EN AŞKLAR TE> 14 Temmuz 1886 da kırk bin kişi- lik ordu Longohamp sahasına top- Janmıştı; topçular, süvariler, piyade- ler safı harb nizamında sıralan- mışlar, geçid resminin zamanını bek- diyorlardı. Halk ta, sabahın altısm- dan itibaren Longehamp'na akın et- meğe , başlamıştı; at kişnemlerine karışan kılıç ve, mahmuz şıkırtıları duyuldukça halkın yüreğine sevinç doluyor, alayların önündeki bay- raklar dalgalandıkça halkın göğsü gururla kabanyordn. Meydanı ve tribünleri dolduran halk ta bir şey bekliyordu. Saat on beş buçukta doğu tarafın- da bir müfreze sipahi belirdi; sipahi- lerin yirmi beş adım kadar gerisin- de on beş general, yabancı devlet ataşemiliterleri, dört yüz kadar su- bay, onların arasında da yağız bir süvari göründü: Fransa ordusu ku- mandanı, Harbiye Nazırı general Boulanger... General pembe kazmir külotü, kıpkırmızi ceketi ile, kalaba- hğın ortasında bir alev gibi yükse liyordu. Mavi gözlerinde şimşekler çakan, ipek kılı sarı sakalında tenyerinin' altın renkleri parlayan Boulanger, iri yapılı, gürbüz, dinç, güzel bir erkekti; ordunun en usta binicisi idi. Durmadan at oynatarak &skeri teftiş etti, sonra tribünlere doğru ilerledi, milleti kılıç sallıyarak selâmladı. Koca meydanı dolduran halk, bir ağızdan (haykırdı, Paris dev tek bir vücud kesilmişti sanki, sanki bu haykırış tek bir yö- rekten kopmuş, Fransa hududlarını kaplamış, bütün eyaletlere, şehirle- re, kasabalara ve köylere yayılmıştı: «Yaşasın Boulanger», * “ Boulanger, 1870 den sonra Fran- sayı ordusuna kavuşturan kahre- mandı. Milletin kalbinde intikam arzusu yanmıyordu, Alsace - Lorraine acısı henüz gönüllerdeydi, ordunun başına geçen Boulanger, bu acıyı din- direcek, milletin intikamını alacak ve belki de bir gün Alsace - Loraine... İşte bu ümid yedisinden yetmişine kadar bütün Fransızları Boulange'ye bağlamıştı. Boulanger tahsilini Saint - Cyr'de bitirmiş, çabuk terfi edebilmek için rahat işlere yanaşmamış, evvelâ İtal- ya seferine iştirak etmiş, sonra Ko- şenşine gitmiş, yirmi beş yaşında bir eyaletin kumandanı olmuştu. 1870 harbi patlayınca soluğu Fransada almış, her harbde de yaralanmış, ce- sur, merd, yılmaz bir askerdi. Kırk sekiz yaşında general oldu; ordunun en genç generaliydi. Şubat 1686 da Harbiye Nezaretine getirildi. İngildiz . generellerinden Wolseby, Boulanger için diyor ki: «Fransa efkârı umumiyesine soluk aldırdı, Alman efkârım soluksuz bi- raktı, Fransa ordusunu tamamnile 14- lah etti, » Halk Harbiye Nezareti işlerile ya- kından alâkadar olmağa salat mİ bile toptan, tüfekten ve tabiatile general Bculanger” “ sediliyordu. Bir gece lin Bi Priest'de söz generalden açıldı: — Kolonel Lebel'in icad #ttiği tü- feği prduya kabul etmesi yüksek ze- kâse en büyük bir'delil teşkil eder. Herkes bunu tasdik ediyordu. Ge- neral Harbiye Nazırı oluncaya ka- dar teknik büro, Lebelin tüfeğine kulak asmamıştı, halbuki bu tüfek General Boula ile Margueritte Bonnemains Yazan : Selâmi İzzet Sedes iki ağaç kütüğünü delip geçtikten sonra bir zırh parçasını parçala- mıştı, — Boulanger, Fransayı ihya etti doğrusu; öyle değil mi Margueritte?.. Suali sonra kontesti. Margueritte de, kerliferli, enine boyuna, met tenli, badem gözlü, yirmi sekiz yaşın- da bif kadındı. Sonzamanlarda, gü- nün adamı olan generale omuz silk- mekle meşhur olmuştu . Kontesin Süsline gene dudak büktü: — Nerede ise Fransayı o kurdu di- yeceksiniz!.. Tam bu sirada odaya Boulanger girdi, takdim ettiler: — Vikontes de Bonnemains... General kendinden on dokuz yaş küçük olar kadının elini tuttu ve bir daha bu küçük eli bırakmadı.. * ” 14 Temmuz geçid resminden son- Ta mebusları korku aldı; gazeteler generale hücuma başladılar; general söylenenlere, yazılanlara kulaklarını tıkamış, gözlerini kapamıştı, çalışı- yordu o. Geçid resminden iki gün sonra, gece saat onda «Orduevi; nin açılma törenini yaptı, Daha arabası caddenin beşında © görününce halk «yaşasın Boulanger> çığlığını bastı, arabaya doğru koştu, atları çözdü ve arabayı Orduevinin kapısına kadar çekti ve dönüşte, gene ârabâsını çe- kerek kendi evine kadar götürdüler. Ordnevinden çıkan ihtiyar askerler aralarında şöyle konuşuyorlardı: — Böyle alkışlanan bir insan da- ha gördük. İmparator oldu. 1887 de bir matbaa Boulanger'nin resimlerinden mürekkep bir albüm yaptı; Harbiye Nazırı bu işi hoş gör- medi amma para verdi, kısa bir za- manda Fransaya Boulanger'nin beş milyon resmi dağıldı. * ” 21 Nisan 1887 de Alman hududun- da bir hadise oldu. Herkes harp çi- kacağına emindi. Fakat mecliste uzun münakaşalardan sonra sulhün idamesine karar verildi. Kabine düş- tü. Acaba açıkta kalan Boulanger ne yapacaktı? Öyle başıboş bırakıla- câk bir adam değildi; Clermont - Ferand'na sürdüler. Trene binmek üzere gara gelen general geçecek yol bulamadı. Garda iğne alılsa yere düşmiyecekti. Halk tepinip haykın- yor, Boulanger'yi bırakmak istemi- yordu: «Yaşasın Boulanger!..> Tren sekizde hareket edecekti, do- küz olmuş kalkamamıştı. Bin bir bhi- leye başvurup generali lokomotife bindirdiler, Halk demiryoluna yattı. Bir saat te raylara uzananları kal nger dırmak için uğraştılar, niahyet tren kalktı, » Pariste siyasi skandaller neticesi kabineler düşüyor, Boulanger men- fasında rahat durmüyor, kâh Kaça- mak yapıp Parise geliyor, İsviçreye gi- diyor, Bonapart taraftarlarile anla- şıyor, - Jeröme Napoldon ile görüşü- yordu. Boulanger'nin mebus olmasına imkân yoktu, buna rağmen yüz bin rey aldı. Boulanger artık çok olu- yordu, tekaüde sevk ettiler. Bundan daha beter budalalık ya- pılamazdı. Tekaüde sevk edilen Boulanger mebus intihab edilmek hakkını kazandı. Artık asker değil, Bulanjizma partisinin şefi. diktatör namzedi idi. Uzös düşesi Boulanger- nin emrine üç milyon altın frank verdi. Boulanger yüz yetmiş iki bin reyle mebus oldu. 4 Haziran 1888 de kürsüye çıktı. Meclisin feshini, teşki- lâtı esasiyenin tadilini, âyanın lâğ- yını istedi. Nazırlar, mebuslardan in- tihab edilmiyecek ve yalnız devlet relsine karşı mesul olacaklardı. Mecliste gürültü koptu, reis hay- kırdı: — Napoldon sizin yaşınızda iken ölmüştü! Boulangerye hakaret ettiler, ge- neral reis Floguet'yi düelloya çağır- dı, vuruştular, general yaralandı. Ya- | tağında yatarken hükümet kısmi in- tihab yapmağa kalktı. Bunu haber slan general yatağından frladı, s0- kağa çıktı. 27 İkincikânun 1889 intihabatı Fransa tarihinde misli pek görülme- miş bir intihabdır. Sokaklarda mürur ubur durmuş, -yollar hınçahınç dol muştu. Gece saat önda reyler tasnif edildi. Boulanger İki yüz kırk iki bin rey almıştı. Arkadaşları Duründ lo- kantasında generali bulup müjdeyi verdiler. Halk sel gibi akarak lokan- tanın önüne toplandı: — Saraya!.. Saraya!... diye haykı- nyorlardı. Döroülöde: — İşitiyor musuhuz? dedi. Bir ke- lime söyleyiniz gerieralim derhal yü- rürüz. Böülanger tek Kelime (söylemedi, hususi dairesine girdi. Orada badem gözlü, uzun kümral saçlı bir kadın vardı. 1886 da tanıdığı Margueritte Bönnemains'den bir daha âaynlma- mıştı. Kadın generalin dizlerine ka- pandı, kollarını erkeğinin omuzları- na doğru kaldırdı, sarıldı ve sordu: — Gidecek misin? — Nasıl istersen. — Gitme; gittiğini istemiyorum. Sen benimsin, yalnız benimsin... Hal- buki gidersen beni kaybedersin, unu- tursun beni, Kadının gözlerinin önüne Napoldon geliyor, Tosephine'i, Mârie - Loulse'i, Valewska'yı düşünüyordu. Boulanger imparator olursa muhakkak onu unuturdu: «Gitmel.> Eoulanger de kadına delicesine Roçhefort haber verdi: — Saat on bir buçuk oldu gene- Talim. Boulanger kulak asmadı... Gece ya- risi... Biraz sonra Georges Thiğbaud mırıldandı: — Gece yarısını beş geçiyor; beş dakikadan beri Bulanjizma düşmeğe başladı. Fransa bir şefe kavuştuğunu san- mıştı, halbuki Bulanger biçare bir | yok bahasına veya küçük bir parâ ile Almanyaya kesilmiş piliç, > Tra kya me kt upları tavuk, hindi sevkediliyor Trakyanın her tarafında mektep ve Edirne (Akşam) — Damizhkta kul- Janılmıyan tavuk, piliç ve hindilerin Almanyaya sevkedilmesi köylüler ve yetiştiriciler arasında hemen faydalı tesirini göstermiştir. Şimdiye kadar köylü, yetiştirdiğini satıyordu. Çok yetiştirmek ve bunlar- la uğraşmak kendisini fazla ilgilen- dirmezdi. Çünkü piyasaya ne kadar çok tavuk çıkarılırsa vasıtalar onun kıymetini o nisbette düşürür, hattâ şehire göndermeden elinden kapar- lardı. Kesilmiş tavuk ihracatı ilk adımını atmağ başladıktan sonra her yerde hissedilir canlı bir hareket başlamış- tır. Çünkü büsuretle köylü ile alıcı arasıra bulunan ve köylünün aley- hine çalışan vasıtalar aradan kalk- mış, köylü ile alıcı karşı karşıya gel- miş, fiatler iyibir şekil almış ola- caktır. Köylüler ve yetiştiriciler mem- nundurlar. Komşu memleketlerde yıllardanbe- ri yapılan tavuk ihracatı bu memle- ktelere ve bu işlerle uğraşanlara pek büyük kâr temin etmiş ev ve âile eko- nomisi bununla kurulmuştur. Bulga- ristanda bu tarzda çalışmalar ile beş senede tavuk ihracatı senede (1000) vagona “xe yumurta ihracatı da evvel- ki senelerin iki misline çıkarılmıştır. Tavuk yetiştirleiliği üzerinde çoktan | ilk adımını atmış olan Trakya köy- lüleri bu mahreç temin edildikten | sonra çalışmalarını daha ziyade art- tıracak ve genişletecektir. Trakya köylerinin bü verimli işe şimdiden hazırlarımaları tavuklarını iyi beslemeleri ve yok bahasına elle- rinden, piliçleri çıkarmamak için de Onları Haziran sonundan evvel satı- şa çıkarmamaları kendilerine büyük | menfaat tömin edeceğinde şübhe yok- tur, Esas şudur ki, vasıtasız, Trakya için demiryolu ve asfalt şose boyları- na. gelmeli, teşkilâ yapmalı, satış ve besleme merkezleri göstermeli ve bunları köylü ve halka duyurmalıdır. O vakit iyi para getiren bu akış fayda verir. Bir yandanda çoğaltma işle- Ti de genişlemeğe başlar ve üretme teşkilât altına alınır. âşıktan başka bir şey değildi... Hükümelin yapacağı bir tek şey vardı: Bulanger'yi tevkif etmek... Bunu haber alan general, sevgilisi ile beraber Brüksele oradan da Jerseye gitti. Perde kapanmış, Bulanjizma son nefesini vermişti. Temmuz 1891... Jerseyde büyük bir bahçe; ağaçla- rın altında dal kadar ince bir kadın geniş omuzlu bir erkeğe dayanmış, sendeliye sendeliye yürüyor, Verem- le kemirilen Margueritte son günle- rini yaşıyor. 5 Temmuzda yatağından kalka- madı, 14, 15, 16 temmuzda, general sevgilisinin başucundan ayrılamadı. elini elinde bırakmadı. 16 Temmuz- da Margueritte öldü. Generâl mezar taşına şunu yazdırdı: Margueritte. 19 Birincikânun 1855 - 16 Temmuz 1891, Yakında görüşürüz.» Halkevi binaları inşa Generalin hayatı artık bir çöldü. edilmektedir Z “ ? | Trakyada yapılan ilk mekteplerden birinin temeli atılırken Edirne mezbahasında ıslahat Edirne belediyesi, -mezbahasında gereken fenni tadilât ve tesisatı yap- mak üzere faaliyete geçmiştir. Ez cümle et dinlendirme yerleri bu ayın sonuna kadar ikmal edilecek, soğuk hava deposu ile buz fabrikası inşaatı da en kısa bir zamanda bitirilecektir. Belediyemizin yapacağı soğuk hava deposu muhitimizin en mütekâmil biz müessesesi olacaktır. Belediyemiz bu iş için bütçesine yirmi bin küsur lira tahsisat koymuş bulunmaktadır. Trakyada inşaat faaliyeti Bu yıl Lüleburgaz merkezinde, ye- ni plân üzerinden bir ortamektep ya- pılacaktır. Bu mektebin yapılması için mahallinde kurulan cemiyet ve- rimli bir tarzda çalışmaktadır. “ Ayrıca Kırklareli umumi meclisi bu işe para vermek suretile yardıma ka- rat vermiştir. Bundan başka Babaes- kide beş dershaneli yeni mektebe baş- lanması ve iki yıl içerisinde bitirli- mesi de kararlaştırılmıştır. Öğrendiğime göre Çorlu, Malkara ve Vize kaza merkezlerinde de beşer dershaneli okullar bu sene tamamlan- mış olacaktır. Babüeski Halkevi yapısı en iyi bir tarzda ve asfalt şose üzerinde bii- mek üzeredir. Lüleburgazda da birer Halkevleri inşaatına devam ediliyor. Kırklareli, Vize, Biga ve Gelibolu Halkevleri nişaatına devam ediliyor. Öğrendiğime göre, Kırklareli, Mel- kâra, Yenice hükümet konakları mü- teahhidlerine ihale olunmuştur. Uzu köprü hükümet konağı ise bütün dâ- ireleri içine almak üzere çatı altına alınmış bulunuyor. Hükümet konağının tamamı 17 Ni- sanda ihale edilmek Üzere askıdadır. İ Ezine, Hayrebolü, Lâpseki hükümet konakları 1939 yeni plânına dahildir. Trakyada arteziyenler gittikçe ge nişliyor. Umumi toplantılarını yap- miş olan Trakya vilâyetlerinin umu- mi meblisleri bütçelerine arteziyenler için az, çok para koymuşlardır. Ma- halli belediyelerin de Nisan bütçele- rinde koyacakları yardım paralarile bu birlik şeklinde arteziyen takımları tamamlanacaktır. Su ve arteziyen işi 'Trakyanın büyük işleri arasındadır. ra Uğruna her şeyi feda ettiği kadın artık onu bırakmıştı. Boulanger ruh- suz bir cesed gibi yaşıyordu. Gözle- rinin. önünde gece gündüz, Mar- gueritte'in hayali vardı: Uyuyâmı yor, .daldığı zaman da rüyasına Margueritte giriyordu. Bir e Napolâon - Bonaparte' bir emrini okudu: «Bir asker ruh ger İ tarıma dayanmalıdır. Acıdan kurtuk mak için kendini öldürmek, geli gelmeden harb meydanından kaçmak demektir». General kitabı kapadı, düşündül «Ben hâlâ asker miyim?...» ” “ 30 Eylâl 1891 de Margueritte'in mezarı Üstünde generalin cesedini buldular. Mezar taşına yazılacak Xi- tabeyi hazırlanış, elle yazıp birak” muşta: «Georges. 29 nisan 1837 - 30 Eyi 1891. İki buçuk ay sensiz yaşayabik dim mi?>