(MİŞ fena değil, 14 Şubat 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA m mama a Habbeciler ve Kubbeciler «Cep tekvimi» şairlerinin inkıra- mhdan sonra başka bir edebi mek- tepin zuhur ettiğini karilerime bil dirmiştim. Üç beş kelimeyi bazan üç satır halinde sıralayıvererek hemen edib olmak yolunu tutan bu şiir me$- leğinin mensuplarına, habbe kadar bir sözle bir şöhret kubbesi kurmak istedikleri için «Habbeciler ismini muvafık buluyorum. Bilmem efkârı umumiyemiz bunu münasib görecek mi? «Habbeciler» ismi de «Cep tak. vİMİ şuerası» gibi, edebiyat tarihi mize mal olacak mı? (Bunların tak» dirkâr münekkidlerine de Kubbeciler denebilir.) Geri kafalılığıma hükmedilmesin: Ben, şiiri - tekerlemeden ayırarak - yüksek hislerin ifadesi sayanlarda- nım, Ezeldenberi bu tefrik vardır, Köylerde bile böyledir. Şiir, ebede ka- dar, zaman içre ve mekân içre bu | ulvi vasfını muhafaza edecektir, Tarzındaki acayip lâflar evvelce | söylenmemiş olsaydı, şimdi aramız | dan bir ortamektep çocuğu çıkarak bunları bu şekilde karalasaydı: — İşte, büyük bir istidad yetişiyor... Bakınız, üzerine keşkek bulaşmış bir kepçeyi ne güzel tasvire muvaffak . Hattâ tencerenin içindeki yö- canlanıyor!... (ve bunu ciddi yapan) münekkidle- rimiz, estedlerimiz zuhur edecekti. Şiir, bir ruh iktidarı işidir; kulağa çalınca hayran bırakıcı olması ge- i ) Şehrin güzelliği Âbideler etrafın- daki binalar ayni üslüpta olacak Eminönü meydanmın açılması mü nasebetile meydanm etrafında yapi- lacak yeni binalarm Yenicaminin mimari tarzına uygun olması muva- fık görülmüştü. Şehirde etrafları açir lacak diğer âbidelerde de aynı esasa riayet edilecektir. Bunun şehre bir güzellik vereceği tahmin edilmekle dir. İmar müdürlüğü B, Prostun plâ- nına göre açılacak meydanlarda ku- rulacak yeni binaların tâbi olacaklar rı mimari üslubünü tesbit etmekle meşguldür, Bu arada bilhassa Süley- maniye camisinin ciyarile uğraşı maktadır, Cihangir yollarının yenileş- tirilmesi işi müteahhide ihale edildi ni encümen dünkü toplantısın- üdar - Şile yolunu ihale et- | miştir. Bundan başka Vali ve Bele- diye Reisi Dr. B. Lütfi Kırdar, Cihan- gir gibi şehrin en güzel bir semtinde caddelerin kaldırımsız kalmasını doğ- Tu bulmadığından bu caddeler de kak dırımlanmak Üzere dün bir müteah- hide ihale edilmiştir... Yol vergisi Bu sene tahsilâta fazla ehem- rektir, (Kendisile alay ettirici değil.) Bizzat şair bile onu bir kere doğur. duklan sonra bir benzerini yazmak için aciz duyar. Nazireler, orijinalin dm altına kıyasla bakır gibi ka- ir | Habbeciler'in eşlirlerini» görenler İse, puflayan kahkahasını zaptettik- ten sonra: — Böyle tekerlemelerden bir gün İçinde bir divan yazarım!... » diye bu kadar ucuzlıyan şairliğe toptancı ta- lip çılayor Yanında bunları okuduğumuz yet- mişlik bir nüktedan bayan; — Ben irticâlen bile söylerim - de- Yip başladı: NEZLE Yine oldum nezle. Akmrdım, öksürdüm. AK geçmedi, geçmedi, Kapıdan sevgilim, Hakikaten nezleydi ve oğlunun gel- mesini bekliyordu. Bu «manzume» © halinin ifadesini anlatıyor işte!!... Gözünü odanm bir tarafına çevi- Perek o ihtisasını da bir solukta söy- Meyivergi; SICAK Soba yanıyor harıl hard, Yazık değil mi bu kömürlere? Madem &i cehennemde yanacakinr var Neye şimdiden kullanmamalı unları kok yerine? “Ve daha da söyledi... Arma hepsi. | Zi, ralamağı hacet yek sanırım. 2, siz de, o da, öleki de, hepimiz — tarzda yumurtalar yumurtlaya- iliriz... em de istediğimiz kadar... a Şairlik eskiden necib, asil birşeydi; ka ele doğanla hastı... Habbeciler onu demokratlaştırdılar, eksik ; onu bu Pe —SaL bir Belediye kararı öğren- | Y Amca, turistik bakımdan — Yeni dim ba; miyet verilecek Yol mükellefiyeti tahakkuk zama- ni gelmiştir. Vali, şehir meclisinde söylediği son nutkunda 30 küsür bin Kişinin yol mükellefiyeti haricinde kaldığını söylemişti. Belediye, bu gibi hataların tekrar- lanmaması için bu seneki yol vergisi tahsilâtına fazla ehemmiyet vermeğe karar vermiş ve yol mükellefiyetinin nasıl tahakkuk ettirilmesi lâzım ge- leceğini bir tamim ile mahalle mü- messillerine bildirmiştir. sananmanansananarserararnensesunaaaaana asan mevkide kullanmıyalım.) Şiiri ayağa düşürdüler... Anlaşılıyor ki prensipleri şu: Her hangi bir iahassüsünü en kısa yol dan, usul, kaide ve taşannu iğlakına düşmeden söyliyeceksin... Peki amma, öyleyse, © üç beş satıra daw ne ihtiyaç var?.. Daha basitleşti- relim, daha ziibbeleştirelim... Meselâ bir hecelik şiirler yazabiliriz: «Ah!» (Bu manzümenin ismi: Teessüf).. «Of!» (Serlevhasi; Bıtkınlık) ... «Yuf'a (Burun sermamesi de: İnkisar!).. Küçüle, ufala, Habbecilerin arka. smdan böyle şiirler yamlacağa ben- sâyor... Gidiş o gidiş... (Vâ - NO) Not: Şahsının, babasının ve biraderinin irfa- nını takdir ettiğim dostum Nurullah Ataç'ı «Şöhret vurguncuları. diye yazdi- ğm bir makalemle rencide ettiğim için müteessirim. Fakat hücum ona değildi; umumiyetle paradoksçuluğa idi, Onunsa, bu fantenisi, türlü yüksek evsaf; arasında devede kulak kalır; esaslı kusurunu teşkil etmez. Yukarıdaki uKubbetiler» lâtifesi için de peşin olarak özür dilerim. V.N. Bay b —. Ann caddelere lâvhalar asılacak» mış, bu lâvhalara bakan bir yolcu... Karilerimizin mektupları Nizamlar, bir sistem da- hilinde tatbik edilmeli; keyfi olârak değil... Ben Kızıltoptakta Kayışdağı cad- desi denilen ve Kuşdilinden Güztepe- ye doğru imtiğad eden çosenin 50- lunda tarlalar içinde yeni yapılmış evlerden birisinde oturuyorum. Brta- fımız tarla ve çayırdan ibaret ölması dolayisile cadde Ye sokak namına big şey yoktur. Hattâ 20 metre önümüz- den geçen 405046 - tenvirat namına bir tek feneri olmadığı gibi - lanzifat- tan da eser bulunmamaktadır. Bu iti- barla henüz buralarda cadde, sokak, tenvirat ve tanzifat mevcud olmadı- Bina göre belediye daha vaziülyed de- &gül demektir. Buna rağmen geçen gün nahiye müdür vekili dilen emniyet komiseri maiyetile birilikte bir dolaşma yapı- yor ve telle muhat vasi bı narında telden atlam vuğumu çayır alıyor ve ertesi gür e görerek not #übit tanzim et- palı tavuklarımı r ikametgâhım Müddeti içinde, da ile itirazım mesmu lira da ceza tarh olunu- yor. Zabıtal belediye talimatının ih- #iva ettiği bütün hükümleri ve mev- kli tabiklerini yakinen bilmediğimiz €ibetle bu hükmün doğru olup olma- dığmı iddia etmeyeceğim. Şu kadar ar ki: Mevzuatın akıl ve mantık ha- ricine çıkmıyacağı cell bir hakikattir. Belediye hizmetlerinin görüldüğü bir çok işlek se de bile mesul memurların gözleri önünde tavuk ho- roz sürüyle dolaştığı halde ehemmi- yet verilmiyor da dağ, bayir ortasın- da neden benimkiler ve bir komşu- murunki göze battı? Müracaatıma: «Onlardan da ceza alinacaktırı» den- di. Fakat doğru değil. Bu nizamlar, tesadüfi, keyfi olarak değil, bir siştem, intizam ve mantık dairesinde İatbik olunmalı dir. Ancak bi ün faydası vardır. Tesadüfi tarzın ise, düşünülürse, pek çok mahzurları mevcuddur. Alâkadar makamların dikkatini osibederim. Kızıltoprak Kayışdağı caddesinde Hamak) Duvar altında kalan amele Binanın yıkılması işine neza- ret eden Osman mahkemeye verildi Birkaç gün evvel Şişhane yokuşun- da askerlik şubesinin yanındaki bina yıktırılırken duvarın birdenbire yiki- ması üzerine Ali adında bir işçi enkaz altında kalmış ve ölmüştü, Müddâslumumilik tarafından yapı- lan tahkikat neticesinde binanın yık- tırılması işine nezaret eden Ali Os- man adında biri dikkatsizlik ve ted. birsizlikle ölüme sebebiyet . vermek suçundan adliyeye teslim edilmiştir. Dün Sultanahmed birinci sulh ce- za melikemesinde sorguya çekilen Ali Osman: Ben amele Aliye evvelâ duvarın üst tarafım yıkmasını söylemiştim. Fakat o, beni dinlememiş duvarın altını kazmış ve bu yüzden kaza ol- muştur, Bunda kabahatim yoktur. Demiştir, All Osman ikametgâha bağlanarak serbes bırakılmış, evrak aid olduğu mahkemeye verilmek üze- re müddelumumiliğe iade edilmiştir. i Belediye geliri | Tahsilât işleri için alınacak tedbirler görüşüldü bay, kle; A Saip zi sebe müdürü B, Muhtarın reisliğin- de şehir meclisi salonunda toplan- mıştır. Bu toplantıda Belediye merkez | muhasebe teşkilâtı müdürlerile bera- ber muhasebe mürakipleri de hazır bulunmuştur, Belediye muhasebe müdürü, Belediye gelirlerinin nok- sansız olarak tahsil edilebilmesi için alınacak tedbirleri izah ederek me- murları birçok noktalarda tenvir et- miş, bilhassa mükelleflerin maruz kaldıkları müşkilâtı anlatmıştır Aldığımız malümata göre Belediye nüfus kesafeti az, binaları seyrek olan elleflerin Belediye ver- gilerini ödemek üzere şubeye gitmek için birçok külfete katlandıklarını göz önünde bulu önümüzdeki maliye senesinden itibaren Üsküdar, Emirgân, Sarıyer gibi yerlerdeki şu- belerin emrine yeni tahsildarlar ve- recektir. Bu tahsildarlar bina, tanzi- fat gibi vergilerle diğer Belediye re- simlerini tahsil edeceklerdir. Anna Karenin piyesi (Vâ-Nü) tarafından tercüme edildi Muharrir arkadaşımız Vâlâ Nured- din Vâ-Nü, meşhur Rus edibi Ley Tolstoy'un piyes haline getirilmiş Anna Karenin eserini türkçeye ler- cüme etmiştir. Şehir Tiyatvosunda rejisör Muh- sin Ertuğrulun sahneye koyduğu bu pek güzel eser, bu hafta, cumartesi- den itibaren, Tepebaşı Tiyatrosunda temsile başlanacaktır. Her ne cihet- ten bakılsa cidden harikülâde olan Anna Kareninin tiyalim repertuarı- mızda en rağbet gören eserler arasın- da olacağı tahmin edilmektedir. Tino Rossi 20 şubatta geliyor Meşhur sinema artisti Tino Rossi ile Mireille Ballinin İstanbula gele- cekleri yazılmıştı. İki artist şimdi Atinadadır. Ayın yirmisine doğru Istanbula gelmeleri bekleniyor. Sirkecide bir sinemada müs- tehcen mahiyette bir film bulundu Evvelki akşam üzeri Sirkecide bir sinemada müstehcen mahiyette bir filim gösterildiği hakkında zabıtaya bir ihbar vaki olmuş, zabıta memür- ları tarafından makine dalresinde ya» pılan araştırmada Adabı umumiyeye muğayir bir filim bulunarak müsa- dere edilmiştir. Sorguya çekilen ma- kinist Alber, bu filmi şahsi olarak 58 tin aldığını, umuma göstermediğini iddia etmiştir. Emniyet müdürlüğü, müsaadesiz ve müstehcen mahiyette filim bulun- duran bu sinemayı mühürlemiş ve makinist Alberi adliyeye vermiştir, Sahife 3 İSTANBUL HAYATI Erzurum portakalı da varmış! Kıraathanede her masaya sokulu- yor, elindeki geniş porlakmi sepetini müşterinin burnuna doğru uzutarak sesleniyor: — Bayım! Portakal almıyacak mı snız? Döne dolaşa nihayet bize de yak- laştı. Sepetin ucunu masanın kena- rına iliştirip elile omuzuma vurdu: — Bayım! Portakal alsanıza! — İstememem. Dedim. Sepeti masaya iyice yerleş- tirerek safiyetle boynunu büktü, 1s rar etti: — Portakallarım pek iyidir. Hepi- niz alınız. Siz tatlı tatlı yersiniz, be» de ekmek parası kazanırım. Burala- rın yabancısıyım, Kirden simsiyah olmuş parmakla- rile tuttuğu bir dilim soyulmuş por- takalı birer birer hepimizin ağsna uzatıyor, saf, acındırıcı tavırlarla 15- rar ediyor — Şunu birer dela ısırınız da ta- dina bakınız. Seker gibi değilse alma- yınız, Arkadaşlardan biri sordu: — Bunlar nerenin portakalı? — Alanyanın bayım, Alanyanın. Arkadaş, bize hafifçe göz kırparak: — İstemem, dedi. Ben Alanya por- takalı Rize portakalı ol saydı alırdım, Karşımızda bir çocuk safiyetile bo- yun büken adamın gözlerinde âni bir zekâ şulesi parladı. OBirez evvel tam bir Anadolu şivesile ağır ağır könüşurken birdenbire sesin tonu de- ğişti. Köylü şivesi arasından sık sık Çeşmemeydanı argosu sırıtmağa baş- Tadı: — Malın eyisini işte böyle erbabı bilür. O da var. Bende Rize portaka- bnm danıskası var abicim İki elile sepeti karıştırdı, alttan çı- kardığı beş ulta portakalı masaya bi- raktı. Bunlar da ötekilerin aynı idi. Bu defa başka bir arkadaş: — Ben Döriyol portakalını severim, Dedi. Portakaleı yine müstehgi bir tebessümle başını salladı: — Emredersin bayım! Bende her cins portakalın en iyisi bulunur. Al, sana da Döriyoldan vereyim. Ben müşterilerimi mahzun etmek, aldat- mak istemem. Sepeti tekrar karıştırdı, yine ayni portakallardan dört tane ayırıp ma- saya koydu ve bu defa da benim yü- züme bakmağa başladı. Gülerek; — Ben bunların hiç birini sevmem. Erzurum portakalı hoşuma gider am- ma, sende yoktur. Dedim. Arkadaşlar gülüşürken por- takalcı ciddi, mağrur bir tavırla elini sepete daldırdı: — Bende yok mudur? Hunm... Se- nin gibi ağzının tadını bilen müşte- rilerim için ondanda bulunduru. rum. Sana şimdi üç tane Erzurum portakalı çıkaracağım amma, fiati biraz pahalıdır. Tanesi on kuruşa. vereceksin. Ayni sepetlen çıkardığı ayni porta- kallardan üç tanesini de, komşusuna Avrupadan hediye getiren bir yeni zengin gururuyla bana uzattı. Bu ka- dar çene yarıştırdıktan sonra mec- buren birer portakal aldık. Adam, paraları cebine atar almaz sepetini aldı... Limon gibi ekşi portakallar du- daklarımızı buruştururken portakal- cı çoktan savuşmuştu. sevmem, Cemal Refik r Amca 'Tr Yolun nereye gittiğin! ... Gideceği yerin kaç kilometre amvayda!.. — : > amaaa uzakta olduğunu öğrenecekmiş! sö Si Ba gir oi. a İM m