6 Ocak 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

6 Ocak 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

40 0 milyonluk limen ! Pariste tevkif edilen filim kralı Natan kimdir ? Natan Pathe şirketini nasıl ele geçirdi ? Başlıca suç ortakları kimlerdir ? Bir kaç gün evvel Paristen gelen telgraflar, Fransanın een mühim filim şirketlerinden biri olan Pathe » Natan filim şirketi müdürlerinden üçünün dolandırıcılık suçundan do- layı tevkif edildiğini bildiriyordu. Üç müdürün dolandırdıkları para 400 milyon frank, yani bugünkü borsaya güre ön beş milyon Türk 14 rası kadar tahmin edilmektedir. Bu hadise Fransada büyük bir heyecan uyandırın r. Fransız gazeteleri do- landırıcılık hadisesine dair uzun malümat veriyorla, Dolandırıcılık içinde başlıca rolü o an Berard Natandır. Natan as Rustur. Adı Bernard Tanen- zapf'tır. Tanenzapf 920 senesinde Parise gelmiştir. O sırada Fransada para bolluğu vardı. Hemen herkeş girdiği # kazanıyordu. Harb senelerinde durmuş olan Fransız filim faaliyeti de yeniden başlamıştı. Açıkgöz bir adam bu sa- hada milyonlar kazanabilirdi. Tanenzapf vaziyeti anlayınca ta biiyetini değiştirdi, Fransız oldu. Bu sırada adını da tebdil ederek Berard Natan yaptı. Natan birdenbire para kazanmak hırsile iptida açık saçık bir kaç filim yaptı, eline bir kaç yüz bin frank geçti. Bundan sonra işi büyüttü. İp- tidk bir filim tevzii müessesesi açtı, 1928 de meşhur Path& müessesesi. ' 'Natan ve Jean Ceri Din ekser eshamını eline geçirdi. Bu | suretle bu müesseseye hâkim oldu. Natan iplida müessesenin eski müdürü Charles Pathö'yi kapıdışarı etti, Bundan sonra bir çok memur ları değiştirdi. Stüdyoları genişletti, şirketin sermayesini arttırdı, Âdeta Fransanın sinema kralı halini aldı, Nüfuzu günden güne büyüyordu. Nazırlar, bir çok siyasiler Natanın elini sıkmağı bir şeref biliyordu. Çevrilen filimlerden bir kaçı ez- cümle Jeanne d'Arc, Bedavacılar Kralı, Tahtadan Haçlar büyük rağ- bet gördü. Bu suretle müessesenin İtibarı arttı. Aynı zamanda bir de sinema mecmuası neşredilmeğe bâş- landı. Natan bütün &ilesi erkânını şir. kette en mühim mevkilere yerleştir. di, Fakat başlıca yardakçıları Jean Cerf ve Yoannides idi. Jean Cerf Fransız kibar mahafiiinde çok ta- nınmış bir adamdı. Klüblere devam (Akşamın edebi romanı i Sivas çocuk esirgeme : eder, yarışlarda atlarını koşturur, bütün mânasile monden bir adamdı. Yoannides'e gelince, aslen olan bu adam çok müktedir bir mü- hendisti, Sinema sahasında bir çok teknik keşiflerde bulunmuştu. Natan dolandırıcılığı yapıyordu. Kendisi ayrıcs hususi bir şirket kurmuştu. Pathö - Natan mü- essesesinde uzun mesai neticesinde yeni bir makine keşfedilince bu ma- kine hususi şirkete mal ediliyor, filim şirketi bu makineleri hususi müesseşelen satın alarak tevzi edi- yordu. Bu suretle asıl kâr bü hususi şirkete geçiyordu. Diğer taraftan bir çok yerlere bol bol paralar veriliyordu. Bâzı kimse- ler de Natanın vaktile vaptığı açık filimleri bularak bununla kendisini tehdid etmeğe ve bu filimleri ağırlı- ğınca altın mukabilinde satmağa başlamışlardı. Bunun üzerine dedi- kodular başgöstermişti. Bu vaziyet hissedarları telâşe dü- şürdü. Bunlar bir heyet teşkil etti- ler, bu heyet Kısa bir tahkikat neti- cesinde işlerin yolunda gitmediğini ve zahiren gösterilen parlak bilânço- lara rağmen şirketin o sermayesinin mahvedildiğini anladı. Derhal hü- kümete müracaat edildi. İlk tahkikat Natan ile Jean Cerf ve Yoannides'in suçlu olduklarını meydana çıkardı, bunlar derhal tevkif edildiler. Şimdi tahkikata devam ediliyor. kurumunun yardımları e 7, Gid Sivas (Akşam) -— Şehrimiz Çocuk Esirgeme kurumu yıldan yıla artan faaliyetle çalışamalarına devam etmektedir. Bu yıl da ilk okullarda okuyan kimsesiz yavrulara elbise ve ayakkabı vermek suretile sevindirmiştir. Gön- derdiğim resim sevindirilen çocukları göstermektedir. Tefrika No. 21 YAPRAK AŞISI BURHAN CAHID Artık yorulmuştum, iki saattenberi geziyorduk. Rehber kapısının önüne büyük mermer fiçılar konmuş bir av- Tuyu daha gösterdi: — Şaraphane, Gene mermer havanlar, tokmaklar duran bir avlu. — Umumi fırın, Zaten bütün evler şarap tüccarla- Tile şövalyelerin. Aşk yuvaları, Bol ha mamları, şaraphaneleri ile Pompel Ve. züvün gazabına utramayı hakketmiş, Nihayet Pompeiden çıkıyoruz. Çok yorulmuş ve çok sıkılmıştım. Necmi beyin sonradan < yapılmış ve Pompciye mal edinmiş şeylerle alây etmesi bu tarihi harabelerin asıl kıy. metini de harap ettiği için bu gezinti- den zevk alamamıştım, Yahud kimbi- Yir belki de burada bir kadını alâka dar edecek şeyler yoktu. Daha doğru. ! #u içim o kadar dolu ki bu her günün | yeni hâdiseler, yeni renkler ve yeni Ufuklar içinde akıp gitmesine rağ- men içimdeki zevke kalacak kudrette birşey göremiyordum. Büyük otomobil yolundan Napoliye döndüğümüz zaman öğleyi geçmişti. Yeni Nâpolinin büyük bir lokanta- sında önümüzde yapılan meşhur Milâ- nez makârnanın yemesinden ziyade yapılışı hoşuma gitti. Turist olduğu. muzu anlayan metr dotel milli yeme- ğini beğendirmek için bütün lokan- tayı bir makarna için seferber etmiş- ti. Necmi beyin herşeyi gülünç tara- fından gören zekâsı bu uzun mutfak müuamelesinden yalnız beni değil an- lamadıkları halde garsonları bile gül- dürecek nükteler bulmuştu. ve Vapurumuz saat beşte kalkacağı için Napoliyi gezme programimizi kısalt- mak mecburiyetinde kaldık. Büyük | italyan kompoğitörü Deonizetti'nin çift hayatını geçirdiği ve ilk operâları- nın F edildiği konservatuarı göz- t bulamadım. Necmi bey dö! nüşte Miânda Skala'yı gezmek ve hat! tâ büyük sanatkâr Mascagni'nin ken. disini görmek mümkün olacağını söy- Jüyor. İtalyan sahillerinden geçerken mu- | #ikide büyük sanatkârlar yetiştiren bu topraklarda âdeta her köşeden bir nağ- me sızıyor gibi hissettim. Artık Fransız sularma gidiyoruz. Fakat kulaklarımda Paganini'nin ya» yından doğmuş ilâhi sesler kesilmi. yor. ..4 Korsika ile Sardenya arasından ge- çiyoruz. Hava bugün âdeta bahar gibi. Arka güvertede bir at yarışı eğlencesi yapı- yorlar. Tahtadan numaralı atlar ve çalı süpürgelerinden mânlalar. Güver. tenin genişliği kadar yere dört köşe serilmiş çizgili bir çuha Üzerinde at- lar sıra ile bekliyor. Yolcular arasın. dan seçilen iki genç kız ortada bir mâ. sanın başına geçtiler. Karşılıklı tavla zarı atıyorlar. Zarda hangi aded yazi- lı ise o numaralı atı bir çizgi ileri ge- çiriyorlar. Mânlayı aşmak için bir atın çift zar kazanması lâzım. Bu eğlenceli bir kumar, Çünkü tıpkı at yarışlarında olduğu gibi numaralı atlardan birini ve yahud bir kaçını beş irank verip tutuyorsunuz. Tuttu. ğunuz at kazanırsa siz de birkaç mis- Mini Kazanıyorsunuz. Bu eğlence bütün vapur yolcularını o kadar sardı ki yemek vaktine kadar birkaç kere tekrar ettirdiler. Vapurda daha birçok eğlenceler var, Uzun bir seyâhatte insan sıkılmıyor, Vapur seyahati herhalde tren yolcu- Yunan | şu suretle | İ GEÇMİŞ ZAMANLAR: Eskidenberi her sene Avrupa ve | tarafından Fransaya | misafir cezbeden Paris hayatının âmillerinden biri de birinci sınıf rentoranlardır, Bunlar © müşterilerine emsali olmıyan lezzetli yemeklerinin ve şampanyalarının en âlâlarm ar | zetmeleri” ve 'sülonlarındaki © €ş- yanın ve şa'şaalı avizelerin ve fenus- .! ların ve her mevsimde nadide çiçek- r ile ve süslü örtüler ve tabaklar ve ! takımlar ve billür surahiler ve | r ve bardaklar ile n oralarının zerafeti ve sofrâ- cıların nesaketi ve misafirlere ediba- neizet ve ikramla kusursuz hizmet | ederek hüsnü muamelede bulunmala- rı sayesinde ötedenberi nam kazanmış Mmüesseselerdir. Her birinin kendisine mahaus olup sair bir yerde ayni yapılamıyan bir dır ve bu yemeğin yapılı- ini lokantacı kasasında sır gibi saklayıp kimseye. göstermez. Meselâ filârca restoranın nazik ve le- i Içalı balık ciği bir diğerinin gamitürlü pisi balığı tavası, bir diğe- rinin şişte kızartılıp İliği çıkarılmış | ördek kebabı, bir diğerinin salçalı ve gamitürlü sığır kızartması, bir diğeri- nin yengeç çorbası, bir diğerinin sa- zan balığı pilâkisi, meşhurdur, Yerli. lerin yemek meraklıları mücerred bu misilsiz yemekleri tatmak üzere bu lokantalara devam eden sadık müş- terilerdir, Eskidenberi bu namlı restoranların birinciliklerini Mezon dore ile Kâfe angle ihraz eylemişlerdi. Bankaların, büyük müesseselerin direktörleri ile başlı erkânı ve zengin bankerler ve bu müesseseler ile münasebetleri olan za- degân, ve ecnebi sermayedarları ve ec- nebi muteberanı öğle yemeklerine hep | bu !ki restorana gelirler, hem nefis ye-| mek yerler ve hem de işlere dair müzâ- zekereler icra ederlerdi. Mühim gaze telerin muharrirleri ve üdebanın ve €r- babı kalemin tanınmışları da bu maâ- ruf restoranlardan Grandu İle Krua- sanda toplanıp dejone ederlerdi. Fakat bumaruf restoranların en parlak ve en cemiyelli ve en zevkli za- manı akşamdan sonra yemek vakti gelince başlardı. Yerliler gibi ecnebi zenginlerden afle kadınlarının hoşlan- dıkları işte bu gece âlemleri idi. Çün- kü her mevsimde son moda tuvaletler ile ve değerli mücevherler ile süslenip ve âleme görünüp güzellik müsabaka sına kalkışmağı seven ve hüsnü ce- mwallerine meftun olup kendilerini be- ğendirmekle iftihar eden ve başkala- rının tuvaletlerini görmekle de zövk hasıl eden madamlar -hüsusile Ameri- kalırlar ve Moskoflar- hep bu restoran-: cihanda Fransız şaraplarının ve müze Yuğundan çok dahn rahat, ve eğlence- 1. sx Nihayet deniz seyahatimizin son 1 manındayız: — Marsilya! Çocukluğumda birkaç kere okudu- gum Monte Kristo romanı bana bu limanı hayalen tanıtmıştı. Roman kahramanı Edmon Dantes'in hapse- dildiği meşhur İf kalesi limana gir- mezden evvel görünüyor. Zindan kom- şusu babasının ölüsünü kendi höcre- sine geçirerek onun yerine çuvala gi- rip kale burcundan denize atılışını okuduğum zaman geçirdiğim heyeca- nı hiç unutamam. Çantalarımız, pâ- saportlarımız hazır. Marsilya limanı bir vapur kolleksiyonu halinde. Kü- çük ve kısa mendirekler arasından gi- rip çıkan vapurlar o kadar çok ki in- san koca transatlantiklerin buralarda nasıl dönüp dolaştıklarına hayret edi. yor. Bütün ticaret limanları gibi Mar. silya da sevimsiz. Karanlık yüzlü. Hat tâ Napoliden daha çirkin. Necmi be- ye: — Fransız toprağına iyi hislerle girs miyoruz. dedim. O neşesini kolay kolay kaybetmiyen bir adam: — Acele etme, dedi. Bazı evlerin an. tresi karanlıktır. Fakat içeri girince insan aldandığını anlar. Bir saat son- ra manzara değişecektir. Geçen asrın sonlarında Parisin restoran âlemleri ların her birine birçok defalar gi kendilerini gösterirler, yerler içerler- di, birbirlerine ziyafetler çekerler ve neşe içinde sohbetler ederlerdi, yemek notalarını ağırlıklarına obakmıyarak | tesviye ettikten sonra tiyatroların bi- İ rine veya dostlarının müsamerelerine İ gidip geç vakte kadar eğlenirlerdi. Son senelerde yapılan büyük otellerin mü» kellef yemek salonları vardı. Ve top- lantılar olurdu. Lâkin bunlar namlı i restoranları rağbetten düşüremediler, Bu : anların sofrâlarını hazm» latıp süsliyen ve bunlara misafirlerin biribirlerin önlerini kapamıyacak surette t verdiren ve misafiri olmak üzere her güne pişirilecek yemeklerin envai hak- kında aşçıbaşıya direkti eh ve s0f- racılara vazifelerini Tâyikile görmeği ve misafirlere riâyet etmeği öğrelen ve gelenleri hürmetle ve beşaşetle kar- şılayıp selâmlıyarak sofra beğendiren ve her birinin zevklerini ve arzu- Tarını, - .hoşlanacakları yemekleri ve şarapları ve şampanyaları iştiha verecek surette tavsif ve tavsiye ile 1s- maftflayıp memnunen yediren ve içiren hasılı hoş ve tatlı muameleler ile mi- safirlerin mahzuziyetlerini ve İevec- cühlerini kazanıp restoranın yaln şöhretini muhafaza değil müşterileri. ni de aritıran baş sofracılardır. Sofracı başilar yalnız misafirleri âğırlamakla meşgul olmayıp her sene gelen ecnebi misafirlerin simalarını hatırlarında tutup kendilerine sevdik- leri yemeklerden ve hoşlandıkları mm daya müteallik eşyadan ve eğlendik. leri yerlerden bahisle unutulmadıkla- rını ve emirlerini ricada kusur etmi- yeceklerini anlatırlar ve yeni çıkan tu- valetlere moda eşyaya ve mücevherle- re ve tiyatro piyeslerin dair malümat verirler. Hangi mağazalarda ve hangi müesseselerde, gönderdikleri zengin- lerin ettikleri mübayaata göre, onda» İ lıklar da alırlardı. Mahirane işküzar- lıkları ve hulüskârlıkları ile zengin- lere ve hususile Amerikalılara ve Mos- koflara kendilerini beğendiren sofracı başılar aldıkları bahşişler ve ondalık. lar sayesinde servet sahibi olurlardı. Bunların yalnız zengin ecnebilerden aldıkları yemek bahşişleri takdim et. tikleri yemek notalarında gösterilen yekünun yüzde otuzundan aşağı düş- mezdi, Bu sofracı başılar yerli ve ec- nebi zenginlerden hüsnüan sahibi süs- lü, terbiyeli, eğlenceli serbes h süren genç kadınlar ve artistler ile ta- nışmak isteyenlere adres vermek ve birleşmelerini teshil etmek suretile nazik hizmetlerde bulunmaktan da çekinmezler ve bu sayede de gayet dol. gun bahşişler alırlardı. Salih Münir Çorlu Müteka'd büyük elçi Rıbtımdâ stralânan taksilerden biri- ne bagajlarımızi yerleştirirken Necmi bey şöyle bir adresi verdi: — Otokar istasyonu. Seyahat programımıza göre henüz nihayete gelmiyen kış mevsimini,ce- nupta geçirecektik, Ya Nice ve yahud Cannes'da birkaç hafta kalacaktık. Fakat bu cenup yolculuğunu da tren- le yapacağımızı tahmin ediyordum. Necmi bey dedi ki: — Marsilya ile Nis arasında mun- tazam otokar servisi var, Daha rahat, daha gürültüsüz. Hem geçtiğimiz yer- Jeri daha rahat görebiliriz. dedi. Bundan evvelce bahsetmemişti. VW purda kolonel Bouchö'nin bunu ta“ siye ettiğini söyledi. 'Tam zamanında yetişmişiz, Sabahın ilk otokarı hareket etö* üzere idi. Otokarın arkasında bir ağzı gibi geniş yer yalnız bizin dört velizimizi değil yirmi sekiz yfunun eşyasını rahat rahat aldı. Numaralı koltuklara yeri mize birer yol programı vejil€r. derhal hareket ettik. Daha şehirden çıkmada otokar 86- yahatinin tren yolculuğgıdan çok Tâ hat olduğuna inanmıslk. Hava çok güzel, Şehirden çıkımca derhal bir çam ormenina girdik. gündür yeşilliğe hawet kaldığımız için bu âdeta bir sürpriz oldu. Temiz bir asfalt üzerinde âdeta kayıyoruz eki yirken ele ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: