Üç yeni şair Yeni tarıdaki şiirlerini neşretmeğe baş- ladıkları. gündenberi dikkati celbeden üç #iir - Oktay Rıfat, Melih Cevdet, Orhan Veli - bu hafta gazetelerde fazlaca mer- suw bahsoldu. Orhan Velinin ağızdan »akledilen bir şiiri münasebetile üç dört makale yazıldı. Zaten onların şiirleri daima alâka ile karşılanıyor. Fakat vsalâka» kelimesinin bu üç şair hakkında sadece «alay» demek siduğunu kaydetmeliyim. Onlarla ciddi surette meşgul olan yalnız münekkid Nu- rulah Ataç'tır ve daha bir müddet bu İşte yalnız kalacağı şüphesizdir. Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rıfat şimdi edebi zevk sâhiblerini isyan ettiren şürlerini bundan yedi sekiz ay evvelki mecmualarda neşretmişlerdi. Aradan £e- çen zamana rağmen bu şiirlerin unutul maması ve sanki henöz yazılmış gibi ele alınmaları dikkate değer. Nükte meraklı- İarının bu hadiseyi «gülünç oldukları için unutulamıyor» seklinde İzah edebilecek- lerini tahmin ediyorum. Fakat böyle bir sözü yalnız onlara basretmek genç, ihti- yar bir çok şairlerimizin haklarını yemek alur. Eu nevi şiir edebiyatımıza İlk defa bu sai? tarafından sokuluyor. Bize göre yenidir. Zaten edebi zevk sahiblerini gül- üren, alaya sürükliyen sebeb de onların taşıdıkları yeniliktir. Bu şiirler ne ahştı- fm güzele, ne de pek İyi tanıdığımız kötüye bensiyer. İkisinden birine benze- miş olsalardı emsali veçhile edebi zevk efbabınca mevzubahs edilmelerine sebeb yekin. Önümde duran yedi sekiz ey evvelki #Yarlık. nüshalarım karıştırarak bu üç şiirlerini tekrar okuyorum. Onların şir dünyasına yeni ve bizce meçhul bir Bai girdikleri muhakkaktır, bebini bilmediğimiz sıkıntıları başi- muzdan koğmak istediğimiz zaman düş Hümüz biçareliği Oktay Refat «Saksılar» isimli şiirinde şöyle anlatıyor: Pe Kurulmu Aceb Bir de set çiçek gibi sevgilim » Belki şair bu şiirinde benim yukarıda nettiğim şeyi de söylemek istemiyor- Fakat ne riyanı var; bu şiirin bana « ânımızı hatırlatması yeter. Görmediğimiz memleketlere, uzak iklim- İere karsı duydufumuz cazibenin, mu- Jemizin hiç bir zaman tatmin edile- bu dayanılmaz zaafının Baude- | Linvitatien au voyage» da çiz- çerçive İçinde terennüm edilmesine alıştıktan sonra Melih Cevdetin «Seyahat şiirleri. ndeki yenilik bize elbet de ağır gelecektir, Çünkü © şöyle diyor Bir kere ben Çok wak Evimdeki yatağın Uyuyamamış$ım. bir şair olmıya yaiyet kırıcı bir iştir. Orhan Velinin, çocukluğunun büyük an- | nesile karışık hatıralarını anlatan Roben- | son isimli şüri ne kadar yeni ve ne kadar gözet: Haminnemdir en sevgüki Çocukluk arkadaşlarımın Zavallı Robensonu ıssız adadan Kurtarmak için çareler düşündüğümüz. katlanmak AKŞAM 'ın tefrikası Melih Cevdet Orhan Veli Oktay Rifat Ve biçare Güliverin Devler memleketinde çektiklerine Birlikte ağladığım Gündenberi, Orhan Veli, büyük annesine karşı duy- | duğu muhabbeti niçin öleki şairler gibi anlatmıyar, Zaten «kolay» bir mevzudur. 7 - 7 ile yazıp bir kaç tatlı kafiye ile de sösledi mi beğenilirdi! (Bu üç şair de verinli, kafiyeli şiirler yazmasını bilirler. Fakat yeni şiirlerini o eski kalıplara dök- mediler). Bizde hayatın yeknasaklığı Orhan Ve- linin «Deniz. isimli şiirindeki “kadar vu- zuhla söylenememiştir. Şwr parçalara ba- kımız: Ben deniz kenarındaki odamda neereye hiç bakmadan, Yayıkların ğunu bilirim. de bütün bir yaz mev- simini bulmak kabildir Hele Orhan Velinin harikulâde bir sü- huletie tasvir etmeğe im sahnesi dün sairler için bir meçhul- Oktay Kıfalan yazdığı gürler içinde en gözeli şüphesiz «Uykusuzluk. tur, İşte uykunuzluk? Geceni kapı kapısını hiç bir el Demek t vu dolaşıp Tekrar sana dönecek Artık bize gece yoktur. Gene Oktay Rıfalın «Saadet şiirleri» daima zevkle okunacak parçalar arasın- dadır, Onlardan: Gecelerim uykuda geçiyor Gündüzlerim işde Beni ne zaman bulacaksın saadet? Parçasındaki; mantığın kolayca zedeli- yebileceği, fakat hayat içinde yuvarlanır- ken daima peşinde koştağumuz karşı koparılan çocukça feryad şiirde ula- | şılması müşkül bir safiyettir. Edebi zevk erbabmın alaylarına karsı çok müsandeli olan bir kaç şiiri de bura ya almak suretile yazımı bitireceğim. Teirika 10 AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — Bir atalık gözleri, kilidi kırılmış | çekmesine ilişti. Bir gün evvel maruz kaldığı hücüm aklına geldi. Periha- nın karakoldaki perişanlığını düşün- dü. Ruhunda duyduğu bü gun karşısında kendi 4e ürktü resini artık sevmiyordu amma, onun- Ya beraber birçok hisleri de kaybedi- | yordu: Dostluk, arkadaşlık, samimi- yet. Imzlığı ve işsizliği kak kapısı ça- Şimdi o, gene, Y ile başbaşa kalacaktı. Mundı. Hizmetçi: — Hanımefendi geldi! - diye haber verdi, İ Baştan aşağı siyahlar giymiş ole- rak Perihan içeri girdi. Betibenzi sap- sariydı. Delikanlının da rengi uçtu. kadın, bir a sevgilisine bak ek a) pandı, hıçkıra hıçkıra ağlıyarak; — Ben! affet.. - diye bağırdı. Ratibin de gözleri yaşarmıştı. Met- resine doğru eğildi. Kolur dırarak, ona, munis bir — Dün akşamdanberi seni affetti. Nakleden: (Vâ-Nü) gimi anlamadın mı, Perihancığım?.. — Yaptığım alçakça hareketten ! dolayı bana kin bağlama... — Bütün samimiyetimle rum. Tamamile affettim, Teşekkür ederim, Ratipciğim kâlblisin... Delikanlının ellerini yakalamış, ağ- yarak öpüyordu. söylüyo- — Bilsen ne kadar ıztarap çekiyor- | sey unutuldu, bitti; değil mi Evet, unutuldu. Delikanlının bu sözleri gayet lâk yıd ve soğuk söylediğini his rağmen, gerç kadın: Ne derece ıztırap çektiğim! ar dın, herhalde... - diye devam etti. - Âdeta çıldırmıştım. Senin evlenmek niyetinde olduğunu söylediler. Seven bir insan için bunun ne müthiş bir acı olduğunu anlarsın. Ben ki tekmil hayatımda seninle yaşamağı kurmuş- tum... Düşünsen e, bu saadetin böyle birdenbire yıkıldığını görmeğe tahanı. muvaffak olduğu | YAŞAMAK 1 görünen arka Balkonlarda şırları sallanır da buluştuğumuz saman Akşamı üstü nehir lim sabun kokar Bu dünyada biraz da yaşayalım O tek başına Ben tek YOLCULUK Yolculuk niyetinde değilim Fakat böyle bir iş yapmağa kalksam Doğru İstanbula gelirim. Beni Bebek tramvayında görünce Ne yaparım aceb? Biaamaıh 0. vw. Bütün bunlar hayatımızda pek kaçıcı bazı anları tesbit ettiği ve barı şeyler ha- tırlatığı çin © güzeldirler. o İçimizde «me lüzumu var?e diyen çıkabilir. Fakat ba “ne lüzumu var”. sözünün hududu yoktur. Şiirle alay etmek bahsine gelines; bir şülrdeki güzelliği - eker onda bir güzel- Tik buluyorsak - anlatmak zordur, buna #sukabil alay, hele şair alıştığımız gü- teli tekrar tekrar önümüze sürmeyip ye- ni tekliflerle gelen cinslen olursa, bizim için cazib bir şeydir. Çünkü şiirdeki ye- nlliklerden aldığımız cüretle şairi kolay- en maskara etmek elimizde oldağu gibi Yaratacağımız kemik sahneden dalma se- yirsilerin alkışları ve brave sesleri arasın- da çıkacağımız muhakkak olduğundan nefsimizi bundan mahrum etmek kat- lanması güç bir ferağattir. Şevket Hıfzı Ölüm korkunç değildir Yeni intişara başlıyan « muası Hk nöshasında olmadığına dair yapılan etödleri bulâsa etmiştir. Şu parçaları oradan aldik: nde öldükten lâ 20 dakika adamlardan Bunl dakikasında iri bahseden yok. İşlerinde #ipik olanı 1035 ik ershire'de beş dakika John Puekering'dir. Bakınız bu zat diyor: «Ansizın her şey aydınlandı ve içim bü- hiç birinde hakiki ölü acıdan ölü ölümden nası müddet tamamile Allen de şöyle «Ölmek, uykuya dalmak kadar acisiz- i mücadele, onun yak- m ki insani muztarib Ölümde “korkak bir ihtirazdan yoktur suda boğul bile eser Bütün p dirilen) göslermiş, fakat e, bir m şehadet- Her ölen u Guy has- Sir James Goodhardin elde yi de hulâst edelim » ölen kimse için korkunç hiç ü daki per- kimse bu- © Meşhur Amerikan doktoru Worcesler de ne, sonunda dalma kolaydır» diyor. mül edemedim. İki gündenberi seni kadına bakıyor ve ne iy ini bilemiyordu. Ona karşı, Kalbin de büyük bir merhamet duy- makta idi. Lâkin bu merhametin aşk- tan çok uzak bir his olduğuna kani idi. Kalbinde ebediyen sönmüş olan o mukaddes ateşin tekrar alevlenme. sine imkân yoktu. Biçare kadın, artık ürpid kalmadı. ğını hissetmekle beraber; Beni affettin, değil mi? « diye ke. keliyordu. « Böyle bir anda muhakkak ki doğruyu söylersin. Sevdiğin için be- mızda ufak ihtilâflar 4 bendedir. Se- m tekerrür et- emin ol. Kıskançlık rahatını kaçırmıyacâ- ü seviyorsun... Ah, ne |, ge miyevekti dım. Beni mesudum... Bu sözler üzerine Ratip titredi. Genç Kadını, karşısındaki bir kol- tuğa, âdeta zoraki bir şekilde oturta- rak, ciddi bir sesle: Perihan! - deği, - Fikrini derhal tashih etmezsem pek yanlış yollata sapacağımızı anlıyor Dün akşam- ki kabahatını, evet, affediyoru kut son zamanlarda bana geç cehennemi azab, aramızdaki rabıta- ları kopardı. Artık seni sevmiyorum. En doğrusu, ayrılmamızdır. &koslovakyada kanlı bir vaka Bir ana ile kızı aşk uğrunda can verdiler Ana kız aynı genci seviyorlardı. Bunu anlayınca... Prag şehrinde, geçen hafta cereyan | gibi davrandığını ve pek talihsiz oldu. eden bir facla halk arasında çok derin | gunu anlatmıştır. bir teessür uyandırmıştır. Misline pek nadir raslanan bu faclada, bir anne ile kız ayni aşk uğrunda can vermiş- lerdir. Hâdisenin bu hususiyeti halk arasında çok büyük bir alâka uyandır. mış, Prag gazetelerini de efkârı umu- miyesinin gösterdiği bu büyük alâka- dan dolayı, bu aşk faciası hakkında sütunlar dolusu tafsilât vermeğe sevk- etmiştir. Faclanın tafsilâtı şudur: Madam Yohanna Gerdes, bir Çek zabitinin cevval zevcesidir. Kendisi henüz genç denilecek bir çağdadır. Çünkü henüz kırk yaşına bile basma mıştır. Madam Yohannanın topçu * zabiti olari kocasi, beş sene evvel Çekoslovak ordusunun büyük manevraları esna sında, ağır bir bataryanın ateşini ide- re ederken bir mermi kazaen patla. miş, vücudünü param parça ederek havaya savurmuştu. Bu kazadan son- ra infilâk yerine koşan efrad, zavallı ze&bi ve batarya efradı cesedle. rini bulamamışlardı. Bu kaza neticesinde genç yaşında dul kalan madam Yohannanın, on altı yaşında bir kızı vardı. Adı Lidya idi. Udya o kadar güzeldi ki oturduğu mahallenin halkı, kendisine «Sarışın melek> ünvanını vermişlerdi. Madam 'Yoharna, kızını mükemmel bir suret- te yetiştirmek istediği cihetle, hiç bir fedakârlıktan çekinmemiş birçok mu- allimler tutmuştur. Kızına piyano dersleri vermek üzere de Ernest Fon- da namında oluz iki yaşında çok ya- kışıklı bir piyanisti muallim olarak angaje etmişti. Genç piyanist Yohan- narın evine gidip gelirken kendisini hem sarışın Lidyaya, hem de annesi- ne sevdirmşiti. Ana ile kız, piyanisti ç ge başlamı nül işinde bilmiyerek biribirinin besi kesilmişlerdi. Madam Yobanna, kızının raki- piyano ini bir gün tesadüfi bir şekilde öğrendi, Pi- Birr Ernest, evden çikip gittikten ya ineceğine oda na kapanmış, kızının olmak korkusile, yuk: man, Lidy h bir halde bulmi saçlarını okşıyarak bu tees n sebebini sormuştur. Lidya, hıçkırarak kendisine ders ve- ren piyanisti, çıldırasıya sevdiğini, bu aşkını Erneste açmağa cesaret edeme- diğini, piyanistin de bu aşkını sezmez et gelmiş a srt za- rü — Beni ârtık sevmiyor musun?... Ya... Demek... O halde hiç bir zaman sevmedin? Hayır, pek derin bir aşkla sana merbuttum... Ve bu güzel hissin hatı- rası daima kalbimde kalacaktır. Bun- dan sonra dostane bir muhabbet çıl- gın bir aşkın yerine kaim olacak. — Böyle söyleme, Ratip... Bizim aş- kımız gibi bir his kalbten sökülüp atı- Jamaz... Zannediyor musun ki ben sensiz yaşayabilirim Başka kadın- ların kardeşleri, anneleri, & arkadaşları İ vardir. Halbuki benim senden gayri kimsem yok... Evet, sanatlm, serv şöhretim, mesleğim, matbaam, mec- piuam var... Fakat sen hayatımdan kaybolunca bunların bence zörre ka- | dar kıymeti kalmaz... Herşey* seni beraber malıvolup biter... Ben ayrıl orum... Seni kaybet. için herşeye katlanırım... Dü. | şünsen e... Kibirli, mağrur bir insan- (4 adım adım düşmeğe. Ka- pıcılar, uşaklardan izahat almağa tenezzül ettim. Adi orospular gibi yü- züne sokakta kezzap atmak derecele- rine geldim... Gördün ya... Hastalı- | gında seni sevdim kaybetmemek için bütün gayretimle sana sarıldım, sana baktım... Şimdi ise, çirkinleşip bana kalman için yüzünü yakmak istemiş- tim. — Perihan! Demin gururundan bahsediyordun. Düşünsen e, benim İ | | Lidyanın bu itirafı, annesinin kak bine bir hançer gibi saplanmıştı. Çün- kü o da Ernesti, seviyordu. Maama- fih, kalbindeki bu aşk yarasını, kızına hiç açmadı ve onu teselli ettikten ve ağlamamasını tenbih ettikten sonra aşağıya indi, bütün gece hüngür hün- gür ağladı. Ana ile kızı, müşterek bir sevde rıyordu, aralarında doldurulması iri- kânsız bir uçurum açılmıştı. Annenin, kızını mesud etmek İstiyorsa, aşkını kalbinin içine gömmesi lâzımdı. buki piyaniste karşı duyduğu ve bes- lediği derin ve büyük aşkı unutamaz- dı. Vaziyet bir müddet bu şekilde de- vam etti. Ana Kız, biribirini şiddetli bir güz hapsine almuşlardı. Aşkını iti- raf ettiği gündenberi annesinin halin. de vuku bulan derin değişiklik de Liğyanın gözünden kaçmamıştı. He- Je annesinin piyanistle merdiven bâ- şında duyduğu bir mhavere valh kıza acı hakikati bütün hğile anlatmıştı. Demek ki, annesi de ayni adam viyordu. Bu müşahede Lidyadaki in- kisar ve ümldsizliği bir kat daha art- tardı. Artık ana kız, biribirinin yüzüne bakamz bir vaziyete gelmişlerdi. An- melik ve kızlık şefkati biribirine çar- Paşıyordu. Vaziyet, seri bir karar itti- hazına lüzum gösterecek bir şekil a mıştı. Anne İle kiz, bu uzun ve elim düşüncelerinde ayrı ayrı şu karara varmışlardı: Kendileri sağ kaldıkça Emesten vaz geçmelerine imkâ tu. Madam Yohanna içinden — Kızım mesud olmak için ben or- kalkmalıyım, ölmeliyim diyor- za- çıplak. 1 yoks snın düşüncesi de bundan fark, gide annemin Takibi ol- şey. Fakat ne yapsam cağım. Onun İçin | ölmeliyim diyordu. Bir sabah Lidya erken evinden çıktı. Dalgın dalgın rüyordu, Kalbinde derin bir ıztırap duyuyordu. Bir sokağın köşesini dö- nerken, son hizla yürüyen bir otomo- bilin altında kaldı. Vakıâ şoför köşe. yi dönerken korna çalmıştı. Fakat Lidya kornayı duymamış, otomobilin tekerlekleri altında kalarak hurdehaş olmuştu. Riraftan koşuşanlar, zavallı Lidyayı kaburga kemikleri kırılmış, bağırsakları dışarı fırlamış bir halde (Devamı 8 inci sahifede) tar afımdar, muhabbetsiz olarak devam eden bir rabitanın senin için Ne zev. ki olabilir Bu, senin izzeti nefsine do- kunmaz mı?.. Alti aydanberi müteka bilen çektiklerimizi düşün... Hayır, hayır... Mazi ölmüştür... Ve hiç birşey artik onu ihya edemez... Son sözün bu mu, Ratip? Ne yapalım, kardeşim... Böyle... Bana küfür, tahkir gibi geler bu sözleri Allah aşkına söyleme! Vadetti- ğin arkadaşlığı, kardeşliği kabul ede- mem... Ben senin aşkını istiyordun?. Madem ki onü veremiyorsun, 6 halde son ilticagâhım olan yere gidiyorum... Böyle söyliyerek, Perihan, masa Üzös rindeki duran ve kâğKl kesecek vazi- fesini yapan bir kamayı yakaladı, Göğsüne batırmak üzere çevirdi, Pa- kat Ratip derhal yerinden fırlağı. Üs- tüne atılarak silâhı kadından aldı, Perihan, bir koltuğa yıkıldı, agla- mağa başladı. — Ölmek, Ölmek istiyorum... Niçin bana mâni oluyorsun?... — Peki ama, o kızın kocası olarak seni görmeğe »ammülüm Var benim? — Hayır, asla... Sana yemin ederim ki ben o kızla evlenecek değilim... Bi- lirsin ki yalan söylemem. Bu sözler biraz genç kızı yatıştır. â. (Arkası var)