Harp içinde bir seyahat Muharebe günlerinde Amerikadan (Kama çü Avrupaya gelirken neler görülür? Amerikadan dönen doktor Ahmed Asım Onur, harbin yeni dünyadaki tesirlerini anlatıyor Eski dünya ile yeni dünya arasın. da işletilen gemilerin ikide bir tor. Pilenerek batırıldığı bu muharebe günlerinde Atlantiği aşmak âdeta bir mesele oldu. Kristof Kolomp bile Amerikan yolunda, tabii tehlikeler bir tarafa bırakılırsa, bu derece teh- Hkeli bir seyahat yapmamıştır. Hele Athenia vapurunun torpillenmesin. den sonra şimdi bit kıtadan ötekine geçmek âdeta bir nevi kahramanlık addediliyor... Muharebenin en civdivli olan şa zamanda, denizlerin torpil tarlaları, denizaltı barajlarile dolu olduğu bu- günlerde kıymetli doktorumuz Ah- meğ Asım Onur Atlantik denizini ge- çerek Amerikadan İstanbula geldi. Sergi dolayısile oraya gitmiş birçok vatandaşlarımızın vaziyetlerini mu- harebenin Amerikada tesirlerini, bu karışık günlerde Amerikadan, İstan. bula kadar uzun bir yolculukta neler geçtiğini öğrenmek ve bilhassa dok- torun kıymetli intibalarını âinlemek için Ahmed Asımın Ortaköyde bir kartal yuvasını andıran hususi has- tanesine gittim. Üstada Ilk sualim: — Bu muharebe günlerinde seya- hatiniz nasıl geçti? — Ben heyeti umumiyesile seyaha- timden çok memnunum, Yalnız dö- nüş epeyce dağdağalı oldu. Meselâ benim gidip gelme vapur biletim Var- dı. Dönüşte Normandi vapurile gele- cektim. Fakat Normandi vapuru barp başlayınca seferlerini tatil etti. Bilet elimde kalmıştı. Ben biletimi İtalyan Rex Transatlantiğine devret- sirebildim. Fakat benim vaziyetimde olan birçok kimseler biletlerini dev- rettiremediler, Bundan başka seyahate çıkarken yapılan vizeler, harb ilânından sonra hükümsüz addedilmişti. Bu yüzden Dir Istanbullunun başına oldukça ga rib bir vaka geldi. Bu zat biz Nevyork- tan ayrılmadan 15 gün evvel bir Hol- landa vapurile Avrupaya hareket et- H. Lâkin kendisini Fransaya çıkar- mamışlar,.. Vizesi harpten evvel ya- pılmış diye... Bundan sonra vapur, terpiller arasından geçerek Roterda. ma geliyor. Burada beş gün kalmağa mecbur oluyorlar. Yeniden Fransız vizesi yaptırıyorlar. Fransaya giriyor. lör, Bu sefer çıkış vizesi yaptırmak lâzım geliyor. Yolcu buradan İtalya- ya geçiyor. Biz 15 gün sonra hareket #tliğimiz halde kendisini Napolide bulduk. 15 gün yollarda kalmış. Atlantikten geçerken — Atlantikten geçerken heyecan geçirdiniz mi? ç — Rexe bininceye kadar epeyce he- yecan geçirdik. Çünkü siyasi vaziyet pek karışıktı. İnsan bir sabah gözle- rİnİ açınca kendisine <esirsiniz» deni- lebilirdi. Lâkin vapura bindikten son- ra pek heyecan kalınadı. Transatlan- tik tıpkı sulh zamanlarında olduğu gibi yoluna devam ediyor, geceleri bütün aşıklarını yakıyordu. Çünkü İtalyan vapurlarına sulh cephesi kuy- wetleri hiç bir şey yapmıyorlar. Al manlar İtalyan vapurlarını kontrol bile etmiyorlar. Bunun için nisbeten daha rahat gidiyorduk. Vapur yolunu belli etmemek için hiç bir tarafa tel- siz wermiyordu. Fakat telsiz alıyordu. Vapurda tapkı sulh zamanlarında olduğu gibi gene balolar, eğlenceler tertib ediliyordu. Lâkin umumi neşe yok denilecek derecede azdı. Meselâ cazband çalarken her zaman seksen doksan çift dansa kalktığı halde bu sefer bir iki çift ya kalkıyordu, ya kalkmıyordu. Herkes neşesizdi. Her- kes düşünüyordu. Kimsenin ağzını biçak açmıyordu. Bazı vesveseli ka- dıniar güvertede tahtelbahir rüyası öö görüyorlardı. Yemekte ekseriya har- be dair nükteler yapılıyordu. Meselâ sofraya bir balık geldi değil mi? Her- kes Atlantik ortasındaki bu balığın pek taze olmadığını tabii biliyor. BE, Sa, Dr. Ahmed Asım Onur Bundan sonra hikâyeler anlatdmağa başlanıyor. yolcunun biri balığa sor- muş: — Tunada ne var ne yok? Balık: Ne bileyim? demiş, ben bir buçuk aydanberi geminin buz dolabında ya- tıyorum!.. Cebelütlarıkta önümüzü bir İngiliz harb gemisi kesti, Yolcularda İşte o zaman heyecan başladı. Lâkin İngi- Jizler gemiye şöyle bir bakıp geçtiler. Cebelüttarıktan içeri girdikten son- ra da gene bir İngüiz harb gemisi önümüzü kestirdi, Bu şimdi yolda âdet olmuş. Dalma önü kestiriyorlar. O da gemiye baktı ve gitti. Sonra İtalyaya geldik. İtalyanların bize kar- şı muamelesini tabii ve centilmence buldum. Harbin Amerikada tesiri — Amerikada harb ne tesir yaptı? — Amerikada harb başlamadan heyecan başlamıştı. Nevyorkun meş- hur Taymis Sgnare meydanına Tay- mis gazetesi idarehanesinin duvar. larına her gece elektrikle yazılan ajans telgraflarının önünde binlerce kişi toplanıyor, gazeteler kapışılıyor- du. Harb patladıktan sonra Ameri- kada Avrupada olduğu kadar büyük bir heyecan vardı. Hele Athenia va- puru hadisesinden sonra heyecan pek büyüdü, Diyebilirim ki eğer Athenia vapurunun yerinde bir Amerikan ge- misi olsaydı Amerika mutlaka harbe girerdi. Harpten sonra sergi için veya baş- ka bir maksatla Amerikaya gidip orada bulunan ecnebiler pek müşkül bir vaziyete düştüler, Çünkü bütün ecnebi paraları birdenbire sukut et- mişti. Avrupadan döviz gönderilemi- yecek bir vaziyet hadis olmuştu. Her- kes Amerikada ve parasız kalmaktan korkuyordu... Amerikada kalan Türkler — Bizden Amerikaya gidip orada bulunanlar ne yapıyorlar? .— Onlar yolların daha sakinleşme- sini bekliyorlar, Hepsi gelmek niye. tinde... Bir kısmı yakında Amerikan şileplerile dönecekler.. yol paraları son derecede arttı. Bilet fiatlerinde yüzde elli nisbetinde zam vardır, Muharebeden bunun Amerikada ve yollarda tecssüründen epey bah- setmiştik. Şimdi Amerikanın doktor Üzerinde bıraktığı tesiri öğrenmek faydalı olacaktı. Bunu sordum. Üstad anlatmağa başladı: — Ben Amerikaya hem sergiyi gör- mek, fakat bilhassa Atlantik Cityde toplanacak olan kongreye iştirak et- mek maksadile gitmiştim, Amerika- da edindiğim intibaları tabii böyle bir kaç sütunun içinde istediğim ka- dar anlatmağa imkân yok. Yalnız gözüme çarpan pek bariz cihetleri söyliyeyim. Amerikayı insan enerji- sinin bir timsali olarak gördüm, Ça- Uuşmanın ve enerjinin tekâsüf ettiği yer... Amerikalılar istedikleri gibi çalışabilmek için tablata esir olma- muşlar, bilâkis tabiatı kendilerine bo- yun eğdirmişler.. Meselâ Avrupanın birçok sıcak memleketlerinde, pek sıcak yaz günlerinde dükkânlar an- cak bir iki saat açıktır. Burada tabi- at insanlara hâkimdir. Halbuki Amç- rikalı öyle tertibat almış ki tabiata boyun eğmemiş... En sıcak zaman- larda bile Amerikada dükkânlar 24 saat açıktır. Çünkü her yerde soğukhava tertiba- tı vardır. 24 saat hayat ve mesa dur- maz. Amma bu bir insanın 24 saat mütemadiyen çalışması demek değil- dir. Aynı müessesede 24 saat içinde 3 hattâ 4 ekip çalışır... v Sonra Amerikada bir şey pek ziya» de dikkatime çarptı. Orada halk her şeyi hükümetten beklemiyor. Bilâkis hükümet halktan bir çok şeyler bek- iyor” Meselâ Üniversiteleri yapan halk, tiyatroları yapan halk, hattâ şimendifer yolları, havagazı tesisatı, birçok şeyler hususi teşebbüslerin semeresi... Memleketin İlerlemesine sebeb olan en büyük âmlilerden biri de şüphesiz budur. Doktor gözile Amerika çok enteresan... Dünyada sıhhatlerine en meraklı, hastalıktan en ziyade korkan insan- lar Amerikalılardır. Bunun için biç bir gıda maddesi Amerikada açıkta satılmıyor. Ekmekler de dahil olduğu halde... Bu itibarla Amerikada salgın hastalıklar yok denecek derecede az- dır. Haşarat yoktur. Nevyork gibi her tarafı su ile çevrili, fabrikalarla dolu bir şehirde sivrisinek bulamaz- siniz. onta Amerikada Avrupadan da- ha az alkol içiliyor. Bu da bir müddet tatbik edilen içki yasağının tesiri ol. sa gerek. Sergiye aid itibalar — Sergide en çok beğendiğiniz ne oldu? — Suların musiki ile beraber renk değiştirmesi,.. Sergi hakikaten güzel- di, Bilhassa bizim paviyonu yıllarca evvel Amerikaya giden orada yerle- şen Türkler çok ziyaret ediyorlardı. Amerikada en fazla nazarı dikkatime çarpan şeylerden biri de konferans. lar oldu. Burada birçok şeyler öğren- mek için Adeta kitab okumağa lüzum kalmıyacak denilebilir. Bir gün Nev- yorkun, hattâ dünyanın en büyük mağazası olan Maey'ye girdim. Her salonda bir konferans veriliyordu. Meselâ bir genç kız bir salonda du- dağını boyıyarak dudak boyama usul- lerine dâir konferans veriyor. Mut- fak eşyası satılan dairede türlü türlü yemeklerin nasıl pişirildiğine, mayo- nezin nasıl yapıldığına dair bir kon- ferans var... Aşağı yukarı birçok ma- Eazalar size tatlı tatlı konferans dinletirler... | Amerikada bir de falcı ve mutatab. bib bolluğu dikkatime çarptı. Atlan- tik Cityde tıp kongresinin akdedildiği binanın civarında bir mutatabbib pa- ra ile herkesin tansiyonunu ölçü- yordu. — Amerikalılar bugünlerde Avru. paya gitmeği nasıl buluyorlar? — Bunu âdeta bir kahramanlık ad dediyorlar, Zaten Amerika hükümeti kati bir mecburiyet olmadıkça Avru- paya vize vermiyor, Hikmet Feridun Es Kiralık Konforlu Küçük Apartıman Tramvay caddesinde 3 oda, mutfak, banyo, kalorifer, her gün weak su, asansör. Taksim Topçu caddesi 2 nu- mara Uygun #partımanı kapicısına müracaat, MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika: No, 109 güçlükler, Balkan devletlerinden başka büyük devletlerin de emelleri çarpışıyor Edirnenin Bulgaristana terkine ve adaların mukadderatı devletlerin eli- ne teslim olunmasına mukabil Os- manlı devletine bazı faydalar göste- rilecekti. Bab:âliye bildirilecekti ki eğer muhasamata başlıyacak olursa İstanbulun müstakbel vaziyetini göz önüne getirmek ve muharebenin Ana dolu dahilinde de inkişafını düşün. mek mecburiyetinde kalacaktı. Eiçiler bu teşebbüsün bir deniz nü- mayişile teyid edilebileceği reyini de serdediyorlardı. Bulgaristan