27 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

27 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meyva çekirdek lerinden Likör Yenilen mevsim meyvalarının ç6 Kirdeklerinden gayet iyi Hkör yapr arak istifade edilebilir. Vişne, kayısı, şeftali çekirdeklerin- den ayrı ayrı ve yahut karışık ola- Tak likör şu tertiple yapılır; Kayısı: 150 tane kayısı çekirdeği- ni almalı. Yetmiş beş tanesini kır- malı kabukları ile bir kavanoza koy- mal. Diğer yetmiş beşini kırmalı ayıklıyarak yalnız iç bademlerini kü- çük parçalara doğramalı ve kâvano- za koymalı, Üzerine iki Mtre ispirto doldurarak bir ay bırakmalı, 750 gram şekeri iki bardak su ile kayna- tarak şurup yapmalı ve süzülen likö- re İlâve ederek filtre etmeli, şişelere doldurmalı, Şeftali: Yüz tane şeftali çekirdeği- nİ 90 derecelik bir litre İspirto içinde dört ay bırakmalı. Sonra 800 gram şekeri iki bardak su ile kaynatarak a çekirdeklerden süzülen e etmeli, karıştırmalı, filtre ettikten sonra şişelere doldurmalı. Vişne: 250 gram vişne çekirdeğini kırmalı, kabukları ile bir kavanoza koymalı, üzerine iki Utre 65 derece- Iik ispirto doldurarak ağzını kapa- malı. Biraysonra sekiz ön tane kayısı çekirdeğini kırmalı, yalnız iç bademlerini ispirto içine atarak da- ha iki ay birakmalı, Bu müddetten sonra likörü filtre elmeli ve arzuya göre bir, yahut bir buçuk kilo şeker- Je koyu gir şurup yaparak liköre ka- rışlırmalı, şişelere doldurmalı. Likörü filtre etmek için temiz bir huni içine paket pamuğundan koy- malı, likörü üzerinden akıtarak süz- melidir. Balık kokusunu çıkarmak için Ne kadar yıkansa elden çıkmıyan balık kokusu, bir eltası su İçerisine bir kahve kaşığı oksijenli su ilâve edilir ve bu su İle eller yıkanırsa ko- kudan eser kalmaz. Sarmısak suyu Romatizmadan muztarip olanlara basit bir ilâç: 250 gram 90 derecelik ispirto içe- risine 30 gram sarmısağı doğramalı. Şişenin ağzını sıkıca kapamalı ve altı bafta öylece muhafaza etmeli, Bu müddetin nihayetinde ispirto- nun rengi altın sarısı gibi olur. Bir Ay öğle ve akşam yemeklerinde yâ- nm kahve fincanı su içerisinde be- şer damla içilmelidir. Bu ilâç kanı gayet iyi tasfiye eder. Tefrika No. 39 GE FE Yüksek dağ havası, o en hassalı ve gıdalı bir tuvalet kremi gibi sürünen iodlu ve yumuşatıcı sislerile Ninanın » püdrasız ve boyasız kalmış, dinlen- miş - cildine tam bir çiçek nazeninliği vermişti, Sanki gözlerinin rengi de, ş€- hirlerin kasvetli, kapalı, tozlu ve zifir. M muhitinden kurtuldukları için, da. ha açılmış, daha fazla gökleşmiş, ma- vileşmiş, ışıklanmıştı. Günlerdenberi camsız ve kapısız hür havada ömür sürmekten, serinde, ayazda kalmak- tan bütün vücudünde yeni bir dirilik, bir mermerlik hasıl olmuştu, Dört peş- Mi ve belden büzmeli entarisinin için- den bir heykel sertli; çıkıyordu; o kadar ki Kırana bir çekiç darbesile i na vuruyor, bi kâse sesi çıkmamasına şâşıyordu. İkindi güneşi yandaki Akkaya sırt- larına vurmuş, koyu yeşilliğine ışığı- nı katarak nurla sulandırmış, bu nef- tiye yakın yeşili taze bitmiş bir tirşe r Bu yaz genç kızların elbiseleri ek- seriyetle işlemelidir. Açık renk elbise Üzerine renkli çiçekler işlenince canlı kostümler elde ediliyor. Bir kaç model dercediyoruz: 1 — Bej rengi ince yünlü etek ve bolero, Bluzu kırmızıdır. Boleronun üzerine kırmızı lâleler işlenerek süs- Lâvanta kokusu çıkmiyan şişeler Lâvanta kokusu çıkmıyan şişeleri temizlemek için bir btre su içinde 100 gram soda eritmeli. Bu suyu şi- selere doldurarak bir gece bırakmalı. Ertesi gün yıkanınca koku kalma- mıştır. Sıkışan cam tıpalar nasıl açılır? Bazı şişelerin cam olan tıpaları $i- kışır, gayet güçlükle açılır. Bunları kolayca açmak için bir peçeteyi kay- | nar suya batırıp şişenin ağzına sar- malı, İki üç dakika sonra tıpa kolayca Yazan: REFİK HALİD | çimen rengine getirmişti. Tepedeki gü-| müşi, çıplak kayalar ise selâbetini kaybetmişti; eriyecek, smvaşa sıvaşü aşağılara akacak hissini veriyordu. | Sanki bu, kurşun renkli bir kar idi; | güneş altında için için koflaşıp tüke- | niyordu; altından bahar çıkacaktı, | İki âşıka kazandıkları bu yirmi dört | saat Karun'un hazinesi gibi bitmez, tükenmez görünüyordu; güneşin yay- dığı nikbinlikle mest idiler. Fakat ak- şam hüznü yabani dağlara, uçurum- | lu vadilere çökünce onların da gönlü kararacaktı. Sabahından korkulan akşamlarda karanlık ve büzün kat- merlidir; insan yarın doğacak olan güneşi bile, bir semavi felâketli farzeder. Zat dınlatamı r | Şimdi bunu düşünmüyorlar, duy- muyorlardı. Yeniden bahşedildiği için yirmi dört saat onlara bir ikinci ha- yata dönüş kadar inamlmaz bir hâdi. | $e, bir saadet görünmüştü; Nina neşe. lenmiştir. 2 — Açık sarı krep maroken elbise, Beline bir demet halinde açıklı, ko- yulu menekşeler işlenmiştir, | $ — Turkuaz rengi ipekli keten- den elbise. Eteğin pileleri üzerine koyu pembe güller işlenmiştir. Eşarpı ve kemeri ayni rerk tual dö suadan- Hafif Kurabiye Misafire ikram edilebilen ve yen- mesi gayet hafif olan bu kurabiye- leri yapmak için yumurtarın yalnız akları kullanılır. Sâarılarından mayo- nez, krema gibi şeyler yapılabilir, Üç yumurtanm aki, 125 gram pudra şekeri ve üç kalem çikolata almalı, Çikolatayı makineden oçekmeli, İ pudra şekerine karıştırmalı. Yumur- telle vurarak sertleştir- meli ve köpürtmeli, sonra hafifçe karıştırarak şekerli çikolatayı ilâve etmeli (Arzuya göre rendelenmiş Ji- mon kabuğu, yahut vanilya da konu- ta aklarını Tiydi; dedi ki — Bu şatoda bir massl hayatı ge- çirdik. Fakat tam masala benzemesi için birşey eksik kaldı. — Anlıyorum: Bir peri... — Evet, bir peri ve hir tılsım. Far- zediyorum, ben veya sen, ağzımızdan, bilmiyerek bir kelime, bir cümle,bir | nida çıkaracaktık, meselâ «Oflu diye» cektik, yahut «Açıl kapı, açıl!» Bir- denbire bir gürültü duyacaktık, şu granit duvarlara bir yıldırım düşmüş gibi... Taşlar ayrılacaktı ve karşımıza, elinde âsa, başında taç, sırtında iki kanad, bir sarışın peri kızı çıkacak- ti, — Bize şöyle diyecekti: «Dile ben- den ne dilersin!» — Biz de «Bu şato yenilensin, dö- şensin, dayansın, bir erişilmez saray 1, etrafına da aşılmaz bir duvar ü iyecektik. Bir de bakacak- lerle tutturulmuş bir yaldızlı kubbe altındayız; tavan- dan av r, kenarlara seki- zer kollu ş cilâm göz alan parkelerle ka alabildiğine dehli kapılar, salon- lar, odalar ve her € ta uşaklar, hiz- metçiler, haremaği silâhşorlar... Sana bakıyorum, bir şövaliye kıyafe- tindesin; kendime bakıyorum, bir mar- kiz; pencereden bakıyorum. Beyaz tu- valetli nedimelerin gezindiği bir gül dır. 4 — Yeşil krepdöşin elbise, Önün- de yukarıdan aşağıya kadar sar pa- patyalar işlenmiştir. 5 — Pembe tisordan elbise. Bluzun iki tarafında renkli birer buket var- dır, Çiçekleri bağlıyan kurdele mavi olarak işlenmiştir. Kemeri mavidir. Oturulan odaların havasını temizlemek Oturulan odaların havasını tazele- mek ve iç açan güzel bir çam kokusu vermek için şu ilâç kullamimalıdır: Bir litre kaynar sıcak su içerisine bir kahve kaşığı lâvanta çiçeği esan- sı, bir kahve kaşığı terebentin karış- tırmalıdır. Bu ilâç ince tulumba ile oda içerisine sıkılmalığı İyice karışınca bu hamurdan tatlı kaşığı ile alarak temiz beyaz kâğıd üzerine, aralarına mesafe bırakarak, dizmeli. Hafif fırında pişirmeli. Daha Sicak iken kâğıddan çıkarmalıdır. | bahçesi... Önümde eğiliyorsun, ben de sana elimi uzatıyorum; koridorlar- dan koridorlara geçerek, kendiliğinden i açılan kapıları arkamızda bırakarak, İ mehabetli merdivenler aşarak, saf saf olmuş adamlarımızın iki büklüm ş€- killeri arasından, nihayet, yatak dai- remize giriyoruz. Dört sütunlu ve ci- binlikli bir tunç karyola... — Onlar ermiş muradına... — Ve bir kızımız doğuyor. — Adını ne koyuyoruz? — Onu sana bırakıyorum. Kıran ciddiyetle düşünmeğe koyul- du. Şalan ismini güzel bulmuyordu; fakat, muhakkak, bu yerlerden bir ad seçmeliydi. Sancağın bildiği, dolaş- tığı, çarpıştığı bütün yer, yurd isimle rini zihninden geçiriyor, yüksek sesle söylüyor, heceliyor, vaz geçiyordu. Ni. hayet: — Hah, dedi, buldum, acaba olur mu, yakışır mı? — Nedir? Gülcihan! Nina mânasını yarı sezdi ve Gül-ci- han diye ayırara ik kesik tek he- ce tekrarladı. Beğendi, sonra dedi ki: — Fakat onu sâdece Gül diye çağı- racağım. — Ben daima Gülcihan diyeceğim, Bizde, zaten, Perihan, İlhan gibi so- nu han ile biten kadın isimleri var- dır. Sonra senin cedlerin de han idiler, Moda haberleri X Tül, selofan ve organdiden yapılan büyilk şapkalar modadır. X Madeni düğmeler en çok kul- lanılmaktadır, X Siyah ipekli jerseden yapılan diuzlar rağbet bulmuştur. İnce #brişimle elde örillen bu biuzların Üzerine renkli ipekle motifler iş- lenmektedir. X Buyaz giyilen çoraplarda ku- rumuş kızarmış ekmek renkleri değeniliyor, Bagetii çoraplar gene giyil- meğe başlanıyor. A Krep denilen idstikten kun- duraların altı yapılıyor. Yalnız yenilik olarak bu krep, giyilen el- bisenin rengindedir. Mavi, pembe, yeşil, kırmızı gibi *X Tayür ve spor elbiseleri ile açık bej, yahut ten rengi tire ço- rap giyiliyor. Eldeki meyva lekeleri nasıl çıkarılır? Eldeki meyva lekelerini sirke gâ-, yet iyi çıkarır. Şurup yapılacağı za- » man ezilen meyvalar elleri boyatır, #irke ile yıkanınca temizlenir. Evde kumaş boyamak Çarçıkapı, Melihat Ç.: 1 — Evde ku- maş, yahut elbise boyamak zannettiğiniz kadar güç değildir. Satın aldığınız boya paketi üzerindeki tarifi tatbik etmek kâ- fidir. ? — Hangi renk hangi renge boyana- bildiğine gelince beyaz renk her renge boyandığı gibi, her renk te siyah olur. Açık bir renk kendi renginden koyusu- na kolayca boyanabilir. Pembe bir ku maş en iyi kırmısı, şarabi, brik ve mo rengi olur. Açık mavi bir kumaş koyu mavi, lâcivert, yeşli, gri, mor olabilir. Sari renkte bir elbise teşil, kırmızı, kabve tengine boyanabilir. Yeşil kumaş zey- tuni ya kurşuni olabilir. Kırmızı kumaş fesrengi, mor yahut kahverengiye boya- nabilir, i Kadıköy, Nurten: Sorduğunuz rahat- gızlık kabili tedavidir. Yalnız size hiç bir ilâç tavsiye edemem. Aile doktorunuza rahatsızlığınız anlatınız, size icap eden tedaviyi tavsiye eder. Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşamsın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti fade ediniz. hoş bir benzeyiş görüyorum, telâffuz- da yakınlık, manâda ayrılık... Nina, erkeğin taranmış, uzun, gü- zel, yumuşak, pırıltılı saçlarını min- nettarlıkla okşamağa koyulmuştu. K- ran da kadının yüzüne, şimdiden ana olmuş gibi bir başka muhabbetle ba- kıyor, bakıyor, doyamıyordu. Son akşamları, onları bu hülya ve böyle bir muhabbet içindelerken ağır ağir bağrına bastırdı; farkına varma- dılar, Ancak biribirlerinin okolların- dan yorulup Koptukları zaman gece- nin başlamış olduğunu anladılar, Aya Yıldızlı, bulutsuz, durgun bir gece, âdeta bir yaz gecesi; ağustos böcekle- rinin sesi eksik... Yarın bu saatle, artık ikisinin de yeri, biribirine kavuşması ihtimali ol. miyan ayrı bir hendese hattı üzerin- dedir; belki mesafe itibarile uzak bu- Junmıyacaklardır; fakat aralarındaki sahayı dar bile olsa ayıran şey düş- manlıktır, silâhtır, ölümdür, bir harp cephesidir. Hiç bir nakil vasıtası on- ları biribirlerine ulaştıramaz; hiç bir fen âleti seslerini bir taraftan öte ta- rafa götüremez. Birkaç kilometrelik | fasıla birer ayn küre uzaklığı yapa- caktır. (Arkası var), ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: