7 Ekim 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

7 Ekim 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ | | l b l ! EŞ iki harp metodu Fransızların takip ettiği tarzla Almanlarınki arasındaki Jark Fransiz Başkumandanı general Gamelin İngiltere, Fransa ve Almanya ara- sındaki harbe nihayet vermek için bugünkü ahval ve şerait altında ya- pilacak sulh teşebbüsü akim kalma- ğa makkümdur. Bütün alâmetler ve emareler gösteriyor ki, bu harbin &kibetini tayin edecök olan muhare- beler, garp cephesinde cereyan ede- cektir. İki muhasım taraf, bütün geçmiş muharebeleri, gerek muharip- lerin adedi ve gerek teknik, harp ve tahrip vasıtaları bakımından gölge- de birakacak olan bu muazzam ve devâsâ boğuşma için bütün kuvvet ve vasıtalarını hazırlamakla meşgul bulunuyor. İki tarafın bu müthiş boğuşmaya, şimdiki halde tahsis edebilecekleri kuvvetler müsavi addedilebilir. Fakat geçen her gün, İngiltere ile Frünsa- nın lehine hesap edilmek icap eder, Çünkü bu iki büyük imparatorluk, dominyon ve müstemlekelerinde mü- Aazzam ordular seferber ötmek ve gürp cephesine göndermekle meşgul bulunuyorlar. rini mükâyese etmekten ziyade mu- harebe tarzlarıdır. Çünkü muharebe tarzı dn netice üzerinde müessir olan esaslı âmillerden biridir. Bugünkü harpte Fransız ve Alman muharebe tarzları, birbirine taban- tabana zıd bulunmak suretile dikkati ve alâkayı caliptir. Binaenaleyh bugünkü harp, Ak man ve Fransiz muharebe tarzları arasında, bir düello addedilse yeri vardır. Bütün dünya askeri mütehas- sisları, birbirine nd bu iki mühare- be tarzı arasındaki düelloyu, âzami dikkat ve alâka İle takip ediyor. Çün- kü bu âmansız düellodan âlmacak derslere ve elde edilecek tecrübelere göre Kendi orduklarının tmuharebe” tarzı, muhafazakârdır. Yani şiddetli ateşi, mücadelenin en esası ömill olarak telâkki eder. Fransız harp mütehassıslarının fikir ve kanaatine göre bugünkü müdafaa ateşinin öyle tahripkâr bir kuvveti vardır ki, mü- dafaa edilen bir erazi, düşmanın âğır silâhları tahrip edilmedikçe, âz za- ylatla zaptedilemez. Binaenaleyh modern harplerde pi- yade kuvvetleri, düşmanın mitralyöz- leri, topları tahrip veya öskât edildikten sonra topçunun himaye ateşi altında ilerleyebilir. Bu meto- dun neticeleri şudur: Piyade kuvvet- leri dikkat ve ihtiyatla, betactie ilerli- yorlar ve tek başına hareket etmi- yorlar, Tabiri âharle Fransız metodu, askeri bir hareketin esasını teşkil eden «ateş ve hareket» gibi iki âmil den ateşe birinci mevkii veriyor, Alman tarzı Alman muharebe metodu ise, bu- nun aksinedir. Almanlar, Polonyada yıldırım harbini tatbik etmişlerdir. Almanların muharebe metodu, müte- madi hareket esasına dayanıyor. Askeri birliklere ve motörlü kollara tam bir serbesti hareket veriyor. Almanlar, düşman mevzilerine lerine hücum etmek için düşman topçusu İle ağır silâhlarının iskât ve- ya tahrip edilmesini beklemezler, Al- manlar, bu gayeye uygun silâhlarla askeri birliklerini teçhiz etmişlerdir. Almanların muharebe metodu, yu- karıda kaydettiğimiz mütemedi ha- reket esasına dayanır, Zirhlı ve motörlü birliklerin kulla. nılmasında da Fransız ve Alman mü. harebe metodlarında ayni esaslı fark göze çarpar. Fransızlar, tanklarını piyade kuvvetleri ile sıkı bir irtibat ve temas tesis öderek kullânırlar, top- çu Kuvvetleri düşmanın tank dâfll toplarını iskât ve tahrip etmezden evvel tanklarını ileri sürmezler. Fran- sız topçusu, düşman toplarını iskât ettikten sonra tanklar, piyade kuv- vetlerinin önünden yürüyerek ileri- ye atılırlar ve piyadeden fazla uzak- laştıkları gibi tevekkuf ederler, Kademe kademe taarruz Fransızlar, hücum ve taarruzlarını, kademe kademe yâparlar. Her hü- cum kademesinden sonra tanklar, te- vekkuf ederler. Topçular, arkadaki düşmün mevzilerine karşı tekrar ate- şe başlarlar ve düşmün topları iskât edildikten sonra gene tanklar, piya- denin önünde hücuma kalkarlar. Fransız zırhlı birlikleri, düşmanın ta- kibinde piyade ile irtibatlarını dalma muhafaza ederek teenni ile hareket ederler. Alman zırhlı birliklerinin muhare. be metodu ise bunun âksinedir, AL man zırhlı birlikleri piyade kuvvet. lerinin arkalarından gelip gelmedik- lerine bakmaksızın düşman mevzile- rinin arkalarında en derin noktala- ra dalarlar, düşman topçu kuvvetle rinin bulunduğu ikinci müdafaa hat- tına vararak onları saffıharp harici- ne çıkarmağa ve düşman münakale ve muvasala yollarını tahrip etmeğe çalışırlar. Yani Alman zırhlı birlikle. ri, müharebe esnasında âdeta müs tekilen hareket ederler ve ricat ha- linde ubulunan düşmanı, gerileri- nin kesilip kesilmesine ehemmiyet vermeksizin mümkün mertebe üzak- lara kadar takip ederler. Polonya harbi, Alman zırhlı birliklerinin tat- bik ettikleri bu harp metodunun en canlı misalidir, Maamafih askeri mü- töhassıslar, Almanların İngiliz ve Fransız ordularına karşı bu metodu tatbik etmelerine imkân göremiyor- Jar, Bu iki metodun birçok rüchan ve noksunları vardır, Fransızlar, teenni, fakat âzami emniyetle harp ederler. Kendi askerlerinin hayatını âzami derecede korurlar, fazla zayiat ver mekten tevakki ederler, ww Alman Başkumandanı general Brauçiç Fransız muhargbe metodunun ösâs vasfı ateş tefevvukunu temin etmek ve pahalıya mal olacak cüretkürane hareketlerden tevakki oeylemeztir. Fransız başkumandanlığının, göârp cephesinde Alman mevzilerine karşı yaptığı muharebelerde bu metodu muvaffakıyetle tabik ettiğini gördük ve görüyoruz. Fransızlar, Alman müstahikem hüt- tının esas mevzilerine karşı kademe kademe ilerlemekte Ve zaptettikleri ve organize ettikten sonra yeni mevzii taatruz hamlesi yapmakta- dırlar. Almanlar ise, Polonya cephesinde, cüretkârane harp etmişler ve ellerine geçen her fırsatı istismar ih- mal etmemişlerdir. Fakat garp cepho- sinde, Fransızlar gibi iyi silâhlanmış, bol vasıtalara malik ve harp ve darp- te yetişmiş bir düşmana karşı he- nüz bu metodu tatbike bir türlü ce- saret edememişlerdir, Zira Fransız askeri mütehassısları- nın pek haklı olarak söyledikleri gi- bi iyi organize edilmiş, vasıtaları bol, soğukkanlı mükemmel bir kuman. da heyetine malik bir düşmana kar- şi bu metodun tatbiki, vahim netice- ler verebilir, Velhasıl #ki muharebe metodunu herkesin anlıyabileceği bir şekilde ta- rif etmek için Fransız metodu nz z0- yiata mal olan uzun ve düşmanı yıp- ratıcı siper harbine, Almanlarınki isş verilecek zaylata bakmaksızın çabuk bir neticenin elde edilmesini istihdaf eden hâreket harbine uygundur. 1914 deki vaziyet 1914 senesindeki umumi harpte, Fransız ve Alman orduları karşılaş tıkları zaman muhasım iki kumanda heyetinin harp metodları, bugünkü gibi birbirine tabantabana zd bulu- nuyordu. Fakat o zamanki vaziyet, bugünkünün tamamile aksine idi. 1914 senesinde Fransız muharebe ms todu, bugünkü Alman metoduna ben- ziyor, yani birinci mevkii harekete veriyor ve &yiğit bir piyade kuvyeti- nin en şiddetli bir düşman ateşi al. tında bile müstahkem düşman mev- zilerine hücum ve onları zaptedebi- leceğinis İleri sürüyordu. Almanlar ise o zaman, bugün Fransızların yap- tıkları gibi, ateşe en büyük ehemmi- yeti veriyorlardı. Umumi harp tecrü- besi o zamanki Fransız harp tabiye- sinin hatalı olduğunu gösterdi. Fran- sızların hareketleri, Almanların şid- detli ateşi altında ezildi ve kanlı za- yita da mal oldu. Eğer Fransa, o zaman mağiübiyet- ten kurtulmuş ise bunu yüksek ku- mandanlığının şayünı hayret iktida- rna, soğukkanlılığına, büyük bir süratle harp tabiyesini değiştirerek yirmi gün gibi az bir zaman zarfında zemin ve zamana uygun yeni bir ta- biye tatbik etmesine borçludur. Bu yeni harpte de birbirinden farklı, iki harp metodu çarpışıyor. Bu tabiyelerde en büyük rolü yüksek kumanda heyetinin meharet ve İkti- darları ve soğukkanlılıkları oynıya&- . caktır, Yazan; SÜLEYMAN EKÂNİ İRTEM — Tetrika: No. 107 Bâbıâlinimn mukabıl teklifleri, diğer devletlerin MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ "Tercüme, iktibas hakkı mahfüzdür. itirazları Demesi üzerine Rıfat paşa: — Ne olursa olsun, mösyö Puanka. reden Edirneden feragat etmesi için Bulgaristan nezdinde ısrar edebilip sormanız muvafık olur. edemiyeceğini Israrnda bulunmuştu. Paleoloğ bulunuyorlardı. Rusyanın İstanbul elçisi Hariciye Nezaretine gelip şu tehdidi savur- İşkodra, Yanya mevkilerini muhafa- zada gösterdiği ısrar sulh inikadını tehir edecek mahiyettedir. Rus hükü- meti şimdiye kadar Rus efkârı umu. miyesini zapta muvaffak olmuştur. Amma Babidlinin mukavemeti neti- cesi olarak Londra mükâlemeleri inkitaa uğrar yahut talik olunursa hasıl ölabilecek galeyan karşısında Rusyanın bitaraflığını muhafaza ey- liyebilmesini tekeffül etmek kabil ola» mıyacaktır. Muhasamatın yeniden başlaması şüphesizdir ki (!) Anado- Tuda Rusya hududuna yakın yerlerde kıyamları, karışıklıkları intaç ede- cek, buda Rusyayı bu hareketlere karşı tedbirler ittihazına sevkeyliye- cektir. Kânunuevvelin yirmi üçünde mu- rahhaslar, Sırp murahhası Novâkovi- çin riyaseti altında toplanmışlardı. Bu celsede müttefiklerin talepleri resmen ortaya konuldu: 1 — Osmanlı devletince Avrupada Tekirdağından Maâlatra buruna ka dar hattın garbindeki memleketle- rin terki; Gelibolu yarımadası Os- manlı devletine kalacaktır. Arnavut luğun statüsü ve hududu bilâhare tayin edilecektir; 2 — Ege denizi adalarının terki; 3 — Osmanlı devletinin Girid ada- sı üzerindeki haklarından feragati, Osmanlı murahhası Reşid paşa bu teklifleri tedkik için bunların tahri- ren Osmanlı heyetine tevdiini istedi. Kânunuevvelin yirmi sekizinde iç- timan riyaset eden Reşid paşa, müt- tefiklerin tekliflerine karşı şu muka- bil tekliflerde bulundu: 1 — Osmanlı devleti 'Trakyayı mu- hafaza edecektir; Edirne vilâyeti doğrudan doğruya Osmanlı hüküme- tince idare edilecektir. 2 — Makedonya merkezi Selânik olmak ve Osmanlı padişahının hu: kuku hükümranisi tltında bulunmâk üzere bir muhtar hükümet olacaktır. Bu yeni ve muhtar hükümet terei- hen bitaraf bir devlet tebaasından protestan bir prens idaresine - dey- letlerin intihabı ve padişahın kabul ve tasdikile - verilecektir. 3 — Arnavutluk padişahın hüküm- ranlık haklarile muhtar bir hükümet olacaktır. Bu hükümetin idaresi bir müslüman prense ve beş sene müd- detle Osmanlı saltanat hanedanın- dan bir prense tevdi edilecektir. 4 — Osmanlı devleti Anadolu sa- hillerini himaye eden Ege adalarını muhafaza edecektir. 5 — Babiâli Girid meselesinin kon- feransın salâhiyeti haricinde olduğu- na kanidir. Bu mesele Osmanlı dey- letile adanın himayesini deruhde et» miş devletler arâsında hallolunma- dır; adaya verilecek nizam ile müt- tefikler meşgul olmamalıdır. O gün bu cevap Üzerine celse bir müddet için tatil edildi, Bu menfi ©8- vap müttefikleri hayrete düşürmüş- tü. Celse açılınca Bulgar baş murah- hası Danef: — Osmanlı murahhâslarının sulh şartları değil kabul edilebilmek, mü- zakereye esas bile olamaz. Dediği gibi Venizelos da Osmanlı murahhaslarına: —Siz harbin ertesinde olduğumu- Zu, Avrupadaki memleketlerinizin müttefik ordularca işgal edilmiş bu- Tunduğunu unutuyorsunuz. Biz siz- den erazi terkini istiyoruz, Teklifle- riniz ise Rumelide ıslahata tasllük ediyor. Islahat İle erazi terki arasın- da vasat bir had yoktur. Müzâkere kabil değildir. Hitabında bulundu. Novakoviç de şöyle çıkıştı: — Bugün bize bâhsettiğiniz bu Makedonya nedir? Şimdiye kadar siz bir Makedonyanın mevcudiyetini in- kâr ediyordunuz. Siz orada yalnız vilâyetler tanıyordunuz. Şimdi nok- tal nâzarınız değişmiş! Çok geç kak âmiz! Girid hakkındaki teklifiniz de elddi değildir. Biz bu adayı Yunanistana terk etmenizi talep etmedik; ada üze rinde kalmış haklarınızdan tam bir ferağat eylemenizi istedik, Siz büyük devletlerle meşgul olmayınız; biz on- larla anlaşacağız. Karadağlı Miyoşkoviç de susmadı: — Osmanlı mukabil teklifleri ciddt değildir. Bunlar müfid hiç bir müza- kere zemini teşkil edemez. Zira ne bizim tekliflerimizle, ne kazandığımız zaferle münasebetleri vardır. Nizami paşa .— Harbin iptidasında büyük devletlerin statükonun tadil edilmiyeceğini beyan eylediklerini unutuyorsunuz. Biz mukabil teklifle. rimizle Avrupanın arzularını yerine getirmiş oluyoruz. Bizden ıslahat 15- tenildi. İşte onu arzediyoruz. Venizelos — Islahat muharebeden evveldi. Muharebe bitince hiç de kâfi sayılamaz. Macarof — Unuluyorsunuz ki mu. hasamat açılmadan evvel galip tara. fından dermeyan edilmiş şartların muharebe sonunda üynen ve hiç teş- did edilmeden ipka edildiğinin tarih- te misali yoktur. Müttefikler müzakereyi kesmek is- temiyorlardı. Danef Osmanlı murah. haslarına şa hitapta bulundu: (2) — Son sözünüzü mü söylediniz? Biz önümüzdeki içtimada teklifleri- mize daha yakın mukabil teklifler irad eyliyeceğinizi ümid ediyoruz, Aksi takdirde ittihazı icap eden ted- birleri tedkik etmek zaruretinde ka. lacağız. Reşid paşa — Müttefiklerin mu- rahhasları tarafından beyan edilen noktai nâzarları hükümetime iblâğ edeceğim. 30 Kânunuevvel celsesinde Reşid paşa Babiâliden şifreli bir telgrafna- me İle yeni taltmat aldığını, ancak bu şifrenin büyük bir kısmını hallet- mek kabil olamadığını bildirdi. Halledilebilen kısmından anlaşıl- dığına göre Babıâli meseleleri biribi- rinden ayırmak istiyordu: (Yenipazar sancağı, Adalar, Arna- vutluk gibi milletler arasında alâka- yı calip erazi işleri devletlerin tedki- kine arzedilecek; ikinci derecede iş- ler ehemmiyetlerine göre ayrı bir tetkik usulüne tabi tutulacak; meselâ Edirne meselesile yalnız Bulgar ve Osmanlı devletleri alâkadar olduğu için bu iş, bu iki hükümet arasında hallolunacak.) Balkan devletlerinin murahhasları bu sözler üzerine köpürdüler: — Konferansın ölümüdür bu! Diye bağırdılar. Reşid paşa: — Hayır, hayır! Erazi işleri hari- cinde faaliyetimizi işgal etmeğe lâyık birçok meseleler vardır. Bir de benim size arzettiğim şey sadece bir telkin- den ibarettir. (Arkası var) (4) Londra konferarsının müzakereleri ne, devletler arasındaki siyasi cereyanlara, meselesine müteallik izahat en #i- yade Pransız Başvekili Puankarenin Las Balkanş en feu ve 'Rurope souslesar- mes eserlerinden iktibas edilmiş, salr öser- lerle birim güzetelerimizden toplanan mâ lâmat da bunlarla mezcolunmuştur. Bizim resmi membalarımızdan İstifade edemedim. Hüzinei evrakta Meşrutiyettan sonraki ve küyle ald dosya ve vesikaların tedkikine müsaade olunması için vaki olmuş bulu- nan müracatim üzerine Wtihaz edilecek kâr rar dâha netiselenmemiştir. Kendimize müteallik böyle pek mühim meselelerde da- ha riyade ecnebi eserlerini mehaz tut- maklığım bu sebepten ileri geliyor. Okuyu- cularımın beni mazur addedeceklerini uma» rım. (3) Comte de Landemont: Lelan d'un peuple..

Bu sayıdan diğer sayfalar: