19 Temmuz 1939 AKŞAM Büyük Fransız ihtilâlinde aşk maceraları Kraliçe HORTENSE Beauhamais vikontu vücudünden Jâvlar fışkıran ateş yürekli Josephine 'Tascher de la Pagerile ile Martinik adasında evlendi. O devirlerde Fransa için için kaynaşıyordu. Beauharnais vikontu ihtilâl ari fesinde merkezden uzak kâlmak istemedi, Parise yeri 1781 de oğlu Eugöne, 1783 de kızı Hortense dünyaya geldi. Beauharnais, Rousseau, Voltaire, Montesguleu gir bi yepyeni fikir adamla nnın noktai nazarlari'e başirneşir olurken V0- sephine'nin canı sıkıldı; çocuklarımı alıp Marti. nik'e sgitti Pariste kalan Beauhar- nais asilzadelerden, ruh- bandan ve haiktan imü- rekkep «Etats Gönöraüx» meclisinin âzâsiydi. 5 Ma- yıs 1789 da bu meclis top- Yandı, halk İle asilzadeler ve ruhban anlaşamadılar; 9 temmuzda halk zümresi mec- isi «Constituantes adını aldı, Beauharnais de bu meclise reis- Kik etti, sonra general oldu, Josephine kocasının oynamakta olduğu rolü duyunca Parise geldi. Karı koca ih- Ülâlin kasırgasına * kapılmışlardı, Günlerden bir gün kendilerini hapi- sanede buldular, Beauharnaiş idam edildi, Josephine kurtuldu. * ” Önlerinde muz yâprağı, bellerinde ince bağ Martinik adasında, kadınlar bir yanr dağ Lâv fışkıran vücudler yanıyor ateş Uzaktan bakıyorlar: Gel kalbimi deş! | gibi... Concliergerie o hapishanesindeyken Jösephine'nin önünde muz yaprağı, belinde de ince bir bağ yoktu; an cak Lâv fişkiran vücudü yanardı ateş gibi, Bakardı derin derin: Gel kaâlbımı deş! gibi... Bu derin bakışlara evvelâ oHoche vüruldu. Babası idam edilip te Eugöne .öksüz kalınen çocuğu orduya aldı. Hortense'ı da Marie - Antoinette'in bendelerinden bayan Campan'ın »pansiyonuna verdi. Hortense pansiyonun en çalışkan, en zeki, en güzel talebesiydi. Derste birinci dansta birinci, müzikte, re- #imde birinci idi. Sevilmek ve beğe- nilmek arzusu onu herkesin fevknie çıkanyordu. : * İnkilâp devam ediyordu. Hukuku beşer beyannamesile milletin hâkl- miyeti İlân edilmişti; kanun müva- cehesinde artık herkes müsaviydi; din serbesti... Mütemadi meclisler top- lanıyor, zecri kararlar veriyor, kral &ilesi hapse atılıyor, cümhuriyet ilân ediliyor, Directoire ortalığı kasıp ka- vuruyordu. Nihayet 19 ikinciteşrin 1799 da Napilöon Bonaparte ortaya atıldı Josephine . Bonaparte'la Barras'ın ziyafetinde konuştuğu gece araların- da Hortense vardı. Kız mütemadiyen annesile meşgul olan bu generalden hiç hoşlanmadı. Annesi generale var- dığı zaman ağladı. Napol&on'un İtal- yadaki zaferini duyduğu zamün ba- yan Campan'a: — Dünyayı ele geçirse umurumda değil, dedi, fakat annemi ele geçir. mesini affetmiyeceğim. Napolöön Bonaparte yalnız Jo #ephine'i elde etmekle kalmadı, ço- cüklarını da elde etti. Eugöne'i Hoche'den aldı, kendine bağladı; alm da müşfik bir baba gibi ei anasının kişiydi. Kanı Martinik adasının sıcak havasile kay- Tayordu. Bakmadan geçsin akın... Kanmayın gözlerimin nuruna bir lâhza sukın, | Delem kalbinizi!... iy Kii dönen erkeklere YAkaya Selâmi İzzet Sedes tavrı Ve hodgüm davranırken, - üur- sunlar, baksınlar, kansınlar, yansın- lar istiyordu. Caroline Bonaparte, İ güzel general Murat ile evlendiği 2a- man henüz ön altı yaşını bitiren bu ateşli kız çok üzülümş: — Ya ben demişti, beni evlendir- miyecekler mi? Ewendireceklerdi. Gontaut asil, hem güzeldi, Horlense'ın hoşuna gidiyordu. Fakat bir gün Gontaut'- yu, Josephine'in köpeği ile oynarken gördü: «Köpekle yerlerde yuvarlar nan bir adama güven olmaz!» dedi. Bonaparte onu Desax'ye vermek İs- tiyordu, ne yank ki adam Maungo harbinde öldü. Dura kızı sevdi, onu da Josephine muvafık bulmadı Nihayet Hortense'ı, dört yaşında Louis Bonaparte ile ni- şanladılar. #.inkinciteşrin 1902 de Bonaparte'in Victoire sokağındaki eski evinde düğünleri yapıldı. ” İnkılâp bitmemişti. 1791 de İlân edilen. meşrutiyetten, 1792 de cüm- huriyete geçen Fransızların gönlünde hürriyet ateşi alev alev yanarken millet bağrından kopan gür sesle Marselllasie'i söylüyor, Napol&on da bu hürriyet havası içinde imparator- luk tahtının siparişi ile meşgul olu- yordu. «Devlet demek ben demek; sözünü “öylemiş olan 14 üncü 1ows'nin zaferleri Napolöoh ordusu- nun galibiyetleri yanında hiç kalır. dı. «Ben demek devlet demek> sözü- nü tekrarlamağa hak kâzanmışlı. 18 Mayıs 1804 de nihayet imiparator- luğu kurdu, 15 haziran 1805 da kar- deşi Louis'yi Hollândaya kral yaptı: Horlense kraliçe olmuştu. 1802 den 1806 ya kadar bu karı kocanın hayatı nasıl geçmişti? Hörtense . kocasını sevebileceğini sanmıştı, sevememişli. Louis karısına Jâkayd kalacağını ümid o etmişti. kalamamıştı. Onun âşkı had bir kıs. kançlık Sar'ası şeklinde tezahür etti, Karı koca bir tek vücud sâyılmıyor- du?... Hastalandığı zaman karısının sılıhatte kalışına, üşüdüğü zaman karısının sıcaktan şikâyet edişine, bir türü hoşlanamadığı dansa karısının düşkün oluşuna mâna veremiyordu. Onu süzün tam müânasile uçan kuş tan, esen rüzgârdan kiskanıyordü. Hortense bit kadın arkadaşile baş- başa kalamazdı, annesinin evinde ge- İ ce yatamazdı. Bir oğulları oldu, Louis Durmayın, duriayınız, yakarım yoksa | izi -| oğlunu kıskandı. Martinik'ten gelen genç bir yeğenini kılıç çekip Koğdu. Gelen mektupları açar, uşakları, hiz- metçileri sorguya çeker, hirsiz arar gibi odaları dolaşırdı. Bu İşkence içinde Hortense'ın bir oğlu daha oldü. m gi Me tollânı lk hem | Bonaparte'ın | İ sevgili kardeşi, süvari binbâşısı yirmi mek üzere yola çıktıkları zaman Hor- tense gizli gizli ağlıyordu. Bu delice kıskanç adamın elinde yapyalnız ne yapacaktı?.. Bir sene hayatları durgun geçti 5 Mayıs 1807 de bü- yük çocukları kuşpalâzından & dü. Hortense Parise dön- dü. Gene hamile olduğu- nu anlayınca tekrar Hol- lAndaya dönmek istemedi. 21 Nisan 1808 de Louis Napoldon dünyaya geldi, Touis Bonaparte artık kardeşine kızıyordu. Na- polöon kendisinden sonra Fransa tahtını Lowis'in çocuklarına (o bırakmağa azmelmişti. Bunu anla- yan Louis Hollânda tah- teni bıraktı, Avusturyada, daha sonrada İtalyada yaşamağa başladı. Hortense Fransada ser- bes kalmıştı, Kraliçe ün- vanını muhafaza ediyordu. * Louis Bonaparte karısı- nı boşyere mi Kıskaniyordul Hayır. Dursunlar, baksınlar lar, yansınlar diye be tense, Bonapart'ın taç giyme töre ninde durmuş, bakmış, kanmış ve yanmıştı. Bu durup baktığı, sonra kanıp yandığı adam Flahaut kontu idi, Flahaut daha Murat'nın yaveri iken Hortense'a âşık olmuştu. Hor- | tense bu aşka kulak asmamış, fakat kocası şüphelenince Flabaut'yu ev- den koğmuştu. Bu hadise Hortens'ın hissiyatını kırbaçlamış ve kontu taç giyme töreninde görünce ona hasret, kaldığını duy: litz harbinde general Flah râlandığını duyduğu zaman deliye dönmüş, nihayet Hollindaya gider- ken boynuna sarılıp öpmüş, oğlu öldükten sonra Fransaya dönünce Fiahaut ile karşılaşmış, buluşmuş ve aynlmamıştı. Flahaut ile sevişmeğe başladıktan sonra Saadete erişen Hortense'in ar- tik dünya umurunda değildi. 1809da Bonaparte, anasına dert ortaklığı etti, fakat Na- poldon'a yüz çevirmedi. Maris - Lo wis'i dostça kabul etti, 1811 de Flahaut'dan bir oğlu oldu. 1812 de birinci imparatorluk dev- rinin en güzel, en zarif, en süslü ka- dınıydı. Baloların yıldızı idi, 1814 de Bonaparte tacını ve tah- tanı bırakıp Eelbe adasına gittiği za- man Napolöon'un baş düşmanlarile görüştü, fakat ona yardım etmek için. Rusya Çarı Aalexandre ona âşık olmuş, 18 inci Louis ona hay- ran olmuştu. Bonaparte Paris dönüp tekrar sa- raya girince Hortense - artık yanın- dan ayrılmadı. Hollânda kraliçeliğini sözde taşıyan Hortense, Fransa kra- liçesi kadar nüfuz sahibi olmuştu. dan okumağa çıktı. Hortense impe- ratorun Waterloo bozgunundan dön- düğünü haber aldığı zaman faciayı kavradı ve derhal saraya koştu. Bu son görüşüşleri oldu. birlerini görmediler. Felâket felâket üstüne gelirmiş!... Napoldon Sent Hlene sürüldü. Flahant, İngiliz Lordlarından Keith'in kizi ile evlendi. Bonaparte'ın casus- duğile itham olundu. tığı davayı kaybetti. Çocuklarını ko- casına teslim edecekti, Paristen kaçmüktan başka çaresi kalmamıştı, kaçtı. * » Constance gölü Kenarında küçük bir köy. 11 Birinciteşrin 1837. Gü- neşli, fakat soğuk bir sonbahar gü- nü. Civar köylerden köyün Kilisesi. ne akın var. Kadın, erkek yüzlerce kişi gelmiş. Orenenburg şatosunda -oturan iyi yürekli, hkarâsever kadının cenaze- sinde virüiğeylş Bu öğ Josephine'den aynlınca | Bir daha bir- Kocasının aç- | | | İ | ! | ish Bonaparte yeniden dünyaya mey- İ nın kâtiplik vazifesini sane Fransadaki Nazi propagandası tahkikatı İki Fransız gazetecisi mükkerrer ihtarlara rağmen nazi memurile temasa devam etmişler Dünkü posta ile gelen Paris gazete- | leri, Fransada Alman propagandası ve İ bu propaganda ile alâkadar olarak ya- pılan tahkikat ve araştırmlar ile meş- gul oluyorlar. Petit Parislen gazetesi, bu mesele et- rafında yapılmakta olan tahkikata dair alâkadarlar tarafından muhafaza edilen siki ketumiyete rağmen müs- takbel ithamlar için bâzı güzetelerin bazı siyasi grup şeflerinin Ve Salre. nin İsimleri zikredilmekte bulunduğu- nu Fransadan 30 haziranda Kovuları Alman propaganda şefi Otto Abetz ile temt3 ve münasebatta bulunmuş ölan- ların vaziyeti tedkik edildiğini yazı- yor, ayni gazçteye göre askeri memur- ların huzurunda polis umumi istihba- ral sörvisi memurları tarafından araj- tırmalar yapılmış ve bu araştırmalar- dan biri Fransa ile Almanya arasında bir mukarenet tesisine çalışmış olan bir gruptan pek faal bir rol oynamış olan M. de B.'nin evinde icra edilmiş- tir. Petit Parisien gazetesi devamla di- yor ki: «Daha geçen teşrinievvelden- beri, Dahiliye Nezareti, emniyeti umu- miyenin ve polis müdüriyetinin haiz oldukları müsaadat üzerine milli mü- dafaanın şubelerine girebilmiş ve bu müsaadeleri bilerek veya bilmiyerek İmünasebette bulundukları ecnebi ajan» larmın menfaatine kullanabilecek ba- yetlerin gazetecilik dışındaki eri hakkında dikkat nazarını çekmiştir. İşte bu tarassud ile polis müdüriyetinin umumi kontrol şubesi meşgul olmuştur. Garibi şudur ki, bu- gün zan altında bulunan ve yahud şüphe altında bulunan gazetecilerden bazıları, Abetz aleyhine verilen tebid kararının geri alınması için birçok de- falar doğrudan doğruya Dahiliye Ne- zareli nezdinde teşebbüste bulunmuş- lardır, Bu gazetecilerin bazı şahıslarla ko- layca dostluk tesis etmek ve körükö- rüne onlara emniyet beslemek sureti. le gösterdikleri ihtiyatsızlık hakkın. da nazarı dikkatleri celbedilmişti. Na- zarı dikkatleri celbedilen şahıslar bun- dan mütenebbih olmamışlardır, belki de Alman Abetz bir taraftan kendisile bazı mesai arkadaşları ve diğer taraf- tan münasebetlerinden istifade etmek istediği şahsiyetler arasında kültürel, monden ve kadın sahalarında anlaş- ma muhiti yaratmıştı. Şunu da kaydetmek lâzımdır ki, iki Franşız gazetecisi kendilerine yapıp da dinlemedikleri mükerrer ihtarlar- dan ve Abetze bedava hizmet etmedik- leri anlaşıldıktan sonra tevkif edilmiş. lerdir, Tevkif edilen ve haklarında tahki. kat yapılan şahsiyetler, nazi propa- gândası ajanlarına ve ezcümle Abetzin muhitinde dolaşan Avusturyalı kibar kadına bazı yerlere girmek Üzere müsa- | ade almak için taavssutta bulunmak- Ja mı yoksa bu nazi propagandacıları- görmekle mi suçlu bulunuyorlar? Tahkik memurla. rı, bü noktaları aydınlatmış oldukları muhakkak ise de, bu hususta hiç bir şey söylemiyorlar. Şunu da kaydetmelidir ki emniyeti umumiyenin mukabil casusluk teşki- Jâtı henüz işe müdahale etmemiştir. Bu mesele ile umumi kontrol servisi i meşgul oluyor. Bu şube, tahkikatın bitirdikten sonra dosyaları ciheti as- keriyeye tevdi etmeğe davet edilmiş- İr.n Pariste çıkan Les Ecoutes gazetesi de bu mesele hakkında şu malümatı veriyor: «Göbelsin propaganda servislerin. den başka Almanyanın von Ribbentrop tarafından kontrol ve Rudolphttess ta. mi am m rma onlar için ne Hollânda kraliçesi idi, ne de 3 üncü Napoldon'un anâsi. Hortens sadece bir insandı. Son dem- lerine kadar yaşadığı şatosuna civar köylerde tahtsız ve taçaiz bir impa- râtorluk kurmuş, kadın, erkek ber- kesin gönlünü kazanmıştı. Onu sevenlerin kolları üstünde rafından idare edilen bir teşkilâtı da- ha vardır ki bu, ikinci şube mesabe- sindedir. Bu teşkilâtın ajanları, ecne- bi memleketlerde mühim şahsiyetler ve nüfuzlu gruplarla münasebetlerde bulunurlar, Abetz bu propaganda teş- kilâtının Fransada delegesi idi. Bekçi. ka ve Hollanda da bir hakkı nezare- ti vardı. Umumiytle Abetzin vazifesi, muhte. if siyasi muhttlere girmek, mebuslar, gazetecilerle, fabrikatörler, maliyeci. lerle münasebatta bulunarak Alman- ya ile Fransa arasındaki mukarcnet imkânlarını medh ve sena etmek ve bu dostluk kisvesi altında Ribbentro- pun tezlerine Fransayı Inandırmaktı. Bu suretle Südetler meselesi patlak verdiği zaman, Abetz Çekoslovakyayı müdafaa etmek İsteyen Fransız siya&- seti aleyhine şiddetli bir propaganda yapmış, son zamanlarda Danzig me- selesinde Fransız efkârı umumiyesinin alâkasını kesmek istemiş, hattâ 1 tem- muzda Hitlerin “Danzigi bir kurşun bile atmaksızın alacağını ve mukâve- metin faidesiz olduğunu işae için vilâ- yetlere memurlarını göndermiştir. Abetzin'in her türlü müttefik ve şe- rikleri vardı. Bunlardan bazılarının tafrafuruşluğu kendisine çok y ramışe tır. Mukabilinde hiç birşey iste: e zin konferanscılar ve muharrirlerle Al man tabı evleri arasında tavassutla bulunuyor ve bunlara Almanyada kon- feranslı turneleri temin ediyordu. Bu yardım, görünüşte ivazsız idi. Fakat hakikatte Abetzin nüfuzunu arttırıyor ve muhtelif muhitlere sokulmüsini te min ediyordu. Abetz doğrudan doğruya casusluk teşkilâtile münasebelde bulunmamak» la beraber, faaliyetleri dalma şüp- beli olan elemanlar kullanıyordu. Abete bugüne kadar şayanı hayret müsama- halar gören gizli ve âçık propaganda ofislerini idare ediyordu. Abetzin mü- nasebetleri, ajanları kimler olduğu ve dostluk şebekesile müşterileri araştır. hırsa birçok aylardanberi memleketi. mizin bu kadar ızlırap çektiği manevi- yalı kırma ve bozgunculuk mücade- lelerinin gıda kaynakları meydana Çi. kacaktır.» Petit Parislen gazetesinin Brüksel muhabiri bildiriyor: sAbetzin Fransa- daki nazi propagandası etrafında ya pılmakta olan tahkikat, buraya da ak- setmiştir. Abetz ile dostları, Belçikâda da faaliyette bulunuyorlardı. Hareket tarzları da Fransadaki gibi artistler muharrirler ve münevver gençlik İle münasebetler tesis etmek ve Belçika ile Almanya arasında bir anlaşma imkâ. mına inandırmaktı. Bu suretle Ribbentropun Brükselde- ki bürosu tarafından nazilliğe meyle- den ve hattâ bazıları Hitler aleyhtarı olan Belçikalı muhatrir ve artistlerle nâzi artist ve muharrirleti arasında 'Brük$elde ve Zoute'de bir temas temin edilmiştir. Bu kültürel propaganda ile beraber tamamile siyas! mahiyette bir propaganda yapılmış ve bunun neti- cesinde Belçikadaki ecnebi gözeteciler birliği ikinei relsi Alman Ehlest Bel çikadan koyulmuştur. Diğer taraftan daktilo ile yazılmış nazi lehtarı, Yahudi ve İngiltere aleyh» tarı tebliğler ve varakalar külliyetli miktarda Belçikalılara gönderilmiş ve yahud posta kutularına atılmıştır. Di ğer taraftan son zamanlarda binlerce matbua ve resimler propaganda beyan. nameleri Belçikaya dağıtılmıştır. Bu beyannamelerde Service Mondial) adını taşıyan ve sekiz lisana tercüme edilmiş olan bir eserden parçalar mevcuttur. Bu eserde beynelmilel meseleler hak- kında nazi noktal nazarı izah edil miştir. Beyannameler ve tebliğler Erfurt teki Central ve yahut Hamburgdaki Deutcher Fechter Bund tarafından tabedilmekte ve mürsülerin mübelâ. galı bir surette dost diye tavsi? ettik. leri zevata gönderilmektedir. Brük- seldeki Soir gazetesi bu meseleden bahsederken: «Bu dostlar çok mu. dur? Dostlukları ne raddeye kadar varır? Bunu anlamâk e ne beki. yarari: ŞAMAN ie m m