— Epey geç oldu.. Artık ban gideyim... &i- ” en kalktı. Ahmed Baki ona: — Belki korkarsınız efendim. deği, gisi be pers kadar bırakayım. İaman gülümsedi: — Benim gibi ihtiyar bir kadının ne kor- Kuma olacak?.. Öyle korkular artık şenele- Bn arkasında kaldı Onları gençilğimizie Beraber ardımızda bıraktık. Maamafih yo- #utmassarız sizinle yavaş yavaş, köşke ka- (ax yürür, arkadaşlık eder, çene çaları. Yem sannederim mehtap da var... Hoş mah-| tap da bizi artık eskisi gibi alâkadar ot- — ya. Artık. seksenini bulmuş bir ihtiya olan Abmed Bak! de güldü, Lemana: — Ban ds sizi gece evinize götürürken kap gmıza çikabilecek tehlikelere karşı koru- pacak yaşta değilim. Fekat sekseninde d9 #izek bir kere ismimiz erkek diye çıkmış. Geceleri yalnız evine dönen kadınları er- Maklartn -eeki bir tabirle göytiyeyim- mefa- Bat etmeleri nessket ieabıdır. Eğer arka- daşlığım sizi sıkmazsa buyrunuz çıkalım. Ahmed Baki kolunu Xemana verdi İki #tiyar misafir olarak bulundukları köşkten giktılar. Dışarıda apaydınlık tık bir gece vardı. Hava çiçek kokuyordu. Kolkola ağaç- ki: tenha yollardan ilerlerken ikisi de dal- Gin dalgın düşünüyordu. Çok eski günlere, çok uzun #enolerin kasına dünmüşlerdi. Biribirlerini pek genç yaşlarında tanımışlardı. O zaman araların- a pek çocukça, pek saf bir macera da gep- | mişti. Bütün em mekti, Eğer eylenemi bedbaht insanları ola: iribirierile evlen- dünyanın en arını sanıyorlardı Buna rağmen hayat onları biribirinden ayıp. mıştı. İşte senelerden sonra tekrar karşı akları zaman #kizi da Ihtiyardı, Biri- Bin karısı, ötekinin kocası öleli birkaş sene elmuştu. İkisi de hayatta yalnız kalmışlar. | di Mehtaplı yolda İlerlerken Ahmed Baki: herşey bir rüya gibi geçli gitti. Dügünü rum da daha bana ğ öyle mehtaplı yaz Şu tâ ilerideki yerinde.. | Yalnız biz eski bizler değlilz. Hatırlıyor Musunuz #izi biran göreceğim diye bu yel- 4a bir aşağı bir yukarı ne kadar dolaşir du- rurdum... Leman: — Evet... dedi, nasıl hatırlamam? Ahmed Baki şakacı bir ihtiyardt. Bu Bab- m daha derinleştirmek istiyordu: — Şimdi seksen yaşındayım. Demek ara- dan tam 58 sene geçti O saman yirmi iki yaşındaydım... &iz de on yedisinde filân. dunız anarım... 8 sems. Ne uzak mazil,. 88 yil evvel, şu geceki gibi, tenha ve meh- taplı yollardan sizi evinize kadar götürmek işin neler feda etinezdim ki. Bunun içim hayatımın ya tereddild etma- den verird Leman dudağını büktü; — Gençlik, cahilik!.. diye cevap verdi. Ahmed Baki devam etti: En #melim seninle evlenmakti. Bğer seni alamazzam, seninle evlenemamasın. dünyanın en bedbaht iısanı ben olacağım Ben de öyle düşünü- — Evet, tuhaftır. yordum... Halbuki... Leman birdenbire sözünü kesince Ahmed Baki; — Halbuki başkasile evlendin ve pekâlâ masud oldun değil mi? — Evet... Hattâ umduğumdan çok fazla #madat buldum. Bir kere kocam dünyanın #n iyi insani idi. Sonra beni gayet iyi an- kyordu. Vakık ben #inirli bir kadındım. Fa- Eat o beni idars ediyordu. En küçük arsula- Banı bile yerine gelirmeği kendisi için biş Sevk bilirdi. Doğrusu bilmiyerek dünyanın 6 İyi imdivacını ben yapmışım... Ahmed Baki sevap verdi: — Ben de öyle... Bensiz yaşayı Bünederken o başkaslin cennet Bir kere karım sn tiği için "da hemen pişman oldu. fh. Giyar kadın, avukatın sihninden ge geni anlamıştı. — Beklemediğiniz bir ziyaret ola- Sak... İyi bildim, değil mi7... - diye sordu. Ramiz, başile: «— Eveti» işareti yaptı. Korşanoğlunun zevcesine ihtirasla bakarak, çarnaçar, hademeye: — Gelsin bakalım küçük ha Mm... - dedi. Avukatın Bn kulağına şöy- söyler — Dışarıda, g bir hanım, g& Wa gene ilân meselesinden dolayı *izl görmek istiy Demindenberi tekliyor, Daha bekleteymi mi, yoksa #üvavım mı?» İki kadın ayağa kalktılar, Leman güldü: — Aman iyi ki, girinle erlenmemişim. Ben #nieti, siz dinini. Beraber ne yapardık?.. Atik bergün gırtlak çurtlağa tabii... Kocazi #5 âerreede sakin bir adamdı, Bee... Dün- yada her deliye de bir akılı lâzım.. Yoksa sin ve benim gidi iki atnirlinin geçinme. İari hakiksten pek müşkül olurdu. Ahmed Baki: — 'Tabil,.. Me söylüyorsunuz? dedi. Eğes bizferimizle evlenmiş olsaydık biribirimizi Gr dır yiyecekiik. Dediğiniz gibi, siz #inizli, ben sinirli. İsabet olmuş Ki, Miribirimzle evlanmemişsiz... Daha doğrusu Allah korü- müş. Yoksa evlenseymişiz halimiz harep- ta. Bütün bunlardan başka sizin kocanız kaskandığının işiteniştim... Halbuki ben kis- bana ini nlardan pek korkarım... an Ahmed Baki: — Aman, dedi. verilmiş sadakam varmış ki, sizinle evlesmemişim, Dünyada mefref etiiğim birşey varsa o da kıskançlık kavga- Marıdır... — Ben da bunun aksini düşünürüm... Kı“ kanşlık hayatın taru biberidir. Ben hem kastanındım, hem da kıskanılmak isterdim. Demek siz kukanç olmadığınız gibi kıeka- Bılmaktan da hoşlanmazdınız ha... Doğru- #a sizinle evtenmediğim İçin pek talihli bir kadınmışım!.. Hem az daha sisin yüzünüz- &en kocamı reddediyordum. Eğer böyle bir #y yapmış olsaydım Kiyamete kadar ya- hardızı. — Ya ben? Ya ben ... Sabiha ile evlen- mek işin ax mı tereddüd geçirmiştim. Haj- buki karıcığım imla bir kere bile kıs- kançlık kaygası etmiş dağildir. Ev hayatımı rşeyi düşünen big onunla erlenmeyip Köşkün önüne gelmişlerdi, Aynlırlarken Baki; — Maümafih, dedi, bakın demindenberi konuştuk ve söylediğimiz geyler hakkında birfbirtmize yerden göğe kadar bsk verdik. Ayni meselede pek âlâ anlaştık... Laman güldü: — Evet, tek bir meselede anlaştık.. Oda gayed biribirimizle evlenseydik pek bad- baht olacağımız meselesinde değil mi?.. Bi- Mibirlerinin ellerini sıktılar, Ayrıldılar, Haki-! katen fkisi de başka başka kimselerle ey- lendiklerine pek memnundular.. Hikmet Feridun Es | BULMACAMIZ 1 — Müzedded giyecekler. 4 — Sürterek çukurlandırmak. ) — #ransada bir gu şehri - Tersi ihate edam demektir. 4 — Valide babtiyarlığı, 8 — Ayıp - İki harf - Alın ayağına çakı- $ — Yere uzanız - Hamlla, 7 — Tersine Iplik sarılır - Tersi bir mey- vadır. 4 — Kürkü giyilen bir hayran - Bir. 9 — Bal yapaz - Âşıklar. Nakleden : (Yâ « Nü) İçeride küçük bir oda daha vardı. Avukat, pek hususi ve samim! misa- #rlerini buraya alırdı. Öğleden son- dedi, - Onun için, mi- şafirinizi şavıncaya kadar burada bekleriz... Şayet muvafıksa... İhtiyar gülümsedi: — Başüstüne... Nasıl arzu ederse- niz... Burası sizin evinizdir... Fakat Halide Vildan hanımefendi- Ye, usulle; — Gelen kız her kimse ihtimal fe- n8 bir haber getirebilir. Ne diyeceği- Bİ bilmiyorum... Hidayet hanıme- fenâinin muhaveremizi işitip işitme- meşi noktasından Mmtiyatlı davrı- BAMIZ. İki kadın, yan odaya hentiz girmiş- lerdi ki, hademe, yazıhane odasına Şermini soktu, Ramiz Rıfkı, yeni bir hayret karşı- sında, kaldı. Yürü pek güzel, hali pek kibar, kıhik kıyafeti pek yerinde olan bu kız | im olabilirdi? Onu gözü de mırıyor Türkiye Raâyodifözyon Postaları Dalga uzunluğu ürkiye Radyosu 1663 m. 182 Ke./s. 120 Kw Ankara Radyosu T.A. P. 317 m. $465 Ke/a 20 KW. Türkiye santile Ankara radyosu 3L7 metre kısa dalga her çün yapılmakta olan ecnebi râe haberler neşriyatı programı! Birinci servis o İkinci servis franca Bant 1200 OBant 1740 » MIS » Ma > 145 1845 » Mü 1100 » MS 1130 Çarşamba 1/4/940 4230 Program ve memleket saat ayarı, Ajans ve meteoroloji haberleri, 1280 ik: Muhtelif şarkılar (PL), 1830-14 Mü- gk: Küçük orkestra (Şef: Necip Aşkın), 1- Rudolf Nützlader: Haydi bana bir hava da- çal! 2- Köler-Ti4ia: Ren nehri kıyıların» (Va18), 3- Zlehrer: Viyanalı küçük kız. 18 Program ve memleket saat ayarı, 18.05 Müzik: Fasıl heyeti, 1855 Berbes saat, 19,10 Memleket saat ayarı, Ajans ve meteoroloji baberleri, 1930 Konuşma (Dış politika bâ- leri), 19,45 Müzik: Çalarlar; vesile; t Çağla, Kemal N. Ge; , 1 Okuyan: Musaffer İlkar, I- Pep ser, â- Nikogos - Şarkı: (Sevdi gönlüm ey imelek-simâ seni), 3- Kaptan Z. Riza - Şar- kı: (Leyi olur ki). 4 - Buyolcu - Bayati Ara- ban şarkı: (Neyleyim nica deyim), 6- Baya- © araban türkü: (Düşme dağda gezen ge- ardına), 2 Okuyan; Mefbaret Sağnak, Cevdet Çağla - Keman taksimi, 2. Ar- taki - Bviç şarkı: (Aşkınla harap oldu- Bum), 3- Ralf bey - Eviç şarkı: (Sebebi sevdali âşkın ahuzâre), 4- Lemi - Hüseyni : (O gürel gözlerle bakmasını bil), $— yan: Azise Tözem, 1- Bebuh usta - Hi- «sx garkı: (Cihan gültüne wabeste), 2-Hrant- (Bülbüle kurdum tuzağ), 2030 Temsil: As İsyana 502). Yazan: Vahi Öz, 31 Serbes saak, #110 Konuşma, 2130 Müzik: Riyaseticim- bur bandosu (Şef: İhsan Künçer), 1- Ha» de (Senfonik parça), 3- Paul Lineki yairtra'a operetinin uvertürü, 4- Bourga- gi - Ducoudray: Kamboc rapsodisi, No. 1-2, 12,15 Memleket mat ayarı, Ajars haberleri, siraat, ssham »- tahvilât, kambiyo - nukuf Boreas: (flat), 22,35 Müzik: Cazband (PL), #5-7910 Yarınki program ve kapanış. KÜÇÜK İLAN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin. de iş ve Işçi bulmak için istifade ediniz! sanananaz asassnasa Yukarıdan aşağı: Ii — Acele etmeyiniz. 4 — Arkadaşını taharri eder, $ — Beoşiktaşin Beyoğlu arasında bir semi, 4 — Tersi geniş tepeldir - Eski bir Türk Beria, 8 — Tersi dedenin yarısıdır - Tersi bir ha- Mur yemeği, 4 — Tersi alden deme T — Tersi dövme - 3 8 — Ağrının suyu akarak, 9 — Vakit Aletine nazar kılan, 10 — Tenaküs eden - Nefi edatı. Geçen hulmacamızın halil Boldan sağa: 1 — Tefrikeden, 2 — Eşal, Uman, Kak, Ere, Fa, 4 — Akranolmak, $ — Üpü- kakris, 6 — Dahil, En, 7 — Ozan, İtkan,8 — Yalspaşa, 9 — Ar, Mideler, 10 — Nık, Teneke, Yukarıdan aşağı: 1 — Tekaldolar, 2 — Eşekpazarı, 3 Pakrühal, 4 — RI, Akinam, 8 — Enel, P!t, 4 — Kurok, İade, 7 — Emelretşen, 8 — Da, Minkale, 9 — Bnfas, Ek, 10 — Ak, Ünire, - Bporcu nidası, göbiydi. İhtiyar dimağını toparlıya- mamiştı. Anne İle kız arasındaki mü şabehetten dolayı «onu bir yerde gördüm!» sandığını anlıyamamıştı. Bir müddet kıza hayırhah bir na- sarla baktı. — Safa geldiniz, evlâdim... Buyu- run, şöyle geçin... Oturun bakalım... Bana anlatacak bir şeyiniz mi ver? Kız, mahcuptu. Ne diyeceğini bilemiyordu. İtirafatına nereden başlıyacağını kestiremiyordu. Oturdu. Kızardı, bozardı, renkten renge girdi. — Galiba Zonguldaklı balıkçının meselesi... - diye avukat ona cesaret verdi. Şermin, rahat bir nefes alarak: — Evet... O mesele... — Kendisini tanır mıydınız? — Tabi! değli mi efendim?... Hem de gayet iyi tanınm... — İhtimal kendisile birlikte oturu- yorsunuz? — Hayır... Şey... Şimdi değil... Vaktile onunla #yni yerde oturmuş- bam... — Çok mu evvel? — Birka çay errel, — Şimdi? — Evini değşitirdi. — Adresini biliyör musunuz? — Bilmiyorum amma, bulabil ie 'Tefrika No. 26 Yazan: İSKENDER FAHREDDİN İşo, halifelerin yalan söylemediğine inandığı için Nâsıreddinin sözlerine kanm: ş ve vaidlerine inanmıştı «— Bir yılda iki hükümdarı mağlâp ve ez etmek uğursuzluktur. Yeni yıla girme- den Bağdada girmek niyetinde değilim.» (1) Dedi ve (1317 M) yılının sonuna kadaz bekledikten sonra, 1218 yılının fikbabarın- 4a Bağdad üserine yürüdü. Bultan Mehmed Bağdadı zaptetmenin güş bir iş olmıyacağını biliyordu. Ordusunun maneviyatı sağlam, kumandanları değerli, parası bol ve yolu açık olan hükümdar ar- fak hiç bir şeyden korkmuyon ve Nâsıred- Gini mağltp etmekten başka birşey düşün- müyordu. Halife Nâsireddin'in sarayında.. Hergün, Bağdaddan gelen yolcular: «— Bultan Mehmed büyük bir ordu ile Bağdad üzerine doğru yürüyor» Haberini getirir. Ve bu haber halife Nâ- &reddini fena halde sinirlendirirdi. Barstm ordusuna gönderdiği (Sebbah)- Gan henüz bir haber alamıyan halifenin sanı sıkılıyordu. Bir sabah halifenin sarayı önünde bir Kervan durdu. Yolculardan biri, üstü kapa- a bir sepeti saray nöbetçilerine vererek: — Bunu, sultan Mehmed, halifeye hedi- ye olarak gönderdi, İçinde ne olduğunu