| Bir kurt köpeğiy- di bu... Kurttan ziya“ de köpeğe, köpekten riyade kurda benzi- yordu. Gri tüyleri bir bakmada kızıla çalı- yordu. İnaan güzel hayvanın bu derece- vee nadir. tesadüf “önleri başlı baş- larma âlemdi. Sanki &on havereyi gözlerile ta- kip ettiği derhal an- laşılırdı, Hattâ ba- kışlarile cevap bile verirdi. Kuvvetin verdiği bir ise hainliklerini &i, kuvretlerini be- nimsemişti. Herhangi bir gayeyi kafasma yerleştire- gek olursa onun uğrunda ölöcek mahlük- Jardandı. Bulunmuş bir köpekti, Sahibi de anme- 8iz, babasız, kimsesiz bir delikanlıydı. Pnkat bu istinndeırlıkları güzel olmaları- na mâni teşkil etmemişli, Mağrurdular, Kendilerine raslıyanların tağdirkâr bakış- larile karşılaşırlardı. Bu hal, onları büyük bir dostlukla birleş- tirmiş bulunuyordu. .. O akşam Jean evine döndüğü zaman omuzları biraz çökmüş gibiydi, Sanki ha- yatın yükü ona ağır gelmekteydi, Her seferki âdetleri hilâfina, hayvani bek fazin okşamsdan bir koltuğa olüru- verdi. Niki de bir köşeye geçti, büzüldü. Adam, neden senra, &iddi bir sesle hay- Yanı yanına çağırdı. — Gel buraya, yavrum! Köpek, ağır hareketleri», yaklaştı. Sahi- binin önüne vardığı zanian, başmı, emni- yetle onun dizleri üzerine koydu. Sonra, kalkarak, gözlerini düpedüz adamın gözle- ri içine dikti. Bunun üzerine, Jean, köpekle konuşma- ğa başladı. Sözlerini sakin sakin söylüyordu. Sanki bir arkadaş bir arkadaşla künuşuyor; va- him, hayati meseleler unlatıyordu, — Niki'eiğim!... Hayatta çok darbeler ye- dik, değil mi? Hatırlarsın ki, dostluğumu- gun başlangıcında sıska köpeğin biriydin. Yaşın filan belli değildi. Nereden geldin? O da anlaşılamıyordu. Mütemadiyen titre- Yip duruyordun. O zaman bön de şimdiki gibi başım gururla havaya Kalkmış değil- #Nikiciğim! , efhtimal Ki, senin sayende hırsızlık, na- mussuzluk etmedim. ya: Hayat- — senin sayende yalnızlıktan kurtulmuş- am, #Thtimal ki sen de benim yüzümden öte- kini berikini isırmadın. Birbirimize iylik ettik. «Ve bunlar, unutulür şeyler değildir. «İşte şimdi, azizim, ayrılmamız lâzım ge- r, «Oraya amma, oranın heresi olduğunu da iyice bilmiyorum doğrusu... «Fakat biliyorum ki, gidişimin sebebi, sevdiğim ne varsa hepsinin müdafaası için- dir. Güzelliği, doğruluğu korumak İçindir, «Anlıyorsun ya, yavrum, harp var, «Sen, Karbin'ns olduğunu an- Jamazsın. Halbuki bu kelime, biz insanlara dehşet salar. > eRviidim(,. Gittiğim yere sent götüremi- yeceğim, Seni emanet edebileceğim arka- “ arkadşlar Terbiye edilen köpeğin boynuna muhabere kâğıdı takılıyor Fransiz harp hikâyelerinden ) daşlar vardı. Fakatonlar da benim gibi bep gidiyorlar... #Bazıları seni ne yapmam lâzım geldiği- he dair bana fikir verdiler. Sustu. Köpek onun söylediklerini hakikaten an» yordu. Güsleri efendisinden ayrıl dan, dikkatle dinliyordu, Yavaşça boynunu Yana doğru eğdi. Hayvan, efendisnin verdiği kararâ razı oluyordu. Arkadaşlarının tavsiyesi «Onu öl- dürmek» olduğunu da belki anlamıştı. Fakas Jean: - İşte bu, asla olamaz! - dedi, Hayvan, insanım bacaklarına büsbütün yaklaştı. Detikanlı: — Dinle, yavrum! - dedi. - Biz insanlar gibi harbe gider köpekler var. Sen de on- Jardan olmak ister misin ? Biliyorum ki, be- nim arzumdan harlee çıkmazsın. Onun için ordu için hayvan toplıyan büroya bu ak- gam müracaat ettim. Seni kaydetlirdim. «Tablatile bu tedbir kâti değildir. Münles #ef gene beraber olamıyacağız! Lâkin hiç değilse ayni geyi birlikte yaptığımızı düşü- nerek teselli buluruz, Jean sustu, Niki, başını tekrar onun dizi Üzerinâ koy- muşta. Daha yavaş sesle erkek dedi ki: — Kabul ediyorsun bu teklifi, değil mi? Bir müddet, kucak kucağa denecek va- ziyette kaldılar, Gene, delikanlı: — Hayat belli olmaz.. Bir de bakarsın, birihizimize gene kavuşuruz. Sulha kadar yaşarsak ben gene seni ararım, Köpek, içli içli bakıyordu. Ertesi gün, başka köpeklerin de bağlı bu- Tunduğü koskocaman bir daire, Niki, efen- disinden ayrıldı. Ağlacındı. Bağırmadı, İn- iemedi, Yüklendiği vazifenin ehemmiyetini müdeikti. Jean ise, arkasına bakarsa ağlıyacağını hissederek hızlı hızlı yürlidü, gitti. Tercüme eden: (Hatice Süreyya) Misafirler şerefine verilen ziyafet Dün akşam Galatasaray ve Feverbahçe klüpleri müştereken misafir Yugnslav fut- bolcüleri şerefine Parkotelde mükellef bir ziyaiet, vermişlerdir. Bamimi bir spor top- lantısı halinde geçen bu ziyafete Vali B. Lüli Kırdar, şehrimiz Yugoslar kouso- osbanesi erkânı ve spor idaresileri gazeteciler bulunmuşlardır. Mektep maçları Liseler arasında tertip edilen futbol maçlarına dün yalnız Şeref stadında'de- vam edilmiş ve Işık Ilsesi Erkek mualline 4-0, Sanat mektebi - Taksime 1 - O gelib gelmiştir. Fener Stadındaki maçlar sa- hanın tamiri dolayısile yapılamamıştır. Tuzak içinde Tuzak Tefrika No. 9 Nakleder : (Vâ& - Nü) Plânımı iyice hazıtlamıştım. Kadırını elimden alan adama ayni sureti mukabele elmek istiyordum, Hidaye- ti sizden almak için her şeyi yapma. ğu, damarlarımdaki kanı ukıtmağa, hatta cinayet İşlemeğe âmadeydim. Dşlerini sıktı. Başını gururla kaldırdı: — 8iz Korsanoğlu iseniz, ben de çe- teciyim,.. Ömrüm dağlarda geçiyor... © Ve sonra, sesini yavaşlattı: — İşte, cinayeti yaptım, Kendisine bir mektup gönderdim, Ben ki bira- deri gibiydim. Götrmemezlik edebilir “miydi? Kendisinden istediğimi yaptı. “Randevu yerine geldi. Orada beyhude ricalarda bulundum, Ayaklarına ka- panarak yalvardım, yakardım. Boyu» na beni reddetti, Ötedenberi besle. *diğim ve tenha dağların havası içinde kalbimde o vahşileştirdiğim emeller, “sönük balon gibi eriyip gidecek miy- 7... Bu kabil değildi, Ne inkisarlar içinde bulunduğumu (Hidayete söy. ledim. Lâf kâr elmedi. Bunun üze. Burhan heyecanını gizlemek için büyük bir irade sarfediyotdu. Celâl sesini yükseltti: — Bunun üzerine: «-- Seni de öldüreceğim, kendimi » tehdidine kalkıştım, «Biliyordum ki, bu, pek çoklarının bir kadını ele geçirmek için kullan. de © dukları usuldü. | «Fakat yemin ederim; hayatıma zerre kadar ehemmiyet vermiyordum. Savurduğum bir tehdidde samimi İdim, Mutlaka söylediğimi yapacak- tam, «Hidayet de şaka etmediğimi an- ladı. «Bana yalvarmağa başladı. Anne. mi hatırlattı. O kadının beni çok sev- diğini, şayet böyle bir iş yaparsam mahvolacağını söyledi. «Hakikaten de zavallı kadıncağız, ikimize de son derece zahir olmuştu. Beni büyüttüğü şefkat ve muhabbet - le Hidayeti de yetiştirmişti. Bunlar aklıma geldi, Zevceniz, ayni zamanda benim şeref ve haysiyet hislerime de hitab etti, Gözleri kızmış bir çapkın herife, tuzağa düşmüş zavallı bir bü- kire nasıl yalvarırsa yalvardı. «Fakat, merhameti de vardı. Hali- me acıyordu. İşte, bütün bu ahval içinde bir an benim oluverdi, l i !.ona düşman kesilmişti. AKŞAM 1 Galatasaray - Yugos- lavları 1 - 0 yendi Müsabaka çok heyecanli oldu. Sarı kırmızılılar ikinci devrede enerjik oynıyarak galebeyi temin ettiler Şehrimizde “bulunan Belgrad ikincisi Yugüslavya sporcular dün Taksim sta- dında dördüncü maçlarını Galatasaray ile yaptılar. Ve çok heyecanla takib edi- Jen bir müsabakadan sonra yedikleri bir golle ilk mağlübiyet acısını tattılar, Yuzoslavların memleketimizde yaptık- ları üç maçı galibiyetle bitirmeleri hava- nın bir bahar günü gidi güzel oluşu sta- da. oldukça büyük bir kaladalığın gelme- sine sebep olmuştu. Saat 1430 da hakem 'Tarıkın idaresinde çemlei Şıkan takimlar şu şekilde dizildi- ağbelnrya; Lerviç - Ancelkoviç, &tokiç- Cureeviç, Broçiç. Atanaçkaviş - Perliç, Drenoves, Petroviç, Rakor, Samiç. Galatasarıy: Osmun - Adnan, Faruk - Celâl, Enver, Musa - Salim, Esfak, Cemil, Boduri, Sarnfim. Oyun Galatasarayın #oldan yaptığı se- ti bir akınla başladı. Tik dakikalar raki. Dinin oyun taktiğin! kavriyıp onu göre mukabele edebilmek için oYugoslarların ne yapar İar:da yavaş hareketlerile seçki, Galalasaray o muhacimleri bu tereddüd devresinden -istifkde ederek üstüste yap- tıkları hücumlarla Yugoslav Kalesini teh- Mkeye soktular. Santrhaflarını da geriye çekip üç müdafi şeklinde oyniyan Yuzos- lavlar vaziyetin tehlikeye &irdiğini hisso- dince mukabil taarruza geçtiler. Bilhasa en yüksek oyuncuları olan #olaçıkları ve merkez mühacimleri vesitaslls yaptıkları hücumlar Galatastray Zalesine her an gol tehlikesi yaratıyordu. Fakat Faruk ve Adnanin cansiperane bir şekilde kaleleri ni müdafaa etmeleri netice almalarma mâni oluyordu. Devrenin sonlarına doğru Cemilin şahsi bir hürumundu Eyfak çok müsald bir pozisyonda bir pas aldıysa da acelesi yüzünden topu dışarı aldı. Devre bu şekilde Yugnalayların teknik Galatasarayın enerjik hücumları arasındâ golsüz olurak berabere neticelendi. İNCİ DEVRE İkinci devreye Yugoslavlar başladılar, Daha, (azla sol taraftan beynelmilel sola- çıkları vasıtasile oyürüttürdükleri akınlar bugün cidden çok fevkallde bir oyun çi- karan Galatasaray müdarileri tezafından geri çevriliyordu. On sekiz çizgisi üzerinden savurdukları şütler ise kaleci Osmanın çalışması saye- sinde netice vermiyordu. Onuncu daklka- dan itibaren Galatasarayın kendine mah- sus enerjisile Yuzoslarların tekniğine ga- lebe çalışmağa başladığını ve yavaş yavaş oyun üzerinde hâkim bir vaziyete geçli- Bini görüyoruz. Yugoslavların bütün di- dinmeleri boşa gidiyor ve Türk takımının Şahlanmnas karşmtnda teknik lerinden eser kalmadığı bariz bir şekilde belli oluyordu. Şimdi bütün akınlar Ozlatasaray #ara- fından yapılıyor ve Yugoslay oyuncular aicak müdafaa ile vakit geçiriyorlardı. GALATASARAYIN GOLÜ Galatasarayın bu âni parlayışı karşıan- da Yugaslavların bözulduğu ve boran gol tehlikesine maruz kaldıkları