REPBE RöğrSyYEB İilian Harvey çifçi oldu Artist Macaristanda bir çiflik satın aldı, burada yerleşti Şimdi en büyük emeli hayvanlarının ve mahsul - lerinin sergilerde birinciliği kazanmasıdır Lillan Harvey, sözlü filim çıktık- tan sonra en çok şöhret kazanan sinema artistlerinden biridir. Sekiz on sene evvel bu artistin çevirdiği filimler her tarafta büyük rağbet görmüştür. Lilian Harvey'in Willy, Fritsch'le Almanca, Hehry Garat ile Fransızca olarak çevirdiği filimler çok neşeli ve eğlenceli idi. Hepsinde güzel şar- kılar vardı, Aşk Valsi, Cennet Yolu, Köngre Eğleniyor gibi filmlerdeki şarkılardan bir kısmı elân vakit va- kit işitilmektedir. Lillan Harvey'in şöhreti yalnız Avrupaya münhasır kalmadı. Ameri- da bü artisti çok beğendiler. e Eğleniyor> flliminden sonrâ& ıddan kendisine teklifler yağ- a başladı Lilian Harvey İngilizdir. Fakat uzun müddet Almanyada oturdu- undan Almancayı de pek güzel ko- nuşur. Son senelerde Fransizcasını ilerletmişti. Üç lisan bil- ndisine olan tekliflerin art- sebeb olmuştur. S mli artist bir müddet Avru- padan ayrılmak istemedi, kârlı tek- lifleri reddetti. Hattâ buna bakarak Willy Fritseh'i sevdiği, onun için den ayrılmak istemediği söy- e başladı. Lillan bu şaylala- uyunca kızdı ve Amerikaya git- meğe karar verdi. Üç sene evvel Hol- Mvuda giderek orada iki filim çevir. mişti ve mühim bir para âldı. Lilian Harvey, çok kazanmakla be- raber Hollivudu sevmemişti. Orada» ki çalışma tarzı kendisine çok baya- İp geliyordu. Sonra o zamana ka dar operet filimleri çevirmişken Amerikada kendisine facia oynatma- ğa kalkışmışlardı... İşte bu sebeble kontratosu biter bitmez yenileme- di ve Avrupaya döndü. Fransanın cenubunda Antibes'de ws köşk alarak bir müddet orada din- lendi, sonra seyehate çıktı. Lillan Harvey yazın sonlarına doğ- ru Macaristana gitmişti. Bir gece , Budapeştenin barlarından birinde şampanya içerek dans eder ve eğle- nirken bahis Macar kırlarının güzel- liğine intikal etti Artist bir kaç defa Macar kırlâ- rmda geçen sahneler çevirdiği halde buralarını göremediğini söyleyince barda bulunan bir Kont derhal ken- disini kırlara, tarlâlara götürmeği teklif etti. Bu teklif kabul edildi, bir kaç otomobilden mürekkeb bir kafi- le yola çıktı Kafile sabaha karşı Budapeşte ci- varımda bir çifliğe vasıl oldu, Güneş henüz doğuyordu. Tarlarlarân ha «kikaten doyulamıyacak bir güzellik yardı, Çifliğin binası da çok mükem- ğ Lilian Harvey meldi. Bu manzara karşısında Lillan Harvey Adeta kendinden geçti: — Ne güzel, ne güzeli... Bunlar benim olsa bütün ömrümü burada geçirirdim... diyordu. Bu sözleri işiten ve kendisini çifli- ğe getiren genç Kont Esterhazy der- hal şu cevabı verdi: — Burasını pek mi beğendiniz?... Öyle ise hemen bir notere gidelim, çifliği size hediye edeceğim... Lifan kısa bir tereddüdden son- ra teklifi kabul etti, şehre bir notere gittiler, Orada hibe muamelesi ya- pıldı Bu defa artist mal sahibi sfa- tile çifliğe geldi. Fakat kendisine çifliği hediye eden gence bir çok Ik. ramdan sonra elindeki senedi yırttı ye şu sözleri söyledi; — Gösterdiğiniz teveccühe çok te- şekkür ederim, Fakat ben kâfi de- recede zenginim, Burasını ancak s&- tın alırım, Hediye suretinde kabul edemem... Bunun üzerine epeyce hararetli bir münakaşa oldu. Diğer hazır bu- Tunanlar araya girdiler ve bizim pa- ra ile 30 bin lira kadar tutan bir be- del mukabilinde çiflik, binaları, hây- vanlariyle birlikte ârtiste satildi. Ulan Harvey bu defa hakiki mal sahibi sıfatile burada yerleşti ve bü- yük bir aşkla tarla işlerile meşgul ol- mağa başladı. Bir çok fenni kitablar getirtti. Lillan Harvey artık filim çevirme ği düşünmüyor. Şimdi en büyük ar- Artist bir araba gezintisinden dönüşle ve bir traktörü kullanıyor © Şehirde göze çarpan bazı noksanlar Cami, müze ve âbide civarı - ucuz hamamlar - eğlence yerleri A İngiltere ile Fransanın her ye- | rinde kâln meşhur sarayların, şato- ların, kiliselerin hemen yanıbaşında veyahut methalinde mutlaka Kart. postal, posta pulu, posta kutusu, o yerlerin masnuat veya mensucatın- dan olan eşyayı satan dükkânlar ve peykeler vardır. Behemehal bir de fi toğrafçı bulunur, Seyyahlar zahmet- sizce bunlardan istifade ederler. Bir de bu yerlerde mutlaka bir iki temiz lokanta; hattâ güzel güzel oteller bulunur. Şatoları, sarayları ziyaret ederken de işlerini pek iyi öğrenmiş olan bekçiler uzun uzun malümat ve izahat verirler; Adeta o devirleri ya şatırlar, Gönül istiyor ki bizde de camileri. mizin, müzelerimizin, âbidelerimizin civarı veya avluları böylece müceh- hez olsun. Faaliyet ve fazileti meşhur olan muhterem Belediye resimizin bu bapta da himmetini rica edebiliriz. B — Senelerdenberi hikâyesini duy- duğumuz ucuz hamamlar bahisi mü- nasebetile şunu da betekrar. arzede- yim: Brükselde, Pariste yurdsuzlar ve 'bekârlar için ayrıca hamamlar vardır. Bü hamamların yanıbaşında birer de çamaşırcı dükkânı bulunur. Hamama girenlerden istiyenler, çamaşırlarını bu dükkânlarda temizlettirirler. Ve her hamama gelişte bunlari alır, kirlileri bırakırlar, Hamamların fiati çok ucuz- dur. Takımlar ise her gün etüvden ge çer. Zira her hamamda bir makine vardır. C — Avrupada modem helâlar çok temizdir; fevkalâde temizdir. Girip çıkanların bıraktığı beş on santim sa- yesinde bu helâlar pırıl pırıl parlar, Havlusu, sabunu, kâğıtları boldur ve bunlar mütemadiyen ilâçlı sularla y kanır, Duvarlarında. (İşinizi bitirdik» ten sonra mutlaka kordonu çekiniz, abdesthaneleri çok kirletmeyiniz, dik- kat ediniz) gibi tembihler veren lâv- halar asılmıştır. Halk ta buna çok dik- kat eder ve bilir ki bu tembih onun ve sıhhatinin hayrındadır. Bizde de helâların böyle lâvhalara ihtiyacı var- dır. D — Avrupada yiyecek, içeceğin, es'arı (narh) ı mutlaka ve her gün ilân olunur, Fransızca (Matin) gazetesini okuyanlar bunu dalma gö- rürler. Binaenaleyh hâl ve perakende- ve mağaza fiatleri halkın malümu olur, Hâllere uzak yerlerde, fiat farkı haddini tecaviz edemez, Küfeciler, seyyar satıcılar, heybeli atlar ve merkepler kalkalı pazar ve dükkân satıcılarının iştihası kabardı. Meselâ Eminönü taraflarında kilosu on beş kuruşa alınan elma, Maçka ta- rafında otuz kuruşa alınamıyor! Bele- diye teftişlerinin bunları da nazan dikkate alacağını zannetmekteyiz. E — Avrupanın büyük ve baltâ küçük şehirlerinde (Nis, Kan, Dijon v6 Manton gibi) biribirine fazla ka- rışurarak halkı İz'aç ve kendi yerini ve muhitindenuzaklaştırmamak lence yerlerini billitizam ser- irirler. Hemen hemen her mahak n bir sineması (hele Pariste bir de (rocuğu) bir dans salonu ve bir li kah nesi ve barları vafdır, İşlerinden gelip evlerine gitmezden ew 'ok halk yainız v& eri doldurur ve di âleminin padişah Ğırs fehvasınca eğlenir durür. Mah: lenin halkı biribirini iyi tanıdığı için bu duruşta bir de uslu durduruş tav- rı vardır, Zira âralarına karışan ve rahatlarını karıştıran yabancıyı der- hal görürler ve kendilerini, ailelerini sıyanete imkân bulurlar, (Fransızla- rin et ziyade sevmedikleri, sık sık ma halleden uzaklaşanlardır.) Vaktile bizde de, her kesin bir revişi, ber revişin bir kesi vardı. Galata ve balozları, tiyatrosu ve şusu busu, Pe Tuzu, Puzantı (meşhur kantocular) vardı, Bu yerlerde kömürünü, odunu- nu satip mavnasını, yelkenini, kayığr nı nhtıma bağlayıp dolaşan satıcı- Jar, bekâr uşaklar, müstahdemler ve emsali dolaişr, eğlenirdi. İçlerinde haşarıları varsa bunlar da malüm ve polisçe mazbut, yani el altında idi. Bir taraftan da bu ve bu gibi yerlere geliş kolay oluyordu. Çünkü aramlan şey çabuk bulunuyordu. O zaman bu adamlardan birinin heybesini yükle- nip, meselâ Beyoğluna çıkması aklı na gelmiyordu. kendi eflâklarında üçup duruyorlar, kendi muhitlerin- de seyrü seyran ediyorlardı İstanbul ciheti halkı için de böyle idi. Şehzadebaşında müteaddiğ tiyats rolar, çayhaneler, kıraathaneler bu- Tunduğu için, İstanbullular da kendi yerlerinde vakit geçirirler, Beyoğlunu pek sevmezlerdi. Sevenler var ise bun- larda gençler veya arasıra âvarelik et» mek istiyenlerdi. Hülâsa eğlence yer« leri dağınıktı. Ancak bu sayede her te rafta bir sağlık, bir hayat vardı, (Sani on birden sönra Beyoğlundan geçen» lerin benim gibi düşündüklerini ve müteessif olduklarını zannetmekte» yim). Saat dokuzdan sonra İstanbul cihetini görenlerin de orada hayat es6- ri görmediklerini zannettiğim kadarl İstanbulumuzda eğlence yerlerini serpiştirmek, > eğlence yerlerinin ne- zahetine dikkat etmek, kıraathaneleri meyhaneye, meyhâneyi çayhaneye, Millet bahçelerini panayıra çeyirtim memek, gençleri kahve köşelerinden kurtarmak için muttasıl klâsik kon- serler, sazlar, kıraathaneler, gözden ziyade efkârı alâkalandıracak tiyatro- lar, konferanslar vermek ve verdirt« mek, mahallelerimizdeki, semtlerimiz« deki halkı ve bütün ihtiyacını düşün mek, şehircilerin şehre yapacakları &n büyük hizmet olur, : Semih Mümtaz $. RR RR RM İzmir (Akşam) — Bundan üç ay evvel kiremid yüklü olarak Ilmanimız. dan İstanbula hareket etmek Üzere bulunan Rasim kaptanın 18 tonluk (Tica« reti bahri) motörü, motöründeki arıza dolayısile bir infilâk neticesinde mıştı. Rasim kaptan beyni parçalanarak ölmüş, tayfadan ikisi de ağir surett yaralanımışlardı. Dibi parçalanmış olarak batan bu motörün enkazı, Mendirekte İzmir De- nizbank vasıtaları tarafından çıkarılmıştır. motör enkazı, İzmir « Karşıyaka arasında işleyen vapurların yolu üzerinde bulunmakta idi. Şimdi yol açılmıştır, Kiremidleri ve motörü çıkarmak için dalgıçların 20 gün çalışmaları lâzım gelmiştir. Yukardaki rselm, Mendirek dahilinde motör enkazının Çıkarılışını gösteriyor.