Fahriye Şevkiye biraz daba sokuldu. Elini genç adamın avuçlarının işine bira. kırken murıldandı: — Kuzum Şevki. Bana herşayi gibi söyliyeceğine, hiç birsey — Sös veriyorum... — Senin hayatında geçen şeyleri bilmem, Yârim... Bunun İçin bazın söyle... Benden er- vel kaç kişiyi sevdin?.. Şevki şaşırmıştı, Fahriyenin kendisine böyle birşey soracağını hiç tahmin etmiyor- du, Ona ne cevap vermeli idi?.. Şimdi Fahriye gülümsiyerek? — Haydı, haydi... diyordu, sıkılma... Böy- le.. Benden evvelki maceralarını Kabahat savacak dı ya... Anlat. Şevki dudak büktü: — Vallahi hiç biri anlatılmağa değmez Fahriye. dedi, hepsi bir takım çocukça gejler.. Daha doğrusu senden evvel hâya- tam domboşlu.. sans o çocuklukları anlatıp da ne olacak?... Fahriye israr etti: — Yok, yok... hiadem ki, evleneceğiz. Sana &ld hezşeyi bilmem Jâzım... Haydi an- 1âi... Beni tanımadan evvel kimleri sevdin? Şevki kendizini hakikaten müşkül bir va- ziyelte hissediyordu; n, söyledim ya nonoşum... Bunlar ıkların anlatılmıyacak de- garı şeyler KI, hiç ağzını aç» aydi. haydi aniatma- neler yaptın? a8 yavaş açılıyordu. Artık Fah- brarlarına dayanamamıştı Sevgi- kağar inader olduğunu biliyordu, Bumun işik çnü fazla üzmekte hiç bir mâ- ma yoktu. Günç adamı; Tabii, hayatımı bir rahip gibi elemeğim. i düz m böyle «kalbinde yaşıyan» ilân leri de nereden çıkarıyorsun? T ya senden evvel birkaç küçük çam yardı. Şevki susunca Fahriye: — Mesel nasıl?,.. dedi, biraz isshat ver... Benden esvel en uzun süren maceran han- Bisi id? Nasıl bir kadındı? Sarışın ma? Es- mer mi? Şişman mı? Zayıf mı? Nerede. Na- sü tanışlın? Bütün bunları bümek isterim, Şevki; — Çok tuhulsın Fahriye... dedi, ne yapa» bunları? anlatayım... cüksn . Mamafih vi Delikanlı Fahriyeden evvei geçirdiği ma- etrüirdan bir ikisini anlattıktan sonra ken- disini son derece sıkan bu bahse nihayet veri istedi. Lâkin Pahriyenin merakımı biz türlü gi- derememişti. Genç kadın Şerkiyi bir süal yağmuruna tutmuştu. Delikanlının haysta- Ba giren kadınlar, kendisinden evvel geçir- diği maceralar hakkında en küçük teferrü- Ata kadar malâmat almak istiyordu. Hattâ buzen öyle garip, öyle İnce şeyler soruyordu ki, Şevki bunlara cevap verme- Ee çekiniyordu. O saman Ga Fahriye: — Söyle, diyorum, cevap ver... Bana her- Böylece saatler geçti. Pahriye Şevkinin hayatındaki herşeyi, her macerayı en ehem- #acak ve başka bir gey söylemiyecekti, Hal- buki Fahriye derin bir merak içinde, ya- Kanda nişanlanacağı bu adamın mazisin- Tefrika No, 54 Ses boğuktu, tehdidkârdı. Böyle bir sahnenin cereyan edeceğini kaptan, Önceden tahmin etmişti, Hidayet, zahiri bir sükünis kendi- Bİ bir koltuğa bıraktı. Çini bir soba Yanıyordu. LAtif bir horultu, lâtif bir alıklık odayı yordu. Kocasına da, karşısında bir koltuk Fakat tek kelime söyleme- den; elile. Bir müddet süküt oldu, Böze ilk başlıyan, erkek oldu: — Demek beni beklemiyordunuz? — Ben mi?... - diye, genç kadın deyzetle sordu. - Tabl beklemiyor. Kere e aramızda konuşu- lacak şeyler oldi u dü ü ni uğunu düşünmüşsü- bU — Şimdi anlarsınız. İstanbula dö- Düşümün sebebi, hayatımın revişini . etmek içindir. Acaba büsbütün | Li ei mi, yoksa buraya artık hiç dörmesem mi teririyorum. em mi diye tereddüd — Ya? | Artık kendi kendime tekeüdlü- | & mf vermenin zamanıdır, | Tuzak içinde Tuzak | kalmayınca suratını asa. Artik biddetini meydana vurnbilirdi, Şevkiye, #0- Buk bir tavırla çalınacak olsa, Şevki de: | Ne gürel şarkıl.. demeğe kalksa fe- dketti. Fahriye hemen: — Esk! hatıraların canlandı galiba... di- yordu. Şarkıda sarı Saşlırdan bahsedili- yor. Hani şu senin sarışın dul aklına gel- di muhakkak. Bir sinemada Şevki: — Kalbimdeki kadın ne güzel, Mevzu ân pek hoşuma gitti... İ Deyi olsa Fahriye hemen cevap veri- | yordu: — Mevzu senin son mactrularından bi- rini sndirıyor. Onun için sana pek ziyade tesir etmiş olacak!.. Pahriyenin bu tarzdaki dırdırları gevki- nin canına «Taki» dedirtmişti. Bütün be- kâr arkadaşlarına: | çenenizi sıkı sıkı tutun. Bekârlik hayatınızda karıştırdığınız | haltlardan bahsetmeyin... Lig maçları programı Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi Baş- Eğü, Galatasaray 18,30. Hakem: Adnan Akin. Şeret stadı: Şişli - Kale, saat 10. Ha- kem: Basri Bütün, Fener stadı: Beykoz - HUÂl saat 1330, Bâkem: Ahmed Adem, Vefa - Topkapı saat 1630, Hakem: Tarık Özerengin. Nakleden : (Vd - Nü) — Eskisi gibi denizlerde dolaşmı- yacağım... Hayatımı, yahut hayatı- mın mütebaki kısmını makul bir $6- kilde kullanacağım. le konuşmuştu. Halbuki kocası tatlı, | hüsnü niyetli bir tarzda mükâleme- yi devam ettiriyordu. — Bana çektirdiğiniz iztırablar he. | tıranızda iyice yer etmiştir şüphesiz, Oyalanmak için işi seyahate döktüm. Dünyanın her tarafını dolaştım. Ba- | zan yapayalnız kalıyordum. Âdeta tek başıma, Derdlerimi avundurmak | için hiç bir çare bulamıyordum. Sizi düşünüyordum. Acı acı; — Beni düşünmek! — Bundan şilphe etmeyiniz. Kadın sustuğu için, erkek, canlı. hıkla; — Kadınlar zalimdirler, Kâplan pençesi gibi sivri tımakları vardır, | Hakikatte kendilerinden kuvvetli olan | | Gikek onlara kurşı zaaf gösterir. İs. | işler kalkti Pen ve Liz, eli , | dilinizi sıkı şıkı | Osistasaray Galatasaray - Beşiktaş yarın Taksim stadında karşılaşıyor) Gecenin karanlığında Lig maçlarına yarın üç ytadda birden dos vam edilerek beş birinci küme dört ikinci küme müsabakası yapılacaktır. yazıların büyük emekler sarfederek sonu- na geldikleri bu işte biraz daha gayret ede- rek baklan olan şarıptyonluğu elden Jâzımdır. Futbol ajanının istifası Bir ay evvel Beden terbiyesi genel direk- Mörlüğünün tensibi üzerine Zetenbul futbol ajanlığına getiriler avukat Abdullah Güz'ün istifa ettiğini dünkü nüshamızda bildir arkadaşımıza İstifasına se- bep işlerinin çokluğu olduğunu söylemiş v8 hakem komtlesindeki başkanlık vazifesine devam odeeğini bildirmiştir. Mektep müsabakaları İstanbul Mseleri arasında tertip edilen Taksim stadında Şişli Terukki - İstanbul Msesi, Boğaziçi - Sunal mektebi, Şeref sta» dında Vefa - Taksim, Işıx - Pertevniyal X- seleri karşılaşacaklardır. Beyoğlu Halkevi salonunda yapılasak olan voleybol maçlarında da Muallim - İstiklâl, Haydırpaşa - Ticaret, Hayriye - Darüşşa- faka iseler karşılaşacaklardır. Atletizm ajanlığından: Dahili pentatlon birinciliği: 6/2/940 sajı günü saat 17 de dürarak uzun ailama ve gülle atma İle Beyoğlu Hulkevi spor &nlonunda başlıyacaktır. 