28 Haziran 1989 AKŞAMDAN AKŞAMA e Kendimizi pek az tanıyoruz Göztepeden geçiyorduk: — Burası Gazi Osman paşanın ko- nağıydı! - diye gösterdiler. Yanımızda ortamektebin ileri sınıf. larında iyi derece almış bir çocuk yardı. — Bu zat kimdir? « dedim. Hiç işitmemiş. — Plevne? - diye sordum. Bilmiyor. Yakın tarihimizin pek mühim isim- leri, hâdiseleri üzerinde birer birer durdum: Tepedelenli?... Kosova mey- dan muharebesi?... Tiryaki Hasan pa- şa?... Alemdar?... — Paşaların, muharebelerin hep- sini nereden bileyim? - diye hattâ şaş- ta bile... FEK Maksadım şimdiki mekteplerin ta- rih tedrisatıma itiraz etmekten ibaret değil, Esasen Maarif Vekili Hasan - Âli Yücel, tarih kitaplarını yeniden yaz- © darıyor. Dilerim, bunda ( seleflerimi- İzin hayatı iyi tasvir edilsin, öğreti | sin, | İddiam şudur ki, bugün olduğu gi- | bi, dün de kendi kendimizi iyi öğren- | miş değildik. Meselâ ömrünü İstanbulda geçir- miş kır saçlı münevverlerimizden ka- çı şu suale doğru cevap verir: — Koca Mustafapaşadan Küçük Mustafapaşaya nasıl gidilir? (Farzediniz ki bunu tesadüfen bil- âi. Fakat İstanbulun meşhur semtle- rine dair - postacılar müstesna - han. gimiz sıkı bir imtihana tâbi olsak yüz akile çıkarız?) Keza: — Sason, Başkale, Refahiye nere dedir? Haydi cevap verin! —u Ğ Fakat: — Biarritz, Montpelller, Bresi?... Ayni büyüklükteki otoparlaklarla Fransız haritasında gösterilen bu ka sabaları, şehirleri ekseriyetimiz bilir. Guartier - Latin'den Champs - Ely- söes'ye da hağalen mükemmel bir yol. culuk yapmak iktidarındayız. Yok hayır, muhakkak ki kabahat, bir nesilde değil, topumuzda... İlmin başlangıcı şu meşhur cümleymiş der- ler; «Kendini tanı!» Kendimizi henüz tanımıyoruz: Coğ- rafyamızı, tarihimizi, hattâ oturdu- ğumuz şehri... Hülâsa hiçbir şeyimi- gi icab ettiği derecede bilmiyoruz. nd Başka milletlerin ansiklopedi, at. las, mektep kitabı tarzındaki neşriya- İmu arasıra gözden geçirir misiniz? Ana vatanları hakkında verdikleri talsllât, insana gına getirir: Akra. bamdan bir çocuk, Mısırda bir Fran. sız mektebindedir: — Üç senedir Fransa coğrafyası »kutuyorlar. Hangi köyden hangi de. re geçtiğini bile belledik! - diyordu. (Bizim memlekette de kapitülâs. yonlar zamanında ecnebi mekteplerde vaziyet böyleydi.) Fransız kıraat ve gramer kitapla- Fransız kıraat ve gramer kitapla. rında da falanca muharebenin, filân. ca mühim ve tarihi şahsiyetin hikâ. yeleri öyle anlatılır ki, artık zihinden söküp atmak kabil değildir. Medeni milletler arasında kendini bizim kadar az tanıyan bilmem ki var mıdır? Islaha muhtaç noksanlarımız- dan biride bu... Zaman ve mekân içre Türkiyeyi avucumuzun içi bilmeliyiz, (Vâ - Nü) — Geçen gece saat on bire doğru | eve dönüyordum bay Amca, ne gör- sem iyi? ŞEHİR HABERLERİ Yeni yollar 1,200,000 liralık yolun keşif plânı hazırlandı Belediyenin şehir içinde yeniden inşa ettirmeğe karar verdiği bir mil- yon yüz bin liralık yolun keşif plâu- ları Belediye Fen heyeti tarafından hazırlanmıştır. Şimdi bu keşif plânla- rına göre, şehirde hangi caddelerin | inşa edileceği tesbit edilecektir. Bu iş te bittikten sonra yollar münakasaya konacaktır. Bebekle Küçüksu plâjı arasında araba vapuru Şirketi Hayriye, Bebekle Küçük- Su plâjı arasında araba vapuru işlet- | meğe karar vermiş ve Bebekte yapa- cağı araba vapuru iskelesini Şirketi | Hâyriyenin şimdiki iskelesi yanma, yani Bebek bahçesi rıhtımı ile Bebek camisi arasındaki sahaya inşa etmek istemiştir. Fakat Belediye, bu sahaya sendalların yanaştığını ileri sürerek İ yeni vapur iskelesinin camiden sön- raki sahile yapılmasını bildirmiştir. | Şirketi Hayriye, Belediyenin bu işari üzerine tedkikat yapıyor. Mektep binaları Pendik ortamektebi için yeni bir bina aranıyor Maarif müdürü B. Tevfik Kut, dün refakatinde müfettiş B. İzzet Koçan, mimar B, Semuhi olduğu ialde, Pen- diğe gitmiş, Pendik ortamektebinin vaziyetini tedkik ettikten sonra Kar- tala geçmişlir. “Pendik ortamektep binası pek dar olduğundan, mekle» için dahâ elverişli bir bina aranması muvafık görülmüştür. Maarif müdürü B. Teyfik Kut |l3 arkadaşları yeni bir bina aradıkları sirada, Kartalda Ebülhüda köşkünü de gezmişlerdir. Heyete Kartal kay. wâkamı B. Bahir Öztrak ta izahat vermiştir. Kartal Belediyesi, ortamektep için gezilen bina, mektep ittihaz edildiği takdirde, Kartal ile bu bina arasında- ki yolu yaptıracak ve kasabaya gelir. tilecek Yakacık suyu da bu binanın yanından geçtiği için, mektebin su ih- tiyacı da temin edilecektir, Maarif müdürü ile arkadaşları Kar- taldan sonra Kızıltoprağa gitmişler ve Kızıltoprak ilkmektep binasını da diğer zevat bu günde Şileye gidip bu. radaki mektep binalarını gezecekler- dir, Belediye müfettişlerinin teftişleri Belediye müfettişlerinden yedi ki- şi dün Beyoğlunda teftişlere devam etmişlerdir. Müfettişler, bu teflişler sırasında bilhassa esnaf muâmelele- rini, bu arada alt katları muntazam ve boyalı olduğu halde üst katları bo- yasız, badanaâsız olan binaları, tabelâ ve reklâm lâvhalarını teltiş ve gördük- leri kusurları tesbit etmişlerdir. Bu itibarla bazı bina sahiplerine ihtar- Jar yapılmış, bazı esnaf da tecziye edilmiştir. Bay Amcaya ,. Genç bir kadın, hâşâ huzuru- muzdan, çekmiş kafayı, fayı, çekmiş ka- Karilerimizin mektupları Mahkümlar, Hatay bay- ramı münasebetile af istiyorlar #İstanbul mevkuf ve mahkümların- dan bir grup. imzasile aldığımız bir mektupla, Hatay'ın anavatana iti- hakı münasebetile Devlet Relsinden ve hükümetten bir af ve şefkat rica edildiği bildirilmektedir. ş:922. . Fatihin türbesi tanzim edilmelidir Geçenlerde bir muharririmiz «İs- tanbulun beş yüzüncü yıldönümü yaklaşıyor. Şimdiden hazırlanmalı” yızlu diye yazıyordu. «Faruk Kasideçi: isminde bir zat, gönderdiği bir mektupta diyor ki Evvelâ Patihin türbesini tamir etmelidir. Bas camlar kırıktır, Bir yerine teneke konulmuş. Mogayikleri harab olmuş. Türbenin medhalinde demir bir karyola ile bir yalak, Burr- da bay muhafız yatmaktadır. Türbe büsbütün harab olmak üzeredir. Pa- tihin yanındaki ve haremine ald tür- bede ise mulhafızın ailesi Ikamet et- mektedir Ben bu sene zarfında ziyare$ etmiş- tim de bu mazarayı gördüm. İnşaal- lah son günlerde vaziyet düzeltilmiş- tir; alâkadarlar beni tekzib ederler, Ekmek fiatı Fırıncılarla yapıcıların mu- rahhasları yarın toplanacaklar Belediye İktisad istişare heyetinin tesbit ettiği çuval başına 156 kuruş luk imaliye ücretine fırınoların iti- raz ettiklerini ve buna mukabil ekmek yapıcılarının da bu iddiayı kabul et- | mediklerini yazmıştık. İktisad müdürlüğü, ekmek yapıcı» farının bu iddialarını bir raporla bil- dirmelerini islemişti. Yapıcılar, bu raporlarını vermişlerdir. Raporda ek- mek maliyet flati, şehrimizdeki fırın- ların vasati bir besapla çıkardıkları ekmek miktarı izah edilmiştir. Belediye İktisad istişare heyeti 156 küruşluk imaliye ücretini tesbit eder- ken, şehrimizde vasati 17 çuval un İş- liyen fırınları esas ittihaz etmişti. Ek- mek yapıcıları, bu esasın yanlış oldu- Bunu, bilâkis İstanbuldaki fırınlar. dan çoğunun günde 40 - 50 çuval un işlediklerini, bu fırınların çıkardıkla- İ rı ekmeğe mukabil, verdikleri amele tedkik etmişlerdir. B. Tevfik Kut fle | ücretinin daha ucuza ileri sürmüşlerdir. Ekmek yapıcıları, bu esbabı muci- be ile ekmek fintine esas teşkil ede- cek yeni bir çeşni tutmağa lüzum ol- madığını, gönde 17 çuval işliyen bir fırın yerine daha fazla ekmek işliyen fırınların amele yevmiyesine göre hes sap yapıldığı takdirde, ekmek narhı- rın arttırılması değil, bilâkis indiril mesi lâzımgeleceğini İleri sürmüşler- dir, Ekmek yapıcılarının bu raporu üze- rine, yarın fırıncılarla ekmek yapıcı. larının murahhaslarından mürekkep bir toplantı yapılacaktır. Bu toplan. tıda ekmek yapıcılarının raporu mü- zakere edilecek ve bir karara bağla- nacaktır. malolduğunu görel... .. Bu duvar senin, bu duvar benim, gidiyor... i Belediyede teftiş Elektrik lâmbaları işi tedkik edilecek ' Böâlediyenin on senelik muâmelele- rini tedkik eden Mülkiye müfettişleri, Muhasebe, İktisad müdürlükleri mu. amelâlından sonra, Fen, Konservalır ar müdürlükleri muâmelelerini tedki- ke başlamışlardır. Konservatuar mü- dürlüğü tedkikleri bitmek üzeredir. Bundan sonra Zat işleri muameleleri da teftiş edilecektir. Belediye müfettişlerinin el koy- dukları bazi meseleler Mülkiye mü- fettişlerine sevkedilmiştir. Bu arada son zamanlarda Belediyenin eski Elek- trik şirketile yaptığı lâmba mukavs- lesi işi vardır. Bir elektrik lâmbası direğinin otuz liraya malolduğu tesbit edildiği halt- de, Belediyenin Elektrik şirketile yap- tığı mukavelede beher lâmba için yüz otuz lira alınması dikkate şayan gö- rülmüştür. Belediye müfettişleri, bu işin tah- kikat safhalarında, Belediye Reislik makamını alâkadar gördüklerinden, bu tahkikat evrakı da Mülkiye müfet- tişlerine verilmiştir. Su dökmek istemiş 60 yaşında bir adam denize düşüp boğuldu Avram adında altmış yaşlarında bir adam, Köprünün Haliç iskelesi kenarından su dökmek İsterken da. nize düşmüş, boğulmuştut. Aradan birkaç saat geçtikten sonra da Avra. mın cesedi bulunmuştur. 4 Adliye döktotu B, Enver Karan 2» sedi muayene etmiş ve boğularak öl. düğü anlaşıldığından gömülmesine ruhsat vermiştir Erimiş demir ayağına döküldü Şişli civarında bir dökümhanede ça- lışan Cemil adında bir işçi dün demir eritirken toprak kap içinde bulunan erimiş demir < ayağına dökülerek ağır yaralanmıştır. Pencereden sokağa düştü Fatih civarında bir evde Mustafa ve Cemal adlarında iki çocuk birinci katın penceresi önünde oynarlarken bunlardan Cemal pencereden sokağa düşerek başından yaralanmıştır. Otomobil çocuğa çarptı Şoför Enverin idaresindeki otomo- bil Beşiktaş tramvay caddesinden geçerken Nuri adında sekiz yaşların- da bir çocuğa çarparak başından ağır yaralamıştır. Çoçuk hastaneye kaldırılmış, şoför yakalanarak talıki- kata girişilmiştir. Jiletle yüzünden yaraladı Cağaloğlunda çalışan Rıza ve Fikri adlarında İki kişi kavga etmişler, Fikri jiletle Rızayı yüzünden yarala- mıştır, Rıza hastaneye kaldırılmış, zabıta Fikriyi yakalıyarak tahkikata başlamıştır. Tam sokağa saparken mani- | kürlü elini boyalı yanağına dayayıp | nârayı koyvermez mi?,, sehites İSTANBUL HAYATI Sıcaklardan şikâyet Yaz geç kaldı, yağmurlardan kur- tulamıyoruz; derken birdenbire yaz öyle bir bastırdı ki, dört gün içinde hepsinin acısını çıkardı. Gök kubbe, kızıl bir kazan gibi tepemize geçti. Bunaltıcı, kâbuslu bir geceden sonra güneşin ilk ışıkları birer kızgın ok gi- bi gövdemize saplanıyor. Sıcak, bo- ğucu hava, nefes borularına yumruk gibi tıkanıyor, Arasıra esen rüzgâr bir körük alevi gibi etrafı kasıp kavu- ruyor, Sıcak suya girmiş gibi kımıl. dandıkça vücud iğneleniyor. Aman, bi? bardak buzlu su... Ne de tatlı içiliyor y Buğulu bardağı dudaklara yak- laştırırken insanın içi ogıcıklanıyor. © Yudum yudum boğzdan mideye inen lâtif serinliğin hazzına kanmak kabil değil, Elden gelse, bardak da beraber bir yudumda mideye indirilecek, Son yudumu da verip körpe bir yanak gibi dudaklardan ayrılan bardak, cazip bir fettan cilvesile gözleri ardından si rüklüyor, — Doldur bir daha... Oooh... Ferah- landım, Tezgâhım önünden ayrılırken dük- kâncı: «Onun acısım biraz sonra Çe- kersin.. der gibi müstehziyane gülüm. süyor. Artık rahatladık. Bu ferahlık birkaç saat devam eder... Ne tatlı aldanış!., Saat değil, daki- ka bile geçmiyor. Birinci, ikinci adım derken alında ılık bir ıslaklık, burun kanadlarının kenarlarında tuzlu dam- lacıklar toplanıyor, Vücüdde sanki sı- cak bir pansıman havlusu dolaşıyor. Biraz evvelki serinlik nerede?... Buzlu su değil, doksan derecelik ispirto İç- miş gibi kavurucu bir hararet vücu. dü kaplıyor. Çamaşırlar sırsıklam gövs deye yapışıyor. Burnunun ucundan, çeneden yuvarlanan damlalar gittik- çe irileşiyor. Mideye giren iki bardak su yerine dört bardak dolusu ter bo- şanıyor, İncecik panama şapka baş- ta ağırlaşıyor, beyaz, astarsız ceket ağır bir yük gibi omuzlara biniyor. Adım atmak kabil değil, Hadi haka- lm; şapkayı çıkar, eline al, ceketi iki kat yap, koltuğunun "altına sıkıştır, Gömleğin kollarını dirseklere kadar sıva... Fakat gene olmadı. — Ah, Şu yakayı, kıravatı da çi karmak moda olsa... Hararet artık tahammül edilemez hal alıyor, Başka çare yok. Gene sucu tezgâhının önünde üstüste bardaklar boşalıyor. Doğrusu ya, bize yaranmak da ka- bil değil. Bir hafta evveline kadar: — Usandık, bıktık bu yağmurlar. dan, Yaz ne vakıt gelecek?.. Diye yana yakıla şikâyet ederken şimdi de yazdan derd yanıyoruz, — Ol, hedir bu sıcaklar. Ne de olsa kışın hali başkadır. Teranesile gözlerimiz ufuklarda yağ- mur bulutu arıyor, Nasreddin hoca- nın dediği gibi: «Bahar havasına bir diyeceğimiz yok.v Amma, o nazenin de pek nazlı, Şöyle bir görünüp kay. boluyor. Cemal Refik Sustalı çakı karnına saplanmış Cağaloğlunda bir lokântada çel. şân Mehmed adında bir gatson dün gece rakı içip sarhoş olduktan sonra elinde bir sustalı çakı ile dükkânda dolaşırken düşmüş, biçak kendi kar- nına saplanarak tehlikeli surette ya- ralanmıştır. Zabıta Mehmedi hasta» neye kaldırarak kaza etrafında tah- kikafa başlamıştır. B. A, — Hazımsızlık! — Fakat koyverdiği nâra idi, şey değii!.. yi B, A. — Hazımsızlık yalnız midede olmaz al... »