KEŞAM Almanya propaganda için her sene hesapsız para sarfediyor Bir Fransız gazetesi yazıyor: Alman- | hut matbuat şefi doktor Dietrichin ilhar yanın propaganda nezareti teşkilâtı pek dünya | muazzamdır. Berlin hükümeti, elkârnumumiyesini kendilerine celbet- mek için hesapsız para harcediyor. De- nebilir ki, Almanyanın propaganda teş- kilâtı, âdeta devlet içinde bir devlet du- rumundadır. Propaganda nezareti şube- İeri, Berlinde altışar katlı üç muazzam bina işgal ediyor. Alman propaganda nezarelinin mer- kezde altı müdürlüğü, 250 bürosu ve 800 memuru vardır. Almanya, propa- htelif şekil ve kisvede ya- yan propagandası resmi teb- n ve D. N. B. ajansının yarı res- erinden başka, dünya elkân yabilmek ve Almanya uyandırmak için gizli ve dolambaçlı yol . Sinir harbini idare eden ma- kam, Alman Propaganda Nazırı doktor Göbele'tir. Motörlü zırhlı ve filân bitaraf memleketir nda yığıldığına ortaya çıkanlan Alman fırkalarının fa Jan hudud- ları civa bitaraf memleketlerden haberleri neştedenler, ları talimat dairesinde hareket eden ha- riçteki Alman Propaganda muhtelif kisveler ve memuriyetlerle asıl saklı; ajanlardır. hakiki hüviy saklayabil Alm Nezeratinin hüviyetlerini l arasıra anyaya g mü. Propaganda Nezareti, matbuatını ve bilhasa Berlinde bulu- an mubabirlerini elde etmeğe" büyük ehemmiyet vermektedir. Bunun için Al- man Propaganda Nezaretinin kasaları açıktır. Bazı bitaraf.ecnebi gazetelerin Berlinde biri Alman olmak üzere iki muhabiri yardır. Alman nesknden olan muhabir, doğ- rudan doğruya doktor Göbels'in ve yaz dair arasa | Berlinden aldık- | Bu | ecnebi | mi ile mensup oldukları gazeteye ma- kaleler ve haberler gönderir. Ayni ga- zetenin Alman olmıyan bitaraf muhabi- rine arasıra Almanyayı tenkid edici ma- kale ve haber göndermesine de mümaa- de edilir. Fakat oyunun hedefi bird Almanya lehine bir ceteyan uyandı mak. Bu muhabirlerin yazıları imzasız neşredildiği cihetle, bitaraf okuyucular, gelen haberin menşeini anlamazlar ve kolaylıkla avlanırlar. Berlinde bulunan ecnebi muhabirler, üç kasma ayrılır: | Alman hüküme- #nin ilham ve direktiflerile hareket eden- ler, 2 — Hilm ve mülüyemetle yola getirilecek olumlar, 3 — Cereyana kapı İsp gidenler Birinci kategoriye dahil olan ecnebi muhabirlere hiç ehemmiyet ver | | İ Onlara uşak muamelesi yapılır. Onlara | tebliğler, plânlar sebepli sebepsiz ça kendilerine emirler verilir. yığın derilir, nlarak İkinci kategoriye mensup | olan mu- habirler, ayrı ayrı kabul edilirler, Haf- tada iki üç defa yemeğe davet edilir- ler. Bu ziyafetlere ekseriyetle doktor Göbels riyaset eder. Mühabirlerin sö lediklerine âzami ehemmiyet verir gibi bir tavır takinir ve onlara: yazmakta o tamamile ii ve kendi hak ve ve saire Propaganda ( filimlerine tah- sis edilen paralar, 200 milyon imarkı geçiyor. Geçen teşrinievveldenberi, 30 propaganda filimi çevrilmiştir. Bu filim» ler vakiâ ecnebi memleketlerde rağbet görmez, Fakat Almanyanın dahilinde ber gün gösteriliyorlar. Amsterdam, Brüksel, Milâno, Barse- lon, Madrid, (Budapeşte, Kopengah, Bükreşte ecnebi Filimler getiren müesse- seler mümessilleri, sık sık Berline davet edilirler. Bunların birinci mevkide seya- hat ve otel masraflarını Alman Propa- ganda Nezareti ödemektedir. Bu mas- raflı davetler, U. F. A. şirketini çevir- diği propaganda filim parçalarını göstere mek için ihtiyar ediliyor. Almanya, bu propaganda filimlerinin hariçte rağbet görmediğini görünce, tu rilmiştir. biyesini değiştirmiş ve bunları aktüalite Cephe gerisinde mu- azzam dekorlarla asker kıyafetine gir- miş aktörler vamtasile keşif kolları mu- harebeleri, topçu düelleları çevrilmekte ve r hakiki müsade- meler diye sürülmek istenmektedir. Almanya, spor vantasile de propa- gandu yapmağı ihmal etmemiştir. Spor vasıtasile propaganda servisleri, büyük bir binada iki kat işgal ediyor. Alman sporunun Tschemmer von Olstein füh- bu servisin şefidir, 1936 şekline çevirmiştir sahneleri İ Olimpiyad oyunlarında sarfet i Almanyanın Beybethi | i derecede ilham ve- e, refakatsiz ve Otomobille. « İstediği manzarası, size k İstediğin tarassudsuz gid rimiz, emrinize man otomobillerimizden istifade edebi lirsiniz recektir. Bu zahiren hür döşünceli muhabirlere suri bir serbesti verilir. Fakat hakikat haşin çehresini göstermekle gecikmez. Sinema ile propaganda işleri de Al manyada âzami derecede inkişaf etti- büyük man, nin edileceğini Al en ne man hükü- soka şampiyonu Şmeliag, derhal faaliyete da- vet edilmiş, Siegiried hattında seferber bulunan Walter Newsel, Heuzer ve sair maruf sporculara izin verdirilerek bun- lar Propaganda Nezaretir rilmişlerdir. Doktor Göbels'in idare ettiği propa- ganda ordusu Alman hazinesine 40 fır- kanın ve beş zırhlı kruvazörün larından daha pahalıya mal oluyor. r te meti düşünmüş Alman r siklet in emrine ves masrafı Parisin meşhur kazı Marie'nin en büyük zevki bir saatçi dükkânının camekânını seyretmek | Marie demli bir kaz son zaman da Pariste çok şöhret kazanmıştır. Fı , hemen her memlekette kaz en aptal hay- İ van addedildiği halde Mari #z gezeteleri bu kazın hayatına ait bir | çok resimler bastıkları gibi İngiliz, hat- ta Amerikan gazeteleri de fotoğrafçıla- rnı göndererek Marie'nin müteaddit re- simlerini çektirmişlerdir. Marie 3 tet kazanması evvelâ | sevimli sonra zeki olmasından ileri gelmiş çüncü olarak da cesareti kendisini her kene sevdirmi; Marie alelâde bir kaz olmakla b ber tüyleri çok parlak ve renkleri gözü akanvan bir tarzda imis. Sevimliliği bun- derecede zeki imiş. Adını k | risin karışık sokaklarını bellemiş, dost. | İarini tanımış Cessretine şelince, işâreti verildiği zaman herkes sığınakla- ra koşarken Marie bununla alay eder gibi vaziyet alarak istifini bozmuyormuş! Marie, altı ay evvel Parisin merkezi hâlinde bir satıcıya hediye gönderili tir. Hâle bütün hayvanlar kesilmiş gön- derilir, Canlı bir kaz gelince, satıcı bu- nu ne yapacağını düşünmüş ve ilk iş tayyare tehlikesi izi ilk zekâsını burada göstererek öyle mazlam bir tavır takınmıştı? ki satiez kesmekten vazgeçmiş ve birkaç gün sonra Paris civarında bir köyde oturan ailesine göndermeğe karar vermiştir. Kaz bu birkaç gün zarfında kendisi- ni hem sahibine, hem de dükkân kom- şularma sevdirmeğe muvaffak olmuştur. Adeta hülde bir eğlence vesilesi teşkil ettiğinden komşular kazın hâlde alıko- pulmasını teklif etmişler Ve kendisinâ Maria ismini vermişlerdir. Sahibi, müş- tereken bakılmak şartile bunu kabul edince Marie hâlde, kalmıştır. senesi | 13 Mayıs 1940 Yüz yıllık Nişantaşı ve civarı -6- Yazan: Mustafa Ragıb Teşvikiye nasil istisnai bir kayde tâbi idi? Nişantaşında tesis ettiği yeni mahalle- ye (Teşvikiye) ismini veren Sultan Me- cid, şehrin bu güzel ve havadar sirtim- rının — mümkün olduğu kadar — kwa bir zaman içinde bir mamure haline gel- mesini istiyordu. Padişahın arzusuna gö- re bu semt, öyle bir şekilde imar ve zim edilecekti ki birkaç sene sonra tanbulun en mergup ve kibar bir muhiti olacak ve şehrin rağbette olan diğer mahallelerini gölgede bırakacaktı. Bu- Bun için burada yapılacak binaların mi- mari ve İnşai tarzına bilhassa ehemmi- yet verilecek ve binalar — zamana gö- re — konforu ihtiva edecek tarzda mey» dana geleceklerdi. İstanbul şebrinin yan» gnlar yüzünden harabeye döndüğünü pek iyi bilen hünkür, (Teşvikiye mahal- Iesi) nde yapılacak yeni binaların kâr- gir olmasını arzu ediyordu. Bunun üzerinedir ki yeni