yıs 1940 Bahife 8 leş iie a ii N AZ Çaka Ayr Akdenizde müttefik donan- Müttefikler Italyan donanmasına en az iki misli bir kuvvete maliktirler i İngilterenin Hindistan ve Avustralya ya sefer yapan vapurlanını Akdenizden geçirmiyerek Ümüdburnundan dolaştır- maya karar vermesi İtalyanın son zaman da izhar etmekte olduğu barp temayül. lerine karşı aldığı ihtiyat tedbirlerinin mukaddemesi telâkki edilmektedir. Fil- hakika İtalyanın Akdenizin ortamna sar- kan coğrafi durumu ona bu dar mınta- kada sevkülceyşi bir rüchen O bahşet- mekte olduğundan İngilterenin Asya ve Avustralya müstemlekelerile muvasalas si İtalyan tehdidi karşında ciddi bir tehlikeye maruz bulunmaktadır, Bunun- İs beraber İngiltere Akdeniz havzasın- daki ticaretini normal olarak idame et- mekte ve askeri nakliyatını harp gemi- leri himayesinde muntazaman yapmak- tadır, Akdeniz, Britanya adasile Hindis- tan ve Avustralyaya ve diğer uzak şark müstemlekelerine sefer yapan bilümum İngiliz ticaret gemilerine en kısa ve ik- tsadi yol olması itibârile İngiltere için hayati ehemmiyeti haiz bulunmaktadır. Bu seyriseferin Akdenizden geçmiyerek Afrikanın cenubundan dolaşması netice- sinde bu denize inhisar eden İngiliz va. sadlarında kullanılabilmesi için elde da- nm himeyesine tahsis edilecek harp ge- milerinden tasarruf edilerek donanma: nit bu denizde diğer mühim harp mak sadlarının kullanılabilmesi için elde ima fazla kuvvet bulundurmak imkân hasıl olacaktır. Zirn Süveyşten geçe rek Hindistan ve Âvustralyaya gitmek ve o memleketlerden İngiltereye gelmek üzere Akdenizi boylu boyuncu kateden vapurların mıkdanı yalnız Akdeniz hav- zasında seyrifeser eden vapurlardan çok fazladır. Fransanın da Uzak Şark ve Madayas- kar müstemlekelerine yapmakta olduğu seyriseferi Akdenizden kaldırarak İngi- İzler gibi idburnundan — dolaştırı- cakları şüphesizdir. Şu halde Akdeniz. de azalan müttefik (ticaret vapnrlarını toplu bir halde harp gemilerinin hima- yesine tevdi ederek muayyen zaman. larda hareket edecek veçhile bir tarife ye tabi tutmak keyfiyeti kolaylaşacaktır. Her nekadar Ümüdburnundan dolacaşü- rak gidecek vapurların yollarda bazı al- man tabtelbahirlerinin taarruzuna uğra- mak ihtimali varsa da bu tehlikeden do- layı seyriseferin inkitar bittabi mevzuu bahsolamaz. Akdenizde İngilterenin ittihaz eyledi- &i bu tedbir İtalyanm ansızın harbe gir- mesi halinde İngiliz vaprların bu de- nizin muhtelif noktalarında İtalyan deniz kuvvetlerinin baskınına mâruz bırakma. mak maksadına matufdur. Artık bun- dan sonra İtalya harbe girdiği takdirde Akdenizde tek başına giden müitelik vapurlarma değil donanma tarafından emniyete alınmış vapur kafilelerine rast- Jayacaktır” Bu kafilelerin batırılması ise ancak onları himayeye memur harp ge- İngiliz dritnotlarından bir kısmı milerini, dövüşerek imha etmekle müm- kün olacaktır. Filhakika İtalya harbe gir- meğe karar yermiş e muharipler ara- sında Akdenizde hâkimiyet davası mey- dana çıkacaktır. Bu hâkimiyeti temin e- decek başlıca kuvvet donanmadır. Tay- yarelerle donanmasun imha edilebilece- Şi hakkındaki iddinlar henüz hakikat sa- hasına çıkamıyarak ancak bir propaganda mahiyetinde kalmıştır. Çünkü & Norveç harekâtında ulman tayyareleri bütün gay- Tetlerine rağmen donanmasına mühim bir hasar ika edememiştir. Şu halde Akdenize harbi sokacak İtalya ba denizde donanma kuvvetile mutlak bir hâkimiyet tesis edemiyecek olursa Sü- veyş ve Cebelüttarık kapılarının mütte- Jikler tarafından kapanması halinde mah« sur kalmağa yani hakiki ve müessir bir abloka altına girmeğe mahkümdur. Şa- yet İtalyanın elinde harbi idame rekli petrol, demir gibi ii ve iaşe malzemesi uzun müddet dayan- mağa yetecek mıkdarda stek olarak bü- Junmıyorsa bu ablokayı yarmak yani müttefik donanmayı imha etmek için meydan ökümak mecburiyetinde kala- caktır, Acaba İtalyan donanması bu müaz- zam işi başarabilecek kudrette midir? İtalyanm denizde karşılaşacağı kuvvet yalnız Fransız donanmasından ibaret ole saydi belki talihin de yârdımile bir açık deniz muharebesinde bu iki İâtin donan- masından Romanınki galip gelmek ihti- mali düşünülebilirdi fakat mahir İngiliz izcilerinin idaresindeki büyük bir do- nanma işe karışmca bittabi vaziyet İtal- yanın eleshine olarak değişecektir. Çüü kü İngiltere tek başına İtalyan donan- müsına faik bir donanmayı Akdenizde her an faal bulundurabilir. İngiliz do- nanmasıdın Şimal denizinde zayıflıyan Alman donanmasına karşı fazla bir kuv- vet bulundurmasına Jüzum kal dan Anavatan filosunun dörtte ü, denize indirebilir. Bu takdirde nin 6 diritnotuna 10 diritnotla karşı koyabilir. Ağır ve hafif kruvazör, muh- rip ve tahtelbahir cihetinden de İtalyan onanmasının bu cine gemilerile Ak- denizde başabaş çıkabilir. Hele tay- yare gemisi cihetile İtalyanın bir gemi- sine beş gemile cevap verebilir. Fransız donanmasını da yardımcı olarak çağır- dığı takdirde Akdenizdeki müttefik do- nanmalar İtalyan donanmasının en az i misli bir kuvvet teşkil ederler. Yani müttefikler: 6 İtalyan dritnutuna karşı asgari 14 diridnet, 7 İtalyan ağır kru- vazörüne karşı asgi 7 ağır kruvazör, 14 İtalyan hafif kruvazörüne karşı 35 ha- fif kruvazör, 61 İtalyan muhribine karşı 150 mubhrip, 105 İtalyan tahtelbahirine karşı 120 tahtelbahir çıkarabilirler Binaenaleyh böyle kati ve bariz bir üstünlük karşısında İtalyan donanması- nın Akdenizde hükimiyet tesis etmesine imkân yoktur. İtalyan donanmasının oy» yacağı rol tncak vurup kaçmak kabi- linden kısa akınlara inhisar edecektir ki; kruvazörlerinin süratli olması sayesinde bu vurgunları başarabilir. Halbuki des | nizde hâkimiyet tesisinin yegâne şartı kati neticeli bir muharebe için hasma meydan okumaktır, Bu meydan okuma da ilk ve son söz ağır toplarındır. İtal. donanmasındaki ağır topların adedi kir- kı 32 santimetrelik ve on sekizi 38 san- timetrelik olmak üzere ceman 58 oldu- ğu halde müttelik donanmanın Akdeni- ze ayıracağı kuvvet seksen dördü 38 Ek ve on slim 33 lük olarak 100 ağır top taşımaktadır ki menzil ve atışta isa- bet bakımından mi at kabul edildi- ğine göre muharebeyi hangi