POLİTİKA B. Mussolini'nin son nutku Çekoslovakya meselesinin ikinci defa doğurduğu harp tehlikesi Ro- manyanın Almanya ile iktisadi bir munhede ile anlaşması üzerine bertaraf olduktan sonra bütün dünya politikasının nazarları tekrar Akdeniz hav- zasına çevrilmiştir. Çünkü Almanya yeni bir nazariye ile kendisine hayat sahası (espace vitale) addettiği orta ve şarki Avrupada hayli tatmin edil. miş olduğundan şimdi de İtalyonın hayati ehemmiyet verdiği kendi saha- sında tatmin edilmek istiyeceği bekleniyordu. B. Mussolini faşizmin teessüsünün yirminci yılı münasebetile söyledi- ği nutukta Almauyanın hayat sahası mazariyesini aynen kullanmış ve coğrafya, tarih, politika ve askerlik noktalarından Akdeniz İtiya için hayat sahası olduğunu tasrih etmiştir. Şu kadar var ki, bu denizin bir kolu olan Adriyatikte gene İtalyanın menafii mütefevvik olmakla beraber iki sene “ evvel Belgradda imzalanan İtalyan - Yugoslav anlaşması ile bu denizin sa- hillerinde Slovakyanın da hakkı tanınmış ve bu suretle sulhun korunmuş ol- duğunu da ilâve etmiştir. B. Mussolini İtalyanın Akdenizde Fransadan neler istediğini de bu münasebetle tasrih etmiştir. Mussolini İngiltere ile malüm anlaşmayı tas- dik ve tatbik ettikten sonra Cenovaya yaptığı seyahatte Fransa ile İtal. yanın arasında mukarenete başlıca mâni İspanya meselesi olduğunu söyle- miş olduğunu hatırlatmış ve «solların faşizmin ölümü olacağın bekledik- leri Madridin komünizmin mezarı olması mukadder olması ile. bu seddin ortadan kalktığını ve lâkin İtalyanın Pransadan başka talepleri de bulun- duğunu anlatmıştır. Çekoslovakya meselesi ilk defa Avrupa sulhünü tehdid edip telâşa dü- şen İngiliz Başvekili B. Hitler ile görüşmek üzere Berchtesgaden'e koştuğu bir sırada İtalya da Fransaya bir nota verip Tunusa, Cibutiye ve Süveyş kanalı idaresine ald taleblerini tasrih etmişti, O zaman gürültüye gelen bu talepleri B. Mussolini şimdi mahsus surette hatırlatmıştır. İtalyanın Fransaya karşı kin bağlamasının asıl sebebini Mösyo Musso- Tini izah etmemiş İse de nutkuna neşri tesadüf eden meşhur İtalyan gaze- tecisi Gaydanın bir İngiliz gazetesine verdiği beyanatta bu nokta tasrih edil. miştir, 1935 senesinde B. Lâyal tarafından Romada imzalanan muahedeye ilâve edilen bir gizli mektupta Fransa İtalyayı Habeşistanı dilediği gibi Katırın bulduğu servet Katır yedi, içti; gezdi, tozdu; yük taşımadı, tombul sağrısında düğümlü kamçılar şaklamadı. O kadar! Vaktile, Amerikada sefil bir işçi- nin katırı, çölde, açlıktan biraz kök bulmak için eşinirken meydana bir altın damarı çıkarmış, Rençber bu katırın bulduğu damar sayesinde milyarder olmuş. Şimdi dünyanın en zengin ailesi bu rençberin torunları imiş... . Ben bu katıra, katırcığa acıdım, Zavallı hayvanın bulduğu maden“ den istifadesi, nihayet, bir ot, saman va arpa bolluğudur. Tok ölmüş ola- bilir; o kadar... Bu cihet de şüpheli ya. Altın damarını bulan serserinin, sevincinden, ilk kasabaya erişmek için çalakamçı, katırı o gün çatlatma” dığı ne malüm? Farzedelim Ki, çatlatmadı. Kalıra da acıdı, sevgi, saygı, minnettarlık duydu. Somaki mermerden bir ahır yaptı duvarlarına yeşil oçühalar kaplattı; gümüş yemliğine arpanın dolgununu, yoncanın semizini, otun tazesini koydu ve sulağına Karakulak nevinden suyun hünkârlara lâyık ola- nımı doldurdu. Başka? O kadar! Katır yedi, içti. Katır gezdi, tozdu. Katır yük taşımadı; tombul sağrısında düğümlü kırbaç- zapletmekte serbes bırakıldığı halde sonradan Habeş meselesi yüzünden Milletler Cemiyetinin kararlaştırmış olduğu zecri tedbirlere iştirak etmiş- tir. İtalya bu ihaneti unutamıyor. Maahaza Fransadan neler istediğini bir daha hem de sakin bir havada tasrih etmiştir. dadır. Sözün sırası şimdi Fransa- AKŞAM Otomobil, Otomobil, Oto... Son çıkan istatistiklere göre 1 ikin- cikânun 1939 senesinde yeryüzünde ne kadar otomobil varmış biliyor mu- sunuz? Havsalanın kolay kolay alaca- gı bir rakam değil: 43,078,630!... Bu kırk üç milyon yetmiş sekiz bin altı yüz otuz otomobilden 30 milyonu Ame- aikan markalıdır. Amerikada beş kişiye bir otomobil düşüyor. Eğer Amerikalıların bizzat kullandıkları otomobiller hesaba ka- tılmıyacak olursa, yeryüzünde 137 ki- şiye bir otomobil düşecek, Bugün vasati bir hesapl yeryüzün- de 48 kişiye bir otomobil düşmektedir. Şöhret ve yaş Eğer şairseniz şaheserinizi 30 yaşı- na basmadan yazabilirsiniz, ondan sonra ümidi kesiniz. Astronomlar an- cak 43 yaşından sonra meşhur olur. lar. Son çıkan bir istatistik yaş ve şöh- reti şöyle tasnif ediyor: Şimi bilginleri: 28-32 — Fizik bilgin- leri: 30-34 — Riyaziyeciler: 34-38 — Astronomlar; 43-47 — Mucldler; 31-33 muharrirler: 33-37. Fonografın mucidi Toma Edison ayni sene İçinde yüz dört şey icad et- ti. 35 yaşındaydı. Çin âdetleri Çindeki âdetler başka memleketle- rin âdellerine hiç uymaz. Nezaketleri Avrupa nezaketile taban tabana zıttır. Bir Çinliye bir hediye verdiğiniz za- man, size hediyeyi kaça aldığmı sor- mazsa terbiyesizlik etmiş olur, Hedi- yenin kaça alındığını sormak nezaket eseridir. Bir Çinli, bir ahpabına konuk gitti- ği zaman kendiliğinden kalk , Ev sahibinin kendisini yemeğe alıkoyma- sıni bekler ve bu teklif karşısında ka- lınca kalkıp gider, Ölüm halinde hasta olan bir Çinli misafir kabul eder. Katı düşekte ya- tar, yastığını başının değil, boynunun altina koyar. Düğüne davet edilen Çinli, kendi hissesine düşen parayı verir, İhtiyarlar En çok ihtiyar bulunan memleket Bulgaristandır. Bulgaristandan son- ra ihtiyarlık rekoru bizde, Türkiyede 150 yaşında 30 kişi, doksanı aşan 6.240 kişi vardır. Kolümbiyada 311, Brezilyada 140, İsveçte 65, Belçikada 25, Almanyada 2 kişi yüz yaşındadır. m m m a e m m e ği Petro adında biri yakalandı, üzerinde 10 paket heroin bulundu Petro adında biri Taksim civarın- da Tulumba sokağında dolaşırken polisler Okendisinden şüphelenerek yakalamışlardır. Karakolda Petto- nun Üzeri aranınca on paket heroin bulunmuştur. Heroinler müsadere edilmiş, Petronun bunları nereden aldığının ve kimlere sattığının tesbi- ti için tahkikata girişilmiştir. Dilenciliği meslek haline getirenlerle mücadele Şehrimizde son günlerde dileneller çok artmıştır. Dilencilerden bir kısmı sağlam, dinç insanlar oldukları hal- de bunlar İstanbulu muhtelif mınta- kalara taksim ederek sıra ile her gün | birer semtte dolaşmaktadırlar, Bele- diye, şehirdeki dilencileri ortadan kaldırmak için yeni bazı tedbirler İngiliz sefareti baştercümanı Fitzmaurice vefat etti İstibdad devrinin sonlarında ve meşrutiyet zamanında İngilterenin İstanbul sefareti baştercümanı sıfa- tile Şark işlerinde mühim roller oy- namış Fitz maurice 73 yaşında Ola- rak Londrada vefat etmiştir. Aslen Irâlandalı olan bu İngiliz diplomatı 1888 senesinde Şarktaki İngiliz konsolos servisine dahil oldu- ğu zaman diğer meslektaşlarının hi- Iâfına olarak türkçeye fevkalâde ehemmiyet vermiştir. Türkçeyi şive- lerile en iyi bilen bir İngiliz diplomatı idi. Fakat türkçeye bu muhabbeti siyasi teveccüh doğurmamış olduğun- dan daha ziyade Türk olmıyan un- surları himayeye gayretini sarfet- mişti, Trablusgarp harbinde burada ge- nerâl konsolos idi. Son hizmeti İn- Biltere Bahriye nezarefi intellicens servisinde müşavirlik olmuştur, lar şaklamadı, temiz ağzında paslı gemler köpüklerimedi. O kadar! Ve bir gün fazla yağlanmaktan ni- Yazan: Refik Halid kel nallarını dikti ve sahibinin mil yonlarına gözleri açık, mürd olup gitti. Dünyadaki zevki, gevrek başaklar çiğnemek, sütlü yallar sümürmek ve hilesiz pınar suları içmekten, timar görüp yük taşımamaktan ibaret kaldı. Altın sesinin âhengini bile seze- medi, Daha fenası var: Cinsiyet zev- kini süremedi. Doğuramaz, doğurta- maz, evlâd ve iyal sahibi olamazdı. Çöplükte bulduğu inciyi dört buğday tanesine değişen horozdan daha bahtsızdı, Za o horoz buğday lane- lerinden üçünü tavuğuna yedirmiş, sonra da dişisi tüylerini kabartıp tu- valetini yaparken o, yüksek bir yere çıkıp neşeli sesile, kendi çöplüğünde doğan güneşi ve doğücak civciylerini selâmlamıştır. Ben bu katıra, katırcığa acıdım! ... Fakat, sonra düşündüm: Katır sağ olsa ve dile gelebilseydi, dudakların- da acı bir sırıtkanlıkla o yersiz sözle- rime cevab verebilir, bana, bu mu- harrire, muharrirciğe O acırdı: «— Sen, derdi, benden daha baht- sızsın. Fikir ve sanatça çok zengin olmayan bir ülkede kafanı eştin, bir damara rasgeldin. Hattâ sen bu da- mardan çıkardığını kendi elinle ayık- | ladın, eledin, yıkadın, işlettin, işik dattın. Vatandaşların da - benim $a“ hibimin hağtleri gibi - madenden, iyi kötü, istifade etti; hoşlandı, gül dü, düşündü. Fakat sen benim kadas da huzurdan, Tefahtan, bolluktan faydalanamadın, sırtındaki yükten kurtulamadın. Ben, hiç olmazsa, yar rın aç kalmak kaygusundan uzak, çocuk yetiştirmek endişesine yaban» cı, vücud rahalını, gönül ferahlığını buldum; kendi yurdumda ve kendi ahırımda, keyfimce eşindim, Senin ise, talih, boynuna yularını doladı, arkandan bir tekme vurdu. Arkadaş» ların yeşil ovalarda kıç atıp kuyruk sallarlarken sen kuru çöllerde, başın eğik, kuyruğun düşük, kararsız ve kara hülyalı, dönüp dolaştın, yad memleketlerde bir tutam devedikeni koparabilmek için gene, fikir dama- rını işletmeğe çalıştın; ışıldatmağa çabaladın. Şimdi de geldin, karşına alnının terile ve beyninin kanile beş, on mangır kazanmanı çok görenler, yaygara koparan yağmacılar zuhur etti, İşte, onun İçindir ki asıl bedbahf ve - sizlerin kullandığınız mânada « asıl katır sana derler!> Gümrük tarifelerinde tenzilât fikri ge Alman nm kadin ya müddet zarfında fabrikalardaki gördükle- sini, neler yapılması lâzimçeldiğini İktisad Vekiletine bildirecektir. Vakia kadın ç0- raplarını ıslah etmek için şimdiye kadar bir çok tedkikler ve standardizasyon ni #amnamesi yapılmıştı. Fakat bir çok fab- rikaların bu nizamnameye riayet elime dikleri anlaşılıyor, Alman mütehassısının raporuna göre de yeni bir nizamname da“ ha yapılacak olursa, çorap nizamnamele- Finin mikdarı artacaktır. Acaba bu işi düzeltmek için, bol bol nizamnameler Çi- karmak kâfi midir? En faydalı ve kati tedbir ne olabilir? Birce çorap ve diğer yerli mallarını 18- lah etmek için en kuvvetli tedbirlerden biri gümrük tarifeleridir. Bugünkü güm- rük tarifeleri, barada yapdan çorapları kâfi derecede himaye etmektedir. Çorap fabrikaları gümrük bimayelerinden östi- fade ederek iç pazara hükim oldukları için mallarını ıslah etmeğe sebeb görmü- yorlar. Çünkü nasıl olsa yaptıkları mallar satılıyor, Sağlam da olsa, sağlam olmasa da, çene bu çorapları almağa mecburuz. Bu itibarla bir korkuları, endişe edecek- leri bir rakib yoktur. Haibuki gümrük tarifelerinde, dışarıdan gelen Amerika ve Avrupa çoraplarına kar- gı tenzilât yapılsa, yerli fabrikalar karşı larında müthiş bir rakib göreceklerdir. O zaman yerli fabrikalar Avrupa ve Ameri- ka çorabi gibi çorap yapmak için tedbir. ler ittihaz edeceklerdir. Bu suretle yerli çoraplar, batlâ diğer yerli mallar da ka- Hite itibarie islah edilecektir. Himayelerin ve gümrük tarifelerinin iç pazarı, tamamile yerli fabrikalara teslim elmesindeki mahxurlardan biri de budur. Fabrikatör, meydanı boş bulduğu için, ma- kn kalitesini bozar, daha fazla masraf ederek kaliteyi uslah etmeğe mecbar ol- maz. Halbuki yerli malını islah etmek için rekabet kanunlarına sed çeken gümrük tarifelerini tenzil etmeği düşünmeliyiz. Tarifelerde tenzilât yapmak, fabrika- törlerin endişe etliği gibi, yerli fabrika- ları himaye etmemek değildir. Bilâkis yerli fabrikaları, rekabet kanunlarından istifade ederek daha ziyade tekemmüle doğru gider, Bugünkü şerait altında ol- duğu yerde kalmıştır. — Hüseyin Avni —— —&x—— İstanbul - Mudanya ilkbahar tarifesi hazırlandı İstanbul - Mudanya hattının ilkba» har tarifesi hazırlanmıştır; 15 nisan- dan itibaren tatbik edilmeğe başlana- caktır. Yeni tarifede Mudanyaya her gün vapur vardır. İstanbuldan hare- ket 8,45 ve Mudanyadan kalkışda IT dir. Aynca cumartesi günleri 12,20 de Mudanyaya bir vapur kalka- caktır. İlkbahar tarifesi 15 mayısa kadar devam edecek, sonra yaz tarifesinin tatbikine başlanacaktır. Yaz tarife- sinde cumartesi, pazar günleri Mu- danyaya ve pazartesi günleri de Mu- danyadan İstanbula fazla vapur kal- dırlacaktır, j GÜNÜN ANSİKLOPEDİ İ Ege mıntakasını tehdid eden ÇEKİRGELER Urfa civarında birkaç sene evvel yapılan mücadelede yığılan çekirgeler ve mücadele için konan çinko hattı görülüyor ge mıntakasında çekirge salgi- nı tehlikesi olduğu haber verili. yar. Ziraat için en müthiş belâlardan bi- ri çekirge akımıdır. Böcekler, bulut ha- linde yağarlar; tarlalarda ne bulur- larsa yutmaktan mâada diğer böcek- leri de mideye indirirler. Çekirge, uzun ve kuvvetli bacakları sayesinde fevkalâde yükseğe sıçrar. Bir insan kendi boyuna nisbetle çö kirge derecesinde hoplıyabilse, minare kadar yükselmesi lâzımdır; dört beş hamlede de, köprüden Fatihe varması icap eder. Çekirgenin kanadları da var- dır. Erkekleri, ön kanadlarını biribiri- ne sürtmek suretile ses çıkarır ve dişi» sini yanına çağırır. Avuçta tutulan çe- kirge kanadlarını kımıldatamadığı için cırlayamaz. Çeneleri pek kuvvet. li olan bu böcekler, yakaladıklarını ko parırlar, Bizim memlekette rasladığımız çe- kirgelerin dört misli büyükleri vardır ki, Asya ve Afrikada yaşarlar, Çekirgeler, bulut halinde geldikleri zaman, güneşi bile örterler. Halk kor. ku ile duaya başlar. Tarlalarında öte- beri sallıyarak konmamasını temine uğraşırlar. Fakat böcekler, çak geçme- den yağar ve yerleri battaniye gibi kaplar. Ne bulursa süpürür, yer, biti- rir, Pek kısa bir zaman sonra o yem- yeşil tarlalar tanınmıyacak bir hal al. mıştar. Çekirgelerin yolu üzerine büyük bir su çıkarsa, öndekiler kendilerini su sathına atarir, Biribirlerine tutunur, köprü teşkil ederler, Arkadan gelenler bunlara basarak sıçrar. 15 mil öle deki bir gemiye saldırdıkları bile gö- rülmüştür. Çekirgeler. tabil zamanlarda, tarla. larda münferid olarak yaşarlar. Bun- ların neden birdenbire fence tesbit edilememiştir. İstilâ sene» lerinin ne vakıt olduğu da malüm de- ğildir. Dişi çekirge, vücudünün arkasında- ki bacak gibi bir uzviyeti toprak ara» sındaki çatlağa sokarak beyaz ve yu- muşak yumurtaları bırakır. Yavru zu- hur edince evvelâ kanadsızdır. Ve dişi. lerinin yumurta cihazları yoktur. Bü- yümeleri esnasında bu uzviyetler hasil olur. Çekirgeler, ekseriya çöllerde yan şamağı tercih ederler. Zira milyonla bıraktıkları yumurtalar İçin buraları daha elverişlidir. Çöl halkı arasında çekirgeleri kı- zartıp ezip una batırarak yiyenler var- dır. Eskiden böcek yiyenler daha çok- tu. Medeniyet ilerledikçe, eşeli en miktarı arttıkça çekirge de Kümeyle kondukları yerlerde çekir. © geleri toplayıp yığın haline getirdik- ten sonra yakmak suretile mücadele edilir, . 787 esnaf tecziye edildi Adalarda 16, Beyoğlunda 71 esnaf ve halk Belediye nizamatına riayet- sizliğinden dolayi tecziye edilmiştir, Beyoğlunda ceza görenlerden biri ye Te tükürdüğü için ceza görmüştür. vi / i l