POLİTİKA Moskovada Sovyetler ile Almanya arasında imzalanan ademi tecavüz ve istişare misakı muhtelif askülâmeller doğurmuştur. Bunlardan biri Lehis- tan ile İngiltere arasındaki muvakkat anlaşmanın kati bir ittifak muahe- desi ile teyid edilmiş olmasıdır. Çeklerin yaşadıkları Bohemya ve Moravya ovaları himaye şeklinde Al manyanm camiasına ilhak edilip Versay muahedesi ile Almanyadan tefrik edilen ve muahharen Litvanyaya bırakılan Memel arazisi dahi iade edilme- sl akabinde Almanya, Danzig mıntakasının da olduğu gibi kendisine iadesini ve asıl Almanya ile Şarki Prusya ve Danzig arasında 25 kilometre arzında Lehistanın kontroluna tâbi olmıyan bir koridorun verilmesini istemişti. Almanyanın bu (alebierini kabul etmek istemiyen Lehistan bir tarnf- tan kısmi seferberliğini ilân etmiş ve diğer taraftan da Varşova ve Londra- da neşredilen beyannameler ile mufassal ahkâm ve şeraiti tayin edilmiş bir ittifak muahedesinin imzasma kadar karşılıklı teminat suretile kendisine İngilterenin müzaheretini temin etmiş ve Fransa ile 1921 senesindenberi mevcud askeri ittifakını da sağlamlaştırmıştı, Lâkin bu kadar zaman geçtiği halde Lehistan ile İngiltere ittifak muahe- desinin ahkâmı üzerinde anlaşamamışlardı. Moskova misakının Almanyayı şarkta serbes bırakması grek Lehistanı gerek İngiltereyi süratle iltifak muahedesinin maddelerini tesbite sevket- miştir. İngiliz - Leh ittifak muahedesi Beş senelik olan bu muahedenin metni şümullü ve sarihtir. Şöyle ki iki taraftan biri Avrupada doğrudan doğruya tecavüze uğrayıp harb ettiği ya- hud istiklâli bilâvasıta yahud bilvasıta tehdid edilip de buna hayati ehem- miyet vererek silâha sarıldığı takdirde öteki taraf harben yardım edecektir, Avrupaya tahsis edildiğine göre Avrupa haricinde İngiliz imparatorluğu meselâ Asyada bir hücuma uğradığı takdirde Lehistan İngiltereye yardım etmeğe mecbur olmuyacaktır. Lehistan iktisadi cihetten sıkıştırıldığı takdir- de İngiltere kendisine iktisaden yardım edecektir. İki taraftan biri münferid sulh ve mütareke akdetmiyecektir. AKŞAM iki kalbll adam Amerikada (o Banghorda yaşıyan Cantwel Hardi adındaki bir adamın iki kalbi olduğu ancak kırk iki yaşın. dayken anlaşıldı. Ömründe hastalık nedir bilmeyen bu zat bir gün hasta- landı, hastaneye gitti, doktorlar iki İ kalbi olduğunu teşhis ettiler. Bu iki kalb te muntazam işliyordu. İki sene sonra pnömoniye yakala- | nan Hardi, iki kalbli olmasına rağ- ji men kurtulamadı, kırk dört yaşında İ öldü. Taze turp 'Turpu ekersiniz, bir ay beklersiniz, #ularsınız ve nihayet turplar olur, toplarsınız. İngilteredeki * devlet ziraat lübora- (üarı bu işi çok daha kestizme yâpıyor. Turp tohumunu - ekiyor ve üç saat zarfında oldurtuyor. Evet, turp to- humları lâboratuâarın okimyeri güb- relerile hazırlanmış hususi toprağın- İ da üç vönee je. Süt kürü Amerikalı aktris Elen Terry, bir bahse girdi: Süt şişmanlatmaz, Bunu iddia eden kendisi idi. Tam GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ bir ay aktris günde sekiz kilo süt içti ve bahsi kazandı. Bu bir ay içinde üç kilo Kaybetti. Büyük Avrupa devletlerinin akdettikleri MUAHEDELER Alman - Sovyet misakının akdi gü- nüne kadar beş büyük Avrupa derle. tinin ne gibi misakları olduğunu Pa- ris - Soir gazetesi, şöyle bir tablo ha- linde gösteriyor; Fransa i — Askeri ittifak: İngiltere, Po- lonya ve Türkiye ile 2 — Karşılıklı yardım misakı: Rus- ya ile, 3 — Bir taraflı yardım garantisi; Belçikaya, Romanyaya ve Yunanis- tana. 4 — Uzlaşma! Yugoslavya ile (laar- ruza uğramak tehdidi olursa karşi- lıklı fikir danışmak hususunda.) 5 — Anlaşma: Almanya ile, (iki memleket arasında münazlünfh bir mesele çıktığı takdirde istişare usu- lüne müracaat edilmesi hususunda.) İngiltere 1 — Askeri ittifak: müdafaa garantilerile) Fransa, Por- tekiz, Polonya, Türkiye, Mısır, İrak jle. 2 — Bir taraflı yardım garantisi: Belçikaya, Romanyaya, Yunanıstana. 3 — Anlaşma: İtalya ile (Akdeniz- deki halihazır vaziyetinin değişme- mesi hususunda.) 4 — Anlaşma: Almanya ile, (iki memleket arasında münaziünfil bir mesele çıktığı (akdirde istişare usulü- emele e een NR Motör sandala çarptı Mihran isminde birinin kullandığı deniz motörü Arnavutköy civarında 'B. Celâlin sandalına çarparak parça- lamış, B. Celâl denize düşmüş ise de etraftan yetişenler tarafından kur- tarılmıştır. (Karşılıklı | | ne müracaat edilmesi hususunda.) | Rusya 1 — Askeri ittifak: tanla, 2 — Karşılıklı yardım misakı: Fran- sa ile, 3 — Ademi tecavüz misakı: Afga- nistanla, Çinle, Finlândiyayla, Es- tonyayla, Letonyayla, Litvanyayla, Polonyayla ve İtalyayla, Almanya 1 — Askeri ittifaklar; İtalyavla ve Slovakyayla, (erazisinin müdafaası ve istiklâli hususunda.) 2 — Antikomintem misak: Japon- İ ya, İtalya, Macaristan ve İspanyayla. İ 3-— Ademi tecavüz misakı: Litvan- | oya, Letonya, Estonya ve Danimar. kayla. Diş Mogolis- İtalya 1 — Askeri ittifak: Almanyayla, 2 — Antikomintem misâk. 3 — Ademi tecavüz misakı; Rus- yayla. 4 — Bitaraflık muahedesi: Yugos- Javyayla, 5 — Anlaşma: İngiltereyle (Akde- nizdeki hallhamr vaziyetinim değiş- memesi hususunda.) 5 — Anlaşma: Yunanistanla; (Si- yasi ve diplomatik karşılıklı yardımla halihazır vaziyetini muhafaza husu- sunda.) İŞ Tavada balık kızartırken Erenköyde Merdivenköyünde otu- ran bayan Nesibe, ocakta tavada ba- hık kızartırken yağın parlamasila vü- cudunun muhtelif yerlerinden yan- mış, Nümune hastanesine kaldırı. mıştır. i gilizce cevap verdi: Bir Mnririy ————— “Bir Türk dostanan Türkdaygala yayaları > dostunun Türk duygulu yavruları Olasbynın Oyaşındaki yavrusu Ameri- kada şu sözleri dilinden düşürmüyor: KUVVETLİDİR TÜRKÜN KOLU DOĞRULUKTUR HER BİR YOLU 1922 senesindeydi. Anka- rada bulunuyordum. Bir gün Anadolu lokantasında garip kıyafetli bir ecnebi ile karşı. © laştım. Sakalı bir parmak uzamıştı. Derbeder bir kı- feti vardı, O zamanlar Ankarada eo nebiler sayılı olduğu için «bu kim ola? diye düşündüm. Yeni Sovyet sefiri Aralof yok daşın gelmesi o günlerde bekleniyordu. o Gördüğüm adamın Aralof yoldaş olâca- ğına yüzde yüz katar ver dim, Yeni Sovyet sefirile ta- zesi tazesine bir mülâkat yapmak fırsatını kaçıracak değildim ya... Yanıma yakla | şarak fransızca sordum: — Siz Aralof yoldaşsınız, değil mi? Yabancı, hayretle yüzüme baktı, yarı fransızch, yarı in- — Aralof yoldaş mı, ne münasebet? Şivesine göre, karşımda bal gibi bir Amerikalı vardı. Hayret sırası bana düşmüş- tü. Fakat konuşmağa başla- yınca, sıra gene ona geçti; — Ankarada karşıma çıkan ilk adamın Amerikada okumuş olması ve ingilizce bilmesi ne garip bir tesa- düf... diyordu. Fransızcam kıt... Söy- liyebildiğim kadarı da şive dolayısi- le kimse anlamıyor. Derdini nasl anlatacağım di düşünüp duruyor. Avm İmaha dür yaylı ile zl yollarda sürün. düm. Ankarada her tarafa başvur- dum. Yikanacak, başımı sokacak bir oda bulamadım. Amerika sefaretinin bir iki ay evvel ölen ticaret ataşesi Glasbi ile tanış- mam, kurtuluş günlerimizde işte bu şekilde başladı ve az zamanda kar- deşçe bir dostluk halini aldı. Bu merd, dürüst, şen adamı sevmemek imkânı yoktu. Ankarada kendisine bir matbaada | rize l bir oda buldum. Ben kendim Melta ! arkadaşlarım Diyarbakır mebusu B. Feyzi ve Zülfü'nün evinde kalıyor. İ dum. Akşam, Glasbiyi oraya rakt iç- meğe getirdim. Muhite tamamile uy- du. O zamanın Ankarasını sevdi ve benimsedi. Türk muhiti de ilk gün- den başlıyarak Glasbiyi ev halkmdan saydı. Aradan seneler geçli, Glasbi, Ame- rikan - Türk dostluğunun canlı bir parçası diye yurdumuzda kök tuttu, kaldı. Orada evlendi. Üç çocuğu doğ- du, büyüdü. İşini kendine derd edi- nen, çalışkan, meziyetli bir adam ol- duğu için vakit vakit kendisine da- ha mühim, maaşı daha çok işler tek- lif ettiler. Hepsini reddetti, Yalnız bir defasında tereddüd ge- çirdi, Londrayı teklif etmişler ve ken- disinden mühim hizmetler bekledik- lerini: söylemişlerdi. Glasbi ailesini topladı, Amerikaya gitti. İki ay son- ra çoluk çocuk geri geldiler. Türki- yeden uzak bir yerde yaşıyamıyacak- larını, ayrılmağa karar verdikten son- ra büsbün anlamışlar, Türkiyede bi- rakılmaları için yalvarmışlardı. Geçen haziran sonlarında Glasbi- den uzun bir mektup aldım, Üç ay mezuniyetle Amerikaya (geleceğini anlatıyor, Türk sergisinin Amerika- da alâka uyandırmasına ve bu sayede iki memleket münasebetlerinde daha fazla yakınlık belirmesine memnu- niyet gösteriyor, sonra şöyle diyordu: «Ne iyi, yakında Nevyork sergisinde buluşacağız, yemek yiyeceğiz. Ziya Anatab'a söyle: Bu yemekte Çerkez tavuğu, döner kebap islerim.» Bu mektuptan iki gün sonra Glas- binin hiç beklenmez ölüm haberi geldi. Dağ gibi adamın birdenbire yı- da içim inanmıyor. Fakat cansız ha- berlerden sonra birer birer şahidler geldi: Üç öksüz çocuğu ile zavallı misis Giasbi, bir iki hafta sonrada Glasbinin cansız vücudu... vuaşılarle. Kayu ha”esu ra Türkiyeden ayrılmanın kederi biribi- rine öyle karışmıştı ki hangisine da- ha çok üzüldüklerini kendileri de bil. miyorlardı, Büyük kız ingilizce, kü- çük kızla oğlan pürüzsüz bir türkçe ile bana ayrı ayrı şunları söylediler: — Bu memleket bizim memleketi- miz değil, bizim memleketimiz Tür- kiye...Biz orada doğduk. Biz Türküz. Kendi memleketimize dönmek iste- Sonra plânlarını da anlattılar. Yol- da hep onu düşünmüşlerdi: 15 yaşın- daki Mari - Hovard, arkeoloji tahsil edecekti, sonra gömülü tarih hâzine- leri aramak için Türkiyeye gidevekti. 12 yaşında küçük Arin zaten iyi piya- i no çalar. İstanbulda yaşından bek- lenmez konserler vermiştir. O da pi- yanosunu ilerletecek, konser vermek için memlekete dönecek, 8 yaşında Gilli diyor ki: «Ben babamın işini ala- cağım. Bu sayede Türkiyeye dönece- ğim, hep orada kalacağım» Bu çocukları dinlerken şunu dü- sündümi İçtimai varlığımızda beli- ren farkları günü gününe ölçemiyo- Tuz, Çünkü bunun içinde yaşıyoruz. Halbüki memleketin bu üç Amerikalı diplomat çocuğu üzerinde böyle bir tesir bırakması için içtimai bakımdan ne kadar değişmiş olması lâzım... Türklerin büyük dostu Amerikalı Mister Glasbi ile oğlu Cil kılmasına inanmak istemedim, hâlâ Tabutu izciler arabadan indirdiler, Eski günlerde uzunca müddet Tür- kiyede kalan bir conebi diplomat aile- sine muhitin yegâne tesiri, bir Rum hizmetçiden birkaç kelime rumca öğ- rTenmekten ve memlekete yabancı bir- kaç levanten ve kozmopolit tan'mak- tan ibaret kalırdı, Üç Amerikalı ço- cuğun doğdukları yurda gösterdiği yakınlık ve bağlılık, yeni Türkiye he- sabına dikkate değer bir imtihandır. Glasbinin küçük oğlu Gilli, çok zeki, yaşına göre çök olgun bir çocuktur. Fakat kendi memleketini ancak si- nema filimlerinden, Gangster masal. larından tanir, Nevyorkta bütün aile, meşhur Lindbergin halası mis Moro- İ yan bir büyük adam tavrile dedi ki: ya misafir olunca, Lindbergin çocu- | guna ait vaktile kulağına gelen kor- kunç hikâyeler, oğlanın hayalini bü- tün bütün tırmalamıştır, İlk günler. de her kapı açıldıkça çocuk, Gan- gsterler kaçırmağa geldi, diye yata- ğının altına gizlenmiştir, Glasbinin cenaze resmi Vaşingtanda oldu. Kendini kardeş saydığım için gidip bulunmağı vazife bildim. En küçük. teferrüatına kadar iptidadan hazırlanan bu me. Tasimde baş mevkii büyük el- çimiz B. Münir Ertegün'e ayırmışlardı. Büyük elçimizle kiymetli eşi, itinalarla hazırlanmış güzel bir kuronla, Türk dos- tu Glasbiye yurdun duyduğu sevgi ve alâkayı ifade etmiş- lerdi. Âdet yerini bulsun di- ye gönderilen düzinelerle bi- ribirine benzer kuron arasın« da Türk kuronunu derhal farketmek mümkündü: Be- yaz zambaklardan yarım ây, güllerden yıldızlar... Giasbi, ihtiyat yüzbaşısı olduğu için askeri merasimle mezarlığa gömüldü. İtiraf edeyim ki, bundan daha te- sirli ve vakarlı bir cenaze resmi ömrümde göremedim. Burada ölüm bir çöküntü manzarasi göstermiyor, hâ- yatın boşluklarını, sefalete. rini hatırlatmıyordu. Âdeta dürüst, temiz bir görünüşü vardı, Büyük elçimizle resmi mümessiiler ve Glasbinin sevdikleri iki sıra oldular, Tabut bunların arasında geçerek or- taya kondu. Glasbinin eşi, annesi, kız kardeşi, yetim çocuklar bir taraf. ta secin. Peyurialşoramun CT VAKA karşısında en küçük bir feryad ve hiçkırıkla matemlerini başkalarına belli etmiyorlardı. Herkes te bu içten mateme saygı gösteriyor, teselli mak- sadile kimse yanlarına sokulmu- yördu. Gilasbinin eski bir aile dostu tabu. tun başında son vaaz vazifesini yapla. Ölünün çocukluğundan başlıyarak hayatını, vazife için mücadelelerini, nihayet bir eli Amerikada, bir eli 'Tür- kiyede vazife başında öldüğünü an- lattı Cenazeyi izciler top arabasına yük- lediler, Her otomobil sırasını aldı. Bir takım asker harekete geçti. Ağaçlar, bahçe gibi muntazam mezarlar arâ- sından ilerledik. Amiral Bristolün mezarının tam yanı başında Glaspiy& hazırlanan mezarın başına geldik. Burada tabut, hususi bir nevi vinçin makaraları üzerine yerleştirildi, Üze- rine çiçekler yığıldı. Mezarın başın- | da da aile efradı İçin iskemleler var- dı. İhtiyar aile dostu, son veda sözle- rini söyledi. Sonra alle efradı dahil olduğu halde herkes otomobillere binerek dağıldı. Kazılmış toprak ve mezarı hatırlatır diğer en küçük bir manzara görmedik, bütün merasim esnasında da kimse konuşmadı, m&- rasimin vakarını ve tesirini bozacak en küçük bir hareket olmadı. Alle ef- radı bir dostun civardaki evine uğra» dılar, Çoluk çocuk birer bardak su içli. Sonra birkaç yakın dost ve aile efradile beraber tekrar mezarın başi- na döndük. Sessiz son bir hususi ye- da yapıldı. Glaspinin ailesi © akşamı misis Gilaspinin hemşiresinin civardaki çif. liğinde geçirecekti. Çocuklara Türki. yeden bahsederek oyalamak için beni de çifliğe çağırdılar. Otomobile binerken sekiz yasında küçük Gilli beni bir kenara çekti. Omuzlarında ağır mesuliyetler taşi» — Bu ailenin çrkeği benim, Baba- mı çok severim, O benim yalnr: ba İ bam değildi, bana kardeş muamelesi ederdi. Beraberce eve giderdik. İyi arkadaşlık. İçim ağlıyor, Fakat kâ- (Devami 13 ncü sahifede) Ahmed Emin Yalman i ME |