tarafın ka- zanacağını tayja etmek güç değildir. Buna rağınen İtalya harbe girdiği tak- dirde gerçi Akdenizin , ortasındaki Si- silya - Tunus geçidinin başında bulun- masından istifade ederek oCebelüttarık ile Süveyş arasındaki müttefikin nakliya- bna mari olabilirse de buna mukabil Trablusa ve Oniki adaya yapacağı as- keri nakliyatı müttefik donanmanın te- cavüzüne maruz kalacağı gibi Habeşise tana sevkiyatı ise tamamen felce uğrıya- caktır. Her hekadar zaruret halinde Trablusa havadan ssker © taşıyabilirse de Oniki adanın Anavatana uzaklığı do- layısile bu adalara tayyare ile nakli- yat mevzuu bahsolamaz, Binaenaleyh Şarki Akdenizdeki bu adalar daha har- bin bidayetinde elinden çıkar. Diğer ta- raftan Trablusa Tunus ve Mısırdan vaki olacak o müttefikin taarruzu bu arap topraklarmın mukadderatını süratle t yin eder. İyan nmasi belki Adriyatik sahillerinin lâsında | hiz- met ifa edebilir. O da Otrant kanalının kendi kuvvetleri tarafından © maynlerle kapatılmasına bağlıdır. İtalyan donan- masının Cebelüttank ve Süveyş geçitle- rini zorliyarak geçmesi ve buralardaki istihkâmatı sukut ettirmesi mevzuu bah- solamaz, Buna teşebbüs ettiği takdirde ana üssünden uzaklaşarak bu sularda bir meydan muharebesi kabul etmesi lâ- im i gerek sevkülceyş ve gerek ta- iye bakımından partiyi kaybetmesi mu- hakkaktır. a 4 ; Şu kısa mülâhazadan çıkan netice şudur ki; İtalya, bahri kuvvetine istinaden harbe girerse, kaybetmek ihümali ka- zanmak ihtimalinden fazla olan bir ku- matı bile bile kabul etmiş vaziyete düşe- cektir, Velevki harbe müdahâlesi mütte- fiklerin menlaatini ihlâl etmemiş olsun. Fakat Akdenizde her hangi bir İtalyan tecavüzü İngiltereyi şiddetle o ulâkadar edecek ve binaenaleyh muhasamat gay» rikabili içtinab olacaktır. Bu şerait alun- da İtalyanın harbe gireceğine pek ihtimal verilemez. A.B. » Halk Nişantaşini ne zaman malar - İtalyan donanması | Saray ve konakların dili. Yüz yıllık Nişantaşı ve civarı midi İ Yazan: Mustafa Ragıb tanıdı? Ötedenberi Beşiktaş miiştemelâtından addedilen Vişnezade, Valideçeşmesi ve Maçka mahallelerinin sırtlarındaki funda- lik ve bostanlardan sonra, Nişantaşı ve civarında geniş, büyük çilek tarlaları mevcuttu, Bu tarlaların bir ucu Şişliye kadar uzanıyordu. Sultan Mahmud dev- rinin son senelerile Sultan Mescidin sal- tanalı zamanında bu tarlaların mahsulü bilhassa şöhret bulmustu, O devirlerde Arnavudköyünden ziyade Nişantaşı tar- laları, şehrin en nâdide, en lezzetli, en kokulu, iri taneli çileklerini yetiştirirler. di. Nişanlaşi ve civarının Balmumcu çif- liği arazisine dahil olmasından dolayı bu tarlalarda yetişen çilekler şehir piyasa- sında satılmaz, doğrudan doğruya sara» ya gönderilirdi. Maamafih Nişantaşı çi- | leklerinin halk arasında meçhul kalma- $ı ve çilek şöhretinin Armavudköyü mah- sulüne izafe cdilmesi, bunların pazara çılımamasından ileri gelmiştir. ri Bundan başka (Balmumcu çiftliği eteklerinde ve Yıldız ile Nişantaşı sırtlarını ayıran vâdideki Ihlamur mevkinin ful- ya ve sünbül bahçeleri, o