Fas ” ye Men ül kararlaştırdık tan sena Fas ir. Bu itibarla Fas g5 *ni lâyiha ile itiraz 15 gün yiz müddetlerine ve elerinin uâsila, tebliğ suretine vi 2 hali Ölme lâyiha ile bütün bu düşünülmüştür. Mürekkep olan lâyi- Sini tebliğata, tkinci Bekir, tag Aİd hükümleri ihtiya et- he - ş tebligat & bulunmamakta ve hukuk usulü mı N uha- ; Projenin çay Böre yapılmakta- igatın Sata aid maddele- ihtiva etraflı bir surette geçire göinele öldy ren €vvel Yedikule çime: > in. ir e itsinden Şevkiye ora. kı Jon çarpmış, 5 en A kemikler; a te kaç müsa. i İçin müracaat etmiştir, te Silerde itiraz ve emyiz müddetleri Sultanının seyahatı Fransayı hususi olarak siyaret etmekteydi. Fakat resmiyet ve ehemmiyet verilmiştir, Şimali kuvvetlerinin ke ya ve Fransiz kumandanları boğazın Almanya ve İtalya- Ya tarafından seddedilmesi ihtimaline karşı alınacak Sukanının da Parise davetine lüzum a ultanının bu defaki Fransa seyahatinin si- büyük ehemmiyeti vardır. AKŞAM için 30, temyiz için de müddet kabul edildi ayrı kabul edilmiş olan itiraz ve tem- yiz müddetleri birleştirilmiş, itiraz için (30), temyiz için de (15) gün müddet kabul edilmiştir. Komisyonlar nasıl teşkil edilecek Proje ile kabul edilen esaslara gö- re İtiraz komisyonları, Maliye Ve- kâletince seçilecek, diğer komisyon- lâr da mahallin en büyük mülkiye memurunun reisliğinde kurulacak- tır. Bina ve arazi vergileri komisyon- ları ise bu işlerle fiilen iştigal etmek- te olan ve tahkikat muamelâlı ile alâkası bulunmuyan bususi evrak memurlarının relsliği altında teşek- kül edecektir. Yalnız muameleleri çok olan İstanbul ile Maliye Vekâletinin lüzum göreceği diğer yerlerde bina ve arazi vergileri için de muvazzaf komisyonlar kurulabilecektir. Temyiz komisyonları Halen biri bina ve arazi vergilerine ! âid olmak üzere yekdiğerinden müs- takil üç temyiz komisyonu mevcut bulunmaktadır. Bu komisyonların müstakıl olması tatbikatta ayrı ayrı | içlihadların hüsulüne meydan verdi- | İ ğinden alelumum vergiler için bir | | temyiz komisyonu kurulması ve bu- nun müteaddid dairelere ayrılması muvafık görülmüş ve yeni projeye bunu temin edecek hükümler kon- muştur, Temyiz komisyonu birinci reisiyle i dalre reisleri Maliye Vekâletince ve İstanbul müzeleri ikikısma | ayrıldı İ İstanbul müzeler umum müdürlüğü idare şekli bakımından iki kısma ay- rılmıştır, (Arkeoloji müzeleri) ünva- nını alan müzeler grupuna eski eser- ler, Ayasofya ve Yedikule müzeleri dahil olacak ve bu müzeler, Müzeler umum müdürlüğüne bağlı buluna- caktır. Türk - İslâm ve Topkapı sarayı müzeleri de ikinci kısma dahil ola- cak ve bu müzeler de Topkapı sarayı müzesi müdürlüğüne bağlı olarak idare edilecektir. Altı kişi sütten zehirlendi Dün Sarıyerde yine sütlen zehir- lenme vakası olmuştur. Sarıyerde Maden mahallesinde oturan İsmail, Hayriye, Fatma, Sabahat, Mustafa ve karısı Cavide orada süt alıp içmiş- ler ve hepsi zehirlenmişlerdir. Belediye doktoru tarafından yapr lan muayenede bunların sütten zehir lendikleri anlaşılarak hepsi hastane ye kaldırılmışlardır. Sütçü yakala- narak tahkikata girişilmiştir. zamanda ikma. E “ Me ein ee . Mül renköy kız lisesi müdürlüğü tsahhid, ame. Erenköy kız lisesi müdürü B. Be. hir istifa etmiş, yerine bayan Sabiha Ingiltere ve Ingilizler: 2 Aristokrat ve Anglo - Indien 31 Mart irtica; beni Mısıra kaçın davetlerile gittiğim İngiliz mütefek- kir zümrenin zihniyetile alâkası var- dır. Yani İngilterede bugün realite olan ve Laazzuv eden bazı fikir cere- yanları oluz sene evvel ilk heyecan devrinde idi. Ve otuz sene evvel bir taraftan resmi İngiltere 'Türkiyede yo- bazlığı tutarken, İngilizler arasında bir fikir zümresi Türkiyede gazeteler- de yazılarını gördükleri ileri fikirli bir muharrirle temasa girmek isti- yordu. Ve ben onlardan birinin misa» firi olarak İngiltereye 1909 haziranın- da Portsaidden P. O. kumpanyasının bir vapurile gittim. Vapurun Hintten gelmesi ve birinci sınıf” seyahat edişim, beni ha rçlte en çok bilinmeyen bir 8i- nif ve bir zümre hakkında dü- şünmeğe sevketti! Aristokrat ve Angol - İndien. Çünkü Hindistandan gelen ve Mısıra uğrıyarak İngiltereye giden bu nevi vapurların birinci si- nıfında bu iki örnek İngilize mutlak tesadüf edersiniz, İngiliz aristokratı birçok muhtelif geyler temsil eder, Aristokrat yüzlerce sene evveline kadar ailesi ünvan ve büyük xwalikâ- neler, topraklar sahibi bir Dük, bir Lord, bir Marki olabilir. Felsefe, ilim, ticaret, edebiyat, sanat hülüsa herhan. gi meslekte kendini göstermiş bir ada- ma kral, malikâne ve toprakla bera- ber yahud sadece bir asalet ünvanı verebilir. Bu ünvan babadan oğla ge- çerek aristokrat bir aile teşkil edebi- lir, yahud ünvan sadece şahsa kaydı. hayat şartile verilir. Birinci nevi aristokrat İngiliz tari- hinde mal ve mülkü, siyasi, idari kud. retile büyük rol oynamıştır. Ünvan ve mülk bir kül olarak büyük evlâda in- tikal ettiği için asil ailenin küçük evlâdları kendilerine sergüzeşt sahası arıyan ele avuca sığmaz adamlardı. Fakat lordların kendileri de tarihte halkla beraber kralların zülmüne is. yan eden milletin başında görünür. İngiliz parlâmentosunun babası ün- vani verilen 1200 - 1265 arasında ya- aşiyan (Simon de Montfort) bunların başındadır, Gerçi İngiliz parlâmento sistemini tek adam değil halkın için- deki ananeler, teşekküller doğurmuş- tur, fakat üçüncü Hanriyi mağlüp ve esir ederek Londraya getiren ve orada parlâmentoyu toplayıp tesbit ettiği esas kanunda Simon de Montfort hal. ka daha şamil bir temsil hakkı temin etmiştir. Krala karşı isyan eden halk ve liderlerinin İngilterede en çok ehem:- miyet verdiği şeyin şahsi ve keyfi is- raflara nihayet vermek ve halktan alı- nan vergi ve milletin sahip olduğu memleket membalarından toplanan milli servetin ita âmirliğini kralın elinden almaktı Hakikaten mutlakı- sonra söktüler, Gerçi lâfzan her şey hâlâ kral hazretlerinindir, milli park- lar ve içinde yüzen kuğulara kadar. meti bildikleri-için. Yoksa Haydpar- kın hakikaten kendinin olduğuna inanan kraliçe Viktorya bir gün onu kapatmak için emir verdi, o gün ahali Haydpark etrafında demir par- maklıkların hepsini söktü attı. Yani ister kral, ister aristokrat olsun on- lara karşı beslenen derin hürmet Ye gösterilen itaatin arkasında onların halka karşı en büyük mesuliyet ye va- sifeyi omuzlarına almış olmaları kâ- naati vardır. Lordların kudreti tabii olarak ida- ri, iktisadi tekemmül ve tahavvül ile örselendi. Büyük malikâne sehiple. rinin eğer esasen Aile serveti yoksa yahut topraklarından maden kömürü Yazan: HALİDE EDİB den fenadır. Bundan dolayı yakışıklı olanlar ekseri Amerikân milyoner kızlarile evlenir, becerikli olanlar ti- carete girer, istidadlı olan ilimle meş- guldür ve aralarında isim yapmışları vardır. 'Tereddi etmiş, ne yapacağı» nı bilemiyin bir kısım genç asilzade İngilterede bugün mizahi yazı Ye- zanların başlıca mevzuunu teşkil eder, Bütün buna rağmen hâlâ içti- maf ehemmiyeti olan bir sınıftır. Çünkü: İçtimat tesviye İngilterede - Fransada olduğu gibi - kanlı bir ih- tilâl ile değil, tedrici bir tekâmül e hasıl olmuştur. Şurasını da ilâve etmek lâzımdır: İngilizin hattâ en çok içtimai tesviye- ye taraftar olanın bile şuurunun ül tında sınıf farkı hissi mevcuddur. Bunun bir çok misalleri arasında bir | de yakından tanıdığım bir dostu zik- redebilirim. ENİ senedir insanların musavatı ve hakkı için mücadele eden, servetini, zemanını buna vakfeden bu mübarek kadın Parise geldiği za- man bende kalır ve beraber dölaşı- rız, İngilterede beraber alışveriş etti- ğimiz zaman dükkünemın fazla eğil mesinden şikâyet eder ve evinde ah- çısı ve hizmetçisi ile beraber sofraya oturur. Fakat Pariste alışverişe Çi- karsak, yahut beraber bir yerde kah- ve içersek dükkâncının, yahut garso- nun «sen de sen ben de ben» zihniye- tini ifade eden tavrmı dürüştlük, hat- tâ terbiye noksanı diye tefsir eder. O vapurdaki Anglo - İndien örneği de bambaşka bir zümredir. Memur, tüccar, zabit ve sair münasebetlerle Hindistanda mevkii olan, yahut ya- şayan adamlardır. Bunların bilhassa büyük memur ve fikir sahipleri ara. sında hakikaten müstesnaları vardır. Fakat umumiyetle bunları zihniyet itibarile sınıflara ayırmak mümkün- dür. İdare ettikleri müstemleke hal- kına yüksekten bakan, hiç bir mina» sebelte bulunmayan, yerlilerin bâ- şında boza pişiren, bunu bir marifet miş gibi anlatan, yeriilere karışan, kız alan, yahut âdetlerini temessül eden; bunların ekseriyeti şivelerini muhafaza etmiş bile olsalar, İngiltere adasındaki İngilizcenin üslübundaki sadelikten ayrılmış, tavır itibarile da- ha şamatalı ve gösterişli olmuşlar. dır. Bunların hiç birini İngilterede yaşayan İngiliz sevmez. Emperiyaliz- min icabı olduğunu bildiği ve impara- torluklarile iftihar etmelerine rağ- men bunları yâbancı bulurlar, Hele Hindistanın bugün idare makinesin- de yerlilerin kahir bir ekseriyette ol- ması onların ehemmiyetini de hemen hiçe indirmiştir. Fakat İngiltereli İn- gilizin onları yadırgamasındaki iki mühim fikri ve tuhi âmil birbirine zıd olduğu için zikredeceğim: Yerliyi siyasi bakımdan aşağı gö- ren Anglo - İndien asirlardanberi iç. lerinde «siyasi müsavat, idarede ida» re edilenlerin muvafakati şarttır» gi bi fikirlerin hükimiyetni tekzip eden bir hakikattir. Bundan dolay: ra- hatsıslık hissederler, Yerliye karışan, yerlileşen İngiliz de içtimai bakım. dan daima sınıf farkı tanıyan taraf. Beni o vapurda ençok alâkadar eden sima İngilizlerin umumi bir vas- fını temsil eden bir kadındı. Uzun boylu, dişlek, kafası yarış atına ben- ziyen yaşlı bir kız. İki gün süren fırtınada herkes ka- marasına kapandı, © dimdik ayakta dolaştı. İngiltere sahillerine yaklaşır. ken sis bastı, fakat deniz durdu. Bü. tün İngilizler güvertede toplanmış, sisi yarıp ana topraklarını görmeğe çalışıyorlardı. Kadın yanıma geldi, uzunca konuştuk. «Her yemeğe gittim. Tabağı tahta bir çember içinde bile yerinde tuta- mıyorlardı, fakat ben listedeki ye- meklerin hepsini yedim. Kumpanya. ya verdiğim paranın mukabilini ta. mamen aldım.» İngilizcede <İ've got my money's worth» diye bir tabir vardır. Para- min mukabilini aldım demektir. Bu- nu İngilizler yalnız maddi değil, ma- neyi bir mânada da kullanırlar, Her verilen şeyin bir mukabili olması lâ- mmdır. İngilize göre, mukabelesiz bir şey vermek terbiyesizlik; mukabe- le edemiyeceği bir şeyi almak ahlâka mügayirdir. Bu terbiyelerinin alfabe. sin! teşkil eder. Çocuklarına en evvel emek sarfelmeden bir şey kabul et- menin çok aşağı bir şey olduğunu tel- kin ederler. Onlarca insani münase- bet maddi ve manevi bir alışveriştir. Bunu içtimai hayır müesseselerinin çokluğu, bazı ferdlerinin ipsaniyet ve hak için fedakâr mücadelelerile te. lif etmek çok müşküldür. Bu tezadın #ki türlü izahı olabilir; İnsan denilen mahlük ferd olârak her nevi telâkki. nin haricine çıkabiliyor; yahut insa. niyetçi İngiliz kendince İngilizlik gu- rTurunun, vatanperverliğinin insani tarafını ifade etmeğe çalışıyor. Bulgar kralı BORİS Bulgar kralının Londraya, bir riva- vayete göre de Berline gideceği haber veriliyor. Kral üçüncü Boris, birinci Ferdi nandia prenses Marie - Louise de Parme'ın oğludur, 1894 te Sofyada doğmuştur. Annesinin arzusu üzerine katolik usulü vaftiz edildi. Lâkin Sobranya, prensin. ortodoks dini mucibince vaf- tiz edilmesini istedi. Bu ikinci şekil, Bulgaristanın Çar Rusyasile kaynaş- masına sebebiyet vermiştir. Lâkin bilmukabele Viyanada ve Vatikanda fevkalâde infial uyandırdı. Mezhep değiştirme âyini, ikinci Ni- kolanın mümessili önünde büyük biz Prens Boris, vâlidesinin (vefatın dan sonra Lois - Filippe'in kızların. dan biri olan prenses Clömentine'in terbiyesine tevdi edildi. Umumi harp neticesinde pederinin hükümdarlıktan çekilmesi üzerine 3 teşrinisani 1913 de tahta geçi, Nenilly muahedesino inkiyadla ha- m bir harici siyaset takip ederek işe başladı. 1923 senesine kadar Stambu- ski diktatörlüğile nüfuzu pek azal- dise de, gitgide memleketinin dahilt işlerini eline aldı. Münevver bir hü- külmdar olduğu için, Bulgaristanı şimdiye kadar iyi bir yolda yürüttü, sü İ Gökçel tayin edilmiştir. çıkmamışsa bugün vaziyetleri iktisa. | larını rencide eder, Bulgar kralı, İtalya kralının dir madıdır,