Rotterdamdaki benzin depoları hâlâ yanıyor (Baştarafı 1 inci sahifede) man tayyaresi düşürmüş ve diğer 20 ka: 'darını da östmalden sakit hale koymuş- tur. 4 İngiliz tayyaresi hafif hasarlara uğramıştır. ansız sahili üzerindeki hava muha- rebeleri esnasında dokuz Messershmidt düşürülmüştür. Bombardıman tayyare- lerinden mürekkep bir düşman grupunu ansızın yakalayan bir Spitfire filomuz 5 Messershmidt ile bunlara refakat eden 5 tayyareyi istimalden sakıt hale koy- muş ve bir bombardıman tayyaresini dü- şürmüştür. Diğer bir İngiliz bombardıman grupa | da 20 Messershmidti ansızın yakalaya- yık 5 tayyareyi Katekeltten sakıt hale koymuştur. Bir buçük saat daha sonra ayni grup 5 Meösershmidti tahrip etmiş ve diğer 3 tanesini de hasara uğratmıştır. Kara üzerinde Spitfire tayyarelerimiz. 5 Jünker düşürmüş ve 3iJünkeri de ha- sara uğratmıştır. Tahrib edilen köprüler Londra 27 (A.A:) —Hava İşleri Ne- zaretinin istihbarat servisi, 26 mayıs ak- gamı aşağıdaki bülteni neşretmiştir: Bel- çiknda harp cephesi boyundaki duba- lardan yapılmış bir köprü ile diğer bir takım köprüler ve Bowlogne'e giden yol üzerinde motörize köllar, İngiliz tayya- relerinin 25 mayısta” güdilüz geniş bir mıntaka üzerinde yapmış oldukları mu- vaffakıyetli seferin * başlıca hedeflerini teşkil etmiştir. Sabahleyin Boulogne yolu üzerinde uzun bir iaşe kamyonları kafilesi görül- müş ve İngiliz tayyareleri tarafından on dakika fasılasız bombardıman edilmiştir. Bu sefer esasında altı «Messerschmidt 109» görünmüş ve 200 yardadan ateş açmak suretile bombardıman tayyare- lerimizden ikisine hücum etmiştir. İngi- liz bombardıman tayyareleri, geri topla- rile mukabele etmişlerdir. Bir Mesarsch- midt 109 düşürülmüştür. İki Fransız avcı grupunun muvaffakıyeti Ordulardan birinden veriliyor: 27 A. A.) — Havası İki avcı grupuna mansup 36 tayyare tarafından, 15 gün zarfında 124 düşman tayyaresi düşürülmüştür. Dört filotillâdan mürekkep olan birinci grupta, kendi başina 9 Alman tayya- resi düşüren bir çavuş, 14 günde 12 mu- zaiferiyet kuzunun. genç bir gibi, Fransız kanadlarının gururunu ka bartan son derece mahir pilotlar mev- cuddur. İki filotillidan mürekkep ikinci grup ise, harbin bidayetindenberi ken- dini göstermiş ve hiç“bir zayiat verme- den 60 ncı düşman tayyaresini düşür- meğe muvaffak olmuştur. Bu muazzam muvaffakıyet tayyarsci- likte terakkilere ve her günün oyunu mesabesine giren mecburi akrobasi ta- Hmlerinin neticesidir. Tarafımızdan yı nız iki adet ziya ile 124 adet Heinkel, Dornier, Yünker ve Messserchmidt tay» yaresi bu iki grupun aylarının mükem- mel neticesidir. İngiliz tayyarelerinin mühim muvaffakıyetleri Londra 27 (A.A.) — Cuma günü ge ce yarısı İngiliz hava kuvvetleri tarafın- dan yapılan bir akın esnasında Flessin- gue tayyare meydanı hangarlarına bü- yük zayiat verdirilmiştir. Atılan yangın | bombaları da Birçok yangınlar husule getirmiştir. Mewse nehrini Rhin nehrine rapteden kanalların köprüleri üzerine kısa bir irtifadan yapılan bombardıman» lar, ciddi hasarlar husule getirmiştir. Sair İngiliz | tayyareleri, Almanyaya birkaç kilometre mesafede bulunan Gek dern'in şimalini şiddetle bombardıman ederek kıtant yüklü bir treniimha et- miştir. Namur civarında bir Viadük üze- rinde kaydedilen bir #abet, bir trenin yarısını berhava etmiştir. Louvain de- miryolu iltisakında bir yangın husule ge- tirilmiştir. Saint - Ouentin ilüsakı da şiddetle bombardıman edilmiştir. Dor- mundun şimali garbisinde bulunan bir tayyare meydanı da (o muvaffakiyetle bombardıman edilmiştir. Cumartesi günü Belçika bududunda bir sabih köprü ile yol köprüleri bom- bardıman edilmiştir. Boulogne civarında uzün bir iaşe kolu üzerine 200 bomba atılmıştır. Lys üzerinde en mühim yol köprüsü tahrip edilmiştir. Cumartesi günü akşama doğru, Belçi- ka harp meydanının getisinde toplan- makta olan büyük Alman kıtaat teşek- küllerine bomba ile şiddetle hücumler yapılmıştır. Düşürülen tayyareler Londra 27 (A.A.) — Hava işleri ne- Zaretinin 26 mayıs tarihinde neştedilmiş olan bir tebliğinde şöyle denilmektedir: Cumartesi günü İngiliz pilotları tarafın” dan yapılan yüzlerce kahramanans ha- rekât esnasında Almanların 25 avci bombardıman tayyaresi tahrip edilmiş tir. Bu muvaffakiyetler yalnız bir tek İngiliz pilotunun hayatına mal olmuştur. Belçikada Lys nehri üzerindeki köp- rüler üzerinden düşman Belçika harp cephesine takviye kıtaları getirmiş idi. Bu köprüler, öğleden sonra yapılan hava seferlerinin başlıca hedefini teşkil etmiş tir. Başbca köprüye büyük çapta dört bomba ile daha küçük birçok bomba- lar isabet etmiştir. Köprülerin tahrip edilmiş olduğu müteakiben gelen bom- bardıman filosu tarafından teyid edil- miştir. Tahrip edilmiş olan köprüler yerine kaim olmak üzere düşman tarafından konulmuş olan müteaddid dubalara da taarruz edilmiştir. Bunlardan biri tahrip edilmiş, diğeri de mühim surette hasara uğratılmıştır. Geride bir şehirde toplan- miş olan kuvvetli düşman müfrezeleri de İngiliz tayyareleri tarafından ağır suret- te bombardıman edilmiştir. ANKARA RADYOSU 28 Mayıs Salı 1230 Program ve haberler, 1250 Türk müziği, 14 Alafranga plâk, 18 Program, 1830 Çocuk saati, 19 Türk müziği, 20 Çifçi kon- #eransı, 20,15 Türk müziği, 21 İktisad ve hukuk saati, 21,20 Viyolonsel Solo, 2140 Kü- çük orkesten, 2230 Ajans ve borsa habef- a pâk. BULMACAMIZ Jeri 22,50 Alafra 1 — Uykuda bulunan - Bski bir Türk ka- bile reisi. 2 — Elenlerin memleketi, 3 — Dünyanın beş kıtasından biri. 4 — Hamam müstahdemininden - Eşit kenar dörtken, $ — Sudanda bir şehic - Tersi anmanın 'ersi nakid tadad ediniz demektir. 7 — Bir cins balık - Madeni ip. 8 — Vücndden sızan mayi - Uzayıp git- me. 9 — Tersi bir erkek ismidir - Delik deşik yapar. 10 — İnşaatıçı - Yağlı çam göbeği Yukarıdan aşağı 1 — Uykudan kalkan 2 — Lânesi boş. 3 — Nisyan ediyorum. 4 — Matemi var - Tersi güzel sanattir. 5 — Bir cins maden kömürü. 8 — Peynirm sonu - Tersi fakülte relsi- dir. 7 — Bir rüzgâr - Kısıa kılığ. 8 — Üstünden atlanan taş 9 — Zevcenin babası. 10 — Validene - Yüş kuruş Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: i — Usulbilmek, 2 — Muzaaf, Ala, 3 — Utangaçlar, 4 — Değil, Azma, 5 — Urafat, 6 — Kaz, Magmum, 7 — Kziha, Rema, 8 — Sidas, Um, 9 — İse, Aysama, 10 — Kirez, Atik. Yukardan aşağı; 1 — Ümüdükesik, 1 — “Büterazlei, Uzagagider, 4 — Lanif, Ha, 5 — Bağlama- 3az, 6 — İfa, Ta, 7 — Ça, Grosa, 8 — Mals- me, At, 9 — Elam, Umumi, 10 — Karar. mamak. Maç yapan takım. İstanbul Mıntaka Liman Reisliğinden; Denizcilere ilân Gün 27 Mayıs 940 Mei 10:12 “>. » o:n Yukarda yazılı gün ve saatlerde : "ız ve ve ve Baat 1 —16 u—7n a» —n (Darıca ve Kava) topçu atışları yapılacaktır. Müteyakkız bulunmaları. mıntakalarından denize karşı cla) Ankara Valiliğinden Nafia dairesi için alınacak 4 adet kamyo; meye çıkarılmıştır. un mübayaasi kapalı zarf usulle eksilt- İhalesi 10/0/940 pazartesi günü saat on beş buçukta Ankara daimi encümeninde yapılacaktır. Keşif bedeli «14000» limdan ibarettir. İsteklilerin teklif mektuplarını «1050. liralık muvakkat teminat mektup veya makbuz, ticaret odası vösikasile birlikte sözü geçen günde saat 14 buçuğa kadar dalmi Encümen relsliğine vermeleri lâzımdır. İstekliler keşif ve şartnameyi her gün Ankara ve İstanbul Nafla müdürlüklerinde gö- rebilirler, (2466) Tuzak içinde Tuzak Tefrika : No. 169 Delikanlı, alâkayla; — Demek sevmiyorsunuz? , — Şu geçtiğimiz köylerden her hangi birinde yaşamağı İstanbulda yaşamağa tercih ederim. — Yok canım. — Düşündüğümü aynen söylüyo- rum — Öyleyse bizimle burada kalacak- . Siz de Korsankayalı olacaksı- nız. Muhabbetkâr bakışlarile genç kızı adetâ kucaklamak istiyordu. Gözleri, Sühanın gözleri gibi siyah ve kadife gibiydi. Sarı bıyıklarile ta mamen tezad teşkil ediyordu. Kız. bu bakışlar kalbini incitmiş gibi biran gözlerini kapadı. Damarlannda bir sicaklığın dolaş- tığmı duydu. Yanında bulunan an- nesi de kızındaki hissetti. bu teheyyücü | Şermin birşey söylemedi. Arabanın | yastıklarına vücudunu dayadı, Gözle- | rinde beliren yaşı gizlemeğe çalıştı. Kaplan, Ragıba hitaben: — Nedir o köye getirdiğiniz? — Torbalardaki mi? İ Nakleden : (Vâ » NüJ — Evet. — Tohum, efendim... Daha iyi cins olduğunu haber aldım da çeşit- leri ıslah edeceğim. — Bari bu çalışmaların faydası olü- yor mu? — Elhamdülillâh... Kahvenin önündeki muhtar: — Maşallah işleri pek iyidin... Se- Buradan itibaren beş altı kilomet- relik yolları vardı. — Yemekte devlethanede olacaksı- nız, Kaptan bey. — Şayed yolda bir harikulâdelik zuhur etmezse... Haydi, biz hareket ediyoruz... Siz de arkadan yetişirsi. niz. Alınızın maşallahı var... — Kendi çirkindir amma, yollu- dur... Değil mi, Lulu? Kır at, bu İtifatın kendine aid ol- duğunu anladı. Neşeli neşeli kişnedi. Ragıb hâlâ pencereden elime gey (4319) Bürhan: — Hâlâ çifliğinizde yapayalnız mı oturuyorsunuz? — Evet efendim. — Evlenmemekte inad ediyorsunuz | demek? — Güç iş, efendim... Benim bu münzevi, yabani hayatıma hangi ka- dın tahammül edebilir?... Öyle muva- fık bir hayat arkadaşına henüz ras- alnımın yazısı! — Allah esirgesin... Vallahi yazık Kaplan artbasına hareket işaretini verdi. Ragıb, kafileyi dostça o selâmladı. Kamçılar şakladı. Arabalar biribiri- nin ardısıra yola çıktı. Gittikçe güzelleşen bir tablat orta- sında, kâh deniz kıyısından, kâh dağ yollarından — ilerliyorlardı, o Ufukta, asırlık çinar ağaçlarının ortasında bir bina görülüyordu. Nihayet, Kor- sankâle, yeni ve eski taksimatile, ka- yalar üstünde göründü. gündüzü ortasında cidden yüze gü- len bir binad; bu... Kafile, yarım sularında Korsanka- Bembeyaz | boyalıydı. Pancurları açılmıştı. Yaz İ — Mayıs 1949 TTÜRKAN HÂTUN | Tefrika: No. 73 Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Sarayın harem kapisindan bir kafile çıktı, haremağaları ve muhafızlar ortasında yüzü — Beyhun nehri eiyarnda doğmuşum... On beş yaşıma kadar Bağdatta büyümü- şüm... Anam, babam Türkmen beylerine mensuplarmış. Bir geco yuvamıza Kanıklılar baskın yaparak evimizi yakmışlar. Ana- mı, babamı kesmişler... Beni de alıp kaçır- mışlar. Ondan sonra, Otrarlı bir zengine sattılar... Birkaç yıl o zenginin köşkünde kaldım. — Otrarlı zengin genç m — Hayır, şehzadem! Ço dı.. Bütün zerki, beni akşar uyutmaktan ibaretti. — Ondan sonra kimin eline düştün? — Semerkanddaki esir tacirinin eline Beni bir gece Otrardan kaçırdılar. Semer- kanda getirdiler. — Buraya geleceğini biliyor mıydın? — Evet, inciri bir akşam bana: «Se- ni, Buhara valisine satmak istiyorum... Ora- da rahat edersin!» dedi. Ben de sevindim. Niçin sevindin.. Burada rahat edece- giden emin miydin? — Evet, Kadınları incitmediğinizi duy- muştum, Buraya gelinceye kadar içimde bir şüphe vardı: Acaba beni, başka yere mi götürüyorlür?! diyordum. Şimdi Inan- dim ki, Buhara sarayındayım — Artık adını söyle bakalım! Eğ da kendin kadar güzelse, sana eski hitap ederim. Hoşuma gitmzse, şair na kendin kadar güzel bir ad verir. — Küçükken, babam adımı Mergit koy- muş. Bağdada gidince: «Bu bir Türk kabi- lesinin adıdır.» dediler. Adımı değiştirdi- ler... Zeynep koydular. Otrara gelince, ihti- Yar zengin: «Bu, Arap İsmidir. Hoşlanma» dım. e dedi, Bana Zühre adını verdi. Son adım, Zühredir, şehzadem! — Otrarli ihtiyar, Zeynep adını beğen- memiş amma, gene bir Arap ismi koymuş sana, Maamafih, bu isim benim de hoşuma gitti. Biz de bir kadının Üçten fazla isim de- giştirmesi uğursuzluk sayılır. Zühre adını beğenmemiş bile olsaydım, gene değiştir- iyecektim. Sen, gerçekten, Zühre kadar parlak bir yıldızsın. Meryit kabilesine men- sup bir Türk kızı olduğuna pek memnun ols dum. Gerçi, Mergitler babamla harp ettiler amma, biz onlarla bir müddet sonra İyi anlaştık. Artık Mergitler dostumuzdur. Hep ne kadar, Mergit beyi (Toktak) Mofollara temayül gösteriyorsa da, sınırlarındaki (Ka- nıklı)lardan çekindiği için, Harzem hü- kümdarına karşı koymak aklından bile geçe mez. Zühre, kendisinin Mergitiere mensup ol- duğunu söylediğine pişman olmuştu. Ona «Gıyaseddin, Türk kabilelerine mensup ka- dınlardan çok hoşlanır» demişlerdi. Züh- Te, ona bu maksadia böyle şti. Sul tan Mehmedin o sırada Mer; üzerine ürümeğe hazırlandığından da haberi yok- Bı. Zaten, Gıyaseddin, yeni gözdesini — han- gi kabileye mensup olursa olsun — sevmiş- ti. O yalnız halifenin casuslarından çeki- niyordu. Oysa ki, Zühre Otrardan kaçırıl- mış bir Türk kızıydı. Ona nasıl olsa itimad gösterecekti, Zühreden bir fenalık ummu- yordu. Üstelik, Zühre, arapça bile bilmiyor- du. Bağdatta az kaldım. Biraz arapça öğ- renmiştim, unuttum. Diyordu. Zühre farsça konuşuyordu dili ana til gidi güzel öğrenmişti. G ok çabuk anla Bu Yalnız bana hizmet edeceksin! Yi im olacaksın! Hizmetine sekiz ca Her işini onlar görecek.. Benden izinsiz dalrenden çıkmıyacaksın! demişti » günden sonra, Buhara sarayında, r Bibi saltanat sürmeğo başlamıştı. zünü tutmuştu. Arkadan yetişti. -Gü- ! zel.bir tebessümle yol arkadaşlarını solâmladıktarn sonra, yoluna devam İ etti. Geçip gitti Şimdi arabalar bahçeye girmişler- di. Binanın temiz tutulmuş, hele efendiler geleceği için itina ile hazır- lanmış avlusunda, mermer merdiven- ler önünde arabalar durunca Kâptan yere atladı, Hidayetin inişini kolay- İ laştırmak için elini tutarak indirdi. — işte, evlâdım, burada, evinde. | sin... İnşallah hoşuna gider, hoş| vakit geçirir, mesüd olursun! - dedi, - Ve burada fena olan herşeyi unutur- . Artık bundan sonra önümüzde güzel günler var. | Şermin, Kaptana muhabbetli bir nazarla baktı. Göğsünün hazin bir | soluk oldığı görüldü. Korsankaya, yaman bir yapı... Za- | ten buranın ne tarifte olduğunu vak- | tile de iyi anlatmıştık. Şayed insan | buraya kapanmağı ahdeder de ka- İ pıları cihanın üzerine örterse, dünya ile alâkasını kesmiş gibi olur... Avru- pada harp patlasa, Amerikada kıya- met kopsa haberi olmaz... Bir tarafta payansız bir deniz... İsmi Karadeniz olan, fakat hakikatte yeşille mavi ortasında şeffaf ve güzel | bir ışıltı ile gözü okşıyan o umman... | m al Mr kalın peçeli bir kadın... «Ne zaman uslanacaksinız? Prens Kasım, Buhara sarayından çıks) Fak, saraya yakın bir köşk tutmuştu. Sa) Sik gelir giderdi. Kasım, Gıyasedi i arkadaşıydı... Gıyasın ona çö itimadı vardı, Ka cası Fars beyi ırak Buharaya iltica etmişti. İKİ sın misafiri olarak saraydğ” fa Buharaya gi dan çıkmağa ve ayrı bir yer tutup oturma” a mecbur olmuştu ıyasın, Kasımdan en ufak bir şüphesi bile yoktu. Hattâ Giynseddin, babası merkanda döner dönmez, prens Kasıma — Gene saraya gelip oturabilirsin! Demişse de, Kasım bu teklifi kabul etme") miş ve tuttuğu köşkten ayrılmamıştı. Böy“ le olmakla beraber, Kasim hemen hergün kit geçirir, gece yarıla” rına kadar o yından ve yanında ayrılmazdı. Prens Kasım, Giyaseddine güzel bir nerkkan dda duymuştur Fakat, bü elerini Ka sımdan kaçırmay aradan of gün geçtiği hnlde — neden Zühreyi pren& Kasıma göstermiyordu? Kasım bir akşam Oıyasaddinie birlikte k yerken, Gıyası çok kederli buldu Rahatsız mısınız, dedi, yoksa başka bir derdiniz mi var? Gıyas söylemekte tereddüd gösterdi, fa” kat biraz sonra baklayı ağzından çıkardı Ben bir kadın satın aldım. dedi, fakaf onu öyle kıskanıyorum, o kadar seviyorum ki - İyi ya. senin hakkı onu? Her erkekten... dan bie — Haremağalarınd, Harem dairesi, n girmesine de mâni olursunuz. maz, Eğer bunlardan başka bir şüphe“ varsa Arasıra türbeleri ziyarete gitmek İsti- yor. Semerk Sevmek ve kıska Fakat, kimden Hi Hattâ harsmağalarını kadınlara zaraf gitmeden uyku uyuyamazmış — Bunu tmek doğru değidir dınlar her memlekette türbeleri ederler. Far nda be Ka Yanında haremağaları muhafızlarınız bu ona kl Prens Kasım o gece köşküne döndüğü ga” man merakından saatlerce uykum Kaçı ünü bir kere uzak- Giyaseddin gibi mağ“ e çıldırtan bu kadın, rdır! san olsun göcebileri rur bir erkeği bu de kimbilir ne kadar Kasım, o cuma günü an pencere inden ayrılmadı. Saraydan türbe ziya n kafileleri tecessüs etti gür, Buharaya geldiği günden- defa sokağa çıkıyı apılan adakla tahakkuk e ald bi zler, heyecanlı gurub, meh leketini hatırlat Bir taraf lâtif bir bahçe ğiyle emsalsiz bir yer... Anbar is çarşı uzak oldi a top alınmış — her türlü erzak; top Wp patiskalara, köylülere hediye vermek için alınmış basmalara kadar, Yiye- cekler, giyecekler Bahçede bir pi nar, Hülâsa Korsankale, öyle bir yerdir ki, şayed, eski devirlerde oldu. ğu gibi düşman zuhur edip muhasa- raya kalkışsa, içerdeki mevcut, otu» ranlari aylarla, belki bir sene, belki de daha fazla geçindirmeğe kâfidir... ıtap ruluk... Bostanı İle yeni | Hem de bu lâtif tabint ortasında asla can sıkılmadan... İsterseniz kütüp- hanedeki binlerce cild kitabi da okur, edib yahut âlim olabilirsiniz... Hülâ- sa, burası, inziva İçinde bir kâinat- tır... Radyonun düğmesini çevirme- diğiniz takdirde taciz edilmenize im- kân yoktur Yahut da hayalâta dalmadıkça... Yok, hayır. Buranın eski efendi. leri olan Rüstem reisleri, Etem rels- leri düşünmemeli... Onların Kafkas yadan çalarak getirdikleri ve bu kö lenin eski kısmındaki sofalara dok durdukları, haremağelarına kırbaçlate tıklar esireleri akla getirmemeli.. (Arkası var)