car, malın ihracında olduğu gibi ithalinde de gümrüklere uğramamasını ister ve eşyasını ——— San'atkârların mizaç hususi- yetlerini göz önünde tutarak bunu bile kat'i ve şaşmaz bir şart diye koşmadan, romancı ve hikâyecilerimize yalnız ferd- lerin değil, topluluğun pisiko- lojisile meşgul olmalarını ve bize hasret kaldığımız cemi- yetimizin ifadesini bir sentez halinde vermiye çalışmalarını tavsiye ederken, böyle bir ede- biyata misal olarak eğer Gor- kiyi gösterecek olursak, onun yalnız ideoloji emrine verilmiş eserlerinde, bütün sa'at kud- retine rağmen, daha geniş bir san'at sevgisile yazdığı eser- lerdeki yüksekliğe çıkamamış olduğunu hatırlatarak, - tehli- keden korunma yolunu göste- | receğiz. Ve tamamile ona zıd bir ideoloji beslemiş olan re- alist Balzac'ın bu yüzden, kıy- metinden bir şey kaybetme- miş olduğuna da İşaret ede- ceğiz. San'atın kıymetini her şey- den önce, san'at ölçülerile tesbit etmek, bizi batıl itikad- ların uçurumuna düşmekten koruyacaktır. Yaşar NABİ işkülât ve bu yüzden | bir kısım | gümrük ambarına koymak mecburiyelini hiçbir vakit his- setmez. 2 — Ticaret ve dahili şyası, diğer bir limana g derilmek için ihracında güm- | rük ambarlarına girmeden mu- amele görür. Eşyanın ithalinde | ise yukarıda yazıldığı gibi bir kısım eşya gümrük amnbarla rına girmeden muamele ya- pılır. Diğer bir kısım eşya da gümrük ambarlarına — girerek muamele görür. Her iki su- retli limatnamesinin gümrük âmir- lerine ve selâhiyet daire- sinde bu ürler — istedikleri kapları açtırıp muayene yap- tırmak suretile muameleye tâ- bi tutarlar, muameleleri birdir. Yalnız gümrük ambarına giren eşyanın gümrüklere gir- diği için fazla olarak bir ha- maliye ücreti alınır. Bu hamaliye ücreti, gümrük haricinden eşya alındığı tak- irde verilecek hamaliye ücre- in bir misli fazla olarak ödenmektedir. — Tüccar malını bir an evel eline geçirip piyasaya sevketmek istediği için malın gümrüğe girip çıkması vakit ve zaman kaybettireceği gibi bir misli kadar fazla hamaliye vermek mecburiyeti karşısında kalır. 4 — Tüccar bu yüzden hem vakit kaybeder, hem de hammaliye ücretini fazla ver- miş olur. S — Çabuk bozulacak eş- yaların muamelesi, gümrük ambarlarına alınmadan doğ- rudan doğruya hariçte yapıl- maktadır. 6 — Esasen bu husus hak- kında gümrük idaresi de ça- buk muamele yapmaktadır. 7 — Ticaret dahiliye eşya:- sının ihracında masraf ve mu- melece hiçbir fark yoktur. İt- halinde yalnız gümrüğe getir- diği zaman o mal için hariçte muamele yapılmış olsaydı tüc- car, hamaliye masrafı olarak vereceği yüz kuruş yerine güm- rük ambarına getirdiği için 200 kuruş vermek mecburiye- tinde kalır. Pamuk istiyorlar Şehrimiz Ticaret odasına gelen bir mektupta Finland- ya'da bir firmanın şehrimiz- den külliyetli miktarda pamuk satın almak istediği bildiril- miştir. giren eşyayı gümrük ta- | .. BŞ | döverek anasının evine kov- MAHKEMELERDE: Karısını öldüren Mehmedne diyor? Bıçağını bileyerek cinayet için evelden mi hazırlanmış? Demiştir. Mehmed, istintak kararnamesine göre — suçu ta- ammüden işlemiştir.. Dünkü celsede şahid sıfatile maznun Mehmed'in komşularından Os- manlı bankasında memur Kâ- mil, karısı Zekiye, maznunun kardeşi - Hayrünnisa, Ömer usta ve Faik dinlenmişlerdir. Kâmil ile karısı Zekiye, cina- yet hakkında malümatları ol- madığını söylemişlerdir. Fakât Hamideyi namuslu ve uslu bir kadın olarak tanı- dıklarını, — kocası - tarafından evden — kozuldukça anasının evine geldiğini ve anası evde olmadığı zamanlarda kocası gelip kendisini öldürür. kor- kusile kendi evlerine sık sık ve hattâ rahatsız edecek de- recede fazla geldiğini, bu ge- lişlerinden bir kaçında: Kocam beni öldürmek için bıçak tedarik etmiş de- diğini söylemişlerdir. Maznunun kiz. kardeşi Hay- rünnisa'da, Mehmed'in fena rübta yaratılmış bir adan duğunü, azla içki. köllör ğını, gerek kendisini ve gerek karısını ehemmiyetsiz bahane- lerle dövdü; ü umulmıyan mes'elelerden ötürü duğunu, fakat birkaç gün son- ra tekrar gidip kendi evine dönmesi için yalvardığını söy- lemiş ve demiştir ki: — Bütün kabahat kardeşim Mehmed'dedir, karısında hiç bir fenalık yoktur. Bilemiş ol- duğu bıçakla Hamide'yi öldü- receğini birkaç defa söyledi. Şahid Ömer usta da hâdise günü atelyeye geldiği vakit çırakların kendisine, Mehmedin karısı Hamide'yi öldürdüğünü haber yerdiklerini, hattâ inan- madığını, gidib kayınbirade- rinden sorduğundan onun da malümatı olmadığını anladı- ğını söylemiştir. Diğer şahid Faik, Sabahle- yin erkenden atelyeye gelince suçlu Mehmed'i bıçağını bileği taşında bilerken gördüğünü ve: — Bunu neden bileyorsun? Diye sorunca hiç cevab ver- meyib, yalnız başını hiddetle salladığını. ve: — Sen karışma ; dediğini söylemiş ve şu izahatı miştir : — Bıçağını biledikten sonra ver- | öğleye kadar işi olduğunu ve | gelemiyeceğini söyledi, Omer ustaya bu suüretle malümat in haber bırakarak çekilip gitti. İki saat sorra tekrar geldi : — Karım Hamideyi öldür: düm, hakkınızı helâl edin, şimdi gidip Müddeiumumiye teslim olacağım, dedi ve çe- kilip gitti. Maznun Mehmet, şahitlerin bu ifadelerine karşı muhtelif şekilde itirazlarda bulundu ve kız kardeşinin kendisi hapisa- nede olduğunu anlatmış, — Ben her zaman bıçak taşır ve bunu bilerdim. Ogün bir kastle bıçak bilemedim. Demiştir. Bazı şahitlerin daha celbi için muhakeme, talik edilmiştir. karısını biç | “Köy ve Devlet Falih Rıfkı ATAY Türk köyünün kalkınma da- — | vasile uğraşmak üzere İç işler —| bakanlığında yeni bir teşkilât j kurulmuştur. Bu haberi yalnız. seyinçle karşılarrak değil, se- lâmlamak - isteriz. Halkçı cu- muriyetin, ta ilk zamanlardan» — | beri, köycülüğe ne kadar eh me — miyet vermekte olduğunu bili- yoruz. Köy kanunu rejimin ilk — çağlarında neşrolunmuştur. Birkaç şehir istisna olunursa, — : bizde kasabalar dahi, hertürlü şartlarile, büyükçe köyler te- lâkki olunabilir. «Şu halde halkçı cumuriyetin dörtte üç vatandaşı köyde oturmaktadır. — | Onlar yaşayışları, geçinişleri, teknikleri ve ahlâklarile garp- hılaşmadıkça, haya'imizin Tür- kiyesi vücud bulamaz. Köy kanunu neşrtolunduğu — vakit, —devletçilik — vasfımızı — açıkça ilân etmemiştik. Şimdi 4 “ devletçi olduğumuzu öğrenen: —| ler arasında, devletçiliği eko- —| nomik müdahalelerden daha geniş manada anlıyanlar o kadar çok değildir. Maddi manevi nerede bir kalkınma — davası varsa, terbiyeci, veya müdahaleci muallim, çiftçi, he- kim ve belediyeci olarak dev- — let orada hissolunacaktır. An- — kara etrafındaki köyleri dos —— laşınız: Büyük merkez, hiçbi- rine örnek olmamıştır ve esa- sen olamaz. En akıllımız, ken- di başımıza kendi bahçemizi — yapabilir. miyiz ? Okumak, ek, hat â aşı tek ağuna — veya toprak tesviyesin: fidan- larımız üstünde tatbik etmek- liğimize kâfi midır? Köy ma-> — kanizmasının her vidasımı oy- natmak için bir bilen lâzımdır. Köy kanununun arzu ettiği — veya köy kanununda bulun- — mayıpta bizim istediğimiz şey- lerin tatbik olunabilmesi için, yapmasını — bilenlere ihtiyaç — vardır. İmdi böyle mütahas- — sısların bir kısmını bile ancak — belediyelerimizden bir kısmını çalıştırabilmektedirler. -Böyle — bir mütahassıs kılavuzlar şe- — bekesini büyük veya küçük bir bölge köylerinin hepsi için Vv birden ancak devlet kullanaz | bilir. Onların güç, bitiremiye- cekleri veya akıl erdiremiye- cekleri işler içinde devlet ci- — hazının kendisi vardır. a Köylerin kalktınmaya başlar — yıp — başlamadığı, veya otomobir sür'ati içinden — hayat ve tabiatin değişip des — ğişmediği ile ölçülebilir. Ekse — preste uyandıktan sonra dai- ma Sincan köyüne bakınız: Şu veya bu mes'elesini neres — de ve nasıl halledersek ede- lim, ideal Türkiyenin asıl mes- — elesi oradadır. Falih Rıfkı Atay Limon ihtiyacı Türkiye - İtalya ticareti İzmir'de limon ihtiyacı son — haddine varmıştır. İktisat Ve- — kâletince — İstanbul'a 24,000 kiloluk yeniden limon takası verildiği haber alınmıştır. İz- ir ihtiyacının da bu şekilde Şehrimizde — bazı alâkadar | ların aldıklırı hususi malüma- — ta göre Türkiye-İtalya ticaret — anlaşınası üç ay daha uzatı: — lacaktır. Bunun için Ankara- da İtalyan murahhası ile ya- kında görüşmelere - başlana: caktır. j bo' bol nasihat — hattâ tren