gözüküyordu. Nihayet 17 mol dakikada OBodürinin ge- riden alarak Cemile geçirdiği topu Cemil güzel bir vücud çalımile müdafii geçip ka- löeinin kıpırdanmasına imkân bırakmıyan sika bir şütle Yugoslav kalesine soktu. Ga- lalasarayın o galibiyetini, oYuğoslayların Türkiyede ilk mağlübiyetlerini temin eden bu 1-0 netice oyunun nihayrtine kadar değişmedi. Son dakikalar o Yugoslarların bariz bir üstünlüğü altnda geçtiyse de Galatasaray müdaflerinin cansiperane çalışmaları neticenin değişmesine imkân bırakmadı. Ve müsabaka 1-0 Galatasara- yın yalebesile bitti. Yugoslav Sportular bugün saat 1430 da son maçlarını Fener- bahçe ile yaparak memleketlerine avdet edeceklerdir. İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Tefrika No, 2 Tarık: «Belki de buradan dönmiyeceğiz, Yazan: İskender Fahreddin fakat dönmek istiyenleri İspanyol yelkenlilerile gönderirim» demişti. Abdülmelik artık dini manevi bir vasıta- dan Dew birşey telâkki etmemeğe başla- mıştı. O. «— Herşeyin başında kılıç gelir. Kılıçtan daha kuvvetli bir muvaffekıyet silâhı yok- turfe derdi, Mekke valisi Abdullah bir Zübeyrin şeha- detinden sonra Medineye dönen kalite Ab- dülmelik, halka bir nutuk irad ederek, bü- tün düşüncelerini açıkça söylemeklen çe- kinmemişti (1). O, tarihte, denebilir ki, lü” gumsuz bidatları ve mânasız itikadları yı- kan Ilk halife idi, O, dini, maksada erişmek için kestirme bir yol veya çare addederdi. Hattâ bir kere Harcacın kendisine (Hali- fetullah) diye hitap etmesinden bile hoş- lanmıştı. Son za'nanlarda kendisini Haz- reti Muhammedden yüksek tutar ve teth- ettiği ülkeleri gözönüne getirerek: — Ben, hilâfete Muhammedden faydalı oldum.. Diye gururlanırdı. Abdülmelik ilk defa islim âleminde: «— Kuvvet, daima hakka galebe çalar!» Sözünü, kuvvetinin dayandığı en esaslı bir mantık olarak yaymıştı. Bir Arap şairi, Abdülmelik hakkında şöyle diyordu; «— O, halife olmadan, çok mazlüm ve sa- kin bir adamdı. Hükfet makamına geçtik- ten sonra, zalim ve ateşli bir hükümdar ol- du, Bence, onda bu vasıfları yaralan Hac- cactır. Abdülmelikin yanında Haccac gil #alim bir vezir olmasaydı, o belki de (2ui- mun) ne olduğunu, nasil yapıldığını bilmi- yecektile fazla Abdülmelik ayni zamanda çok kıskanç bir hükümdürdı, Fukat o, bu kıskançlığı, kendi mevkiine göz dikenlere Karşı göste- rirdi. Kumandanlarıu himaye ederdi, On- Jara her zaman adalet tavsiye eder: — Hal- ka kendinizi sevdiriniz. derdi. Türk ülkeleri istilâ edildikçe, oralardan gelen Türkler arasında askerlikte, hürü- met idaresinde kendini gösteren şalisiyel- ler de vardı. Abdülmelik bu şahsiyetlere de Arap rücsusı kadar ehemmiyet vermiş ve: «Türkler, kılıç kullanmakta mahir, merd ve cesur insanlardır» diyerek bunlardan birçoklarımı iş başıma geçirmişti, Musa, Afrika valisi olduktan sonra Endülüsün fethinden evvelki günleri kı- Saca gözden geçirelim: Musa bin Nasir Afrika valiliğine tayin olunduğu devirde İspanya karma karışık- ti. Gotlar, in göbeğinde karzaşa- lıklar çıkararak İspanyol tahtını devirmiş- Jerdi. Hükümet yavaş yavaş İsyan Teisleri- nin eline geçiyor, kral hanedanından inti- kam almak tursi bütün İspanyol asilerini sarıyor ve bu hırsla gözleri kararanlar memleketi mütemadiyen atesleyip duruyor- du. Rodrik, etrafına topladığı asiler sayesin» de kral Vinifsa'yı tahttan düşürmeğe ve ye- rine geçmeğe muvaffak olmuştu. Rodrik bu işi kolaylıkla yapmışsa da, tahtından indirilen kralın oğulları birleşerek büyük ve sarsılmaz bir kuvvet Loplamışlar ve Rod- rikten intikam almağa karar vermişlerdi. Kralın oğulları arasında, o zamana kadar bütün İspanyada Araplara, karşı mukave- met eden Sula valisi Jülyen do bulunu- yordu. Jülyen, krallık tahtına oturan Rodrikin amansız bir düşmanıydı. Ona hiç bir za- man boyun eğemezdi. Eski kralın oğulları. na: — Sir korkmayın. ben önü tepelemesini bilirim! Demişti. Jülyenin maksadı ve kararı Şu idi: O güne kadar çarpışlığı Araplarla bir- ieşmek. Rodrikten intikam almak için, Arapların #âtvet ve kuvvetine İstinad isteyen ve siya- si ihtiraslarln yarını keşfe muktedir ola- «Emin olun ruhsuz bir vücud gibi kollarım arasına düşüvermişti. 4Bii cani benim... Zevceniz ma- sumdur, Korsanoğlunun yüzünde acı bir te- bessüm belirdi: — Bu küçük hikâyeyi asil bir ruh- la hemen şimdi uyduruverdiğinize kaniim, beyefendi! - dedi, — Doğruluğuna yemin ederim, Bürhan omuz silkti, — Doğru bile olsa ne çıkar... Bütün bu anlattıklarınız maceranın size ta- allük eden cihetleri, Benim macerama gelince, işte... Vadettim, anlataca- Zum... Uzun da söylemiyeceğim. «Ben, doğuşumdaki bir tesadüf ne- ticesi zengin bir erkeğim. Gerçi ya- şım sizinkinden fazla... Lâkin sizin- kine benzer hissiyat obesliyemiyeçek derecede ihtiyarlamış değilim. Dost- larımdan birinin evinde fakir bir kı- za rasladım. Bana yar olan tesadüf Hiç parası yoktur, «İşte bu küçük hanım hoşuma git- li. Hissiyatımdan (kendisine bahset- tim, «Sözlerimi sevinçle dinlediğini id- ! dia edemem; Fakat teklifimi kabul edip etmemekte 'hürdü. İsterse red cevabı verir, isterse kabul ederdi. «Kabul etti. Niçin? «Fakat Hidayet hanım bana sadık kalmak va'dini Allakın, kanunun ve herkesin huzurunda vermiştir. O tâ rihten itibaren artık benimdi! «Bu mesele hakkında şunu bunu bilmem... Sadakati kati sadakat mâ- nasında alırım, Bin dereden bin su getirmeğe, türlü türlü edebiyatlar, ruh teştihleri yapmağa aklım ermez, «Hareketinin hesabı kendisile be- nim aramda halledilecektir. Bu işi daha sonraya bırakıyorum. «Evvelâ sizinle hesaplaşmak mec. buriyet ve arzusunu hissediyorum, Celâl bey. «Bu kadın benimdir. Siz onu ben- den çalarcasına aldınız. «İnsan geceleyin evine giren bir hırsızla karşılaşırsa ne yapar? Baz ları onu yakalar, polise teslim ederler, Bence bu tarz doğru değildir, Cemi- yetin adaleti Adi sirkatlerde belki âdi- lâne hükümler verir. Fakat hissiyak meselesinde, kalbi yaralananı tatmin «Hele beni?... Hiçi... «Başkal bir takım ev Sahipleri de hırsızı öldürürler, Bence, aşk sahala- rında bu, en doğrusudur... Belki hay- Ji eski kafa,.. Ne yapayım? Damarla- rımdaki kan bana bu yolu gösteri- yor... Sizi öldüreceğim, Bu sözler üzerine, Hidayet bir çığlık kopardı, Korsanoğlunu?,.. mijan Jülyen, Musa bin Nasire müracaağ ederek kendinden yardım istemişti. İşte, Tülyenin bu talebidir ki, günün bi- rinde bütün İspanyanın Arap istilâsna