8/2/9040 perşembe günü mat iâde B Jj, . salonunda yüksek öllama; 11/2/940 pazar günü saat 10 da Kollej salonunda koşular yapılacaktır. düşündüğümü söyliyerek alçalmak- tan korkmuyorum. Lâkin vakarımın rencide olduğunu anlayınca bir açık kâpı bularak şeref ve haysiyetimi kur- tarmanın çaresini bulurum. Hidayet titredi. Kocası bu sözleri ne sakin, ne gösterişsiz bir tarzda söy- Tüyordu. — Size her şeyi söyliyebilirim. Ha- yatımda ilk sevdiğim kadınsınız. Ve yegâne sevdiğim kâdın!... Maziye ve mazideki rezalete rağmen... Yirmi iki senedir dimağım hep sizinle meş- ! gul. Yirmi iki senedir evliyiz, evet. . ! Beni aldatabildiniz, erkeklik izgeti nefsimi incitliniz. Halbuki ben size sadık kaldım, Hiç bir kadın beni alâ- kadar etmedi. Halli hiç bir kadınla €n ufak bir münasebetim olmadı. Pikrimden sizi bir an ayıramadım. Bütün bunlara rağmen, sizden ân cak ihanet ve kin gördüm. Hulâsa efendim, şimdi artık bu hale bir ni hayet vermek arzusundayım... Ne düşüncede olduğunuzu anlamak İsti. | yorum... Projeleriniz nelerdir? Kadın cevap vermedi. Çelik gibi sert ve soğuk nazarları- nı kaptana dikmişti. Burhan vücu- dünde bir titreme Hissetii. Fakat korsan ecdadının kanını damarların- da duyuyordu. Hançer gibi bakışlara kahramanca göğüs gerdi. — Sanli işittiniz ya... Cevap ver- Tetrika N, 41 İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Yazan: İskender Fahreddin şikmak isteyen yolcular ola , Saidin zaviyesinden la ayrılabilecekler miydi? — Madem ki, sarboş olmamak için mo- Yuvaşça borusuna sarılarak, çadırın âp- edilmiştir. O halde tadına bakmek için | kasından yerlere «ine sine çıktı. Tahirin Olan birua içiniz. yattığı çadıra doğru sürünerek kaçtı. We bir kadeh uzatarak: Takla o göce herşeyin biteceğini umuma — İşte, içine biraz da su koyuyorum, de- | makla beraber, tetik duruyordu. Ona hiz- di, bizim memleketimizde bu kadarını kü» | met eden gözcü hâlâ uyanıktı. gök çakallar ile ze ye BR ön Maryana küçük bir çadırın arkasında hastalarımıza da şarap içirtirin. İnsanı | durdu. ölümden ancak güneşle şarap kurtarabilir, — "Tahir, Tahir... Dazret! Cevap alamadı. Gayb Said dayanamadı. Biraz daha yaklaştı. Bir aralık kadehin kenarını ağzına dokum-| (Çölde geceler çok ıssızdı. durdu: Muryana etrafına bakındıkça ürperiyon — Bugüne kadaz işlmediğim bir günaha | du. beni -şeytan gibi- teşvik ostiğin için, bu süg-| (— Tahir. uyuyor musun? a seninle müşterekiz, , Diye Tahir, Maryananın sesini siratımın affetsin. yerinden fırlamıştı. Birkaç yudum içerek dudaklarım sildi: — Ben misin, Maryana? Bu saatten sön- — Çok sert... belli ki, güneşte çok dur- | ra geleceğini ummuyordum.. Uykuya dal. — En nefisi de güneşte çok duranıdığ, Maryana çok heyec: da: Haydi, biras daha içiniz. bu bardağı biti- — Haydi yürü, dedi, horşey biWi,. bemsa rinis, hazret! — Sarhoş olursam?... Tahir sevinçle genç kadının kollarına — Ben tç bardak içtim. 7 ğ Sadece neşem arttı, İşte o kadar... Haldaki, — Ne diyorsun, herşey bitti mi? sizin içtiğiniz şarabın yarısından çoğu #u- — Evet... Zehiri içirdim. yatağımın könü- dur, mna düştü. Maryans p kadehine su koyarken Senin odanda mı oldu bu iş? gehiri de şeyhin — Evet. Biraz önce benim yanıma gel- tanı bulmuştu. mişti. Ona şarap içirdim. Ve şarabın içine O artık memnundu. sehiri akıttım. man, halifeye açık bir <İşte, em- rinizi yerine getirdim!. demeğe hazırla u- yordu. Ve yerinden fırlıyarak mırıldandı; — Vasifemi yaptım. Halifenin en büyük düşmanını ve rakibini öldürdüm. ken bütün Mayordunuz. — Hidayet! — Ne yapsanız, ne deseniz, nasl tavırlar takınsanız beni korkutamaz- sımz! Öldürseniz bile, beni mahküm ettiğiniz İztırabı kısaltmış olursunuz, işte o kadar... Ben sizin karınız de- hafızamı kaybettiğimi sa. ğilim.. — Kimsiniz öyleyse? ir fazin konuşmağa vakit yoktu. Ta- — Ben burada dur. kimseye görünmel Ben, gözcüye baber vereyim. Atlarımızı yö Ja çıkarsin.. Diyerek çadırın yanından aynldı, Gecenin karanlığında yola çikmak iste- yen yolcular şeyhin zaviyesinden kolayca ayrılabilecek miydi? Tahir şüphe ve tereddüd içinde yürüdü. Gözcünün yanma yaklaştığı zaman, bütün Kabile efradı uyuyordu. Tahirin gözcüsü, #fendisini telâşı gö- rünce yerinden kalktı: — Ne var, Seyid? Yola mı çıkacağız? — Evet. Hemen gideceğiz, Hayvanları yo- e ve bizi ik hurma ağacının dibinde Gözcü derhal atları yola çıkardı. Tahir çarçabuk çadırına döndü, Murya- mayı kucakladı; — Haydi... gidiyoruz. Atlarımız hazır. ... Maryana, şeyhi öldürdükten sonraâ.. Hurma ağaçlarının dibinden ata binmele- Tİ uman sürmedi. Tâhir; — İstersen benim alıma bin. hayvanla- rımız kuvvetildir. İkimizi taşıyabilir. Diyerek Maryananın kolundan çekmek iş- tedi, İspanyol dilberi ata sıçradı: — Biz, hayvan süresini iyi biliriz. İs- panyada on yaşında iken yarışa çıkardık, Dedi Atlarma bindiler. Hurmalktan Tahir, Şeyh Saldin elinden bu kadir kö- Jay kurtulacağını ummuyordu. Maryana: — Biraz ileride bir geçid vardır, dedi, ora» ya gelince iki nöbetçi ile karşılaşacağız. Maryana sordu: — O nöbetçiler bite yol vermezlerse ne — Onların yanına sokulup güzel güzel konuşurken, birdenbire ikisini de öldürece- Biz, Geçilen başka türlü — Bu iş o kadar kolay görülehilir mi? -— Sen bize bırak bu işi. Arkalarından yürüyen gözcü ilâve etti: — Ben, ikisinin de kafalarını bir atılış- ta yere düşürmesini bilirim. Merak etme- yin. Bir hayli koştular, Arkalarına bakmadan yol aliyorlordı. (Arkası var) — Esirenizim... Kurban ettiğiniz kadınım. Sonsuz bir huşunetle konuşuyor. du. Gözlerini Burhanın yüzüne dik- mişti. Elddeti içinde daha güzelleş- mmişti. Erkek, sesini mülüyimleştirerek: — Eldayet! - dedi, - Sükünunuzü muhafaza edin; asabiyete kapılma — Pekâlâ... Fakat çabuk söyleyin ne söyliyecekseniz... Şimdi artık roller değişmişti. Yük- sek sesle konuşan babriyeli değil, de yaşamağa cebredildim. Bana 'daka kabilinden bir dam altı lütfe- diyorsunuz. Fakat dam altının bir zindan halinde bulunması şartile! Ye- diğim ekmek, göz yaşile ıslanıyor. Bir kadının uğrıyabileceği felâketle- rin en vahimine uğramış buluruyo- rum: Çocuğumun ölü mü, diri mi, nertde olduğundan haberim yök! Bü. İ yük bir kabahat işlemiş olabilisim, (Arkası var),