8 BEŞAM 3 Mart 1939 İsmet İnönü İstanbulluların derdlerini dinliyor (Baş tarafı 7 nci sahifede) — Evet, Vali — Fırın adedi 130 a inerse çok ekmek çıkarırlar, her ekmeğe ayrı- lan imaliye ücreti de çoğalır. Fiyat da 30 para kadar fark eder, İnönü «Bu benim meselem değil diyerek B, Ahmed Rızaya Valiyi gös- terdi ve «Halledersiniz. dedi. İnönü bundan sonra ekmek fabri. kası meselesine temas etti. Ahmed Rızadan bu hususta fikrini sordu. yor. Yahut bu malın kontenjan liste- sine girmesi için aylarca bekliyoruz. Sonra arada mutavasaıtlar var. Bu Lütfi Kırdara dönerek: İm i i il ip i l h ! z i p i pH gl Ki Ep LR | lin ii ipini b vi Esi vE mekten kolay mı? — Apartımanda işlenecek bir şey yok ki, Kendi kendine gider, — Peki başka derdin? — Seyyaha memleketi tanıtacak iyi tercümanlarımız da yok. Vapur acentaları da seyyahları istedikleri gibi idare ederler. Şehrimize 500 sey- yah gelse bunların hepsine birden ye- mek yedirecek büyü kbir otelimiz de mevcut değildir. Vali bu esnada İnönüne dedi ki: — Çirağan sarayını otel haline ge- tirmeği düşünüyoruz. Bunu etüd et- mekteyiz. Şehrimizdeki birinci sınıf otel sahipleri para kazanamıyoruz, otellerimiz boştur, yeni bir otele ih- tiyaç yoktur, dediler. Şimdilik etüd- lerimize devam etmekteyiz. Kunduracı Abdullahın şayanı dikkat sözleri İnönü bu vatandaşa da teşekür et- #, 19 senedir kunduracılık yapan — Sebebi var. Biz Amerikaya s6 nede 500 bin çift sırmalı terlik, ba- letlerin dansederken © giymelerine mahsus yumuşak ayakkabılar gön derirdik, Sonra yavaş yavaş itibar. dan düştü. Almaz oldular. Çünkü mutayassıtlar bunları daha ucuza temin etmek için düşük kalite iste- miye başladılar. İşçilikten çalındı, Müşteri de kaçtı. Teşkilâtazlık pa- şam, — Çok şey. — Bu umumi derttir paşam. — Anadoluya nasıl mal gönderk yorsunuz. — Çok acıyarak söylüyorum pa- şam, köylüye yaptığımız ayakkabılar pek çürüktür. Fakat bu bizim elimiz. de değildir. Köseleyi satan tüccar her gün bize daha aşağı mal verme- ğe gayret ediyor. İstediğimiz kadar Ayi işçliik koyalım, aldığımız kösele İenadır, çürüktür. Köselecilik iyi or- ganize edilmemiştir. — Ne demek bu? — Meselâ Beykoz fabrikası bize iyi kösele versin. Halbuki bu fabrika ye- nilikleri takib etmiyor. Ben pala- mutla kösele işlerim diyor, halbuki bugün dünyada palamutla işliyen kösele fabrikası kalmadı. Söylüyoruz, kulak asmıyorlar. Onun için bizde “Yedikuleden alıyoruz, Fakat Yediku- le fabrikasi da seri debagat usulü kullanıyor. İnönü bu mevzula çok alâkadar oldu, Defterine notlar alırken B, Ab — Anadoluya çürük ayakkabı gön. deriyoruz, diyorsun, Şikâyetler ger miyor mu? — Alıcılarin bizzat temas eden mutavassıttır. Şikâyet edilse bile nihayet ben yapmadım, der, çıkar. köylüye ne verilirse almaya mecbur- dur. — Kaça satıyorsunuz ayakkabılar rınızı? — Fiatler muhteliftir. Anadoluya giden ayakkabıları mutavassıta biz 3 Uradan veriyoruz. — Alan kaça alır? — İşte onu kimse bilmez. En aşağı dört liraya... Beş, altıya da sattıkları — Siz çarık yapıyor musunuz? — Yapmıyoruz. Fakat İstanbulda Canlı şahitler İnönü yüksek sesle «Burada bir dan ahıra girerken veya başka yer- lerde lâzım olur. İnönü çifçiye sormaya başladı: .— Ayakkabıyı kaça alıyorsunuz? —3 lira — Dayanıyor mu? — Dayanmıyor beyefendi. Üçay giyince altı çıkıyor. — Sen senede me kadar ayakkabı parası verirsin? N seninle sonra gene konuşacağım Ba- Kunduracının başka marusati yok- tu. İnönü ihtimamla netler aldı, teşekkür etti, Madeni eşya fabrikatörünün şikâyeti yok Sanayi birliği reisi fabrikatör Halil Sezeri çağıran İnönü eskiden opera- törken şimdi madeni eşya fabrikatör- Jüğü yapan bu zatı da dinledi. Şikâ- yeti yoktu. Karabük fabrikası yapıl dıktan sonra boruyu daha müsait şe- raitle bulacaklarını ümit ettiğini an- Jattı, İşleri iyi gidiyordu. Şikâyetçi de- gildi. İnönü teşekkür ve tebrik etti. Saat 18 olmuştu, hatâ geçiyordu bi- neticesine varılınca İnönü B, Eyübe döndü: — Oğlum, dedi, sen bunu hiç hesab etmedin mi? Bu senin hakkındır, ara malın? Ve bundan sonra İnönü, babaların bu en İyi kalblisi işçiye günlük mas- raflarını, harçlığını, eve verdiği mik- dan, nasıl geçindiğini sordu, Defteri” ne yazdı. Teşekkür etti, Eyüpten sonra İnönünün dinlediği Suad Dazman isimli vatandaş henüz pek genç olmasına rağmen 400 bin Bira sermayeli bir pamuklu mensu- cat fabrikasının direktörü idi. Fabri- le. Üç saat mütemadiyen çalışan ve | kada en büyük hisse babasınınmış. İn. katiyen yorulmayan İnönü ları on dakika istirahate davet etti, #5 Bir tütün işçisinin vaziyeti On dakikadan sonra İnönü tekrar bir yeni ocak kurmak lâzım, Sonumu düşünlüyorum. — Evlenmelisin? Bu bir cesaret meselesidir. B. Eyüb ka , azlığından pek cesaret i söyledi. İnönü sordu: — Niçin inhisarlar idaresinde çar lışmıyorsun da bu Avusturya şirke- Şar mam ae ee e — Bu şirket daha iyidir. Haftada bir para veriyorlar. İnhisarlar on günde bir verir. Ben on senedir bu şirkette çalıştığım için bana 145 kuruş veri- yorlar. İnhisarlarda bir ihmal görün- ce yevmiyeden keserler, şirkette iki üç gün iş vermezler. 1 « Bu tütün işçisine İnönü ısrarla su- aller sordu, inhisarlarla, şirketin vazi- yetini Neticede inhisar- larda da ayni vaziyetin bulunduğu görüldü. Yalnız işçinin söylediğine göre inhisarlarda ceza olarak yevmi- yeden bir kaç kuruş kesilince bu de- vamlı hep böyle gidiyormuş, Önünün suallerine yün kumaşlarının Saat 8,30a yaklaşıyordu. İnönü bütün bir gece seyahatten sonra din- lenmeden beş saat çalışmış, vatan- daşların dertlerine nüfuz etmek on- ları daha iyi anlamak için didinmişti. Fakat müsterih bir yüzü vardı. Def- terini kapadı ayağa kalktı: — Arkadaşlar, dedi, size bu akşam tahsilini bitirdikten Bu tarihten sonra yaptığı muhtelif seyahatler, 1870 tarihindenberi munkat, bulunan Vatikan - Vaşington müns sebetlerinin yeniden kurulmasını in taç eylemiştir. 937 de Pacelli, yeni. den resmi vazife ile Fransaya gelmiş, 938 de de Budapeştede ökaristik kon. gresinde Papayı temsil etmiştir. Bütün bu seyahatler, Paeellinin bü- tün yabanci memleketlerde nüfuzu». Mareşal Petain 3 ay için sefirliği kabul etti