mahallede ilk açılan büyük caddede (Teşvikiye caddesi) hazinei hassa tarafından veya bizzat padişahın himaye ve teşvikile ya- pılan ilk binalar, tamamile horosan harç- İn, kârgir olarak inşa edilmişlerdi. Fakat Sultan Mecid, bu arzusunu bir fermanla teyid etmediği için bir müddet sonra daha kendi bayatında, (Teşvikiye ma- | hallesi) nde ahşap evler, konaklar ço- #almağa başladı, (*) Bundan başka padişah, diğer semtlerinde olduğu gibi — dar ve göyri muntazam olmasmı istemiyordu. Bu maksadla mahallenin ana yolunu teş- kil eden (Teşvikiye) ve buna müvazi (Çinar) enddeleri geniş olacak, bu cad- delere amud olarak açılacak sokaklar da mümkün olduğu kadar vüsatlı buluna- caktı, Nitekim — evvelce izah ettiğim vec- hile — (Teşvikiye mahallesi) nin Sul- tan Mecid tarafından kurulduğunu gös» teren mermer kitabelerden birinin Ni- şantaşında dört yol ağzının Maçkaya doğru sol köşesinde, diğerinin caddenin karşı tarafında polis karakolu yanında rekzedilmeleri ayni zamanda caddenin Kenişliğini de tayin eden birer nişanedir. Padişahın bu kadar büyük bir heves- le tesis ettiği bu yeni mahalleye kısa bir zaman sonra her arzu edenin — bilhassa frenklerle hristiyanların — bina inşa et- tirmeğe kalkışacakları tabii idi, Halbeki Sultan Mecid, bir taraftan saray men- suplarile devlet ricalini tamamile bir halk muhiti olan Beşiktaştan maksadile Teşvikiye mahallesini tesis ederken, diğer taraftan da bu yeni ma- halleyi bir ecnebi ve hristiyan muhiti olan Beyoğlundan tecrid etmek arzusunu gösteriyordu. (Gülhane battı hümayu- nu) nun — din, mezhep ve milliyet far- kı gözetmeksizin — bütün Osmanlı te- baasını hukukta müsavi addeden hüküm- leri karşısında istisnai bir mahiyeti haiz olan hükümdarın bu kararı, devletin ta- kip etmeğe başladığı yeni dahili politi- kasile bir tezad teşkil eder gibi görünü- yor. Kendi tebaasma müsavi munmele yapmağı ilân eden, garp muaşeret ve hayat şartlarına meylederek Avrupa dev- letlerine yanaşmak istiyen Sultan Mecid, (Teşvikiye mahallesi) nde ecnebilerle Em müslimlerin bina inşa ettirmelerini bir (iradei seniye) ile menetti, Garpperest bir zihniyetle tanınan pa dişah, bu kararile ecdadınm vaktile ehemmiyetle tatbik ettikleri bir usule ricat ediyordu. Tanzimattan evvel, bütün Osmanlı hükümdarları gayri müslimler tarafın. dan yapılacak binaların müslüman evle- rine benzememesine — binaların kat adedine kadar tahdit ederek — bilhassa lâğvile Avrupa tarzında bir ordu mak ve umumi kıyafeti değiştirmekle — gelden olsun — garplılaşan Sultan Mah- mud, bu kararından iki sene sonra 1243 Muharreminde (1827) Babiâliye tebliğ ettiği bir fermenile gayri müslim binalar hakkında ötedenberi tatbik edi. len wsule riayet edilmesini tekid ediyor. du: «... Reayâ menzilleri (yani gayri müs- lim tebaa binaları) kârgir olmamak ve su satılmamak mukaddema verilen ni- sam muklezasından idöği bedihi ve bâ- hir olduğundan...» Tanzimatın ilânmdan sonra bu geriye dönüş, bizzat hünkârın bir endişesinden doğuyordu.: Hariciye Nazırlığı zama" nimda büyük Reşid paşanın telkin ve te" sirleri altında (Gülhane hattı hümayu- mu) ile gayri müslim tebaa lehinde ilân edilen yeni hükümlerden biraz da veh- i müslüm. ihtiyacı o olmadığını, ken Kendisini pekâlâ idare edebileceğini gös- termiştir. Bunun üzerine serbestisi artı- nlmiğ, Marie yavaş yavaş hâlden çıkar rak bulvarlarda gezmeğe başlamıştır. Marie bu gezintilerinde birçok dostlar peyda etmiştir. Bunlardan bazılarını va- e (1848) tarihinde Fransa İtil ü Kekin safhalarını yakından pr mpi emye ce isi vükelâda cereyan eden mlizakere neticesinde bizzat Reşid paşa tarafından yanlp tekdim edilen bir «Tezkerel mas tagyiri geldi hükümet ze da Âsarı ber ne ind öruya milnhasır ve mahdut kalacak olsa teliş ve belki kaydedecek şekil değil ise poletikai umumii âleme tesiratı had- #ei efkür olup bir taraftan Fransızların mazbut olan etvarı gayri mazbutaları iktizasınca neşri efkâri serbestiye kalkı- şarak...