sanı:e p AM Kırk yıl evvelkiler Piyasadaki kemaniler, kemençeciler Bir vaktin kemani Kör Sebuhu, çırağı Serçe Tevfik öbür dünyaya gö- çetmiş. Lavtac mbo. gâzelhan Arap İbrahim, kemençecileri Akribaz gürle- yip gitmiş, Lavtacı şair Serkisin oğlu- nun takımından eser kalmamış. Kör Civan, kardeşleri udi Andon, hanen- de Hristo darmadağınık; bunların ke Vasil ölede beride çalıyor şöhret bulmada, asa sazendeldri için- anı kemani Ağa idi © bu hazrettir) mençet yüz an basan, Kuledibindeki hud gazinosunda çalmışlardı Sofi Yahudi Esti rın erine refakat etmişlerdön dardı, Kır bıyıklı, yumruk gırllaklı, sıska iri kemikli, yagız bir adamdı. Ad: ustaya çıkmışlardan; ay- ni zamanda da kart ve çehre züğürdü ya, küçük hanfendilere, gelin hanfen- dilere meşka da giderdi 314, nelerinde İstanbulda re vaç bulan, şimdilerdeki radyo gibi, büyük konaklardan küçük evlere ka- dar girmiş olan fonografın silindirle- rinde alaturka ahenk olarak ilk işiti- len kemani Ağa'nın sabahi, yegâh, se- gâh taksimleridir. Beyoğlundaki Bonmarşeden, Vezne- cilerdeki makineci Salimden, Birin- ci Belediye dairesini geçtikten sonra” ki Necatiden bu kovanlar adedi gü- müş Mecidiyeye alınırdı. Çalınırken yaşlılar avu kulaklarının arka- sında hayran hayran dinler, gençler ise kaçacak delik arardı nde bostan dolabı g ara ezginlik vericilik, si- nirler uşturuculuk, uyuku davet edicilik vardı. Çoluk çocuğu ninni gi- bi uyutur, kapı diplerine diz çökmüş Olan kalfaları esnete esnete haleder, Arap bacıları horul horul borulda- turdı Mübarek narkotik mi narkotik... gibi deri Tatyos, hakikaten üstadlardandır. Taksime girişince erbabı: (Bülün mâ- kamat üzere revan, elhak yegâne za- man) derlerdi, (Denizde kum, bunda usul) denilirdi. Boş lâfta değil, adamcağız, sahiden üstadlardan, Bestelediği kaç tane pes- revi, semsisi, şarkıları mevcud; hâlâ da ıyor. Gür ve çatık kaslı, pos ve düşük bı- yıklı, orta boylu, tıknaz, kılık kıyafeti kalender ve alabarda, yakası bir ta- rafta, paçası bir tarafta, her dem de ağzı eğri, gözü şaşı... Önünde rakı mı yok, ne eline ke- mani ver, ne de (çal!) de, Pırnığı çek- | neden sazına el sürmez, parlattıkça açılır, açıldıkça Nuh an kalma eserleri sıralar; gözleri aralık, daha vecde gelince büsbütün kapalı, kema- nını çalıp dururdu Yuv yıp muvarlayıp cıvıması yok ha! Yalnız dalma binme, damarına basma — Aman hocacığım, şenliklice bir şey, köçekçe möçekçe lütfet!... dedin mi, derhal küsüp ve kemanını kutu- suna koyup fasıldan çıkar, daha ileri varan bir keyf ehli zuhur ederek İsr'a- ra kalkışırsa, ifrit kesiliverirdi, Yakacık, Büyük Çamlıca, Sarıyer, falan feşmekân onun için değil. Dağ ii ans m0 Kemani Tatyos ve taş demeyip gece yarısı caddeyi tutu- şu, en yakın meyhanelerden birini boylayısı çok vaki, Kirkor, kemancılığile beraber nıs- fiyeci de, yani kamış neyin kısasını üfliyenlerden,.. O da fonogra! silin. dirlerine taksim, şarkı, türkü doldu- ranlardan; müşterisi de çok olanlar- dan.. Alaycı, çenebaz ve dandı. Kına gecelerinde çengi kolba- sünnet düğünlerinde hokka- hac şılarını bazları ve yardaklarını gölgede bıra- kırdı. Kemani Memduh, 20 senemi diy sene mi - erbabınca (kemani- mütekellimi vahde) elka bını almışlardandır, Hakkını verelim, Bihakkın sazını rametmişlerden bir sanatkârdı, Hicazdan giriştiği, Arap rarak gene Hicazda kâ'bine varan mafiş, Fasıl leri de gayet rabıtah Loncadan yetişme olduğu rivayet edilir, Temiz pâk giyimli, kalem efen- disi halli, edebi ve erkânı kıvamın- daydı. Divanyolundaki Arifin kırdat- hanesinde, Şehzadebaşındaki (Şems) te, (Fevziye) de, Beyoğlunun (Eftalo- pulos) unda, Pangaltıda Hamama dö- nerkenki gazinoda ç 1 ve seneler- ce ayni takımda Udisi önceleri Selim, sonra Masırlı İbrahim; kanunisi Şemsi; hanende- ieri de namlı Karakaş, Ahmed “bey, Astikzade Boğos Şeytan tüyüne de maliklerden, Çır- çır, Hünkâr, Sultan suları gibi mesi- relerde, velime ve hıtan cemiyetlerin- de civarında batun hatun üstüne, Kendinde ciddiyet, vakar, fakat fırıl fırıl da gözler. Bir mazhariyeti de, Voronol aşısı yemişçesine hiç ihtiyarlamamak, zer- retüma kirmaçolaşmamak: Darısı dostlar başına Çocukluğumda iken kaytan bıyık- lıydi, Bizler yaşlandık, başlandık; boy bearber evlâd sahibi olduk. Bir ahbap evinde rasladım; kızlarına musiki öğ- CAKİR, Gene kapkara eee ve ve Kayseride yeni vali konağı | | Kayseri (A yali ko ının inşaatı b m) — Şehrimizde 'tasyon caddesi üzsrinde yeni yapılan ir. Yukarıda re: gördüğünüz vali konağı Kayserinin en güzel binalarından biri olmuştur. | tmazlar- | sındaki nağme i | | kemençeci Vasil İ bıyıklarla; nevcivan halde karşima çı- kıp: (Vakti şerifler hayrolsun) de : mez mi | Kemani Tahsin de Loncalı, Yayı en oynak, en fingirdek oydu, İşte curcu- | naları, köçekçeleri bundan dinle... Hafif çiçekbozuğu, sümbül bıyıklı, tombalak, yakışıklı, emsalleri arasın- da en delikanlı, yağı gibi içi de oynak, 28 lik, 30 luk kadârdı, Genç yaşında vefat etmiştir. Paşa ve bey düğünlerine ilâve ola- en unların ince | inin önü tıklım tıklım ve | | | | Tahsinin yüzü suyu hürmetine, ni- dalar yğamada — Tahsin efendiciğim, kat kalmadı, ihsan senin) ibsan et! — (Mecbur oldum ben bir güle) yi çalar mısınız, İki gözümi!... (Bende ta- şarkısını (Dili biçare seninişin ağlıyor) u rica ediyoruz, cicim! Tahsin, bunların cümlesine, bıyık burarâk baş eğmeğe.. Kemani Aşkı ve takımı, komik Ha sanın gerek Direklerarasında, gerek- se yazlık tiyatrolarında, perde arala- rındaki ahenkçisi Halkın gürültüsü, satıcıların ba; mi tısı yüzünden zavallıcıkların calış hallaç öksürüğü gibi arâya kayna: il « Duyabilene aşkolsun... Nİ Zafiraki, sonradan şöhret | rdandır Parmaklarındaki nota bilmekteki vukufu, bil hassa terolyesi ve sözü, sohbetile her- kesi kendine bendetmişlerder tarihinde Eflak ve Buğdan beylikleri- ne nasb kılınagelen Fenerli Rum reâ- yâlarına andırışi vardı Cemâziyülev- velini bilmiyoruz a, belki de ol kimes: neler ahfadından biridir de., h, kemanım bülbül gibi öttürmesile; İhsan da kantocubaşı Pe- * ruz hanımın gözbebekliğile * meş- hurdu bulmuş! meharet Kemençeci Vasil, Silivrili imiş. Ca- hilliğinde önce klârnete merak sar- mış. Yukarıda bahsettiğimiz veçhile, Kör Civanın takımında kemençecilik- te ilerlemiş ve üstad olup çıkmış, Alâkadarlar ve merhum Ahmed Ra- sim, pek kıymetli addedilen peşrevle- rini, bestelerini sayıp sayıp tükete- mezler. Ağırbaşlı, mütevazı, küberaca hatı- rı sayılan bir sanatkârdi Kemençeciler arasındaki Selâmsızlı Kantar pek eskilörden. Bu lâkabı, kan- tar topuzu gibi yuvarlaklığımdan; is- mihi, künyesini bileni -ârama Abdülâziz devrinde, Çamlıca (Mil- let bahçesi) ndeki ince sazlarin ara- sında mevcudmuş. Biçare son demle- rinde çok dü. , derme çatmalarla, İcadiyeli armonikçi Buğdasarla, çok kereler de zurnacı Arap Mehm, Tüm takımdan çekildikten £ 3 geç Onu pek aratma: şüphesi zd Sermed Muhtar ne 0 26 Mast 195 > Gaziantep mektupları Gaziantebin ticaret ve endüstri hayatında daimi bir inkişaf var Mısıra gönderilen Delitütün gazi yurda senede 250 bin lira temin eder Gaziantepte bir ai Gaziantep (Akşam) Şehrimiz | Cenup. Anadolusunun en mühim -bir ticaret ve endüstri merkezidir. Umu- İ mi harpte görülen zarar, Cümhuri- yet hükümetimizin aldığı himaye tedbirleri sayesinde tamamen berta- raf edilmşitir. Bugün Gaziantepte faaliyet halinde olan dokuma 1e7- gâhlarının sayısı üç bini bulmuştur, Bundan 25 yıl önce bu &det beş bini tecavüz eylemekte ise de o zaman alı- nan randıman bugünkünden daba Aşağı idi. Dokumacılık Gaziantep sanayiinin başında gelir. Bilhassa alacalar, şal, kuşak, havlu ve eibiselikler bütün Türkiyede büyük rağbete maz. har olmaktadır. Bu yüzden şehre gi- ren paranın yekünu üç m ve ve bu da yedi Dokuma sanayii sonra makimelesmiştir. içinde yetn tezgühli büyük bir mensucat fabrikası ile ikişer bin iğli iki iplik fabrikası kurulmuş ve bun- ların dokumacılık en risine bü- yük faydaları dokunmuştur. Kilimei- lik de 250 tezgâha varmak suret yonu rde çalışanların mikdarı ni bulur Cümhkuriyetten Son yillar mühim bir terakki kaydetmiş Trikotaj makinelerinin sayısı geçmiştir Antep el ve ev işleri de cher yetle 2 Bir tarihte Amerikaya rilen ve genç kızla sarfile meydana rbi umum a üzünden b panmas ugün dış mem- leketlere ihraç edilmemekte ise de 'Türk bayanlarının bunlara rağbeti artmıştır. Diğer sanayi arasında sabunculuk, bakırcılık. ve debağati sayabiliriz. VE- âyetin” Kilis ' ve Nizip kazalariyle merkez kazasından bir kısmında mü- him nisbette zeytin yetişir. Elde edi- leri milyonlarca kilo zeytiryağı ve acı dükkâm sâbun şârk vilâyetlerine ihraç ed On beş kadar sabun imalâthanesi ve bir bu kadar mâsere mevcuddur. Açılan , bakır fabrikasının ihracatı yılda altmış tonu tutmaktadır. De bağat, eski mevkiini kaybetmiş ise de bugün gene ihracat yapılmaktadır. Gaziantepte ticaret Gaziantep ticareti de ehemmiyetle bahsedilmeğe şayandır. Senelik .tica- Tİ muâmele beş mliyon lirayı müfe. cavizdir Antebin fıstık, deli tütün gibi zi- rai husu geniş bir üzüm n et hakiki bir bir tek fistik ağacı 6 şehrin ismi başıma geç eski idarenin alâkasızlığı Suriye ki ile yapılmasından 11 gelen güzelim fıstık Türkiy nız Antep haval mektedir. İtalya ve Böğanistan line kâlite itibarile faiktir Antebe yılda temin e nilyon liraya yakındır. M him bir servet memba olan ıya yolunda hükümet lüzumlu tedbirleri almış ve bu ve bir i gelir emleki Ms yanda büyük bir fidanlıkla bir fıstık enstitüsü kurmuştur Bildiğimiz tütünden tamâmen arzeĞ deli nede rubu r Yegâne m farklı hususiyetle, tün de Gazi yurda se yon para n eder reci Misırdır. Nil vadisi köylüler nu Cevza tabi kleri nar ve enfiye andıklar otu olarak da İç Antep üzüm ile maruftur. Hattâ (gider Antep, yiyece üzüm) diye bir tekerleme de vardir. İnhisarlar idaresi tarafndan kürü lan rakı fabrikası, ihtiyacının tama- mını Antepten “temin ctse bugün üç milyonu bulan tiyek sayısı bir kaf daha çoğalacak ve Antep üzümcü'ü- ğü kaybettiği rağbeti yeniden bula- caktır. İzmir (Akşam) —, Ankaradan bu- / aliyetini tedkik etmiş, göslerilen fa raya gelmiş olan Halkı şi şair B. Be mir Halkevi devâm etmektedir. Değerli e (Halkevlerinin mevzulu kiym miştir, Halkevle taplatılarır evinin muhtelif yönkurul Haik hanr bulunmuş ardaki geniş tten çok mennun ve müfchassiş wn - i bir Ş n OT 1 k v ür ) I - ukarıdak K t 1 Çi Isı k o