bti- miyoruz. Dediler ve geçip gittiler Nöbetçiler, sallar Mebinedden gelen he- yi halifeye götürdüler. Sepet açılınca Gâin şaşırdı. Sepetin içinde cellâdı- nn kesik başını görmüş: — Sebbah... Nasıl oldu da Türklerin eli- ne düştün? Diye bağırmıştı. Nâsıreddin, Bebbahın ba- vurulduğundan çok müteessir olmakla | De buna benzer tedbirler almaktan ge- ri durmuyordu. Halife Nâmreddin, Gemerkend sarayına sokmağa muvaffak olduğu Safürünin ölü- münden de çok mübeessirdi. Gerçi Semer- kun sarayında -Safürâ gibi akılı ve zeki &oğlise bile- onun kadar becerikli birkaç Arap kızı daha vardı: Asiye bunlardan bi- sisiydi. Asiye, Türkân hatunun dairesinde bulunuyordu. Safürü, sultan Mehmedi öl- dürmeğe memur edilmişti. Tam bu işi ya- ye sırada başi vuruldu. Asiye de -ha- tarafından- Türkân hatunu öldürmek smaksadile gönderilmişti. Fakat, Türkün has Sun Asiyeden o kadar emindi ki.. Onun böyle birşey yapmasına ihtimal vermezdi. Nimreddin bir gün Bağdaddaki esircile- H saraya çağırtlı: — Ne kadar güzel kızlarınız varsa, hep- sini buraya getirinir.. Batın alacağım. Fa- kat, bunların hepsi de Arap olacak. Dedi. Esirciler derhal ellerindeki Arap koslarımı saraya getirdiler. Esir kızlar büyük bir mermer salonda $#i- ralanmışlardı. Nâmreddin odasından çıktı. mlona geldi; Arap düberlerini birer birer gözden geçirdi. Ve bunlardan bir tanesini beğendi. Bultan Mehmed uzun boylu kadınlardan çek haşlanırdı. Nâsıreddinin beğendiği esir de uzun boylu, sülün gibi güzel ve sehhar — Nerden buldun bu — Bir kabfle şeyhi «Al, bunu uzak bir me: kete götür, sat» dedi. Ben de Bağdada getirdim. Esirci, halilenin adamıydı. dü: — Bunuda oraya mi hazret? — Evet Fakat, bu işi bu sefer gen yapa- aksın! Çünkü, sultan Mehmed ordusilş Yav aa gül- göndereceksiniz. rim... Şayet icap ederse. Kasımpaşanın çök fena bir kısmın- da oturuyorlardı... Şimdi galiba iyi- ce bir eve geçmişler... Talihleri ken- dilerinş gülmüş... Amma netice mâ- 1üm değil... — Peki amma evlâdım, daha vazıh anlatınız, bütün bu malümatı ne su- retle ele geçirdiniz? — Peki efendim, anlatayım... Per- vin hanımın bir evlâdlığı vardır; kendisi benim dostumdur... Sevişiriz. — Bu kızın ismi ne? — Şermin. Zavallı Şermincik, Babanın telkin. leri tesirinde kalmış, bu yalanları Mhtiyaten söylüyordu. Meselenin in- kişafını görecek, işine gelirse mesele- yi ortaya vuracaktı, Fakat yalanı da beceremiyordu. Sözler ağzından dö- külüyordu. İhtiyar, her hareketinden bir mâ- sa çikarmak İstiyormuş gibi, dikkatle bakıyordu. Her halde kızın pek iyi ahlâklı ve pek bedbaht oldu- | unu halinden, Hadesinden anladı. O arada, yan odanın kapisi açıldı. (Aralıktan, Halide Vildan hanımefen. &i, meraklı meraklı baktı Klile de; İçerideki arkadaşı Hidayete bir işa- Pet yapmış, onun oturduğu koltuktan kalkmamasını temin etmişti, Buna rağmen deminki «Şermin; | ismi, annenin kulağına çarpmıştı; İ | başını kaldırmadan geb İ uğraştı, Bağdad üzerine yürüyor. Yakında nerdeyse şehir kapılarını tutacak, Esirci bu haberden memnun olmamışlı Bağdadı düşman seke 4 ciler mahvolurdu, Elle la alırlardı. Esirci bu tehiikey — Her türlü yardıma hazırın dedi - Düşündüğünüz işi İşo (A; tir) çok iyi yapabilir. Hem bilek Mdir, Hem de zekâm. Eslife İşo'yu esireiden satın alarak Uç gün sarayında alıkoydu. Bu kısa zaman Miinde ona -gideceği yerde- ne yapacağını anlatacaktı. * Nüsıreddin, İşoya gizli gizli anlatıyı seni sultan Mehmedin j #enin gibi güzel bir ka kolay kolay bırakmaz Barı dr vari; İşol Bu işi muvaffakıy hazinemin yarısını sana he Dünyanin en zengin ka, İgo, halifelerin y dığı için, Nâsiraddi müşte. Fakat, kolayon öldürmeğe x dan yakayı ele veri düşünüyordu. — Beni sultün Meh kalamazlar 107 Diye sordu. Halife — Merak etme, de fında dolaşan aösmlarımız racaklar. He; gtçirinca, ada alıkor. hmedin nöb: gilere birşey sezdirme! Onlar #ultan Mehmed öldükten & Ürler Halife, çöl dilberin Ertesi gün, esirci hasır buldu. Halife, Fa rek: — Haydi, yolunuz açık ols lerin ordugühına kadsr 80! Bız, Ve gülün boylu çöl yıldızına dönerek ve etti: — Bu geceden iibare dualar 1G Da yard tün ümidim sendedir. evinden vurmağa öyle yere ser ki, bir dahan in. Bun u sen çok kolay yapabilirsin, İşo! Arap kızı, halifeye söz verdi. ydan ayrılda) Ve ortalık kararınca yola çıktılar. (Arkası var) (1) ellarzem Türklerinde eski bir inanış vardı: Bir erkek, evlendiği zaman o kadını sevmezse, bir daha alır; ikincisini de sere- mez veya geçinemesse, üçüncü bir kadın da- ha almayı uğursuz sayardı. Düşmanını bir kere pusuya düşüren pusuda & mağlüp ede te de böyle idi: yenemez, ikinci güre;te de m. Üçüncü defa ayni adamla küresi gerin üçüncüsünü -bilhasa ayni yıl # tekrarlamak meymenetsizdir, derle hükümdar, ik kere üzerine yürüdü, muzafler olamadığı bir ülkeye üçüncü defa hücum yapmaktan çekinirdi. Zaferlerde & le buna riayet ederlerdi. Ayni yıl içinde iki hükümdarın tacını yıkarlarsa, teşebbüs etmezler, aradan vakit geçiesini beklerlerdi. Gözleri, koskocaman açıldı, E siz bir şekilde yerinde «— Kızımdan bahs , sesini tatlılaş — E... Anlat yavrum, anla Myorum... — Şayet bu Şermin hanımın ar: masına sebep İyi vereyim... Annesine de $ — Şimdi bu kızla analj yette bulunuyorlar, ewlâdım? — Çok çektiler, dahâ da çok çeke. cekleri var gelibs... Öyle görünüyor... Belki bilmiyorsunuzdur, haber vere- yim. Onlar, iki kişi değil, üç kişi: Yani, Mürüvvet isminde bir de kü. çük kız var, Pervirin kızı, öyle mi? — Evet... Şermin, bu anne kıza bekıyor... Zavallılar &ırf onun bak- masına kalmış vaziyettedir « Baş» kaca geçimleri yok... Şermin de çök anma şu İstanbulda bir bü- çuk sene zarfında hemen hiç İş bular madı, hiç para kazanamadı... — Vah vah... — Evet, son derece sefa! lar, Annesi hasta olduğu İç ona bakmak mecburiyeti: nından da Ayrı kaldi 1. yetle iş bulup İhtiyar ne vazi- A vr