16 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

16 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 'Temmuz 1939 AEŞAM AşK VE MACERA NUVELİ “ Kocamı ben öldürdüm! ,, Dul kâlan bayan Cemileye komşu- lardan biri şayet acıyarak: — Vah vah... Pek yalnızsınız... Rahmetli neden öldü? . diyecek olsa, o, kalın sesi büsbütün hısıklaşarak, haşin bir eda ile: — Ben öldürdüm! » diye cevap ves rir. Sözünü ciddiye alarak polise bildir- meğe kalkmayın. Hiçbir kanun ba- yan Cemileyi mahküm sdemez! Vecdi ile yirmi sene mesud bir ha- yat yaşamışlardı. ... Cemile genç kizken izdivaçtan çok korkardı. Güzeldi. Mahallede delikan. hlarm birçoğu ona göz attığı halde, o, hiç kimseye mukabele etmezdi. Zi. Ta erkeklerden ürkerdi. Bu korku da onda babasınm misalinden hasıl ol- muştu. Cemile henüz minimini iken gece- leri kavga sesile uyanır, ayak ucuna basrak, ana, babasının kapısına ge- lir, Kulak verirdi. içeride küfürler, pa- tırtılar, annesinin ağlaması, yumu- şâk bir vücudün üzerine inen yum- ruk sesleri duyardı. Arasıra kadının tirdi: — Dikkat et!... Çocuk duymasın! İşte bu hayat senelerce böyle de- vam etti, Cemile biraz biiyüdüğü za- man babasının içkiye müptelâ oldu. gunu, eye sarhoş geldiği akşamlar karısını patakladığını anladı. Halbuki zahiren erkek son derece nazik, güler yüzlü bir adamdı. Annesi de halinden kimseye şikâyet etmediği içini herkes onları gayet mesud bir aile sanırdı, Yalnız işin iç yüzüne Cemile vakıftı. Bu sırrı kalbinde saklıyarak büyümüştü. Fakat bu hissin tesirile izdivaçtan ve erkeklerden nefret edi- yordu. Babası ölüp te annesile yalnız ka- hınca, kadın, kızını evlendirmek için çok ısrar etti, Fakat Cemile bütün talipleri reddediyordu, Nihayet ahbap- larından bir delikanlı onda muhab- bet hissini uyandırdı, Bu, cılız, ufak tefek, kadın halli bir erkekti. Gayet iriyarı olan Cemile, kendisinin zıddı olan bu gençle mesud olacağını san- dı. Vecdiyi sevmeğe başladı ve evlen- diler Böyle sıska, böyle nahif bir erkeğin bir gün gelip, babası gibi hâşin olma- sına imkân var mı? İşte, yirmi sene biribirlerile mükemmel anlışarak ya- şadilar, Erkeğin ufal“dir manifstura dükkânı vardı. Kadıfh kocasile bera- ber çalışıyordu, Cemilenin yegâne derdi on günde, on beş günde bir kocasının köyleri dolaşmasiydı, Fakat daima paralı döndüğü için; bu seyahstlerden mem- nun kâlırdı, Vaziyetleri günden güne İyileşi- yordu. Dükkânları epey para getiri- yordu. Çok ta idareli oldukları için, Cemile tasarruf edebiliyor, biriktir. diklerini kocasına teslim ediyor; oda bankaya yatırıyordü. Bu hal böyle sürerse birkaç sene sonra bir küçük apartıman alacak pa- raları olacaktı, Bu hayalle kadın se- vinip duruyordu. En büyük eğlencesi, tal günlerin- de kocasile beraber gezmeğe gitmek- ti. Aman Vecdi ne tuhaftı! Bazan 50- kakta rasladığı bir genç kızı göstere- rek; — Bak! Bu benim metresim, Boy- nundaki kürkü de ona ben hediye al dım! - dedrdi. Kadın kahkahalarla gülerdi. Hattâ bazan şaka olsun diye, kocasına: — Miresinle buluştuğun var mı? «- diye alay ederdi. Vecdi de, hazin bir surat takına- yalvardığını işi- — Kavga ettik. Ayrıldık, Başkasını arıyorum! - cevabımı verirdi. İşte ömürleri böyle sakin, âsude