> fıkrasile Fransız iktilâlindeki fikirlerin Fransadan harice yayılacağını işaret ettikten sonra «.... Saltanatı seni- yenin dahi maddi ve manevi iki taraftan gelebilecek o mazarrâta karşı kendisine düşen tedabiri mütalâa ve ittihaz eyle- mesi muvafıkı allü hikmet olduğun- dan...» diyor. Fransa ihtilâlinin kanl safhalarından ürken padişah, ihtlülcile- rin, anarşistlerin ecnebi ve hristiyan un surlar arasında yetişerek beslenecekleri- ni düsünüyor ve bu suretle saraya yakın tepelerde tesis edilen (Teşvikiye mahal lesi) ne — kendi düşüncesine göre — tehlikeli unsurların sokulmasını doğru bulmuyordu. Sultan Mecid, son zamanlarda gayri müslim unsurların Beyoğlundan Pangal- tı ve Şişliye yayıldıklarımı görerek yeni mahallenin de bu tesirden masun kalmı- yacağını düşünüyordu. Padişah (Teşvi- kiye mahallesi) hakkındaki bu istisnai tedbiri alırken bu semtin bir saray mu- hiti olan Dolmahçe ile Beyoğlu ara- sında bir emniyet muntakası halinde bu- lunmasını temin ediyordu. Sultan Mecidin, bu fermanı, 1908 Meşrutiyet inkılâbıma kadar hükmünü muhafaza etti ve bu tarihe kadar hiçbir ecnebi ve gayri müslim (Teşvikiye ma» ballesi) nde bina inşa ettiremedi. Yalnız bu fermana aykırı bir teşebbü: ikinci Abdülhamid zamanında (O görüyoruz: Abdülhamid, mabeyincilerinden Nişli Mahmud bey (Gazi Ahmed Muhtar pa- şa kabinesinin Dahiliye Nazırı merhum Ali Daniş beyin kayınpederi) vefat edin ce Mahmud beyin Teşvikiyedeki konağı- ni (şimdi tramvay caddesinde Varon ve Aysel apartımanlarile Maçka eczanesi- nin bulunduğu saha) veresesinden satın alarak o zaman Hariciye Nezareti müs- teşarı olan Artin paşaya hediye elmeğe karar vermiş ve tapuca yapılmasını irade etmişti. Fakat (Defte- ri hâkâni Nezareti) (**) tarafından sa- daret vasıtasile yazılan arızai cevabiye- .. Vâlidi mâcidi emcedleri Sultan Abdülmecid han tarafından gayri müs- lim. tebaaya ve ecanibe mesken ittihazı menedildiği..» bildirilmesi üzerine ikin- ci Abdülhamid de babasınm bu ferma- rından haberdar olunca, Mahmud beyin konağını Artin paşaya hediye etmekten vazgeçmiş ve konak ile müştemelâti ve- resenin uhdesinde kalmıştı. Padişahı bu kararından vazgeçiren ikinci bir saik de bir zevcesile bir kızı kalan Mahmud be- yin refikası Şükriye hanımın ikinci ma- beyinci Hacı Ali paşa vasıtasile hünkâr nezdinde yaptığı müracaat ve istirhamın bu teşebbüsünden #onra babasının bu fermanına mugayir hiçbir harekette bu- Tanmadı, Fakat Osmanlı unsurları arasında itti- had, müsavat ve hürriyet prensiplerile hareket eden 1908 Meşrutiyet idaresi dan sonra ecnebi olsun, Osmanlı tebaa- sından bulunsun her arzu eden, serbesce tasarruf hakkından istifade ederek, emi- lâk alım ve satımına başlamış ve baz arsalarda ecnebilerle gayri müslimler ta» rafından satın alınarak yeni binalar yüke selmmişti. (*) Şehrin diğer taraflarında olduğu gibi Nişantaşında da birkaç sene içinde ahşap bina inşası taammüm etti. Bu teh- likehi teamülün yüzündendir ki şehrin diğer semtlerinin kurtulamadığı iki bü- yük yangın felâketi, 1920 senesinde (Teş« vikiye) mahallesinin en güzel evlerini ve konaklarını mahvettiği halde Sultan Mecid tarafından yaptırılan ilk kârgit binalar ateşten masun kalarak hâlâ mev cutturlar. ların camekânları önünde durarak bun- İsri merakla seyretmektedir. Bilhassa bir saatçi dükkün! pek hoşuna gitmiştir. Her gezitisinde bu dükkânın önünde bir müddet durarak çeşit çeşit saatleri sey« retmektedir. Yukandaki resimler Marie nin haya