SÖZÜN GELİŞİ Bahar geldi shar geldi. Artık bundan biç kimse şüphe edemez. Hatti «Zomiküh» daki Hakim Senai bile... Bugün İvaz ağa karşısına çıkıp «Bahar gek di» dediği zaman Hakim Senai «Bahar geldi dememeli, sanırım ki gelmiş demeli, kati söylememeli, şüphe etmeliz diyerek işi gene muyalalaya dökmeğe kalkarsa halteder, Çünkü baharın geldiği gün gibi aşikârdır. Badem ağaçları çoktan çiçek açtı; nerede ise dökülecek. Güneş bizi ar- tk hemen her gün ziyaret ediyor. Aydınlık gökyüzü, parıltılı mavi deniz, yeşil tabini! Kumrular yuvada İhtimamia büyüttükleri yavrularına şimdi uç- mak öğretiyorair, Ve nerede İse kârmcalar kış uykusundan kalkarak yevese ağustos böceğinin akil eföiremediği faaliyetlerine tekrar başlıyacaklar. Bahar geldi. Bilhassa sesler onun geldiğini kati surette İspat Vapur düdüklerine kulak verin. Bir ay evvel olduğu gibi derinden, boğuk boğuk değil, tiz, yüksek perdeden çıkıyoz, şehrin üstünde mesafeleri geniş ndımlarin aşarak bir uçtan bir uca koşuşuyorlar. Yogurteu ağuna mendil tıkanmış gibi. zorlanarak O bağırmıyor; sesinin mahalle İçindeki akislerini atarmış gibi dolaşıyor. Sucunun atı belli ki, kişnemek arzuları içinde... Ve genç horodar, seslerinin tavukları rahatsız et miyeceğinden emin olarak öterken ortalığı çınlatıklarından memnundurlar. Çünkü bahar gelmiş, kış günlerinin kalın, içinden ses geçmiyen havası şeh- dinleye dinleye zafer nağrası rin üzerinden kalkmıştır. Oh! Dün sabah ilk defa olarak soba, gözüme manasız bir ev eşyası gibi gö- ründü. Pencerelerin kapalı durmasını evin içinde kim istiyor? diye düşün- düm ve sokağa çıktığım zaman sırtımdaki palto, bütün kış sıkletini hissetme- den taşıdığım o palto, bana fazla ağır geldi İnşallah bir kaç gün sonrü s0 balar sökülecek, pencereler açılacak ve paltolar istirahate sevkedilecektir. Çünkü bahar gelmiştir. Bu satırları okurken hava kapah, gökyüzü bu- batlarin örtülü böle olsa merak etmeyin, bahar bulutudur: Nisan İçin feyizii yağmurlara hazırlık! Kardeş katili Bir kadın, kız kardeşimi öldürdü İnebolu (Akşam) — Abana nahiyesinin Hacıveli köyünde bir otnayet olmustur. Bu köyde Emine adında biri, kız kardeşi Ay- isyi kıskançlık yüzünden öldürmüştür. Ay- in kocası İstanbulda çalışıyondu. Karm- nbula getmesini yasmış, kadın gel- mey merak ederek memleketine git- iştir, Bnine, kız kardeşinin İstanbula git- #lğiini söylediğinden İstanbula hareket et- miş, fakat İstanbulda karısını bulamamış- tir. Bunu Üzerine tekrar memleketine gele- rek hükümete müracaat etmiş yapılan tahkikat netiçosinde Ayşenin cesedi pırasa tarlasında bulunmuşbar. Emine cürmünü irat etmiştir, Tokat spor birliği reisliği "Tokad spor birliği relaliğine posta ve ielg- raf müdürü B. Kenan Çakarın seçildiğini, mahallinden verilen maltmaf üzerine, yaz mıştalk. Spor birliği relsi İhsan Aybek im- le aldığımız mektupta bu haberin doğ- rü olmadığı ve spor birliği retst kendisi ol- duğu bildirilmektedir. 96 yaşında ölen meşhur kâşif: ediyor. Şevket Rado Garib bir vaka Kaybolan çiflik işçisi sina- yete kurban mı gitti? Adana (Akşam) — Adananın Mhl: min- takasında bir şiflikte işçi İbrahim Kuş on. tadan kaybolmuş, bunu öldürmek suçile Ni- had ve Timur adında Iki kişi yakalanmışta. İbrahimin ceşedi aranırken adliyeye biri müracatia: «İbrahim Kuş benim, ben öl- | maedim, demiş. İorahim meydana çıkınca Nihad vo Timur tahliye edilmişlerdi. Adliyeye müracast edenin hakiki İbra- bim olmadığından şüphe edilerek şimdi Ni- had ve Timur tekrar tevkif edilmişlerdir. Vaziyet henöz aydınlanmamıştar. Tahkika- ta devam ediliyor. Trabzonda idman gücü fut- bol şampiyonu oldu Trabzon 26 (A.A.) — 6 klip ara sında icra edilen bölgemiz 939/40 fat | bol liz maçları bu hafta yapılan oyun- larla nihayet bulmuş ve İdmangücü 29 puanla mağlâbiyet kaydetmeden Trab- zon şampiyonu olmuştur. i dim» dedim, Razı oldu, İ fünuns diye, güya «Servet: gazete RANLY Telgraflar imeş- hur Fransız fizik zini verdi. Narı beyza haline gelirilmiş gazlardan ve eisimlerden çıkan elekrik odeşarjları İÇ hakkındaki tetebbülerile ik şöhretini ka- | ) beşeriy sandı Bilhassa kondüktörün (cohdreur) keşfini ona medyundur. Telsiz telgrafın ğbaşlırı movsautu teşkil eden bu icad, kendi- 1845 senesinde Ami- önete doğdu. Yük- şek muallim mel- İsbinde okuduktan i sonra Bourgas 1i40- a pi sinde protesbr ol- ur da. Derken fizik tedrisat direkiğrü r geti Braniy, 30 / yaşındayken 1573 te fen dök- e tor payesini almıştı. 1675 te Rollin kol- i6ji profesörlüğünş getirildi Üniversiteden Ayrılıp Paris Kafolik enstitüsünde fizik profesörü oldu. Ve yarım asır müddetle bu alteyi ifa etil. 1833 de tab doktörtüğü te- sinin ismini taşır: (Cohdrour Btanly) 1003 te Curie ile beraber Osiris mükâfa- tanı kazundı. 1906 te, radyo kondükbtöt eb- | rafında tecrtibe yaparken tslemekanik me- selesinin umumi izalına erişti: Tuhtelba- birlerle tayyarelerin uzaktan idaresi böy- lecr mümkün olmuştar, Mühtelif meomualarda Oİntişar eden | muhtralarından maada, ilme şu eserlerini kazandırmıştır | Traltö ölömenisire diğlectrisitğ (1896), Traltö ölömenisiye de physiguc (1898), Cours öldmentsire de physlaue (1896) 1911 de Fünun Akademisi âzan seçildi Alim, 98 senelik wan hayatında Fransa- | nın eş harbe girdiğine şahid olmuştur. Radyoya bu derece emeği geçen Edouard Braniy radyodan nefret ederdi; dinleme- sini hiç sevmezdi. * Zülbiye tefrikasının sonu (Wâ - Nü) nun Zâlbiye kelimesine dair yandığı tanbesi bir fikra üzerine, kendisine Muhtelif mektuplar getmektedir. Gerek anadoluda, gerek Rumajide bunun esağyağlı yprak dolmasınm Suyu, minaxma olduğu- | bu karilerimiz tasdik ediyorlar. Eski Bvkaf imüsteşerı sayın bay Şevki Eren de (Vâ - | Kü) ya şöyle yazıyor: «Benin malmd sülbim hakimdaki ma- Gnlene Sadun Galip bey oğlumuz tarafın- dan yazılan fıkrayı okuyunca ben de gay- Btu gelerek ve daha doğrusu işsizlikten İstifade ederek baz: Kitaplara göz gezdir dâim Hatıran olsa gerektir; ken bu zülbiyeyi Ipbida bana sormuştun. Ben de pek iyi bi- miyorum ârıma bir #ntli İinine bensiyor, a olacaktır, dtmiştim. ice doymuş ölen Dir ime na Ikram olmak üzere vuku bulacak tekli fe, o kadar doydum Ki Zülbiye olsa yiye- mem, denilmesine göre, Yaprak dolmam suyundan biyade bunun mühim bir tattı olması akla daha mülâyim gelir. Sadun Galip boy oğlumuz, Şemseddin Sami beyin Tüzatinde bir tatlı ismi olduğu- nu bulmuş; ben de Ahmed Vefik paşanın Lehçosinde bir tatlı ismi olduğunu oku- dum, Ahmed Vefik paşa bu gibi lügatlerde İmamı sukmi olduğunda şliphe olmadığın. | dan, artık dolma suyundan vazgeş ve ol- &ukçe evühim biz tatlı olduğunu Kabul ot Bundan sonra da bu tatlıyı yapanı tahkik et de öğrenip berabero» yaptırıp yiyelimiz | | Böyletikle eziitbiye» nin tatlı bilme yin sanma, Mei gına getirdiği için bu mev- Nörasteni, zafiyet ve Chlorose Servetifünun mecmuası 50 yaşında B. Ahmed Ihsan Tokgöz Servetifünun'un yarım asırlık hayatını anlatıyor Servetifünun sahibi son nesil gençlerinden en çok Halit Fahriya gü üveniyor Servetifünun mecmuası bugün ellinci senesine giriyor. Sahifelerinde yarım asırlık 'Türk edebiyat ve fikir hayatının şimdi mekteplerde oku- nân seyrini tesbit etmiş, nesilleri et- rafına toplamış bir mecmu&... Onu yarım asır devem ettiren B. Ahmed İhsan Tokgöz, bir teraftan Bervetifünun'un 2275 inci, yani ek nel sene fevkalâde nüshasını hazım larken bir taraftan da Denim birinci nüsha hakkında sorduklarıma cevap veriyor: Servetilfünun'un ilk nüshası 1307 martının 27nci günü çıktı «Bervetifünun» adının nereden gek diğini merak ediyorsunuz demek? Ben bundan evvel «Ümran; diye bir mecmua çıkarıyordum. 1890 da, Maa- rif Nazırı Münif pasanın «Yıldız bö- ceğis isimli bir hikâyesinden dolayı | maarif eneiimeninde muayene olu- nan bütün mevkut risaleler lâğve- dildi. «Yıldız böceğis ismi «Yıldız» rayına bir telmih addedilmiş. Bu yüzden mecmua çıkarmak istiyenle- rin asgari otuz yaşında olmaları, si- yasi gazete çı r gibi Babıiliden | müsaade almaları mecburiyeti kondu. Halbuki benim yaşım henüz yirmi | üç. Zaten istida edenlerden kimseye de izin verdikleri yok. Tercümanı Ha- kikat «Müntehabatı Tercümanı He- kikats diye bir lâve çıkarıyordu. Dostlar bana: «Bir gazete sahibini kandır da sen de bir ilâve çıkar» de- diler. O züman Galafada bir Rum Servet» İsminde bir gazete neşreder- di. Ona gittim. <İlâve müsaadesini al, sana ayda beş allan Kira vetece- ve «Serveti. sinin ilâyesi olarak mecmuanın neş. rine müsaade edildi, Memlekette henüz çinkografi yok, »afbaalarde, kimse resim basmasını bilmiyor. Bunun üzerine resim bas- mayı öğrenineğe karar verdim. Parise ve Viyanaya gidip bu sanati öğren- dim. Viyanada İstanbulun fotograf- larından klişeler ısmarladım. İstan. İnıla geldiğimde, ağustosta çıkan Ser- vetifünun'da Tophane camisinin ves mini bastım. Bu bir hâdise oldu Servetifünun'un ilk yazıcı- ları, Edebiyatı cedide O tarihte Servetifünun'un yazıcı- Jar: Nabizade Nâzım, Ahmed Rasim, Mahmud sadık ve Besim Örmerdi. İ için güzel resi | zirai şeyler İ şısındaki y 1895 den itibaren mecmuaya bir kıs! mu siyasi İlâye ettik. Ayrı sene, Recai Zade Ekrem; Hâlid Ziya, Tevfik Pikrot bazı eserler neşrine başladılar ve biraz sonra Ekrem bey hepsini himayesi altına alarak «Edebiyatı Cedide» yi | kurdu. 1896 Yunan muharebesinde evkalâde nüshalar çıkardık. Hüseyin Cahid, Ahmed Hikmet, Hüseyin Siret, Mehmed Rauf, Hüseyin Suad Edebi yatı Cedideye iltihak ettiler. 1898 Servetifünun'un en parlak edebi devresidir. Abdülhak Hâmid «Finten> ismindeki romanını Londra. dan bize gönderdi. Ahmed Şuayip, Mehmed Cavid de mecmuâaya girdiler. | Servetifünun'un kapatılması 1901 de Hüseyin Cahid <Hdebiyat ve hukuk» serlâvhalı ve tarihte ede- bi neşriyatın siyasiyata yahut siyasi vakayiin edebi neşriyatı tevlide taa Yüku olduğunu anlatan bir makale yazmıştı. Bir jurnalemın müzevirii- gi İle irade çıktı. Gazete kapatıldı. Hüseyin Cshidio beraber cinayet mahkemesine verildik, Veled Çelebi de sansörümüz olârak bizimle mab- kemeye verildi, Tegokkür olunur ki o zaman Adliye Nezaretinda Abdür- rahman paşa gibi namuslu vürera dan biti bulunmuyordu. Mabeyinei olarak benim sınıf arkadaşım Arif bey vardı. Bunlar uğraştılar, dört ay | naka | Biran durdu dedikten sonra Servetifünün'ün ö rihçesine şöyle devam etti: — Bunun altına Cahid de bir m kale yazdı. 27 Temmuzda çıkan nü# hamiz İstanbul gençliğinin asim” üstüne getirdi. Çünkü doğrudan doğr”. ruya hafiyeliğe hücum ediyordu. Hü seyin Cahide Cemil paşanın göster dikleri celâdet fevkalâde idi, Bu politika patırdıları arasnd& bizim mecmua biraz gevşedi, İ siyasi dedikodulara, döğüşlere, kıtak B; Ahmed İhsan Tokgöz sonra meni muhakeme kararı verildi, Hi lendi. o lere sahne oluyordu. 1909 Martı bi” şında gazeteyi bir huzur zamanf E intizaren kapadım. | Fecriâti , 31 Mart vakası oldu, ortalık temi” Servetifünun'da («Fi edebi teşekkülü kuruldu. 1000 nu” rah ntishamızı «Bininei hafta» ismi? zamanın (ogençleri hazırladı. * Fecriâti başlamıştı. Azalari sunlari: Hamdullah Suphi, Yakub Kadri, P# zil Ahmed, Refik Halid, İzzet Melik Köprülüzade Fund, İsmail Abdülhamid «Neden muhakemeleri | Şahabeddin Süleyman, Ali Cani menolunuyor?» diye galeyan etti, Meni muhakemenin ne demek oldu- gunu anlamâamıştı. Abdürrahman paşa burada celâdet gösterdi Ben kendisinin yanına gittiğim zaman «meni muhakemenin beraate akdem olduğunu padişaha yazdım oğlum dedi ve gazete yeniden çıktı. Gazete yeniden çıktı amma edebi. yatı cedide mektebi tamâmen taru- mar edildi. Hüseyin Cahid Vefa mek tebine müdür oldu. Mahmud Sadıkla beraber kaldik. Gazeteyi doldurmak m yahud sıhhi, fenni, zıyörduk. 1908 inkılâbı 1907 de matbaayı Babıâlinin kar- re b derek naklettik. 1908 inkılâbı bizi burada buldu, Bü- tün mefküreci arkadaşlar etrafımıza toplandılar. 1908 Temmuzunun onuncu günü (23 Temmuz) sabahleyin OPendiğe doğru gezmeğe gidiyordum. Haydar. paşada. aldığım gâzetede şu dört sa- tarık «Tebliği resmi» yi okudum: eMeci Mebusanın tekrar inika- dını ve intihabat yapılmasının vilâ- yetlere tebliğ olunduğunu ba irade seniye ilân ederiz.» Şaşılacak bir hâdise idi. Çünkü öy- le bir zamanda yaşıyorduk ki, meclisi mebusan sözünü ağzına slan uçuru- Tuyordu. Hemen gazete matbaalarına gittim. Muharrirlerin falan kimsenin haberi yok. Sabaha karşı sansör gel- miş, kimsenin haberi olmadan bn teb- ib koydur » Ogünew ma olduğu için sokaklarda da kimse lere rastlanmıyor, Yevmi Serveti Fün Cumartesi sabahını bekledik, Me- sele anlaşıldı. Ben Selânikte İttihad ve Terakki cemiyetine İstanbulda bir İ haweket olunca Servetifünunu yer- mi yapacağımı vadetmiştim. Serveti- fünun günlük gazete oldu ve Tem muzun 25 inci günü yevmi olarak in. tişara başladı. Mahmud Sadık, Hü- | seyin Cahid, Fatin Hoca, merhum Dahiliye Nazırı Mehmed Celâl, müze müdürü Hamdi bey merhum matba- ada toplanmıştık. Hamdi müdhiş bir bafiye o gün Zabtiye Na- zırlığına getirildi. Bunun mânüs hürriyet havreketile mücadele idi. Biz matbaada bu meseleyi hararetle mü- ederken operatör Cemil paşa da geldi. O de y atıp tabuy o rat Cemil paşaya «Bu adamın hafiye oldu yazi yaz, gazeteye basalım: dedik.» B. Alımod İhsan Te burada ve o samânki hayre- tini hâlâ muhafaza “fen bir tonlar Nazırına rÖu, | ğe e yazı verdi gağlişeri iinde | una dair bir | Ismail Müştak, Asaf Muammer, Süha, Ahmed Samim, Ruşen Fecriâtinin faaliyeti harbi umumi” kadar devametti. e Memlekete WE metli eserler verdiler. Umumi harpten sonra Serveti Fünun ) Servetifünun oneşriyatına deva etti. 1914 muharebesi geldi. Ba de” virde muharebe musavver gi liği yaptık. 1920 de Ankaranın emri# matbuat mümessili olarak Almany#” ya gönderildim. 1922 de Lozana bir tim. Bu müddet zarfında Servetifü- nun çıkmadı. Muharebe esyasında Servetifünun Üç yıl, ayrıca yevmi nüsha dahi çıkarmıştır. Lozanın şerefli sulhünden &onra İstanbula geldik ve 1924 de Serveti Fünunu yeniden kurduk. Bütün eski t k müharrirler etrafımızda idi. Ondan sönrasi ise malümüunuzdur. Kırkıncı senemiz geldiği vakit 1930 da, yine böyle İstanbul matbuntının teşvikile bir şerefi gün yapmıştık. 1932 denberi do mebus bulunuyorum. Bugünkü Serveti Fünun Bugün de yeni gençlik, taze nesil etrafimızdadır. Hepsi genç, hepsi ateşli adamlar. Onların içinde en çok güvendiğim Halid Fahridir Konuşmamızı bitirirken, Ricairade İ Ekremin!910 da yanıp bininci nüs hamızda neşrolunan bir mektunun İkinci fıkrasını şükranla yadetmek isterim. © «Servetifünun, benim önümde üç neslin birbirine bağlan. masına çalıştı. Bundan sonra da bü. tün nesilleri böyle bağlıyacağına içim- den gelen bir sesle inanıyorum: de mişti. Büyük üstadın bu sözü Feori- Atiyi doğurmuş, şimdiki gençlerin mefkürecilerini buraya getirmiştir.» B. Ahmed İhsan Tokgöz bundan sonra, Serveti Fünunun ellinci senesi münasebetile Hatld Ziya Uşaklıgil, Besim Ömer Akalın, Hüseyin Cahid Yalçın, Kemal Gedeleç, Fazıl Ahmed, İ Selim Sırn, Refik Halid, Hakkı "Tarık İ Us, Haydar Rifat, Bürhan Cahidden gelen tebrik mektuplarını gösterdi. Üştad mecmuasının ellinci yılını id- İ rak etmesinden haklı olarak çok mo- sud görünüyordu. eti Fi S nın matbaasından ây- | milrken Yahya Kemalin şu İki msrâ- | ımı murldânıyordüm: Vardır iki bahtiyar insan Ahmed Cevdetle Ahmed İhsan «AKŞAM» Servetifünun sahibini tebrik ve mecmuasını daha çok sene ler yaşatmasın temenni eder. i i j