gıtere mektupları Pehlivan Ali baba hayatını muharririmize anlatıyor Şikagoda haydudlardan çektiği ! senede 150 güreş ve 20 bin lira kazançi. “Meşhur Türk pehlivanlarını kendi yerlerinde görmek en büyük arzumdur ,, Lonilra (Akşam) — Bir Türk gazo- tecisinin kendisile mülâkat yapmak (© istediğini öğrenen Ali Babanın ms- necerlerini bir telâştır adlı, ne yapa- caklarını şaşırdılar... Seksen türlü bahane ile atlatmağa çalışıyorlar. Ali Babanın bu gece fevkalâde rahab- ertesi güne bırukmammı rica ediyor. uyan Ali Babanin bir Türk konuşarak foyasının mey- elinden kurtulamıyacağı- konuşmadan “vazgeçmiş ak «Good - nights deyip m, Ali Babanın örtesi günü Av- eceğini biliyordum onun hasına olursa olsun bu ge 6© konuşmağa karar vermiştim So- fn Saran ae ecek #afçi arkadaşımı AH Babayı takibe başladığımızdanberi saran bir endişe Azami haddini bulmuştu, odaya gi- FöPken çenesini tutarak: — Ya sinirli bir adamsa, ya sinirli bir adamsa diye söylenip duruyordu. Banyo odasında soyunmakla meş- gül olan Ali Baba bizi görünce çok fena oldu ve kaçacak bir yer arar gibi etrafına bakınmağa başladı. Ben yarı olis oyununa birkaç dakika fasıla verellimde ki kelime konuşalım. de eli “kazar gibi oldu. gan bir çöhre ile komuş- Kenceyi mümkün olduğu kadar kısa esin, — Hay hay, ervelâ Türkiye ile olan .Zikanızdan başlıyahım... oldum vay! Vey! Vayi.. izü değişti fena hnlde si- Ali baba, Londrada muharririmizle görüşüyor ğlmi güç belâ anlatarak çok uysal ve iyi bir adam olan All Babayı ikna etmeğe muvaffak oldum. Fakat buna rağmen son olarak şöyle bir manevra, yapmaklan kendini alamadı. — Nerede doğmuştunuz? diye s0r- müuştum., — Şark vilâyetlerinde ... — Bu vilâyetlerde nerelerde bü- Tundunuz? — Bir çok yerlerde... dedikten son- Ta bir müddet düşündü ve şu palav- rayı savurdu: — Bihassa İzmir ve civarında çok Annem Kânadalı bir Pransizdır. Dokuz yaşındayımken babamı kaybettim. O rak kendime küçük tam. Bundan sonra bir ri ile tanıştık ve işle sonu bu oldu. — Türkiyede hiç bulundunuz mu? Türkçe konuşabilir misiniz? — Hayır, Türkiyeye gitmek şimdi- ye kadar hiç nasip olmadı, fakat çok istiyorum. Bilhassa meşhur Türk peh» llvanlarını kendi memleketlerinde gör. mek en büyük arzularımdan biridir. Türkçe konuşmaya gelince eskiden bir kaç kelime bilirdim. Şimdi onları da unuttum. Aklımda iken söyliye- yim. Asıl ismim Ali Badidir. Fakat menecerler reklâm için türlü türlü şeyler uyduruyorlar, Ben de pek sesi- p otelime dönmek üzere bir bindim, Fakat Şikagolu hay- dudlar tertibat almışlar, Bindiğim beni bir hafta kuru ekmekle hapse- e- | derek her gün türü (türü iş (Devamı 13 üncü sahifede) SARAY ve BABI Yazan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM Tebrik Sarayın israflarını, senede on üç “Thouvenel fle Almanya ahvalinden bahsederlerken kraliçe bu kinini orta- ya dökmekten kendini alamadı. — Bilirsiniz ki ben süperstisyonla- Fa kapılmış bir kadınm. Kehanetlere inanırım. Türklerin Viyanayı muhasa- Ta ettikleri zamandan kalma bir Al man şarkısı vardır ki nakarati: (Heyhat! Türkler Avrupadan an- cak Rhin nehrinden su içtikleri vakit çıkacaklardır!) mealindedir. Bu ke- hanetin bu zamanda nasıl tahakkuk edebileceğini kendi kendime daima lem ve merak ile sorardım, Nihayet &raya, araya muammayı halledebil- dim sanıyorum: Bu bir kelime oyunudur: Rhin neh- rinin suyunu içecek olan Türkler de- Bil, «izin Türkolarımızdır. “Cezayı ları hazineyi günden güne berbad bir hale getiriyordu. Saltanat hanedarında israf bir ip- (ilâ derecesine varmıştı. Sultanlardan birisinin parmağın. da çıkan âdi bir çıbanı tedavi eden doktor Karatodor! efendiye üçüncü rütbeden bir nişan vermekle ikti mek padişaha pek hafif bir lütuf gi- bi gelmiş, bu taitife 800 altın ilâve ey- lemek şahane bir vecibe görünmüştü! Sultan da babasının isrinden giderek doktora bin sekiz yüz altın kıymetin. de bir enfiye kutusu ihsan eylemişti. On altı yaşında şehzade Murad efen- di her bir tabağı iki, üç yüz altın kıy- metinde altın bir sofra takımı edinmek hevesine düşmüştü! Fransa sefareti baş tercümanı Ame- def Ontrey Kıbrıslı Mehmed paşanın nunla padişahı girdiği felâketii yolda devam Eylemeğe teşvik etmiş oluyo- rust.) Âli paşa hazinel hassa borçlarının yedi yüz milyon frank olduğunu söy. lüyordu. Bütün ecnebilerin ağında isa, bu borçların bir milyar franga baliğ olduğu dolaşıyordu. H 1271 ve 1272 senelerinde devletin Adi masarif bütçesi tevazün ediyor. du. Harp maşrafinrı ön Avrupada ya. pılmış istikrazlarla kapanmıştı. Hal. buki 1273 de tasilât bir sene evveline nisbetle 300,000,000 kuruş fazla olmuş iken bu senenin bütçesi 150 milyon kuruştuk bir açık göstermişti. düşmanlarına karşı iğ bir kuvvettir! olunuyor, israf ediliyordu! Damad Fethi paşa üçüncü defa iş- gal ettiği Tophane müşürlüğünden H. 1274 de azledilmişti. Şayi olduğuna destan olan hareketlerine artık taham- mül göstermemesini padişaha tavsiye etmiş, padişah da bundan hiddetlen. mişi Reşld paşanın ölümünden sonra dev. ie yaaiyosinin bankta büküm çep. akliğile patlak vermişti, Fakat Sultan Mecid hâlâ eski bildi. ÂLİNİN İç YÜZÜ n neticesi - On iki maliye nazırı! ğinden gaşmıyordu. Damad Ahmed Fethi paşanın kı evlenmek çağına varmıştı; 1859 ilkba- harında izdivacı kararlaşmıştı. Hazır. ık yapılması yani çeyiz masrafının hazırlanması hakkında Maliye Naz. ri Muhtar paşaya bir irade tebliğ edil. Muhtar paşa bu puranın edileceği hakkında ini İstemişlerdi. Abdülmeci — Beni böyle heran rah solide ihrucından başka bi lamıyordu. Bu da tabi mal dal olacaktı. Bunn mukal bir) taraflarında geçmiş emlâkin Batılmasına karar ve. rilmişti. Şimdiye kadar bu emlâk müs. tenr namlarla Rumlar uhtesine geçe- cek diye satılmak istenilmemişti. Şim- di artık böyle mahzurlar düşünülecek sıra değildi. Bundan iki yüz bin kese «bir mliyan altın- elde edilebileceği dük şünülüyordu. Kabine mall ıslahat yapılmasına, fakat herşeyden evvel sarayca israfın Önü almmasına karar vermişti. Ab- dülmecid bu hususta en ziyade tari. Kâtta bulunduğunu zannettiği Seras- ker mütercim Rüştü paşaya karşı kalben kırılmış, mütercimin maztuli- ancak bir sene kâ- li, a ediyordu. Muhtar paşa kendisine teklif olunan Maliye Nazırlığını kabule yanaşmıyordu.