samim yese Şam Wi senedenberi yılanlarla düşüp kalkan bir Türk kızı Sovyet - Fin Sulhü nasıl müzakere edildi in murahhası B. Paasiktvi Paris Soir O, kıymetli bir sahne artisti olduğu gazetesine mühim beyanatta bulunda kadar cesur bir yılan avcısıdır da... Avrupa sahnelerinden Afrika çöllerinde yılan avlamağa giden Bayan Feride Canan yılanlarla nasıl dost olduğunu Kaleye Erkeklerden ziyade kadınların Ohay- yanlara düşkün olduklan söylenir. Bu doğru bir müşahededir. Kedilerini bay- tardan baytara, hastaneden hastaneye dolaştıranlar, rin shhati için kendi sıhhatlerini ihmal eden ve hayvanlarla ahbaplığı insanlarla ahbaplıktan üstün tutan kadınlar görül müştür, Fakat bu ahbaplığın insana kor- kı anlara, bilhassa hem y nn en sevimsizi nsan yılanı kadar teşmil edi- akla gelir mi? iz kadar gelmez deyin, dün, on bir senedenberi yılanlarla düşüp kal- kan, onlardan büyük bir muhabbetle bahseden, Paris, Londra ve Berlinde Av- rupanın birçok büyük şehirlerinde yılanlı danslarile şöhret kazanmış, aynca müte- addid filimler çevirmiş, muktedir bir el- nema artisti olduğu kadar cesur bir yılan ayılan sevimk bir Türk kıziyle, bayan Feride Cananla tanıştım. Bayan Feride Canan, son defa Fran- sada, bir filim şirketi tarafından, yılan avcılığı yaparken (filme alınmak üzere Afrikaya gönderileceği sırada, harp pat- ladığından memleketimize gelmiş bulu- Buyor. İstanbulda bulunduğu bu kısa müddet zarfrıda da senaryosu kiymetli arkadaşımız (VA - Nâ) tarafından ya- alan ve (Haka) film stüdyosunda genç Türk artimlerinin iştirakile muvaffakı- yetle çevrilen (Son nefes) isimli bir fi- İlimde baş rolü muvaffakıyetle oynamış” tur. «Yılmaz Ali» isimbi bir dedektif ti- pini canlandırmış olan bu eser yakında şehrimizde gösterilmeğe başlanacaktır. Yılan merakı Bayan Feride Canan dün matmaamıza geldi. Biraz konuştuktan sonra öğrendik ki, onun şimdilik yeçâne endişesi, güm- rük mmüşkülün yüzünden İstanbula geti temeyip Pariste bir mağazada panaiyo- ner olarak bıraktığı her biri otuz kiloluk üç yılanından ayrı yaşamasıdır. Onları gok özlüyor ve fırsat bulunca yanlarına gitmekten başka birşey düşünmüyor. Bizim bir türlü anlıyamadığımız bu yılan muhabbetinin kendisinde nasil doğ- duğunu merakla sorduğumuz zaman © da bizim hayretimize bir mâna veremi yerek şöyle anlatı; — 1929 da Paristen Almanyaya git miştim. Birgün Hamburgda bir hayva- nat bahçesini gezmeğe gittik, birçok vahşi hayvacıları gördük. Yılanlar daire- si önüne geldiğimiz zaman ben girmek is- temedim. O zamana kadar en korktu- ğum hayvan yılandı. «Katiyen girememi> diye tutturdum. Arkadaşlarım israr et- tiler. Adetâ zorla ve pek çok korku içinde içeri girdim. Bir de baktım, ora- da bir Arap kızı yılanlarla oynuyor. İçime bir cesaret geldi. «Bu kız neden korkmuyor da ben korkuyorum?» diye düşündüm. Bir meraktır başlamıştı. Er- tesi gün yine yılanlar dairesini ziyarete gittim. Camekânlara yaklaştım. Gardi. yana hayvanların cinslerini, zebirli olup olmadıklarını, herkesin bu hayvanlara alişp alışamıyacağını sordum. 4Cardiyan «Tabi, Herkes alışır, dedi, İsterseniz «izi de alıştıralım». Ben şid- detle reddettim, Fakat iki gün sonra tekrar yılanlar dairesine gitmekten ken- dimi alamadım. Bu ki hayra elimle tutmak istiyordum. nana en tatlı zevki verecek gibi görünüyordu. Gardiyana «Bunlara nasıl alışılır? diye sormaya başladım, Adam bir hoca mev- sat olduğunu söyledi. Hoca da bahçenin sahibinin damadı imiş. Kendisile görüş” tüm ipi Ki öğrenince çok ho- «Ben iki üş ay içinde bu yılan” Sf vin al alli Ni pek sevdikleri köpekleri- © Bayan Feride Canan kendi yılanlarile meşgul olurken | Arkadaşımız (VÂ-Nâ) nun senaryosunu yazdığı filimde baş rolü oynıyan Bayan Feride Canan Yılanlara karşı müdafaa «Artık beni yılan merakı sarmıştı. Üç ay Hamburgda kaldım. On beş kilo | ağırlığında bir buçuk metre uzunluğun- da yılanlara hakikaten üç ay sonra alış- mıştım, . Fakat alışıncaya kadar neler gektim, Beni beş on defa ısırdılar. Bere- ket bunlar zehirsizdi. Birkaç defa hasta olup yatağa düştüm. Nihayet kendimi müdafaa etmeği öğrenebildim.? Bayan Feride Canan heyecanlı idi, elile işaretler yaparak: — Meselâ, diyor, yılanı boğazından şöyle yakaladınız. O hemen kuyruğunu Oomuzunuza atarak (sizi boynunuzdan sarmaya çalışır. İşte buna meyda miyeceksiniz. Yoksa kemiklerinizin kr nldüh gündür. Fakât ne tuhafur biliyor musunuz. Yılanlar insanı mutlaka boy- nundan sarmaya çalışırlar. Oradan in- senın boğulacağını nasıl biliyorlar? Şa- şarsınız? Yılan peşinde «Almanyada yılanların peşinde epey koştum. Sonra Parise döndüm. Zaten orada otururdum. Hind oyunları, Şark dansları yaparak o hayatımı kazamıyor- dum, Yılanlarla ahbap olunca numara larıma bir de yılan ilâve edilmiş oldu. Derhal angajmanlar aldım. Pariste Ta- barin'de, sonra . Foliberjerde | çalıştım. Halk fevkalâde tutuyordu. Buradan Ber- line çağrıldım, Londraya gittim ve bir aralık da Afrikaya geçerek yılan avcili- ğına çiktim. Yılan avcılığı «Yılan merakı bana bütün Afrikayı dölaştırdi. Tunusa, Cezayire, Fasa, Sen- lülye, Bamakuya gittim. İlk defa Ka zablankada vahşi hayvan ayına - çıkan bir kafileye katıldım. Evvelâ beni, ka» dın olduğum için korkarım, işlerini alt Get ederim, diye almak istemediler. Yi” lanınız var mı? dediler, var, dedim, gös- terdim, bunun özerine yanlarma almaya ii iç 4 ay Dakkarda kaldık. Senlüiye Bamakuya gittik. Her gün sabahın sast altısında ava çıkardık.» Yılanlar gas) yakalanıyor? kolay! Yılanlar kumun için- çöreklenmiş olarak a e ER nah yılan kapanlarinı civarlarına yerleş- İeştirir. Yılanlar ölü hayvan katiyen ye şmezler, i ün yapılarak yılanlar üyandınlır. Kalkarlar, etrafta dolaşmaya başlarlar, Kobayı bis- sederler ve ağır ağır kapanın içine girip kobayı sararlar, Yılan bu kapandan bir daha çıkamaz. Biz bu seyahatte birçok yılan tuttuk. On beş gün sonra bana düşen iki büyük yılanla Dakkara döndüm.» lüm tehlikesi Bayan Feride Canan başından geçen wn büyük tehlikeyi şöyle anlatiyor: velki sene idi, Pariste Senmari- ten hayvan mağazasinda baytarlık var zifesi görüygrdum. Yeni yılanlar gelmiş dedik, w inin ipekleri Şi irkaç yılan var zsnaettim, Tor- hanın” ağzını açtım; Meğerse bu bir tek yılanmış, ağzına bakmak için boğazını tutunca hayvan fırlayıp boğazıma sarıl maz mı) Atik davranamamıştım. Hay- van yavaş yavaş boğazımı sıkıyordu. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Derhal yetiştiler, Bin müşkülâtla kurtardılar. Fransız gazeteleri bu hâdisey İstanbulda akrabam ve abbaplarım beni öldü zannetmişler, acımışlar, ağlamışlar. — Yılanın bu sarmak tehlikesi nasl önleniyor? — Ben yılanla dansederken yanımda daima bir kova su bulundururum. Hay- van elden kurtulup böyle bir sarmak tehlikesi ihdas edince derhal üzerine su dökülürse yavaş yavaş gevşer, Yılanla korkulu ahbaplığımızda tek kurtulmak şansı bu bir kova sudur. — Bu yılanlar zebirli değil mi? — İki cins var. Bir kısmının müdafaa » Zehirsizler de o böyle ıkaladıklarım öldürür- rade Piton, karayılan, çıngıraklı yılan ve Kobra ile meşgul ol- dum. Bunlardan karayılan, çıngıraklı yı- lan ve Kobra zehirlidir. Karayılanın ze- biri insanı iki saatte, çıngıraklı yılan bir buçuk saatte, en müthişi olan Kobra bir saatte öldürür, Ben daha ziyade Piton ile meşgul oldum. Bu zehirli değil sıkıp öldürücü bir yılandır; insanı bir kaç da- kikada boğabilir. Kobranın intikamı Fakat Kobralar çok mütliştir. Ben Tunusta Mahmud isminde biz Tunuslu ie tanışmıştım. Kobraları vardı. Onu Belçikaya Anvers sergisine götürdüm. Orada büyük bir Kobra yılanını flüt ça- larak ve fesini wırtarak Ooynatıyordu. Zaten yılanın bu esnada yaptığı oyna” mak değil, iz'aç hareketlerine karşı ken- disini müdafaadan ibarettir. Mahmud burada yılana fesini isarterken hayvan birden elini sokuvermiş. Mahmud biş sesini çıkarmadı ve hemen belinden bi- ana ni orada parmağını kesiver- di. dan başka kurtuluş çaresi de yoktur. Mahmud fkinci bir sokma hâdi- sesinde de Bteki parmağını ateşe sok- muştu, Mhayet Kobra Barselon fuarın da intikamını aldı, Mahmudun boynun- dan wırmış. Bir saat içinde öldü zavallı adam. Bu müthiş sahneleri gülerek, neşe içinde, anlatan yılandan pamuk tüylü, sevimli bir kedi yavrusu gibi bahseden bayan Feride Canan yalnız yılanlarını Pariste bıraktığı için üzülüyor — ir — Yılanlar o kadar korkun, Merak etmeyin, insan çabuk ia me Sor ra bırakmak dstemez... Yakında onu beyaz perdede (VA - Biliminde, sayredacekainiz. Dalia * gilken Gün dettiklerine dair Helsinkide Paris - Soir muhabirine şu beyanatta bulunmuştur: — Akşam östü, geç vakit Helsinkiden Aboyn araba ile hareket etmiştik. Orm- dan hususi bir Fin aresi, bizi akp Seokholme, oradan da hükümeti- nin bize tahsis ettiği bir tayyare Mosko- yaya götürdü. Yalnız yolda tayyaremiz, benzin almak için ORigadn biraz dur- muşlu. 7 mart günü saat on altıda Moskovs- ya götürdü. Tayyare istasyonunda bizi perisi şefi Barkof, Sovyet hariciye rliği Avrupa şubesi şe, Lozova- ki. karşıladılar ve kuvvetli üç Ame- #kan otomobiline bindirerek Ostrovs- kaiya caddesinde muhteşem bir villâya götürdüler. İngiliz - Fransız heyeti aske- riyesi ve Türkiye Harisiye Vekili B. Şükrü Saraçoğlu Moskovada bulunduk” İarı zaman bu villida misafir edilmiş lerdi. Bir müddet dinlendikten sonra arm B. Molotofu ziyarete gitti İsr. B. Molotof beni ve B. Rytiyi gör mek arzusunu izhar ettiğinden Kremlin sarayına gittik. — Bu ilk mülâkatta ne konuştunuz? — Yağmurdan ve'iyi havadan bu, bir nezaket riyareti olduğu cihetle, derhal siyasi meselelere temma etmedik. B. Molotofun çay ziyafeti B, Molotof, beni parmağile göstererek B. Rytiye dedi ki: «Sizi tanımıyorum amma, arkadaşı Baz, eski bir tanıdıktır. B. Molotof, bize çay ziyafeti verdikten sonra gece saat on birde villiya döndük. İlk mülâket bu tarzda cereyan ettiği cihetle, vaziyet > de fena bir şekilde inkişaf etmiye- ti, Hakiki müzakereler, ertesi günü, saat on dörtte başladı. Müzakere esnasında, kaba herhangi imuarneleden şikâyet et- memiz için hiç bir sebep mevcud değil dir. Fakat konuşmalarımız, o andanbe- H, barid bir şekil almıştır. B. Stalin hiç görünmedi |, Bu mürakerelerle, gezen teşrinievvek. Büyük tar” yi Sn e örn mesidir. Sovyet murahhaslarile relerimiz esnasında Okendisini ie de va bile görmedik. Halbuki geçen teşriniev- velde cereyan sekiz konuşmadan yedisinde müzakerelerde piposunu içe- yek hazır bulunmuş ve müzakereye ara sıra karışarak konuşmaları daha samimt bir şekle sokmuştu. Bu defa baş murah- has B, Molotof idi, Kendi müzake- rede İannoz ve general Vasilievski yar B. Molotof, bazı müsmadat gösterme- sini kendisinden istediğimiz zaman bize yu cevabı verdi: — Bu, harp kanunudur. Hiçbir mü sandeye muvafakat edemeyiz. Başka büyük devletler olsaydı, sizden fazla olarak tazminat da İstiyeceklerdi. Müzakerelerimiz arasında iki defa gülümsedi. İlk defasında bizden biri, Büyük Petronun bile Finlândiyanın bir kısmı için İsveçe iki milyon taler ödedi- ğini ve büyük Petronun izini takip eden Sovyet hükümetinin de bu şekilde ha- reket etmesi lâzım geldiğini söylediği zaman B. Molotof şu cevabı verdi: — Büyük Petroya sorunuz. Eğer bize emrederss para veririz. Diğer bir defasında da B. Molotof, 1912 senesinde gizlice Helsinkiye gel- miş olduğunu ve Finlândiya . şebrinin el bir şehir olduğunu hikâye etti . Stalin de geçen teşrinievveldeki mil- korolerde aynı şeyi söylemişti! Nefis yemekler Kremlinde, Molotof'un odasından ayrıldığımız zaman e edilmiş olan villâya döndük, da bize nefis bir yemek ikram edil. di. Umumiyet itibarile servis ve yemek» İer, ber türlü takdirin fevkinde idi. Her yemekte bize taze siyah havyar ikram ediliyordu. O gece — 22 de tekrar Kremlin sarayına gittik. Bu iki Uk mülâ- katta münakaşalar uzun sürdü. Bu ko- muşmalarda oFinlândiyanın noktaj na garını izah ettik ve prensip münakaşa ettik. Bu konuşmanın sonun- da Sovyetlerin bir sulh projesi hazırl» yarak tedkik etmek üzere bize vermeleri goktasında mutabık kaldık. Ertesi günü Molotof'un doğum yıldönümü oldu- cihetle, mülâkat olmadı. Sovyet şalh projesini aldık ve aramızda müze” Sovyetlerin mühim bir noktada fedakârlığı — Sovyetler sizi tazyik etmediler mi, «ize bir mühlet tayin etmediler mi? — Hayır, Bize düşünmek için istedi- Hai 7 Hükümetine muhabere edebili- ışma eyle iyi SY eee âik've' telgrafla talimat aldık, — Rusların vize verdikleri tekliflerle kabul ettikleriniz arasında büyük bi? fark var madı? — Hayır; bilyük bir fark yek. — Röslar, taleplerinden hiç birinden feragat etmetmişler mi? — Evet, mühim bir meselede ve ba teferrüatta Ruslar İeragatte bulundular, vasıtasile (bildirilen Sovyet tekliflerle nihal metin arasında fork yok mu? — Evet pek mühim bir noktada fark var. Fakat bu fark bizim İehimizde ol duğundan bahsetmemeği daha muvafık bulurum. Kandalachtadan Kaemjaerviye bir şi- mendifer hattı inşası, İsveç Ovasıtasile bize bildirilen Sovyet projesinde yoktu. Maamafih bu hattın inşasına büyük bir ehemmiyet verdiler. (B, Paasikivi güle- rek) Ruslâr, yalnız eşya nakledecekleri- mi vadettiler. Diğer taraftan Petsamo'nun nikel ma- denleri Finlândiyanın elinde kalıyordu. 10 ve li martta da muahedenin hükürm- müzakere etmek ve bazı değişik- İikler teklif etmek için Rus murahhasla- rile görüştük. B. Molotof teferrüatir ton radan i ve halihazırda en mühim şeyin, muhasamahı tatil etmek bir sulh muahedesi ok tekliflerini kabul etmek veyahud müza- kereyi kesmek şıklarından birini ? etmek icab ediyordu. İZ mart gece sabaha karşı saat ? de mushedenin rusca metnini imzaladıktan sonra (o villâmıza döndük. Kâtibimizle tercümanımiz, sabahin saat beşine kadar muahedenjn metnini finceye tercüme et- tiler. Muahedenin fince metinini imzala- mak için Kremlin sarayına gittiğimiz za- man B. Molotof çay ve kuru pastalar ikram etti, 13 martta protokolü imza- lamak için tekrür Kremline gittik n- ra du bizi beklemekte olan İsveç tayya- resine binerek memleketimizin yolunu tuttuk. , — Moskor: iken başka devletlerin murahhaslarile görüştünüz mü? — Evet, iki ecnebi devletin murah- beslemeyi Erkent Ruslar, da. zehabını uyandırmamağa o eh atfettik. — Hangi devletler? Avrupa devlet leri mi? — Evet, Avrupalı devletler... isimlerini söyliyemem. miyet Fakat ir ve Norveç ile aktetmek iş tediğiniz tedalüt ittifakın, sulh muahede- sinin üçüncü maddesile kabili telif ol madığını zannetmiyor musunuz? — Hayır, Bir Şimal pakti akdi mese lesi, Moskovada kurcalananmamıştır. Fakat öçümcü madde Rusya aleyhine müteveccih bir kavalisyondan bahsedi- yer. Halbuki bizim paktımız, bütün düş yaya karşı müteveccih olacaktır. Tekirdağ Çocuk Esirgeme kurumunun faaliyeti Tekirdağ (Akşam) — (Şehrimiz Çocuk Beirgeme kürumu büyük bir faaliyet gös- termektedir. Halen şehirde 250 çocuğr ye- mek yedirilmekte olup ayrıca 95 fakir ço- Gcuğun kitap ve giyecek ihtiyaçları da te- min elin Kurumun yardımile lisede e de vardır. Geçen yıl bu , Üyelerinden (1190) Hira 33 Sa Mihal etangi, bu yılki mutasavver bütçesi 1800 Ilra olarak kabul edilmiştir. Kurum reisi Maarif müdürü bay Emiş Ataç ve mesai arkadaşları bay Hikmet Çe- ik. Avni Koral, Muazzez Özçubuk, Sıdkı kıymetli yardım ve imesallerile 'Te- firdap gocuk esirgeme kurumunu çok iyi bir hayır müessesesi haline getirmişlerdir. Tekirdağda fotograf ve resim sergisi Tekirdağ (Akşam) — Halkevi tarafından resim ve fotoğraf sergilerine e müsabakası birinciliği. Bİ de bay Hilmi BE Tüoebaş Kas kazanmışlardır, Tekirdağda büyük bir iskele yapılıyor Tekirdağ imar plâni Tekirdağ (Akşam) — Tekirdağınm imağ plânı, belediye meclisi ve imar heyeti ta- rafından tedkik ve tasvip edilmiştir. Avan proje tasdik edilmek üzere Nafıa vekâleti. ne gönderilmiştir...» 5. 4