HER AKŞAM BİR HİKÂYE nımefendi hizmetçi derdinden z Senelerdenberi rabıta» etçi bulamamış- n İyi tav lere bile on beş nra yol vermeğe mecbur oluyordu u pek haksız da değildi. Genç hiz- ırak komşu rize i düşünüyo: nptı. Yaşı ile Onun için mmül edemez İkbal hunim- | 1, Bunun kalıyorlar- a bir geçid resmi »melerile gitmeleri der karı i idiler, Görülecek fazla içleri | dolusu para da veriyorlardı. Bu-| netçisiz kalmaları aklı değildi. İkbal hanıme gu kararı verdi erden bir rübe ettik nafil açılmamış bir kız | meli, Gerçi beş k, kıza herşeyi öğret» k. Fake zarı vat edelim de bej on gün yo Hemen yarın Osmana bir mektup yas biz Unasip bir kız bulup zön- ini im İkbal hanımefendi kararını kocası Sermed e bildirdi. Sermed bey: Çok münasip, iy bir di bu buluşu alk; diz çi m 0, ii bir dediğine itiraz etmezdi, Bu sayededir ki, kırk senedenberi kavga etmeden yaşumış: lardı. Sermed beyin bütün zevki akşamları kulübe uğruyip bir iki saat briç oynamak, gündüzleri bol böl gazete, kitap okumak. ti. Yemek bir parça yavan olmuş, yahud mendillerinin ütülenmesi unutulmuş diye gürültü patırdı etmeğe lüzum görmezdi. Ye- meği lezseisiz olsa yer, mendilin ütülen- mesini sessizce beklerdi. İkbal hanımefen- di kocasının bu uymallığını bildiği için her işte Behemehal Sermed Beyin reyini sorar- dı. Fi 1 bu soruş âdeta bir karar tel şeklinde olurdu! Osman, Ikbal hanı b ekten çekinmez ca adam oldu, da eder gibi söz Şimdi uzak vi- yetlerden “birinde memuriyetle bulunuyor. | Fakat en mühim vazifesi her hafta teyze- Sine Uzun bir me ktup yazmaktır. Hele yuz- masin, İkbal hanımelendi kıyametleri ko- Pârır|,.. Osman, teyzesinin mektubunu alınca der- bal işe koyulmuş; aramış, taramış tamamı Stedikleri gibi bir kız göndermişti, Fatma- sevimli ii, Fi e basmıştı. Dudakları Xi 3 yanakları dalga dalga aldı. Çok maheüptu, Yüzüne biraz dikkatli ba- kılsa kıpkırmızı kesilirdi. Namusuna diye yoktu, Erkeklerle lâübali olmak şöyle dursun, fazla konuşmaktan bile çekinirdi. İkbal Hünimetendi memnundu, Üstelik yakmanın »il de iğe yalıyordu. Bir gösteri. mi il de Bal kavrıyor, bir daha takrar et- Pakat aradan biraz zaman geç - prn bir mesele çıktı. Eveloe bütün kapı a, patıcılar evleri civarından ayrlmaylar- Şi ecele pencere sohbetleri yüzünden 80. şimdi <olâğunlar eksik olmazdı. Halbuki kaktı 4 €n ilden yoktu. Hele geceleri 80- Tree hiç kimse geçmiyordu. Kbnl hanımefendi hırsızdan çok korkar- Evlerinde kıymetli birçok halılar var. | dı. Sokak tenhalaşınca bunları sırtlayıp gö- türmek için bir içeriye girmek iste- mesi mümkündü. Bir çare bulmak Mzımdı. İkbal hanımefendi birçok diştindü, nihayet kararını verdi. Patmayı çağırdı: Kizim, senden çok memnunum, dedi İyi çalışıyorsun, herşeyi gabuk öğreniyor- sun. Namusuna diyecek yok. Evvelce but- tuğumuz şırfıntilara hiç benzemiyorsun. Böyle birkaç sene çalış, ingellah suna helâi süt emmiş bir koca buluruz. Fatıma kıpkırmımı keslidi, başını önüne eğdi. İkbal hanımefendi devam esti - Kasap, bakkal çıraklarile enkisi gibi konuşmuyacaksın. Yalnız bekçi