uğ- ramasına sebep olmuştu. Jülyen bunu dü- şünecek halde değildi, O, o günkü vaziyeti kurtarmak, Rodriki tahtından indirmek teklifini alır almax müzakereye girişmekle beraber, Jülyene de göyle bir haber gönder- mişti: #Halifeye yazdım. Kati bir cevap alınca- ya kadar müzakeremiz de bitmiş olur.» murahhasları Musanın yani- na vardıkları zmah, gerçekten, Musa da ede gu mektubu göndermiş bulunu- «İspanya içindedir. Kuvvetleri da- iitişaş Bılınıştır, Şimdiye kadar bizimle çarpışmak ta olan Sufa valisi Jülyen bugün benden yardım istiyor. İklimi Suriye gihi lâtif; top- rağı Yemen gibi bereketli; kırları, bahçe- leri Hindistan gibi mis kokulu nebatla mek niyetindeyim, Kati cevabinizı bekliyo- rumu —Dusa bin Nasir — Velid bin Atdülmelik bu mektubu alınca uzun boylu düşünmüşlü, Bu kadar cazip bir teklifi hangi hükümdar reddedebilirdi? Hülife, Musaya şu mealde bir cevap ver- mişti: sİspanyaya yardım maksadile gündereca- in kuvvetin heder olmamasına dikkat et, nyollardan ihanet görmek ihtimali vardır. Yoddi iktidarına tevdi olunan ehli Islâmın hayatını tehlikeye düşürmemek ve derin düşünmek şartile teklirini kabul ediyorum.e Valid Abdülmelik bin Mervan Musa halifenin cevabını alınca, Sula va- lisi Jülyene haber gönderdi «Yakında, istediğin yardımı gönderece- Kim. Merak etme!» Musa bin Nasir, İspanyayı işgale karar wermişti, #akat, o havaliyi yakından tanı- mıyordu, Gerçi halifeden cevap alıncaya kdar Ispanya hakkında tahkikat yaparak bir hayli malümal Loplamıştı. Herşeyden önce bir keşif yapmak, ondan sonra işgale başlamak Lizimdi Bu işi kim yapacak? Musa, Afrikayı burakıp bir yere-gidemez- di. O; maiyetindeki zabitleri gözden geçir- di, — İspanyaya bir keşif kolu göndermek istiyorum. Bu iği ır zaman codadının akın- larile övünen Zeyyad oğlu tarık yapabi- dir, dedi. Zaten Tarık da ortaya atılmak ve? — Ben hazırım. Diye bağırmak istiyordu. Musa, 'Tarıkı bu işe meur etti. Tarik, Mu- dı. (H.92) (Arkası var) (1) ellen, hükümet idaresinde âciz bir halife olmadığım gibi, müdahim ve riya. kâr bir halife da değilim. Akılsız ve ted- Kocasının ayaklarına atıldı. — Bürhan... Bürhan... Ayni zamanda Korsanoğlunun elle- rine sanlmak istedi. Fakat kaplan onu şiddetle itti. — Bırakın beni... - dedi. - Bu hare- ketinizie akrabanızdan olan gencin yalancılığına beni kani edeceksiniz... Hani #izi tuzağa düşürerek ele geçir. mişti?... Şimdi bu yırtınmalarınız, kurtarmağa çalışmalarınız, o iddiayı tekzip ediyor. Demek ki yaptığım harekette büsbütün haklıyım, Çeteciye dönerek: — Bitirelim bu işi ...Sizi öldürece- Delikânlı, korkmadan, dimdik du- ruyordu. Kendini müdafaa edip etmi- yeceği henüz belli değildi, Kaptan: — Fakat ben katil değilim... - de- di, - Sizinle de, her ne kadar aşk hu- Susunda rakip vaziyette isek de ayni yüksek gaye uğrunda çalışmış Insan- larız... Bir bakıma şahsınıza, karşı hürmet beslemekten kendimi alamı. yorum. Şayet Avrupalı olsaydık, eli. mize birer kılıç alarak düello etmemi- zi teklif edecektim. Hissiyatıma en uygun budur, Fakat bizde böyle bir âdet yok. Onun için, ikisinin arası bir hal çaresi bulacağım. Size kendi- nizi müdafaa etmek imkânını verece ğim. (Arkası var)