si MMA A DO XENS , Reisicümhur sıfatile ilk defa olarak 3 Mert 1989 Ismet İn onu AKŞAM ü İstanbulluların derdlerini dinliyor Reisicümhur dün Dolmabahçe sarayında beş saat vatandaşların ihtiyaçlarile meşgul oldu Dün dinlenenler: Sinemacı, kunduracı, ekmekçi, otomobilci, otelci, ithalâtçı, çifçi, fabrika direktörü Bu sabah 9 dan itibaren tekrar çalışmağa başladı Cümhurreisi sinematılarla ekmekçileri dinliyor Devletin başına geçtikten sonra İstanbula şeref veren İsmet İnönü ve Tefikaları dün Haydarpaşa garında Halkın coşkun tezahüratile karşılan- mıştır. İnönü, Üniversite gençliğinin # candan alkışları, «Yaşa, varolş sesleri arasında Haydarpaşa rhtimından Suvat vapuruna geçerek doğruca ai mabahçe sarayına inmiştir. Şehrimizi nihayetsiz bir sevince garkeden bu ziyaretin, Dolmabühçe | sarayna kadar olan: kısmını, halkın | İnönünü, aralarında görmekten düy- duğu büyük meserretle, ona karşı beslediği sonsuz bağlılığın candan tezahüratın ait tafsilâtım dünkü nüshamızda bildirmiştik. İsmet İnönü, sarayın rıhtım tarafir ra açılan üçüncü kapısından “ içeri girerek hususi dairelerine geçtiler. Bu esnada İstanbul Parti -binasın- “da büyük bir faaliyet göze çarpıyor. du. İnönü, halkın derdlerini dinliye- €eğini bildirdiği içlri, şehirde kaza ve nahiye mümessilleri ve bu bölgelerde çalışan muhtelif meslekler,ve zanaât erbabı, işçi, fırıncı, otelci, kunduracı, tüccar, sinemacı, fabrikatör, esnaf, köylü, çifçi, memur, velhasıl Vilâyet hayatının her faaliyet zümresine men- $up vatandaşlardan mürekkep bir kalabalık toplanmıştı. Bütün bu va- tandaşlar Partiden topluca hareket #derek saat 14,55 te:Dolmabahçe sa- rayına geldiler ve tam 15 te sarayın | methali üstündeki büyük salona alın» -odıkları zaman Relsicümhur İnönü, be- raberlerinde Vali: B. Lütfi. Kırdar ol- duğu” halde, “dairelerinden çıkarak hepsine «Hoş'geldinizs dedi, İsmet İnönünün gayet sıhhatli te *neşeii oldukları * görünüyordu. > Va- tandaşlar yerlerine oturduktan soh- Tâ, Relsictimhur, hazırlanmış olan ve Üzerinde şehtin mubtelif mıntaka- larını gösteren paftalar dizili masa- ya geçerek” oturdular; Sağlarında Vali B, Lütfi Kırdar yer aldı. Solla- rmda eski yaverlerinden ve şimdi Şitçilik yapan B. Pikret Atlı Dahiliye Vekili B. Faik Öztrak; B. Hilmi Uran, Muhafız kıtaatı komutanı B. İsmail Hakkı, mebüs B. Vedid bulunuyorlar- dı. Masanın tam karşısında Relsicüm- burun © görüşeceği © vatahdaşların oturmaları için üç sandalya konul- muştu. Rei: ümhur vatandaşları dinliyor İsmet İnönü oturur oturmaz derhal kalemini ve defterini çıkardı, önün- deki listeye bakarak okudu: — Beyoğlu kazasından Naci İpekçi. B, Naci İpekçi ayağa kalkarak mâ- saya doğru ilerledi: -İnönü evlâdları- nım üzerine titriyen bir babanın şef- kat dolu sesile: — Gel oğlum karşıma, ofur as- lanım, Ne iş görüyorsun? — Sinemacıyım. —JAhlat bâkalım İşleriniz nâsıl gi? diyor? — Sinemacılık bugün iyi bir yolda yürümektedir. Rağbet fazladır. Hükü- metin vergileri indirmesi:'hem bizi, hem vatandaşları memnun etmi Sinemacıların yüzü gülmüştür, - Bana işinize dair birşey söyler misiniz; bir şikâyetiniz var mı? — Hiç bir şikâyelimiz yoktur efen- dim. — Peki, ben saha birşey söyliyece- im, halk sinemalarda © geç vakitlere kadar kalıyorlar mi? — Niğümün saat'tam 11 de paydos , ediyoruz. Halkın boşanması Hi,15'e kadar sürüyor. - Çök güzel, Bu 11 de paydos me- selesi sade bir teğbirdir, fakat halk için müessirdir. Dünyanın hiç bir ta- rafında: sinemalar geç vâkitlere kâ- dar devam etmezler. Mutlaka 11'de, Azami 11'de herşey bitmelldir. İsmet İnönü bundan sonra çocuk- lara gösterilecek - terbiyeyi ilimlere geçerek dedi. ki: — Çocuklar için terbiye filmi bul- makta Müşkülât çekiyoruz. Siz bu- nun için çalışıyor musunuz? Niçin getir miyorsunuz? — Biz de bulamıyoruz. Bunu Vekâ- let bize vaadetmişti. Nerelerde bulun- duğunu bize bildirecekti. Fakat bü fülmleri getirtsek bile halk terbiyevi filimler gelmiyor. İnönü düşünüyor Çocuklar için buna bir çare bu- Jabilir miyiz? Bu esnada Vali B. Lütfi Kırdar: — Amerikada var diye işitlim... de- di. Sinemacı «Biz şirketlerle hali te- mastayız, bu filimler ticaret getirmi- yor» dedi. j İsmet İnönü Valiye dönerek «Bu meseleyi nasıl halledeceğiz. dedikten sonra sinemacıya: — Bu ya ameli “kıymeti olmadan söylenen bir meseledir, yahut bunun bir çaresi vardır da biz bulamıyoruz. Her taraftan işitirim bu şikâyeti, Vali — Amerikada bazı cemiyetler var, Ben muhabere ettim, getirebiliriz. Fa- kat propagandalardan korkuyoruz. Sinemac - — Bunlar en ziyade Almanyada var, fakat onlarda da propaganda ga- yesi güdülüyor. Sinema sanayii kuramaz mıyız? İsmet İnönü defterinin üzerine eği- lerek notlar aldıktan sonra sinemacı B. Naciye: — Size bir şey sorayım, dedi, sine- ma bizim memlekette müşterisi olan bir sanattir. Bu endüstriyi neden ku- rTamıyoruz? — Biz filim y ruz, bizim sevi. yemizde olanlar bizim kadar da yapa- mamışlardır. Sinemâ endüstrisini kur- mak için büyük sermüye “yatırmak lâzımdır. Bunu amorti» edemiyoruz. Yapacağımız filim memleketimize in- hisar edeceği için gelen para az olur. — Senede keridimiz ne kadât filim yapiyoruz? X-liyeti nedir? — İki üç fi im:yapıyorüz. Dai maliyeti 75 bii Mra kadardır. Fakat bütçemizle bışka Mmemleketlerdeki gibi munzzam filimler çeviretbeyiz. Türkçe EN hangi memlg- ketler alıyor — Yunanistan, — Zevkle dinliyorlar mı? Evet, Misir, Suriye, Irak; İran da “Türkçe filimler ister, — Çok güzel, epi müşteriniz vat, bunları memnun etmek iyi birşeydir. “| Öyleyse niçin büyük filimler yap muyorsunuz? — Büyük sermaye “ister, kuğreti- miz yetmez. Ne kudret istiyorsun? — Bir filim için en aşağı 60-70 bin lira lâzımdır. — Bunu da-siz veremezsiniz, Imkâ- nı yok demek? — Hayır, imkânı yok; “biz ancak 20 - 25.bin liradan yukan çıkamayız. Terbiyevi ve siyasi filimler yapabilir İnönü gene defterinin üzerine eğildi, notlar alıyor. Bundan sonra seyyar sinema mevzuuna temas etti, Niçin yapılmadığını sordu. Bunun kâr getiren ayrı bir meslek olduğu, fakat kimsenin buna heves etmediği cevabını alınca; — Seyyar sinemaların bir gayesi ol. malıdır, köylünün işine yarar mev- zularla filimler çevirmeliyiz. Bunları yapabilir miyiz? diye sordu. — Bizim için faydalı değildir. Ufak sermaye ile de olmaz. — İstediğimiz gibi siyasi ve terbi- yevi filimler yapmak için meselâ re kadar para lâzımdır? — Yalnız para değil; -mütehassis ister, teknisyen ister, bunlar bizim gibi tüccar kafâsımin alacağı şeyler değil, — Bu meseleleri anlat bana, mese- lâ para diyorsun ne kadar para? — Şimdi kati birşey söyliyemem... Fakat bu filimleri - yapacak adâmı- mız da yok, yazılmış bir eser olsa bile tatbik edemeyiz. Bu fen ve bilgi işidir. — Demek bizde yok. N Öğretici filimler için Avrupada da &z eleman vardır, İnönü defterine notlar aldı, Sonra başını kaldırarak; — Peki oğlum; teşekkür dedi. Otomobilcinin dertleri Otomobilci Hakkı Demirer çağrıl- dı. B. Hakkı kara nakil vasıtaları ce- miyetinin reisi idi, İnönünün karşısı. na otufdu: İnönü her dinlediği vatan» daşın ismini ve mesleğini defterine kaydediyor. — Anlat bakalım bana, sanatin hakkında fikir ver. Meselelerin, ihti- yaşların, şikâyetlerin, dileklerin ne- lerdir? Sanatımızın en mühim ihtiya- cı yedek aksamdır, para meselesi, Memleketimizdeki motörlü vasıtala- ederim, rın ekserisi Amerikadan geliyor. Fa- kat bunların bir parçası kırıldığı za. man yenisini bulamıyoruz, getirtemi- yoruz. Son zamanlarda Amerika ile bir muahede yüzünden gelmiyor, di. yorlar. Anadoluda da vaziyet ayni, Nakliyat yapan kamyonlar parçaları kırılınca bizden istiyorlar. Onlara da cevap veremiyoruz. En büyük derdi- miz budur — Peki başka ne derdin var? — Bir derdimiz daha var. Onu be- lediye ile hallediyoruz. Derdesti rü- yettir. — Nedir 0? — Belediyenin plâka rüsumu. İnönü Valiyi işaret ederek: — Demek aranızda bu memeleği hallediyorsunuz. Öyle ise bırak. Kara nakil vasıtaları cemiyeti rel- si bundan sonra İstanbuldaki kara nakil vasıtalarile bu işle geçinenlerin sayısı hakkında malümat verdi, Ve İ tekrar vparça» meselesine avdet erie- rek — En büyük derdimiz yedek aksam- getirememektir, dedi. — Peki bunları biz içerde yapamaz miyiz? — Yapamıyoruz: Çeliğe su veremi- yoruz. Ya sert oluyor, yahut yumu. şak. Lâzım olan sertliği elde edemiyo- ruz, maksad hasıl olmuyor, sadece kaba işleri yapabiliyoruz. e Otomobil deyip geçmeyin paşam. Çok edevatı vardır. z — Peki başka bir ihtiyacınız? — Yoktur paşam. En büyük ihtiya» cımız bu. — Benzin hakkında ne diyorsun? — Şikâyetimiz yok. O da ucuzia- mıştır. — Tamirler yapabiliyor musunuz? — Tamirhanesine göre. Yapanlar var, yapamayanlar var, yalnız dişli. leri yapamıyoruz. — Tamir meselesi Anadoluda na si? — Küçük tâmirleri yapıyorlar, bü. yükleri de buraya yahut Ankara, İz mir, Bursa, Eskişehir gibi büyük vi- Jâyetlerdeki tamirhanelere ogönderi- yorlar. İsmet İnönü bu vatandaşı da din Temişti. Notlurını aldı, «Peki, teşekkür ederim» dedi. Ekmekci ne diyor? İnönü bundan sonra Ahmed Rıza Togay ismini okudu. Ayağa kalkınca «Gel bakalım dedi. Ahmed Riza ek- mekçi idi, ufaktan işe başlamış, si- mitçilikten yetişmiş, Safranbolulu, 30 senedir İstanbulda bulunan bir ek- mekçi. İnönü sordu: — Çıktığındanberi hiç Safranbe. Tüya gittin mi? — Ara sıra giderim. En son bir bu- çuk sene evvel gittim. — Anlat balealım derdinizi, — İstanbulda 182 fırın var. Bütün bu fırınlar 3000 çuval un işliyor. Bu miktar fırınlara azdır. İstanbulda fi rın çok, un azdır, kâr edemiyoruz, -- Neden? — Belediye bize her çuval un için maktu bir imaliye ücreti ayırıyor. Ayrılan bu pâra eskiden daha fazla idi, indirildi. Bizim için tesbit edilen imaliye ücreti azdır. Fırınlar fazla ol. duğu için aramızda rekabet de yapı- yoruz. Kâr etmiyoruz. İnönü — Belediye ile halledersiniz bu meseleyi, Vali B, Lütfi Kırdar: — Fırın çöktur paşam, fırınların adedi 130 a indirilse idare ederler, Şimdi her frins ayrilah imaliye üe. reti fırınlar tâhdid edilince fazisla. A İnönü — Yani fırınların çokluğu ekmeğin bahalılaşmasına sebep olu- yor.