zmirde kalp 50 kuruşluk basanlar nasıl yakalandı? İ İzmirde yakalananlar ve kalp paralarla bu paraları basmağa mahsus Âletler İzmir (Akşam) — İzmir ve Ça- nakkale zabıtasının mühim bir kal- pazan şebekesini meydana çıkardı- ını bildirmiştim. İzmir zabıtası, Na- mazgâh mahallesindeki evde faali- yette bulunan 10 kalpazanı para bas- ge mahsus âletleri, kalıpları ve I bastıkları paralarla yakalamıştır. Izmirde tutulan kalpazanlar şun- lardır; Manisalı Osman oğlu Hasan, annesi 60 yaşında Emine, Ahmed oğ- | | Yu Mustafa, Abdullah oğlu Tatar P İzmir tersanesinde: dökümcü Receb oğlu Halim, Demir oğlu Abdüs- settar, Hüseyin oğlu İbrahim | Kalpazanlardan Musa iğlu Meh- med Çanakkalede yakalanmıştır, İs- tanbulda bulunan. henüz yakalanmı- yan, fakat İzmir adliyesince hakkın- da gıyabi tevkif kararı verilen bir suçlu daha vardır Kİ, o da Arnavut Selim oğlu Halim namındadır. Adliye ve zabıta tahkikatına göre suçlulardan İbrahim, bundan 25 gün evvel B. Fuadın fırınında çalışan seyyar börekçi Hasan müracaatla kalp para basmak teklifinde bulun- muştur. Bu iki kişi, fırının külhan kıs da ayrı bir fırın yaparak teda- yülden kaldırılmış olan bir kuruşluk nikelleri eritmek teşebbüsünde bulun- muşlardır. Bundan maksadları, yeni Tevfik ve bilgisinden istifade edecek- lerini düşünerek dökümcü Halim de bu işe iştirak ettirilmiş, Halimin, Karşıyakadaki evine giderek orada hazırladıkları kalıplarla para bsmuş- Ir, fakat bunların kabalıklarını göre rek piysaya sürmekten vaz geçmiş- lerdir. İşi genişleten suçlular, fırının üzerinde bir ev kiralıyarak faaliyete geçmişlerdir. Alçı kalıplarından Ççi- kardıkları elli kuruşlukların kenar larındaki tırtılları yapmak için ege ve tığlar almışlardır. Böylece herşeyi hazırlıyan kalpazanlar, Amavut Ha- İ mi de aralarına alarak İzmir, Ma- nisa, Menemen, Çanukkule havali- sinde 130 ilralık kalp para sürmüş- lerdir, Ellerine para geçince sık sık evde içki âlemleri tertip etmişlerdir. İzmirde kalp paralardan bir tane- si zabıtaca elde edilince İzmirde fa- aliyete bulunmayı tehlikeli gören ve İstanbulun büyüklüğü © itibarile orada çalışmayı daba muvafık bu- lan şebeke azası, İstanbula naklet- meğe karar vermişlerdir. Halim ve Mehmed, İstanbulda börekçi Mustafa ve tatlıcı Salih vasıtasile bir ev bu- lup kiralamak üzere Erzurum vapu- rile İstanbula gitmişlerdir. Mehmed, üzerinde bulunan 15 tane kalp eli kuruşluktan birisini Çanakkalede sü- yerken zabıtaca tutulmuş, diğer kalp paralar üzerinde çıkmıştır. Halim, İstanbula kaçmıştır. Arkadaşlarının iylediklerine göre Halimin üzerinde 'TI tane kalp elli kuruşluk vardır. Çanakkale zabıtasının o bildirmesi Üzerine İzmir zabıtası, Hasanın evin- de yaptığı araştırmada yastık ve kib- rit kutusu içinde 60 kadar kalp elli kuruşluk bulmuştu, Polislerin evi aradığı sırada bir teneke kutunun basacakları kalp paraya nikel karış- tırmaktı. Fakat nikeli eritecek yük- gek hararet elde edememişlerdir. Bu iki kalpâzan, nikeli eritemiyince ka- Jay ve kurşun halitası yaparak bunu eritmiş, beraberlerine âldikları Mus- tafa ile birlikte alçıdan kalıplar yap- mak suretile 15 kadar kalp elli ku- ruş'uk basmış ve bunu Menemen civarında sürmeğe muvaffak olmuş- lardır. Ellerine biraz para geçince a No.21 AKŞAM' ın tefrikası AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — Nâkleden: (Vâ-.Nü) — Ay, biliyorsun ya... Sana Söyle- miştim... Evvelki hafta aldım... — Hatırlamıyorum... Öyle birşey iylemedin. Jedi, Hakikâten genç kadın telâşla çiki- yordu. Refet onu görünce rahatlıya- «— İşte bu seler o dur!» diye bek- rak: | O — Unutmuşsun... Geçen ay, tiyat- — Ne kadar geç kaldin... Merska | roya Aliye getirdi. Biri satıyormuş. başladım... - dedi. Kelepiri kaçırmak istemedim. Elden düşme... Hem de pek geç-oldu. Yorgu- num. Haydi yatsak, güzelim... Neşeli, mütebessim, Raifi öptü. Bir lâhzada soyunmuştu. - Çabuk... Işığı söndür... Yat... — Dur, gazetemi bitireyim de... - Öyleyse Allah rahatlık versin... Benim son derece uykum var. Hakikaten yatar yatmaz da derhal derin bir uykuya daldı. Refet ona uzun | uzadıya baktı. Cidden çok sevimli bir kadındı bu... Süt gibi beyaz teni, ha- | rikulâde endamı, muntazam kırmızı | İ Üzüleceğini biliyordum amma, ne ya- palım, kabahat bende değil... Annem hastalanmış... Aliye söylemedi mi?.. — Amma #aat ikiye geliyor, ayol. — Yok canım... O kadar olmamış. tır... Saatin ayarı doğru değil — Peki, nasıl geldin?.. Artık tram- vay da yoktur. — Amma yaptın!... Son tramvaya yetiştim. Kadın bu sözleri söylerken, erkek, metresinin şapkasına, elbisesine bakı- yordu. dudakları, her erkeği kendine âşık et- — Bunlar da nereden çıktı?... Hiç | tirecek kadar güzeldi. görmemiştim. Adam, birdenbire düşündü! w — Mahallemde caka satmak İste. — Acaba nerede yemek yedi?... An- dim de... nesinin evinde karını döyurması ka- — Yeni mi aldın ,.. | okudu — Ya?... Merak mı ettin, güzelim?.. | | Bugün mü?... bil değildir... Madem ki kadın hasta... Merinosçuluk Bursada yeni sene hazırlık- larına başlandı Bursa (Akşam) — Merinos yetiş- tirme teşkilâtı tarafından yeni scne hazırlıklarma başlanmıştır. Mıntaka- muzda her sene daha kuvvetle inki- şaf eden Merinoslastırma faaliyeti, köylümüz ve koyun yetiştiricileri ara- sında gittikçe rağbet bulmaktadır. Gerek dağıtılan koçlaria yapılan ta- bii, gerekse istasyonlardaki suni to- humlama işine bu yu daha geniş mik- yasta devam olunacaktır. Şimdiye ka» dar otuz bin koyun tohumlanmıştır, Tohumlamalardan alınan netice, yüz- de seksenle doksan arasıdır. Merinos yetiştirme omıntakasında bir kesim müsabakasile ağıl ve sürü mükâfatı ihdas edilmiştir. Kesim mü- sabakası nisanın ilk haftasında yapi Jacak ve bu müsabakaya Bursa mer- kez kazası ile Yenişehir, Karacabey ve M. Kemalpaşa kazalarındaki Me- rinosçular iştirak edecektir. Müküfat olarak 3135 lira konmuştur. İyi yetişmiş bir Merinos koyunu Merinosçulüğün daha esaslı şekil- de ve daha süratle yapılması için, Vekâlet mütehassıslarının da iştira- kile şehrimizde bir kongre toplanma» 81 için teşebbüsler yapıldığından bah- sedilmektedir. ies NER BERENARENEEEANAEERAAUAAAAAAAEANANEAN içindeki kalıp ve âletleri alan Hasa- nın anası Emine, bunları kalpazan şebekesine dahil bulunan Tevfiğin evine götürmüş ve merdiven altına saklamıştır. Polisler, bu âletleri de orada bul- muşlardır. Yapılan tahkikatta suç- Yular nasıl çalıştıklarını bütün taf- silâtile anlatmışlar ve bir liralıkların sürülmesi güç olacağını düşünerek elli kuruşluk basmağı tercih ettikle- rini söylemişlerdir. 'Tahkikata adliyece devâm edilmek- tedir. Balıkesirde de kalp elli kuruş- luk bulunmuştur, Osman oğlu Rama- zan adında biri, Kantarcılar çarşısın- da biçak satın alırken kalp gümüş pa- ra sürmeğe kalkıştığından zabıtaca * yakalanmıştır. Bu fikir, duvardan fırlayıp arkasın. | dan diğer taşları da sürükliyen bir taş | gibi, - erkeğin aklında bin bir düşün- ve uyandırdı. | Nadirenin böyle bir elbise alacak parası yok... Bu saatte İramvay bu- lunmaz...» İlk defa olarak, kalbinde bir şüphe uyandı. «— Niçin yalan söylüyor? ihanet mi ediyor?...» Hakikati öğrenmeliydi. Kadın, uykusu arasında gülümsü- yor. Delikanlı kalktı. Nadirenin elbisesini evirdi, çevirdi, baktı, Sonra, gayri ihtiyari çantasını açtı. İçinde etli lira kadar bir para var- dı. Kalbini buz gibi birşey kapladı. Bütün vücüdü zıngır zıngır titriyor- du. Sobaya odun atmak üzere yürü- İ dü. Odunluğun içinde yırtılmış bir kâ- ğıd gözüne çarptı. İ Bu, bir telgraftı. Hemen aldı. Par- çaları biribirine ekliyerek şu satırları Acaba Geçen seferki yerde bekliyorum. Ayni saatte gel. Ahmed Bunun mânası sarih... Demek Na- direnin başka bir dostu vi Para ve- ren, elbise alan bir dost. | Erkeğin boğazı kurumuştu. Alnın- dan terler akıyordu. Nefesi boğuk bo- guk çıkıyordu. Erzincanın kurtuluş yıldö- nümütezahüratla kutlandı Askeri kıtalar şehre girişi temsil ettiler, balk tarafından şiddetle olkışlandılar Erzincan kurtuluş bayramından iki intiba: Yukarıda milisler, aşağıda askeri kıtalar geçid resminde Erzincan (Akşam) — Erzincanın kurtuluş günü 13 şubatta parlak ve coşkun bir tezahürle kutlanmıştır, Merâsime asker, jandarma, askeri orta okullar, ilk mektepler ve bütün Erzincan halkı iştirak etmişlerdi. Köylerden gelen yüzlerce atlılar Cümhuriyet meydanını doldurmuştu. Şehir baştanbaşa bayraklarla süslen- mişti, Törene saat (11) de istiklâl mar- şile başlandı. Kahraman ordumuzun işgal hareketini canladıran ktaat şehrin muhtelif semtlerinden kol kol kasabaya girdiler, Bu işgal anında resmi dairelerin direklerine çekilen | şanlı bayrağımız ordumuzun muzaf- | feriyetini dalgalarile tebşir ediyordu. Bu anda halk hep bir ağızdan yaşa sın kahraman ordumuz, yaşasın İs- | met İnönü diye bağırdılar. Bunu müteakib yüksek bir sesle Türk ordusunun kahramanlıklarını İ ve fedakârlıklarını halka anlatan iş- | gal kumandanının putkuna muka- bele eden bir köylünün şükran ve minnet saçan heyecanlı söylevi her- kesi ağlattı. Bundan sonra geçid Birdenbire; — Ne yapıyorsun orada”. Nadirenin sesini işitti. Genç kadın uyanmış, güzel başını koluna dayamış, hayretle ona bakıyor. du. Refet, çılgın bir öfkenin tesirile ya» tağa yaklaştı. İ Boğuk boğuk bağırdı: — Alçak! Sefil!,, Herşeyi rum... Herşeyi anladım. Nadirenin kadife gibi teni kızardı. | Uykulu güzleri faltaşı gibi açıldı. Fakat bu heyecanı gayet az sürerek | derhal müstehzi bir tebessümle omuz- | larını silkti, Çapkın bir eda ile sordu: — Neyi öğrendin, bakalım? — İğrenç ihanetini... Yalanım... — Aman, gözüm... Çıldımışsın... Sa- na cevap verecek halde değilim... Uy- kum var... Erkek asabiyetle, genç kadının ko- lunu yakalamış, Sardıyordu. diyen biliyo- | birakl,, Acılıyorsun. | biliyorum... Dostun var.. Sana para veriyor. Bu akşam da ona 1 gittin... Madem Ki biliyorsun Anlatmağa hacet yok... Ve, arkasını dönerek: İstersen sabaha kadar bağır, gö- | züm... Ben uyuyacağım! Erkek ne iğrenç küfürler savuru- yordu... En âdi tabirler kullanarak J pekâlâ... yum inu kaldırıyordu. resmine başlandı. Kahraman ordu- muz sürekli alkışlar içinde heybet ve azametle geçti. Sirasile okullar talebeleri ve nihayet köylülerden te- şekkül etmiş olan milis atlıları milli ve eski kıyafetlerile geçerek alkışlan- drlar, Bu şerefli günü millete şanlı ordumuza minnet ve şükranla- rını arzetmek üzere belediye, Halke- vi, Halk partisi, ticaret, ziraat odası reislerinden mürekkeb bir heyet mü- fettişliğe giderek halkın tazimlerini törene nihayet vı gösteren Til sunmuşlar ve miştir. Köylerden gelmiş olan halka Hal- kevi namına bir çay ziyafeti miş ve pasta ikram edilmiştir. veril. Gündüz, Cümhuriyet meydanında belediye ve hükümet önünde topla- nan binlerce halk davul, zurnalarla milli oyunlar oynamış ve gece fe- ner alayları tertib edilerek havai fi- şekleri atılmıştır. Kızılay menfaati- ne de Halkevi salonunda bir müsa- mere verilmiş ve sabahlara kadar eğ- lenceli bir gece geçirilmiştir. Kadın: — Vay... Şimdi beni dövmeğe mi kalktın?... Tamam öyleyse... Dostun var... Biliyorum... Anh. yor musun? Söyle... Bu akşam gene kendini ona sattın değil mi?... — Sana ne? İstediğimi yaparım... Beni rahat bırak... Uykum var... — Böyle anda uyumağı düşünü- yor... Alçak!... Orospu!,, Kalk! Giyin! Defol... Seni evimden koruyorum... Nadire. yatağından doğruldu... Re- fete sert sert bakarak: — Artık yeter... İçimi sıkıyorsun... | Madem ki hakikati öğrenmek istiyor- sun, dur sana söyliyeyim... Aldatmak şöyle dursun, senden tamamile ayrlai cağım... Bana zengin hayat yaşat. cak birisini buldum... Şimdiye kadar sana acıdığım için tereddüd ediyor- düm. İşi şöylece gizli kapaklı idare- ye çalışıyordum. Fakat mademki şim- | di bana bu tarzda muamele ediyor. sun, evinden bile kovmağa kalkıyor. sun... Beni zaten bekliyen var, apar- tımanım h; ». Gidiyorum... — Gidemezsin Vay. ?..,. Kim mâni ola cakmış? — Ben! > — Sen mi?.., Unuttun mu?... Demin kovuyordun. Şimdi fikrinden caydın mm?... Öyle kaprislere gelemem... Olan oldu... Ben gidiyorum... Hiç bir suret- le de bu kararımın önüne geçemezsin. (Arkası var)