bir taraftan Roman yanın bitaraflığına taviz makamın- da istediği Silistreyi vermemek, diğer taraftan Edirneyi almâk için her ça- reye başvuruyordu. Kral Ferdinand Du iki işin kendi arzusuna göre hall hususunda yardımını istemek üzere Rusya Çarına 6 kânunusani 1913 de mürcaatta bulunmuştu; Osmanlı dev- letile Bulgaristan hududunun Mid. ye - Tekirdağ battı olmasını temin eylemek için İnsanı baştan çıkarmak istiyen bir şeytan gibi namesine şu cümleyi ilâve eylemişti: (Âkil ve zeki, hareketli ve faal me- mur sifatile Bulgarın Tekirdağında bulunması Boğazlar meselesinin gay- ri muayyen bir âtide kararlaşması için Rusyaya istinadgâh hizmetini görmez mi?) “ Almanya elçisi, Londra konferan. sında Silistre Işi Romanyanın arzu suna göre halledilmediği takdirde Almanya hükümetinin İstanbulda yapılacak müracaatların hiç birisine iştirak etmiyeceğini söylemişti. Silistre kendisine terk edilirse Edir. ne İstilâsı için Bulgaristana askerce yardım vadeden Romanya Bulgaris- tandan aldığı red cevabından sonra Babıâli ile anlaşabileceğini göstermek için ve tehdid maksadile siyasi ri- calden Filipeskoyu İstanbula gön- dermişti. - Almanya imparatoru kânunusani- nin on İkisinde Fransız elçisi Jules Cambon'a Romanya talebinin tervici lüzumundan bahseyledikten sonra Edirne meselesinin kalledilemeyişine ima ederek - bu mesele için Babıâli- ye verilmek üzere - müsveddesi ha- zulanan müşterek notaya muvafakat etmiştim. Bundan öleye gidemem. Bir deniz nümayişine iştirak edemem, Bulgaristana muharebe semeresini temin için devletlerin askerle müda- hale eylemesi fikrinde değilim. Türk- lere Edirneyi terk etmeleri için nasi- hatte bulunuruz. Bulgaristanı bu şehirden mahrum etmek istemiyoruz. Fakat Türkler burasını terk etmeği reddederlerse Bulgarlar kendileri al- sınlâr! Demişti. Diğer bir mülâkatta da Rusyanın bitaraflığını bozmak ihti- malinden bahisle Babıâli nezdinde yaptığı teşebbüsü Ermenistana mü- teallik bir tehdid mabiyetinde gördü- ğünü söyledikten sonra şu sözleri ilâ» ve etmişti; — Rusların Ermenistana girmesi bütün Avrupanın alâkadar olacağı teşevvüşler husule getirebilir. Buna meydan kalmamak için Türklerin sulh yapması icap ediyor. Emin olu- nuz. Cidalin devam etmemesini bü- tün kalbimle temenni ediyorum ve genişlemesinin önüne geçmek için her şeyi yapacağım. İhtilâfın uzaması Londrada gerek murahhasların, gerek elçilerin kon- feranslarında işleri teshil etmiyordu. Sulh müzakereleri her türlü entrika ile yerinde saymakta idi, İtalya Anadolu sahillerine yakın adalardan hiç birini Yunanistana terk fikrinde değildi. İtalya Hariciye Na- zırı San Culyano bir gün Roma Fran- sız elçisine: — "Türkiye bir müvazene unsuru dur. Yunanistan genç ve müteşebbis bir devlettir. Anadoluya yakın adalar Yunanistana verilecek olursa o bu- ralarını sabillerdeki Rum unsuru arâ- sında propaganda merkezi haline gö- tirecek ve Osmanlı imparatorluğu- nun İnhilâline çalışan bir ajan ola- caktır, Sözlerini sarfelmişti, Âti için mâni dar sözler) 5 Osmanlı devletinin Rumeli mirası etrafında Balkan devletlerile Rusya nin, Avusturyanın, İtalyanın emelle- ri çarpışıyordu. İngiltere ile Fransa da kendi siyasetlerinin icaplarını unutmıyarak arabulucu vazifesini ifa ediyorlardı, Bazı tahmin ve haberlere göre Avusturyanın mukavemete teşvik et- tiği Osmanlı devleti murahhaslarının bir muamma şeklinde görünen kaça» maklı vaziyeti konferansı az meşgul etmiyordu, Vükelâ meclisi kânunusaninin be- şinde müttefiklerin Edirne ve ada- lar hakkındaki metalibini katiyen reddetmiş, bu kararını Londrada mu- rahhas Reşid paşa ile bütün Osmanlı sefaretlerine bildirmiş, müzakereler- de inkita vaki olursa bunun mesuli- yetini müttefiklere atfeylemişti Kânunusaninin altıncı günü celse Sırp murahhası Novakoviç riyasetin- de açıldı. Reşid paşa Osmanlı hükümetinin bir itilâfa varmak için ihtiyar ettiği fedakârlıkları izah eyledikten sonra: — Biz bugün de Edirneyi bizde bı- rakmak üzere Bulgarlarla hudut mü- zakeresine hazırız. Yaptığımız feda. kârlıklar karşısında müttefikler hâlâ müzakeratı inkitaa uğratmak isti- yorlarsa bunun mesuliyeti kendileri- ne aid olacaktır. Bu takdirde biz de şimdiye kadar muvafakat göslerdiği- miz bütün şeraiti okeenlemyekün addedeceğimizi beyan ederiz, Celse bir müddet tatil edildikten sonra Novakoviç müttefiklerin ceva- bını okudu: (Osmanlı murahhaslarının teklifle. ri müttefiklerin taleplerini kabul mahiyetinde olmadığından ve teklif edilen şartlar dahilinde müzakerenin bir anlaşmaya varmasına inikân gö- rülemediğinden müttefik devletler murahhasları kendilerini okonferan- sın mesaisini talik eylemek zaruretin- de görüyorlar.) Reis celseyi kaparken Reşid paşa itiraz etti: — Bu farzı hareketiniz doğru de- ğildir. Müzakeratın inkitaa uğradığı- nı beyan edebilirsiniz amma bunları talika hakkınız yoktur. Celsenin de. vamını talep ederim. — Venizelos — Biz yaptığımızı pek iyi bilerek yaptık. Bir çıkmaz içindeyiz. Tarzı hareketimiz! bir inkita adde- diyorsanız bunu söylemek ve hareke- timizin neticelerini kabul etmek siz8 düşer, İşin intacını mümkün kılacak bir teklifiniz olursa bunu bize hususi alâ» rak söyliyebilirsiniz. Eğer bu teklif iç- timam devamını istilzam edecek ma- hiyette görülürse bunu tekrar etme. nize bile mahal bırakmayız. Ancak şartlarımızın doğruca ve sadece kabu- lü bize kâfi görünür. Avusturyada borsada zararlar iki milyar frangı geçmişti. İtlâsların gös- terdiği yekün 65 milyonu ve Avustur- yanın üç ayda Balkanlara ihracat nok. sanı 60 milyonu bulmuştu. Balkan dev- letlerinde ilân olunan moratoryom do- layısile ödenmiyen borçlar 75 milyona baliğ olmuştu. Berlin pisasasının ra rarı da iki milyarı geçiyordu. (1) Al manya deniz nümayişine razı olms- mıştı, Diğer devletler de bundan ve do- nanmalarını İstanbula göndermek- ten vaz geçtiler. Yalnız bu donanma. lar Beşike limanına gönderilmekle iktifa edildi. Devletler arasında niha- yet bir ihtilâf çıkmasından korkulu» yordu. Buna meydan kalmaması an» cak sulhün tacilile kabil görülüyordu. Harbin neticesi ne olursa olsun Ru- melide arazi statükosu değişmiyeceği- ni resmen bildirmiş olan büyük devlet» ler hâlâ muhasaraya mukavemetle Sü» kut etmiyen Edirne kalesinin Bulgar- lara terk ve teslimi için Babıfliyi müşs terek bir nota ile tazyik ve tehdid ey- lemekte hicap hissetmediler! (Arkası var) (1) Comte de Landemoni; Uölan d'un pouple,