Kürek şampiyonasının kritiği Dakikada 40 kürek atan sporcularımızda inkişaf göze çarpmaktadır ...... . büyük bir Bu seneki kürek şampiyonası şim, diye kadar yapılan kürek yarışları» nın herhalde en ehemmiyetlisi ve güzeli olmuştur. Bu şampiyonanın ehemmiyeti r& kiplerin fazlalığından ve kKlüplerin yarışlara olan fazla alâkalarındandı Teşvik müsabakalarında âlınan neti- celer Güneş, Beykoş, ve Galatasara- yın müsavi kuvvette olduklarını, ka sanan tarafın ise iyi takim teşkilin. de ve puan hesabında en doğru ha» rTeket eden klüp olduğunu göster. mişti. Güneşliler son şampiyona yarışlar rında diğer klüplere nazaran en doğ- ru ve güzel bir usulle kürek çektik- lerini isbat ettiler. Güneş dörtlüsü deparda ve finişte (40) kürek at mak suretile şimdiye kadar bu sa hada görmediğimiz yüksek bir var- lık gösterdi. Bu kabiliyet ve mükem- meliyet dolayısile de bütün seyirciler ve alâkadarların takdirlerini kazan- dılar, Diyebilirim ki Güneşin şampi- yonayı kazanmakta en mühim âmili kürek tarzlarının doğru oluşundan İleri gelmiştir. Beykozun geçen sene olduğu gibi bu sene de yarışta en mühim rolü Meh» mede vermesi doğru olmakla bera ber, kendisine antrenman yaptır. makla bu rolde muvaffak olmasını temin etmesi icap ederdi. Mehmedin çalışamaması neticede kendisinin do- layısile klübünün mağlübiyetini in taç etti. Galatasarayın diğer klüplere na- zaran bol elemanla aldığı fena neti- ce iss takım Ceşkilinde gördüğüm hata, küreğe çalışmalarındaki istik- rarsızlık ve her kürekçideki ayrı ayrı kürek (otarandan ileri gelmiştir. (zurguv ve DI NATIÇI; "Tek çifte bayanlar: Kidemli yarış- farı kadar iddialı ve heyecanlı olan bayan yarışlarında bu sene ilk defa olarak üç klübün bâyanlarını yarı. şırken gördük. Bu sene muntazam çalışan Güneş- H Nimetle Galatasaraylı Naciye de- parda tabanca ile betaber iyi bir çıkış yaptılar. Nimet sıkı depar ye- rine kuvvetli bir kürek ve soğuk- kanlı hareketi daha muvafık bula- rak yarışın başlangıcında hırpalan- mak istemedi, Uzun bir kürek tarzı. nı tercih etli. Naciye daha ilk anda kendini çok sıktı. İki yüz metreye kadar Nimetle başbaşa gittilerse de bundan sonra Nimet öne geçti; Sekiz yüz metreye kadar üçüncü vaziyette olan İzmitli bayan da son anda. Naciyeyi geçerek ikinci oldu. Nimetin kürek tarzını çok beğendim. Yalnız biraz daha sürate ehemmiyet vermesi İcap eder. Naciye bütün ya- nş müddetince sinirli idi, İki çiftelerin neticesi bayanların şampiyonunu tayin edeceği için çok heyecanlı oldu, Güneş (Nimet, Hik- met), Galatasaray (Nazlı, Güzel) şeklinde yarıştılar. Deparla beraber Güneş öne fırladı ve iyi bir kürek çekerek birinci oldu. İlk çıkıştan iki yüz metreye kadar güzel kürek çeken Galatasaray hamlecisi küreğini suyg kaptırdı ve yarışın sonuna kadar üç kürekle yarışmak mecburiyetinde kaldılar. Fenerbahçeliler hiç çalışmamışlar. Güneş iki birincilik alarak bu sene- nin bayanlar şampiyonluğunu ke sandı ve ajanlık tarafından verilen kupayı aldı. Dört tek bayanlarda Ga- latasaray birinci Fener ikinci oldu. Tek çifte kıdemlilere Galatasaray- dan Ali, Fenerden Seyfi, Beykozdan Mehmed ve Ahilya iştirak ettiler. Depar işareti ile beraber dört kürek- çi, hiçbir aksaklık yapmadan mun- tazam bir çıkışla ileri fırladılar. Bin metreye kadar Galatasaraylı Aliyi önde görüyoruz. Sıra ile Mehmed Ahilya ve Seyfi arka arkaya birbir. lerini takip ediyorlar. Mehmed bin melreden sonra Ali ile aralarında | mevcut olan az farkı da kapalarak başbaşa bin altı yüz metreye kadar çekişti, Bununla beraber Mehmed, Dörtlü kik yarışlarından bir enstantane Aliyi bu müddet zarfında geçemedi. Üçüncü vaziyette ve büyük bir farkla arkadan gelen Ahilya çok muntazam ve semereli bir kürekle sıra İle Mehmedi ve Aliyi geçti. Al bir aralık kürek bırakarak üçüncü vaziyete düştü ve yarışın sonuna ka- dar bu netice değişmedi. Seyfi ancak dördüncü olabildi. Aliyi bu yarışta fena buldum. Gürek stili itibarile bozuk, küreği kuvvetli randımanı 0 nisbette azdı. Galatasaray Alinin yerine Satıyı tek çifteye koysa idi ikinciliği kaza- Yargut, Deylame Metirrcu, AZA Şeh” linde takımlarla yarışa iştirak etti. ler. Galatasaray güzel bir çıkışla öne geçti. Beykoz yarışın ilk anından metreye kadar önde giden Galatasa- ray Rehanın yorulmasından dolayı Beykoza geçilmek tehlikesini atlattı. Galatasaray zorla ve Turgudun 5a- yesinde birinci gelebildi. Beykoz muntazam bir kürek çek- seydi muhakkak Galatasarayı geçer. di, Reha, Turgut takımı çok zayıftı. Geçen yazımda da bu takımın yan- hş teşkil edildiğini tebarüz ettirmiş. tim, Reha, Turgut ekibi çalışmış bir ekibe dalma mağlüp olmağa mah- kümdur, Reha ile Turgut tamamile ayrı tarzları olan kürekçilerdir. Ben- ce en doğru İki çifte Turgut, Satı- dır. Beykoz iki çifte ekibini Mehme. din tek çiftedeki mağlübiyetinden sonra değiştirmesi lâzımdı. Mehme- din yerine herhangi bir kürekçi iki çiftede daha fazla muvaffak olabi- lirdi, Dört tekler, günün en mühim ya- rışları idi. Deparda Güneş Galatasa- ray ve Beykoz yanyana (yeraldılar. Tabanca ile beraber Güneş pek mü- kemmel bir çıkışla daha ilk anda ok gibi öne fırladı. Yarışın ilk iki daki- kasında (39) kürek atmakla rakip- lerine nazaran aralarında büyük bir klâs farkı olduğunu isbat etti, Bey. koz açık sularından istifade ederek az farkla Güneşi takip etti, Beyko- zun bu genç takımı iyi çalıştırılmış. Devam ederlerse gelecek sene daha fazla muvaffak olacakları muhak- kaktır. Galatasaray daha ilk anda üçün. cülüğü kabul etti. Alinin hamlede çekmesi doğru değildi. Yerini mu- hakkak surette Turguda vermesi ve kendisinin iki veya üç numarada çekmesi icap ederdi. Bu suretle mu- vaffakiyet ihtimali fazla olurdu. 1900 metreye kadar Güneş daki. kada 38 kürek attı. Mesafenin son yüz metresini sıkı finiş küreğile kır- ka kadar çıkardı, Ve kuvvetli rakip- lerini oldukça mühim bir mesafe İle geçerek birinci oldu. Güneş eki- binde bilâistisma bütün kürekçiler muvaffak olmuştur. Ahilya tek çif tede yorulmuş olmasına rağmen, hamlede gösterdiği kabiliyeti mun- fözam ve hilerek çalışmasına med yundur. Takımda bu sene gördüğü- müz Yaşar ve Dursun en ufak bir aksaklık göstermediler, Nejad arka- daşı Ahilyanın yorgunluğunu his- settirecek kadar mükemmel bir kürek çekti. Takımın hazırlanmasında büyük bir hissesi vardır. Bu neticeden do- layı kendisini ve arkadaşlarını tebrik etmek bir vazifedir. Dümenciler içinde Galatasaraylı Reşad, Azmi, Güneşten Ferid en muvaffâk olanlardır. Bu gençler her yarışta bir parça daha tekemmül etmektedirler, Beykozun kapfanı Ci- had için dümende söylenecek söz bu- lamıyorum, Tam manasile mükem- meldi, Bekir Macur Altıok gençler birliğinden: Yeni idare heyetini seçmek üzere klüp âzalarının 3/9/939 pazar günü akşamı saat 21 de klüp salonunda bulunmaları rica olunur. KÜÇÜK İLAN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN ENUCUZ vasıtadır. Alım satım, kirs işlerin. de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! SİNİR AĞRILARI — BAYGINLIK INTI — BAŞ DÖNMESİ ASABİ ÖKSÜRÜKLER — UYKUSUZLUK VE SİNİRDEN İLERİ GELEN Bütün rahatsızlıkları Dindirir Sıhhat Vekâletinin 3/8/9835 tarihli ve 5/13 numaralı | MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. 5 'Tefrika No. 93 Babıâli, Balkan ittifakının akdinde çok gafil hareket etmiş, önliyecek hiç İtilâf kolay olamıyacak gibi görü- nüyordu. Milovanoviç Sırp kralı Piyer ile bir- likte Parise gidiyordu. Geşol, Rizof İle Bulgaristanın Viyana elçisi Stanci- Ooffu arkalarına taktı. İki devlet adamı Sırp kralı şere- fine Pariste operada verilen gala esnü- sında görüştüler. Mloranoviç daha uzun bir mükâlemede bulunmak üze- re ertesi günü (19 teşrinisani 1911) Bulgar sefaretine geleceğini bildirdi. Operada bu görüşme esnasında Fransa Hariciye Nazırı Mösyö dö Selves Sırp ve Bulgar Nazırlarının yanından geçmişti. Bu sıkı, fıkı konuşmaları gö- Tünce dudaklarında tebessümle: — Yanınızdan geçişim sizleri ayır- mak için değildir! dedi. Stanclofr — Bizleri etimek için! Mukabelesinde bulundu. Selves de: — Evet, evet! Sizleri takdis için! İyi bir iş tasarlıyorsunuz! diyerek uzaklaştı. Milovanoviç Fransız Hariciye Nazi- rının bu sözleri hakkında Bulgar siya- silerine izahat verdi; daha evvel bir Sirp - Bulgar ittifakı ihtimalinden ona bahsetmiş olduğunu anlattı. Ertesi günü Bulgar sefaretinde mü- zakere uzun sürdü. Nihayet Milova- noviç Makedonya muhtariyeti hakkın- daki Bulgar teklifini kabule temayül gösterdi. Bundan sonra Sofyada devam eden müzakerelere Rusyanın Sofya elçisi Nekiudoff ile sefaret ataşemiliteri kay- makam Românowski de karıştılar. Bu son müzükerelerde Makedonya muhtariyeti esası terkedildi; Make- donya müttefikler arasında taksim edilecekti. Sofyada müsveddesi 1912 şubalının yirmi dokuzunda hazırla- nan ittifak muahedesi ve bunun gizli Mamıxası 13 Yöart I9IZ de imzalandı. Nisanın yirmi dokuzunda da askeri mukavelename kabul ve imza edil- di. (1) Bu muahedenin gizli tutulan en esaslı noktası - Matin gazetesi bu mua- hedenin metnini neşretmiştir. payla- şılacak yerlerin hududu idi. Bu hudud hakkında muahedeye bir harita leffodil- miş, bu noktada Rus çarının hakemli- ği kabul olunmuştu. Muahede iki ta- raf bir askeri harekete teşebbüs yolun- da bir karar ittihaz edinceye kadar tedafül olacaktı! Bu hareket de Rusyanın muvafaka- tile yapılacaktı, Şimdi Çara hakemliği kabul ettirmek kalmıştı. Rusya Çarı Livadyaya gelmişti. Bul- garistarı hem Çara tazimat arzetmek, hem muahedeyi Rusya hükümetine kabul ettirmek için Sobranya reisi Da- nefin riyasetinde bir heyet gönderdi. Bu heyet mayısın yedisinde Çarın huzuruna kabul olundu. Veda ziyafetinde Çarın ailesi efra- dı da bulundu. Çar Bulgaristan ile Sırbistan arasın. daki itilâftan memnuniyet beyan edi- yor, Yunanistan ile muhtemel anlaş- mayı da tasvip ederek Bulgar ordu- sunun havayicine Rusyaca yardımı vadeyliyordu. Avusturya ile çıkabilecek ihtilâfları göz önüne getiren Sazonofun muahe- de hakkındaki telâkkisi bu kadar hâ- raretli olmamıştı. Sazonof ihtiyat tavsiyesile Danefin ateşi üstüne biraz soğuk su serpmişti, Danef Petersburg- tada müzakerelere devam eylemiş, Rus hükümetinin müzahereti temin edik dikten sonrâ Viyanada kral Ferdinand ile Geşofa mülâki olmuştu. Bugünlerde gerek Babiâlinin, ge- rek ecnebi memleketlerdeki Osmanlı diplomalarının Balkan ittifakının vücud bulmasına mâni olacak vakıfa- ne adımlar atmaları şöyle dursun, Bal. kan diplomatlarının büyük devletler. den bazılarının himayesi, bazılarının da hüsnünazarı altında geçen faali- yetlerinden bihaber kalmış oldukları ve Balkan ricalinin böyle oraya, bu- raya gidip gelmelerinin Osmanlı dip. Iomatlarını ikaz edemediği, şüphelen- dirip bu hareketlerin hakiki sebeple- rini araştırmağa sevk eyliyemediği gö- rülüyor! 8 haziran 1912 tarihli Le Temps ga- birleştirmek ve takdis bir tedbir almamıştı zetesi Romadan aldığı şu telgrafna- meyi neşreylemişti: (2) (Burada rusca Saprossy Gisny meo muasının ahiren neşrettiği bir maka- le çok dikkati celbetmiştir. Bu makalede Sırbistan ile Bulga- ristanın Makedonyayı taksim için iki Ay evvel aralarında bir muahede akd- olunduğundan bahsediliyor. Bu mua- hedeye göre Sırp - Bulgar hududunda bir noktadan Ohri gölüne müntehi bir hattın iki tarafındaki yerler iki dev- let arasında Laksim edilecektir. Söylendiğine göre muahede iki hü- kümdar tarafından da lasdik edilmiş- tir.) Pariste, Romada, Petersburgta bulu- nan Osmanlı elçileri bu İfşaatı gör- düler ve Babıâliyi bundan haberdar ettiler miydi? Babiâlinin 1912 hazira- nında ittifaklan haberi olduğunu gös- terecek bir vesikaya tesadüf edeme- dim Ahvalin cereyan sureti değil Sırp - Bulgar, halâ daha sonra akdolunan Yunan - Bulgar ittifakından da Babi- âlinin vaktinde haber ve malümat ala- mamış bulunduğuna delâlet etmekte- dir. Paris elçisi Rifat paşanın bu itti- faklardan bir dost vasıtasile 1912 se- nesinde haberdar edilmiş bulunduğu- na ve derhal Babiâliye yazdığına dair bir ecnebi dostuna vaki olan ifadesini Lütfi Simavi bey (Sarayda gördükle- rim) eserine almıştır. Yalnız burada bu istihbarın 1912 senesinin hangi ayında olduğu gösterilmiyor! Bunun ise mesuliyetleri tebarüz et- tirmek noktasında ehemmiyeti vardır. Bulgar - Sırp ittifakı 1912 senesi mar- tında ve Bulgar - Yunan ittifakı da mayıs 1912 de imzalandığına nazaran Rifat paşanın bahsedilen işarı -emri vakii istihbardan ibaret kalmakla be- raber- bu tarihlerden çok sonra değilse diplomatlarımız arasında biraz açık gözlü davranmış olanın o olduğuna hükmetmek icap edecektir. (Arkası var) Not: Dahiliye Nazırı Hacı Adil beyin seyaha- tine imüteferriğ olmak Üzere yazdık Hüvelen şu hadiseyi de gene erkânı Tunçay ifâdesile kaydediyorum; Gacı Adil den evvel Bayra, grafı çekmişti (Ben gelmeden yola ga.) Bu tavsiye areketin- 1 Sür Pizrenden Şu tel- ve seliinetle dolaş- n Sürün Rima altına girmesi lüzumunu ihtardan başka bir şey değildi! Halil Recai bey, Bayram Sür'un Arna- vullar nazarında kendilerini himayesi, besası altına almış gibi görünmek istedi- ği hüsusuna Nazırm dikkatini eelbeyli- yerek Dinlemiyelim. Yola çıkalım! Deği. Hacı Adil bey de bunu muvafık gördü. Bayram Sâr'a cevap vermiyerek yolu çıktılar. Yolda Yakova'ya gelmekte olan Bayram Sür. tesadüf ettiler. Bay- ram Sür kendisinin tavsiyesine böyle hig ehemmiyet verilmeyişine hayret etti ve tutuldu. Hacı Adil bey, Bayram Sür'a hiç ilüfat etmedi ve celâdetle: Sizin işiniz başka! Bizimki başka! Hitabında bulundu, Ayrıldılar. Nazır bey Plarene, Bayram Sür da Yakova'ya te- veccüh ettiler, Luma'da bir tabur nizamiye askeri var- di. Halil Recai beyin tavsiyesi üzerine bu tabur kumandanına bölüklerini fasıla ile Dahiliye Nazırının arkasından gönder- mesi emredildi. Vezir köprüsünde ateş başlayınca Hacı Adil beyin maiyetindeki jandarmaların bir kısmı Arnavutların arkasını kesmeğe sevk edildi. Ayni zamanda Luma tabu- rundan yola çıkarılan nizamiye bölüğü de tepeden göründü. İngilis Grews bir taşı siper alarak mü- sademeyi seyrediyordu. İki ateş arasında kalmanın tehlikesini gören Amayutlar hemen savuştular. Ha- cı Adli bey, Bayram Sür'a karşı tesirsiş bir celâdet göstereceğine onu Abdülha- midvari bir teşebblisle Latyip ve ewibeyle- meğe çalışmış olsaydı belki Arnavutluk vazlyetino göre daha musip bin tedbir ittihaz eylemiş olurdu! Hacı Adil beyin Yakova - Pizren yolu üzerindeki karşılaşmadan sonra Arnayut- lar tarafından ateşe tutulmasnda Bay- ram Sür'un parmağı var mudır? Bu cihet pek melhuz olmakla beraber bunu isbat tdecek bir vesika ve kayd görmedim. (1) Geşof L'Alllance Balkanigue eserin- de bunların Pranazca metinlerini neş- retaniş$ir. (3) Raymond Polncarâ: Les Balkans en dou.