ge çip dururken, günün birinde Vecdi, fena hâlde hastalandı. Kadın hem dükküna, hem koc iyor; bir anne itinasile erkeğe bakıyordu. Dok- torlar, hastalığın pek olduğunu söylemelerine rağmen, 9 muhabbeti sayesinde sevgili Vecdisini krutara: Gü katiyetle kaniydi ece, gündüz, durmadan, dinlen- Mçden çalışıyor; hastanın etrafında pervane gibi dönüyordu. Fakat doktor, ilâç... Dünyanın pâ- rası gidiyordu. Dükkân da ihmal edil diği için, ticaret eski şekilde kâr ge- tirmiyordu. Günün birinde, Cemilenin elinde harcedecek para kalmadı. O zaman biriktirdiği para aklına geldi. Oh, ne iyi etmiş te tasarruf etmiş, banka cüzdanı almışlardı. Şimdi kim- seye boyun eğmeden rahat rahat sar- fedebilirdi. En pahalı doktorları geti- rip sevgili kocasını kurtarabilirdi! Vecdinin başucuna, koruşularından bir kadını oturtarak o gün bankaya gitmeğe karar verdi. Hasta üzülmesin diye para bahsini de açmadı. Aman yarabbi! Ona bu bankaya gidiş ne kadar güç geliyordu, Böyle muamele- leri hiç beceremezdi. Aklı da ermedi. ... Ağır adımlarla bankadan ayrıldığı zaman saat üçü geçiyordu. Bütün fe- ci hakikati öğrenmişti. Para şöyle dursun, üstelik borçlu olduklarını kendisine göstermişlerdi. Bir takım bonolar, senedler!... Artık tereddüde mahal yoktu, En fecii şuydu ki, bütün mahalleli ü- Jünç hali biliyorlardı! Meğer o sakin, o sessiz, o itimad ettiği, senelerce ko ca ve evlâd gibi sarıldığı Vecdisi em sinsi çapkınlardan biri imiş. Apart. man almak gayesile kadının dişin. den, tırnağından artırdığı parayı bankaya yatırmaz, metreslerine ye- dirirmiş! «Ticaret için gidiyorum!» dediği köylere gitmez, sevdiği kadın- larla kapanır, para yermiş! Ve Karı- sını şüphelendirmemek icin borç alıp «kazandım: diye gösteritmik. Meğer Vecdinin şaka süsünü verdi- gi sözler de hep hakikatmiş. «— Şu kıza şu kürk mantoyu ben aldım!» dediği zaman, alay etmiyor; doğruyu söylüyormuş. Cemile, kendi gafletine, itimadına fena halde kızıyordu. Şimdi çok iyi hatırlıyordu ki, komşularından bazı- ları söz atar, onu ikaz etmeğe çalışır. dı, Fakat o, bunları hased saydığı için ehemmiyet bile vermemişti. İlk defa olarak bir taksiye atladı. Evine döndü. Azimkâr adımlarla has- | tanın odasına girdi. Vecdi, uyanmış; tatlı bir tebessün- le karısını karşıladı: — Geldin mi, güzelim? Fakat cümlesini tamamlıyamadı. Daha ağzi kapanmadan şiddetli bir tokat suratında şakladı: Kadın, sadece: — Bankadan geliyoruru! - di Ve kocasmı pataklamakta devam etti. Dudakları kısılmıştı, sesi sert- leşmişti. Şiddetli yumruklarla, tokat- larla kolu inip kalkıyordu, Tıpkı ço- cukluğundan babasının ânnesini döğ- düğü gibi... Yumruklarının bir cisim üzerine inişinin sesini duyuyordu, $imdi o hem kendi intikamını alı. yor; hem de annesinin öcünü bu &r- keğin üstünden çıkarıyordu. Bir an bile bu hasta erkeğin yirmi sene kendisini mesud ettiğini de dü- şünmedi, o bu sahte saadetten de in- tikam alıyordu. İniltilere merhamet etmeden, bir şey işitmeden dövdü, dövdü. Kendine geldiği zaman, erkeğin ba- yılmış olduğunu farketti. Aşağı indi. Komşulardan birine: — Çık, kocama bak... Baygındır! « dedi. Ve o günden sonra Vecdinin oda- sına ayak basmadı. Zaten Vecdi de iki gün geçmeden öldü. Hastalığının ağırlaşmasına dayak- | lar da sebep olmuş, Fakat Cemile ağ- lamadı, Cenaze İle de meşgul olmadı. Yalnız kânın işile uğraştı. İşte o günden itibarendir ki ne gü- lüyor, ne şakalaşıyor... Şişman vücu- dü eridi. Şimdi artık kemikli, kindar bakışlı, aksi bir Insah oldu. Ve nakarat şeklinde, her sorana: Kocam ölmedi... düm... » diyor. Ben öldür- Nakleden: Hatice Süreyya Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: Galatada Hayreddin Tar, Karaköy, Bostanbaşında İtimed, Tepebaşmda Kinyoli, Taksimde Yeni- şehir, İstiklâl öaddesinde Kemal - Rebul, Maçkada Maçka, Şişli Halâs- kârgazi caddesinde Halk, Sarıyer: Os- man. İstanbul tarafı: Fatih: Şehzadeba- sanda Asaf, Karagümrük: Aarif, Eminönü: Bahçekapıda Mehmed Kâ- mm, Bakırköy: Hilâl; Aksaray: Ziya Nuri, Fener: > Balatia: Hüsameddin, Kumkapı: Lâlelide Haydar, Küçükpa- zar: Hikmet Cemil, Samatya: Erofi- los Çulü, Alemdar: Ankara öüddesin- de Arif Neşet, Şehremini: Ahmed Hamdi, Kadıköy: Muvakkithahe caddesinde Halid, Üsküdar: İmrahor, Heybeliada: Halk, Büyükada! Şinasi Rıza, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Bey- köz, Paşabahçe, Anadoluhisarı, Ta- rabya, Yeniköy, Emirgân ve Rumeli hisarındaki eczaneler her gece açıktır. AKŞAM Abone ücretleri Türkiye © Ecnebi Posta iltihadına dahli olmıyan eenebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, öç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Cemasiy: 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E 650 902 440 839 va. 229 4471720 1619 20 1s 1939 2106 İdarehane: Babiâli elvarı Acımusluk sokak No. 13 Tefrika: No. 2 Leylâ, Can beyle LEYLÂ ie MECNUN Yazan : İskender Fahreddin Rüyada leylekler her kimin başına yuva kurmuşlarsa, o insan bir kadın yüzünden ölünceye kadar bedbaht olacak Sahife 9 evlenip evlenmiyeceğini, onun kadar sevdiği papağanından soruyordu. Dünkü tefrikanın hulâsası: Urman ka- bilesinin reisi çocuğu olmadığı için mü- teessirdi. Halifenin doktoruna müracaat etti, Doktor bir Mâç verdi. Reis ilâcı aldık- tan sonra karısı gebe kaldı. Bundan bü- tün kabile efradı memnun oldu. Çünkü rels kabilenin nabzı demekti. O ölürse ka- bilenin nabzı da duracaktır. Ondan sonra hiç kimsenin rahat ve huzur içinde yaşamasına imkân yok- tu. Zira, etraftaki Arap kabileleri, Urman'ın yurdunu ele geçirmekte bir gün bile gecikmiyeceklerdi. Onlar an- cak Urman'ın varlığından korkarlar ve o hayatta iken böyle bir şey dü- şünmeğe bile cesaret edemözlerdi. Urman kabilesine en yakın olan Arap aşiretlerinden biri de «Âmiriler» idi. Bu kabilenin başında şeyh Meh- di isminde biri vardı. Şeyh Mehdi, Urman kabilesile çok iyi geçinirdi. Biribirlerine gidip gelirler ve günler- ce misafir kalırlardı. Zaten Türkler Fırat Okıydarmı “tuttukları için, «Âmiriler» Türk kabilesile iyi geçin- meğe mecbur olurlar, onları hiç bir | | hıyacaksın zaman kırmak istemezlerdi. Urmânlar Firat sahillerine hâkim olduklarından, bütün çöl ticaretini de ele almışlar, bu yüzden zengin Ol- muşlardı. Urman kabilesinin bir kaç kere halifeye para yardımında bu- Yunduğu da vakidi. Kabile reisi çok zengindi. Para ile her dilediğini yap- tırırdı, Sama da para kuvvetile git- memiş miydi? Kırk atlı ile yola çı- karken, her atlının yanında hediye- lik bir heybe vardı. Urman, halife- ye ve vezirlerine sayısız hediyeler götürmüştü Urman, Şamdan döndüğü günden- beri sevinç ve neşe içinde düşünü- yordu: — Acaba karım erkek mi doğura- cak, kız mi..? Ve sonra kendi kendine: Kız da olsa razıyım. Kızı veren Tanrı, erkeği de verir. Diye teselli buluyor, günlerini böy- lece avunarak geçiriyordu. , Bir sabah (Ur) şehrine şöyle bir haber yayıldı: — Reisin bir çocuğu dünyâya gel- miş... Şehir içinde sevinmiyen bir tek insan yoktu, Herkesin yüzü gülüyor; kadın, erkek çolük çocuk neşe içinde bağrışarak, relsin sarayma doğru koşuşuyordu. Doğan çocuk acaba kız mıydı, er- kek miydi? Urman Türkleri © sabah dükkân- larını açmadan ve işlerine başlama- dan saray önünde toplanmışlardı. Nihayet mesele anlaşıldı... Kabile reisi kapıya çıkarak, gür sesile: Müjdeler olsun, diye bağırdı, 'Tanri bana bir erkek evlâd verdi O gün herkes Tanrıya şükrederek, gecevarsana kadar şenlikler yaplı Şehir içinde kırk deve kesildi, etleri etraftaki fakirlere dağıtıldı. Saray etrafında meşaleler yandı. Eğlenve- ler, koşmalar, güreşler yapıldı. Ka- bile reisi sevincinden yerinde olura- miyordu. Ertesi gün, reisin bir erkek çocuğu geldiğini ilkönce şeyh Meh- ştu. Bu haber Mehdinin hoşuna gilmemekle beraber, herkes- ten önce gözaydına giderek reisi teb- rik etti, Ondan sonra sıra İle civar- daki kabile reisleri birer birer (Ur) a tebrike geliyorlardı Urman bir gece ellerini göğe kak dırdı: . — Tanrım, sen neslimi söndürme! Bu çocuğu benim yerime geçir, ka- bilem başsız kalmasın Diye yalvardı, Urman'ın büyük ümidi vardı. Yeni doğan çocuğunu çok seviyordu. Kansma — Ayşe! diyordu, biraz geciktin amma, nurtopu gibi bir oğlan dün- yaya getirdin. Tanrı senden razı 0l- sun. Kabilemizin temelini sen ku- racaksın.. ve saadetimizi sen tamam- Bir gün saray önünde toplanan halkın taşkınlıkları o derece arimış- tiki: Doğan veliahdi gözümüzle gör- mek istiyoruz. Diye bağırmaktan kendini alama- mıştı işte o zaman kabile reisi, veliah- dini kucağına alarak tekrar kapıya çıkmış: Haydi, müsterih olun Tanrı hepimizi koruyacak. Bu yaştan ve bunca zahmetten sonra bir erkek çocuğumun dünyaya gelişi, kebile- mizin İstikbali için bir beşaret habe ridir. Tanrının yardımile neslimiz sönmiyecektir, diye cevap vermiş * Urman'ın oğlu büyüyor Urman oğluna Can adını vermişti, Bu, onun atalarından birinin adıydı. Reisin oğlu büyüdükçe istidad ve zekâsı artıyordu, Urman'ın ümidle- ri boşa gitmiyecekti... O, oğlunun İs- tikbalini şimdiden görüyor gibiydi ve bu yüzden çok mesud ve bahtiyardı. Artık istikbale karşı emniyetle baka» biliyordu. Bir gün Ayşe, kocasına: — Bu gece rüyamda, yavrumuzun başına kuşlar yuva yapmışlardı. Aca ba bunun mânası nedir? Diye sordu. Urman düşündü... Bir mâna veremeği: — Bu işleri şeyh Mehdi daha iyi anlar. O gelince unutmıyalım da s0- ralım. Dedi. Bir kaç gün sonra şeyh Meh- di Firat kıyılarına gelince, Urman, karısının rüyasmı hatırladı ve Meh- diye aynen nakletti: Kaç gündür senin yolunu göz- Yüyorduk, dedi, bu rüyanın mânas nedir? Çok merak ediyoruz. Bize ta- bir ediver bakalım (Arkası var) i inni . e SER CR De YE 25 pi

Bu sayıdan diğer sayfalar: