Edebiyatta eskiler mi, yeniler mi? Münekkid Nurullah Ataç yeniler ve eskiler hakkındaki fikirlerini söylü “Yahya Kemalin kıymetini inkâr etmek düpedüz gevezelikten başka bir şey değildir... Genç sanatkârlar listesine gelince...,, Edebiyatta tasfiye meselesi ortaya atıldıktan bir müddet sonra, İsmi bu bahse sık sık karışan ve kendisi Ankarada bülunan kiymetli dostum Nurullah Ataç'a bir mektup yazarak, memleketimizde yegâne bitaraf mü- rica etmiş, bu arada kendisinden ba zi süniler de sormuştum. Ricamı ka- bul eden kıymetli dostumun bu edebi bahis üzerine gönderdiği şayanı dil» kat mektubu aşağıda okuyacaksınız. Üstad verdiği cevaplarda benim ken- disino ne sormuş olduğumu da bell *tmek lAtftanu esirgemediği için ara li karileri rahatsız etmiyece- Ankara 18/1/1940 İki gözüm Şevket, Mektubunu dün sldım. O kara liste meselesini İstanbul gazetelerinde ta- kip etmemiştim; ne olduğunu iyice bilmiyorum, Maamarfih sorduğun #u- Allere cevap vermeğe çalışayını: 1 — Edebiyatta tasfiyenin nede mek olduğunu anlamadım. Kimse Din kimseye: <Ben senin yazıların beğenmiyorum, sen artık yazma de- meğe hakkı vardır o Beğenmediğie miz yazıları okumayız, olur biter. Zaten bu tastiye fikrinde bir gürültü koparmak, bu suretle dikkati celbet- mek arzusu var. Böyle şeylerden ençliğimde bile hoşlanmadım; bu yaştan sonra mu hoşlanacağım. d e Gençler arasında kimlerin ya» zılarını beğendiğimi soruyorsun. İti- raf edeyim son zamanlarda çok bir dey okuduğum yok. Belki çok kıy- metli yazılar gözümden kaçıyor. «Genç» denince ne anlaşıldığını da pek bilmiyorum. Bizde insanları pek çabuk eskitiveriyorlar, Cahid Biti Tarancı İle Ahmed Muhip Dranas şimdi gençlerden sayılıyor mu? Sa yümiyor mu? Farkında değilim. On- lardan sonraki nesilde de iyi sanat kârlar var. Orhan Veli ile Oktay Rıfat'ın şiirlerine ne kadar hayran olduğumu kaç defa söyledim. Görü- Yorum ki bu memlekette edebiyatı, Şiiri gerçekten seven, anlıyan herkes Ge benimle beraber onlara hayran. Nârm Hikmet'ten sonra o İki genç kadar kuvvetli şalr gelmemişti. Yazı. Yarı günden güne olgunlaşıyor. Oktay Rıfat'ın «Şehitlik» ini okuyup da an- lamamış, beğenmemiş Olanlara acı- rm, Bedri Rahmi Eyüboğlu... Ondan niçin bahsetmiyorlar? Türkiyede o kadar iyi şair çok mu görülmüştür? Vaktile ses'te çıkandUyumak> şiirini bilmem hatırlar mısın? Sadece bir Müptedi, bir genç eseri değildi. Onu Türk edebiyatının en temiz, en güzel Şiirlerinden biri diye saymamak gü- Dah olur, Bittabi yalnız deği: Hepsinin isimlerini bilmiyo- Tum, fakat hepsinide hatırladıkça içimde saadete benzer bir his duyu- Yorum. Hasan İzzeddin Dinamo var, Miraç Katırmoğlu var, Rifat Tlgaz ver... Gençler listelerine bunları katmamış- lâr. Acaba arkadaşlar olmadıklan TI — Kara Hste'deki muharrirler Ye şairler hakkında düşündüklerimi / #oruyorum. Yirmi iki kişi hakkında Ayrı ayrı kenaatimi söylemeğe imkin Mi var? O isteyi vücude getirenler ns yap. mak İstediklerini süphesis bilmiyor. lar. Akıllarına gelen isimleri yaziver- Mişler, İçlerinde artık kimsenin oku- Madığı, demek ki böyle kara İlstelere Yazılmaları için hiçbir sebep olmıyan kimseler de var. O yirmi iki ismin bilhassa ikisin. den bahsedeceğim. Bilirsin ki Necip Pazıl ile yırlardanberi dargınım. Pe kat Necip Fazıl'ın iyi bir şair olduğu mu İnkâr etmek kabil değildir. Geçen sene çıkan «Senfoni; adı şiirinden - Pek hoşlandım demiyeceğim, onda a «Uyumals | B. Nurullah Ataş Gençler onu bir dikkatle okusunlar; üzerinde durmak lâzım geldiğini en- lamazlarsa yenilik, moğemlik gibi şeylerden bahsetmekten vazgeçsinler. Yahya Kemal bizde yalnız en güzel mısrağları söylemiş olan şsir değil bu memlekete yeni şiir telâkkisini ge. tirmiş olan adamdır. Bugün yazanlar İçinde az çok kiymeti olan herkes onun tesirinde kalmıştır, ona borç- ludur. Yahya Kemal'in kıymetini in- kâr etmek düpedüz & gevezelikfen | de, başka birşey değildir. Kara listede isimleri geçenlerden | sevdiklerim yalnız bunlardan ibarek | değildir; #akat bepsinden ayrı ayn bahsetmeğe vaktim yok IV — Genç sanatkârlar listesine gelis | z i 1 — Salt Faik, bazılarının iddia | jcettikleri gibi pek büyük bir hikâyeci | değildir ama kıymetine ben de inânı- | i rım. Daha üzenerek çalışırsa kendi- | sinden çok şeyler ümld edilebilece- gine kaniğim. 2 — Cavid Yamaç'ı tanımıyorum, şimdiye kadsr hiç bir yazısını okü- madım. 3 — Abidin Dino bilhassa ressam dır; ben resimden pek anlamam. 4 — Reşad Enis arkadaşımdır, ken- disini çok severim, yazılarının da hiç şüphesiz değeri vardır; fakat onu yeni sanatkâr saymağa imkân yok tur. 5 — Melih Cevdet'in şiirlerini Or. han Veli ve Oktay Rifat'ınkilerle oku. duk Şüphesiz o da değerli şair; fakat arkadaşları kadar kuvvetli olduğunu İ sanmıyorum. Bana öyle geliyor ki Orhan Veli ile Oktay Rifat, bugünkü l tarzlarına (o gerçeklen inandıkları : İ halde Melih Cevdet gerçekten inan. | mıyor, omu geçilmesi Tüzumlu. belki | de faydalı bir merhale sayıyor. Melih Cevdet günden güne uslanacak, yola | girecek ve şimdiki şiirlerini inkâr et. | mese bile onlardan tebessümle bahse decektir. Pikirleri için ise: «Ne yapa- l um? O zamâanlat gençtik, böyle ifra- İ da, mübalâğeye, inkâra hakkımız van İ dı» diyecek. İnşallah bu düşündük- lerim yanlış çıkar... İ 6 — İman Berk'in ve Cahit Satfet'in şiirleri hoşuma gidiyor. 7 -- İlhami Bekir'i gençlerden mi sayıyorlar? O, Cahit Sıtkı'dan Ahmed Mubip'ten hayli eskidir. 8 — Nali V'nin bazı şiirlerini beğe- Birim. Fakat mutedi) bir derecede. Getâlm benim hakkımda şunun bunun söylediklerine, Orhan Seyfi: «Ona kalsa ne bizi, ne de bizden son Takileri yaşatır: gençlere olan mu- habbeti bize karşı duyduğu kinden geliyor gibi sözler etmiş. mı ne? O kadar yaşlı da değildir, ben akran!,.. Benim ona ne diye kinim ok sun? Şiirlerinden hiç hazselmem ama pekâlâ bir adamcnğızdır. Sözüne Ah- med Haşim'i de karıştırmış; Sağl; ğında Haşim'i severmişim, öldükten sonra da: «Yalancı dölmedan gitti! demişim, Haşim”i ölümünden evvel de (Devamı 6 ıncı sahifede) | 7 İ : ; H ite ; 7 ti - k ink cami! tesir budur, Mermer bir Kirk bende svlu, mu İ merdivenler, sonra, demir parmaklıklı nefeslikleri, bacalarile bütün avlunun biseler giymiş yaşlı Rum kadınları ile... Merkezefendi türbesinin ON was da bu korkunç Hstepe Midir. Senede bir, elin, bu kirn arabaları, bilhassa kupa bez tarafı kapalı olanları... Esas- temizlik, belediye kontrolü, sıh- görmedikleri için seyyar mik- rop mahfazaları halini almışlardı; binen basta, illetini oraya sıvar, giren sağlam, hastalığı oradan kupardı. İslak, i ranlık bastıktan sonra işletilmeğe çıka- rılan daha murdarları, daha harap ve berbatları vardı; Beyoğlu dönüşü Emin- Bnünden binerdik ve kadid atlar Rıza- papa yokuşunu çoğu defa çıkamadıkları işin yarı yolda da inerdik. dönerken acaip bir şey olmuştu. arabanın içinde idim, hem de yürüyor dum. Evet, ayaklarım yerde idi, acele acele adım atıyordum; ayni zamanda kendimi arabanın çerçevesi arasında bu- İuyordum ve oturmadığımı da farkedi- yordum. Neden sonra anladım ki ayak bastığım tahta, yolda, kopup düşmüş, minderden kaymışım ve yarı belime ka» YAZAN REFİK HALİD Çocukken gezip dolaştığım yerlere bir daha ayak basamıya- cağımdan dolayı memleket dışında nekadar üzülmüştüm. Yaş ne olursa olsun gurbet insana çocuk hisliliği ve içliliği verir Varda, verdim; gece yarısı ve yol ow tası bunu ne yapacak diye de meraka düştüm, Kâğıdı ocak tutuşturmak için desin şekilde büktü, hazırladı; i, ateş verdi i vallı hayvanların ike bacakları ii uzattı. , can havlile yerimizden fırladık ve o hizla, Yarı at arabası, yarı motör, meydanına ulaştık! Beyazıt , Halbuki konuk arabaları ve atları ne güzel, ne temiz, ne hoş şeylerdi... Bun- lardan, yeri gelirse ayrıca bahsedeceğim. « Çözme çarşaflı, dilli dilâzer kadın, Arabacılar şerefli surette savulur savul maz ehemmiyetli bir tavır takınarak üç gence şu talimatı verdi: — Biz önden gideceğiz, siz, ara bırs- karak arkadan yürüyeceksiniz. Sonra biz sokak içinde bir evin kapısını ça- lacağız, siz, bu sırada eve aklınızdan wizan koyup soldaki sokağa sapacaku- nız; biraz gideceksiniz, (döneceksiniz. Şayet o evin kapısı yanı açık birakılmış ise hemen içeriye gireceksiniz; değilse durmayıp yürüyecek, caddeye çıkacak- sınız. Biz arkanızdan yetişiriz! Masallarımızdaki «Gidersin, gidersin, karşına bir saray çıkar, kapısında duran kurdun önündeki otu ulır, kuzuya verir, kuzunun önündeki eti kurda götürür sün> yahut <Bir çeşmeye raslarsın, açık musluğunu kapar, kapalımnı açarsın? kabilinden bu esrarlı tarif karşısında üş bön, çelimsiz ve tecrübesiz genç çaşıra kalmıştık. Tehlike gittikçe büyüyor, güçlük artıyordu. Dar sokağa şöyle bir göz atkı Bize yalnır çamurlu, İoş kasvetli ayrıca çıkmaz göründü; birbirimize bakıştık ve duraksadık. Bez çarşaflı iki kadın şaşkınlığımıza aldırmadan peçelerini indirmişler, be sokağa #npmışlardı; kaz şişkinliğile, ba- di badi, yürüyor, uzaklaşıyorlardı; bir az sonra gözden nihan olacaklardı. Ne yapacağız) Vazgeçelim, dönelim mi? Bir kahveci çırağı, yolun ortasmda durmuş, alaycı tavırla bize bakıyor; kö- şedeki manavın bakışı ise sert; sokak köpeklerine gelince, şimdilik uyuşuk ve miskin... Fakat ilk işmrette, mahalleye göre fazla ulafranga kıyafetli olan bu üç züppe şekli, belli ki yadırgayacak- lar. vermekte acele etm. Verdik; yürüdük. Amma ne tarafa doğru? Yazık ki çıkmaz sokağa doğru! Refik Halid kasına bomba koymak, bir asma köprür yü atmak maksadile harekete geçmiş Casus ve fedai kafilesi, gizli teşkilât aza- sı da ancak bizim kadar içten heyecanlı, görünüşte sakin, fnkat yine bizim dere- cemizde azimli, kararlı olabilir. «Ölüm var, dönüm yok» diye and içmedik ve bes vermedik amma halimizden belli, üçümüz de, tehlikeli hatta girdiğimiz denberi, daha metanetli, daha erkeğim; başladığımızı başaracağız. Nihayet öndeki araba durdu, hem endde üzerinde, birdenbire, habersin, işaretsiz durdu; biz de durduk. Kadım Yar indi, biz de indik. Fekat inenlere dikkutle bakınca hayretten sokek ortam snda rohlanıp kaldık. Zira arabadan, ekseriya ayçı kadınların, zenci bacıla- rın, tasralı yabancıların giyindiği kıya- fstte, biri bağdad, öbürü çözme çarşaf- lı iki biçimsiz şekil çıkmıştı. İlk düşün cemiz şu oldu: — Yanlış araba takip etmişiz, kaçır- rarşizl Meğerse değilmiş... Bunu yarı açılan peçe arasından gördüğümüz mütebes- «im bir yüzden anladık. Kadınlar onlar- dı, kıyafet tebdil etmişlerdi; demek ki iş böy's bir külfeti yaptıracak derecede ehemmiyetli ve muhatarnlı idi Fena, Fena umma fazla düşünecek mra değil, koştuk; evvelâ ön arabacın eline" bir Alman polis ve askerleri geldiği şayi olan GALIÇYA Londradan gelen bir habar şarki Geliç- çi olanlar gayet kit er. Bunların yegâne zevki sekiden afyon çekmek di, Şimdi ise pipo kullanmaktır. Fukat bir pipoluk tütün bulmak yahud Bu hale rağınen tütün içmeklen de geri duramıyorlar. Bunun İçin ameli bir çare bulurmuştar. Sokuklarda ve pazar mahsi Jerinde hazir pipo verenler vardır. İçi tö- tarafı Rütendir. Przemysi şehrinden ce 200 bin kadardır. Sonra Tarnopol, Stanle lawov şehirleri gelir. Fazla tifüs aşısı hazırlanıyor Amerika Müttehid hükümetlerinden Mas- #mehusetts dahilindeki ÜKembrigiden Lon- dra gazetelerine bildirildiğine göre bütün cihana yetişecek miklarda Wlü4 aşısını Is- Hhsal etmek için bir vi bulunmuşlar, Amerika Alimleri bunu çoktan düşünüyose Jardı, Çünkü Avrupa herbinin umumi se Yulet ve Yeliket doğurasafından neticede bütün dünyayı tifüs ve diğer sari hastalk- den. istilâ edezöğini muhakkak addediyop-