devrin çiçek ve ıtriyat ihtiyacını tatinin eden yerlerdi Bu bahçelerin fulya ve sünbülleri de İs- tanbulda misli bulunmıyan (o çiçeklerdi. Maamafih gerek çilek tarlalarının, gerek sünbül ve fulya bahçelerinin feyizlerin- den ve güzelliklerinden istifade edenler | nadirdi. Çilekleri saraya toplıyanlarla çi- çekleri piyasaya sürenler müstesna ola- rak, bu sahalarda kır eğlenceleri yapan- lara, tenezzüh için buraya uğrıyan aile- lere ve teferrüç meraklılarma (tesadüf edilemiyordu. Gelip geçici tek, tük yol- cularla bazı #çiler ve alâkadarlardan gayri Nişantaşmın bu temiz ve sert rüz- gârlı arazisi, asırlarca imardan, iskânden uzak, beyaban bir halde kalmıştı. Bu yamaçlar şehirin meskön kısmını teşkil eden meselâ Kabataş, Beşiktaş ve çivarına en yakın mevkide bulundukla- rı halde, şehrin deniz sahillerine çok uzak diğer bir çok tepeleri, bilhassa Çamlıca halk nazarında tanınmış; hattâ edebiya- İumıza mevzu teşkil etmişti. Buna rağ- men Nişantaşı ve civarının — on doku- zuncu asrın kadar — namı bile anılmamıştır. Üçüncü Sultan Selim ve ikinci Sultan Mahmud zamanında yapılan askeri nişan talimleri istisna edilirse, denilebilir ki, simdiki Teşvikiye camisi civarının be- lunduğu sahada halkın ilk toplanışı, sultan Mecidin meşhur «surihumâyan» u ile başlar. Bundan yirmi beş, otuz sene evvel hayatta olan yetmiş beş, seksenlik bir çok tiyar zatlardan bu düğün hatıralarını ben de bizzat dinlemiştim. Padişah, Dolmabahçe saraymın inşa- sından iki sene sonra, sünnet ettirmeğe karar vermiş, Fakat (Tanzi- malı Hayriyye) nin ilânından sonra her hareketile mümkün olduğu kadar halk- la temas ederek çahsile ve saltanatının icaplarile umumun na #stiyen sultan Mecid, bu sünnet düğünü- nün de sarayda değil, saraya nisbeten yakın bir kırda icrasını muvafık görerek Nişantaşi ve civarını bu arzusuna pek el- verişli bulmuştu. Hünkârın ilki büyük oğlu, Murad (Beşinci Sultan Murad) ve Abdülhamid (İkinci Abdülhamid) efendiler, daha evvel sünnet olduklarından bu (surihu- mayun) şehzade Mehmed Reşad (Be- sinci Sultan Mehmed), Kemaleddin, (*1 ve Süleyman (*“7 efendilerin sünnet olmaları şerefine tertip edilmişti (1858 - 1274): Padişahın son oğlu Mehmed Vahideddin efendi (Altıncı Mehmed) © tarihde henüz doğmamıştı. Düğün sahası, Teşvikiye camisi etra- fı ve Ihlamurun Nişantaşı sırtlarını ederek halâ (Topağacı) namı ve- rilen sahadan ibaretti, Düğün münasebe- tile bu yerlere yüzlerce çadır kurulmuş, | gece gündüz ziyafetler verilmiş, devrin | vükelâsı, vüzerası, rical ve memurları davet edilmiş, davetli bulunan sefirlerle mai- yetleri ecnebi devletleri tebaalarının ile- ri gelenleri, bin bir gece masallarını an- dıracak şaşna ve tantanalar içinde — on beş gün geceli gündüzlü — izaz ve ikram edilmişlerdi! beli yapılan bu düğün, devletin adetâ ma- Ki inhidamına vesile vermişti. Netekim o tarihlerdeki hâdiseleri hikâye eden vaka müvis Lütfi efendi: «Senei sabıkada iç- edilen surihamâyunlar müteassir bir çok düyumu intaç etmişti Düyunu mezküre için merhun ve emanet olarak bir takım mürassaat ile deyin s€ nedatının çoğu ecnebi tüccar ve banker“ lerin kasalarına geçmişti. diyor. Ve bu israfların önüne geçmek üzere hare devletçe ahnan tedbirleri hikâye ediyor. İşte Osmanlı tarihinde pek #z benzerle” rine tesadüf edilen bu düğün yüzünden“ dir ki halk, belki de şehrin fethindem beri, pek az ziyareteiye cevelângâh olan bu semti tanmmağa başlamış ve bu tarih- ten sonradır ki, (Nişantaşı) adım taşi” Yan bir semtin şehrin güzel, havadar te“ peleri arasında bulunduğunu görmüştü. Bununla beraber bu düğüne kadar bu tanın büsbütün mechul kaldığı doğru değiklir: İsminin delâlet ettiği manada da anlaşılıyor ki (Nişantaşı) Yenicerili ğin lağvı üzerine, hattâ üçüncü sultan Timdenberi, tamamile askeri bir mahi; almıştı: O zaman yeni icad edilmiş ve manlı ordusuna kabul edilmiz seşhâne ve uzun namlulu tüfelderle nişan talimi yapmak üzere «Nizamı Cedid askerin& müsaid talim sahası olarak Tevend is beraber burası intibap edilmişti. İkisi Teşvikiye camisinin avlusund de Ihlamurderesi üstündeki (Topağacı) denilen sırtta üç mermer sütun kitabe lâ vardır. Bu kitabelerdeki izahattan da anlaşılıyor ki bu sütunların bulunduğu yerlerden Yıldız sırtlarında ve Orhani- ye kışlasının bulunduğu noktadaki te hedefe nişan alınarak talim yapılırdı Teşvikiye avlusunda caminin cümle kapısı önündeki mermer sütun sultan Mahmud zamanında 1226, cami avlur sunun tramvay caddesindeki demir par“ maklı kapısı Oyanındaki sütun oda üçüncü Selim zamanında 1205 tarihle | rinde dikilmişlerdir. Bu sütunların her bi: rinde namlarıma dikildikleri padişahla- rın nişan talimindeki medhiyelerini ihtiva eden mısrağlar vardır. Üçüncü sultan Selime aid kitabe de hükümdarın maha* retle bir testiye vurduğunu işaret etmek” tedir. Buyünkü Teşvikiye mahallesi civarının (Nişantaşı) ismile anılmasını sebebi, bu nişan talimlerinden ileri gel- © Şehzadelerin sünneti için tertip edilen (suribumâyun) un bu sahada yapılması" nı, Nişantaşının saraya yakınlığından ve 2 & 3 ».” 5 ti # ; / (surihumâyun) un bu havalide yapılma" sındaki sebepler sırasmda ( hünkârin bu semtlerde bir mahalle tesis etmek iste- ği de vardı, j Sultan Mecid, babası zamanında bur | rada yapılan (Nizamı Cedid) talimlerimi. de bulunur, bu yerlerde ava çıkardı. Binaenaleyh bu havaliyi ötedenberi pek iyi tanıyan padişahın Nişantaşı ve civa” rını mamur ve meskân bir hale geli ği eskidenberi di olması muhte“ meldir. Ancak bu i O düğünden sonra tatbik etmek için hazırlıklara baş” ladı. ! e ş 191 Kemaleddin efendi, meşrutiyette evvel vefat etmiştir. Sadrâzam Mahm: Şevket paşanın 1913 senesinde “kat üzerine idam edilen eski sadrâzamlardan Tunuslu Hayreddin paşazade Salih paşanın zevcesi Münire sultanın babasıdır. 19*1 Harbi umuminin başkumanda vekili ve Harbiye Nazım Enver paşanı refikası Naciye sultanın pederidir. yi rutiyetin ilânından sonra vefat etmiştir. KÜÇÜK İLÂN okuyucularımız arasında EN SERİ, * ENEMİN EN UCUZ vasıtadır, Alım satım, kira işlerin- de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! müsüzminemeindye