Fenerbahçe Ankeragücünü (4-1) yendi Ankaralılar oyunun birinci devresini (1-0) galib bitirdiler Ankaragücü kalecisi Kefer topu kurtarmağa çalışıyor Arkaragücü ve Fenerbahçe takım- ları, dün, Kadıköy stadında karşılaş” Fenerbahçenin ikinci golil On beşinci dakikada, Yaşar santr- lar. Sahada ancak iki bine yakın 59- ; dan kaptığı topu derin bir pasla Naci- yirci vardı. (Hasılat üç yüzelli lira) takımlar sahaya 16,30 da çıktılar. Ve hakem Halid Galib Ezgünün idaresin- de şu şekilde dizildiler; Ankaragücü: Kefer - Ali Rıza, Enver - Abdül, Se- mih, İsmaili - Hamdi, Fikret, Muzaffer, Fahri, Hamdi. Fenerbahçe: Hüsameddin - Muzaffer, Lebib - AH Rızâ, Angulidis, Mehmed Reşad - Nâ- çi, Esad, Yaşar, Şaban, Basri. Birinci devre - İlk akını Ankarahlar . Top, Fener haf hattında dolâşirken Sarılâ- civertliler aleyhine bir tâvül oldu. Ankaragücünüm golü İkinci dakikada çekilen favülde top Fener on sekiz pasınıniçine düştü. Müdafaa bunu kurtarmağa uğraşır. ken Hamdi yakaladı ve”göööl bir şüt çekti. Direğe çarpan top ağlara yu- varlandı. te Fenerliler beklemedikleri bu golden sonra derhal hücuma geçtiler. Sırasi- le Basri, Esad ve Şaban, Ankaragücü müdafaasından sıyrılmağa-muvatfak oldular, Fakat attıklarışütler hava- dan gitti. Fenerbahçe hâkim oynuyor. Oyumu kale önlerinde fazla sıkıştır. yorlar. Ve sağ tarafı da fazla ihmal ediyorlar. Oyun bir aralık mütevazin bir va. diyet aldı. Ankaragücü yerden ve gü- zel oynuyor, Santrhaf Semihin iyi ke sişleri ve paslarile hücuğna geçiyorlar, Fakat Fener müdafaası ve bilhassa Lebib fırsat: vermiyor. Bir aralık Mu. saffer Fener müdafassını güzel bir eşape ile geçti. Attığı şütü Hüsamed. din tuttu. Fenerbahçe tekrar hücüma geçti. Mehmed Reşad, forverd «hağtım mi kermmel paslarla yürüğüyan- Şaban Ankaragücü on sekiz pasi içinde kısa ye güzel bir çalım yaptı. Fakat attığı güt havadan gitti, ze i Sarılâcivördlilerin yağ yale rübesile kesiyor ve uzun degajman- lariz topu ü: lu. Fenerin hâkimiyetine rağmen “Ankaragücü müdafgasının mruvi sayesinde devre (1-0) galibiyetile bitti. İkinei devre Fenerbahçe forverdleri derhal hü- cuma geçtiler. Ve Ankaragücü Kalesi- nin önüne indiler. Fenerbahçenin birinci golü Sol tarafta Ankaralılar aleyhine bir firikik oldu. On sekiz pas üzerinde to- pu yakalıyan Yaşar sıkt bir şüt çekti, Kefer bloke ettiği topu elinden kaçır- dı. Yetişen Fener forverdieri beraber- liği temin ettiler. Bu golden sonra Fenerbahçeliler hücumlarını sıklaştırdılar. Basri, Ya. sar ve Bsadin üstüste attikları üç şüt Gişarı gitti, Bu sırada Lebibin beklen- medik bir ıskası yüzünden Fener ka- lesi büyük bir tehlike atlattı. Hüsa- meddin güzel bir piorjonla golü Kur- ik oldu. oyunu ralların | ye verdi. Naci önündeki hafı seri bir dribiingle geçti. Kaleye sokuldu ve ka» palı zaviyeden çektiği sıkı bir şüt ağ» ları buldu. Fenerbahçenin üçüncü golü On yedinci dakikada Nacinin çek- tiği korneri Ankaragücü müdafaası kafa vuruşile uzaklaştırdı. On sekiz pas dışında bekleyen Mehmed Reşad tutulmaz vole bir şütle topu Kefer'in plonjonuna rağmen kaleye soktu, Fenerbahçenin dördüncü golü Yirminci dakikada Yaşar Naciye de- rin bir pas verdi. Hafla karşılaşan Na- ci solla ortaladı. Basri havadan gelen topa sol vole bir şütle dördüncü defa olarak Ankaralıların ağlarına gön. derdi, Üstüste yediği bu üç göle rağmen Ankaragücü takımı şaşırmadı ve bo- gulmadı. Bir iki güzel hücum yaptı- lar. Fikretin çektiği güzel bir şütü Hüsameddin kornere gönderdi. Oyu- nun sonlarında Fener takımı tekrar hâkimiyeti ele aldı. Forverdlerin mü- teaddid şütleri Kale direklerinin pek yakınından avruta gidiyordu. Her iki takım da neticeyi değiştirecek bir şey yapamadı ve oyun (4-1) Sarılâciverd- illerin galibiyetile bitti. Nasıl oynadılar? Oyun umumiyet itibarile güzeldi. Hüsameddin ve Lebib iyi oynadılar. Muzafferin koşuş tarzını düzeltmek Tâzumdır. Her üç haf da tamamile mu- vaffak oldular. Ali Rızanın yeri sağ haflır. Hücumda Naci ve Yaşar Iyidi- ler. Esad, Şaban ve Basri topu fazir ayakta tuttular. Ankâragücünde Keler birinci ve ikin» ci gollere mâni olabilirdi. Ali Rıza Se. mihle beraber takımının en iyi oyun» ousu idi. Enver vüsattı. İki yan haf aldukça muvaffak oldular. Hücumda solaçık Hamdi güzel oynadı. Üç orta kale önlerinde gayret sarfetmiyordu ve çekingerdi. Ankara takımı, umumiyet itibarile yerden, soğukkanlı ye güzel bir oyun çıkardı. Üstüste gol yediği halde bo- zulmayışı şayanı takdirdi. Hükem Halid Galib Ezgü maçı iyi | idare etti. Ulvi Yenal Bugün ve bu akşam Nöbetçi eczaneler Beyoğlu muntakası: Galatada Hay- Fatıh: Seraçhanede İbrahim Halli, Karıglinrük: Arif, Bakırköy; 'Terzi- yan, Sariyer; Asaf, Aksaray: Ziya Nuri, Fener: Emilyadi, Kumkapı: Lâ- iedide Haydar, Küçükpazar: Benaa- son, Samatya: Koscamustalapaşada Rıdvan, Alemdar: Cağaloğlunda Ab- dülkâdir, Şehremini: Ahmed Hümdi, Üsküdar: İzkelebaşında Merkez, Hey- bellada: Halk, Büyükada: Şinasi Ri- za, Het gece nöbetçi eczaneler: Orta- köy, Arnavudköy, Bebek, Beykoz, Pa- gabahçe, Oo Anadoluhisarı, o Tarabya, Yeniköy, Emirgin ve Rüumelihisarın. daki eczaneler her nöbetgidir. Profesyonellik! Milli kümedeki son hadiselerin Uk kısmını dört safha olarak hülâsa et- miştik. Bu dört safha şunlardır 1 — Dört klübün mili küme ha» sılâtının taksimine müştereken iti- razları ve maçlara iştirak etmemeğe karar vermeleri, 2 — Beşiktaş ve Vefanın karar. yet karşısında Fenerbahçe idare he- yeti, dünkü nüshamızda meşrettiği- miz tebliği vermiş ve hülâsaten, bü- tün gayretinin (oyuncu ücret ve masraflarını) temin etmeğe matuf olduğunu, oyuncuları sadece klüb- lerinin şerefi için oynamağa muva» fakat ettikleri takdirde maçlara de- vam edeceğini bildirmiştir. Şu halde yapılan bülün itirazlar hadiselerin kökü (oyuncu ücret ve dar riayetkâr olduklarını ilân et miş bulunuyor. Bu itiraf ve vaziyet karşısında muayyen bir kaç klübün artık pro- fesyonel futbol takımına sahip ol- maları bir emrivaki olmuştur. Esa sen umum müdürlük profesyonellik mevzuunu ayrıca tedkik edeceğini bildirmiştir. Beden terbiyesi umum müdürlüğünün şayanı takdir bir serinkanlılıkla karşıladığı bu son hadiselerin bir kaç klübü bulunduk- ları müşkül vaziyetten kurtaracağı- na şüphe yoktur. Çünkü muayyen kaide ve nizam- lara dayanan mazbut ve kontrollü bir profesyonellik yarı amatörlük- ten daha iyi ve verimlidir. Bugünkü spor hareketle TAKSİM STADI: Anadoluhisar - Galatagençler saat 930 Bozkurt. - Demirspor. saat 11.15. Kasımpaşa, Galataspor - Beykoz, Kurtuluş muhtelitleri saat 13. Istanbulspor, Pera - Topkapı, Ar- navutköy muhtelitleri saat 14.45, Ankaragücü - Vefa saat 16.30, Bakırköy Halkevi başkanlığından: 2/4/939 pazar günü saat 10,30 da ârızalı yollarda 40 kilometrelik bisik- let yarışı vardır. Bu yarışa âid kro- kiyi görmek ve kayıt olarak numara almak üzere 31/3/939 cuma akşamı- na kadar Evimiz boks ve atletizm antrenörü bay Kadri Akkaya'ya mü. rücaafları, Trende unutulan bir çanta çabuk sahibine verildi Taraklı (Akşam) — Bugün 'Toros trenile İstanbuldan Geyveye gelmekte olan Taraklı tüccarlarından Mehmed Gürel Pamukovada frenden inerek Eskişehirden gelen posta trenine bi- nib Geyveye dönüşünde bir el çanta- sında 50 liralık eşyasını unutmuştur. Devlet demiryollarına yapılan mü- racaat üzerine Darıcada çanta peri çevrilmiştir. Demiryolları memurla- rının gösterdiği sürat iftiharla kazşı- lanmıştır, MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika No, 8 Sultan Reşadın yazısı, Imlâsı ve biricik şiiri — Ben bunu amcam Abdülâziz ha- nın huzuruna kabul edilirken içinde iki nadir kuş olduğu halde somaki oda» Dın elçilerinin ve büyük ecnebilerin kar bul edildikleri daire. koridorunda gör- müştüm... demişti, Hazinel hassaca yapılan tahkikat padişahın halırasının doğru olduğu. nu göstermişti. Hesap edilerek kafesin © koridorda kırk beş sene kadar evvel bulunduğu anlaşılmıştı. Arapçası farsçasından hayli zayıf- tı. Kendisine bazen arapça arzuhaller takdim olunurdu. O bunları merakla alir, okurken başını, gözünü kırar, dö- ker amma gene sökebilirdi. Büyük kardeşi Abdülhamidin ders- lere çalışmıyarak cahil kaldığını söylü- yen sultan Reşadın yazısı Abdülhami- dinkine benzerdi; fakat imlâsı Abdül hamidinkinden daha düzgündü. Ya» alarma rıh yerine toz halinde altın (Gariptir ki Tanzimattan beriye Os- manli hükümdür ve şehzadeler! ara. sinda iyi söz söyliyenler bulunursa da yazıda ifadesi ve imlâsı düzgün kKim- se görülmemiştir! ) Yanında bulunanlar kendisinin şii? dan Sultan Reşad namına ortaya çı- karıldığım beyan ediyor. Fakat Istablhi âmire müdürü mira. lay Şeref bey Sultan Reşadın bu man- zumenin bir suretini bizzat yazıp ya» digâr olarak kendisine vermiş bulun- duğunu bana söylemiştir. Sultan Re- şadın başka birisinin eseri hakkında böyle bir itina sarfetimesi pek garip olacağından Çanakkale muzafferiye- tinden duyduğu şevk ve aldığı ilham ile bu manzumeyi vücude getirmiş ol. duğuna hükmedilmek lâzım geliyor. Ancak başka bir manzumesi veya ga- zeli ortaya çıkmadığına bakılırsa z&- vallı padişahın ilhamı yalnız buna yetmiş, şevk ve neşesi buna münhasir kalmış olacak! Sultan Reşadın hattı hümayunlarını mabeyin başkâtibi ha. zırlardı. Müsvedde önüne konulur, o da buna bakarak ve kamış kalemi yerli, koyu siyah mürekkebe batırarak hattı hümayunu evrak üzerine geçi- rirdi, Bir defa yanında Evkaf Nazırı Hay» ri efendi bulunduğu bir sırada başkâ- tip Ali Puad bey böyle bir müsvedde getirmişti; alıp götürmeği bekliyordu. Sultan Reşad kopye ederken kâğıd ü- zerine koca bir mürekkep damlası damlattı, Utandı; kabahatı başkâtibe atfetmek için Hayri efendiye: (1) — Bu başkâtip çok iyi adamdir. Fa- kat tablatlerimiz hiç uymaz. Ben mü- teenniyim; o acull Beni şaşırttı! Dedi. Halbuki Ali Fuad bey evrakı takdim ederken padişaha birşey söy- lememiş, yanında sessizce işin bitme. sine intizar etmekten başka birşey veddesi hazırlanmış hattı hümayun. Tarı kopye ederken şaşırmasın diye Ali Fuad beyin daima uzakta durduğu gö- rülürdü. Sulten Reşad . resmiyete pek itina ederdi. Sıcaktan en ziyade müteessir edeceği vakit redingotunun göğsünü mutlaka iliklerdi. Redingotunu giymeden evraka imza koymağı saltanatın resmi âdabına muvafık görmezdi! İdama mahküm olanların iradele- rini diğer maruzatı imza ettiği kalem. le katiyen yazmazdı. Böyle imzalar için ayrı kalem kullanırdı. İlk za- manlarda eslâfından bazılarına imtisa- len böyle bir hükmü imzaladığı kale- mi bir daha kullanmamak üzere ki. rardı; fakat sonra askerden kaçanlar hakkında verilen idam hükümleri ç0- (4) Bizzat Ali ad bey nakletmiştir. ğalınca bunları imza edeceği kalemin ucuna mavi renkte madeni bir başlık geçirtmek süretile onu yazı takımın. daki diğer Kalemlerden ayırttı. 31 Mart vakasından sonra divanı harpçe verilen idam hükümlerini ha- vi mazbata Kırmızı mumlu büyük bir zarf içinde müstacel olarak imza edil- mek üzere bir sadaret yaverile saraya gönderilmişti. Bunu haber alınca sul- tan Reşad iradesini vermeden evvel Al Jahın inayetine sığınmak istiyormuş gibi namaza durmuş, namaz bitince başkâtip Halld Ziya beyin okuduğu mazbatayı dikkat ve sükünetle dinle- miş, ne yapılacağını sorup anlamış, Sü“ daretin tezkeresine (mucibince) yaz- mış, sonra İdam hükmünü tereddüd- süz imzalamıştı. Saltanatın zaruri bir muktezası ve tecellisi idi bu! Başkala. rından yaşamak hakkını nezedecek idam iradesini vermek! Başkalarının ölümüne lâkayıd kalmak, hattâ baş. kalarının hayatlarını istihkar etmek, ağızlarından çıkacak bir kelime ile yahud bir'işaretle bu hayatları yoket- mek kendilerini tebealarının canlarını kadar hâkim sayan ecdamın şiarı gi- bi idi, Yumuşak huylu sultan Reşad ise bu idam hükümlerinin çoğalmasını ken disi için de, hükümet için de meyme- Sultan Reşadın bazen merakımı da- vet eden idam hükümlerini müstel zim efale ald tahkikat evrakını tasdik- ten evvel vicdani mesuliyetten teber- Tü eylemek üzere okulluğu olurdu. Diğer maruzat için kendisine ikişer kelimelik hülâsalar söylenirdi; oda bu malümat ile iktifa ederek imzasını nazırın evrak üzerindeki imzasının üst tarafına koyuverirdi. Evrak arasında bir izalei bikir me- Selesi geçerse buna aid tafsilâtı nis. betle daha ziyade dikkatle dinler ve: — Allah müstahaklarını versin! Diye yaka silkerdi. Başkâtip Halid Ziya bey padişaha ârz ve kıraat edilecek evrakı zarflar içinde takdim eylemekten ise bunları Beyoğlunda Pazar Almandan âlınmış güzel bir cüzdan içine yerleştirmeği ve bununla huzura girmeği münasip bulmuştu. Bundan sonra başkâtipler günlük maruzatı hep böyle cüzdan içinde getirirlerdi. Sultan Reşad uzun evrakın okun. masina tahammül edemez, uyuklar- dı; böyle dakikalarda kuvvetlice bir kâğıd hışırtısı veya hafif öksürük ile ikaz edilmek icap ederdi! Başkâtip Ali Fund beyle tabiatleri biribirine uymadığını söyliyen Sultan Reşad bazı hallerde kendisini başma- beyinci Lütfi Simavi beyle bağdaşır sanırdı! Ramazanın onuna kadar de- vam eden huzur derslerine şehzadeler- den, vükelâdan bazıları davet olunur- du; mabeyin memurları da bu ders- lerde hazır Bulunurlardı; haremi hü. mayun ise paravana arkasından din» Jerdi. Sultan Reşad diz çökmede müş- külât çekerdi. Ayni zorluğu çektiğini gördüğü başmabeyinci Lütfi beyi ders- te bulunmaktan affetmek istemiş idi- se de Lütfi bey zahmete katlanmağı tercih etmişti. Sultan Reşad: — Başmabeyinci ile ben, ikimiz de yanpuri otururuz! derdi, Gazete ve kitapları gözlüksüz okur. du. Sultan Reşad harem dairesinden çıktıktan sonra sabahı mabeyindeki odasında geçirir, öğle yemeğinden, kahvesini, cigürasını içip biraz din. lendikten sonra bendegândan birisi marifetile başkâlibi davet ederdi. (Arkası var),