i Sahife 6 AKŞAM Moiüs kadınları, aşka hazır- İanmak için nasıl süslenirler? Bir kız 12 yaşına bastı mı, kabilenin sihirbazı başını bacakları arasına sıkıştırır, çekiç veya taşla dişlerini kırar, kalan kısım- larını törpüler, sonra rengi çıkmıyan siyah bir boya ile karartır hududunüun Bir Hindistanın A öbür tarafında Moiisler yaşarlar. #eyyah bu kavme mensup Yın simdiye kadar bilinmiyen ıs tarzları hakkında su tafsilât anarık bir dağa çıktık. Man- Jar kazıklara bâğlanm. Kadınlar da arkaları yükleri akşanı yemeğini hazırlar dılar, Ağzında piposu ve arkasında bir torba içinde çocuğu duran genç bir kadın odun kırıyordu. Etraf hep yeşilik, çahlık ve kamışlıkla örtülüy- aç adım ileride Köyün evleri zemine kakılımş kazıklar üzerinde inşa olun- Taüşta Üst katta insanlar oturuyor, Alt kattaki boşluklarda ise domuzlar ve köpekler yatıyorlardı, Vücutları- pan üst kısımları bellerine kadar çip- İâk ölan kadınlar, cam boncuklardan mamul gerdanlıklâar ve fildişinden mamul büyük halka küpeler tasıyor. | Jardı. Çı piâk dolaşan çocuklar da pipo İçiyorlardı. Bu aralık yanımı- zâ yay ve okla mücehhez bir avcı geldi. Onu da görünce kendimi Ame- rikanın Kiziderilileri arasmda sân- dım. Ak; ları kadınların ve kızların | kırmağa başladı, kalan küt dişleri çamaşır yıkayışlarını seyretmek için ! törpüledi, kolay kırabilmek için ar- arna gi um, Moiis kadın- larının ve bilhassa göğüslerinin du- mek gerektir. Yüzleri O kadar güzel deği Çünkü dudak- larmın çok kalın ve burunlarının bir âz basık olması rinin güzelliğini bozuyor, 3 sivah, iri gözle- rinin iklerinin güzelli- gine diyecek yoktur. Fakat, maafteessüf bu güzel ka- dınların hepsi mülhiş bir âdete kur- bari gidivorlar, Evlenecek çağa giren kızların dişleri birer birer sivriltili- | yor ve sonra siyaha boyanıyor. Molis- ler bizini beyaz dişlerimize bakıp iğ- renerek: — «biz beyaz dişlerden hoşlanma- yız'» diyorlar, Kızlar on iki yaşına basınca bu ameliyata hiç seslerini çıkarmadan tabi oluyorlar. Tesadü fen böyle bir ameliyatta ben de ha- nr bulundum. Kız arkası üstü yatı- rıldı, sihirbaz zavallının başını bâ- caklarmın arasına sıkıştırdı, kizın i ağzına tahtadan bir kıskaç sıkıştırdı. Kız bu suretle hiç başını kımıldata- mayacak bir hale getirildikten sön- i ra sihirbaz bir sivri taşla ön dişleri Gazi ilk okulu sergisi İzmir (Akşam) — Alsancakta Gazi ilk okulunda derslerin sona ermesi mü- nasebetile talebenin bir sene zarfmda vücude getirdikleri eserlerden zengin bir sergi vücüde getirilmiş ve halkın ziyaretine açılmıştır. Sergi, mektep muhitin- de büyük alâka uyandırmıştır. Gazi ilkokulu binası, İzmirin en büyük ve güzel ilkokullarındandır. Yukarıdaki resimde mektep sergisinden bir salon görünü. yor. Tefrika No. 40 Bu saatte, yarın, Nina, haftalar. danböri bir karta! yuvasından kuş ba- kışı seyrettiği denizin kenarında ola. caktır; tekrar içine düştüğü medeni âlemin eşiğinde... Karşısında yazlık elbiselerini giymiş ve yeni traş olmuş zabitleri görecektir; keten örtülü bir yemek masasi başındadır; kansız elek- trik ışıkları billâr kadehlerdeki şa Tapların içine damlamış, pembeleş- miş ve orudan da yüzlere vurmuş, renklestirmiştir; herkes keyiflidir. Fakat ilk aynılık gecesinin mahzun- Yuğu gizlenemediği için Ninayı herkes yorgun bulmaktadır; kaybolduğu sı. Talarda ıztırap çektiğine hükmetmek- tedir; zulüm görmüş bir güzel hay- vancığa bakar gibi seyretmektedir. | «Ne kadar üzülmüş, ezilmiş, ürkmüş ve kimbilir ne fena bir ömür geçirimiş- tirlu diye düşünüyorlar. Zira yumuk gözlerinin altı fazla gölgeli, âdeta çü: | Tük ve çizgilidir. Nina ise şöyle düşünecekti; — Ne kadar erkekçe, merdce, kud- TE Yazan: REFİK HALİD retle sevildim. Bütün fisku fücur- dan, dejenere Avrupalı usullerinden uzak, ne naturel, ne dinç, kuvvetin- den ne emin bir âşıktı. Sevişinin tok, keskin, çelik bir üslübu vardı; ziynet- siz, fakat fikirli, doyurucu bir üslüp... Kavradığı zaman bir küçük kahrania- nın, bir siyasi haydudun kucağına düş. müş olmak zevkine bir de esrar ve gü Tur karışıyordu, Bu aşkta nefrete de yer verilmişti; fikren benden kaçıyor. du, bedenile çılgıncasına sarılıyordu; sarıldığı zaman biraz da intikam al mışa benziyordu; sevgimize işkence tadı ekliyordu. Sonra Ninanın gözleri önüne -o gi. yafet masası, salon ve zabitler siline- rek. kâh ay ışığında mumlaşan, kâh yıldızları başına toplıyarak hoppala- | şan, kâh sise ve karanlığa gömülüp hantallaşan dağ dekoru gelecekti; pa- patya ve nâve kokusu duyacaktı; kur. bağa sesleri işitecekti. Kıranı bir ka. yaya yaslanmış, kendisini düşünür bir vaziyette tahayyül edecek, tehlike ile İ aralarına harp halinde iki ka dişleri oydu. Bütün bir gün de- vam eden bu müthiş işkenceden sonra bu korkunç adetin biçare kur- dudakları kan içinde, yanakları çenesi düşük bir halde serbes ri ca ancak sulu Ondün sonra sıra alt dişlere . Bunlar da bir destere ile kesildi İşin bununla bilmiş olduğunu zanneli Zavalı Xizın eline keskin bir taş verildi, Kız küt kalan at dişlerini törpülemeğe devam etti; Bütün dişli yni boyda ve ayni siv- rilikte olduktan sonra bazı otların kaynatılması suretile elde edilen ko- yu siyah bir boya ile bütün sivri diş kökleri boyandı. Bu ameliyatı müte- akip o kız artık aşka hazırlanmış olü- yordu, Ya bu vali rin aşkları! Bazan deli gibi seviyorlar, fakat yine rikka- tide elden bırakmıyorlar. Aşkta muvaffak imak için kullandıkları yegâne vasıta aşıkane Şşarkılardır. Bazan köyün güzel kızlarını ve ka- dınlarını kulübemin önüne davet edi- yor ve onlara şarkılar söyletiyordum. Bir tercüman da güftelerin manala- rini bana tercüme ediyordu. Kızlar arada sırada pipolarından çıkıp ağız- larında biriken zifiri tükürmek için şarkıyı kesiyorlar ve sonra yine baş- lhyorlardı. Garip melodilerden ve dört, beş notanın daima ftekerrürün- den ibaret olan bu aşk şarkılarının ekserisi Güettolardı, Bunları daima bir kız âşıkın aşkını ilân etmesine cevap veriyordu. Aşık: Sülün gibi Yürüyen genç kız... Ağzından beni baştan çıkaran sözler çıkıyor! Beni sev! deyince gü- zel kiz şu cevabı veriyordu: «Genç bir Bambu kavışmın göv- desi gibi narin isen, ellerinle ayak- ların çalışmağa müktedir ise seni dinlemeğe hazırım, Kalbimi sana ve- receğim.? Wn güzel aşk şarkılarını Majislere mensup Caraiis kabilesinde dinle- dim. Bu kabilenin erkekleri de, ka- dınları da ateşin bakışlı gözlere ma- liktirler. Bir aşk şarkısında erkek ki- za diyor ki; «Genç kız... Genç kız... Ne kadar güzelsin! Genç kız, beni ister misin? Genç kız, bir haftalık hararet ate- şinden sonra bir içim suya kavuş- mak istiyen bir kimse gibi seni öz- Jüyorum.» hislerle dolu metin güzelliğine hayran kalacaktı. Yarın bü satte böyle olacaktı; ka- vuşmak ihtimali tamamile silinmiş, konişu memleketin yakınlık içindeki o uzun, derin uzaklığı, muvasalasızlığı girmiş | bulunacaklı. Bu düşüncülerle vücudünün sarsıl. dığını duyân Kıran şimdi onu göğsü- ne çekmişti. Yirmi dört sast sanrası- ni unutmak isteyen Nina da dudak. larını uzattı, Bu dudaklarda suyunun son damlalarını tüketen bir çöl yolcu. sunun harareti ve korkusu vardı, Başı sevgilisinin omuzuna dayan. mış olduğu hülde Nina kendi kendisi. ne diyordu ki: — Ben sncak böyle bir erkeği seve- bilirdim. Ateşini dışarıya vermiyen ka- palı bir sıcaklığı ve hareketi yüzünde görünmiyen derinden bir çalkantısı olan erkeği... İşini nasıl bir nefsine güvenişle, kati kararla, lâkin gösteriş- #iz, heyecansız, ne kadür metanetle yapıyor! Gene de ağır, kaba, sert, ba. Şin olmuyor. Kendimi önün dâima ita- atlı, her cefaya katlanmış, fasılasız mesud bir müşukası yapamadığıma yanıyorum. Öyle sudık, vefalı bir eşi olabilirdim ki... Zira o bir karar ala. biler erkeklerdendir; giderse bir da. ha gelmez, hasretimden ölse de gene dönmez. Kadın bu Karakteri gördü- çevrilmiş hayatımın feragat ve yüksek | ğü erkeğin ebedi âşıkı, ebedi malıdır. 28 Haziran 1939 Yeni Sivas valisi işe başlad Sivasta bir cadde Sıvas (Ak- şam) — Yeni vâ- miz B. Muhtar Akman dün ge ce Sıvasa geldi, istasyonda hara retle karşılandı ve bu günden iti. baren İşe başla “İğ dı. Kendisini mi kâmında ziyaret ettim. Bana şu beyanstta bu Yundu: — Büyükleri- min tensip ve Sıvas valisi B. emirlerile. tayin Muhtar Akman edildiğim Sıvasa gelerek işe başla- dım. Bugünkü Sivas, umumi harpte tarıdığım Sıvastan çok farklıdır. Muhterem Münakalât Vekili B. AH Çetinkayanın odelâlelile o profesör mir ve ıslahı için de çalışılacaktır. Mk Bi i Kastamonu Halkevi resim kursunu bitirenler Vahnere yaptırılan imar plânını esas ittihaz ederek faaliyete geçilecektir. Halen imsr hareketi istasyon tara- fında başlamıştır, Münakalât Vekâleti © civarda bir çok eray) istimlâk ede- rek inşaatla bulunmaktadır. İmar plânı parça parça tatbik edi- lecektir. Bir kısım bitince diğerine geçilecektir. Bu işin her şeyden evvel para meselesi olduğu müâlümdur. Be- lediye bu işte kullanmak üzere mü- tedavil sermaye bulmağa çalışacak- tır. Buna imkân olmazsa bir inşaat şirketi ile anlaşmayı, yahut bir koo- peratif teşkilini tedkik edecektir. Her halde Sıvasta bu sene büyük imar hareketleri başlayacaktır. Büyük ve modem bir Halkevi yap- tımlacaktır. Mektep binaları ihtiyacı karşılıyacak vaziyette değildir. Tale- be mikdarı her sene artıyor, Buna göre tedbir alınacaktır. Şoselerin ta- Kastamonu (Akşam) — Üç ay evvel Halkevinde açılan resim kursu çalış- masını bitirmiştir. Bu kursta muvaffak olan bayanlara merasimle diploma ve- rilecektir. Vücude getirilen eserlerle sergi açılmış ve halka gösterilmeye baş- lanmıştır. Gönderdiğim resim kursa devam eden bayanları hocalarile bir orada gösteriyor. Ona feha hiç birşey teklif etmeme, çirkin fikirlerden bahse imkân yok. Meselâ, diyemiyorum ki: «Kıran! Sen bu sonu gelmez davayı yarıda birek, ben de bırakayım, başka memleketle- Te kaçrlım ve memleketlerimizi ınu- talım!» Böyle diyememem; zira bende ki bu zayıf karakteri görüp, sor günü, gözünden düşmekten, temiz bir hatı» ra bırikmamış olmakla korkarım. Madem ki, korkuyorum, demek ki, se- viyorum. Kadın kendisini faziletile be- endirmek istediği müddetçe o erkeğe | ihanet edemez, Beğendirmek hissi, emeli ve bundan İleri gelen korku aş. kırı en esaslı şartığır; fedakârlığa ka'- Yanmadan beğendirmek de mümkün değildir; aşk ancak fedakârlığın mev- cud olduğu yerde yaşıyabilir. Çok y&- gık ki, fedakârliğınm gösterecek bir fırsat çıkmadan ayrılacağız. Gönlü- mün bütün cöşkunluğile, ona kendimi beğendirmek için, ne mühim, ne müt. hiş bir hareket yapmağa hazırım! Öy- | te bir hareket ki, nazarında bana bir kıymet kazandırabilirse en korkunç neticesine candan razı Olabilirim ve ona beğendirmiş olmaktan duyacağım | zevkle bu felâketten teselli bulabili. rim. Nina bunları düşünürken, şayed Kı. rün ile hayatımı birleştirmek imkâni hasıl olsa kendisini düryanın en sa- dık ve uslu bir maşukası yapacağına emindi huyundan bir mesuliyet hissesi çıkâr- malıdır; kadın erkeğin fizik değil, asıl «Her iharette erkeğin zayıf moral cihetinden iğrenmedikçe onu aldatamaz; aldatmadan evvel erkek- te, muhakkak bir ahlâk ve seciye dü şüklüğü bulur; hatlâ, yoksa tead eder. Kıran ise hem fizik, hem moral cihe. tinden misilsiz bir güzellikte... Sağlam göğsüne dayandığım zaman sağlam bir ruha da sokulduğumu duyuyorum. Bir kadın için bu ne ikbaldır!» Sonra yüksek seslö şöyle söyledi: — Ağlıyanuyorum... Nası! bitkinim! Kıran ise yalnız şunu düşünebili. yordu: — Bir hayat ancak bu kadar bir rüyaya benziyebilir. Sabah olacak endişesile ikide bir, dağlara gös atıyorlardı. Nihayet ka- ranlıklar arasında Akkaya pervazları henüz ıslak ve tutkallı sanılan bir cilâ ile ışıldamağa başladı. Yola çıktılar, LE Gs Çetenin kazandığı yardımci Kıran elile aşağıyı işaret etti; — Şu keçi yolundan ineceksiniz; şosenin büklümü bembeyaz, aşağıda, işte, görünüyor. Sol tarafa vü ni. ce Kırkhan'ın ilk evlerini görürsünüz. Orası Fransız kuvvetlerinin merke zidir. Adiyö, Madam| (Arksı var)