Bahite 4 Başvekilin beyanatı Türk-Fransız menfaatleri daimi olduğu için anlaşmaları da devamlı olacak Akdenizde mukadderatımız müşterektir. Bu denizde menfaatleri bulunan memleketlerin karşılıklı bir itimad havası içinde yaşamalarını istiyoruz Petit Parisien gazetesinin Ankara muhabiri B, Louis Rouband gazete sine yazıyor; * «Türkiye, Balkanların en kuvetli ordusuna ve mükemmel askerlere mâ Mik olmakla beraber, fevkalâde sivil bir cümhuriyettir. Başvekil doktor B. Rerik Saydam tarafından kabul edil- mek için Başvekâlet salonunda bekle- diğim zaman her tarafla, resmi mü- esseselerde, hususi evlerde sivil siyah elbise, beyaz yelek giymiş muhterem bir simanın portresini duvarda gör“ düm, Göğsünde hiç bir nişan ve işare$ yoktu. Çehresinde ve gözlerinde asil bir hayırhahlık fışkırıyordu. Ruhu daima memleketin mukadderatına hâ- kim olan Kemal Atatürkün portresi yanında sadık dostu ve eserinin de- vamcısı olan Reisicümhur İsmet İnö- münün vakur ve ciddi portresi duru- yordu. O da sade, fakat zarif siyah sivil bir elbise “giymişti. Mamafih bu mükemmel siviller, büyük askerlerdir. Sulh işlerine başlıyabilmek hakkı, bilgili olduğu kadar kahraman sira- | tejler tarafından harp meydanların- | da kan bahasına elde edilmişti. Doktor B. Refik Saydamın mesleği hasebile | sivil olduğunu sanıyordum, fakat Baş- vekil de Gazinin bir silâh arkadaşı | idi. B. Refik Saydamın da askeri ta- bib sıfatile İstiklâl harbinin tehlike- lerine ve şerefine fiili bir iştirak hisse- $i vardır. | Başvekil, bürosuna girer girmz, bana bir koltuk göstrdi. Alnı geniş ve | yüksek çehresi tamamile matruş, göz- Yükleri arkasında parlıyan canli göz- leri vardır. Dinç ve kuvvetli bir devlet adamıdır. Başvekil, suallerimi dinledikten ve kısa bir müddet süküt ettikten sonra bütün suâllermin evvelce yâ- pılmış olan resmi beyanatla cevapları verilmiş olduğuna işaret etti ve dedi ki: — Resicümhurun Parti kongresin- deki beyanatına ve benim Millet Me&- Yisi huzurunda söylediklerime ne ilâ- ve edebilirim? Türk - Fransız muka- reneti çok arzu edilen birşeydi. Mem- Yeketlerimizin, samimi bir teşriki me- saiden doğacak karşılıklı faydalardan | feragat etmiyecek kadar müşterek ve pek büyük bir çok menfaatleri var- dir. Bu menfaatler daimi olduğu ci- betle, mukarenet devamlı olacaktır. Bu derece sağlam esaslara istinad et- tirilmiş olan bir dostluğu hiç bir kuv- velin bozmayacağına İnanıyorum. İ Halledilecek biricik mesele vardı. Hatüy meselesi idi, Bu mesele halle- | dilmiş olduğundan iki memleket arasında hiç bir ihtilâf mevcut değil- dir, Hiç bir ihtilâf Türkiye ile Fran- sanın anlaşmalarını ihlâli edemez. Fransa ile Türkiye arasında mevcut | olan bunca temas ve mukarenet nok- taları arasında, bir tanesi vardır ki bunun ehemmiyeti ne sizin mlletini- zin ve ne de bizim milletmizin gö- zünden kaçamaz. Söylemek istediğim nokta, Akdenizdeki müşterek mukad- deratımızdır. Biz, o fikirdeyiz ki, bu denizde menfaatleri bulunan bütün milletler, karşılıklı bir emniyet ve iti- mat içinde yaşamalıdırlar. Akdeniz | bu milletler tarafından müşterek bir | vatan telâkki edilmelidir. Zihnimizde milli emniyetimizi hiç bir zaman Ak- denzdeki nizam ve huzurdan ayrı bir şey telâkki etmedik. Cümhuriyetimiz, harici vakayı kar- Şısında bugüne kadar takib eltiği hatlı hareketten hiç bir zaman uzak- laşmak istemedi. Bu hadiselere Ka- rışmamağa, İştirak etmemeğe ve sıkı bir bitaraflık muhafaza etmeğe metmişti, Fakat bu hadi denizdeki nizamı ihlâl et; kan yarımadasına yayılmak suretile bize yaklaşmak tehdidini gösterdiği andan itibaren yeni'bir vaziyet hadi: az Ak- Başvekil B. Refik Saydam tehlikeye düşürmeksizin bu vaziyete Ykayıd kalamazdık. Bizim sulh arzu- Jarımıza iştirak eden büyük devletler- le yeni anlaşmalarımız, sulhü muha- faza için kurulmuş bir organizm olan | Balkan antantı sinesindeki vaziyeti mizi değiştirmek şöyle dursun teyid ve takviye ediyor. Balkanlardaki dostlarımızla ayni ideal uğrunda daha müessir bir su- relte yardım edecektir. Balkanlarda bir müdafaa blokunun faaliyetini daha verimli kılmak için genişlemesi temenniye şayandır. İşte, Relsicümhurumuz bu düşünce iledir ki, Parti kongresinde, 'Türki- yenin komşularının emniyeti ile alâ- kadar olduğunu ve maruz kalacakla- rı tehlikeleri bertaraf etmek için mümkün olan bütün tedbirleri alaca- ğını beyan etmiş ve komşulan teh- did edecek tehlikelerin bizide teh- didde gecikmiyeceğini ilâve etmiştir. Türkiye Başvekiline, Türk - Fran- 812 itilâfının sulhü korumaktan baş- ka mesud diğer neticeleri olup olma- dığını sordum; — Muhakkak. -İki memleketimiz arasında mutlak bir müsavat ve mütekabiliyet esası dairesinde samimi münasebetlerin tekrar tecs3 sud bir devir açacaktır. Mazinii tün hurafeleri ortadan kalktığı ci- hetle mazide birbirimize karşı besle- diğimiz karşılıklı anlayış ve dostluk hisleri devam ediyorlar ve yeni bir kuvvet alıyorlar. Bundan iki memle- ketin iktisadi hayatı takdire şayan isti fadeler temin €debi r.» İstanbul jandarma komutanlığı İstanbul vilâyeti jandarma ku- mandanlığına Diydrbakır jandarma kumandanı yarbay Ziya tayin edil. miştir. İstanbul jandarma kuman- danlığı vazifesini ifa eden binbaşı B, Şahap da Çatalca jandarma. ku- mandanlığına tayin edilmiştir, TİYATROLAR: EGE TİYATROSU Nureddin Genç ve arkadaşinarı. Bu gese; Üsküdar Poe ge çörkt Piyes 3 a Naşid Özcan, Ertuğrul Sadi Tek birlikte Şehremini İnşirah Bahçesinde. Bu gece; BMAYRET EFENDİ 3 perde, HALK TİYATROSU Kenan Güler ve arkadaşları Yeşiköy Alle Bahçe AMCA BEY 3 perde, Telepati tecrübeleri, Kadıköy Halkevinden: 20 Haziran 99 perşembe günü saat 19 da umumi heyet toplantısına üyeleri. Bu gere nde e ei epi le mizin eher A Iktisadi meseleler Fransayla ticaretimiz KŞAM Türkiye ile Fransa arasında yeni bir ticaret anlaşması hazırlıklarına baş- lanmıştır. Her iki memleket arasın- daki münasebetler hakkında bir fikir vermek için düşündüklerimizi aşağı- ya yâzıyörüz: Dış ticaret istatistiklerine göre, 938 senesinde 'Türkiyeden Fransaya | 3 milyon 928 bin Hralık ihracat olmuş- tu, Ayni sene içinde Fransanın bize olan ithalâtı bir milyon 79 bin liradır. Geçen yıllarda Fransaya olan ihra- catımız 4 milyondu. Buna mukabil Fransanın bize olan ihracatı 934 bin Yradan ibaretti, görülüyor ki birkaç senedenberi Türkiye ile Fransa ârâ- sında bir ticari tevazün husule gel memiştir. Fakat Türkiye - Fransa münasebetlerini, yalnız itbalât ve ih- Tacat rakamları üzerinde tetkik et- mek kâfi değildir. Bu ticari münase- betlerin dışında Türkiyeden Fransa- ya mal süretile borç ödenmektedir. Bu. borçlar Osmanlı borçlarıdır ki, bunları ödemek için, Franko - Türk şirketi kurulmuştur, Franko - Türk şirketi, Osmanlı borçları, mukabilin- de Türkiyeden mal almaktadır, İki sene evvel, borçların yarısını dövizle temin ediyorduk. Fakat son Paris an | Jaşmasında yüzde yüz mal ödemek €sasları temin edilmiştir. Franko - Türk şirketi borçlarımıza karşılık bizden en ziyade kömür, manganez, krom almaktadır. Bun- | dan başka Ereğli şirketi de hükümet tarafından satın alındığı için, bunun bedellerini kömürle ödüyoruz. Fakat Franko - 'Türk şirketi bizden borçla” rına mukabil mal alırken, Türkiye « Fransa arasındaki ticari münasebet- | lerin de inkişafına (çalışmaktadır. Bu münasebetle şirketin Paristeki binasında Türk zirai mahsullerini | teşhir eden bir sergi vardır. l Zaman zaman bu şirketin salo- nunda, Türkiye zirai mahsullerine, madenlerine dalr konferanslar veri- Yir, hasılı Franko - Türk şirketi, bor- cunu alırken, Türkiye ekonomisini de propaganda etmektedir. Yeni ticaret anlaşması yapılırken, Franko - Türk şirketinin bu hareket- lerine mukabele etmek, her iki taraf arasındaki ticari münasebetleri ar- tırmak için çareler aramalıyız. Tica- Tet odalarımız bilhassa İstanbul, İz- mir odaları, bu gibi münasebetlerde birinci derecede rol oynayabilirler. Bundan birkaç sene evvel Marsilya ticaret odası azaları İstanbulu ziya- ret etmişlerdi. Buna bir muka- bele yapmak hatıra gelebilir, Fran- sada açılan sergiler, bilhassa Lyon sergisine iştirak edebiliriz. Netice itibarile denebilir ki dost memleket Fransayla asırlardanberi devam eden ananevi ticaret müna- sebetlerini, daha ziyade inkişaf ettir. meğe çalışmalıyız. Hüseyin Avni İngiliz takası yükseldi İngiliz takası dün 72 - 73 kuruşa kadar yükselmiştir. Bu vaziyet, İngil- tere ile olan alışveriş münasebatımı- zın inkişaf seyrini muhafaza edece- ğine bir delil olarak gösterilmektedir, 26 Haziran 939 Esham ve Tahvilât Ergani Sıvas - Erzurum EE » > , İN ve V Anadehi Demiryolu Mümessil sened peşin Bomonti - Niksar 10— PARA ve ÇEKLER (Kapanış flatleri) Londra 1 Sterlin 5.9215 New-York 100 Dolar 12687 Parts 100 Frank 355 Miütno 100 Liret 6.6575 Cenevre 100 İsviçre Pr. 28.54 Amsterdam 100 Florin 67.2125 Berin 160 Rayhşmark 0.1825 Brtiksel 100 Belga 21585 Atina 100 Drahmi 1.0825 Botya 100 Leva 146 Prag 100 Çekoslovak Kr. 4335 Madrid 100 Peyota 403 Varşova 100 Zloti 238625 Budaptşte 100 Pengo 248325 Bükreş 100 Ley 0.005 Belgrad 100 Dinar 2.0925 19.26 1985 1084 1985 41.25 i den alacağından Yokohama 100 Yen 14605 Stokholm 100 İsveç Kr. 052 100 Ruba 234925 27 Haziran 1939 Dayısının oğlunu vuran Ali Bozkurtun muhakemesi Maznun Ali, “Mustafayı tabanca ile korkut: masaydım o beni vuracaktı, dedi Bostancıda dayısının oğlu Musta- fayı öldürmek maksadile tabanca ile yaralayan Ali Bozkurt adındaki gen- cin muhakemesine dün ağırceza mah- kemesinde başlanmıştır. Tahkikat evrakına nazaran vakâ- dan bir gece evvel Ali Bozkurt Bos- tancıda kahvede otururken Mustafa i sarhoş bir halde kahveye gelmiş, hem Aliye ve hem de diğer müşterilere s0- bebsiz yere küfretmiştir. Sarhoş Mustafa o gece kahveden çıkarılmış ve bir kavganın önü alınmıştır. Ertesi gün Ali Bozkurt yine kah- vede otururken Mustafa gelmiş, da- yızadesi Ali bunu görünce: — Dün gece bana küfrettin. Sarhoş olduğun için sesimi çıkarmadım. Ka- badayı isen o sözleri şimdi de tekrar- la bakayım. Diye Mustafaya söylenmeğe başlar mış, bundan hiddetlenen Mustafa da tekrar Aliye küfretmiştir. Bu yüzden çıkan kavgada Ali tabancasını çekip Mustafanın üzerine üç el ateş etmiştir, Kurşunlardan biri Mustafa- nın sol böğrüne isabet ederek ağır su- rette yaralamıştır. Dün mahkemede evrak okunduktan | sonra mazmun Ali Bozkurt vakayı şöyle anlatmıştır: — Mustafadan bir saat satın almış ve kendisine üç lira borçlanmıştım. Gece Mustafa kahveye geldi ve ben- fazla para istedi. Ben vermeyince küfür etti, Ertesi gün yine kahvede bu mesele açıldı ve Mustafa kavgaya başladı. Bir ara- lık Mustafa elini cebine sokup bıçak çekti. Bu vaziyet karşısında kendimi kurtarmak için ben de tabancami çektim ve korkutmak maksadile ateş ettim. Ben onu vurmak İstemiyor- dum. Attığım kurşunun kendisine isabet ettiğini görünce müteessir ok İ dum ve ne yapacağımı şaşırdım. 'Ta banca İle korkutmasaydım, Mustafa bıçakla beni öldürecekti, Bundan sonra şahit olarak dinle nen Bostancı polis merkezi komiser muavini Sidkı şunları söylemiştir: — Karakolda otururken Ali ile Mus tafanın Kahvede kavga eltiklerini haber verdiler, Derhal memurlar) , kendim de çıktım. Tren. altından geçerken Mus- tafa ile karşılaştım. Elini böğrüne koymuş, sendeliyerek o yürüyordu. Derhal kendi: durdurdum, yaralı olduğunu görünce üzerini aradıktan sonra polislerle eczaneye gönderdim. Orada Mustafanın üzerinde bıçak ve saire yoktu. Kahveye gittiğim zaman Aliyi orada buldum. Kendisi taban casını bana teslim etti «Mustafa Karakolda iken beni götürmeyiniz. Çünkü onda biçak var, beni öldüre- cek: dedi. Ben Mustafada bıçak ok madığıni söyliyerek kendisini karako Ja getirdim, İfadesinde Mustafanın biçak çektiğin! ve kendisinin de kor- kutmak maksadile tabanca attığını söyledi. Maznun Ali vaka esnâsında Mustâr fanın kendisine bıçak çektiği iddia sında ısrar etmiştir. Diğer şahidlerin celbi için muhakeme başka güne br takılmıştır. Köpeklerin dişlerinden kurtarılan çocuk cesedinin esrarı Kiça, yediği dayaktan ölü doğan çocuğun cesedini yangın yerine attığını itiraf etti bundan iki se- ne evvel cereyan eden esrarengiz bir Kumkapı zabitası; vaaknın bugüne kadar meçhul ka- lan fallini meydana çıkarmıştır, 937 senesinde bir gece sabaha kar- $ı, Kumkapıda Kazgani Sadi mahal lesinde yangın yerinden geçen bir adami iki köpeğin yeni doğmuş bir çocuk cesedini parçalamakta olduk- | larını görmüş, bir taraftan köpekleri kovmakla beraber diğer taraftan da Kumkapı polis merkezine haber ver- miştir. Hâdise yerine gelen polis memur- ları çocuk cesedini muhafaza altına almişlar, bilâhare olopsi için morga göndermişlerdir. Morg gayri tabii şekilde bir ölüm vukua geldiğini tesbit ettikten sonra bu cinayetin kimin tarafından işlen- miş olduğunun tahkiki zabıtaya bi. rakılmıştır. O zaman, sıkı bir şekilde yapılan tahkikat ve takibat bir netice verme- miş ve bu yavrunun ne şekilde ve kimin tarafından öldürüldüğü anla. şılmamıştı, Kumkapı merkezi sivil memurları tarafından o zamandanberi yapıl makta olan tahkikat nihayet dün müsbet surette neticelenebilmiştir. Bu Akşam Cağaloğlu Çifte Saraylar Bu ölü çocuğu, Lângada oturan Kiça isminde bir kadının, hâdise g& cesi, yangın yerine getirerek attığı öğrenilmiş ve kendisi yakalanmıştır. Kiça zabıta tarafından “orguys çekilince, işlediği suçu itiraf etmiş; | o zaman; Ahmed isminde birile mel 1es olarak oturduğunu, ondan ha mile kaldığını, bir gece kendini adar akılı dövdüğü sırada çocuğunun düştüğünü, o zaman bir cahillik ede- | rek, çocuğun cesedini, yangın yerine getirip gömdüğünü birer birer anlat | mıştır. Çocuğun düşmesine ve binne- tice ölmesine sebebiyet verdiği iddis edilen Ahmed aleyhine takibata bay Yanmıştır. Kumkapı zabıtasınm bu esrarlı vaka hakkında tanzim eylediği tah- kikat evrakı adliyeye verilmiştir. Hamal tarifesi Hamal bölüklerinin vaziyetini tetr kik eden Belediye iktısad müdürlü- gü, birçok hamal bölüklerinde ha mal tarifelerinin bulunmadığını gör“ müştür. Tarife haricinde para alın masına meydan verilmemek üzere her hamaldan tarife istenmesi alâ kadarlara bildirilmiştir, Sinema Ye Bahçesinde Bayan MUALLA, kemani SADi ve arkadaşları Bu haita sinema programı: (Türkçe sözlü, şarkılı SÖZ BİR ALLAH BİR, SUİİSTİMAL DAVASI, KARA SEVDA Türkçe sözlü ve şarkıh İSTANBUL SOKAKLARI ve yeni MİKİ ve JURNALI Cağâloğlu Eski Düyunuumumiye binası yeni Erkek Lisesi yanımda bg) hava ve güzel manzaralı Çifte Sarâyler bahçesi. Kapısı Cümhuriyet Matbaası karşısındadır. Sinema Fiatları: 10-15-20 Kuruştur.