ile arasıra görüşebilirsin. Hattâ evde tatlı, börek ya- pıldığı zaman ona da bir parça vermelisin Bekçi yabancı değlidir. Yarın tatlı yapıla cak, bekçiye bir parça ayırmağı unutma! Başüstüne efendim. Fatma odadan çıkınca bu mükâlemeden hiç bir şey anlamıyan Sermed bey başını gazetesinden kaldırdı, sordu Hanım, bekçiye bu itifatların vebe- bi ne? — Anlamadın ii Bekçinin bizim ev ci- temin etmek için... Fat- ma Sik sık tatlı börek verirse aralarında ahbaplık teessüs eder, tabli bu civardan ayrılmaz. Bu sayede biz de hırsızların gelip şeninden kurtuluruz. kir mi? asip İkbal hanımefendinin tahmini doğru tı. Birkaç defa tatlı, börek verince Fatm, ile bekçi Hasan dost oldular. Hasan gece- Jeri evin etrafında dolaşmağa başladı. İkbal hanım artık rahat uyku uyuyordu Fakat bir gece garip bir sesle uyandı. Kulak verdi, aşağıda birisinin yürüdüğün duydu. Kocasına seslendi; Sermed bey ya- tağı içinde doğruldu, Evet, şüphe yok ava- Gıda birisi vardı. Sermed bey derhal fırladı. Karısı hiçar dan ne dertce korkarsa o, o derece eesur- du. Terliklerini, rop döşambrini giydi, oda dan çıkmağa hazırlandı, İkbal hanım slun- di önüne geçti. Boğuk bir sesle; — Sakın dışarıya çıkma, hırsız var... Bi- rak halıları alsınlar. Bize dokunmasınlaş da, dedi Sermed bey ilk defa olarak karanın sö- zünü dinlemedi: - Olmaz, gideceğim... diyerek kapıyı 26- ta, merdivenleri indi, ayak seslerinin geldiği- ni duyduğu salona doğru ilerlemeğe baş- dadı. İkbal hanımefendi de arkası sra ge- Myordu. Kırk yıllık kocasını tehlike Karşı- sında yalnız birakmak istememişti. Salonun kapısını açınca hiç ümld etme- rülmiş, İkbal hanımefendi yeniden hizmet- (Bir yıldız) Abone ücretleri Türkiye © Henebi 1400 kuruş #700 kuruş Lol » MW » w >» 8 SENELİK 6 AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK 0 > Posta ittihadına ehli olmuyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, ea aylığı 1900, Sp aylığı 1000 kuruştur. Adris tebdili işin yirmi beş kuruşluk pul göndermek Jlzımdır. Zilhicee 3 — Kasım 67 B. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yen K. 1238 228 731 945 1200 1s Va. 588 724 1222 1448 1702 1838 İdarehane: Babâli civarı Acımusluk sokak No. 13 Tuzak içinde Tuzak Tefrika No, 38 Ömrümde bir çocuk. ru Bürmediğim kadar Yüksek alınlı, mlu, muntazam çizilmiş Tında İncecik bu; li, gülün Vor güzel | grek bu- dudakla- yıkları var... Mat ten- ce bembeyaz dişleri görülü. — Karani dün demek? ikta bütün bunları gör- Köşkten tam or i z nun yüzüne doğ- ru ziya aksediyordu. id Nimet ça, ki e i çarpsın ki di - BRL oğru söylü. > Bitir şu hikâyeni bakalım. — Sonuna geldim, işte.. «Aralarında şöyle konuştuklarını işittim: «Delikanlı; «— 8iz?. . - diye haykırdı. «— Biliyorum... Yaptığım çök fe- na bir şeydir Fakat mektubunuz beni şaşırttı Niçin?... Ben si- Belkıs har... a 1? lemeniz değil ai em hatadır. Bunu aklınızdan ışırttı mu? 3 rumi Nâkleden : (Vd - Nd) bile geçirmeyin... Benim niyetim size aşkım kadâr hürmetimi de göster- mektir, «Birdenbire işi İngilizceye döktü ler... «Bilirsin ki bizim Belkis, bu ölüsü kınalı dili kendi ana lisanı gibi ça- karl... Ne belâ... Bense oralı deği. lim... Konuştuklarından bir şey an- lamamağa başladım... Yalnız ikisinin de gözlerinden şimşekler çaktığını görüyordum... Anlaşılan, hep aşk ko.. nuşuyorlardı, hep aşk... «Belkiscik, fena halde yanıp tutu- $uyora benziyordu. Adamâkıllı alev- lenmişti, Gene lâfı Türkçeye çevir. dikleri zaman baktım efendim, oh keki... «Komşu bey, burada başka zaman- lar da buluşmalarım rica etti Du- vardan aşağı inmemişti, *Belkıs da: «— Allaha ısmarladık, Sühi... - dedi. «Bir bakıma pek © kadar mühim lâl değil amma, bir söyleyiş söyledi Hem de «böy» filân demek yok; sa- dece «Sühis... demek hayli kaynaş- mışlar... Türkiye Radyodifüzyon Postaları | Dalga uzunluğu Türkiye Radyos 1648 m. 181 Ke/n, 120 Kr Ankara Radyosu T.A.P. 317 m. 9468 Ko./s 20 K. W. TÜRKİYE SAATİLE Ankara radyosu 31.7 metre ksa dalga postasile her gün yapılmakta olan ecnebi âlllerde haberler neşriyatı programı: Birinel servis (o İkinel servis| Sant 1209 Sant 17 1215 1145 1345 1845 | 1400 40 CUMAKTESİ 13/1/949 İrancn Arapça Elense Fransızca Bulgarca » 18.00 1380 Program ve memleket saat ayarı, 1336 Ajans ve meteoroloji haberleri, 1350 Türk müziği Çalanlar: Kemal N. Seyhun, Cevdet Çağla, Izsettin Ökte, Zühtü Bardak- oğlu, 1— Okuyan: Sadi Hoşses, |- Kâzım Us - Kürd. Hicazkâr şarkı: (Kani değin), 2- Zeki Arif - Kürd. Hicazkâr şarkı: (Yıl- ar geçiyor), 3- Sel, Pınar - Kürd. H kür şarkı: (Akşam yine gölgenle sabah et- ti bu gönlüm), 4- Kürd. Hicaskâr şark (Niye küsdün söyle bana), 2— Okuyan; ret Sağnak, 1- Cevdet Çağla - Keman 2- Süreyya bey - Suzinak şarkı; eceler geçti), 3- Yesari Asım » Hüzzam şarkı: (Yine kalbim yaşar ağlır), 4- Musa Süreyya- Hüzaam şarkı; (Sen #- ki baharın gülüsün), 5- Zekâl dede - Hi zam şarkı: (Ey hüsnü cemal), 1430 Mülk; Riyasetleimhur bandosu Şef: İhsan Kir çer, 1- H. Pares: Marş, 2- Weber: Valsa da vet, 3- A. Rousselle: La Datıphinolsa (Uvar- tör), 4- F. Lehar: Eva operetinden prt- puri, 15,15-1530 Müzik: Cazband (P1.) 18 Program ve memleket saat ayarı, 18,06 Müzik: Radyo caz orkestrası, 18,40 Konuş- ma (Yurd bilgisi ve sevgisi), 18,55 Berbes saat, 19,19 Memleket saat ayarı, Ajans ve meteoroloji haberleri, 1930 Türk müziği; Peşrev, yürük semai, v& saz semaisi, Çalan» lar: Ney: Basri Üfler, Tanbur: Refik Per- san, Küdüm: Nuri Hali Poyraz, Okuyan: Muzaffer İlkar, 1- Bayati peşrei, 2- Abib Dede - Bayati yörük semi: (Söyle görd ruhi musavvermisin), - Üçüncü Selim » Suzidilara yürük semai: (Abü tabile bu geb), 4- Busri Üfler: Ney taksimi, 5- Hatip Zade - Neva nakış yürük semat: (Bir zaman idi hem ağuşu hayal olduğumuz), 16,56 Trk müziği: Oyun havaları, Çalanlar: Hakkı ran: Şerif İçli, Hasan Gür, Hamdi Tv- 0,10 Konuşma (Günün meseleleri), 26, Fahire Fe ettin 1— Okuyan: Semahat Özdenses, 1- Bimen gen - Kürd. Hicazkâr şarkı: (Ateşi aşkin dile etti eser), 2- Kemani Sadi - Seyh şar- kı: (Ruhumda ölen nağmede sevda sesi vardı, 3- Faize Nikriz şarkı: (Gönül ne için ateşlere yansın), 4- Faiz Kapancı - Ni- havent şarta; (Gel güzelim Çamlıcaya), Okuyan: Mustafa Çağlar, 1- Evem efendi- Bultaniyegâh şarkı: (Bu gülzarın yine bir nevebehari), 2- Yesari Asım - Sultaniyegâh şarkı; (Ne gülün rengini sevrlim), 4- Dellâl- zade - Yegâh şarkı: (A benim gözümün bu- ruj, $— Okuyan: Müzeyyen Senar: 1- Mah- mut Celâlettin Pş, - İsfahan şarkı: (DİN biçare), 2- Arif bey - İsfahan şarkı: (Düş- me ey âşık hayale), 3- İsfahat tünkü: (Fes- legen ekdim gül bitti), 4- Türkü (Sar k dele), 22,15 Müzik; Küçük orkesira; (Şef: Necip Aşkın), 1- Paul Lineke: Darılma (Fantezi), 2- J. Strsuss: Bahar sesleri, 3 Franz Lehar: Gottergatle operetinden p: puri, $- Leopolod Wenliger: Volga kıyıları- nin şarkısı, 5- Paul Lincke: Venüs (Vals), 8- Bruch: Kolnidrey, 22.15 Memleket suat ayarı, ajans haberleri, ziraat, esham - tah - vit, kambiyo — nukut borsa (fiat), 2245 Konuşma (Ecnebi dillerde - yalnız kiza dal- ga poslasile), 2230 Müzik: Cazband (P') (Yalnı uzun dalga postasile), 23,25-2310 program ve kapanış, Zabit. — E... Bunun üzerine birbirlerin. den ayrıldılar mı? - diye sordu — Ayrıldılar. Fakat, İngiliz u seri ve sporcu bir şekilde birbi hin ellerimi sıktıktan son: Bizim kiz; Suare gelmemezlik oOetme- Pek memnun kalırsınız! - dedi, Ferid Ber — Hangi suartye? - yin e sordu. — Her halde bu akşamki olacak, Demek ki komşu küçük bey de bu akşam davetli? — Hattâ korkarım ki bizim Kudret bey bu geceki toplantıyı, kızının kom- susile tanışması İçin tertip etmiş ol- masin... — Bu ecnebinin kim olduğunu bili- yor musun, Galib? — Vallahi, söylediğimden başka bir şeyden haberim yok. Fakat gayet ge- niş bir hayat yaşıyor. — Oralarım biliyorum. teyzeye sor bakalım... Asalet meraklısı olduğunu söyledi gimiz bu kadın yaklaşmektaydi. Alt- mış yaşlarında kadar, ulak telek bir kadındı bu... Mütekaid zahit: — Hemşire! « dedi, - Siz şu komşu delikanlıyı tanıyor musunuz?... M- sırdan mı gelmiş, neymiş? Seyyide İSLÂM TARİHİNDE 'Tefrika No. 27 Musa, Tarılın kazandığı takibe ve Toledo üzerine İslâm ordusu, tabli bir mani di eden Cİç kule) önünde durmuştu. Burayı barp- le aşmak, Taj nehrini kana bulkmak de- melti, Tarık ilk önce şehre bir memur gön-| dererek, kale kupılarının açılmasını İste- a. Hergün zaferden afere koşan islâm ordu- larına karşı hiç bir saman gelip gelemiye- ceklerini anlıyan Toledo müdafileri daha Uk teklife: «Teslim olmağa razıyız. Konuşalım.. an- iaşalım.» Cevabını verimişlerdi. Tarık, kale kumandanına ber göndermişti. «Şehri ve kaleyi kan dökmeden bize tes- m ederseniz, halkın malını yağma etmi- yeceğiz. Herkes malının sahibi olucak. Ar- cak bize hükümet relslerinden, an iki kişi yi sağ olarak terlim edeceksiniz!» Tarık çok kurnaz bir kumandandı. İtal yaya firar eden İspanyolları düşünerek, | (Toledo) ya sığınan Gotları -kaçmağı mey- dan vermeden- esir almak istiyordu. (İç kale) kumandanı, Turıkın bu teklifi” ni alır almaz, Got röesasını topladı: iri Tanka teslim edeceğim. O nizde yağman e geçece- ğini bildiriyor. Halkın malını ve carunı K'ır- tarılak için on iki Kişiyi derhal bu yırtıcı kartala teslim etmeliyiz, dedi Burasi «Gola hükümetinin payıtahta idi. | Mücahidler İspanyol krallığını yıktıktan ve | | bir ha- krali Rodrikin kafasını kopardıktan soura, Got prenseslerinin burada kurmuş olduğu hükümet rüssosasını da ele geçirmeğe karar vermişti. Bunlardan biri veya birkaçı ka- çacak olursa, bir başka yerde halkı başı toplayıp gene hükümeti iddiasında bul masi mubtemeldi. Tarık (Got) ların İspan- yada kökünü kazımak istiyordu. Kale içinde gürültüler, münakaşalar baş- Yamıştı. Bu kavgalar çok sürmedi, Kale ku- mandamı Ilk iş olarak bütün atlarını ve si- Yihlarını islâmlara teslim etti: «Kimsenin burnu kanamıyacak. Herkes kahraman ordunuzu hürmetle karşılamağa hazırlanmıştır. İsimlerini verdiğiniz Gotla- ri da kalede tevkif et Jarı teslime hazınm. Dyle haber gönderdi. Kalenin kapıları açıldı. Tarikın muzaffer ordusu İlk önce kaleye biraz sonra da şehre girdi. (712 M) Tarık (Toledo) yu alır almas, Gotların bi- raktığı çok zengin hazinelerin başına nöbet- giler dikerek, yağmaya meydan vermedi Ve | yerlilerden şahsi serveti olanların servetles | rine, paralarına ve mücevherlerine hiç kiza» | el uzatmadı. Herkes mücahidlerin önü: gil a mcak etler, nefis valarla şehrin meşhur miz kokulu Ikram ediyordu. İslâm ordusu (Toledo)yu zapt a kten üç gün sonra, Korako ndli bir İs- panyol şairi, Tarık hakkında şöyle bir med- hiye yazmıştı: «Sepleyi nasl geçtiğine şaşar lüs dağlarını nasıl aştığını gi Bu kahramanlıkların hiç birine, bugünkü kadar hayret etmemiştik.. sen bizi kalbi- | mizden vurdun! Toledonun yaşı belli olmi- yan ihtiyar bekçisi Taj bile sana yol vardi. belli ki, sen mucizeler yaratan bir kahra- mansın! Ne romalıların “Tijellenine, ne Asu- rilerin. Ninosna, ne de Atillâya benziyorsun! Senin öntünde nehirler duruyor. gökler eği. liyor Biz neden eğilmiyelim?. Biz neden, bastığın Yere bir avuç toprak gibi serilmiyelim?» (Gotlar) ın paytahtı geçtikten sonra.. Tarık burada bir ay kadar kalmak isti- yordu. Şehir mülhakatından birçok zengin köyler vardı. Tarık buraları da işgal ederek Toledoya bağlamıştı, "Tarık Toledodan #onra şimale doğru $k Hleyecek n, Endü- | ele Ha... Komşu bey... — Şüphesiz, kendisini gördüm, fev- kalâde hoş bir genç... Yanında da âli azıl bir zat olan muallimi var... Y ni vaktile kendisine muallimlik etmiş, şimdi bir nevi babalık eden adam... Akrabası falan yokmuş... Gayet mu- azzam bir servetin sahibi... Söyledik- lerine nazaran milyonermiş... Yatla İstanbula gelmişler... Galib: — Ne alâ şey... Vay babam vay İnsan böyle olmalı olunca... - diye ha. sedinden kendi kendini yedi. — Misir asillerindenmiş galiba... — Öyle mi?... Vallahi bunu iyi bil miyorum, hemsire! Seyyide hanım Bizim Kudret bey yanlış bir ha- reket yapmaz! - dedi, - O çocuğu eyi- ne çağırdığına göre, hakkında iyi #i- kir edinmiş olacak... Bunun sebebini aramalı Delikanlıyı, küçücük gözlerile süze rek: -— Komşumuz fena çocuk di - Asaleti yüzünden belli. , Pek sevimii, zeki, tahsilli f, k par lak ! Bu sözleri söylemek, onu kudurtmak | için küfiydi, Seyyide hanım, emelinin ürk kahramanları Yazan: İskender Fahreddin zaferleri çekemiyerek onu yürümeğe başlamıştı oya Vk giren unan bu İki kahrı , pek çok yarar lar göstererek - ikisi de - Tur irmeğe ve itimadını kazanmağa mut fak olmuştu, (Got) ların payıtahtı ele geçtikten sonra, İspanya baştanbaşa fethedilmiş, Emevi halifesinin birer vilâyeti halinde Şama hağ- İspanyadan geri dönmek a rinde tekrar bir İspanyol ve ya- kümeti teşekkül etmek ihtimali ta. Bir gün Musa bin Nazire «— Tarık Türktür. Endülüste yarın hü- kümdarlık ilâ: müstakil bir Endülüs devleti kuracak, v lâm ordularının kazandığı bu sonsuz terler gün rinde Türkün tarihine geçe- cektir. Halbuki, sen oArapsın Araptır. Bu kadar kuvveti, böyle bir m Yük zadeye, b srinda Türk Kanı taşıyan nasal bırakıyor: Demi zaferleri çeke: sile Toledo üz Tolodo'da Musânı haberi duyulmu r ve emel b: iiçin lerini bilvamta haber almıştı. Tarıka Kı tu Musa geliyormuş. duymadınız mı? Tarık, soğukkanlılığını muhafaga ediyor. heyecanlı zabite ne demek istediğini soru- yordu. Duydum, Ben de onu bekliyorum. İki ordu birleşince daha büyük bir iş görebili- riz. Selim heyecanını ve düşüncelerini yemedi: Musa sizinle bir yolda ve bir emel uğ randa yürüyemez. O, çok kıskanç bir adar &r. Burada temin ettiğiniz şanlı sate'ler onun başını döndürecek kadar büyüktür. Onun buraya gelmesinin sebebi büsbütün başkadır. — Ya nedir? — Ne olacak? Bunu iz benden iyi ve bon- den önce arilamış almalısınız! Musa bin Na- #ir İspanyada ve bütün dünyada bundan sonra yalnız kendi adının söylenmesini iş- tiyormuş, Sizi durduracak, Kendi yürüya- cek güldü oldan yürümsün de... Atriknda- 3 ve kıskanç an olduğunu bilirim. Bütün İs panya ve bütün Avrupa Tarıktan bahset" Gurürken, onun bu göz kamaştırıcı ve ak. Su zaferleri karşısında harek 82 kalacağını sanmıyorum. Musi bur gelirse eminim ki, Tarıkın hayatı da ter keye düşecektir Selim, Fatmayı buldu, Bu endişe ona da bahsederek; — Patma, dedi, b bağlıyım. Sen gibisin, değil mi? Fatma tereddüdsüz cevap verdi: Şüphesiz. Bun dır, Selim! Bender sa? Hayır, hayır netiğin gibi değil, gü: doya ordusile Gürmeğe kalkışa, Patmacığım! ber şüpheleniyor mu tahakkuk ettiğini görerek arkasını döndü ve kapıya doğru bakarak: Bakın... Gelin de doğru ediğimi görün Galib: an, çomağı hazırla... - dedi, Sağda solda fısılılar duyuldu: bey... Sühi bey. si J ı marketri masanın önünden geçerken, ihtiyar hukukçunun yüzün- de bir düşünce İfadesi sezdi. Ferhad, yaşlı meslekdaşmın önünde eğilip selâm verdi. Kudret de, içinde samimiyet olmayan soğuk ve himaye kâr bir tarzda mukabelede bulundu. Ev sahibesi, yani Belkızm annesi, mi» safirine karşı bü soğuk muamelenin farkına vararak, kocasına usulla yak» Jaştı: — Küdretelğim! « dedi, - Şu zavallı oğlan buraya kadar bize misafir gek miş. Niçin gönlünü almâzsın? Ben mi?... Yooo... Fena bir şey ptim ki... Çok iyi kalbi vardır veliahi... çalışkan... Yalnız mahçup- | — Demek fevkalâde bir mal olduğu. İ na kanisin? (Arkası var)