Rahibi çıldırtan Yazan: NECDET RÜŞTÜ ei Fransa. ihtilâl henüz çıkmamış, Kralın tahtın: isyan yıkmamış. Fakat pek korkulu Parisin bali: İkiye ayrılmış çünkü ahali. Bir taraf sarayın olmuş kölesi, Kralı seviyor hepsi ölesi, Bir taraf yıkacak yâkında tahtı, Hepsinin gizlice var buna ahdı. Kralcı ihtiyar uyuyur miskin. İhtilâl gencinin kılıcı keskin. Ahali basmamış henüz «Bastiiei Asilzadelerin tutulmuş dili, «On altıncı Louis» daha sarayda. «Mirabeau» ok gibi duruyor yayda: İstibdad kalbinden vurulacaktır. Fransa halkına hürriyet haktır. ği Doksan bir yıl önce Paris böyleydi: Korkulu bir hava... Vakit öğleydi; Bir adam bir dükkân önünde durdu, Kapıya şiddetli bir tekme vurdu, Yerinden fırladı dükkân sahibi. Çağırdı bu İncil satan rahibi, Öfkeyle bağırdı: — Kral ölmeli!,, Rahibin titrerken ayağı, eli, Bu adam pervasız uzaklaşmıştı, Hiç kimse görmeden yolu aşmıştı. Pariste bu sözü duymuştu herkes, Bu rahip demişti: «Alırım nefes «Daima durdukça kral tahtında. «Var olsun.. güneşler açsın bahtındalı O adam sözünü duymuş olacak: Kızdırmak istiyor.. şu muğzibe bak... Rahibin beynine bir balyoz indi: Hakikat kızmıştı.. küplere bindi. Öfkesi geçmişti fakat gitgide. Düşündü; «Delidir adam belki de, sKaçmıştır nasılsa hastahaneden, «Aklında zoru var... kızmalı neden.» Ertesi günüydü.. tam öğle vaktı Bu rahip bir ara kapıya baktı, Ne görsün: O adam gene gelmişti. 'Rahibin korkudan rengi değişti, Söylendi: «Mesele gelmez alaya: «Tehlike başladı.. çattım belâyal...» Nitekim içeri girmişti deli, Dükkânda bağırdı: — Kral ölmeli!... Rahibin başına sanki çöktü dam, Köşeye yığıldı.. yürüdü adam Düşündü kendine gelince fakat: «Korkudan olacak bir yerim sakat, «İsanın .yardımı yetişsin bana!... «Öğleyin dadandı herif dükkâna, «On iki olunca kilid vurmalı, | «Vitrinden gözetler, gizli durmalı Sarmıştı bir derin korku rahibi. Dükkânın değilmiş gibi sahibi Zavallı; saklanıp köşe, bucakta, Gezemez olmuştu biraz sokakta, Tam öğle olunca ertesi günü Örtüyle vitrinin örttü üstünü, Kilidi kapadı, bir siper seçti, Büzülüb oturdu.. sastler geçti: İki İngiliz bombardıman tayyaresi düştü Londra 7 (A.A) — İki motörlü bir bombardıman tayyaresi bugün öğle- den sonra Osussexde Bearhyhend'da sahildeki kayalıklara düşerek parça- lanmıştır. Tayyare kayalıklardan bir kaç metre geride toprağa konmuş ise de | hızını alamamış ve kayalıklara yu- | yarlanmıştır. O esnada orâda gezinen bir kadına da çarparak kadını par- çalamıştır. Tayyarenin düştüğü yerde ancak sular çekildikten sonra araştırmalar yapılabileceğinden tayyarede kaç ki- şinin öldüğü belli değildir. Alman gençliği basit işlere teveccüh ediyormuş Berlin 7 (AA) — Üniversite profe- sörü Frank Dormseliş, «Dektsche AV. | gemeine Zeitung? gazetesinde yaz. | dığı bir makalede diyor ki: 4Bugün Almanyada daha ziyade İ pratik meslekler intihap olunuyor. Bugünkü gençlerin ekserisi, basit iş- lere ve spora doğru teveccüh ediyor. Bu vaziyetten hazer etmek Jâzımdir. Zira, bu Almanyayı komşu milletle Te karşı dün bir vaziyete koyacaktır. Halbuki manevi ve ilmi sahada de vamlılık bir kere kesilirse bunun ye- miden tesisi çok güçtür; Kulağı kirişte.. çıkarmadı ses. Ne gelen, ne giden.. aldı bir nefes: Ooooh; şükür.. yakayı artık sıyırdı, Ve dedi: — Deli yok.. 'Tanrı kayırdıl.. Perdeler çekildi, kilid açıldı, Dünya var.. dükkâna ışık saçıldı: Rahibin kalbinde olmuştu gündüz, Aradan geçmeden bir saat henüz O adam kapıda gene belirdi, Bu sefer korkudan rahip delirdi. Belki de bu adam değildi insan: Ne malüm; bu şekle girmiştir şeytan.. Bu korkunç şüpheyle büküldü beli. O, gene bağırdı: — Eral ölmeli... Pervasız sokağa doğru yürüdü. Rahibi muamma ve sır bürüdü: Düşündü.. gelmezdi artık durmaya, Bu işi vermeli haber saraya; Derdini söylerse bulurdu derman. Mesele söylendi. Çıktı bu ferman; — Etraftan görmeden kimse, bu akşam Dükküna gizlensin bir iki adam!.. O, gene gelirse ertesi sabah, Sözleri dinlensin, tutulsun küstah!.. —— 'Bu emir yapıldı. Rahip telâşta, Yüreği vuruyor.. Aklı yok başta. Meraktan, korkudan limon benizli. Polisler perdenin ardında gizli.. Tam öğle.. ha; geldi, gelecek.. derken, Bak, deli damladı dükkâna erken: Rahibin yanına kadar yürüdü. Dedi ki; — Ömrünü günah bürüdü, Bu suçla İsanın oğlu olunmaz!... Paramı geri ver, insaf et biraz: Kapıldım zenginlik denen emele, On sene çalıştım, oldum amele, Güç halle topladım bir ev parası!., Bir garip reneberin üç bin Mirası Allahtan, korkulup, böyle yenilmez, Bunu bil: Hırsıza rahip denilmez!... Paramı biraktım sana emanet, Gasbettin.. duyanlar etmez mi lânet!.. Saraya arzoldu uydurma masal; Halka hoş görünmek isteyen kral Bağırdı, tahkike görmeden lüzum: | — Ülkede adalet birinci arzum; Üç günde parayı ona ödesin!., İ «Karakuş hükmüwne rahip ne desin; İ Ah.. keşke bu işi anlatmasaydı.. Çare yok.. tam üç bin altını saydı. gi | Bu vaka üstünden bir gün geçmişti. Rahip çok kederli: «Bu nami işti; «Ne sened, ne şahid.. bükmünü versin? «Sen böyle kralı nasıl seversin?! Galildir adalet, doğruluk “uman, Tasaya dalmıştı.. işte o zaman Titredi: Gelmişti akılı det, Ve gene bağırdı: — Kral ölmeli!.. Rahibi çıldırttı kin ve heyecan, Haykırdı: — Üç gün de çekişmeli can! Filistinde son 48 saat zarfındaki hadiseler Kudüs 7 (AA) Son 48 saat zarfında bir kaç hadise olmuş ve bu hadiselerde üç kişi ölmüş, ikisi İngi- , liz olmak üzere 10 kişi yaralanmıştır. Bir çok tevkifler yapılmıştır. Hadisele- rin en mühimleri, biri Tel - Avivde, DI Bu çıkmazdan nasıl çıkılır? (Baştarafı 1 inci sahifede) İngilterenin vaziyeti bir senede ar- tık tamamen değiştiği için bu ümi- din pek kuvvetli olmaması lâzımdır. Şu halde, bütün bu hazırlıklar beyhude midir? Harbin imkânsız ol duğunu kimse iddia edemez. Dünya o hale gelmiştir ki artık harp, her hangi mühim bir vakanm keyfine kalmıştır. Fakat, şahidi olduğumuz harp hazırlıklarını, bir taraftan, ta- arruz etmek istiyenlerin ayni zaman- da korkularına, diğer taraftan yıp- ratma sistemi güden sinir harbinin icabatına, ve bir de karşı tarafı de- nemek, tartmak arzusuna atfetmek de doğru olur. Vaziyet bu olduğu takdirde «Harp- siz bu işin içinden nasıl çıkılacak?» suali zihinlere geliyor. Sulh cephesinin gitgide kuvvetlen- mesi karşısında Mihver devletlerinin fena bir çıkmazda oldukları muhak- kaktır, Senelerdenberi kuvvet, tagal- lüp, harp gayesine tevcih edilmiş bir devlet mekanizmasını, sırf harp ha- aırlığı için kurulmuş iktisadi bir sis- temi derhal değiştirmek, normal ha- le avdet etmek mümkün değildir, Bu aşırı sllâhlanma yüzünden bu mem- leketlerde halk, tam harp zamani gibi, mahrumiyetler ve açlık içinde yaşıyor. Bu sistemi değiştirmek, sul- he razı olmak onlar için hem bir si- i yasi rejim meselesi, hem de artık ik- tısadi bir zaruret olmuştur. Bunun içindir ki tuttukları yoldan kolay ko- lay ayrılamazlar. Avrupada harp teh- likesini, hattâ fütuhat emellerini de- vamlı bir politikd edebiyatı olarak İ halka sunmaya mecburdurlar. «Vaz geçtik!» dedikleri gün rejimleri dü- şer. Zaten, bu söze İnanan olmaz, zi- ra söze, imzaya emniyet kalmamış- tar. Çıkar yol, hakikat karşısında, bil- hassa yıldıramadıkları ve yenmeyi göze alamadıkları sulh kuvvetleri karşısında tagalllip ve istiylâ emelle- rinden vazgeçerek, yavaş yavaş, an- laşma siyâseline avdet ve hüsnü ni- yetlerini lk önce silâhları azaltarak isbat etmek, bu suretle Avrupada ciddi terki teslihata başlanarak ikti- saden yardım görmek, : zorluktan kurtulmaktır, Bu olmadığı takdirde sulh cephesinin, sözünü dinletecek, hiç kimsenin hakkına tecavüz edile- miyecek şekilde bir nizam kurmaya muktedir olacak derecede kuvvetle neceği zamani beklemek... Buda uzak değildir. Denebilir ki: #Pekâlâ amma, bun- Jar bunu bilmiyorlar miydı? Hitler, Mussolini gibi büyük adamlar nasıl olur da bir çıkmaza girmiş olabilir. ler? Hayır, bilmiyorlardı. Bütün emel- lerini bitirmeye vakit bulmadan, kar- Şilarına, bu kadar kısa zamanda, Kuvvetli bir sulh engeli o çıkacağını hesap edemediler. Ferdi ve otoriter rejimlerin noksanı budur. Sırf şahsi dehaya fazla emniyet birçok ihtimal. | leri gözden kaçırır. Hesaplarında al- dandılar, Tek çıkar yol budur: Sulh cephesi kuvvet - kazandıkça <sulh yerleşir. Sulh cephesi zayıf düştüğü gün harp olur, Necmeddin Sadak Metris çifliğindeki infilâk (Baş tarafı 1 nci sahifede) biri Hayfada iki bomba potlayışıdır. B. Strang İsveçte kaldı Londra 7 (A.A.) — İngiltereye dön- mek üzere Moskovadan ayrılan Strang bugün tayyare ile saat 1230da Stokholma gelmiştir. Strang, kısa bir müddet İsveç hükümet merkezinde RI üzere İngiliz elçiliğine inmiş- İş bulmak için e Uzun, uzun düşünmeğe hacet yok! «Akşani»a bir KÜÇÜK İLAN vermek kâfidir. sabah vilâyete gelen Dahiliye Vekili B. Faik Öztrak'a izahat vermiştir. İstanbul komutanının itfaiyeye teşekkürü İnfilâk hâdisesinde İtfalyenin gös- terdiği fevkalâde gayret Üzerine İs- tanbul komutanı general Halis Bı- yıktay Belediye relsliğine şu tezkere. yi göndermiştir: ? «Metris çifliğinde topçu atış oku. lunda vuku bulan bu sabahki yan. gında mermilerin imfilâz etmesine rağmen kahraman itfalyemizin vazi- felerini yapmak için hayatlarını hi- çe sayarak gösterdikleri fedakârlık tan dolayı takdir ve teşekkürlerimi arzederim.» Sular idaresine su parasından başka birde hava parası veriyoruz (Baştarafı 1 inci sahifede) Bu işin başinda bulunan zevatı din- lerseniz size verdikleri cevap aşağı yu- karı şudur: — Suyun miktarı ve tazyiki Terkos girketi zamanına kıyas edilmiyecek ka» dar artmıştır. Bu miktar arttığı için musluklardan fazla su akıyor, bittabi sarfiyat da o nisbette artıyor. Fazla su param alınmasına imkân yoktur. Sar. fiyat miktarını gösteren saatleri her. kes kontrol edebilir...» ve saire... Su sarfiyat bedelinin arttığı bak. kındaki neşriyatın başladığı günden- beri sular idaresinin müdafaa sade- dinde verdiği cevap hep şu mealde. dir, Su miktar ve tazyikinin arttığı mu- hakkaktır. Ancak şirket zamanında. ki abone miktarının da çoğaldığını Terkos idaresinin senelik hesab bilân. çolarından anlıyoruz. O derecede ki, gölden şehre akıtılan su miktarı abo- nelerin ihtiyacını karşılamadığı için şehrin hemen her tarafında akşamla- rı saat 22 den sabahları beş buçuğu kadar sular kesiliyor. Üç beş sene evveline kıyas edilemi- yecek derecede fazla para veren abo- nelerin geceleri susuz kalmalarında- ki rahatsızlığı bir tarafa bırakalım, ancak geceleri suyun böyle beş, altı saat kesilmesinin aboneler için ne ka- dar şârarlı neticeler verdiği noktası et- rafında biraz durursak abonelerin su- iar idaresine verdiği yüksek para kar- şısında İleri sürdüğü «esbabı mucibe ve müdafaasnın ne kadar çürük oldu. ğu tahakkuk eder. Bakınız anlatalım: Sular idaresi, geceleri suyu kesince borulardaki su yerine derhal hava doluyor. Su kesildikten bir müddet sonra musluğu çevirirseniz bu hava- nın mevcudiyetine dair musluktan bir ses işitirsiniz. Gayet tabii olarak erte- si sabah saat beş buçuğa, yani tekrar borulara su geldiği ana kadar bu hava mevcuttur, Sabahleyin saat beş buçuk- tan sonra musluğu ilk açtığınız zaman, #uyun büyük bir tazyikle ve borular- da müthiş bir gürültü husule getire- rek aktığını görürsünüz Bu gürültü, geceleyin dolan havanın arkadan ge- Jen suyun tazyikile borulardan boşal dığına delildir. Esasen iyi dikkat eder. seniz, musluğu ilk defa açtığınız zâ- man, suğan evvel havanın çıktığını ve ancak birkaç saniye sonra suyun gel- diğini farkedersiniz. Borulardaki havanın ve havayı ta» kip eden suyun musluklardan bu #u- retle tazyikle ve süratle gelmesi Ter. kos su saati Üzerinde çok süratli tesir yapıyor. Ve hava boşalıncaya kadar saat da mutad süratten fazla dönüyor. Şu halde borulardaki havanın boşai- ması, tapkı su sarfedilmiş gibi abone- nin aleyhinde saati harekete getiriyor. Şayed sular idaresi -şu veya bü s6 bepten- geceleri muayyen bir zaman için suyu kesmek mecburiyetinde ise, boş borulardaki havanın da sabahle- yin borulardan boşalmak mecburiye- tinde olduğunu düşünerek, #bonelere gönderilen faturalardaki su bedelin. den muayyen bir miktar tenzil etmeli. dir. Umumi meclisin geçen nisan içti. ma devresinde sular idaresinin suya yaptığı zam Kabul edilmişken, Vali ve Belediye reisi doktor Lütfi Kırdar, hal. kın lehinde olarak- bu zammı kabul etmemiş ve abonelerle sular idaresi arasındaki karşılıklı münasebeti tan- zim edecek yeni talimatname hüküm. lerini yeni baştan tedkike lüzum gör- müştü. Dr. Lütfi Kırdarın İstanbul ha'kı lehindeki hassasiyetinin bir dahli olan bu hareketi, çok ümid ederiz ki, i talimatname hükümlerine de kendi- ni gösterecektir, Bu suretle konacak yeni hükümlerle İstanbul halkı, su ida» resine ödediği bir hayli yüksek mik- tardaki para arasında bu (hava sarfi- yatı bedeli) de tenzil edilecekti Herhalde halk «Belediye sular ida- resivnin «Belediye sular ve havalar ida» resi» olüp olmadığını anlamak istiyor. Yeni şimendifer hatları (Baştarafı 1 inci sakifede) «Bu hazin hadiseyi, nesillerimizin zihinlerine yerleşecek bir ibret dersi | telâkki etmez misiniz?» 'Trenin Sivasa vardığı günü .«Va- tanın büyük bir muvaffakiyet günü» olarak tavsif etmiş olan Milli Şef ge- ne o nutuklarında tahassüslerini şu cümlelerle ifade eylemişlerdi: «Bu nok» taya gelmek için yedi senedenberi 17- trap çekiyorum. Öyle günlerim oldu ki; artık bezip bizar kaldığım bâyata ve siyasete bugünü idrak etmek gay- retile yapıştım ve sarıldım.» Demiryolları inşaau siyasetimizin ne müşkül! şartlar içinde başladığını ve bu siyasetin tahakkukuna ne asil ve feragatkâr emellerle bağlandığını, ancak onun büyük kurucusu ve başa- ncı bu kadar veciz, bu kadar müte- vazi ve o nisbette mânalı bir tarzda ifade edebilirdi. Hiç şüphe yok ki trenin; Sivasa vardığı gün «Vatanın büyük bir mu- vaffakıyet günün olarak kutlandığı gibi, son hedefine, Erzuruma varacâ- ğı ve böylelikle anayurdun bir ucunu öbürüne bağlıyacağı ve birleştireceği gün de «Vatanin hakiki fethi günü» olarak kutlanacaktır. Ve Milli Şef İs- met İnönü, onun büyük ve son fatihi afatile de Türk milletinin kalbinde Abide kadar minnet ve şükranla yaşı- yacaktır. İstanbul Karadenize demir- yolile de bağlanıyor Hükümet, demiryolları inşaatı prog- ramının ana kısmının tahakkukundan sonra derhal tatbikine geçilmek üzere yeni bir program hazırlanmıştır. Bu başında İstanbulu; Adapa- zarı - Düzçe - Bolu - Gerede - İsmetpa- İngiliz Harbiye Nazırı Pariste|şa üzerinden Karadenize ve Adapazarı- Londra 7 (A.A) — Harbiye Nazırı B. Hoare - Belisha, kısa bir ziyarette bulunmak Üzere Parise hareket et- miştir, Kendisinin Pariste hiçbir si- yasi şahsiyetle görüşmeler yapmaya- cağı bildirilmektedir. Düzçe - Bolu - Kızılcahamam üzerin- den de Ankaraya bağlıyacak olan hat- lar gelmektedir. Her iki hattında etüd projeleri şimdiden ikmal'edilmiş- tir. Pek yakında ve kuvvetli bir ihti. malle Erzincan hattının Erzuruma yvarmasından evvel, münakasaya çıka rılacaktır. İktisadi ehemmiyetleri âşikâr olan bu hatlardan İstanbul - Bolu - Ankara hattının inşasile İstanbul Ankara & sındaki mesafe 170 kilometre kaüsr kısalmış olacaktır. Erzurum - Sarıkamış normal hattı Erzurum « Sarıkamış Oo arasındaki dar hat yerine yapılması düşünülen normal demiryolu hattı da yeni prog- ramın ön safına alınan hatlardandır. Bu hattin etüd projeleri de pek yakın- da münakasaya çıkarılacaktır. Diyarbakır - İran, Diyarbakır- Irak hatları Bir taraftan yeni inşa edilecek de. miryolları için hazırlıklar yapılırken diğer taraftan da inşasına başlarmış olan Diyarbakır - İran ve Diyarbakır « Van hatlarınm biran evvel bitirilme- sine büyük bir faaliyetle çalışılmakta. dır. Bilindiği gibi Diyarbakırdan başli- yarak Irak ve İrana kadar imtidad edecek olan demiryolları Meseriç'e ka- dar müşterek olacaktır. 170 kilomet. re uzunluğunda olan tesviyei turabi. yesi bitmiş bulunan bu kısım üzerin- de ray ferşiyatına bu ayın ortalarında başlanmış olacaktır. Van gölünde feribot yapılacak 'Meseriç - İran hattının güzerganı Meseriç - Tatuvan - Van gölü cenubile Van - Kutur olarak tesbit edilmişti. Nafin Vekâleti, bu güzergâhın Van gölü cenubuna isabet eden kısmında tadilât yapmağı ve Tatuvan fle Van arasındaki mesafeyi Van gölünün ce- nubundan dolaşarak değil, feribot te- sisatı vücuüde getirerek gölden göçmek suretile katetmeği gerek masrafı azalt. mak ve gerekse yolu kısaltmak bük: i mından faydalı görmektedir. Vekâlet- çe bu maksadla yaplırılan tedkikler, henüz bitmemiş olmakla beraber, bu istikametin daha ekonomik olacağını göstermiştir. — Ömer Köstem