AKŞAM Yaman bir dolandırıcı yakalandı Alinin külâhını Veliye, Velininkini Aliye vererek büyük işler görmüş! En sonunda bir bar kızına tutulması ve onun israfları mahvını intaç etti Amsterdam ceza mâhkemesinde, dolandırıcı bir bankerin muhakeme- sine başlanmıştır, Bankerin adı Setg- irled Werszynaki'dir. Bankere atfedi- len iki dolandırıcılıktan biri 10,000; öteki de 60,000 florindir. Fakat Fele- menk efküri umumiyesini asıl alâkadar eden cihet, 70,000 florin gibi küçük meblâğ değil, maznunun hayatı ve Hol landanın en güzel kabara artisti olan Eva Bushun âşığı olmasıdır. Wresaynskinin bayret edilecek bir : Ü cerbezesi vardır.Bu adam zekâsı ve cere bezesi sayesinde papalık hazinesinin bi- le emniyet ve itimadını kâzanmıştı. Bu adam, dünya iktisad âleminde mühim bir mevki işgal etmezden evvel Danzig rıhtımlarında #ç ve sefil dolaşıyordu. Gençliği pek karanlık geçmiş, merke- zi Avrupada Budapeşte, Viyana ve Ber- lin arasında İhtikâr ve talih peşinde koşmuştu. Bir gün Berlinde bir çay salonunda iken talih kendisine güldü. Salonun kasasında oturan sarışın ve mağrur bakışlı genç bir kadın gözüne çarplı. Serseri Wreszynski, genç kadına uzun uzun baktıktan sonra genç ka- dınla muhavereye girişti, Bu sarışın kadın, Almanyada bey- helmilel askeri kontrol heyetinde.aza olan İngiliz miralayı Notrisin zevcesi idi. Serseri Wreszeynski, genç kadının. az zaman sonra aklını çelmeğe ve ken- disini sevdirmeğe muvaffak oldu. Wreszyskinin genç kadının aşkın- dan ziyade mevki sahibi olan kocası ile münasebet peyda etmekten temin edeceği istifadeleri düşünüyordu. Ser- seri, güzel metresine kendisini koca- sına takdim ettirdi, Miralay Norris dü rüst ve saf bir adamdı. Almanyada beynelmilel askeri kontrol heyeti lâğ- vedildikten sonra Wreszynski büyük bir hukukşinas diye tanınan İngiliz mi. ralayına bir şirket akdetmeği teklif etti. Norris şirkete lâzım gelen ser- müyeyi verecek, Wresxynski de zekâ ve cerbezesini sermaye olarak koyacaktı. İşte bu şirketin teşekkülü, Wreszyns- kinin bütün Avrupada geçen macera hayatının başlangıcını teşkil eder. Wreszynski, yüzde yirmisi kendisine peşin verilmek şartile Almanyada bloke kalmış ecnebi kredilerini tamamen tahsil etmeği vadediyordu. Halbuki bloke kalmış ecnebi kredilerden an- cak yüzde otuz beşi ödeniyordu. Alâ- | kadarlar nasıl bütün paranın verildi. dini sordukları zaman Wreszynski şu cevabı veriyordu: Wrezymski ve Eva Bush — Zira Norris, beynelmüttefikin ko- misyonda büyük hizmetler ifa et Bu suretle başlıyan dalavere mü- kemmel bir surette işliyordu. Wreszyns- ki yalnız şahıslara değil, fakat Alman- yadaki blöke paralarını kurtarmak için hükümetlere bile müracaat edi- yordu. Papalığa müracat etti, papalı- Rın alacağını Londranın parasile, Lon- dranın matlübatını da Nevyorkun pa- rasile ödedi, yani maruf tabirile Alinin ye giydirdi. O esnada Norris karısın. dan boşanmış, Wreszynski de ortağile arası açılmadan onunla evlenmişti, Bu serseri, iktisadiyat âleminin Lâv- rensi kesilmişti. İşte o sırada mahvını intaç eden mühim bir hâdise oldu. Wreszynski, Amsterdamda buluntrken | bir akşam lüks bir kabareye gitmiş, ve sahneye çıkan sarışın artistin hem güzelliğine, hem de sesinin yanıklığı- na meftun olmuştu. Derhal bir garsonu yanına çağıra- Tak bu sarışın artistin adını sordu. Bu, Felemengin en güzel kabare artisti Eva Bush idi. Bu sarışın güzele çıldı- Tasıya tutulan Wreszynski muvazene- #ini kaybetmiş, sağlam bir kafaya lü- zum gösteren iktisad işlerini nasıl ted- vir edeceğini şaşırmıştı. Eva, Hollivuda gitmeği ve artist ol- mağı aklına koymuştu. Wreszynski, sevgilisinin bu arzusu- nu yerine getirmek için onunla bera- i | ber, Amerikaya gitti, Wresaynski, Ame- rikada iken, para kazanmak için bir takım işler görmek istedi,;fakat bu de- fa talihi yaver olmadı. Sonra seyahat masrafları, metresinin bitmek tüken- mek bilmiyen israfatı, vadesi gelmiş bir çok poliçe ve çekleri tediye edememe- si, kendisini uçuruma yuyarladı.Wresz- ynski, tevkif edilmemek için metresile beraber Amerikadan güçbelâ kaçarak Hollandaya döndü, Fakat vapurdan çıkarken, Hollünda polisi kendisini tev- kif etti dolandı, il uhake- külâhını Veliye, Velinin külâhını Ali- İ “ asi banka 2 mesi Hollandada büyük bir alâka ile takip edilmektedir. İzmirde bir otomobil bir hendeğe yuvarlandı, 2 yaralı var İzmir 19 (Akşam) — Karşıyakada Menemen caddesinden geçerek İzmi- re gelmekte olan Foça Belediyesinde kayıtlı kaptıkaçtı otomobilinin şofö- rü Hulüsi, ansızın karşısına çıkan bir yük arabasına çarpmamak için ma- nevra yapmış, otomobil yol kenarın- daki hendeğe yüvarlanmıştır. Oto- mobilde bulunan Devlet Demiryolla- ri doktoru B. Adil Yemişçioğlu ile B. Selim, hafif surette yaralanmışlardır. Şehidler caddesinde de bir moto- Sıklet, Zaim ismindeki şoförün idare ettiği otomobile çarpmıştır. Motosık- lette bulunan Şevki ve Zeki isminde iki kişi ağır surette yaralanmışlardır. Haftalık piyasa | Rekolte hakkında ilk haberler - Ihracat maddelerinin vaziyeti daha ziyade sükün hissedilmektedir. İhracat mevsiminin sonu olduğu için bu:sükün devresinde ehemmiyetli satışlar yoktur. Diğer taraftan takas işleri de durgundur. Türkofiste her gün toplanan takas komisyonu işle- Tin azlığından dolayı haflada iki de- fa toplarmağa mecbur olmuştur. Rekolte haberleri — İhracat mev- simi sona erdiği için, ihracat üzeri- me de ez iş vardır. Kuru meyvalar, dokuma ham maddeleri gibi belli baş- h ihracat maddeleri üzerine satışlar azdı. Şimdi piyasayı en ziyade meş- gul eden mesele, yeni sene rekoltesi- dir, Vakıa rekolte hakkında tam ve kati 'malümat vermek “sırası gelme- miştir. Fakat meteoroloji enstitüsü- nün şimdiye kadar verdiği malümata göre, kışlık zeriyatın normal bir va- ziyet takib ettiğine kani olabiliriz. Şimdiye kadar fazla yağışlardan, don, dolu gibi tabii âfetlerden, zirai mah- sullerimizin bir ziyan gördüğü vaki değildir. Fakat mesele bundan iba- ret değildir. Zirai mahsullerin olgun bir hale gelmesine kadar, bir çok safhalar daha vardır. Önümüzdeki Aylar, kuraklık ihtimali olan aylar- dır. Bu aylarda normal bir surette geçirecek olursak, bu sene bir mah- sul senesi olabilir, Zirai mahsullerden buğday için, ancak İ(oprak Üzerlerine doğru tam ve kati bir hüküm yermek kabildir. Kuru meyvalar için, ağustos, eylüle kadar beklemek lâzımdır, Şimdi pi- yasanın en ziyade ehemmiyet verdi- gi rekolte hububat rekoltesidir, Ada- na ziraat odasının neşrettiği bülten- lere göre, Adanada arpa mahsulü iy? bir devre geçirmektedir. Stok miktarı İhracat mevsimi sonu olduğu İçin, rekoite hakkında malümat vermeği zaruri buluyoruz. Bu seneki mahsul- lerimizin arasında, elimizde mühim mikdardâ kalmış ve satılmamış mal yoktur. Fakat mahsullerimizin âta- sında çavdarın geçen seneki kadar satılmadığını itiraf etmek lâzım. Hal buki geçen sene çavdar üzerine çok İş olmuştu. Çekoslovakya, Avusturya- dan çavdarlarımızı çok istiyorlardı. Bunu gören geçen mahsul senesinde fazla mikdarda çavdar zeriyatı yap- mıştı, halbuki bu sene Çekoslovakya ve Avusturyadan hiç taleb olmamış- tır, Tamamile satılan malların başın- da kuru bakla bulunmaktadır. Deni- lebilir ki kuru bakla rekoltesinin dörtte üçü Fransaya satılmıştır. Tiftik ve yapağıya gelince; geçen seneden kalma slok miktarı beş on balyeden ibarettir, Bu mikdarda, Piyasada, geçen haftaya nisbetle | | ! hiç bir zaman stok fikrini ifade et- mez, Kuru meyvalardan fındık mahsu- lü geçen sene azdı. Bu itibarla stok kalmasına imkân yoktu. Netice !ti- barile denilebilir ki, zirai mahsulleri- mizin çoğu elimizden çıkmış ve ih- raç edilmiştir. İhrcaat maddeleri: vaziyeti Deri Son günlerde deri üzerine muameleler artmıştır. Deri ihracatı- miz kuzu derisine inhisar etmekte- dir. En ziyade alıcı, Almanyadır. Tütün — Polonya rejisi, Türk tü- tün cemiyeti ile müzakerelere devam etmektedir. Diğer taraftan hafta i de Almanya ve İsveçe mühim mik- darda tütün sevkedilmiştir, Yumurta — Son günlerde ihracat hareketleri arasında yumurta da, bi- rinci plânda gelmektedir. En ziyade Yunanistana, bir mikdar da İtalyaya sevkıyat yapılmaktadır. Tiftik ve yapağı — Yeni senenin mahsulünden yapağı, yerli fabrika- lar tarafından salın alınmaktadır. Dokuma fabrikaları, Anadoludan gön- derilen yapağıların ambalâjından şi- kâyet etmektedirler. bu kötü amba- lâjlar yüzünden yapağılar düşkün fiatlerle satılmağa mahküm olmak- tadır. Dış ticaret işlerinde İhracat maddelerimizin kontrolüne riayet edilmektedir. Buna riayet edildiği ka- dar iç piyasadaki satışlarda da müs- tahsillerin ambalâj işlerine ehemmi- yet vermesi lâzımdır. Yiyecek maddeleri İlkbahar, yiyecek (maddelerinin ucuzladığı bir mevsimdir. Fakat seb- zelerde şimdilik böyle bir ucuzluğa Şa” hid olamadık. Bu sene mevsim scb- zeleri henüz ucuzlamamıştır. Bezi ye, kabak gibi yiyecek maddeleri da- ha turfanda halinde satılmaktadır. Domates 160 kuruştan satılıyor. Halbuki geçen hafta 80 kuruştu. Bu- nun sebebi, bu hafta içinde Mısırdan pek az mal gelmesidir. Gelen dome- tesin mikdarı dört sandıktan ibaretti, Her sene bu mevsimde Trakyanın taze peynirleri piyasayı kaplıyordu Bu sene dil peyniri, çayır peyniri gi- bi peynirler, Balıkpazarındaki birkaç dükkânda görülmektedir. Ve flat iti- barile geçen seneye nisbetle daha pa- halıya satılmaktadır, H.A in Çocuk zevk ve neşe kayna- ğıdır. Çocuğu sev. Yoksul yavruları da hatırla yılda bir lira ver Çocuk' Esirgme Kurumuna üye ol! AKŞAM 'ın tefrikası AŞKIN K Tefrika No. 75 URBANI — Büyük macera romanı — Beyoğlu mağhızalarından birinin camekânı önünde yüzünü görünce âde- ta ürktü. Korkunç bir hali vardı. Ora- ya kadar yürüdüğünü de hiç farketme- mişti. Mahaliebici dükkânının üstün- deki apartımanı görmek arzusuna ka- Pildı, Bu amele kılığında onu Rabia hanım bile görse kolay kolay tanıya- mazdı. Zaten pek yakın bir yerde bu- Tunuyordu. Hemen o tarafa yürüdü. Dükkânin önünden geçti. Kimseler yoktu, Arka sokağa geçti. Küçük apar- da ses sada yok. İşte Rabia hanımın dairesi burasıydı. Kapı kapalı. Garip şekilde yapılmış bu binanın her ka- tında yılankavi uzanan bir koridor yan taraftaki apartımanı birleştiriyor. du. Zira yanyana olan bu binalar bir mal sahibine aitti. Bu suretle insan isterse öbür tarafa da geçer ve baş- ka bir sokağa çıkabilirdi. Mahallebicinin dükkânı da sayılır. sa bu binaya üç taraftan da girilebili- yordu. Nakleden: (VA-NG) Sahte paşa yavaş yavaş yürüdü. Şim- dilik hazırlanmış bir plânı bir gayesi yoktu, Sadece sevgilisinin randevu ver- diği, başka bir erkekle seviştiği bu yer- leri, mariz bir ihtiyacın tesirile yakın- dan görmek istiyordu. Kapıya yaklaş- ta. Anahtar deliğinden baktı, Kırmızı bir halıdan başka birşey göremedi. Her halde evde kimse yoktu, zira en ufak bir çıtırdı işitilmiyordu. Yılankavi” koridorun boyunca ilerledi. Burası loş bir yerdi. Arka arkaya duran iki bina- nın ortasını ayıran kuyu gibi bir av- Tuya açılmış pencereden silik bir işik sızıyordu. Refet pencereye yaklaştı, baktı. O şimdi Rabla hanımın âparlımanının tam aksi istikametinde bulunuyordu. Tülle örtülmüş camlardan kadının odaları görünüyordu. Bin bir çeşid yas- tıkla süslenmiş, geniş alçak bir divan, Saksılarda çiçekler. Köşede tuvalet masasının üstünde zarif bir kadının bütün ihtiyacını temin edecek tuvalet takımları, lâvantalar... Herhalde Ra- bla hanım bunları kendisi için hazır- lamamıştı. Böyle şeylere alışık bir insan değildi o... Belli ki burası randevu için hazırlanmış bir yer! Pancurlar da ka- panınca bu oda sessizlik ve süküt için- de her tecessüsten âribir yuva olabi. tirdi. Erkek dalgın dalgın düşündü ve kendi kendine mırıldandı: — İyi yer bulmuşlar... Kaçması ko- lay, girmesi kolay... Üç yolu var... Dik- kati celbetmez. Lâkin gözetlemek için de kolay. Herhalde kadın önce dükkân tara- fından çıkıp gidiyor, dostu ise biraz bekledikten sonra aksi istikameti inti- hap ediyordu. Artık yerleri iyice öğrenmiş olan Re- fet tekrar sokağa çıktı, Kılığını değiş- mek üzere tünel tarafındaki apartı- manına giderken şöyle düşünüyordu: «— Onları gözetlerim,.. Herif yalnız kalınca karşısına çıkıveririm... Ah! Eğer doğru İse, bu herif tekrar Nadi- reyi kandırdı ise başına gelecekleri beklesin!» “e. Kadri efendi lokantanın peykesine büzülmüş; kadeh üzerine kadeh yu- varlıyordu. Perişan bir hali vardı. Uzaktan onu süzen «Üstad» yaklaştı: — Ey baba! Gene bir derdin var. Ne oldu? Adamcağız sarhoşlukla peltekleşen Msanile: — Ne olacak?,.. İşimden köovdilarr... Sarhoşmışım beten... Raaakı bana can veriyor... İçerrr misin birrr dane?... Son paramın şerrefile... — İkramdan vaz geç canım! Hem biz akşama bir yere davetliyiz. Haydi bizimle gel. Hem yersin bedavadan, hem de bol bol içersin. — Çalmaca ıı gene? — Yok... Hazırlık... Dur şuraya gel. Biraz hava al! Sana anlatacaklarımı dinle! Sendeliyerek kalkan ihtiyarın kolu- na girdi. Yan sokağa açılan kapının kanadını itti. Adamcağızı eşiğe oturt- tu. Kendi de yanına çöktü. Bir müddet öyle durdular, Ismarladığı sade kah- veyi içtiler. Şimdi Kadri efendinin biraz aklı başın agelmiş, dikkatle muhata- bını dinliyordu: — Bak... Biz bir yer bulduk... Bece- rirsek ucunda epey para var. Amma ihtiyatlı olmalı Zamanı zemini gözet- lemeli, girdikleri, çıktıkları yattıkları saati iyice öğrenmeli, Bunun için bir- kaç gün oralarda dolaşmak lâzım. Senden kimse şüphelenmez... Bu işi yapar misin? — Yaparım! — Brava! O halde bizimle bu akşam gelirsin. Yeri öğrenirsin. Evin hizmet- çisi ile işi pişirdik, Mehmedle beni giz- diden odasına alacak bana da arkada- şgını takdim edecek... Bu akşam keyif akşamı. İçki ve çapkınlık... O kâdar... Sen karnını doyurduktan sonra evi şöyle bir gözden geçirirsin. — Olur, Rabia hanımın hizmetçisi apartıma- nın tavan arasında fazla eşya koymak için verilen odada yatardı. Genç. canlı, güzel bir kızdı. Hanımın evinde gör- düğü aşk âlemlerini biraz kendi şah- sında tatbik etmek istemişti. Hırsız Mehmedin güzelliğine ve gençliğine kapılınca emeline erişmişti, İşte bu akşam işini bitirdikten sonra izin isie- miş erkenden çekilmiş; Rabin hanımın müşterileri için hazırlanan ziyafet ye- meklerinden, içkilerinden aşırarak oda. sında doslile üstada davet veriyordu. Bu vesile ile arkadaşı başka bir hizmet- çi kızı da öteki erkeğe prezante ede- cekti, İki çift böyle sabaha kadar hoş vakıt geçireceklerdi. İki kadın Kadri efendiyi görünce: — Bu'da neci? - diye sordular. — Bizim babalık! Birlikte işimiz vardı, Getirdik, Amma zararı yok, Bi- zi rahatsız etmez, yiyip içtikten sonra gidecek. Gülüp konuşarak aşağıda gördüğü şekilde süslediği küçük masanın ba- Şina geçtiler. Çoktandır bu kadar iyi yemekten mahrum olan ihtiyarcık oburlar gibi yutuyor ve içiyordu. (Arkası var) a z ze anl