— Müjde!.. Hayot ucusluyor! — Hayrola?... — Mekteplerde tam numara (10) dan (5) e inmiş!... Kar makinesile mülâkat!.. Sokağın gündüzünden garajın gecsslae girince gözlerimi Kamaştı, Bekçi: — Kar makinesi a ha şu köşede yatiy baylar!.. Demeseydi aradığımızı bulamıyacaktık. Yavaşça yanına sokulduk. Zavallı ya- Falı bir mamut gibi köşede yatıyordu. Ayak seklerimizi duymuş olacak ki derinden derine bir gıcırtı duyuldu, paslı tekerleklerde, örümeekli pistonlarda bir kıpırda- ma oldu, iskelet gözü gibi kara fenerlerden, biri hafifçe parlayıp bise döndü. Nereden çıktığı belli olmıyan bir — Gidiyor muyuz?. diye inledi. — Hayır, dedik, bir yere gitti; z yok, sizinle görüşmeğe geldik!.. Bu ne zahmet?.. diye acı acı güldü, bunca yüdan sonra şimdi mi aklına geldim? m etmekte baklısınız, xiyarette kusur ettik amma kabahatin yarısı da m de Avrupadan gelir gelmes itikâfa giren papaslar gibi buraya kapanıp ü göstermediniz!. çina çıkacak halim yar mı Ki a baylar! hasta misiniz, sakat mısınız, Yaralı misiniz?.. um. Fekat arada sırada gelip yoklayanlar dediklerinisin hepsini a var?. madan bir tarafımdan vufinuşlar!,. ı bir kusur aramağa mı geldiniz?. atıldığını işittik de... sizin gelişinizi bile buna atfettim. *p ne mene şey olduğumu göster- yım, Bursaya gitmesem birkaç sens ara lüzum gördü? yun. onu da ayıplamamalı!, Bizin evinise yalnız bir Köşede pinekleyip bhamr yer. ir uşak getirselen ur İçer ne ya- bu!. Fakat benim gibi mühim işler ie alnında «İşe yaramaza damgası İle ora- Uludağa çıkarırlar, orada kendinizi 4 dökersiniz!.. koca İstanbulda işe yaramıyan, şehiz harici edilmeğe birden çalkandı, paslı tekerleklerini kaldırıp yerlere vurdu; gafiller!- Deme kaldırın da görle bir etrafinza bakın yahu, Meselâ şu pazarlıksız satış Jevhaları!.. Şu temizlik kararları! Şu dilencilikle mücadele kararları!.Şu.. Bâktık ki misallerin arkası uzıyacak, belki de şahıslara dayanacak «haydi yo- hin açık olçun!u diyip sokağa fırladık. O hâlâ misaller sayıyordu!. Büyük ikramiye — Mili piyangonun büyük ikramiyesini dört yaşında bir çöcük kazanmış! — Vah vah gazeteciler kaybelti desene! — Neğen?. — Bir büyüğe çıksaydı, adamcağız uzun uzun beyanatta bulunacak, hayallerinden, Adeallerinden, kuruntularından bahsede- ek, gazete sütunlarını delduracaktı!.. İstikbal — Bak, istikbali haber veren bir falesan başına neler gelmiş!.. — Ne olmuş?.. — Bir kaç rabıta memurunun baskınma uğramış, mahkemeyi boylamış!.. — Falcının gene talihi varmış!.. — Amma yaptın ha?. — Öyle ya, eğer Almanyada olup istikbali baber verseydi. | Yeni çıkan eserler | Güzel sanatlar — Maarif Vekâleti, güzel sanatla» ra verdiği ehemmiyetin bir delili ol- sun diye bir mecmua çıkarmağa baş- Tamişi — Gördüm, fevkalâde bir eser!.. XVI ncı asr Türk ressamlarile XX nci asır Türk ressamlarını tartan hir teraziye benziyor!.. — Orasını bilmem, fakat diğer mecmualar için tehlikeli bir reka- bet!.. — Ne dedin?. — Okuyucu, kaymaklı güllâç gibi nefis bir mecmuanın tadını aldıktan sonra çavdar ekmeği gibi mecmuala- ra bir daha elini sürmez sanırım!.. — Zannetmem, Vekâlet böyle bir tehlikeyi önlemiş bulunuyor! — Nasıl?., — Görmedin mi, mecmuaya bir lira flat koymuş!.. — E, bunun faydası ne?., — Çok!. Güzel sanatlara meraklı bir karlin böyle bir mecmuanın tadı- na bakabilmesi için evvelâ bir Hirayı tedarik edebilmesi, sonra da onu göz- den çıkarabilmesi lâzım! Dırıltılar » Zırıltılar — Şalr Hüseyin Rifat bir kllap neşreimiş!.. — Adı nel. — Dırıltılar, zınltılar!., — İçinde ne var?.. — Bir sürü biciv!. Meselâ işte | bir tanesit «Bıktık artık şu komisyon denilen Metten, «İşi teshil edecek yerde kökünden yıkıyor, «Çünkü her hangi komisyon edi- Jirse teşkil, «O komisyondaki azaya komisyon çıkıyor!» — Çok güzeli. — Şair edlırltilar - Mırıltılar adında bir eser daha çıkaracakmış!.. | — Zahmet etmesin!., — Neden?.. — Bu hiciyleri okuyanlar arasın. da nasıl olsa hırıldayıp mırıldayan- ve reşimler; Cemal Nadir'in) Keşfedilen sığınak !.. Yine aklımıza sonradan geldi: Meğer İstanbulda geniş, muhkem, hazır sığınaklar varmışda biz hâlâ düşünüp çare arıyormuşusi.. Sanki bu memleketin Üstünden, kendilerini halk ve hakikatten gizlemek için saraylarını bulutlar hisasında duvarlarla örten, bağlarını, bahçelerini Çin sedlerile çeviren bir sultanlar alayı geçtiğini bilmiyor. muşuz gibi neden bunu daba evvel akledemedik bilmem?... O sultanlar ki bir bahçeden bir bahçeye gitmek için kafesli köprü lerden geçerler, bir saraydan bir saraya göçmek için etraflarına muha- fızdan duvaffar örerler, bir odadan bir odaya geçmek için duvar içinde oyulmuş yollardan yürürlerdi!... Cemiyetin gözünden bu kadar kaçan insanların elbet deha nice ni- ce gizlenme yerleri, halkın sesinden bu kadar ürken mahlüklerin el- bet daha bir hayli yedek sığınakları olmak gerektii... Yoksa 35 yılık bir Abdülhamid İstipdadı, bir Vahdeddin saltana- ti hangi kovukta gizlenip ömür sürecekti?... İşte nihayet keşfedildi; Beşiktaştan Çırağan sarayına kadar uzanan yerin altında bilnerce insanı içine alabilecek geniş, muamam bir mahzen varmış!... Anlaşılıyor ki bu yolda yapılacak tetkikler, yeniden hazırlanacak gığınakların plânlarını tetkikten daha kârlı olacaki... Aman devami... — Bak, Norma Şerer kafınlar erkeklerden daha kahramandır, diyor! — Doğrudur, Hangi erkek beş bin liralık perlandaşı göğsüne takıp geğ- meğe cesaret eder)... Modem bir vecize Step!.. — Birkaç eroinci cami avlusunda © €roin' çekerken yakalanmışlari... — Sen ömründe hiç stepten geçtin — Hay Allah razı olsun!,., Kaba | Mmi?... bir ata sözünü değiştirmiş oldular, li bundan sonra: «Eceli gelen tiryaki rm cami avlusunda eroin çekeri> dene. | Ubir bavada Eminönü meydanından bilecekl... geçtimi... “Herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif !..,, & pimli ii e oni hira tebrik. ede- ke — Bayramı şerijiniz mübarek ok | — Bayramın kutlu olsun! — İdiniz said, ömrünüz mezid |