Kozmü Shearer ile mülâkat Artistin kusur sandığı şehlâlığı muvaffakıyetine âmil oldu Norma: “Çocuklarım olmasaydı bir kenara çekilirdim, şimdi onlar için yaşıyorum, diyor Paris (Hususi muhabirimizden) — Hollivutun en büyük yıldı Norma r'i Amerikaya dönmeden ©- Yel pördüm. Sevimli yıldızla utun Uzun konuştüm. Harp ilân edilmemiş Olsaydı Norma Avrupada, bilhassa daha uzun müddet kalacaktı. Bütün Amerikalılar gibi oda Parisi Şek müteessir bıraktı. Norma Shenrer'i Versayda (Tria Don Palas) otelinde gördüm. Norma'- Yı Hollivuttan tanırım. Ufak tefek Şok güzel bir kadındır, Hollivutta en pik giyinen yıldızlardan biri diye ta- nunmıştar. Norma sinemanın en büyük şef- lerinden (İrving 'Thalberg) in pek Bevgili karısı idi, İki sene evvel kocası ölmüştür. (İrving Thalberg) Holli- Yutun en büyük siması idi, Norma'- Tin kocası olan bu adam ben Holli- Yutta bulunduğum senelerde şöhret kazanmıştı, Yüksek zekâsı sayesinde Pek genç yaşla sinema âleminin en büyük siması olmuştu. Norma ile aşk maceralari çök meş- burdur. Hollivutun (ideal) ailesi diye tanınmışlardı. (Thalberg) Norma'yı tanıdığı zaman en evvel Holivutta, #tüdyo kuran meşhur (Kari Lemej)in | kâtibi idi. Norma aslen Kanadalıdır. Günün birinde ailesinin muhalefe- tine rağmen sinema yapmak niyetile Mevyorka geldi. Fakat evdeki pazar çarşıya uymaz dendiği gibi Norma da | Parasız pulsuz Nevyork sokakların- | da kalacaktı. Günler geçti, aylar geçti, Norma hiç bir sinemacıdan yüz bulmadı. Hepsi bir bahane il Nor- ma'yı başlarından savıyorlardı. Bul- dukları en büyük kusurlardan biri gözleri idi, «Gözlerin şaşı, filim çevi- Temezsin!» diyorlardı. Zavallı kızcağızın küçük kusurla- rını deve yapıyorlardı. Normayı bir çok defalar bir metre mesafeden gör- düm ve konuştum. Gözleri katiyen #âşı değil, Gözünün birinde hissedil- miyecek kadar ufak bir şehlâlik var. işin en hoş cibeti de Normaya şans getiren asıl bu ufak şehlâlık- tar. Çünkü bu şehlâlığı seven birçok kimse olduğu gibi kocası da Normâ- Yı gözleri için aldı. Sinemacıların küsur telâkki ettiği şehlâhk onâ | dünyanın en büyük talihini getirdi. Norma bir müddet Nevyork 80- kaklârında sefil, perişân dolaştı, Ni- hayet filim çevirmekten Otamamile Ümidini kesti, tiyatro peşinde koşma- ĞA başladı. Bir gün bir fırsat buldu kendini Nevyorkun en büyük (revü) tüyatrocusu olan (Zikfrid) e prezan- te ettirmeğe muvaffak oldu. Fakat meşhur (Zikfrid Folliner) in direk- Grü Normanın vücudünü beğenme- di. Bacaklarını revüye çıkacak ka- dar muntazâm bulmâdı. Normâyı ât- Yattı, Artık o günden itibraen Nor- ma, her şeyden ümidini kesti, Ümidi- Mİ kesti amma Kanadaya dönmek İmkân da görmüyordu. Çünkü ailesinin muhalefetine rağmen filim Çevirmek ve muvaffak olmak ümid Ye kanaatile Amerikaya geçmişti. Rimdi göz yaşları içinde memleketi. De dönerse hali ne olacaktı. Düşün- dü, taşındı. Nihâyet Kanadaya dön- Mekten vazgeçti ve bir son teşebhüs Olmak üzere Hollivuta gitmeğe Ke- Tar verdi. Hollivuta çitmeğe karar Yuta gider gitmez stüdyularda Mağa başladı, fakat ümid ettiği &di İşleri bile bulamadı. köğ- Orada -. günler,, haftalar - “aylar Norma Shearer geçti, nihayet günün birinde o (Üni- versal) stüdyolarından bir adam ariyordu. Norma stüdyo koridorin- rında oturmuş bu adâmı bökliyordu. O aralık önünden bir genç adam geçti, Genç âdam elinde birçok ev- rskla Normanın önünden bir daha geçti. Bu defa genç kızın yüzüne dik- katli dikkatli baklı: «Burada ne arı- yorsun?» diye sordu. Karşılık Kızca- &z iş aradığını söyledi Bunu işitince genç adam kızı bürosuna çağırdı. Orada kiza ne iş yapmak isteğiğini sordu. O da herne olursa olsun ça- Yışmak istediğini söyledi. Genç adam bir müddet düşündük- ten sonra: #Pilim çevirmek İster mi- sin?» diye hiç de beklemediği bir sual sorunca, Norma kendini rüya gürü- yor zannetti, birdebire cevap vereme- di. Genç adam süğlini tekrarladı. | Artık bu defa rüya olmadığını anla- İ yınca Norma sevincinden çıldırdı. — Aman; dedi, esasen ben-Kana- dadan buraya bu ümldle geldim. Fa- | kat güslerimin şehlâlığı buna mâni olmasın diye korkuyorum. Genç âdam- Normanın bu korku- suna kahkaha ile güldü: — Bilâkis, gözlerin şehlâ olduğu için sana filim çevirmeği teklif edi- yorum, Yoksa şehlâ olmasaydın di- ğer artistlerle karışırdın. Norma Shearer bu teklif karşısın- da şaşırdı kaldı. Genç adama nasıl teşekkür edeceğini bilemedi, amma hâlâ genç adamın kim olduğunu bii miyordu. Nihayet itifatlarından yüz buldu. Kim olduğunu sordu. Genç adam kendisini (Karl Lemeljin kâti- bi. (Thalberg). diye prezante etti başladı. Yalnız şurasına dikkat edi- niz ki gözleri biraz şehlâ olmasa ! idi, ne Thalberg'in.. hoşuna gidecekti, ne de filim çevirebilecekti z Şimdi büyük yıldızla görüştükleri. mi yazacağım, — Niçin sık sık Avrupaya gelmi- yorsunuz? — Keşki bu defa da gelmesevdim. Talihime vaziyet bozuk, Amerika, müstacelen .dönmeğe. mecbur olâca- Zım. Yoksa maksadın, Avrupada bil hassa Pariste uzun ka'maktı, İngilterede bir nizdön bahsediliyordu? im çörireceği- Normayı çağırdı, ona stüdyoda biriş! İşte Normanın aşk macerası böylece : kat bunu tedkik etmeğe meydan kal- madan gitmeğe mecburum, çok te- essür ediyorum. Ben aslen Kanadalı- yım, yani İngilizim. Avrupa kültürü- nü, Avrupalıların âdetlerini hayat- larını , severim. Biraz da o Avrupada yaşamak isterim, fakat bir türlü eme- limi yerine getirmek nasip olmuyor. Kocam zavallı (İrving) ölmeden ev- vel onunla beraber Avrupaya gele- cektik. İşi çok olduğu için o döne- cekti. Ben altı ay olsun Avrupada ka- Jacaktım. Kismet Olmadı, kocamı kaybettim. Uzun zaman hayata küs- tüm, eğer, çocuklarım olmasaydı, bir kenara çekilip ömrümü ikmal eder- dim, şimdi çocuklarım için yaşıyo- rum, Bir oğlum, bir kızım Var onlar için yaşıyorum, — Böyle söylemeyiniz. Bu kadar genç yaşta hayata küsülür mü? Bel- ki gene evlenirsiniz. Çotuklarınız da babasız büyüdüklerinin farkında ok mazlar. Siz de daha iyi müteselli olursunuz? — Müteselli mi olurum? Bu gayri kabil, İrving'in üstüne.onun kadar iyi, onun kadar Zeki, onun kadar hisli bir koca bulmsk gayri kabildir. Ben Amerikan ahlâklı değilim, Avru- pâlı düşünceliyim. Bugün evleneyim yarın boşanayım ONU yapamam. Aile hayatını severim, ancak benim gibi aile hayatını seven bir adamla yaşayablilrim. - Şimdiki halde eylen- meği düşünmüyorum. — Zevciniz büyüz servet birakmış, niçin .çalışıyorsunuz? — Ben de onu kendi kendime soru. yorum, niçin çalışıyorum? Beni çalış. mağa dostlarım tesvik etti, yeka ka. tiyen filim çevirmiyecektim. Beni o kadar müteessir görüyorlardı ki, bir gün teesaürden- hastalanırın diye korktular, tekrar filim çevirmekliğim için teşvik ettller, biraz da hakları var, çalışmağa başladım basiıyahı ke. derim biraz hafifle6i. Düşünecek, ağ- hyacak vaktim yok, her gün'stüd- yoya koşuyorum, akşama Kadar ora- da kalıyorum, Çi akşam acukla- halde yatağıma düşüyorum, mi unutuyorum. — En çok sevdiğiniz filimler