22 Nisan 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Nisan 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İT :z ” y * balak rumla Di Eski günlerde istanbul » (Yer yüzünde en İeziz, birinci derece sudan yana İstanbulumuzun eşi smaali bir diyar var mıdır?., Varan iki olsun ve gösterenin karış karış alnını ka- rışlarım. Anadolu tarafındakiler bir göna, Rum- eli tarafındakiler bir güne, Suları, (en saf), Çiçilir). (fena) di- ye üçe ayırrsak, İennen şu rakamlarla karşılayoruz: saf suda: Mikyan ma derecesi (1-5), bir kitresindeki klor- sodyom yani âdi tuz (27 miligramdan az), potas azotatı (bir miligramdan a2), wzvi maddeler (gene bir miligramdan az) mış. İçilir suda: mikyası ma (15-30), tuz (66 miligramdan az), potas azotatı (1-2 miligram), uzvi maddeler (2 mili- gramdan az), Fena suda: Mikyam ma (100 den yus karı), tuz (165 miligramdan Fazla), po- tas azotatı (2 miliyramdan fazla), uz- vi maddeler (4 miligramdan fazla). Gelelim abıhayatlarımı: mektebi tibbiyenin tahlili ve haya imi kimyager Ali Rıza mukayeseli cetveline: “ z Li İ ; z İ (litredir) (6) (W.) (Gy Taşdelen 18 NV 045 O Karakulak 22) 0,25 Ol Göztepe 222 30 ii Kayışdağ 2 23 030 Ol Hünkâr Lİ 22 0,15 0,2 A SI Si IM çağ 5.9 » 0,25 -0,5 12,55 45 3,0 15 (eski halinde) Demek oluyorki delen birinciliği kazanmadadır. Alemdağı ormanında çi- kar, O vaktile zeminden iki üç metre aşas nda, merdivenle inilen bir çukurda, taştan iki olukla çift mecradan akardı, Güya taşı deldiği için adına Taşdelen denilmiş. Yeri uzak, Üsküdara lânkal dör saatlik mesafede; yol bozuk ve betbad, gidilip gelinmesi külfetli. Hasrlı büyük damacanalar içinde öküz arabalarile ta- grır, pahalıya malolur, Üsküdardaki de- e ağzı mantarlı şişelerle de satı- Yazları Çamlıcalarda, hat boyundaki köşklerde oturanlar, dolmaları doldurup, helvaları basıp gene öküz arabalarile Taşı delen âlemlerine revan olurlar, şafakla çıkıp gacırda gacır, gucur da gucur do- kuz'buçuktan sonra semti maksuda va- rırlardı. Hababam fıçı sardalyesi, Hababam bardak bardak su. Mideler, hem kırba, hem yüklü... Gölgeliklerde bhasırlara uzanılarak mışıl mışıl uyku; güneş kavu- gurken akşam yemeği; ay (Cel) diyince de serin serin, gazeller şarkılar okuya okuya o bitmez tükenmez yolu aşıp ge- €e yansına doğru eve avdet. Gene Alemdağının (Malkuyusu) suyu tatda berikile yarışamazsa da buz mu buz, 32 dişi donduruyor. Sebebi, gayet koca köca kayaların içinden buyuruşu, Karakulak suyunun membaı Beyko- zun beş kilometre kadar gerisindeki Ak- babanın yakinindedir. İlk keşfeden, Ka- rakulah Ahmedağa ismindeki zatı şe- rifmiş. Adamcağığz müptelâ “olduğu il İciten bu su sayesinde kurtulmuş. Yeri, havalinin sahibi Cennet haturidan satın er ettirmiş. Ad oradan geliyor bul sularının en şöhretli ve namli- sıdır. Hafifliği darbımesel bile olmuştur. Söz arasında, münasebet alsın almasın, (Karakulak suyu gibi hafif) tabiri kul- lanılırdı. Sonra sahiden şahane; hünkârların ikbal buyurduğu yalnız o... Duha sonra Viyanalara, Parislere kadar yollandığı, zengin kontlar, baronlar tı dan şarm- 2 bedeline nuş edildiği rivayet edi- Koskoca payıtahtta kolay kolay rast- Janmaz, Yenicami dön, i atbanesinin bitişiğindeki habeş Hacıdan, Direklerarannda birinci dairei belediye” nin karfisindaki Kürdün sucu dükkânın- dan maâda yerde bulunmaz, 20 para verilmeden bardağı doldurulmazdı, Göztepe suyunu bizim kırk yillik #miz Erenköy Göztepesine aldi) Bu Göztepe, Çubuklunun gerisindeki Tanım ay, yamrı yumru patikalar. "ik #fibalarile ve beygir sırtlarile pi beli ve öz buçuk nakledilir, getirilen. hemen kâtgu koya senli Masirlanın lerine, Tarabyadaki sefaretle. re dağıtılırdı. Kayışdağı duyu, Kayışdağının yama- sından kayn sr, Doğduk ogali al kanlığından olsa gerek, ben o mübareği ötekilerin hepsinden üstün buluyorum. Fakat her güzelin bir kusuru var, On- da da inkibaz vericikik. Doktor Zamba- İ ko paşa ve Horasancıyan efendinin tav- siyelerince her taam akabinde bir kah- ve kaşığı mağnezya veya karlisbad tuzu içilecek. Kayışdağı ağaçlıklı iki seddir. Üsteki- nin duvarında bir demir kapı. Bekçi ba- şıya çeyreği sıkıştır, derununu gör: Havuzlu bir mahzen: su oraya biriki- yor. Alttaki seddin aşağısında yalaklı bir çeşme. Önü çamur deryası, | fıçılar yüklü sucu arabaları. Sıra kapmak için bir harazadır gidiyor. Kayışdağı cıvarlıların, Kadıköylülerin, hattâ Üsküdarlıların mesire yeridir. Alel- usül mehtaba tesadüf eden günler neva» leler hazırlanır, çözme tenteli muhacir | arabalarile cadde tutulur, Alemdağı s€- ferlerinden çok daha az çile çekildikten sonra kadınlar üst sedde, erkekler alt sedde akşam ederlerdi. Sayılı fırtına pa- şalardan ve beylerden biri sökün etmez» se mededler, türküler, karşılıklı işmar- & ok. Ettikleri takdirde de büklüm sus pus veya sıvı- Çamlıca suyu Büyük Çamlıcada şeh- zade Yusuf İzzeddin efendi köşkünün burnu dibindedir. Evvel netameliye in- tisap mintisap şüphesimi hasıl etmemek adımını atmazdı. Hattâ kısıklı çeşmesinin önünde, kahve- lerin ağaç diplerinde de in cin top oy- un eteğinde, Uzun- adalara bakışlı, za- tiyatro, şanosu ve en nezaretli yerinde de hanımlara mahsus boydan boya kafes. Kâhi, hava- siz bir izbeye dönmüştü. Cüma ve pazarları incesaz veyahut hokkabaz eksik olmaz, sahları da ba- zen Kel Hasanın, bazan Şevkinin tuldat kumpanyaları oynardı. Meydanlıktaki ağzı daracık bir kuyu- nun arşın kadar derinliğinden serçe par- mak kalınlığında bir su akar, Orada iç. | | | un iyi suları p iğ pi dırıp çekerler, çabukluk i içi: pa kullanılır, biri dolarken öl Mardi. ” Yakacığın Ayazma suyunu içmek iati- yen ya Kartalı tutup, paraşulu bulup, çekişe çekişe uyuşup otaya varacak, ya- hutta Büyükadayı boylıyacak. Yüksek paşlar, banger rumlar için en ziyade karşıdan karşıya oraya nakledilir- di. Yakacığın havasına; zayıflara, der- mansızlara begayet mülâyimliğine diye» cek yok; anladık amma Ayazmaya gir — bugüne bugün bile hayh obabayiğit- iletir. Sanyer gerilerinin toplu adı (Sular) dı. Yakışık almiyor da değil. Hünkâr, Çırçır, Kestane, Fındık, Sultan, veya Kambur ve daha bir çoğunun sürüsüne bereket.., z Bu sulara da İstanbulda nâdir tesadüf edilir, mesanelerinden zoru olan taş dü- şüren, kum sancısı çeken kesesi dolgun kişiler bilhassa uşak gönderip konakla- rına getirtirlerdi. Bunlafıri da het bifimin menbaı biter mesireyâb. Hünkürda, Çırçırda saz, hok- kabaz, tiyatro da mevcut; gelgelelim ora- lara gidiş de derdin derdi. Vapura yetişeceksin. Tente altında iki t börteceksi Mesarburnuna indir, ba kalmamış; tabanları yağlıyacak- sin. Yolu tutan kafilelerin yüzde sekseninin ağzında Çırçır kelimesi, fakat telâffuzu rumlarda Çırçıri, ermenilerde cırcır, ya- hudilerde Curcuryo... O vaktin terkosu şimdiki gibi ter temiz mi ya? Bulanık, alacalı bulacalı, mikrop yuvam, Gayet tu kaka, bulaşık sularından farksız sayılırdı. Konakların çoğunda İ boyuna feryad: — Bardağı galiba gene terkosla yıka- din. İyi su ile çalkala!... — Andelip bacı gasyan ediyor, Mut- laka gene Terkos içmiştir! Hattâ; — Kız, helâdaki ibriğe çabuk içtiği- miz sudan koy!... gayet soğuk, doyum olmaz. Kenara koy. Sermed Muhtar Alus Çukurovada Bu sene yüzde 25 fazla ekim var Adana (Akşam) — Ziraat Vekâleti- mizin 4Saban başınas işareti Çukurova i in şevk ve gayretini arttırmıştır. Alâkadarların tahmin ettiğine göre 940 ekim sahası geçen seneye nisbetle yüz- de 25 fazla olacaktır. i Kapıdağı tütünleri Bandırma tütün piyasası zürral memnun bırakarak kapandı Bandırma (Akşam) — Bandırma in- iserlar idaresi tarafından kısmı azamı evvelce avanslanan 939 yık o mahsulü Kapıdağ tütünleri kâmilen satın alınmış; Ceyhanda geçen yıl ekim sahası 49,060 | Ve #mbarlarda satılmamış zürra tütünü hektardı. Bu yil ise 59.602 hektardır. | kalmamıştır. Mahsulün kısa bir zamanda Görülüyor ki, bu yıl yalnız bu kazada | 10.542 hektar bir artış vardır. Ziraat dairesinin tuttuğu istatistiklere yüksek fintlerle tamamen idare tarafın- dan satın alınması çifçileri fevkalâde memnun etmiş ve bu sebeple fazla mık- göre, Çukurovanın diğer kazaları toprak | târda tütün ekmelerine sebebiyet vermiş- larında ekim sahası hemen buna yakın nisbette genişlemiştir. Mersinde bahçeli evler yapılacak Adana (Akşam) — Mersinde bir yas pı kooperatifi teşekkül etmiştir. Bu koo- ratif Mersinde bahçeli evler inşacı yo- nda çalışacaktır. Kooperatifin reisliği- ne bay Vasfi Orgun getirilmiştir. Yurddaş! Evlerde ve lokantalarda önümüze konulan ekmek çok kerre yiyebile- ceğimizden fazladır, artar ve atılır. Yazık değil mi? Fazla buğdayımızı dışanya satıp memleketimize para o sokacağımiz yerde, artık olarak çöp tenekesine atıyoruz. Onun için önüne ancak yi- yebileceğin kadar ekmek al ki, ihti- yat. anbarlarımız daima dolu kalsın ve buğday ihracatımız artan! Ulusal Ekonomi ve Arttırma kurumu | tir. Bu sene 30 bin kilo raddesinde idrak edilen Kapıdağ tütünleri önümüzdeki »e- ne 100 bin kiloyu bulacaktır. Mıntakadaki bütün tütün zürrat fide- liklerini hazırlamaktn ve bol mıktarda tütün yetiştirmeğe çalışmaktadır. Adanada çifçi çocuklarına mahsus kurslar Adana (Akşam) — Adana zirsat mektebinde 25 nisanda 16 - 18 yaş ara- sındaki köy çocuklarına mahsus bir kurs açılacaktır. Bu kursta traktör, harman makinaları ve diğer makina ve malze- menin nasıl kullanıldığı O öğretilecektir. Kurs kırk beş gün devam edecektir. Ta- lebenin her türlü ihtiyaçları mektep ida- resi tarafından temin edileceği gibi tale- beye ayrıca her gün birer lira da harçlık verilecektir. Kursa girmek için sadece okur yazar ve köylü olmak kâfidir. Çifçimizin zirai kalkınması volunda alman bu karar Adana çifçilerini pek se: windirmiştir. « ; ii Saray ve konakların dili Yüz yıllık Nişantaşı ve civarı Yazan : Mustafa Ragıb hında İstanbulun çehresi çok değiş dı an çöken bir mazinin yerinde yeni bir seratin belirdiğini, bazan çöküm- Hiler arasında #dün> ün silinen izlerini görüyoruz! Bu can çekişen izler, tarihe gal olmadan, silinip gideceklerdir... , bu yazılarımda, İstanbul semtlerine den yalnız birinin, (Nişantaşı ve civarı) min artık tarihe karışan, fakat takatsız bir halde sürüklenen son izleri üzerinde yürümeği tercih ettim, Çünkü çocuklu ğurmun ilk çağlarındanberi bu muhitte yaşıyorum: Sırlarına, o hususiyetlerine, maziye karışan ve bugün bir gölge gibi yaşıyan hatıraları içinde büyüdüm, Ni- santaşı ve civarı, en geniş bir zaman öle güsile, yüz senelik kısa bir tarihin ifade- n» ün yüksek simalarından ç0- li, ekâbiri bu semtte yaşadı. Bu- saray ve konaklar, yakın tarihimi- zin birçok hâdiselerine sahne oldular, Ben, son elli sahelik saray ve Babiâli ta- rihinin belli,başlı tiplerini bu semtte ta- nidim, urnumt yaşayışlarından, Hüsüsi- etlerine kadar nüfuz etmek imkânın buldum. Dünkü saray ve konakların arsalarında yükselen bu apartımanler ve villâlar sem- ©, bugün de umumi rağbeti muhafaza ediyor. Şu takdirde İstanbulun muayyen bir köşesini canlandırabilmek için dün- İe bugünü - bu kadar sıkı bir şekilde - kucakhyan başka bir yeri güç bulabilir- m İşte ben sizi, bu semtin mazisi içinde gezdirecek saray ve konaklarının, du- ma aksi sadalari sinmiş hâdisele- ile getireceğim. Elimdeki vesikalarla görgü ve bilgi den başka, ihtiyarların, eski «Ma- rasına müracaat edece- Bim. Ve yazacağım 'hikâyemsi satırlar arasnda, tarihe yarıyacak hakikat malze meleri vermeğe çalışacağım. Maksadım. ve saray semti yerine ku- ü apartmanlar mahallesi hin mazideki çehresini göstermektir Saray yapmak için kaldırılan mezarlık sidir. «Dün tu; serinliğinin tercih gösteriyor! Dağa çıkıp bina kurmağa, belki yolsuzluk ve i da mani olmuş» tur, Bununla beraber bizim eski ve fena ları ölülerimize «ebedi mesken» olarak ayırınız! yamaçla- rında ve mezar taşları bu- i pr ; Hi Hİ sarayını İnşa sehzadeliğinde iken, Abdülâzizin hased ve istirkabını çekmişti. O, - ayni ihti. camda olmasa bile - behemehal yeni bir sarayla Boğazici sahilini süslemek; Dolmabahçede değil, kendi arzusuna, | zevkine göre yapılacak bu yeni sar oturmak Fikri i, Nihayet kardı ölüp de Osmanlı tahtına cülüs eder et- mez, veli i tasavvuru, derbaj tatbike karar verdi. Ve bütün maiyeti caktı, fakat hünkâr yeni sarayın mutlaka Beşiktaşta olmasında ısrar ediyordu. Padişah, arsa aramağa memur maiye- bir sandal gezintisinde aradığını bulmuş» tu; Verdiği emre göre Dolmabahçe sara- yının biraz ilerisindeki Mevlevi dergâhı hemen yıktırılarak, dergâhın arsasına ye» ni saray yapılacaktı, Ancak Mevlevileri de açıkta bırakmamak için derhal yeni bir dergâh inşa edilecekti. Yeni Mevlevi dergühimin şehrin baska bir semtinde tesisi de doğru görülmü- yordu. Çünkü uzun yıllardanberi Mev- İevi tarikatinin başbca o merkezlerindea biri olan bu dergâh, Beşiktaş sahillerin. de ve bu semt (tariki mev- levi) omüntesiplerinin bir muhit ol. muştu, Fakat yeni saray için bulunamı- yan boş bir yerin müşkülâtı, Mevlevi $u halde yeni dergâh binasını hem hitindi (Şeyhler (Çırağan sarayile bu sarayın üzeriade vapıldığı mezarlıktaki bir ölüden öteki yazımda bahsedeceğim.) (.) Şimdi Maçka silâhhanesinin Yi daki askeri fen tatbikat okulu binasırm bulunduğu arsa, Cümhurreisliği filârmonik orkestrasının İstanbulda vereceği konserler 29/4/040 sail 21 de Şef: Ernst Prarto- riuz, Beethoven: 3 üncü Leonore uvert Beethoven: 5 inel piyano konçertasu, bemol majör. Solist: Ferdi Statser, Dinle me, Brahms: 1 inci senfoni, do minör, Wagner: Tannhâuser uvertürü. 1/5/040 saat 21 de Şef: Hasan Peri! Al. nar. Beethoven: 5 inci senfoni, dö minöf, Wagner: Tristan ve İsolde'den prelüd vg ağk ölümü, Solo; Semiha Berksoy, Dirirn- me. Pucelni: Butderfiy operasından arya (anneciğin seni). Puceini: Tosca'nın dune sı, İtulyanca, Puccini: Butterfiy operasm»- dan arya (ben dalgın gözlerle), Oda Pranek: Senfoni, re minör. 3/5/940 saat 21 de gef: Ernst Fraetorluş A. Adnan Saygin: Divertimento, Ulvi Cox mal Erkin: Bayram, Tsshaikowsky: Cev kıran süviti, Hasan Ferit Alnar; Preji ve iki dazis, Necil Kâzım Akses: Çifteteli, Dinlenme. Dvorak: 5'inci senfoni, mi mk nör, J. Strauss: Viyana ormanından ma» sallar. 4/5/940 saat 183) da Şef; Hasan Ferif Alnar. Verdi: 'Talihin kudreti operası Üye türü, Cemal Reşit: Karagöz, coni Faust operasından bale müziği. Dinlenme, Teçhaikowsky: 4 üncü senfoni, fa minör. NOT: Biletler Saray sineması gişesinden A yerli alınacaktar, ” ği “ri

Bu sayıdan diğer sayfalar: