AAA rma ar < Di pip Bir Boğaz gezintisi Beykozda nargile içinde renk renk kirazları hoplatan tiryakiler Dünyanın en güç işlerinden biri : Boğaziçi vapurlarında gramofon çalmak Bu pazar sabahı Köprüden geçi- yordum. Baktım. Şirketi Hayriyenin gramofonlu vapurlarından biri Köp- rüye yanaşmış duruyor. Vapurun bö çasmdan buramburam duman tö ferken, yan taraftaki sesi büyütücü Âletten de etrafa ne rumbalar, na tangolar, ne alaturka şarkılar yayık miyor ki... Bir kısım halk paketlerini, çantam larını, gepetlerini almışlar vapura gis riyorlar. Bazıları da Köprünün üs (ünden, parmakhkların önüne biri kerek tepeden bunları seyretmekiş gönül eğlendiriyorlar, Kendi -kendime: — Yaz geldi... Ne zamandanberi göyle bir Boğaz geziniisi / yaptığım jok... dedim Vâpurun kalkmasına bir iki daki. ka varmış... Böyle hazır bir vapur gö“ rünce âdeta bunu bir fırsat addet- tim. Gişeye yaklaşıp bir bilet aldım, Kendimi vapura attım. Daha hava- lar fevkalâde bir tarzda isınmadığı halde vapur hıncahınç dolu.. Gramofon mütemadiyen çalıyor. Fakat etrafımda konuşulanlara ku- İak misafiri olduğum zaman bu gra mofonu kullanmanın. vapuru ide Te etmek kadar güç bir iş olduğunu derhal anladım. 'Tam karşımda yaşlıbaşlı iki adam la 'bir genç kız oturuyor. Yaşlı adamlardan biri yanımdaki arkadaşma; — Birader, dedi, vapurda gramo- fon çalmıyor. Bari ruhnüvaz bir şar. kı çalsalar... Meselâ: «Nerede o dem- , ler...» şarkısı gibi... Değil mi efen- dim?... Arkadaşı: — Ya ya efendim... Hakikâten öy- ... Derken yanlarındaki genç kız, erkeklerden birine: — Aman baba... Ne güzel bir rum- ba çalıyor... Beğenmedin mi? diye itiraz etli. O zaman düşündüm. Bü- Vân vapur halkınm âyrı ayrı zevkle. Mine müracaat edilecek olsaydı bu gramofonu nasıl çalmak kabil olur. du? Vapurumuz Üsküdara doğru gidi- yor. Güvertede 45 senelik eski bir Çamlıcalıya rasgeldim, Bu edam Çamlıcanın 'en vefalı dostu idi. Kış yaz orada oturuyordu. Ahbabım gün görmüş, sözü soh- beti yerinde bir zattı. Yanına yaklaştım: — Gene Çamlıcaya değil mi? Güldü: — Başka nereye olacak?... sonra ilâve etti: — O su, o hava olmasaydı ben bu kadar genç kalır mı idim? “Tam yet- miş iki yaşındayım... 45 senedenberi Tomruk suyu içerim, Konuştuğum zat burada Tomruk #ayuna dair bir de kıta söyledi: «Abı kevser denilen, cenneti. <iştiğin işte bu Tomruk gibidir. «Tumruğa nisbet ile bir çok sular» «Düşmanın vurduğu yumruk gibidir. — Azizim bu kıtayı bir mermere kazdırıp “Tomruk suyu membamın Bana biraz da Çamlıcann eski #lemlerinden bahsetti. Bütün anlat- taklarını sanki dün gece görmüş gi- b hatarlıyordu. — Eskiden yazın cuma günleri Kı- aıkhdan, Millet bahçesinin etrafın- dan tâ yukarıya, tepelere kadar yâş- maklı kadınların kalabalığı beyaz köpüklü bir deniz gibi dalgalanır, aşağıki yolda binlerce araba sırala- gırdı. Ne eğlenceler, ne Alemler... Kırk sene evvel Çamlıcaya bir has- #2 İngiliz gelmiş. Her gün Çamlıca tepesine çıkar, bir müddet orada otu- turmuş. İki sene burada kalmış. İyi olmuş, memleketine dönmüş. Yalnız Çamlcaya aid olmak üzere bir risale yazmış, Kitabının başımda bu adam Şöyle diyor dedi, Boğnriçinden güzel birkaç görünüş: Yukarda Arnavutköy, ortada Rumeli. hisarı, aşağıda Kandilli «Çamlıca... Hayatımı sana medyu- num... Sen beni iyi ettin. Ben de s8 Amme ne fayda!... Sen öldürmezsin ki... 85 sene evvel Çamlıca en parlak zamanının son günlerini yaşıyordu. O zaman buraya hercuma günü meşhur bir Ermeni hanende gelirdi. O vakitler pek hoşa giden Zeyno tür- küsünü söylerdi. Biz Çamlıcanın bahsine dalmışken vapur Üsküdara gelmişti. Ahbabım elimi sıkarak benden ayrıldı Üsküdara ne çok yolcu çıkıyor ve buradan da ne kadar çok yolcu va- pura biniyor... Boğazlı bir yolcu: — Zennederim bu hattın varidati- nı koruyan en bellibaşlı iskele Üs- küdardır... dedi, hem Üsküdar yaz kış böyle kalabalıktır. Vapurumuz ilerliyor, bir çok iske- leleri geçiyoruz. «Çubuklu. ya ge- dince Ahmed Resimi hatırladım. Kıy- metli yam üstadının Boğaziçi tarihi- ne aid bazı tedkikleri aklıma geldi. Ahmed Rasim, Boğaziçindeki bütün köylerin, iskelelerin isimlerinin nere- den çıktığını araştırmış ve bunları tesbit etmiştir. Meselâ bu Çubuklu ismi... Rivaye- te yöre çok eskiden buraya bir kızıl cik çubuğu dikmişler... Bunun iyi, gürbüz bir ağaç olması için de dua Dikilen kımlcık çubuğu bir müd- det sonra yeşermiş, çiçek açmış... Meyva vermiş. Ahmed Rasimin yas- dığına nazaran vaktile Çubukluda yetişen kızılcıkların bir tanesi beş dirhem çekecek derecede iri imiş. 8nora buraya bir çök kımılcık ağaç- ları dikilmiş. Kımloik çubuğundan kinâye olârak buranın adı «Çubuklu kalmış... Çubukluda yetişen kızılcık ta bütün memlekette meşhur ok muş... Bugün Çubuklunun meşhur kızıl. cık bahçelerinden eser var mı? Sonra Beykoz da bütün memleket- te cevizleri ile, ceviz bahçeleri ile meşhurmuş. Burası baştanbaşa ce vizlikmiş... Beykozun cevizleri bütün dünyada meşhurmuş... Hâlâ ceriz- ciler «Beykoz cevizi, derler ya... Gene Ahmed Resim, Beykozun nar- gilesinin şöhretini anlata anlata bi- tiremez. Eskiden kiraz mevsimlerinde nar- kile meraklıları hemen faaliyete ge- çerlermiş... Doğru Beykoza koşarlar, nargilelerin surahi gibi olani kısımla- rının “içine, renk renk kirazlar ko- yarlarmış. Bir tane kara kiraz, bir pembe kiraz, bir kırmızı, bir de be- yaz kiraz... Nargile tokurdatılırken bu sudaki kirazların hızlı hızlı inip çıkışı tiryakileri pek ziyade memnun edermiş... Sonra Beykozda, İstanbulun fet- hinden biraz sonra Tokat bahçesi 1s. mile çok büyük, uçsuz bucaksız bir bahçe yapılmış. Burası İstanbulun lk ve en büyük parkı imiş... Fatih, bu bahçenin yerinde avla- mrken Tokat şehrinin zaplına dair havadisi almış. Pek memnun olmuş: — Hemen burada dünyanın en bü- yük bahçesini yapın. Rirafına To- kat şehrinin suruna benziyen bir du- var çekin... İçine bir kasır, bir de havuz inşa edin... demiş Bu bahçe senelerce İstanbulun en güzel bir yeri olarak tanınmış... Vapurumuz yoluna devam ediyor. Son iskeleye yeldiğimiz halde bir kaç aile benim gibi vapurdan çıkmıyor... Bu da güzel bir gezinti usulü... Ay- ni vapurla Boğazın nihayetine kadar gitmek ve dönmek... Hikmeş Foridun Ea MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı 'Tefrika No. 44 Sultan Reşadın Arnavutluk idle meyi yoldaki merasim Arnavutluk seyahati İttihad ve Terakki hükümeti Arna- vutlukta hasıl olduğunu gördüğü hoş- nudsuzluğu izaleye medar olur dü- güncesile bir nümayiş tertip etmeği, beşinci sultan Mehmed Reşadı Arna- vutluğa götürmeği tensip eylemişti. 1911 hazirarı içinde yapılması karar- laşan bu seyahat için mükemmel ve mükellef bir program tertip edildi. Padişah Dolmabahçe sarayında teş- yi merasimi yapıldıktan sonra İstan- buldan Barbaros Hayreddin arhlısile hareket etti. 'Turgudreis, Mesudiye srhlıları, Hamidiye kruvazörü, Yunus torpidosu, Ertuğrul yatı, Gülcemal ve Reşid paşa vapurları Barbaros zırhlısı. na refakat ettiler. Barbarosta yalnız hürnkârın hususi mahiyeti bulunuyordu. Şehzadeler de babalarının yanında idiler Gülcemal ve Reşid paşa vapurları da | maiyeti seniyede hareket eden zevat İle maiyeti seniye bölüğünü, saray müstahdemini, araba ve hayvanlarile eşyayı nâkle tahsis edilmişti. Zatı şahanenin Selânik limanına öğleden sonra varması terlip iktiza- andan olduğu için İstanbuldan hare | ket saati buna göre tayin olunmuştu Selânikte padişahı karşılamak üzere ikinci bir filo tertip edilmişti. Ertuğ- ruül yatının muzikasile Barbarosun muzikası birleştirilerek muallim Lân- ge beyin idaresine tevdi olunmuştu. İkinci o#iloyu Obirinci oOfiloyu Kesendire (o açıklarında karşıladı; selimdan sonra Barbaros zırh- hsı önünde bir geçid resmi yapa. rak mevkibi hümayunda yer aldı. Apanimi önünde donanma manevrü- lar yaptı, Sultan Reşad 1911 haziranı- nın yedinci günü Selâniğe muvasalat etti, Barbaros Karaburun istihkâmla- rından 21 topla selâmlandı. Başta Barbaros, bütün gemiler ii. mana girince dört mevkiden yirmi bi. rer selâm topu atıldı. İzmirden bir vapur dolusu hâlk gel- mişti. Selânik muteberanı da (Mit- hat paşa) vapurile İstikbale iştitak ey- lemişlerdi. Havanın yağmurlu olması- na rağmen balk kayıklarla denize çık- mışlardı. Mithat paşa vapurunda Selânik sa- nayi mektebi muzikası ile Selânikçe meşhur kemani Ethemin ince saz ta. kımı nöbetleşe terennümlerde bulu- nuyordu. Gemilerde donanma menfaatine lev- halar, kitaplar, Barbaros İle Turgudun resimleri müzayede ile satılıyordu. Selânik vilâyeti mebuslarmdan Rah. mi, Mithat Şükrü, Derviş, Agâh bey- lerle Karasu, Artas, Viâhof, Dalçef efendiler, vali İbrahim bey, Selânik Belediye reisile azası, ordu müfettişi Hadi, Selânik kumandanı Hasan Tah- sin -Selâniği Yunanlılara teslim eden- paşalar padişaha hoşâmedi beyan ey- lemek üzere Barbarosa geldiler. Hün- kâr sağında sadrazam Hakkı paşa, solunda Bahriye Nazırı Mahmud Muh- tar paşa, yanında mabeyin erkânı ol. duğu hslde heyeti güvertede kabul et- ti. Mebus Rahmi bey bir nutuk irad etti, Üsküdarlı Talât bey padişahın Selâ- niğe muvasalatına ebced hesabile; Makdeminle eyledin Uyu Selânik şehrinil 1329 Belâniğe muvnsalata mısraını tarih düşürdü. Sultan Reşad bugünü ve gedi Barbarosta geçirdi. Bu sırada büyük kardeşine san nezaket eseri izharından geri dı. | Mabeyin başkâtibi Halid Ziya ordu müfettişi Hadi paşayı A köşküne gönderdi. Giderlerken kö i derine şu tenbihte bulundu: — Biradere gitleceksiniz. Fakal den bahsederken (satı şahane) di yeceksiniz; (biraderiniz) diyecekii » | Ellerini öperim. Selâniğe gelmek ağ mahza memleketin selâmeti nokta zarından seyahatime gösterilen yyl üzerinedir, Muğber olmamalarını ederim! Kendisini uzun seneler en sıki tarassud altında ve âlemden yat cerrit'bir durumda yaşatan, senelii bir selâmını bile dıriğ eylemiş Abdülhamide karşı şimdi o işte vii hareket ediyordu! Bu sözler ve İ ket ne dereceye kadar samimi (diğ Acaba bun et eserinin zın da (Oh! Allaha bin hamd ve şük Bugün sen mahlüğ ve menfi ol böyle kapanmış yaşarken ben s8 ve şahane bir seyahat Icra edebi İ rum!) Tesellisi ve telmihi de münde! yi idi? Abdülhamid heyeti salon kapı / karşıladı ve padişah namına yapili tebliği dinledikten sonra o da nesili te nezaketle mukabele etti — Zatı şahanelerine karşı besi ğim hürmetkârane hissiyatımı kö terine teyiden arzetmenizi rica edi Ahbdı saltanatlarının uzun bir öf ve afiyetle, muvaffakiyetle de için duadan hali değilim. Yani bulunan küçük oğlum Abid efendi meşgul olarak burada kendimi avi yorum, Esbabı istirahatıma mütet herşey temin edilmektedir. Rahâ için zatı şahaneleri endişe buyur” sınlar, Abdülhamid yalnız İstanbulda lan ve hizmetine lüzum görülen iki harem mensubunun yanına gö” rilmesini istedi; sultan Reşad da, bii, bu ricayı is'af etti. Ertesi günü vali İbrahim bey kumandan paşalar, belediye reisi barosa gelerek padişahın emrine İ” zar ettiler. Hünkâr şehre çıkmak ü hazırlanınca bu heyet daha evvel tama avdetle orada muntazır buluf heyetlerle birleşti. Padişah karti ayak basınca top mevkilerinden yirmi birer topla selâmlandı. Padişahın ikameti için hükümet iresi hazırlanmıştı. Yollar asker mektep talebesi tarafından işgal © mişti. Mevkibi hümayun bunların ından geçerek alkışlarla hükümet nağına vardı. Orada vilâyet mel zinden ve kazalardan gelen her maste mensup heyetler, sonra kof loslar huzura kabul olundular, Padişah bugünü ve gecesini nüğl met konağında geçirdi. Selânikte X dığı günlerde Kasimiye, Hortaci © milerini, Mevlevihaneyi, kışlayı sil ret etti. Bir defa Beşçınar mesire$i de gitti, (Arkası