Ahmedle karısı Neclâyı senelerden- | beri tanırım. Sık sık bize gelirler, öte- denberi konuşuruz. Bu karı kocanın €n büyük düşünceleri yetişmiş oğul- ları Hasandır. ikide bir Hasandan bahsederler: — Ah, derler, en büyük arzumuz Hasanın iyi yetişmesidir. Buna son derecede dikkat câ z Fena arka- daşlarla düş Kk sın, öyle olur olmaz ye e gilmesin diye ödümüz patlıyor. derli Hakikaten H çok dikkat edi- yorlardı, Çocuk eve biraz geç kalsa anası babası k ni bir sual yağ- or — Şimdiye kadar nerelerde kal- dm? — Kiminle beraberdin? Fakat Hasan öyle kendisini genç- liğin eğlencelerine, sefahatine, gece âlemlerine kaptıracak yaradılışta bir genç değildi, Aylar, seneler böyle ge- çip gidiyordu. Hasanın yaşı iyiden iyiye ilerlemeğe (o başlamıştı. Fakat ona aid hiç bir kadın macerasını, hiç bir sefahat hikâyesi işitilmiyordu, Tek bir baloda göründüğü yoktu. Şimdi Hasanın anasile babası konuşma tarz- larını değiştirmişlerdi. Artık Ahmed- le Neclâ bize geldikleri zaman: — Ah, diyorlardı. Bu bizim Hasa- nın hali ne olacak? Yirmi yedi yaşı- na girdi. Hâlâ dünyadan haberi yok... Henüz bir kadınla iki kelimeyi yan- yana getirip de konuşamıyor. Yarın öbür gün evlenecek. Daha doğru dü- rüst bir kadının elini sıkmasını bile beceremez. — Ne yapmalı acaba? Bu çocuğa biraz dünyayı anlatmak, gözünü aç- mak için ne gibi çarelere baş vurma” h... Bir av diye tutturmuş, var mi yok mu av,.. Silâhı omuzunda karanlık- ta, sabahın ayazında dışarıya firli- yor, zamanına göre bıldırcın, keklik, domuz pesinde koşuyor. Ne kadınlar- la alâkadar oluyor, ne de gençliğin diğer icabatı ile... Ne yapmalı bilmem ki... Ava çıkmadığı zamanlar da ba- nğa gidiyor. Balığa gitmediği vakit- ler güreş vesaire ile meşgul oluyor. Başka şeylere karşı dehşetli gözü ka- pal... Bizim korktuğumuz bu çocuk evlenirse, bu gözü kapalılığı yüzün- den, karısını dehşetli bedbaht ede- cek... Şimdi de Hasanın ana ve babasını bir endişe almışlı, Nihayet senebaşı geldi. Çattı, Ahmedle Neclâ yılbaşı gecesinde oğullarının adam akıllı eğ- lenmesi, hayata, insanlar arasına ka- rışması için bir program yaptılar, Yılbaşı gecesinde genç kızlar, genç kadınlarla dolu bir grup Ahmedlerin evinde buluşacaklar, oradan Hasanı da yanlarına alarak bir yere eğlen- meğe gideceklerdi. Ben de o gece Ah- medie Neclânın evindeydim. O günü karı koca âdeta mesuddu, Ahmed: — Aman birader, diyordu, şu bizim çocuğun biraz hayata, insanlar ara- sına karışmasına son derece memnu- num. Bari bu gece gitsin de biraz eğ- lensin, biraz insan yüzü görsün, ha- yat nedir anlasın... Hasan giyindi kuşandı. Sırtına giy- diği simokin âdeta üzerinden akıyor, boynundaki sert kolalı yaka içinde bir türlü rahat edemiyordu. Bu sırada Hasanı alıp beraber gö- türecek olan gençler gelmişlerdi. Cml civi konuşarak: — Haydi... Geç kaldık... | Çabuk olalım!.. diye birbirlerile telâşlı telâşlı konuşuyorlardı. Genç bir kadın: — Haydi bakalım, çıkalım!. diye- rek Hasanın koluna girdi. Kahkaha- lar, neşe içinde çıkıp gittiler. Ahmed: — Aman memnunum... dei, bu ge- | ce her halde bizim çocukta epey de- gişikiikler olacak Çocuklarının cemiyet hayatına gir- mesi dolayisile Ahmedle karısı Neclâ © gece bize bir ziyafet verdiler. Geç | vakte kadar yedik, içtik, eğlendik. Saat ikiyi geçiyordu. Kapı çalındı. Gençler grupu dönmüştü, Hepsi ge- ne neşe içindeydi. Fakat içlerinde Ha- san yoktu. Delikanlının annesile ba- bası sordular: — Hasan nerede? değil miydi? Gerç bir kadın anlatmağa başladı: — Evet... Bizimle beraberdi. Eğlen- | inle beraber mek için gittiğimiz yere o da geldi. | ! Bir müddet hep beraber dans ettik. | Eğlendik. Fakat Hasan bir aralık bana:- j Beni burası sarmadı "daha eğler- celi bir yer arıyorum... dedi, çıktı, git- | ti. | Ahmedle Neciâ kulaklarına inana- mıyorlardı: Ne Hasen? Bizim Hasan eğlen- celi yer arıyor ha... Genç kadın: Evet... dedi, Hasan bizim toplan- dığımız yerden çıktı, galiba bara gitti... Ana ile baba hayretler içindeydi. Eğlenceden dönen gençlerle beraber biz bir müddet daha oturduk. Vakit geçtikçe, sabah yaklaştıkça Ahmed Adeta seviniyor: — Bizim oğlan galiba bu gece adam akılı eğlenmeğe karar verdi. Baksa- nıza saat üç buçuk hâlâ orlalıkta yok... Benim ârtık uykum gelmişti. Kom- şularıma veda ettim. Eve döndüm, Doğrusu Hasanın nerelerde sabah- ladığına ben bile merak ediyorum, Yatağıma çekildim. Öğleye kadar uyumuşum. Öğleden sonra Ahmedle | Neclâ bize geldiler. Son derece neşe- | sizdiler. Ağızlarını bıçak açmıyordu, l Sordum: — Hasan eve kaçta döndü? —5Saatllde... — Eğlenmiş mi bari... gitmiş mi? Ahmed: — Bırak allahaşkına, dedi, söylet- me beni... Hani Hasan: «Ben daha | eğlenceli bir yere gidiyorum; diye ! eğlenmek için toplandıkları evden çıkmış ya... — Evet... — Ondan sonra yolda avcı arka- daşlarına rasgelmiş, Ava gitmeğe ka- râr vermiş. Halbuki sırtında simokin | . Hemen arkadaşlarından biri- nin evine gidip soyunmuş, avcı elbi- seleri giymiş... Otomobile atlayınca yallah ava gitmişler... Saat on bire doğru bir de baktık kapı çalındı. Ge- | ce simokinle evden çikan Hasan evci | elbisesile döndü. Eski bir otomobille Bara flân gelmişti. Otomobilin içinde de vurdu- ğu bir yaban domuzu... Biz ondan cemiyet hayatına karış. masınr beklerken Hasan gene bir kola- yını bulmuş, senebaşı gecesi bile ava gitmiş... Bu çocuğun hali ne olacak bilmem ki?.. Hikmet Feridun Es RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı Istanbul Satınalma Komisyonundan : 1 — Gümrük muhafaza örgüdü için 200 tane battaniyenin 13/1/939 cu. ma günü saat 11 de açık eksiltmesi yapılacaktır. 2 — Tasınlanan tutarı 1500 lira ve ik teminatı 113 liradır. $ — Şartname evsal komisyondadır. Görülebilir. 4 —. İsteklilerin gün ve saatinde ilk teminat makbuzları veya kanuni vesi. Kalarile birlikte Galate esk! ithalât gümrüğündeki komisyona gelmeleri. (9456) İ nukut borsası (fizt. 22.10 Konuşma, 2235 İ 2030 karışık muzika — Oslo 20,20 Lahar- Türkiye Kadyodifizyon Postaları DALGA “UZUNLUĞU 1639 m. 120 Kw. 20 Kw. 20 Kw. 183 Kes, 194 m. 45185 Kes, 3170 m. 9405 Kos. ANKARA RADXOSU 671/929 Cuma 2 'TÜRKİYE SAATİLE Öğle neşriyatı: Saal 1230 Türk müziği T.A GRG TAP, ve meteor - Ankara. 1330 - 14 Müzik op: : Saat 1830 Türk mü- İ - Suzinük makamı). spor santi), 1945 Ji ve #iranl bo: 1955 Türk müriği; yüzün gürmeği 1'- Bin za- “ Sri s8- . 8 — Taksim i- (fe #fer Tlkar - şarkı - De- Türkü - İndim m şarkı - Ha- . l0 - Hüsam şarkı - Aman saki - (Lemi) (o (Semahat Ördenses - şarkıları okuyan). 11 - Segâh semaisi - (Osman bey). 17 - Refik 13 - Bayati araban şar- di halim (Rahıni bey) aban şarkı - Gönlümü rana (Rahmi bey). 15 - Senin yazın kışa | benzer - Sadeddin Kaynak) okuyan - (Muzafer Tlkar), nr - ehe, Pa- | ve Relik Persan, Kemal Niyazi Sey- | (Radyo Orketstras - şefi as). 1 - Senfoni - Re majör (Şe- 2 - Hiler vatiyasyonları - Maks esham, Lalvilât, kambiyo - Müzik (Küçük orkestra)! 1 - Arnajyezde | bir eğlenti. 2 - Ispanyol fantezi - (De- mersman), 4 - Volga kayıkçılarının şarkı- ları (Veninger). 4 - Ariyetta al'anlika (Brojli, O5 - Küçük askerler o (Bruno Marka). 6 - Amalfi serenadı (Becce), 7 - Lesginka (Rubenşteyn!i. 8 - Karmensita (Lai Anjeii. 2025 Müzik (dans plüklar), 2845 - 24 Sön ajans haberleri ve yarınki program, 112x siaoyYm £ 22jantini Avrupa istasyonları: Saat 20 de Be 20 tiyatro muzikas B:eslau 20, fanlar Ptanklurt 2015 plâk — Hamburg 20 hafif muzika — Ko- Jonya 2015 plik — Königiberg 2015 plâk — Lelpalg 20 karışık muzlika — Mü- nih 20,10 karışık muzika — Kovno 2020 konser -—- Londra 20,15 konser — Midland 20 hafif murika — M, Ceneri 2030 hafif muzika — Montpellier, Nis ve Strasburg | ın «Şen dul» opereti — Rad. Tonlouse 20,15 operet ve filim havaları — Varşova 2030 karışık muzika, Sant 21 de Berlin 21,10 karışk muzika — Deutschi, 8. 2115 orkestra — Frankfurt 21,45 salon | muzikası — Königsberg 21,10 hafif mu- zika — Leipzig 21,10 orkestra — Münih | 2110 kurık muzika Stutte. 21,15 | Mozartın »Flute Enchantdes operası — Viyana 21,10 opera havaları Athlone 2130 orkestra Bükreş 2135 Mozartın «Figaronun İzdivacı. operası Droltviç 2145 salon muzikası — Helsingfors 2105 | valsler L 2140 salon muzikası Kevno 21 Lüksemburg 2! hafif muzik in aPalstaf: hi Rad. Toulouse 21 hi Saat Kolonya 22. muzik Münih 22,10 orkestra devam — Viyana ve E ha rna devam 2230 halk — Brüksel 2 Massenet'nin Verter operası Budap, II 22,20 salon murikası — Bükreş 22 operaya devam — Helsingfors 22.10 dans ve muzika — Hil- vers. 1 2240 hafif muzike Lille ve Limoges 12,30 - 2480 karışık muzika Milano 22 konser - 2430 hafif muzlka — Nis Oslo 22 operete devan 2230 - 2430 orkestr Rad. Toulouse 2230 Karışık m Saat 23 de Königsberg 2330 -Idans — Münih 2220 - ldans — Slutig. 2345 plâik — Viyana 2330 keman — Diğer Alman 1s- tasyanları Lelpzlgden naklen 2330 - 1 hafıf murika — Belgrad 23,15 dans — Budap, 23 çingene calpm — Droltviç M045 - 1 orkesira — Helsingfors 2315 konser — Hilvers, 1 23,40 - 24,10 öperek — Kovno 23 haflf muzika — Londra 2330 dans — Oslo 2330 - 24,15 hafif muzika — Roma 23 öperete devam Sofya 2390 halk muzikası Stokholm 20,15 salon muzikası — Varşova 2330 dans. Saat 24 den sonra istasyonları 1e kadar evvelki & devam — Stutig, ve Frankf, 1 « 3 gece konseri — Viyana, Breslau ve Kolonya 1 - 4 hafif muzika — Droltriç 1 dans — Kopenhag 24/15 konser — Lük- gemburg | - 3 dans — Rad. Paris 1 gece konseri, mektubu tg. 22 operaya | rg 23 opera 1939 mamanın Radyo Almanağı Büyük bir rağbet kazanmıştır. Radyo sahipleri için çek İstifadeli olan bu mühim eserin tedarikinde istical olunmalıdır. Mütenevvi ve zen- gin münderieat - 106 den fazla yesim « Flatı 50 kuruş Kanaat kitapevi TURA TARİHİ Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ KINA 2 $ Ç Ş Kotan, Mahmud Yalovaca: “Keşke oğlun da buraya gelseydi, onu ben de himaye ederdim...,, dedi Bir müddet sonra Çing - Kay bu- | nu duyunca: | — İşte, dedi, yasaya bağlılık böy- Je olur. Moğol ilinde Kotan gibi kah- ramanlar yetişmeseydi, Moğol im- | paratorluğu bu derece büyür ve zenginleşir miydi? Türkistan valisi nereye ve niçin kaçmış? Prens Kotan bir gün Çing - Kay ile konuşurken, uzak illerden gelen yolcular, Kotana şu haberi getir- diler: Himaye ettiğiniz (Mahmud Yalovaçın oğlu Mesud bey, Turaki- nanın adamları tarafından Levkif edilmekten korkarak prens Batuya iltica etti. Mesud bey Türkistan ve Mavera ünnehir valitumumisi idi. O da babası gibi halka kendini çok sevdirmişti. | Baba oğul, büyük Moğol imparator luğunun en değerli, en temiz ve rüş- vet yemez olarak tanınmış devlet adamlarındandı. Mesut beyi de prens Batu himaye. sine almıştı. Batu büyük (İstilâ ordusu) İle 'Tunada bulunuyordu. Batunun yö nında çok değerli kumandanlar var- dı. Sebotay başta olmak üzere Te kinboğa, Abudak, Aykut gibi... Fakat, Batunun yanında Sebotay- dan başka siyasetten anlayan kimse yoktu. Avrupayı istilâ işi yalnız a$- kerlik işi, kuvvet işi değildi. Mesud bey, prens Batuya bu sahada yar- dımcı olabilirdi. Türkistandan Tangutlara gelen yolcular prens Kotana bu haberi ve- rince, eski vezir Çing - Kay, prens Bakiye döndü: — Mesud beyin babası bu haber- den memnun kalmıyacak, dedi, çün- kü Mesudun iltica ettiği yerde, rakib- siz yaşamak istiyen Sebotay gibi meş- hur bir kahraman vardır. Mesud bey orada uzun müddet barınamaz. Prens Kotan, Mahmud Yaloacı ça- gırttı. Türkistandan gelen yolcuların verdiği haberden bahsederek: — Oğlunuz da kaçmış! dedi. Ben bu kaçmanın mânasırı anlayamıyo- rum. Kotanın hakkı vardı... Namuslu bir devlet adamı işinin başından memleketi yüzüstü bırakıp nasıl ka- çabilirdi? Mahmud Yalovaç - prens kırılmasın diye firarınmın sebebini uçıkça -söylemekten çekin- n i. Oğlunun da kendisi gibi hare- ket ettiğini görünce sevindi: — Rüşvet yemiyen valiler uzun müddet yerinde oturamıyor, pren- sim! dedi. Ülkeyi şimdiye kadar 50- yup soğana ç orlardı. Oktay ha- na hakikati bildi yoktu. Oysa ki, biz baba oğul, ikimiz iş başına geçin - ce rüşvet almamağa ve rüşvet alan- larla mücadele etmeğe and içmiştik. Oğlum da benim gibi sözünde durdu. Kendi vilâyetini düzeltti, hırsızlığı, rüşveti ortadan kaldırdı. Ben Çinde, o Türkistanda halkın hukukunu ko- rTuyor, adaletten ayrılmıyorduk, Bu yüzden memleket rafaha, bolluğa, saadete kavuşmuştu. Oklay han ölünce, siyaset değişti. Turakina Mpğol tahtına oturur oturmaz ma muslu valileri azletmeğe, yerine hir- sız, rüşvet yemekle tanınmış âdam- Jarı tayin etmeğe başladı. Bu adam- Jar iktidar mevkiine gelince, şüphe yok ki, bizim gibi namuslu kimseleri! ilk hamlede lekelemeğe ve imparato- riçenin gözünden düşürmeğe kalkı- şacaklardı. Tahminimizde aldanm- yorduk... İş başına geçenler, kendin- den önceki valileri tevkif etmeğe baş- Jadılar, Biz de bunu görünce Kaçma- ğa ve adalet, fazilet sahibi prenslere ilticaya mecbur olduk. — Demek ki oğlun da senin gibi yasaya sadık, adaleti, doğruluğu se- ver... Öyle mi — Evet. O da benim gibi, halkın hakkını yemiyen, hırsızları daima cezalandıran bir vali idi.- o güne kadar Kotan, Mahmud Yalovaçı çok sev. diği için sözlerine inanıyordu. Mah- mud Yalovaç hakikati söylemişti. Söz- lerinde yalan, mübalâğa yoktu. Mahmud Yalovaç, Çinden Tangut İline geldiği gündenberi oğlunu dü- Şünüyordu. O gün bu hâberi alınca, hayatta olduğunu öğrendi. sevindi. orada Sebotağlla geçinemez düşünce- si üzerinde fdzla durmadı — Mesud âkılı bir delikanlıdır. Sebotay gili #ayısız ülkeler fethetmiş bir kahramağla boy ölçüşmeğe kal- kışmaz. Ben,loğlumun amacını bili- rim. O, meyiği, ve debdebe budalası bir adam alsaydı, imparatoriçenin gö- züne girmenin yolunu bulur ve mey- kilnde kalabilirdi, dedi. Kotan, bit hadiseden sonra, Mah- mud Yalovaçı eskisinden fazla sevme- ğe ve saymağa başladı. — Keşke Mesud bey de buraya gel seydi. onu Batu kadar ben de hk maye ederdim. Dedi. Mahmud Yalovaç, prens Ko- tanın bu iltifatından istifade ederek, oğluna, yolcularla : şöyle bir haber gönderdi; sPrens Batıya iltica ettiğini duydum. İşinin başından ay- rıldığına müteessir, canını kur- tardığına da memnun oldum Eğer fırsat bulursan, Batunun rizâsiyle buraya gelmeğe çalış. Beni himayesi altına alan Ko- tan, seni de buraya çağırıyor. Tangut ili, umarım ki, bizim için Tunadan daha emin bir yerdir.» Mahmud Yalovaç Mahmud Yalovaç oğlunu çok özle- mişti. Bu haberden sonra aylarca Mesud beyin yolunu bekledi. «Birbirinize el kaldırdığınız gün, mezarımda rahatsız ola- cağamı düşünün!» Oktayın büyük oğlu Keyük, o yıl Rusyadan İmil kıyılarına gelmişti. Keyük, İmil irinağı boylarında kışla. yacaktı, Annesinin Moğol tahtma oturmasından memnun olmuştu. Keyük, Tunâda garb istilâ ordu- sunun başında bulunan prens Ba- tudan süphele vdu, Keyiik bir gün annesinden bir mektup aldı söyle gelişinden Batunun asiyle «İmil kıyılarına çok memnun oldum. Tunaduki kuvvetli c Karâkuruma dönme n en- dişe ediyordum. Sebotaya g' istilâsına devam edilmesini bil- dirdim. Bu, Cengiz hanın en büyük en biridir. Bunun tah akkukun a çalışma- sını sen de Batuya ve Sebota- ya yazarsan çok memnun ola cağım. Batuyu garple meşgul etmek için ne mümkünse el birliğile yapmalıyızs Turakina Keyük bu mektubu alınca düşündü. Turakina, prens Batudan neden çekiniyordu? Ortada korkulacak ne vardı? Batu, Moğol tahtına zorla sahib olmak mi istiyordu? Keyük şüphe ve tereddüd içinde günlerce bocaladı. Annesine kati bir cevap yazamadı. — İyi ki Rusyadan gelmişim, dedi, İmilden her iki tarafada kolayca sarkabilirim, Fakat, annemin bu en- dişesinin sebebini mutlaka anlama- ıyım. Acaba, Batu gizlice annemi tehdid mi etti? Eğer böyle bireşy yaptıysa, Batunun Karâkuruma ayak basmasına meydan vermiyeceğim, Keyük bir aralık ordusunu İmi boylarında bırakıp Karakuruma git- meyi ve annesile görüşmeyi de ts- sarladı. Keyük zaten rahatsızdı. Sol böğründe sancısı vardı, dizleri de ağnlıydı. Bu halde yola çıkacak olursa, hayatı tehlikeye düşecek ve en aşağı bir ay yollarda sürünerek perişan olacaktı. (Arkası var) | | | | i