hazı- gileridir? — Sön çevirdiğim Marie Antoinette, | — Evet, 'öyle'bir teklif aldım, fa İ Bu filimde çalışmak beni çö” alâkm- yöruim, çöcük 1939 modeli harp Almanya lehine olan “sinir harbi,, bitmiş şimdi İngiltere lehine “abluka harbi,, başlamıştır Yazan M. Şevki Yazman Kârşı karşıya iki ordu, topları, tü- fekleri, cephaneleri, tankları, hulâsa harp için lâzım olanı ber şeyleri mev- cud ve hazır. Amma bizim şimdiye kadar “görüp tanıdığımız mânada harp yapmıyorlar: İşte 1939 modeli harp budur. İnsan bu birbirine saldırmadan karşı karşıya duran orduları görünce gayri ihtiyari Alman şairi Hayne'nin bir şiiri geliyor: «İki asil arkadaş l0- | kantalara, gazinolara girip yiyor ve içiyorlar. Fakat bunlardan hiç birisi arkadaşının kendi nam ve hesabına para vermesine tahammül edemediği için hiç birisi tediyede bulunmadan çıkıp gidiyorlardı. Şimdi Alman ve müttefik ordular- dan hiç birisi nezaketi ihlâl edip kar- asındaâkinden evvel taarruza kalk- mak niyetinde olmadığından gelibe saldırımsız harp de devam edip gi decek. Masmafih işin şaka tarafını bire kıp hakikate avdet edersek bu hare- ket tarzını, daha doğrusu bu hareket siz muharebenin sebeplerini izahta da güçlük çekmeyiz. 1939 eylâlünden yani Almanyanın Polonyaya saldırmasından evvel Al- manya bir «Sinir harbi) yapıyordu. Fazla nüfusu, askeri kudretine ve si- lâhlarına dayanarak Avrupada kü- çük, büyük bir sürü devleti korkutu- yor, onlara normal sulh hayatında yaşamayı gayr! mümkün kılıyordu. Frünsa, Polonya, Romanyada kıs- mi seferberlik vardı. İngiltere kendisi için hiç de şayarı arzu olmıyan mec- buri askerliği kabul etmişti. İktisadi ve mali membalarını harbe hazırlık için harcediyor, yıprandırıyordu. Bu esnada Almanya nasyonal sosyaliz- | min bir politikası olarak güttüğü «İş yaratma» siyasetine uyarak bir taraf. tan işsiz amelesine iş bulurken öte taraftan da silâhlanmayı temin edi- yor ve bu silâhlanma vastasile ye- rattığı «Sinir harbiş İle de boyuna ta- vizler alıyordu. (Avusturya, Çekoslo- vakya... İlh). Bizim kanâatimizde Almanya Po- lonyaya saldırmamış olsaydı bile 56- nelerce iktisadi ve mali kudretini bu uğurda yıpratacak olan müttefikler bir gün Almanyaya zaten: «Ya hârp yapalım ya sulh: diyeceklerdi. AL manya buna da meydan vermeği, Polonyaya saldırarak harbi emrivaki haline getirdi. Şimdi Polonyanın istilâs nazarı ilbara alınmazsa bugünkü harbin 1 eylülden evvelki sulhten farkı pek büyük değildir. Yalnız şu var ki 1 eylülden evvel devam eden «Sinir .| barbiş dolayısile Almanyanın haiz ok duğu avantaj şimdiki «Abluka har- bi> dolayısile İngilizlerin eline geç- miştir. Yilhakika başka hiç bir dar- | beye maruz kalmadan dahi dış dar etti, Hikâye tarihi ve bilhassa Fransız büyük ihtlâline dalr oldu. | ğundan çok cazib buldum. Marie An- toinette'in şahsı, idamı, beni çok alâ- kâdar eden bir süjedir. Bu bedbaht kadına dair ne yazılmış ise hepsini okoudum, Zannedersem bütün tarih- te bu biçare kraliçe kadar bahtiyar ve onun kadar bedbaht bir simaya tesadüf edilemez. Size garip bir rüya anlatayım: Bu filmi çevirdiğini esnâlarda bir rüya gördüm. Kendimi Versay sarayında buluyorum, Ben hakiki Marie Anto-. iniette imişim, sarayımdaki dairem. de oturuyorum, çocuklarını da ya- nımda,.. Birdenbire bir gürültü, si- Jâh sakleri işitiyorura, Büyük patırdı | ile salonun kapıları açıldı, Kilerinde İ silâhlı, baltalı, bıçaklı bir sürü halk içeri girmeğe çalışıyor zavallı ko- İ camda beni, çocuz müdafaa | ediyor, kalkı içeri sokmamağa çalışı- yor. İ Derken bir silâh pathyor, yere yuvarlanıyor. Bar kocam a eBen öl mi kaçır Nofma!s | sarlarından, gehgin Cenubi Amerika pazarlarından, B&lkan ve Yakın Şark, Airika pazarlarından elini çeken bir Almanya felâketzede olmuş demek- tir. Zira Almanya ancak devamlı Hhalât ve ihrağatia yaşar. Bunu kal- dırırsarız biğzat Hitlerin bir sözüne nazaran ölüme mahkümdur. Vakia yeni #çilan Rus pazarıda küçük görülemez. Fakat bu pazar bir defa kaybolanların mecmuu kadar büyük olamışacağı gibi burada emir ve kumanda hârbe girmiş olan Al manlarda değil, Rusların elinde ola- caktır, Pazar nünasebetleri Rusların Arsusuna göre : tanzim olunacaktır ki bu, Almanların İşine pek gelmez. Onlar bir taraftan ticaret yaparken diğer taraftan da: «Siz bizim bayat #ahamızsınız» deyip sömürecek pazar isterler. Bonra coğrafi zaruret dolayısile Alman milletinin refahı ancak gün- de 12 saat Şalışmıakla bir dereceye kadar temin olümabiliyordu. Şimdi bu mesainin bir kısmını harp maksadı. na sarfederse bülün bütün sefalete doğru gitmiş olmaz mı? Hulâsa harpten evvelki vaziyetie Almanya lehine ölan «Sinir harbi» ye rine, bugünkü vaziyette İngilizler le- hine olan «Abluka harbi kaim oi- makla müttefiklerin acele edecekleri bir şey kalmamıştır. O halde Alman ordu ve istihkâm- larına da şimdilik çarpmağa niyetli görünmüyorlar. Bunu Almanların daha yumuşatılmış zamanına bırakır yorlar. Bir taraftan da uzak olan i müstemlekelerinden kuvvet ve malze me yığmağa çalışıyorlar. Almanlar zamânın kendi lehlerine çalışmadığına kanidirler. Muharebe çök pahalı ve lüks bir meta olmuş- tur. Gündelikçiler bu metan göz kor- Jar, çabuk yipranır ve zarar ederler. Almanya hârp etmekle yalnız pa zarlarını kaybetmiyor. Kudretin! de kaybettiği işin Birçok memleketler Üzerindeki nüfuzu azâlıyor. Bugün korkusundan ses çıkaramı- yan birçok küçük devletler yarın yıp- ranmış Almanyaya kafa tutacaklar. dır. Hattâ bugünden alışverişlerini, dostluklarını, siyasi durumlarını ya- rının bu mühtemel vaziyetine güre tanzim etmektedirler. Almanya 1 eylülden evvel kendisi- ni harbe teğvik-eden iki yardımcıya sahiptir ki bunlârdan birisi bugün bıraktığı pazarları ve nüfuz mınta- kalarını kapmağa çalışmakla meşgul» dür. Diğeri de-kendisine ancak sözle yardım edebileceğini ihsas etmekte- dir. Bu vaziyette «hamle» etmek er: geç Almanyâya düşüyor ammına, o da: şimdilik bunda fayda görmediğinden ve vereceği zâayinltan ürktüğünden duruyor. İşte 1939 modeli harbin meydana elmesinin sebepleri bunlardır. j ASRA BEAN, diye bağırıyor. Çocuklarımın elinden : tutup kaçmağa çalışırken, -beni de, çocuklarımı da; yakalıyorlar, O ara- hk uyandım. Uyündım amma, gözler rimden yaşlâr #kiyordu. Bir taraftan zavallı kocajitı Hatırlıyarak ağhyor- dum, diğer taraftarı da zavallı Marle Antoinette'in hissettiği şeyleri aynen duyarak dehşet İçinde kalmıştım, Bu rüyanın €n garip ciheti de şu rası: Parise geldiğim zaman tabi! ik işim de Versay:sarayıni gezmök oldu. Barayı gezerkön hayretten hayrete düştüm. Rehberler de benlim “bayre- time şaştılar kaldılar, çünkü sarayın bazı cihetleri, bilhassa Malre Ante. nette'in dairesini tamamile rüyamda gördüğüm gibi buldum. Bu rüyamı rehberlerime de anlattım, onlarda hayret içinde kaldılar. Artık anlayı- niz, bu kadının hayatı üzerimde ne büyük tesir yapmiş ki rüyamda bile hakikati gördüm. Artistle mülâkatın ikinci kısmını diğer mektubumda bildireceğim, B.9.